> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > el-İhtiyar  > Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi  (Okunma Sayısı 741 defa)
31 Mart 2011, 17:22:34
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 31 Mart 2011, 17:22:34 »



 

Sermayedarın Kayıtlar Koyabilmesi:




Sermayedar parasını Kûfe'de bir mudâribe, o parayla Kûfeli halkdan mal satın almak için mudârebe olarak verir de, mudârib Kûfe'de başkasından mal satın alırsa, caiz olur. Çünkü örfe göre sermayedarın maksadı mekândır. Yani ticaretin Kûfe'de yapılmasıdır ki, bu maksat da tahakkuk etmiştir.

Keza, sermayedar parasını bir mudâribe, o parayla sarraflardan alım satım yaparak sarraflık yapması için verir de, mudârib başkalarından satın alırsa, caiz olur. Zira örfe göre maksat, nevidir.

Sermayedar ortaklık için bir müddet koymuşsa, bu müddetin geçmesiyle ortaklık sona erer: Zira süre koymak bir kayıttır. Mudârib de sermayedarın vekilidir ve o sermayedarın koyduğu süre kaydına bağlıdır. Tıpkı ticaretin nevine ve yapılacağı şehre dâir koyduğu kayıtlara bağlı oluşu gibi...

Mudârib, ortak mal ile köle ve cariye evlendiremez: Mezun, yani tasarrufda bulunmasına izin verilen kısıtlı kimse bahsinde geçen ihtilâf burada da câridir. Sermayedar yönünden azad edilmesi lâzımgelen bir köleyi satın alamaz: Zira köle ona rağmen mahkeme kararıyla azad edilir ve dolayısıyla mudârebe bozulur. Oysa sermayedar ona mudârebe akdini iptal etmesi için değil de, sermayeyi işletmesi için vekâlet vermiştir. Eğer bunu yaparsa, tazmin eder: Yani mudârib o köleyi kendisine satın almış olur. Bunun için mudârebe sermayesinden ödediği parayı tazmin eder. Tıpkı bir şey satın almaya vekil kılınan kimsenin müvekkilin emrine muhalefet edişinde tazminat ödemekle mükellef kılınması gibi...

Malda kazanç olsa, kendisinin de azad etmesi lâzımgelecek olan bir köleyi satın alamaz: Çünkü satın aldığı köledeki kendi payına düşen kısma sahip olur. Köle, mahkeme kararıyla kendisine rağmen azad edilir. Kalan kısımdaki mudârebe ortaklığı bozulur veya köle azad edilir ve dolayısıyla  o kısımda tasarrufda bulunması mümkün olmaz. Köleyi satın alırsa,   kendisine   satın almış olur ve bedelini tazmin etmesi gerekir. Çünkü bu bedeli başkasına âit bir parayla ödemiştir.

Eğer kazanç yoksa, kendisinin azad etmesi lâzımgeleni satın alır ve alış veriş sahih olur: Çünkü bunda alış verişin sıhhatine mâni bir hal yoktur. Kâr ederse, kendi hissesi kadarı azad olur: Çünkü bu onun yakınının mülküdür, tazminat ödemesi gerekmez. Çünkü köle onun fiili ile değil de, kâr sebebiyle azad olmuştur.

Köle, sermayedarın hissesi kıymetince de kazanç sahasına atılır: Çünkü kölenin maliyeti onun yanında hapsedilmiştir. Bu sebeple bu köle sermayedarın hissesini ödemek için çalışır. Tıpkı miras kalıp, mirasçılardan birine karşı mahkemece azad edilen kölenin diğer mirasçıların hisselerine düşen kıymeti ödemek için çalışması gibi, bu köle de çalışıp kazanç sağlar ki, sermayedarın hissesine düşen kıymetini ödeyebilsin.

Sermayedar, çalışmayı kabul eden ortağına ortaklık için sermaye verip; 'Allah (cc) ne verdiyse, aramızda yarı yarıya  der, ve başkası ile de mudârebe yapmasına izin verirse; o da buna dayanarak birisine kârın üçde biri onun olmak üzere mal verirse, kârın yarısı şarta göre sermayedarın, altıda biri birinci mudâribin, üçde biri de ikinci mudâribin olur: Sermayedar kârın yansının kendisine olmasını şart koşunca, diğer yansı mudâribe kalır. Kânn üçde birinin ikinci mudâribe verilmesini şart koşunca, bu tasarrufu kendi payına yönelir ve toplam kânn altıda biri kendisine kalır. Terzinin tuttuğu işçi gibi, bu onun hakkıdır.

Birinci mudârib ikinciye, kârın yansı onun olmak üzere mal vermişse; kendisi hiç bir şey alamaz: Kânn yansını ikinci mudâribe vermeyi şart koşunca kendisine bir şey kalmaz. Meselâ bir adam kendisini bir dirhem ücretle bir elbise dikmek üzere kiralasa ve kendisi de bir başkasını bir dirhem ücretle bir elbise dikmek üzere kiralasa; kendisine bir şey kalmaz. Hatta üçde ikisi onun olmak üzere mal vermişse, bu durumda kendisi kârın altıda birini ikinciye öder: Burada kârın yansı kendisinin olduğu halde birinci .mudârib ikinciye kârın üçde ikisini vermeyi taahhüd etmiştir. îkinciye de altıda bir kâr vermesi gerekir. Kârın yansı sermayedarın olur. Dolayısıyla üçde ikilik kâr taahhüdü başkasının mülkünde tasarrufda bulunmak olduğundan dolayı geçersizdir. Ancak bu kâr belirlemesi sahihtir. Çünkü bu birinci mudâribin mâlik olduğu bir akidde belirli bir paydır. Taahhüd ettiğine göre ikinci mudâribe bu kâr payını kendisinin ödemesi gerekir. Bu şuna benzer; bir kimse bir elbise diktirmek üzere bir dirheme bir terzi tutar. Terzi de gidip o elibiseyi dikmesi için bir başkasını bir buçuk dirheme tutar.

Sermayedar ortağına; 'Allah (cc) sana ne verdiyse, yarısı benimdir' demişse, bu durumda ikinci mudârib için şart koşulan kâr onun olur: Çünkü sermayedar tarafından bu, onun mülküdür. Geriye kalan da sermayedar ile birinci mudârib arasında yarı yarıya taksim edilir: Zira sermayedar Allah (cc) in mudâribe nzık olarak vereceğinin yansını kendisine âit kılmıştır. Allah (cc) bu mudârebede mudâribe kârın yansını rızık olarak vermiştir. Şu halde sermayedar toplam olarak kânn dörtte üçünü almış olacaktır. 'Sağladığın kânn, elde ettiğin kazancın, sana nzık olarak verilen şeyin veya içinde senin için fazlalık yahut kâr bulunan şeyin yarsı senin yansı benimdir1 demesi durumunda da bu şeyler, ikinci mudârib için şart koştuğunun üzerine gelen fazlalıklar mânasını ifade ederler. Bunun sebebini daha evvel açıklamıştık.

Sermayedar; 'Allah (cc) in verdiği yan yarıya aramızda taksim edilmek üzere...' demiş olsa da; birinci mudârib kârın yarısı onun olmak üzere sermayeyi diğer birine verse, o da bir üçüncüye üçde bir oranında devretse; kârın yansı sermayedarın, üçde biri üçüncü mudâribin, altıda biri de ikinci mudâribin olur: Birincisi ise, hiç bir şey alamaz: Birinci mudârib kânn yansının ikinci mudâribe verilmesini şart koştuğunda kendi payını ona vermiş sayılır, kendisine bir şey kalmaz. Gerideki yan kâr payı -açıkladığımız sebepden dolayı^ şartlan doğrultusunda aralarında paylaşılır.

Mudârebe ortaklığında mudâribe; sermayeyi başka bir mudâribe vermesi hususunda izin verilmemişse, buna rağmen kendisi bunu yapmışsa; şartlara muhalefet ettiği için îmam Züfer'e göre tazminatla mükellef   olur.    İmameyn    dediler  ki;   tazminatla   mükellef  olmaz. Sermayeyi ikinci mudârib işletmeye başlamamışsa, mes'ûl olmaz. Çünkü işletme olmadan sermayenin mudâribe teslim edilmesiyle mudârebe ortaklığı kurulmuş olmaz.

Ebû Hanîfe dedi ki; ikinci mudârib kâr sağlamadıkça, birinci mudârib tazminatla mükellef olmaz. Zira mudârebe babının baş kısmında da açıkladığımız gibi, mudâribe teslim edilen sermaye, işletilmezden evvel emanettir. İşletilmeye başlandıktan sonra işletme ortaklığı olur. Kâr sağladıktan sonra mal ortaklığı olur ve sermayeyi ikinci mudâribe veren birinci mudârib, bu sermayeyi başkasının malına katıp kanştırmış gibi tazminatla mükellef olur. İkinci mudâribin böyle bir mes'ûliyeti ve mükellefiyeti yoktur. Çünkü onun fiili birinci mudâribe izafe edilir. Çünkü o sermayeyi işletme salahiyetine sahip olan odur. Sermayeyi ikinci mudârib telef ederse, birinci mudârib tazminat ödemekle mükellef olur.

İmameyn'e göre ise, ikincisi tazminatla mükellef olur. O emanetçi gibidir. Ama meşhur kavle göre sermayedar burada muhayyerdir; dilerse birinci, dilerse ikinci mudâribi tazminatla mükellef kılar. Birincinin tazminatla mükellef kılınmasının sebebini açıklamıştık. İkincisinin tazminatla mükellef kılınmasının sebebi sermayedann hakkını iptal etmesidir. O, sermayedarın hakkına tecavüz etmiştir. Ama mudârebe akdi fasid olsaydı, ikinci mudâribin tazminat ödeme mecburiyeti olmazdı. Çünkü o, bu ortaklıkta ücretle tutulmuş bir işçidir; ecr-i misil alma hakkı vardır, ortak olamaz.

Bir kimse kânn yansı kendisinin, yansı da her ikisinin olmak üzere mudârebe olarak iki kişiye sermaye verir ve onlara; "bu sermayeyi bildiğiniz gibi işletin' der veya demezse; bu iki mudâribin birbirlerinden ayn olarak yalnız başlanna ticaret yapmaya haklan olmaz. Çünkü ticarette görüşe ihtiyaç vardır. Bu mudâriblerden biri diğerinin emri olmadan sermayenin yansım işletirse, yansını tazmin eder. Ama diğerinin emriyle işletirse, tazminatla mükellef olmaz. Çünkü o, onun vekili gibidir. Sağladığı kazancın yansı sermayedann, diğer yansı da iki mudâribin olur. [9]




[9] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/342-345.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi
« Posted on: 23 Nisan 2024, 16:06:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi rüya tabiri,Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi mekke canlı, Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi kabe canlı yayın, Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi Üç boyutlu kuran oku Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi kuran ı kerim, Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi peygamber kıssaları,Sermayedarın kayıtlar koyabilmesi ilitam ders soruları, Sermayedarın kayıtlar koyabilmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes