๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el İtisam => Konuyu başlatan: ღAşkullahღ üzerinde 31 Mayıs 2011, 16:42:48



Konu Başlığı: Cimriliğe gelince
Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 31 Mayıs 2011, 16:42:48
Cimriliğe gelince:  




Cimrilik haramı helâl kılmak için hileli yollara sapma bid'atının ön belirtisidir. Bunun meydana gelmesi şöyle olur: İnsanlar malları hakkında cimrilik edip onların güzel ahlak ve iyi meziyetler için sarfedilmesini hoşgörmezler. Sadakalar vermek, bağışlarda bulunmak, yardım etmek, diğer insanları kendisine tercih etmek, ödünç verip işbitirmek, alışverişlerde eli darda olana zaman tanımak, alacaktan vazgeçmek gibi güzellikleri yapamazlar. (Oysa müslümanlar Kur'an'da buna yönlendirilmişlerdir.) Ulu Allah şöyle buyurur: "Eğer (borçlu) darlık içinde ise, eli genişleyinceye kadar ona süre tanımak (gerekir). Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır." (Bakara, 280)
Eski dönem müslümanları/selef böyle yaparlardır. Sonraları ilk dönem­lerdeki bu iyilik çeşitleri eksilip azaldı. İnsanlar ödünç alıp vermeyi hoşgörür oldular. Sonraları bu da bozuldu. Nihayet, varlıklı kimseler ellerinde olanla hoşgörülü davranmaz oldular. Eli dar olanlar da işlemlerinde dış görünüşe göre caiz, ama iç yüzü yasak olan şeylere başvurdular. Faizli ve menfaat sağlayan ödünç vermeler gibi. Bu işlem dış görünüşte alış veriştir, insanlar arasında bu, din yönünden de uygun görülür ve yaygınlaşır. Bu tür işlemleri ticaret haline getirirler. Bunun aslı, malda cimrilik etmek, dünya arzu ve süsüne olan sevgidir. Durum böyle olunca, bunun dinde bid'at olması ve kıyamet alâmetlerinden olması yerindedir.
Şayet, "bu, meseleye uzaktan bir bakış ve delilsiz bir zorlamadır" denilirse bunun cevabı şudur: Eğer bu anlayış, dinden kaynaklanmasaydı, asla söylenmezdi.
Ahmed b. Hanbel Müsned'inde Ibn Ömer'den şu rivayete yer vermiştir: Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu işittim:
"İnsanlar dirhem ve dinarları (paraları) hususunda aşırı cimrilik ettiği, ıyne alış verişi yaptığı,[23] sığır kuyruğunun peşinden gittiği ve Allah yolunda cihadı bıraktığı zaman Allah (c.c.) onlara bir belâ indirir. Dinlerine dönünceye kadar da o belayı onlardan kaldır­maz."[24]
Yine Ebu Davud'un rivayet ettiği hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Iyne alış verişi yaptığınız, sığır kuyruğu peşinden gittiğiniz, ekin ekmeğe razı olduğunuz ve cihad'ı terk ettiğiniz zaman, Allah size öyle bir zillet/alçaklık musallat eder ki, dininize dönmedikçe o zilleti sizin içinizden çekip çıkarmaz."[25]
İyi düşün ki hadiste Iyne alışverişi, insanların cimriliği ile nasıl yakınlaştırılarak ifade edilmiştir? Bu gösteriyor ki ıyne türü alışveriş yapmak dünya malında cimrilik etmekten olmaktadır. Böyle olduğu aynı zamanda akla da uygundur. Çünkü insan kendisine normal satış yapacak veya ödünç verecek birini bulduğu sürece, ebediyyen ıyne türü alışverişi yapmaz. Meğer akılsız ve aptal biri ola!
Bu söylenenlere, Ebû Davud'un Hz. Ali'den rivayet ettiği şu söz de tanıklık etmektedir:
"İnsanlara çok sıkıntılı bir zaman gelecektir. Bu zamanda, zengin elinde ne varsa onu sıkarak elinden çıkarmak istemeyecektir. Oysa bununla emrolunmamıştır. Yüce Allah buyurur ki:
"Siz hayıra ne harcarsanız, Allah onun yerine hayır verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Sebe, 39)
Allah'ın yarattıklarının en kötüsü, dara düşenin yapacağı satışı arar durur. Dikkat, edin! Dara düşenin (sıkıntı sebebiyle) sattığı (nı almak) haramdır. Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, hainlik etmez. Eğer yanında hayır (lı bir varlık) bulunuyorsa onu (din) kardeşinin say. Din kardeşinin durumu kötü iken, onu bir de sen kötü duruma düşürme![26]
Bu üç hadis —her ne kadar senetleri ortada yok ise de- birbirini destekliyor. Bu hadisler, realitenin tanıklık ettiği gerçek bir haber vermektedir. (Hadiste geçen lyne'nin tefsirinde) bazıları şöyle diyor: Genel olarak Iyne, ancak zengin'in ödünç vermekte cimrilik ettiği, paraya ihtiyacı olan bir kimse tarafından zorunlu olarak meydana gelmektedir. Zenginin tek arzusu istediği kadar yüzde oranında kazanmaktır. Paraya muhtaç olan kimse (kendi aklığından) yüzde olarak daha az bir miktarla onu satmaktadır. Darda kalan kimsenin satışı lyne olarak da tefsir edilmiştir. Fıkıhta genişçe anlatıldığına göre lyne satışı, bir malın veresiye olarak değerinden fazlaya satılmasıdır. Sonuç itibariyle cimrilik, alış verişlerdeki bu fesatlara sebep olmaktadır.
"Burada sözümüz günah fesadı ve bid'at üzerinedir. Fakat içinde fesat olan alışverişlerden bahsedilmektedir. Bunlar başka bir konudur. Üzerinde konuştuğumuzla bir ilgisi yoktur." denilirse bu itiraza verilecek cevap şudur: Bu meseleye bid'at'ın girişi bazı kimselerin caiz gördüğü ihtiyal/hile kapısından olmuştur. Âlimler hile yolu ile (Iynede olduğu gibi) yapılan işlemi, sonradan icad edilmiş bid'at saymışlardır. Hatta hile yollarını gösteren bir kitap hakkında İbn'ul Mübarek[27] şöyle demiştir:
Bununla (bu kitapla) o kâfirdir. Her kim, bu kitabı dinler ve bu kitaptakilere razı olursa o kâfirdir. Onu bir yerden (başka bir yere) taşıyan kâfirdir. Bu kitap kimin yanında olur da bu kitaptan hoşnut olursa o kâfirdir. İbn'ul Mübarek'in böyle söylemesi bu kitapta kabul edilmez hilelerin bulunmasındandır. O derecede ki karı kocanın birbirinden ayrılma­sına hile yolu ile kadının dinden çıkması gösterilmiştir.
Ishak b. Rahûye'nin Süfyan b. Abd'ül Melik[28] vasıtası ile rivayet ettiğine göre Ebû Gaşsan zamanında Ebu Ravh'ın kızına (kocasından ayrılması için bir hile yolu olarak) irtidat etmesi (dinden çıkması) emredilmişti. Abdullah b. Mübarek bu konuda öfkeli bir şekilde şunları söyledi:
İslam dininde yeni şeyler icad ettiler. Kim bu emri verdiyse o kâfirdir. Bu kitap kimin yanında veya evinde olursa, bu kitaplakilerle emrederse veya emretmede onun doğru olduğunu kabul ederse o da kâfirdir. Daha sonra İbn-u Mübarek şöyle dedi:
Şeytanın bu gibi güzel (bir hile) yapabileceğini sanmıyorum. Tâ ki bunlar geldiler. Şeytan bunlardan faydalanarak bunu yaygınlaştırdı. Bunlar gelinceye kadar bu hileleri yapan yoktu.
İki kitap ve benzerleri, hileye taraftar olanlarca iddialarına delil olmak üzere düzenlenmiştir. Bu kitapta gösterilen hile yolları ile haramı helâl etmeye, vacip olanı, vaciplikten çıkarmaya, din düzeni dışına çıkan buna benzer şeyleri yapmaya yol gösterilmektedir.
Nitekim bu kitapta eşinden üç defa boşanan kadını kocasına geri getirmeye bir hile yolu olarak hülle yapanın nikahı caiz görül­mektedir. Yine bu kitapta zekat farzının emanet verme ve bağış yoluyla düşürülmesi yolu gösterilmektedir.
Sonuç itibariyle geçen hadislerde cimriliğe işaret edilmesinin gerekçesi ortaya çıkmıştır. Bu işaret edilen hususlar birçok günahı içerdiği gibi bid'atları da içermiştir.                                            ;
Emanetin yok olması ise emanete hıyanetin yaygınlaşmasından ibarettir. Bu özellik, münafıklık belirtisidir. Lakin hıyanetini bazı türleri insanlarda bulunur.                                                       
İlme mensup olan bazı kimselerden ve pek çok yöneticiden rivayet edilmiştir ki hile mekanizmasını işletenler ıyne alışverişinde öyle bir şeyi gizlemişlerdir ki bunu açıklamış olsalardı satış geçersiz olurdu. Satışın geçerli olması için onu gizlediler. Çünkü elbiseyi veresiye olarak yüzelliye satması…[29] fakat satıcı ve alıcı satılan ve satın alınan mal olarak elbiseyi aracı olarak ortaya koymuşlardır. Fakat realite gösteriyor ki durum böyle değildir.[30]
Bir başkası (zekât vermekten kaçmak için) sene başında davranışı ile ve sözlü olarak (ikinci bir kişiye):
"Benim bu mala ihtiyacım yok. Sen buna benden çok muhtaçsın" der. Sonra da malını (veya parasını) ona bağış yapar. Diğer yılın tamamında kendisine bağış yapılan, bağış yapana aynı sözü söyler. Her ikisi de iki yılda para ile ilgili uygulamada eşittir. (Yani ikisi de zekât vermemiştir.) Bu emanete aykırı değil midir? Aslında yükümlülük (örneğimizde zekât verme yükümlülüğü) Rab ile kul arasındadır. Allah'a karşı görevin yapılmasında aykırı davranmak hıyanettir.
İnsanlardan bazısı ziyneti değersiz görüp yalandan reddeder. (Halbuki gerçekte onu yapar.) Burada ziynetin anlamı, kusurları kamufle etmek (kusurluyu dürüst göstermek)tir. Bu da emanete ve her müslüman için samimi davranma gerçeğine aykırıdır.
Yine yöneticilerden pek çoğu, malların kendilerinin olup müslümanların olmadığına inanarak insanların mallarını, süpürürcesine hepsini alırlar. Kâfirlerden kılıç gücüyle zafer elde ederek kazanılan ganimette de aynı inancı taşıyan yöneticiler vardır. Ganimeti beyt'ül, mala koyup gazileri haklarından, akıllarının yaptığı yoruma uyarak mahrum ederler. Bunda da bid'at yönü açıktır.
Bundan önceki bölümde zaruriyyata bid'atın girmesi ile ilgili örneklerde bu hususta bir uyarı geçmişti. Servetin tekel haline gelip hep zenginler elinde dolaşması dahi bu tarza girmektedir. Nitekim Hz. Peygamber'in şu hadisi de geçmişti.
"Benden sonra bencil kimseler ve makbul saymayacağınız yöneticiler[31] göreceksiniz...." Daha sonra Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Onların hakkını veriniz. Allah'tan onların güçsüz olmasını isteyin"
Kan dökmenin, faiz'in, (erkeklerin) ipek giymesinin, şarkı ve şarabın helal sayılmasına gelince, Bu hususları bildiren hadisler vardır. Şöyle ki:
Ebu Davud, Ahmed h. Hanbel ve diğerleri Ebû Mâlik el-Eş’arinin Hz. Peygamber'den şu hadisi işittiğini rivayet, etmişlerdir
"Ümmetimden birtakım insanlar başka ad altında mutlaka şarabı içecekler."[32]
İbn Mâce rivayette şu ilaveye yer vermiştir:
"Onların yanında çalgılar çalınır şarkıcı kadınlar bulunur. Allah bunlar sebebiyle yer yüzünü batırıp yok eder ve onlardan bazılarını maymun ve domuza dönüştürür".[33] Bunlar bu hadisi şöyle tahric etmiştir:
"Ümmetimden (birtakım) topluluklar zinayı,[34] ipeği, şarabı, çalgıyı helâl sayacaktır. Bir kısım topluluklar da bir dağın eteğine inecekler. Onların sürüsünü, çoban yanlarına getirecek. (Fakir) bir adam da bir ihtiyacı (nın giderilmesini istemek) için yanlarına gelecek Onlar adama: "Bize yarın gel!" diyecekler. Bunun üzerine Allah onları geceleyin yakalayıverir ve dağı tepelerine indirerek bir kısmını helak eder. Geri kalanların şekillerini değiştirerek kıyamete kadar maymun ve domuzlara çevirir."[35]
Bu hadis EbuDavud'un rivayetindeşöyledir:
"Ümmetimden (birtakım) topluluklar Hazz'ı ve ipeği helâl sayacaktır." Rivayetin sonunda:
"Onlardan diğerlerini kıyamete kadar domuz ve maymun­lara çevirir." şeklindedir.                                                       
Bu rivayetteki Hazz ipeğin bir çeşididir. "Dağın eteğine inecekler" ifadesi, -En iyisini Allah bilir ya- bunların,   sözü haramları helal sayacak kimselerden olacağını gösteriyor. Şekillerinin değişmesi de geceleyin başlarına bela geldiğinde olacaktır.
Bu hadis nas olarak ifade ediyor ki bu haramları helal sayanlar bunu bir yorum ile yapacaklardır. Güya içtikleri şarap değil, değişik isimle anılan nebiz veya başka bir şeydir. Çünkü şarap, üzümden sıkılan pişmemiş üzüm suyudur. Kûfelilerden bir gurubun görüşü şöyledir. Halbuki her sarhoş edicinin şarap (gibi) olduğu kesinlikle sabit olmuştur.
Bazıları bu hususta şöyle demiştir: Bunların başına gelecek ceza, şarap adı bulunmadığı zannı ile haramı helâl sayıp, haram kılıcı sebebin bulunup sâbit olduğunu dikkate almamaları yüzündendir. Aynı anlayış yahudilerin pazar günü balık tutmalarında ileri sürdükleri şüphede mevcuttur. (Cumartesi günü balık avlamak yahudilere haram idi.) Yahudiler cuma gününden attıkları ağ ve hazırladıkları kuyulara cumartesi günü düşen balıkları pazar günü alırlar ve: "Bu avlanma değildir, cumartesi günü yapılan bir iş de değildir. O halde haram olan cumartesi yasağını helâl saymak değildir." derlerdi.
Şarap olduğunu ve şaraptan ulaşacağı amacı içtiği şey ile de elde ettiğini bildiği halde içtiğinin şarap olmadığına inanarak şarabı helal sayan kimse yoruma fesat karıştırmıştır. Kûfeliler kıyası en çok yapan kimselerdir. Fakat bu hususta yapılan kıyas gerçek değildir. Çünkü nebiz denilen içkinin, üzümden sıkılmış şaraba kıyas edilmesi asıl manadadır. Bu celi kıyastır. Çünkü ikisi arasında haram kılınmada etkisi olacağı sanılacak bir fark yoktur.
Hadiste sözü edilen kimseler şarabı, "haram olan sadece şarap adı verilendir" zannından hareketle onu helâl sayarak içmişlerdir. Ayrıca bunlar şarap kelimesinin pişirilmemiş, sıkılmış üzüm suyundan başka bir şeye söylenmeyeceğini sanmışlardır.
Bunların ipeği ve çalgıyı helâl saymalarındaki şüpheleri açıktır. Şöyle ki: İpek bir kayıt ve şart söz konusu olmaksızın kadınlara, bazı hallerde erkeklere mubah kılınmıştır. Şarkı meselesi de böyledir. Tef çalmak düğün ve benzeri hallerde, mubah kılınmıştır. Devesiyle yol alan kimsenin sıkıntısını gidermek için şarkı söylemesi de mubahtır.
Bu türlerde haramlığı gösteren delil, şarapta olduğu gibi (güçlü) değildir. Sonuç itibariyle kendileri sebebiyle dünyanın batacağı ve bazı kimselerin şekillerinin değişeceği kişilerin (niçin) kötülendiği açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Onlara böyle bir cezanın verilmesi bozuk bir yorum/te'vil sebebiyledir. Onlar bu bozuk yorumla hile yoluna giderek haramları helâl saymış, Yüce Allah'ın bu şeyleri haram kılmasmdaki hikmet ve maksattan yüz çevirmişlerdir.



[23] Iyne, bir malı ödemesi belirli bir vakte ertelenmiş olarak para karşılığında satıp, sonra sattığından daha az fiyata satın alıp, daha az olarak belirlenen fiyatı peşin olarak vermektir. Duha çok olarak belirlenen fiyat, aynı malı ilk olarak alan kimsenin zimmetinde borç olarak kalır. Böyle bir satış işlemi Şafiilerce mekruh, diğerlerine göre haramdır.
[24] Bu hadisi Suyutî el-Cami’us-Sağîr'inde zikretmiş, hasen olduğunu bildirerek Ahmed b. Hanindin Müsnedinde, Beyhaki'nin Şuabu'l İmanında. Taberâni'nin Mu'cem'ul Kebîrin’ de rivayet ettiklerini ifade etmiştir. Bakınız: Feyz'ul Kadir. 1/397; Zâd'ul-.Meâd, 3/86.
[25] Hadisi Ehu Davud, Sünen'inde 3462 numarada rivayet etmiştir.
[26] Bunu Ebu Davud. Sünen’inde 3382 numara ile.
Ahmed b. Hanbel Müsned'inde 1/116 da. Ahmed Şâkirin tahkik ettiği nüshada 937 numarada rivayet etmiştir. Ahmed Şâkir dipnotta şöyle diyor: Bu rivayetin isnadı zayıftır. Çünkü senedde ki Temim oğullarından olan Şeyhin durum belirsizdir. Ahmed Şâkir daha sonra İmam Suyutinin bu rivayete "Led-Dürr'ul Mensur" unda özet bir şekilde yer verdiğine işaret etmiştir.1/293
[27] Bu zat Abdullah b. Mübarek el-Mervezi'dir. Künyesi EbuAbdirrahmandır.  Hanzala oğullarının azatlı kölesi idi. Sağlam, dürüst, cömert, mücahid bir fıkıh âlimi idi. Kendisinde pek çok hayırlı meziyetler vardı. Sekizinci tabakadan olup hicretin 181 yılında Hit denilen yerde vefat etmiştir. Bakınız: Takrib. 1/445; Tezkire. 1/274; Şezerat. 1/295.
[28] Bu zat Süfyan b. Abd'ül Melik el-Mervezi'dir. İbn Mübarek'in arkadaşları arasında ileri gelen büyüklerdendi. Onuncu tabakanın ilklerinden olup hicretin 200. yılında vefat etmiştir. Hakiniz: Takrîb. 1/311: Cerh ve Ta'dil, 4/230.
[29] Eserin orjinalinde noktaların olduğu yerde cümleyi tamamlaması gereken ifadenin eksik olduğu bildirilmiştir. (Çeviren).
[30] Taraflardan birisi sıkıntısını çektiği parayı elde etmeyi, diğeri ise parasının geriye dönü­cünde kâr ile dönmesini istemektedir. (Çeviren).
[31] Daha önceki hadiste  “yöneticiler”  kelimesi yerine  "işler"   kelimesi vardır.  Ayrıca bu hadisteki son cümle onda yoktur. (Çeviren).
[32] Hadisi Ebû Davud,  Eşribe kitabında 3688 ve 3689 numara ile, Nesâi. Eşribe kitabında 8/312 ve 313 de, İbn Mâce Eşribe kitabında 3385 ve Fiten kitabında 4020 mimara ile. Dârûnî, Eşribe kitabında,  2100 numara ile,  Ahmed b.  Hanbel Müsned'inde 4/237 ve 5/318-342 de, Tayalisü Müsnedinde. 586 numara ile, İbn Hıbhân Sahih'inde 8/266 da rivayet etmişlerdir, Ayrıca bakınız: 'Zâd’ul Meâd. 5/748: Feyz'ul Kadir. 5/301 (7705 numaralı hadis)
[33] İbn Mace’nin bu fazlalık rivayeti Fiten kitabında 4020 numaralı hadistedir. Ayrıca Münavi'nin Feyz'ul Kadirine bakınız: 5/392 ve 7709 numaralı hadis.
[34] Hadisin metninde zina kelimesinin karşılığı yoktur. Bu mana dipnotta ifade edilen ve Buhârîde bulunan bir rivayete dayanarak metne alınmıştır. (Çeviren)
[35] Hadisi Buhari, Ebû Amir ve Ebû Mâlik el-Eş'ariden Eşribe kitabında (Feth'de 5590 numara ile) ve Ebu Davud libas kitabında 4039 numara ile rivayet etmiştir.