> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > el-İhtiyar  > Şufa hakkında sıra
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şufa hakkında sıra  (Okunma Sayısı 1205 defa)
04 Nisan 2011, 18:17:56
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 04 Nisan 2011, 18:17:56 »



Şufa Hakkında Sıra:




Şufa hakkı sırasıyla satılık malda hissesi bulunan, satılık malda hakkı bulunan, satılık mala komşu olan kimsenindir: Satılık malda hissesi bulunan kimsenin o mal üzerinde şufa hakkı vardır. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:   "Şufa hakkı, payını

ayırmayan ortağındır.[7] Satılık malda hakkı bulunan kimsenin o malda şufa hakkı vardır. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Evin komşusu ev ve arazi üzerinde şufa hakkı sahibi olmada daha fazla hak sahibidir. Eğer kendisiyle diğer hisse sahibinin yolları aynı ise ve kendisi hazır değilse, gelmesi beklenir [8]

Komşunun da mal üzerinde şufa hakkı vardır. Bunun sebebi evvelki sayfalarda anlatılmıştı. Ayrıca bu hususda Hz. Peygamber (sas) buyurmuştur:"Komşu yakınlığı sebebiyle şufa hakkı sahipliğinde daha fazla hak sahibidir."[9]

Bütün bunlardan ayrı olarak; şufa hakkı ateş tutuşturmak, toz vurkmak, duvar yükseltmek gibi komşuya gelecek zararları önlemek aksadıyla sabit olmuştur. Şufa hakkı yukarıda naklettiğimiz sıraya göre vâcib olur. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Ortak kullanma hakkı bulunandan, kullanma hakkı bulunan da diğerlerinden daha fazla hak sahibidir." Başka bir rivayette de; "Kullanım hakkı bulunan, komşudan daha fazla hak sahibidir, "denilmektedir. Yabancı bir şahsın sonradan gelip ortaklık malın bir kısmını sahiplenmeye kalkması halinde o mala ortak olan kimseyi daha fazla zarara sokacağından dolayı, şufa hakkı evvelâ ona, sonra o malda kullanma hakkı bulunana, sonra da komşuya tanınmıştır. Ortak hem kullanma hakkına sahip olanla, hem de komşuyla mâna bakımından ve daha çok bakımdan müşterek olduğu için şufa hakkı sahibi olmada ilk sıradadır. Kullanma hakkına sahip olan da mâna bakımından ve daha fazlasına ortak olduğundan dolayı şufa sebebi kuvvetli olduğu için ikinci derecede öncelikli olur. Akarın ortağı, başka bir şahsın gelip o akarda kendisine ortak olmasından zarar görmeyecekse, kendisi yol sayılır ve bu defa kullanma hakkına sahip olan kimse şufa hakkı sahibi olarak akan alır. O da başka şahsın gelip o akarda kendisine ortak olmasından zarar görmeyecekse, yok sayılır ve o akan şufa hakkı sahibi olarak komşu olan şahıs satın alır. Komşudan kasıt; kapısı başka sokağa açılsa da; akarı, satılan akara bitişik bulunan kimsedir. Çünkü anlattığımız mânalardan dolayı, komşusu olduğu akann satılması durumunda mutazarrır olacak olan kendisidir.

Ebû Yûsuf dan gelen bir rivayette şöyle denilmektedir; "Akann ortağı varken şufa hakkı sahipliğinde akar üzerinde ortak kullanma hakkı bulunan ve komşunun hakkı olmaz. Ortak, başka bir şahsın gelip o akardaki ortaklık hisseyi satın alacak olduğunda kendisi mutazarnr olmasa bile,  o ikisi şufa hakkına sahib olamazlar. Çünkü ortak, o ikisini şuf a hakkından hacbetmiş (menetmiş) tir. Tıpkı miras hacbında olduğu gibi, o varken o ikisi şuf a hakkına sahib olamazlar."

Biz zahir kavlin açıklamasını yapmıştık. Çünkü bu üç kişi şuf a hakkı sahibi olma sebebinde eşittirler. Ancak ortak -anlattığımız sebepden dolayı- öncelik hakkına sahip olmuştur. Ortak, o akardaki ortaklık hisseye başkasının gelip sahip olması halinde mutazarrır olmayacaksa, şufa hakkı sahipliği o ikisi hakkında işlerlik kazanır. Çünkü artık mâni ortadan kalkmıştır. Rehin karşılığında verilen borç, rehincinin hakkından feragat etmesi durumunda rehin karşılığı olmaksızın verilen borç bir mania örneğidir. Satılan maldaki hak, herkese açık olmayan hususi yoldur. İçinden gemilerin geçmediği hususi nehirdir.

Şuf adarlar birden fazla olunca, şufa komşusu olan akar onların sayılarına göre taksim edilir: Meselâ üç kişinin ortaklaşa sahip olduğu bir ev var; bunlardan biri evin yarısına, diğeri üçde birine, üçüncüsü de altıda birine sahiptir. Üç ortakdan biri kendi hissesini sattığında gerideki iki ortak bu ev üzerinde eşit derecede şufa hakkına sahip olurlar. Çünkü her ikisinin şufa hakkı sahipliği sebebi eşittir ki, o sebep de, o evdeki hisselerin bitişikliğidir. Bilindiği gibi şufa hakkı sahiplerinden sadece biri talepde bulunacak olursa, evin tamamını alır. Bu da onların şufa sebebinde eşit olmalarını ispatlamaktadır.

Aynı şekilde şufa mânası da onları kapsamaktadır ki, o mâna da başkasının gelip ortaklık hisseyi satm alması durumunda ortağa rahatsızlık vermesidir. Bu sebeple ortaklık hisseleri farklı da olsa, ortaklar şufa hakkı sahipliğinde eşit haklara sahiptirler. Keza, o iki ortağın ortaklık evinin iki komşusu olur da, bu komşulardan birinin evi o eve üç tarafdan bitişik, diğerininki ise, sadece bir tarafdan bitişik olursa, bu iki komşu da şufa hakkı sahipliğinde eşit hakka sahip olurlar. Çünkü yabancı bir şahsın gelip o evi satın alması halinde, ikisi de aynı derecede mutazarrır olurlar. Ve şufa sebebinde her ikisi de eşit durumdadırlar.

Şufa hakkı sahibi satışdan haberdar olduğu zaman hemen o meclisde satılan akarı istediğine şâhid tutmalıdır: Hemen bulunulan bu talebe taleb-i müvasebe de denilir. Bu hususda Hz. Peygamber (sas) şöyle   buyurmuştur:     "Şufa   hakkı,   kendisini   hemen    taleb  eden "Şufa devenin bukağısı gibidir. Onu bağlarsan durur. Aksi halde gideı [10] İmam Muhammed'den gelen bir rivayette anlatıldığına göre, şufa talebinde bulunma hakkı; şufa hakkı sahibinin şufa konusu olan akarın atıldığı haberini aldığı meclisle mukayyeddir. Haberi aldığı meclisde bulunduğu müddetçe şufa talebinde bulunma hakkı devam eder. Çünkü bu bir mülk etme işidir; inceden inceye düşünmeyi gerektirir. O meclisde iken kabul muhayyerliği ve buna benzer şufa hakkı sahipliğinden yüz çevirdiğine delalet eden bir şey yapmadıkça şufa talebinde bulunma hakkı devam eder.

Mümkün iken şâhid tutmayanın şufa hakkı bâtıl olur: Çünkü böyle davranması onun şufa hakkından vazgeçtiğinin delilidir. Ama o esnada Allah (cc) a hamd eder, tespihde bulunur, yani 'sübhânallah' der veya selâm verir yahut aksıran bir kimseye 'yerhamukellah' derse, şufa hakkı bâtıl olmaz. Çünkü böyle kelimeleri söylemesi, onun şufa hakkından vazgeçtiğine delalet etmez. Akarı kimin satın aldığını, kaça satıldığını, bedelin mahiyetini sorması gibi bir fasıla koyması da şufa hakkını iptal etmez. Çünkü bu sualleri sorması onun o akara talib olduğunu gösterir. Cumadan sonraki veya öğle farzından evvelki dört rek'atlik sünnet namazı kılmakta iken satış haberini duyar da bu namazını tamamlarsa, şufa hakkı yine bâtıl olmaz. Ama diğer sünnetleri kılmakta iken bu haberi alır ve iki rek'attan fazla kılarsa, şufa talebinde bulunma hakkı bâtıl olur.

Sonra şunu da belirtelim ki, satış haberini âdil bir adam veya durumu kapalı iki adam yahut bir erkek iki kadın verdiği zaman; şufa hakkı sahibinin hemen şufa talebinde bulunması gerekir. İmameyn'e göre ise, haber gerçek oldukdan sonra, haberci hür de olsa, köle de olsa; erkek, kadın veya çocuk da olsa; haber verildiğinde şufa hakkı sahibinin hemen talepte bulunması gerekir. Bununla alâkalı açıklamaların tamamı ınşâallah  vekâlet  bahsinde verilecektir. Muteber olan şâhid getirmek değil, talepde bulunmaktır. Şâhid getirmek sadece şufa hakkını isbat içindir. Eğer müşteri şufa hakkı sahibinin şufa talebinde bulunduğunu doğrularsa, şâhid getirmeye ihtiyacı kalmaz.

Satılan akar henüz mal sahibinin elinde bulunuyorsa; şufa hakkı sahibi mal sahibine karşı ya da müşteriye karşı veya akarın yanında şâhid tutar: Buna taleb-i takrir denir. Çünkü şuf a hakkı sahibi taleb-i müsavebede bulunduğuna dair şâhid getirme imkânını elde edemeyebilir. Çünkü taleb-i müsavebenin satış haberi alınır alınmaz, yapılması gerekir. O imkân bulunamayınca şufa hakkını taleb ettiğini kadı huzurunda ispatlamak için bu ikinci talepde bulunması gerekir. Satılık mal daha henüz satıcının elinde ise, satıcı artık onu müşteriye teslim etmez. Şufa hakkı sahibi isterse müşteriye karşı şâhid tutar. Çünkü onlardan her biri onun hasmıdırlar. Satıcı el ile, yani akan elinde tuttuğu, müşteri de o akan mülk edinmek istediği için onun hasmıdırlar. Dilerse, şufa hakkı onunla ilintili olduğu için, satılan akamı yanında şâhid tutarak şöyle der; "Falan adam şu evi satmıştır. (Böyle derken de, dört bir yandan evin sınırlarım belirler). Ben bu evin şufa hakkı sahibiyim, şufa hakkını taleb ettim, şimdi de taleb ediyorum. Bu hususda bana şâhid olun."

Eğer satıcı evi müşteriye teslim etmişse, ona karşı şâhid tutması caiz değildir. Çünkü onun için ortada bir hasım kalmamıştır. Şâhid tutsa da artık onun için şufa hakkı sabit olmaz.

Şufa dâvasını geciktirmekle bu hak düşmez: Ebû Yûsuf dan gelen bir rivayette şöyle denilmektedir; bu dâvayı bir veya iki celse geciktirmekle, yani duruşmaya katılmazsa; dâva düşer. Yine Ebû Yûsuf a göre bu dâvayı üç gün geciktirirse, dâva düşer. Çünkü bu, onun bu dâvadan vazgeçtiğini gösterir. İmam Muhammed bu müddeti bir ay olarak takdir etmiştir. Tasarruflan bozulacağından dolayı, şufa talebinin geciktirilmesi halinde müşteri mutazarrır olur. İmam Muhammed bunu bir ay olarak takdir etmiştir; çünkü bu vâdenin en kısası, âcilin de en geçidir. İmameyn'in söylemek istedikleri; şufa talebinde mazeretsiz olarak bulunulmamasıdır. Ebû Hanîfe'nin geciktirme sebebiyle şufa dâvasının sakıt olmayacağına dair olan görüşünün gerekçesi şöyledir; bu bir haktır ve sabit olmuştur.  Diğer haklarda da olduğu gibi, geciktirme sebebiyle sakıt olmaz. Müşterinin zarannın kadıya müracaatla telâfisi mümkündür. Bu durumda kadı müşteriye bedeli ödemesi için şufa hakkı sahibine bir müddet verir. Bu müddet içinde ödemezse, şufa hakkı ortadan kalkar.

El- Hidaye adlı eserde 'fetva Ebû Hanîfe'nin kavline göredir' denmiştir. El- Muhit adlı eserde ise, şöyle denilmiştir; 'fetva İmameyn'in kavline göre verilmiştir ki, müşterinin zarara girmesine mâni olunsun. Çünkü şufa hakkı sahibi bazan giz...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şufa hakkında sıra
« Posted on: 24 Nisan 2024, 03:03:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şufa hakkında sıra rüya tabiri,Şufa hakkında sıra mekke canlı, Şufa hakkında sıra kabe canlı yayın, Şufa hakkında sıra Üç boyutlu kuran oku Şufa hakkında sıra kuran ı kerim, Şufa hakkında sıra peygamber kıssaları,Şufa hakkında sıra ilitam ders soruları, Şufa hakkında sıraönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes