๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 24 Mart 2011, 18:42:24



Konu Başlığı: Zihâr keffâreti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 24 Mart 2011, 18:42:24
Zihâr Keffâreti




Zihâr keffareti bir köle azad etmektir: Nass gereğince bunun cinsî münasebetten önce yapılması gerekir. Bunda mutlak sağlam bir köle yeterli olur: Mutlak denildiği için bu köle müslünıan da olabilir, kâfir de... Erkek de olabilir, kadın da... Büyük de olabilir, küçük de... Çünkü âyet-i kerîmede;

"Bir köle azad etmek gerekir." (Mücadele: 3). denilmektedir. Köleden kasıt; her bakımdan başkasının mülkiyetinde bulunan şahıs demektir. Mutlak köle ile de, sağlam köle kastedilmiştir. Buna bir vasıf ekleyerek kayıtlamada bulunan kimse, nassa ekleme yapmış olur ki, bu eklemesi kendisine reddedilir.

Keffaret için müdebber veya ümm-ü veled yeterli olmaz: Başka bir tarafdan azatlığa hak kazandıklarından dolayı, bunlardaki kölelik nakıstır. Kitabet borcunun bir kısmını ödemiş olan mükâtep yeterli olmaz: Çünkü bu, bedel karşılığında azad etmeye benzer. Ama kitabet borcundan hiç ödeme yapmamış olan bir mükâtebin azad edilmesi keffaret için yeterli olur. Çünkü kölelik onda tamam olarak vardır.

Bir  hadîs-i   şerîfde  Hz.   Peygamber  (sas)   şöyle buyurmuştur: "Üzerinde bir dirhemlik de olsa; kitabet borcu bulunan mükâtep, köledir." [69]

Söylemiş olduğumuz mâna kitabet borcunun bir kısmını ödeyen kölede mevcut değildir.

Şu da var ki; Ebû Hanîfe'den rivayet olunduğuna göre; kitabet borcunun bir kısmını ödemiş olanın da zihâr keffareti olarak azad edilmesi caiz olur. Çünkü o, hadîs-i şerifin bildirdiğine göre, köledir. Öyle ki, kitabet sözleşmesi feshedilirse, tekrar köleliğe döner. Ümm-ü veled ile müdebberde ise, hüküm bunun hilâfmadır. Çünkü onların sözleşmesi asla feshedilmez.

İki eli yahut iki baş parmağı veya iki ayağı kesik, iki gözü kör, sağır, dilsiz veya devamlı deli köle de yeterli olmaz: Çünkü bu gibilerinde kölelik menfaatinin cinsi kaybolmuştur. O menfaat de eşyayı tutmak, yürümek, koşmak, işitmektir. Organlardan yararlanmaya gelince; bu da akılla olur. Halbu ki, delide bu menfaat yoktur. Ellerin eşyayı tutması baş parmakla olur. Baş parmak olmayınca, el ile bir şey tutulamaz. Dolayısıyla eşyayı tutma menfaati yok olur. Bu bir mânidir; çünkü köleliğin mevcudiyeti, bu menfaatlerin varlığı iledir. Menfaat cinsi yok olunca; kölelik bir bakıma yok olur ve böylece bir nakıs köle olur. -Kendisi 'köle' isminin kapsamına girmez. Ama kölenin sağlayacağı menfaate kusur arız olursa, bu bir mâni sayılmaz. Çünkü az bir kusur -sakınılması imkânsız olmasından dolayı- mâni değildir. Meselâ bir gözünün kör olması veya bir eliyle bir ayağmm çaprazlama kesik olması gibi... Ama aynı tarafdaki eliyle ayağının kesik olması halinde yeterli olmaz. Çünkü bu takdirde el've ayağın sağlayacağı menfaatler yok olur. -Evvelce de açıkladığımız gibi- bunak ve vücudunun bir tarafı hareketsiz hale gelen felçli kölenin azad edilmesi de keffaret için yeterli olmaz.

Elin üç parmağının olmayışı, elin tamamının olmayışı hükmündedir. Testisleri burulmuş, zekeri kesik kölenin zihâr keffareti olarak azad edilmesi caiz olur. Çünkü bu, kölenin kıymetini eksiltmez, arttırır. Kulakları kesik kölenin azad edilmesi de yeterli plur. Çünkü bunda köle için bir zarar  yoktur. Yemek yiyebiliyorsa, dudakları kesik kölenin de azad edilmesi yeterli olur.

Bir kısmı azad edilmiş bir köleyi azad etmek de yeterli olmaz:

Çünkü böyle birisi tam köle değildir.

Bir kimse köle olan baba veya oğlunu keffaret niyyetiyle satın alırsa; bu keffaret için yeterli olur: Çünkü bir kimsenin yakını olan bir köleyi satın alması, onu azad etmesi demektir. Bir hadîs-i şerîfde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Bir kimse babasını ancak köie olarak bulup da onu satın alıp hürriyetine kavuşturursa; hakkını ödemiş olur." Bu hadîs-i şerîfde de Hz. Peygamber (sas) evlâdın babasını azad edebileceğini haber vermiş olmaktadır. Dolayısıyla evlât Hz. Peygamber (sas) in bu haberini tasdik etmiş olmak için babasını azad etmeye muktedir olur. Ancak satın almadan evvel azad edemez. Çünkü o zaman babası kendisinin mülkü değildir. Satın aldıktan sonra da azad edemez: Çünkü satın aldığı zaman babası doğrudan doğruya azad edilmiş olur. Satın almanın kendisi azad etmektir. Satın almakla keffarete niyyet ederse; bu keffaret maksadıyla azad etmek olur ki, sahih ve kâfidir.

Bir kimse keffaret niyyetiyle kölesinin yarısını azad eder ve karısıyla cinsî münasebette bulunduktan sonra kalan yarısnı azad ederse; bu keffaret için yeterli olmaz (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): Bu Ebû Hanîfe'nin görüşüdür. İmameyn'e göre ise; azad etme ameliyesi bölünebilir olduğundan dolayı, bu yeterli olur. Bunlara göre bir kimse kölesinin yansını azad ederse; bu tamamını azad etmek olur. Ama Ebû Hanîfe'ye göre bu böyle olmaz. Çünkü kölenin yansını kansıyla cinsî münasebette bulunmadan evvel azad etmiş, yansını da cinsî münasebetten sonra azad etmiştir. Keffarette şart; azadlığın cinsî münasebetten evvel yapılmasıdır. Burada bu şart tahakkuk etmediği için, iki safhalı azad etme yeterli olmamaktadır. Keffaretin edası için başka bir kölenin daha azad edilmesi gerekir.

Eğer iki azad etme arasında cinsî münasebette bulunmazsa; bu onun için yeterli olur: Bu hususda icmâ edilmiştir. İmameyn'e göre bu apaçık bir hükümdür. Ebû Hanîfe'ye göre ise; o köleyi iki kelâm ile azad etmiştir. Kölede meydana gelen noksanlık onu keffaret için azad etme sebebiyle meydana gelmiştir ki, bu bir mâni değildir.

Nitekim bir kimse kurbanlık bir koyunu boğazlamak için yere yatırdığı esnada bıçağı hayvanın gözüne değerse; bu, kurbanlık hayvan için kusur sayılmaz. Bu kaide çerçevesinde bir kimse zihâr keffareti niyyetiyle ortak kölesinin yansını azad ederse; kendisi zengin de olsa, fakir de olsa; bu yeterli olmaz. İmameyn'e göre zenginse, yeterli olur. Çünkü üstüne alarak ortağının payına da sahip olur ve kölenin tamamını azad etmiş olur. Ama yoksul ise, yeterli olmaz. Çünkü ortağının payına sahip olmak için kazanç sahasına atılıp çalışması gerekir. Dolayısıyla kölenin tamamım azad etmiş sayılmaz.

Zihâr yapan kölenin keffareti oruç tutmaktır: O bir şeye mâlik olmadığından, köle azad edemez ve başkalarına yemek yediremez. Bir hadîs-i şerîfde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Köle ancak talâka mâlik olur."

Zihâr yapan kimse azad edecek köle bulamayınca, fasılasız iki ay oruç tutar: Zira Allah (cc) şÖyle*buyurmuştur:

"(Buna imkân) bulamayan kimse karısıyla temasdan evvel ard arda iki ay oruç tatar. "(Mücadele: 4). Bu iki aylık müddet içinde Ramazan, bayram ve teşrik günleri bulunmamalıdır: Bu müddet içinde Ramazan ayı bulunmamalıdır: Çünkü Ramazanda tutulan oruç, farz oruç yerine geçer. Zira Ramazan ayı farz orucun tutulması için belirlenmiştir. Bu hüküm oruç bahsinde de anlatılmıştı. Bu ayda tutulan oruç, farzdan başka oruçlar yerine geçmez. Bayram ve teşrik günlerine gelince; bu günlerde oruç tutmak haram olduğundan dolayı, tutulan oruç nakıstır. Nakıs olanla da vâcib oruç edâ edilmez.

İki ay içinde gece veya gündüz, kasten veya unutarak, mazeretli veya mazeretsiz olarak karısıyla cinsî münasebette bulunursa; keffaret için yeniden iki aylık oruca başlar (Ebû Yûsuf): Çünkü  Allah  (cc);   "...temasdan  evvel   ard arda iki ay oruç tutar." buyurmuştur. Ebû Yûsuf dedi ki; 'eğer geceleyin kasten veya gündüzleyin unutarak karısıyla cinsî münasebette bulunursa; bununla oruç bozulmadığı ve araya fasıla girmediği gerekçesiyle iki aylık oruca yeniden başlamaz.1

Buna cevap olarak deriz ki; nass keffaret orucunun cinsî münasebetten evvel tutulmasını şart koşmuştur. Tutulmaya başlanan oruç cinsî münasebet sebebiyle yok olur ve yeniden tutulmaya başlanması gerekir. Oruç keffaretinde iken kadın âdet görürse; orucu yeniden tutmaya başlamaz. Hastalık sebebiyle orucu bozarsa; oruca yeniden başlar. Yemin keffaretinde iken kadın âdet görürse; oruca yeniden başlar. Çünkü âdet hali her ay tekerrür eder. Oysa hastalık böyle değildir. İmam Muhammed'den rivayet edilen bir görüşe göre; kadın bir ay oruç tutar sonra âdet görür, sonra da kanaması durursa; iki aylık oruca yeniden başlar.

Ebû Yûsufdan rivayet edilen bir görüşe göre; kadın oruca başladıktan sonra ikinci ayda gebe kalırsa; kalan kısmı evvelce tuttuklarına ekleyerek tutar. Zihâr keffaretiyle mükellef olan bir kimse başkasından alacaklı olur da alacağını tahsil edemezse; -köle azad edemediği için- keffaretini oruç tutarak edâ eder.

Bir kimse varlıklı iken yeminim bozar da sonra yoksul düşerse; keffaret edâ edeceği zamandaki durumu nazar-ı itibara alınır. Keffaret orucunu tutmakta iken varlıklı oluverirse; teyemmümlü kimsenin namaz kılmakta iken suyu bulunca abdest alıp namazı yeniden kılması gerektiği gibi, bir köle azad etmesi gerekir.

Oruç tutmaya  gücü yetmeyen kimse altmış fakiri doyurur: Bu hususda Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

"Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri doyurur. "(Mücadele: 4). Fıtır sadakası   bahsinde anlatıldığı gibi, ya altmış fakire yemek verir;

bununla ilgili olarak Hz.  Peygamber (sas) Sehl b. Sahr (ra) veya Evs b. Sâmit (ra) e dâir hadîs-i şerîfde şöyle buyurmuştur: "Her düşküne yarım sâ buğday verilir. " Bu, bir düşkünün bir  günlük ihtiyacını karşılamak

içindir ki, bunun Ölçüsü de bir fıtır sadakasıdır.

Ya da onlara yemeğin kıymetini öder: Zekât olarak verilecek şeyin kıymetinin de ödenebileceği zekât bahsinde anlatılmıştı. Altmış fakire sabah akşam iki defa yemek vermek caiz olur: Bu hususda Allah (cc) şöyle buyurmuştur: "Altmış fakiri doyurur. "(Mücadele: 4). Bu, yoksullara yemek yedirme imkânını sağlamaktır.

Her iki yemekte de âdete itibar edilerek altmış kişiyi doyuracak kadar yiyecek vermek gerekir. Buğday ekmeği verilince katık şart değilse de, arpa ekmeği verilince katık vermek şart olur: .Çünkü katıksız arpa ekmeği yiyen bir kimsenin doyma imkânı yotur. Bu ekmek katıksız olunca, boğazdan rahatlıkla geçmez. Ama buğday ekmeği böyle değildir.

(Allah (cc) rahmet eylesin) Ebû Hanîfe'den rivayet edilen bir görüşe göre; keffaretle mükellef olan bir kimse yoksullara sabahlı akşamlı ekmek ve katık veya katıksız ekmek veya arpa ekmeği yahut kavut ve hurma yedirirse, caiz olur.

Altmış yoksula sabah, başka altmış yoksula da akşam yemeği verirse; onlardan altmış kişiye sabah veya akşam yemeğini tekrar vermezse; caiz olmaz. İki sabah veya iki akşam yemeği veya akşam yemeğiyle sahur yemeği vermesi caiz olur. Aynı şekilde onlara bir gün sabah yemeği, başka bir gün de akşam yemeği verirse; doyurucu iki öğün yemek olduğu için caiz olur.

Ramazan ayında yoksullardan her birine iki gece akşam yemeği vermesi keffaret için yeterli olur. Ama onlara bir sabah ve bir akşam yemeği vermesi müstehap olur.

Her düşküne bir müdd buğday verirse; birer müdd daha vermesi gerekir. Sonraki tnüddleri başkalarına vermesi caiz olmaz, evvelki düşkünlere vermesi gerekir. Çünkü bu hususda vâcib olan iki şey vardır:

1- Düşkünlerin sayısına riâyet etmek,

2- Her düşküne verilecek olan yiyecek miktarına riâyet etmek.

Altmış fakiri bir gün doyurmak yerine bir fakire altmış gün yemek vermek de caiz olur: Zira bunda esas olan; düşkünlerin ihtiyacını gidermekte ve bu ihtiyaç gidermesi her gün yenilenmektedir. Fakat altmış günlük yiyecekden bir fakire bir kısmı verilirse, bir defa yerine geçer: Çünkü ihtiyacı ilk defada gidermiş olur. Bunun mübahlığı hususunda ihtilaf yoktur.

Altmış günlük yiyeceği bir fakire bir günde bir kaç defada vermeye gelince; bir görüşe göre bu yeterli olmaz. Bir başka görüşe göre ise, yeterli olur. Çünkü fakirin yiyeceği malı edinmeye olan ihtiyacı bir günde bir kaç kez yenilenir. Yiyeceklerin tamamı ona bir defada verilirse, caiz olmaz. Çünkü yiyeceğin parça parça verilmesi nass gereğidir.

Yemek verme işi devam ederken cinsî münasebette bulunmak, yemek vermeye yeniden başlamayı gerektirmez: Çünkü nass, yemek vermenin cinsî münasebetten evvel verilmesini şart koşmamıştır. Ancak biz keffaretle mükellef olanın köle azad etme veya oruç tutmaya muktedir olacağı ihtimaline binâen yemeğin cinsî münasebetten evvel verilmesini gerekli gördük. Çünkü azad etme ve oruç tutma bu takdirde cinsî münasebetten sonra yapılmış olurlar. Bundaki mâni başka bir sebepden dolayıdır. Yoksa, meşruiyete aykınlıkdan dolayı değildir.

Belirlemeksizin iki köle azad etmek veya dört ay oruç tutmak yahut yüz yürmi düşkünü doyurmak  iki zihâr keffareti için yeter:

İkisi de köle olduğundan, cins birliği vardır. Belirlemeye ihtiyaç yoktur.

İmam Züfer dedi ki; 'her birinden tam birini azad etmediği takdirde, hiç biri keffaret için yeterli olmaz. Çünkü belirlemeksizin o ikisinden azad ettiğinde her azad ediş ikisine bölünür. Her birinde taksitli azatlık meydana gelir ve cins ihtilafında olduğu gibi, bu azad ediş caiz olmaz.1

Bizim görüşümüze göre; vâcib olan, belirleme yapmadan sayıyı tamamlamaktır. Zira bilindiği gibi aynı cins şeylerden belirleme yapmanın bir faydası yoktur. Ama ayrı ayrı cinslerde hüküm bunun hilâfınadır. Belirleme yapmak bunlarda faydalı olduğu için şarttır.

İki keffaretten dolayı altmış fakire birer sâ buğday verilse, bu ancak bir keffaret yerine geçer (İmam Muhammed): İmam Muhammed, 'bu iki keffaret yerine geçer1 demiştir. Bu yemeği zihâr ve iftardan dolayı ittifakla her ikisi için de yeterli olur. İmam Muhammed'in kıyası da bunun üzerinedir. Bu böyledir: Çünkü verilen yemek her iksi için keffaret olur. Sarfedilen yemeği alan yoksul, iki keffaretin verileceği bir mahaldir. Dolayısıyla bu yemek ikisinin keffareti olarak yeterli olur ve yemek her bir keffaret için ayrı am verilmiş olur.

İmameyn'e göre niyyet aynı cinsde değil de, iki ayn cinsde muteber olur. Tek cinsde niyyet lağvolunca, niyyetin aslı baki kalır ve; 'yemeği sadece zihâr keffareti için veriyorum1 demiş gibi bir keffaret için-yeterli olur.

İki keffaretten dolayı bir köle azad eden ve altmış gün oruç tutan bir kimse bunları o   iki keffaretten dilediğine tahsis edebilir:

Çünkü cinsler muhtelif olduklarında niyyet muteber olur. [70]



[70] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/201-208.




Konu Başlığı: Ynt: Zihâr keffâreti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 07 Ağustos 2020, 12:29:53
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri ilim öğrenen kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Zihâr keffâreti
Gönderen: Sevgi. üzerinde 08 Ağustos 2020, 01:24:28
Aleyküm Selâm. Paylaşım için Allah razı olsun. Rabb'im ilmimizi artırsın inşaAllah