> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > el-İhtiyar  > Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh  (Okunma Sayısı 882 defa)
13 Mart 2011, 14:25:30
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 13 Mart 2011, 14:25:30 »



Yetim, Dul, Eyyim, Fetâ, Gulam, Kühûl, Şeyh Kelimelerinin Mânaları:



Yetim: Babası ölmüş olup, henüz bülûğa ermemiş zengin veya fakir çocuktur.

Dul: Kocası ölen veya kendisinden aynlmış olan yoksul ve bâliğa kadındır. Ölmeden veya ayrılmadan kocasının kendisi ile cinsî münasebette bulunmuş veya bulunmamış olması bu hükmü değiştirmez. Dul (ermel); azığı tükenmiş mânasına da gelir.

Karısı ölen veya boşanan erkeğe mecaz mânasında dul denilir. Şâir şöyle der;

“Bütün dul kadınların ihtiyaçlarını giderdim.

Şu dul erkeğin ihtiyacını kim giderecek.”

Eyyim: Kendisiyle helâl veya haram cinsî münasebette bulunulmuş, bülûğa ermiş veya ermemiş, fakir veya zengin olan kocasız kadına denilir. İmam Muhammed böyle demiştir. Onun sözü lügatte hüccet olarak kabul edilir.

Genç ve fetâ: On beş yaş ile olgunluk çağı arası yaşlarda bulunan kimsedir ki, bu hep gelişir ve yetişir.

Gulam (delikanlı): Oyun ve eğlencede sarhoş gibi olup hevâ ve hevesâta dalmaktan kurtulamayan ve bülûğa ermemiş kimsedir.

Kühûlet (olgunluk): Otuz yaşından itibaren başlayan devredir. Bu devrindeki adamın saçına ak düşerse, ona şeyh (ihtiyar) denilir. Cevheri böyle demiştir. İmameyn'e göre kühûlet kırk ila elli yaş arasındaki devredir. Ancak bu devredeki bir kimsenin saçlarının yarısından çoğu ağarırsa o bir ihtiyardır. Ebû Yûsuf’dan rivayet edilen bir görüşe göre; otuz yaşına varan bir kimse saçına ak düşerse, o kehl (olgun) olur. Saçına ak düşmezse, o gençtir. Bunda esas ölçü saça ak düşmesidir. İnsanlar bunu örf haline getirmişlerdir. Saçta ağarma alâmeti mevcud olduğunda kişiye kehl (olgun) denilir. Kühûlet; iktihaî kökünden türemiş olup, olgunlaşma mânasındadır. Ekin yetişip beyazlaştığmda, 'iktehale'z- zer'ü' denilir.

Şeyh: Elli yaşından sonra ömrünün sonuna kadar yaşayan adama denilir ki, bu ihtiyarlıktır.

Ebû Yûsuf dedi ki; 'Falanın oğullarına.' diye vasiyyet edildiğinde onun oğulları, torunları ancak kütük ve hesap ile sayılabiliyorsa, onlar sayılamaz demektir.' İmam Muhammed dedi ki; 'bunlar yüz kişiden fazla iseler, sayılamazlar.’ Muhtar olan görüşe göre bu iş kadıya bırakılmalıdır. İhtiyatlı olan da budur.

Falan adamın mirasçılarına.' diye edilen vasiyyette erkekler, kadınların iki katı kadar pay alırlar: Bunda miras ölçüleri esas alınır. Çünkü 'mirasçı' kelimesi buna delalet etmektedir. 'Falan adamın çocuğuna. 'diyerek vasiyyet edilmişse, kadın, erkek bu vasiyyetten eşit pay alırlar: Çünkü burada erkeklerin kadınlardan fazla pay alacaklarına delalet eden bir şey yoktur. 'Çocukları' kelimesi o şahsın kız, erkek bütün çocuklarını kapsar. Çocuk; doğanlar için bir cins adıdır. Bunlar bir tane olabilecekleri gibi, birden fazla da olabilirler. Kız olabilecekleri gibi, erkek de olabilirler. Ana karnındaki çocuk da bu kapsama girer. Çünkü o bir çocuk olup, ebeveynine mirasçı olur.

Bir şahsın çocukları adına edilen vasiyyete o şahsın oğlunun çocukları dâhil edilmezler: Çünkü bir kimsenin çocuğu kendisinden olan evlâdıdır. Çocukları için vasiyyette bulunulan şahsın kendi kız çocukarı ve bir de oğlunun oğulları varsa, vasiyyet edilen mal kelimenin hakiki manasıyla amel edilerek o şahsın kız çocuklarına verilir. Ancak kendi çocukları bulunmadığında oğlunun çocukları dâhil olur: Zira bir kimsenin çocuğu derken; hakikatte onun kendi çocuğu, mecazen de torunu akla gelir. Kelimenin hakiki manasıyla amel etmek mümkün olmadığında o kelimeyi muattal bırakmamak için mecazî manasıyla amel olunur. Kızından olan torunları ise, bu vasiyyete dâhil olmazlar: Hassâf’ın İmam Muhammed'den rivayet ettiği bir görüşe göre; kızından olan torunları da bu vasiyyete dâhil olurlar. Bununla alâkalı olarak Siyer-i Kebîr'de anlatılan bir mes'elede şöyle denmektedir; 'bir kimse kendi şahsı ve çocuğu için eman aldığında bu emana onun kızından olan torunlan dâhil olmaz.’

Hassâf’ın rivayeti şöyle açıklanabilir; çocuk ebeveynine hakikî mânada, dedesine ise mecazî mânada mensup olur. Dedesine (babasının babasına) onun mecazen oğlu olduğu düşünülerek nisbet edilebildiğine göre, annesinin babasına da nisbet edilebilir. Hz. İsa (as) annesi vasıtasıyla, onun soyundan geldiği halde kendisine Âdemoğlu denilir.

Zahir olan görüşün izahı şöyledir; kişinin kızından olan torunları kendisine değil, babalarına nisbet edilirler. Şâir demiştir ki;

“Oğullarımız, oğullarımızın oğulları ve kızlarımız,

Kızlarımızın oğulları ise, bize uzak erkeklerin çocuklarıdırlar.”

Kişinin kızlarından doğan torunları kendi babalarına nisbet edildiklerine göre, annelerinin babalarına nisbet edilemezler. Dolayısıyla annelerinin babasının çocukları için edilen vasiyyetin kapsamına girmezler. Buna şu âyet-i kerîme de delalet etmektedir:

“Muhammed (sas) sizin erkeklerinizden hiç kimsenin babası değildir.” [44] Eğer kızının çocuğu kişiye nisbet edilebilse idi, Rasûlullah (sas) Hasan (ra) ile Hüseyin (ra) in babası olurdu.

Bir kimse mevlâları, yani köleleri için vasiyyette bulununca, bu vasiyyet, sıhhatinde ve hastalığında azad ettiği kölelerine ve bunların erkek ve kız çocularına âit olur: Köleyi vasiyyetten evvel ve sonra azad etmesi bu hükmü değiştirmez. Zira vasiyyet ölüme taallûk eder. Vasiyyet sahibi efendinin ölümü esnasında bunlar için velâ sabit olur ve kendilerinde velâ sıfatı mevcud olduğu için, vasiyyet edilen malda hak sahibi olurlar. Azada velâ sebebiyle kendisine mensup olan bunların çocukları da bunlarla beraber vasiyyete dâhil olurlar. Müdebber kölelerle, ümm-ü veledler buna dâhil olmazlar.

Ebû Yûsuf’dan rivayet edilen bir görüşe göre; bunlar feshe uğramayan bir sebepden dolayı hür olmayı hakettiklerinden, vasiyyete dâhil olurlar. Azad edilen köle gibi velâya mensup olurlar. Zahir görüşün izahı şöyledir; vasiyyet edilen mal vasiyyet edenin ölümü ile hakedilir. Bunlar, yani müdebberlerle ümm-ü veledler efendinin ölümünün ardı sıra hür olurlar ve ondan sonra kendileri için velâ sabit olur. Vasiyyetin işlerlik kazanması halinde bunlar mevâli olmadıkları için vasiyyete dâhil olmazlar.

Bir kimse kölesine; 'seni dövemezsem, hürsün' der ve onu dövmeden ölürse, kölesi vasiyyete dâhil olur. Çünkü efendisinin dövmekten âciz olması ânında o köle hürriyete kavuşur. O anda efendisi hayatının son cüz'ündedir. Efendisinin ölümünün ardı sıra mevlâ (azadlı) adını almayı hakeder ve vasiyyete dâhil olur.

Mevlâ'l- müvâlâta gelince; Ebû Yûsuf dedi ki; 'vasiyyet sahibi Araplardansa ve azatlı köleleri ile mevlâ'l- müvâlâtı varsa; bunlar onun vasiyyetine ortak olurlar. Çünkü mevlâ kelimesi bunların hepsini kapsar.

Câmiü'l- Kebir adlı eserde İmam Muhammed dedi ki; 'bu vasiyyet azadlılarla bunların çocuklarını kapsar, mevlâ'l- müvâlâtı içine almaz. Çünkü mevlâ'l- muvâlât akidle, mevlâ'l- itaka (azad edilen kölenin azadlığı) itaka, yani azad etmekle olur ki, bunlar birbirlerine zıt mânalardır ve bunlar aynı lâfzın kapsamına girmezler. Mevlâl- itakanın durumu daha bağlayıcı olduğundan, vasiyyet ona hamledilir. Çocuklarda ise, hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü bunlarla babaları olan azadlılar vasiyyet sahibi efendiye bir velâ ile mensup olurlar.

Yukarıdakilerin bulunmayışı müstesna, bunlara mevlâların mevlâları dâhil olmazlar: Çünkü hakikatte bunlar  başkalarının mevlâları (azadlıları) dırlar. Bunlar vasiyyet edenin oğulları ile beraber mevcud olan torunları mertebesindedirler. Gerçek mevlâlar azad edilen kölelerdir. Onların azad ettiklerine gelince; bunlar o kişinin mecazî azadlılarıdır. Hakiki mânada mevlâ (azadlı) ların bulunmayışı halinde bunlar kişi için 'azatlı' adını alırlar. Vasiyyet edenin iki azadlısı varsa; terekenin vasiyyet edilen üçte biri, ikisinin olur. Çünkü vasiyyetlerde çoğul, iki veya daha fazla kişiyle olur. Bu daha evvel anlatılmıştı.

Eğer o kimsenin bir mevlâsı ve bir de mevlâ'l- müvâlâtı varsa; vasiyyet edilen şeyin yarısı mevlânın, geri kalanı da mirasçıların olur: Evvelce de açıkladığımız gibi çoğul adı iki veya daha fazla şahsı kapsar. Bu mes'elede mevlâ vasiyyet edilen malın yarısını hakeder. Kelimenin hem mecaz hem de hakikati ile amel etmek mümkün olmadığından, mevlâ'l- müvâlât sakıt olur ve malın kalan yarısı mirasçılara verilir. Bunun benzeri bir mes'ele de şöyledir; bir oğlu ve bir de oğlunun oğlu bulunan bir kimse oğlu için vasiyyette bulunursa, terekenin üçte birinin yarısını oğlu alır. Diğer yarısı ise, vasiyyet edenin mirasçılarına verilir. Oğlunun oğluna ise, bir şey verilmez. Bunun sebebini açıklamıştık.

Bu vasiyyette bulunan kimsenin kendisini azad etmiş olan mevlâları, yani efendileri ve kendisinin aiad ettiği mevlâları, yani köleleri varsa, bu vasiyyet bâtıl olur: Mânaları muhtelif olduğu halde mevlâ kelimesi ikisini de kapsar. Çünkü bunlardan biri in'amda bulunmuş, diğerine ise in'amda bulunulmuştur. Bunlardan biri diğerinden evlâ değildir. Mevlâ lafzı umum ifade ettiği için, kendisi ile amel etmek imkânsız olmuştur. Zira şart koşulan bir isim bir halde iki muhtelif mânayı kapsamına alamaz. Böyle olunca da, mûsâ-leh meçhul kalmaktadır. Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf’dan nakledilen bir görüşe göre; bu vasiyyet geçerlidir. Vasiyyet edilen mal her iki gruba verilir. Çünkü mevlâ adı her iki grubu kapsamaktadır. Ama vasiyyet edenin babasının mevlâları bu vasiyyete dâhil olamazlar.

Ebû Yûsuf dedi ki; 'bunlar da vasiyyete dâhil olurlar. Çünkü bunlar hükmen onun mevlâlarıdırlar. Hatta velâ ile bu onlara mirasçı olur. Dolayısıyla onlar da mevlâ kelimesinin kapsamına girerler.

Zahir görüşün izahı şöyledir; vasiyyet edenin kendisi onları azad etmiş değildir. Dolayısıyla onlar, onun gerçek mevlâları olamazlar. Velâ sebebiyle ona mensup olamazlar. Mevlânın oğlunun hükmü ise, bunun hilâfınadır. Çünkü ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:46:46 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh rüya tabiri,Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh mekke canlı, Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh kabe canlı yayın, Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh Üç boyutlu kuran oku Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh kuran ı kerim, Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh peygamber kıssaları,Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh ilitam ders soruları, Yetim dul eyyim fetâ gulam kühûl Şeyh önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes