> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı  (Okunma Sayısı 1044 defa)
03 Haziran 2011, 20:17:08
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 03 Haziran 2011, 20:17:08 »



 
Bid'atçilerin İstidlal Kaynakları Faslı


Bu durum sabit olduğuna göre ondan başka bir manaya geçeriz ve şöyle deriz:
İlimde yeterli seviyeye ulaşmış olan kişilerin hakka tâbi olmakta tuttukları bir yol vardır. Haktan sapanlar ise onların tuttuğu yoldan başka bir yolun üzerindedirler. Bu sebeple onların tuttuğu yolun, o yoldan sakınmamız için açıklanmasına ihtiyacımız vardır. İlim sahiplerinin tuttuğu yolu bizim de tutmamız için onların yolunun da açıklanmasına ihtiyacımız vardır. Usûlü fıkıh âlimleri, ilim sahiple­rinin izlediği yolu açıkladılar ve o konuda söyleyeceklerini geniş tuttular. Haktan sapanların izledikleri yol hakkında ise fazla konuşmadılar. Onların kaynaklarım ve dayanaklarım tek tek saymak imkanı var mıdır, yok mudur? Bunun için biz onlarla ilgili başka bir ayet-i kerimeye baktık. O da şu âyettir:
"Şüphesiz bu, benîm dosdoğru yolumdur. Başka yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah'ın yolundan ayırır."[3] Âyet,-i kerime hak yolun tek olduğunu, bâtılın ise bir değil, birden fazla yolunun bulunduğunu ifade etmek­tedir. Bâtıla ait yolları herhangi bir sayı ile sınırlamak mümkün değildir. Bu âyeti tefsir eden bir hadiste de buna işaret edilmektedir. Söz konusu hadisi İbn Mes'ud (r.a) şöyle nakletmektedir:
Rasulullah (s.a) bizim önümüze bir çizgi çizdi ve: "İşte Allah'ın doğru yolu budur." buyurdu.
Sonra bu çizginin sağına ve soluna başka çizgiler çizdi ve şöyle buyurdu:
"Bunlar da başka yollardır. Bu yollardan her birinin üzerinde kendisine davet eden bir şeytan vardır."
Hz. Peygamber (s.a) daha sonra bu âyeti okudu. Bu hadiste sayı ile sınırlı olmayan müteaddit çizgilerin olduğu ifade edilmektedir. O halde bizim bunları ne naklî yönden, ne aklî yönden, ne de istikra yönünden sınırlandırmamız ve saymamız mümkün değildir.
Aklî yönden sınırlandıramayız, çünkü akıl onların herhangi bir sayıyla sımrlandınlmalarını gerektirmiyor. Görmüyor musun, sapıklık cehalete dayanır. Cehaletin ise sayılamayacak kadar çok çeşidi vardır. Bunları saymaya çalışmak faydasız bir çabadan başka bir şey değildir.
istikra/tümevarım yönünden de batıl yolları saymamızın bir yararı yoktur. Çünkü bid'atleri çıktığı zamandan itibaren incelediği­mizde, günler geçtikçe bunların çoğaldığını görürüz. Günümüze gelinceye kadar her dönemde mutlaka yeni yeni acaip istinbat, şekilleri (bid'at çıkarma yöntemleri) ortaya çıkmıştır.
Hal böyle olunca bizden sonra da bizden öncekilerde görmediğimiz istidlallerin (bid'at çıkarma yöntemlerinin), özellikle cehaletin çokluğu ve ilmin azlığında, araştırmacıların içtihat derecesinden uzaklaşmalarında ortaya çıkması mümkündür. O halde bu yönden de bâtıl yolları sınırlandırmak mümkün değildir. Bâtıl yollar, hak yola muhalefetten kaynaklanır da denilemez. Çünkü hakka muhalefetin de sayılamayacak kadar çeşitli şekli vardır.
Meselenin bu yönünü araştırmanın çok zor olduğu artık belli olmuştur. Fakat biz burada bazı genel ölçüler yereceğiz. Bu ölçülerle bid'atçilerin (veya bâtıl yoldan gidenlerin) nasıl bir yöntem kullandıklarını tesbit edebiliriz.
Bunlardan birisi şudur Onlar zayıf, çürük ve hadiscilerin üzerlerine bir şeyin bina edilmesini kabul etmedikleri uydurma hadislere dayanırlar. Meselâ, âşûra günü sürme çekmek, beyaz horoz ikram etmek, niyetle patlıcan yemek gibi bid'atlerin dayandırıldığı hadisler ve Hz. Peygamber'in (s.a) semâ esnasında vecde gelip kendinden geçtiği, hatta omuzlarından ridâsınm düştüğü rivayeti böyledir.[4] Bu ve benzeri hadisleri -malum olduğu üzere- câhil ve ilmi yanlış nakleden kimseler kullanırlar. İlim ve tarikat yolunda kendilerine güven duyulan hiç kimsenin bu tür hadislerle amel ettikleri nakledilmemişler.
Muhaddisler nazarında sahih hadislere dahil oldukları için bâzı âlimler hasen hadisleri de kullanmışlardır. Çünkü onların senedinde ittifakla cerhedilen ve kusurlu bulunan kimseler yoktur. Mürsel hadisi kullananlar da sadece onların sahih olanlara dahil olması durumunda kullanmışlardır. (Yani sahabe mürselini kullanmışlar­dır.) Sahabe mürselinde senedde zikredilmeyen sahabi, zikredilen sahabi gibidir, onun gibi adalet ve zapt sahibidir. Bunların dışında­kiler hadis âlimleri tarafından kesinlikle delil olarak kabul edilmemişlerdir.[5]
Şayet, müslümanlar karşılarına çıkan herkesin her söylediğini hadis diye alıp onları hüccet olarak kullanmış olsalardı cerh ve ta'dil ilmini ortaya koymalarının bir anlamı olmazdı. Halbuki onlar bu konuda icma etmişlerdir. Eğer öyle olsaydı, senet peşinde koşmala­rının da bir anlamı olmazdı. Bu sebepledir ki isnad ilmini dinin bir parçası haline getirdiler ve "filan kişi falan kişiden bana nakletti." demekle yetinmediler, bilakis bu isimleri senetlerinde zikretmekle, kendilerinden hadis naklettikleri kişilerin bilinmesini ihüva eden şeyleri de murat ettiler. Tâ ki bilinmeyen, şaibeli veya itham altın­daki kişilerden rivayet yapılmasında sadece rivayetine güvenilen kişilerden hadis nakledilsin. Çünkü meselenin ruhu, şeriate dayan­mamız ve hükümlerde istinat etmemiz için bu hadisin kesin olarak Hz. Peygamber (s.a) tarafından söylendiğine dair galip bir zannın oluşmayıdır.
İsnadı zayıf olan hadislerde onun Hz. Peygamber tarafından söylendiğine dair galip bir zan oluşmaz. Bu sebeple onlara bir hüküm isnadı mümkün değildir. Hal böyle olunca uydurma olduğu bilinen hadislerin durumunu sen düşün.
Evet, genelde zayıf hadise itimada sevk eden âmil, onun peşine takınılan hevadan daha önce ve itimada lâyık olmasıdır. Bu tama­men şeriatın hiçbir esasının hadisle ters düşmeyeceği varsayımına dayanır. Herhangi bir hadis şeriatın herhangi bir esasına ters düştüğü zaman o hadisin alınmaması daha uygundur. Çünkü onun alınması demek şeriatın o esasının yıkımı demektir. Görünürde sahih bile olsa o hadisin alınmaması konusunda icma vardır. O hadi­sin şeriatın esaslarından herhangi birisine ters düşmesi, ravilerden birisinin vehmine/yanılgısına, veya bazı râvilerin unutkanlığına delildir. Şeriatın herhangi bir esasına ters düştüğünde sahih bir hadis bile terk edildiğine göre, sahih olmayan hadisin durumunu da sen düşün.''[6]
Bir İtiraz: Ahmed ibn Hanbel'den rivayet edildiğine göre o, zayıf hadisin kıyastan hayırlı olduğunu söylemiştir. Bu sözün zahiri, sahih olmayan hadisle de amel edilmesi gerektiğini ifade eder. Çünkü o, zayıf hadisi, müslümanlarm cumhurunca amel edilen, hatta selefin üzerinde icma ettiği kıyasa tercih etmiştir. Bu da zayıf hadisin Ahmed ibn Hanbelin nazarında kıyastan üst mertebede olduğunu gösterir.
Bunun cevabı şudur: Bu, bir müetedihin sözüdür. İçtihadı doğru da olabilir yanlış da olabilir. (Bu bir özürdür/zaaftır). Çünkü onun bu konudaki özrü ortadan kaldırabilecek kesin bir delili yoktur. Şayet bu (sözü Ahmed ibn Hanbel'in söylediği) kabul edilirse bunu zahiri anlamının dışında başka bir anlama hamletmek mümkündür. Çünkü onlar (yani müetehitler) isnadı zayıf olan hadisin terki konusunda icma etmişlerdir. O halde Ahmed ibn Hanbel'in sözünü, o bununla senedi hasen olan hadisi ve onunla amel etmeyi kasdetmiştir veya senedi hasen bir hadisle amel etmenin "kıyasla amel etmekten hayırlı olduğunu" kastetmiştir. Şeklinde yorumlamak gerekir, şayet bunu kastettiği kabul edilirse, sanki o bu sözüyle, hadisleri reddedecek ölçüde kıyasa güvenen kimselere karşı çıkmada son derece titizlik göstererek kıyası reddetmiştir. Zâten Ahmed ibn Hanbel'in kıyası reddetme yönünde bir meyli vardı. Bu sebeple şöyle demişti: Biz sürekli rey ehline lanet ederdik, onlar da bize lanet ederlerdi. Nihayet Şâfîi geldi ve aramızdaki bu husûmeti ortadan kaldırdı. Veyahutta Ahmed ibn Hanbel bu sözüyle Kitap, sünnet ve icmadan herhangi bir dayanağı olmayan fasit kıyası kastetti de amel edilmese bile zayıf hadisi bu tür bir kıyasa tercih etti. Aynı şekilde Ahmed ibn Hanbel'in sözü en toleranslı bir şekilde yorumlansa bile bu söz (müctehit) imamların sözlerine karşı çıkmada bir dayanak olarak kullanılamaz. Allah onlardan razı olsun.[7]
Bir İtiraz: Denilse ki: Bütün bunlar sahih derecesine ulaşmayan hadislere itimat eden imamlara da bir reddir. Buna karşı söylenecek söz şudur: Onlar isnadın sıhhatini şart koştukları gibi aynı şekilde teşvik ve korkutmayla ilgili hadislerin naklinde senedin sıhhatine güvenmeyi şart koşmadılar. Şayet onların senetleri de sahih olursa bu daha güzel olur. Ancak teşvik ve korkutma (terğib ve terhib) hadislerinin senedleri sahih olmasa bile bunların naklinde ve kullanılmasında bir sakınca görmediler. İmam Mâlik Muvatta'da, İbn el-Mübarek Rekaik'te, Ahmed ibn Hanbel Rekaik'te ve Süfyan Câmiu'l-Hayr'da böyle yaptı. Bu neviden olan rivayetlerin hepsi teşvik ve korkutma (terğib ve terhib) ile ilgili hadislerdir. O halde onun gibi olana da itimat etmek caizdir. Nafile namazlar, Miraç gecesi, Şabanın onbeşinci gecesi, Recebin ilk Cuma gecesi namazları imam namazı ve hafta namazı ve anne, babaya iyilik için kılınan namaz, Aşûra günü, Receb ayı orucu ve Recep ayının 27. gecesi gibi şeylerin faziletleriyle ilgili sahih olmayan hadislere itimat etmek de caizdir.[8] Çünkü bunların hepsi sâlih ameli teşvik konusunda gelen hadislerdir. Namaz aslında sabit olan bir ibadettir. Oruç ve gece ibadeti de böyledir. Bunların hepsi hususi olarak fazileti nakledilen bir hayırla ilgilidir.
Bu sabit olduğuna göre, faziletli oldukları hadislerde bildirilen her şey teşvik (terğib) babmdandır. Ahkam konusundaki hadislerin aksine bunların senetlerinin sıhhatine hadiscilerin şehadet etmesi gerekmez.
O halde istidlalin bu şekli kalblerinde eğrilik olanların yöntemi değil, ilimde yeterli seviyede olanların yöntemidir. Çünkü ilim sahip­leri ahkam hadisleriyle teşvik ve sakındırma hadislerini birbirinden ayırdılar, ahkam hadislerinde sıhhati şart koştular, teşvik ve sakın­dırma hadislerinde sıhhati şart koşmadılar.
Cevap: Hadis âlimlerinin teşvik ve sakındırmayla ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı
« Posted on: 29 Mart 2024, 10:08:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı rüya tabiri,Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı mekke canlı, Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı kabe canlı yayın, Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı Üç boyutlu kuran oku Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı kuran ı kerim, Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı peygamber kıssaları,Bidatçilerin istidlal kaynakları faslı ilitam ders soruları, Bidatçilerin istidlal kaynakları faslıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes