๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Mart 2011, 18:29:23



Konu Başlığı: Talâkın vasıflandırılması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Mart 2011, 18:29:23
 

Talâkın Vasıflandırılması




Bu mes'elede kaide şudur; bir kimse talâkı normalde kendisiyle vasıflandınlmadığı ve vasıflandırılmasına ihtimal de olmayan bir vasıfla vasıflandınrsa; vasıf bâtıl, ama talâk vâki olur. Meselâ; 'sen vâki olmayan bir talâkla boşsun1 derse, bu sözle bir talâk vâki olur. Çünkü talâk böyle bir vasıfla vasıflandırılmaz. Talâk vâki olunca da, ortadan kalkmaz.

Keza, bir adam karısına; 'sen boşsun ama ben bu hususda üç gün muhayyerim' derse, şart bâtıl olur ama talâk vâki olur.

Bir kimse talâkı normalde kendisiyle vasiflandmldığı bir vasıfla vasıflandmrsa, bunun iki şekli olur: Bu vasıf ya aşın derecede şiddet ve sertliği ifâde eder, ya da etmez. Eğer etmiyorsa, bu talâk ric'îdir. Eğer ediyorsa, bâin talâktır. Birincinin misali şöyledir: 'Sen talâkın en üstünü...' veya; 'en mükemmeli...1 veya; 'en güzeli...'veya;'en mutedil olanı...' veya; 'sünnete en uygun olanı...' veya; 'en hayırlısıyla boşsun' derse; ric'î bir talâk vâki olur. Çünkü burada talâkın şiddet ifâde eden bir vasfı yoktur. Bâinlik ise, bir şiddet vasfı olduğundan, burada bâin talâk vâki olmaz.

İkinci misali şöyledir: Bir kimse karısına; 'sen bâin talâkla boşsun' veya; 'en fahiş talâkla boşsun' veya; 'en çirkin talâk ile boşsun' veya; 'en şiddetlisi ile...'veya;'en büyüğü ile...','en ulusu ile...' yahut 'en şerlisi ile...', 'en kötü talâk ile'veya;'şeytan talâkı ile' yahut; 'bid'at üzre...1 yapılan boşama ile, yahut; 'dağ gibi boşsun', 'ev dolusu boşsun1, 'şiddetli bir boşama ile boşsun', 'uzun bir boşama ile../,'geniş bir boşama ile boşsun' derse; kadın bir bâin talâk ile boş olur: Çünkü bu vasıflar şiddet ifade ederler. Bâin ise; geri dönülmesine muktedir olunamayan şiddetli boşamadır. Ric'î talâka gelince; bu kocaya karşı zor ve şiddetli bir talâk değildir. Öyle ki, (bu boşamadan sonra) karısının emri (ve izni olmadan) karısına geri dönebilir.

Bütün bu sözlerde üç talâka niyyet edilmişse, üç talâk vâki olur: Çünkü şiddet, bid'at ve şeytan talâkı iki çeşittir:

1-Zayıf şiddet,

2- Kuvvetli şiddet.

Zayıf şiddet; bir bâin talâktır. Fazlasına niyyet edilmemesi halinde mutlaka ve kesin olarak şiddet bulunduğundan dolayı bir bâin talâk vâki olur. Üç talâka niyyet edilmesi halinde boşayan kişi iki çeşitten birine niyyet etmiş olduğundan dolayı, sözü doğru kabul edilir. Karısına; 'sen bin gibi boşsun' demesi halinde kuvvet bakımından evvelkine benzediğinden dolayı, üç talâk vâki olur.

Şâir der ki;

"Benim adıma emrederse, bir; bin gibidir." Aralarında sayı bakımından benzerlik olduğundan dolayı hangisine niyyet ederse, sahih olur. Niyyet edilmemesi  halinde -evvelce de açıkladığımız gibi- talâkın en azı vâki olur.

Bununla alâkalı olarak İmam Muhammed'den şöyle bir görüş nakledilir: Niyyet edilmemesi halinde üç talâk vâki olur. Çünkü talâkın şiddet bildiren vasıflarla vasıflandınlması da sayıdır. Zahir hükme göre bu sayı da teşbihdir.

Sonra Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre talâk bir şeye benzetilerek söylenirse, bâin talâk vâki olur. Çünkü teşbih, vasfen artmasını gösterir. Bu da bâin talâkın meydana gelmesiyle olur. Zira talâk bir şeye benzetilmeksizin söylenirse, ric'î talâk olur.

Ebû Yûsuf a göre -ki, bunun İmam Muhammed'in de kavli olduğu söylenir- talâk kelimesiyle birlikte ululuk vasfı da kullanılırsa, bâin talâk vâki olur. Bu vasıf kullanılmazsa, bâin talâk vâki olmaz. Talâkın kendisine benzetildiği şey zatı itibanyla ulu olsa da, olmasa da; hüküm aynıdır. Çünkü bu, birliğin kendisinde benzetme ihtimalini taşımaktadır. Ululuk vasfı söylendiğinde boşayan kimsenin fazlalığı kastettiğini anlanz.

İmam Züfer'e göre, boşayan kimse talâkı zatı itibarıyla ulu bir şeye benzetirse, talâk bâin olur. Aksi takdirse ric'î talâk olur.

Mezhebimizin imamları arasında ihtilâf şu sözlerde görülmektedir; 'sen iğne başı gibi boşsun', 'iğne başı büyüklüğü gibi boşsun', 'dağ başı boşsun', 'dağ büyüklüğü gibi boşsun.' Ebû Hanîfe'ye göre bu cümlelerin tamamında bâin talâk vâki olur. Ebû Yûsuf a göre ikinci ve dördüncü cümlelerde bâin talâk, diğerlerinde ise ric'î talâk vâki olur. İmam Züfer'e göre üçüncü ve dördüncü cümlelerde bâin talâk, diğerlerinde ise ric'î talâk vâki olur.

Bir kimse ay ve güneş gibi sayısı olmayan bir şeyi söyleyerek; 'sen falan şey sayısınca boşsun' derse, Ebû Hanîfe'ye göre bâin talâk, Ebû Yûsuf a göre ric'î talâk vâki olur. 'Sen yıldızlar gibi boşsun' derse; İmam Muhammed'e göre bir bâin talâk vâki olur. Çünkü bunun mânası; 'yıldızlar gibi aydınlık bir talâkla boşsun' demektir. Ancak bunu söyleyen üç talâka niyyet ederse; üç talâk vâki olur. Ama; 'ne az ne de çok boşsun' derse; üç talâk vâki olur. Fakat; 'ne çok ne az' derse; bir bâin talâk vâki olur. Bu durumda evvelce reddettiğinin zıddı sabit olur. Zira reddetmekle, reddettiğinin zıddı sabit olur ve ortadan kalkmaz.

Bir kimse karısını ric'î bir talâkla boşadıktan sonra; 'ben o talâkı bâin kıldım' veya; 'ben o biri üç yaptım' derse; Ebû Hanîfe'ye göre onun dediği gibi olur. Ebû Yûsuf dedi ki; 'bir bâLı talâk vâki olur ama, üç talâk vâki olmaz. Zira bizde sayı ihtimali yoktur. Bir, üç olamaz. Ama bu bir talâkın vasfı değiştirilebilir. Yani ric'î iken bâin olabilir.'

İmam Muhammed dedi ki; 'bu ne bâin, ne de üç olur. Çünkü talâk bir vasıfla vâki olduğunda onu değiştirmek mümkün olmaz. Vukubulanın değiştirilmesi sahih olmaz.'

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; koca karısını bâin olarak boşama salahiyetine sahiptir. Onu (ric'î olarak) boşadıktan sonra da bâin olarak boşayabilir. İstediği sayıda (bir-üç arası) boşama salâhiyetine sahiptir. Bir talâkla boşadıktan sonra o bire iki talâkı daha ekleme salâhiyetine de sahiptir. [21]

 

Gerdeğe Girmeden Evvel Üç Defa Boşama

Bir kimse karısını gerdeğe girmeden, yani daha henüz onunla birleşmeden evvel üç talâk ile  boşarsa; kadın üç talâk ile boş olur:

'Sen üç boşsun  derken, aslında; 'sen üç talâkla boşsun1 mânası kastedilmektedir. Bu durumda her üç talâk da vâki olur. 'Sen boşsun  sözü bâin talâkın vâki olmasına yetmez.

Erkek, kendisiyle gerdeğe girmemiş olduğu karısına; 'sen benden boşsun ve boşsun' veya; 'sen bir kere ve bir kere boşsun' veya; 'sen bir talâkdan evvel bir kere boşsun  veya; 'bir talâkdan sonra bir kere boşsun' derse; bütün bu sözlerle bir talâk vâki olur:

Çünkü söylenen söz bir şarta bağlanmadığı veya sonunda baş tarafım değiştiren bir şey söylendiği takdirde her söz kendi başına müstakil olarak vâki olur. Burada ilk sözle, iddet kadar beklemeksizin bâin talâk vâki olur.

Kadın bâin talâkla boş iken, ardısıra ikinci talâk söylenir. Ancak kadın bâin olduğundan ikincisi vâki olmaz. Ama önce mânasındaki <jj> kabl kelimesiyle, sonra mânasındaki (.u,) bâdkelimesine gelince; bunda kaide şudur: Bu edatlar kinaye (ha) sıyla bitişik olarak iki tane talâk kelimesi arasında kullanilırlarsa, sonra söylenen talâk kelimesinin sıfatı olurlar. Kinaye (ha) sına bitişik olmalarında ilk söylenen talâk kelimesinin sıfatı olurlar:

1. Misal:

"Bana Zeyd geldi, ondan evvelce Amr geldi.

2. Misal:

"Zeyd bana Amr'den önce geldi."

Birinci misalde kabl (önce) kelimesi Amr'ın sıfatıdır. İkinci misalde ise, Zeyd'in sıfatıdır.

"Sen bir talâkdan evvel bir talâkla boşsun." cümlesinde kabl (önce) kelimesi birinci talâkın sıfatıdır. Geçmişde ikâ edilen talâk, şimdi ikâ edilen talâk gibidir. Çünkü geçmişe dâir haber vermek, Şer'an şimdi yapılan iş gibidir. Bu durumda bir talâk vâki olur ve bu sebeple kadın kocasından bâin talâkla ayrılmış olur. Daha sonra söylenen talâk vâki olmaz. Talâk kelimesi telaffuz edildikten sonra; 'ondan sonra bir talâk daha boşsun' deme halinde 'sonra 'kelimesi, en son söylenen talâkın sıfatı olur. Daha evvel bâin talâk vâki olduğundan dolayı, sonra söylenen talâk vâki olmaz.

'Sen bir kere boşsun, ondan evvel bir kere daha boşsun' veya; 'sen bir kere boş oldukdan sonra bir kere boşsun' denilirse; iki talâk vâki olur: Birinci cümledeki 'önce  kelimesi, en son söylenen 'boşsun' kelimesinin sıfatıdır. Bu ifade o talâkın geçmişte vâki olmasını gerektirmektedir. Başda geçen 'boşsun' kelimesininse, şimdiki zamanda olmasını gerektirmektedir. -Evvelce de açıkladığımız gibi- geçmişte ikâ edilen talâk şimdiki zamanda ikâ edilmiş sayılır ve iki talâk bir araya gelir.

İkinci cümledeki; 'sonra' kelimesi başda geçen talâkın sıfatıdır. Bu, bir talâkın derhal vâki olmasını ve ondan evvel de bir talâkın meydana gelmesini gerektirir. Böylece iki talâk bir araya gelir.

Şayet; 'sen bir talâk ile beraber boşsun' yahut; 'sen boşsun, onunla beraber bir talâk boşsun' denilirse; aynı şekilde yine iki talâk meydana gelir: Çünkü bu cümlelerde geçen 'beraber' kelimesi iki şeyin bir araya gelmesi için kullanılır.

Bir kimse karısına; 'sen şu eve girersen, bir kere ve bir kere boşsun' der, o da girerse; bir talâk ile boş olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): İmameyn dediler ki; iki talâk ile boş olur. Böyle değil de; 'sen  bir kere ve bir kere boşsun, eğer eve girersen  denilirse; kadın o eve girdiğinde iki talâk vâki olur: Bu hususda icmâ edilmiştir. İmameyn'e göre ve (vav) harfi mutlak cem' içindir. Cem' harfiyle cem' etmek; cem' lafzıyla cem' etmek gibidir. Ceza cümlesini şart cümlesinden sonra ya da önce söylemek arasında fark yoktur. Çünkü şarta bağlamak cem' harfiyle yapılmıştır.

Ebû Hanîfe'nin görüşüne göre; şart cümlesi kelâmın başında olmayıp, sonra söylenirse; kelâmın tamamı ona bağlı kalır ve cümle olarak meydana gelir. Ama kelâmın başında söylenirse ve onu değiştiren bir şey de yoksa; kelâmın tamamı ona bağlı kalmaz. Cümlenin tamamı tertip üzere olabileceği gibi, bitişik de olabilir. Tertip ihtimali kabul edilirse; -boşayanm yukarıda açıkça ifade ettiği gibi- sadece bir talâk vâki olur. Şüphe sebebiyle daha fazla talâk vâki olmaz.

Cümlede geçen iki tane talâk kelimesi (vav) harfiyle değil de, (fa) harfiyle birbirine atfedilirse; Kerhî dedi ki; 'burada aynı ihtilâf geçerli olur.'

Ebû'l- Leys dedi ki; 'bu durumda ittifakla bir talâk vâki olur.1 Çünkü (fa) harfi sıra ve tertip mânasını ifâde eder. Ulemâ dediler ki; esahh olan da budur.

Bir kimse kendisiyle henüz gerdeğe girmemiş olduğu karısına; 'sen boşsun, boşsun, eğer eve girersen' derse; birinci boşsun kelimesiyle karısı bâin talâkla boş olur. İkinci 'boşsun' kelimesi, eve girme şartına bağlanmaz. Kendisiyle gerdeğe girilmemiş olan kadın ise, bu durumda dehal bir talâkla boş olur. İkinci 'boşsun' kelimesi ise, kadının eve girme şartına bağlanmış olur. [22]



[21] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/128-130.

[22] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/131-133.


Konu Başlığı: Ynt: Talâkın vasıflandırılması
Gönderen: Mehmed. üzerinde 01 Eylül 2020, 22:05:47
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri İslam a uygun yaşayan kullarından eylesin


Konu Başlığı: Ynt: Talâkın vasıflandırılması
Gönderen: Sevgi. üzerinde 02 Eylül 2020, 03:11:39
Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri her zaman rızasına uygun şekilde yaşıyan kullarından eylesin inşaAllah
 Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim