Konu Başlığı: Dördüncü mesele Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 30 Mayıs 2011, 14:22:06 Dördüncü Mesele: Şimdi buraya kadar sözü edilen kaviller, hadiste adı geçen grupların özellikle itikad/inanç kuralları ile ilgili olarak bid'at işleyenlerden olmasına dayanmaktadır, Cebriyye, Kaderiyye, Mürcie ve diğerlerinin durumu gibi. Ancak "özellikle itikad kuralları..." ifadesi tartışılır bir ifadedir. Çünkü Kur'an ve hadis bu konuda bir özellik ifade etmemektedir. Bu, Turtuşi'nin görüşüdür. Görülmüyor mu ki Âl-i İmran 7. ayetinde ki "Kalplerinde eğrilik olan" ve "....Müteşabih olan" ifadelerinde müteşabih'in peşinden gitmekte, ne akaid konularında, ne de diğerlerinde özellikle olacağını gösteren bir durum yoktur. Bilakis hepsini içine almaktadır. "Kendilerini parça parça edip gruplara ayrılanlar...."[70] âyetide böyledir. Dinde ayrılık ve din kelimesi inançlarla ilgili meseleleri de diğer meseleleri de içine alır. "Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır."[71] âyetindeki "dosdoğru yol" genelde din'dir. Bunun bir benzeri, surede (daha önce) geçen âyetlerde ifade edilmiştir. Bu ayetlerde Allah'tan başka şeyler için kesilen (hayvan) etinin, kanın, domuz etinin ve diğerlerinin haram kılındığı, zekâtın farz edildiği en güzel bir düzen ve en mükemmel bir sistem hali'nde ifade edilmiş sonra: "De ki: Gelin Rabbinizin size neyi haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın.. " Cenab-ı Hak (bu ayetde) ana kurallardan ve diğerlerinden bir şeyler zikretmiş; Kendisine ortak koşulmanın yasak olduğunu bildirmekle başlamış, sonra ana-babaya iyilik edilmesini emretmiştir. Daha sonra çocukları öldürmeyi, açık ve gizli kötülükte bulunmayı genel olarak adam öldürmeyi, sonra yetim malı yemeyi yasaklamıştır. Daha sonra ölçü ve tartıyı tam yapmayı, sonra sözde adaleti, sonra da verilen sözü yerine getirmeyi emretmiştir. Daha sonra bu emirleri ve yasakları: "Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur,..." [72] âyeti ile tamamladı. Böylece âyette yukarda zikri geçen dinin zorunlu esasları ve kuralları ifade edilmiş, sadece inanç esaslarına bir hususilik verilmemiştir. Bu âyetler hadiste sözü edilen ayrılığın inanç esaslarına mahsus olmadığını göstermektedir. Haricilerle ilgili hadiste de bu görülüyor. Çünkü onların yaptıkları şeyler söylendikten sonra onların kötülüğü dile getirilmiş, "Onlar Kur'an'ı okurlar, fakat okudukları boğazlarını geçmez." denmiştir. Bu ifadede onların Kur'an'ı düşünmeden okumaları ve müteşâbihâtın zahirini almalarının kötülüğü dile getirilmiştir. Nitekim Hariciler "....hüküm ancak Allah'ındır." [73] âyetinin zahirini (dış görünüşe göre olan ifadesini) dikkate alıp Hz. Ali için: "Allah'ın dininde insanları hakem yapmıştır." demişlerdir. Yine Haricilerle ilgili hadiste: "....Onlar müslüman olanları öldürür, putperestleri bırakırlar" buyurulmuş, onlar dine aykırı olan bir şeyi yapmaları sebebiyle bu hadis ile kötülenmişlerdir. Çünkü İslam dini kâfirler ile (gerektiğinde) savaşılması müslümanlara dokunulmaması hükmünü getirmiştir. Burada örneklerini verdiğimiz her iki olay da dinin inanç esaslarına mahsus değildir. Hadisten verdiğimiz örnek de gösteriyor ki mesele geneldir, özellikle itikada mahsus değildir. Bunu Nuaym b, Hammad'ın rivayetinde bu hadisin devamındaki şu ifadede de görmekteyiz: "....Bunların bozgunculuk bakımından en büyüğü (karşılaştıkları) işleri kendi görüşleri ile kıyas edip, haramı helâl, helâli haram sayanlardır." Bu rivayet, dinde ayrılan grupların onların elediği gibi inanç/akaid konuşunda ayrılanlara ait olmadığı hususunda nas'tır. Turtuşi, bid'atların akaid konularına mahsus olmadığına delil olmak üzere sahabe, tâbiûn ve diğer âlimlerden, dine aykırı olan davranış ve sözlere bid'at dediklerini göstermiştir. Bu hususta pek çok rivayete yer vermiş İmam-ı Mâlik'in amcası Ebû Süheyl'den naklettiği şu sözü haber vermiştir: "Yetiştiğim insanlardan namaza çağrıda (ezandan) başka bir çağrı şekli bilmiyorum." Bu sözdeki "insanlar" dan maksad sahâbîlerdir. Ebu Süheyl babasından aktardığı bu söz ile sahabenin yaptıklarına aykırı düşen, çağındaki pek cok davranışı eleştirmekte, onları kabul etmemektedir. Rivayet olunduğuna göre Ebu'd-Derdâ'ya bir adam şu soruyu sormuş: "Allah sana rahmeti ile muamele etsin! Eğer Hz. Peygamber aramızda olsaydı, bizim yapmakta olduğumuz şeyleri reddedermiydi? demiş, Ebu'd-Derdâ bu sorudan dolayı şiddetli bir şekilde kızarak, "Sizin yaptıklarınızdan (acaba) bir şey kabul eder miydi?" demiştir. Buhari'de nakledildiğine göre Ümmü Derdâ şöyle demiştir: (Bir gün) Ebu'd-Derdâ kızarak (eve) girdi: Ona: "Ne oluyor?" dedim. Şöyle cevap verdi. "Allah'a yemin ederim ki onların (insanların) yaptıklarından cemaatça kıldıkları namazdan başka Hz. Muhammed'in işi gibi şeyler yaptıklarını bilmiyorum"! Bunu söyledikten sonra, onların yaptıkları sünnete aykırı olarak ortaya çıkan davranışlarını gösteren sözlerini zikretmiştir. Müslim'de Mücahid'den nakledildiğine göre o şöyle demiştir: Ben ve Urve b. Zübeyr mescide (Hz. Peygamber'in Medine'deki mescidine) girdik. Abdullah, b. Ömer Hz. Aişe'nin odasına dayanmış duruyor, İnsanlar mescidde kuşluk namazı kılıyorlardı. "Bu namaz ne oluyor?" dediğimizde o, "Bid'attır!" dedi. Turtûşi diyor ki: Bize göre bu namazı bid'at saymanın yorumu iki vecih iledir: Birisi onların bu namazı cemaate kılmış olmasıdır. İkincisi nafile olarak tek tek kılmış olmaları, fakat farz manazın hemen peşinden (farz namazın bir parçası veya tamamlayıcısı gibi) kılmış olmalarıdır. Turtûşi, kavlî (söze dayalı) birtakım bid'atlar söylemiştir ki âlimler açıkça onların bid'at olduğunu bildirmişlerdir. Böylece bid'atların akaid konularına mahsus olmadığının sahih olduğu ortaya çıkmıştır. Bu mesele başka bir şekilde "Muvafakat" isimli eserimizde ele alınmıştır. Evet ortada, burada ele alınması uygun olan bir husus daha vardır ki o da şudur:[74] [70] En'am: 159 [71] En'am: 153 [72] En'am:153 [73] Enam: 57 [74] İmam Şatıbi, el-İ’tisam Kitap Dünyası Yayınları: 2/223-225. |