๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el İtisam => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 31 Mayıs 2011, 16:08:34



Konu Başlığı: Dokuzuncu örnek
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Mayıs 2011, 16:08:34
Dokuzuncu örnek:  



Daha önce de geçtiği üzere[38] müslümanlar ücreti, içerde durma süresi ve kullanılacak su belirlenmediği halde hamama girmeyi istihsan yoluyla caiz görmüşlerdir. Halbuki bu meselede asıl olan, caiz olmamasıdır. Fakat bid'atcilerin bidatlarına delil gösterdiği gibi değil, bir başka husustan dolayı hamama girme işi caiz görülmüştür. Buna göre o, delilin dışında kalmayan hüküm kabîlindendir.
Hamam meselesinde ücretin belirlenmesi örfe bırakılmıştır. Ayrıca bir ücret takdirine ihtiyaç yoktur, içeride durma miktarı ve kullanılacak suyun miktarı ise örf ile belirlenmemiş ise zaruretten dolayı düşer. Bu meselenin caiz olması bir fıkıh kaidesine göredir. Bu kaideye göre "Akitlerde tüm bilinmezlikleri ortadan kaldırmaya güç yetmez." Böyle bir şeye kalkışmak insanlar arası alım satım ve diğer işlemlerin kapısını daraltır ve anlaşma kapılarını yok eder. Akitlerde zarar verici olmamak, ilerde ortaya çıkacak anlaşmazlıklar olmasın diye tamamlayıcı mahiyette bir uygulamadır. Demek oluyor ki bu, mükemmeli elde etmeye ulaştıran bir keyfiyettir. Mükemmeli elde etmeye yol açan şeyleri dikkate almak, bir başka mükemmeli iptal ediyorsa ikisi de muteber olmaz,  dikkate alınmaz. Mühimmi elde etmek için, mükemmel bırakılabilir. Usulde dahi böyle geçmektedir. Netice itibariyle akitlerden ayrı düşünülmeyen bazı bilinmezlere göz yumulması gerekli olur. Çünkü bu durumdaki bilinmezlerin ayrıl­ması güçlüğe yol açar. Az bir zarara yol açması ve kaçınmanın sıkıntıya yol açması durumunda yükümlüye basit belirsizliklerde tolerans gösterilir.  Fakat belirsizlik çok ise tolerans gösterilmez. Çünkü zaruret yeri olmadığı gibi tehlikesi de büyük olabilir. Fakat bu hususta az ile çok arasındaki farkı tüm işlerde belirleyen bir nass yoktur. Ancak aldanmaya yol açan belirsizliklerden bazı türlerden büyük çapta olanı yasaklanmıştır. Böylece Birtakım esaslar konul­muş ve az olmayan belirsizlikler caiz olmakta veya dikkate alınma­makta bu esaslara göre kıyas edilmektedir. Böylece çok olan belirsizlik ve aldanma yasak hükmünde olmuştur. Az ve çok olan, Birtakım esas meselelere ait teferruatta âlimlerin dikkatini çeken hususlar vardır. Eğer aldanma az, mesele basit, çekişme çok değil ve hoş görüye de ihtiyaç varsa, müsamaha olduğu söylenir. İşte hama­mın suyunu belirleme ve hamamda kalma süresi bu kabildendir.
Bilginler dediler ki; İmam Mâlik bu konuda çok derinlere inmiş ve ileri derecede ilgilenmiştir. İmam Malik her ne kadar, ne miktarda yiyeceği tam olarak belirlenemezse de, işçiyi yemeği iş sahibine ait olmak üzere çalıştırmayı câız görmüştür. Çünkü işçiye yemek vermek kolay ve basit bir şey olup, bu hususta tartışma olmaz.
İmam Malik belirsizliğin ve aldanmanın az olup vakit ile ilgili olanıyla fiyat ile ilgili olanı arasında fark gözetmiş, birinciyi caiz görmüş, diğerini yasaklamıştır. Malik şöyle demiştir:
Bir insanın bir malı hasat zamanında veya (bazı mahsullerin) kesim zamanında bedelini ödemek üzere satın alması caizdir. İsterse günü tam olarak belirlenmemiş olsun. Fakat bir malı yaklaşık bir dirheme satsa bu caiz olmaz. Sebebi yukardaki farktır. Fiatı belirlemek veya takdir etmek sıkıntılı bir iştir ve örfte böyle bir şey yoktur. Zamanı belirlemede bir sıkıntı yoktur. Çünkü bazen satıcı, alacağını alma zamanında günlerce hoşgörülü davranabilir. Fakat satıcı, alacağı para hususunda toleranslı davranmaz.
Amr b. Âs'ın Hz. Peygamber den "Rasulüllahın zekât, memuru­nun (zekât toplamaya) çıkacağı zamana kadar (parası ödenmek üzere) deve satın alınmasını emr ettiğini" rivayet etmesi, İmam Malik'in görüşünü desteklemektedir. Bu tür zamanlara yapılan ertelemelerin, günü ve saati tam olarak belirlenemez. Fakat bu bir kolaylıktır ve yaklaşık olarak tayin edilebilir.
İmanı Malik, sabit olan esaslardan, güçlük ve zorluk karşısında olağan dışı meseleleri nasıl yönlendirmiştir, düşünülsün. İyi düşünülsün ki İmam Malik'in bu içtihatları nerede, bunun sadece âdetlere göre aklın güzel gördüğü istihsali olduğunu sananın görüşü nerede? Netice de ikisi arasında dağlar kadar fark vardır



[38] İstihsan konusunu ele alan fasılda geçen üçüncü delile bakınız, (Çeviren)