๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Mart 2011, 18:35:11



Konu Başlığı: Sarih talâk
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Mart 2011, 18:35:11
Sarih Talâk




Sarih sözle yapılan boşama niyyete ihtiyaç göstermez: Çünkü bu sözler ve kelimeler bu çeşit boşama için vaz' olunmuşlardır ve bunlar hakikat olurlar.  Hakikatte ise, niyyete ihtiyaç yoktur. Bu boşamanın ardı sıra ric'at (kadına geri dönme) gelir. Zira Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

"Kocaları,   boşadıkları kadınları geri almaya  daha  fazla hak sahibidirler. "(Bakara: 228).

Bir kimse sarih sözlerle karısını boşarken bâin talâka niyyet etse bile, ric'î talâk vâki olur. Çünkü o kelimeyi Şer'an vaz' olunduğu şeyden başka bir şey için kullanmıştır.

Ve böyle bir talâk iki çeşittir:

1- Sen boşsun', 'sen boşanmışın  'seni boşadım  gibi sözlerle olur.

2- Sen boşamasın', 'sen boşanmaya boşsun', 'sen boşanmakla boşsun' gibi sözlerle olur.

Bunlardan birincisiyle bir ric'î talâk vâki olur. Bunda iki veya üç talâka niyyet etmek sahih değildir: Çünkü bu müfred bir sıfattır. Bir talâkla boşamak için kadına tâlık, iki talâkla boşamak için talikan, üç talâkla boşamak için ise, tavalık denilir. Müfred sıfatta sayı ihtimali yoktur. Çünkü bu sayının zıddıdır.

Bir kimse; 'boşanan kadından söz etmek boşamayı (talâkı) söylemek hükmündedir. Öyle ki, sayıyı söylemek talâkı açıklamak bakımından sahih olur ve bu masdariyetin delilidir. Masdar ise, üçe muhtemeldir' derse, buna cevaben deriz ki, bu kadının muttasıf olduğu talâkdan söz etmektir. Bu talâkdan sonra söylenen sayı ise, hazfedilmiş olup, 'talâkan selâsen1 şeklinde takdir edilen bir masdann sıfatıdır. 'Talâkan selâsen' (üç talâkla boşadım) sözü, 'onu acıtacak şekilde dövdüm1 ve; 'ona bol bol verdim1 cümlelerine benzer.

İkinci ile de bir talâk vâki olur. Fakat bu ikinci çeşit ile iki hâriç (İmam Züfer) üç talâka niyyet sahih olur: Çünkü burada masdar zikrediliyor. Masdarda ise, umumîlik ihtimali vardır. Zira bu cins ismidir ve bu en aza muhtemel olur. Talâk masdarı mutlak olarak söylendiğinde bir talâk mânasına gelir. Çünkü bu yakînîdir. Ama talâkı masdar olarak söylerken kişi üç talâka niyyet ederse, üç talâk vâki olur. Zira onun bu sözü bu mânaya da gelebilir. Ancak bunu söylerken iki talâka niyyet etmek sahih olmaz. Çünkü talâk masdarı sayı bakımından değil de, talâk cinsi manasınadır. Ama karısı cariye ise, ondaki talâk cinsinin tamamı iki olduğundan dolayı bu sözünü söylerken, iki talâka niyyet etmesi sahih olur.

İmam Züfer dedi ki; '(karısı hür de olsa), erkeğin talâk masdarmı söylerken iki talâka niyyet etmesi sahih olur. Çünkü bu iki talâk, üçün bir kısmıdır.' Bunun cevabını daha evvel vermiştik.

'Sen bir kere boşsun1 ve ayrıca, 'sen başka bir talâk ile boşsun' sözleri ile de talâka niyyet edilirse; iki talâk vâki olur: Bu iki lâfızdan her birinin vâki olmaya ihtimali vardır. Bu; 'sen boşanmaya boşsun' sözü gibi olup, bununla burada da iki talâk vâki olur. 'Sen boşanmakla boşsun1 sözünü söylemekle de hüküm budur.

Bir kimse karısına; 'sen boşsun' der de sonra; 'ben karımın bağdan çözülmesini veya şu kayıttan çözülüp kurtulmasını kastettim' derse, sözü hüküm bakımından tasdik edilmez. 'Karımın işden kurtulmasını kastettim' derse, sözü diyaneten de tasdik edilmez.'Sen bağdan...'veya; 'şu kayıttan boşsun' derse, hüküm bakımından talâk vâki olmaz.'Sen bu işden boşun' derse; diyaneten değil de, hüküm bakımından talâk vâki olur.

'Sen şu işden üç talâkla boşsun' derse, karısı üç talâkla boş olur ve 'boşamayı kastetmedim' derse, sözü hüküm bakımından tasdik edilmez.

Bir erkek talâkı kadının tamamına izafe ederse, yahut cesedi, ruhu, yüzü, boynu gibi bedeninin tamamını ifade eden bir yerine yöneltirse, veya kadının şayi bir cüz'üne izafe ederse; talâk vâki olur:

Çünkü kadın talâkın mahallidir. Karısına; 'sen boşsun' dediğinde talâkın mahalline yönelttiği için boşaması sahih olur. Yukarıda sayılan (cesed, ruh, yüz, boyun) kelimeleriyle bedenin tamamı ifade edilir. Âyet-i kerîmede; "Bir rakabenin azad edilmesi gerekir." (Nisa: 92). deniliyor. Bu âyet-i kerîmedeki 'rakabe' kelimesiyle kölenin bedeninin tamamı kastedilmektedir. 'Yâ veche'l- arab!' (ey arabın yüzü!) sözüyle de, arabın bütün bedeni kastedilmektedir.

Bir hadîs-i şerîfde Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "Eğerler üzerindeki fere (vagina) lere Allah (cc) lanet etsin." Buradaki fere kelimesiyle kadın kastedilmiştir. 'Başın selâmet, ruhun da baki oldukça; ben iyiyim1 denildiğinde de, baş ve rûh kelimeleriyle de muhatabın bedeninin tamamı kastedilir. Cesed, vücudun tamamı'nı ifade eder. Boyun kelimesi de böyledir. Bir âyet-i kerîmede şöyle buyurulmuştur:

"Boyunları eğilip kalır." (Şuarâ: 4). Burada boyun kelimesiyle insanların bedenlerinin tamamı kastedilmektedir. Dem (kan) kelimesi de böyledir. 'Kanı hederdir1 denildiğinde, bir adamın öldürülmesi gerektiği kastedilir. Bu, kefalet bahsinde de anlatılan; 'bir kimse bir adamın kanına kefil olursa, sahih olur' kaidesine dayanılarak verilen bir hükümdür.

Kölelerin azad edilmesi babında işaret olunduğuna göre; bir kimse karısına; 'senin kanın boştur' derse; boşama vâki olmaz. Çünkü yine aynı babda anlatıldığına göre; bir kimse kölesine, 'senin kanın hürdür' derse, kölesi azad edilmiş olmaz.

Bel ve karın kelimelerinin bedenin tamamını ifade edip etmedikleri hususunda iki rivayet vardır: Bunlara izafe edildiği için değil de, bunlarla bedenin tamamının ifade edildiği nazar-ı itibara alınarak, talâk bu organlara izafe edildiğinde vâki olur. Öyle ki, bir adam karısına; 'senin başın1 veya; 'yüzün boştur' der, yahut elini karısının başı veya boynu üzerine koyup; 'bu organ boştur' derse, talâk vâki olmaz.

Vücudun üçde biri veya dörtte biri gibi şayi cüz'üne gelince; bu cüz'ler alış veriş, icar vb. tasarruflara kabil olduklan gibi, nikâhın ve aynı şekilde talâkın da bunlara izafe edilmeleri sahih olur. Ancak kadının bedeni talâk hükmü açısından bölünmez olduğu için, üçde birinin veya dörtte birinin boşandığını söyleme durumunda tamamı boşanmış olur.

Talâkın; el ve ayak gibi bedenin tamamım ifade etmeyen organlara izafe edilmesi durumunda talâk vâki olmaz. Bu durumda talâk; parmağa ve saça izafe edilmiş gibi geçersiz olur. Çünkü talâk; mahalli olmayan bir yere izafe edilmiştir. Tükürük ve tırnağa izafe edilmiş gibidir.

Talâk; nikâh bağını ortadan kaldırmaktır. Ama bu organlarda nikâh bağı yoktur. Çünkü nikâhın bunlara izafe edilmeleri sahih değildir. Ama daha evvel de açıkladığımız gibi, kadının şayi cüz'üne izafe edilmesi sahihtir.

Bir topluluk el kelimesinin vücudun tamamını ifade eden zahir bir örf oldğunu kabul ederlerse, elin boşanmasıyla talâk vâki olur.

Bir kadını yarım talâkla boşamakla bir talâk vâki olur. Üçte bir talâkla boşamak da böyledir: Bir kimse karısına; 'sen yarım talâkla...1 veya; 'üçde bir talâkla boşsun' derse, karısı bir talâkla boşanmış olur. Çünkü bölünmez bir şeyin bir kısmının söylenmesi, tamamının söylenmesi gibidir. Kadının üçde biri, dörtte biri, şayi bir cüz'ünün söylenmesi de anlattığımız gerekçeden dolayı bu hükme tâbidir.

İki talâkın yarısının üç katıyla boşama halinde üç talâk vâki olur: Çünkü iki talâkın yansı, bir talâktır. Bunun üç katını demekle kansma; 'sen üç talâkla boşsun' demiş gibi olur.

Bir talâkın yarısının üç katıyla boşama durumunda ise, iki talâk vâki olur. Çünkü bir talâkın yansının üç katı bir buçuk talâktır. Talâkda bölünme olmayacağına göre, buçuk tama yükseltilir ve bir buçuk talâk, iki talâk eder. Bir görüşe göre denildi ki; bir talâkın yarısının üç katı deme durumunda, her yanm tama çıkanlacağı için, üç talâk vâki olur.

Bir kimse kansma; 'sen bir talâkın iki yansıyla boşsun' derse, bir talâk vâki olur. Tıpkı bir dirhemin iki yansının bir dirhem etmesi gibi. 'İki   talâkın iki yarısıyla boşsun1 derse; iki talâk vâki olur. Tıpkı iki dirhemin iki yansının iki dirhem oluşu gibi... 'Sen bir talâkın yansı.. ve; 'bir talâkın üçte biri...' ve; 'bir talâkın altıda biri ile boşsun' derse; üç talâk vâki olur. Ama; 'sen bir talâkın yansı 'üçte biri...'ve;'altıda biriile boşsun' derse; bir talâk vaki olur. Çünkü bu sözünde cüzleri bir talâka izafe etmiştir. Evvelki sözde ise, her sözü münker (nekire) bir talâka izafe etmiştir. Dolayısıyla her cüz' başlı başına birer talâkın vâki olmasını gerektirmektedir. Söylenen cüz'lerin toplamı bir talâkı geçerse; meselâ bir talâkın yansı, üçte biri ve dörtte biri ile boşsun1 derse; bir gürüşe göre bir talâk vâki olur. Başka bir görüşe göre ise, iki talâk vâki olur. Muhtar olan görüş de budur. Çünkü bir talâkdan fazla olan cüzler, başka bir talâkdandır. Bu durumda o adam sanki bir talâkın tamamını ve ikinci talâkın da bir kısmını ikâ etmiştir. İkincinin küsuratı tama çıkarılacağı için iki talâk vâki olur.

Bir adamın dört karısı olur da onlara; 'aranızda bir talâk vâkidir' derse; her biri için bir talâk vâki olur. Çünkü bir talâk aralannda taksim edildiği zaman her birine çeyrek talâk isabet eder ve bu çeyreklerin her biri bir talâka tamamlanacağı için; dört kansmı da birer talâkla boşamış olur. 'Aranızda iki talâk...' veya; 'üç talâk...' veya; 'dört talâk vâkidir1 derse; yine her biri için bir talâk vâki olur. Çünkü iki talâk dört kadın arasında taksim edildiğinde her birine yarım talâk isabet eder.

'Aranızda üç talâk vâkidir1 derse, her birine 3 4 talâk isabet eder (yani üçün dörde bölünmesiyle elde edilen sayı). Tabii her küsurat bire tamamlanır. 'Aranızda dört talâk vâkidir' derse; her birine bir talâk isabet eder. Söylenen bu talâklardan her biri kendi başına taksim olunmaz. Çünkü ferdleri arasında farklılık bulunmayan bir cinsdeki taksimat, o cinsin tamamı üzerine vâki olur. Ancak ferdleri farklı olursa, taksimat o ferdler üzerinde yapılır. Boşama sözünü sarfeden koca her talâkı ayrı ayn taksim etmeye niyyet ederse; -kendi işini kendisi zorlaştırdığı için- talâk o şekilde vâki olur.

Dört kanlı bir adam hanımlanna; 'aranızda beş talâk vâkidir' derse; her eşi iki talâkla boşanmış olur. 'Altı...', 'yedi...' veya; 'sekiz talâk vâkidir1 demesi durumunda da aynı hüküm geçerlidir. Ama; 'aranızda dokuz talâk vâkidir' derse; dört kansından her biri üçer talâkla boşanmış olur. Bunun sebebini daha evvel açıklamıştık.

Bir kimse iki kansını kastederek; 'Ayşe üç talâkla boştur. Zeyneb'i de boşanmada ona ortak ettim' derse; her ikisi de üçer talâkla boşanmış olurlar. Dört kanlı bir kimse karılanna; 'sizler üçer talâkla boşsunuz' derse; her biri üçer talâkla boşanmış olurlar.

Bir kimse karısına; 'sen birden üçe kadan boşsun' derse; bununla iki talâk vâki olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed). 'Birden ikiye kadar boşsun' derse, bununla bir talâk vâki olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): İmameyn dediler ki; 'birden üçe kadar...' sözünde üç talâk; 'birden ikiye kadar...' sözünde ise, iki talâk vâkidir. Bu, ikrar bahsinde de anlatılmıştı.

Bir kimse hesaba niyyet ederek olsa da, karısına; 'sen ikide bir boşsun' derse; bir talâk vâki olur. 'İkide iki boşsun1 derse; iki talâk vâki olur: Bu da ikrar bahsinde anlatılmıştı.

Bir kimse karısına; 'sen buradan Şam'a kadar boşsun' derse; bu sözü ile bir ric'î talâk vâki olur: Çünkü koca; 'Şam'a kadar' sözü ile talâka bir vasıf ilâve etmemiştir ki, bâin talâk olsun. Kadın boş oldukdan sonra, her yerde boş olur.

'Sen Mekke'de...' veya; 'Mekke'nin içinde boşsun' derse; kadın hangi beldede olursa olsun, derhal boş olur: Bunun sebebini açıklamıştık. 'Ben bununla karımın Mekke'ye geldiğinde boşanmasını kastetmiştim' derse; bu sözü hüküm bakımından tasdik edilmez. Çünkü niyyeti, görünen hale muhaliftir.

Ama kansma; 'sen Mekke'ye girdiğinde boşsun' derse; boşanma Mekke'ye giriş şartına bağlanmış olur. Burada zarfîyetin tahakkuku mümkün olmadığından ve şart da zarfa yakın olduğundan, bu söz şart mânasında kabul edilir.

'Sen yarın boşsun' derse; ertesi gün fecrin doğuşunda talâk vâki olur: Çünkü koca bu sözü söylemekle kansını yannki günün tamamında boşanmışhkla vasıflandırmaktadır. Bu sebeple karısının yarınki günün tamamında (yani fecrin doğuşundan itibaren) boşanması gerekir. Bu da ancak yannki günün ilk cüz'ünün meydana gelmesiyle mümkün olur.

Eğer bu sözüyle günün sonunu kastettiğini söylerse; bu sözü diyaneten tasdik edilir: Hüküm bakımından kabul edilmez. Çünkü bu niyyeti görünen duruma muhaliftir. Ancak yine de buna niyyet etmiş olması muhtemeldir. Çünkü bu, boşanmayı belli bir vakte tahsis etmektir. Bu sebeple bu sözü diyaneten doğru kabul edilir.

Şayet; 'sen yarınki günde benden boşsun' derse; bu sözü hüküm makamınca doğru kabul edilir (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): Çünkü bu onun sözünün hakikatidir. Çünkü zarf, mazrufu istiâb etmeyi gerektirmez. Ancak niyyet edilmemiş olması halinde her hangi bir geçişme ve sıkışma olmayacağından -talâkın vukuunda- günün ilk cüz'ü esas alınır. İmameyn dediler ki; 'yarın' sözü ile 'yarınki' günde1 sözleri arasında hüküm bakımından farklılık yoktur. Çünkü bu iki sözden maksat; zarfiyet olup, aralarında fark yoktur.'

Buna vereceğimiz cevap şudur: Bu sözün benzeri olarak meselâ, 'seninle bir ay konuşmayacağım' ve; 'bir ayda seninle konuşmayacağım' yahut; 'seninle bir asır konuşmayacağım' ve; 'asırda seninle konuşmayacağım' demek gibi... Bu zaman dilimleri istiab için olduklarına göre; sözü söyleyen bu müddetin bir kısmına niyyet ederse; yapılacak veya yapılmayacak işi bu müddetin bir kısmına tahsis etmiş olur. Yine bir kimse son demine niyyet ederek; 'sen Ramazanda boşsun' derse, aynı ihtilâf caiz olur.

Bir kimse karısına; 'sen bugün yarın boşsun' veya; 'yarın bugün boşsun' derse; her iki şekilde de birinci günler nazar-ı itibara alınır: Çünkü 'bugün' sözü âcillik ifade eder, ertelenmez. Yarın ise, erteleme ifade eder. Âciliyet ertelemeyi iptal ettiğinden dolayı, 'yarın' sözü geçersiz olur ve kadın hemen ilk günde boş olur. [17]

 

Boşamayı Geçmişe İstinad Ettirmek:

 

'Ben seninle evlenmeden evvel sen boşsun sözünün bir hükmü yoktur: Bugün evlendiği karısına, 'sen dün boşsun' sözü de aynı şekilde bir hüküm ifâde etmez. Çünkü burada talâkı; talâkın vukuuna aykırı bir hale isnad etmiştir. Bu sebeple talâk vâki olmaz. 'Ben yaratılmadan evvel sen boşsun1 sözü de böyledir.  Ama karısıyla dünden evvel evlenmişse; ona, 'dün boşsun' dediği takdirde, kansı hemen boş olur. Çünkü kendi mülkiyetinde bulunan bir talâkı ikâ etmiştir. Dolayısıyla kansı boşanmış olur.

'Seni boşamadığım müddetçe, sen boşsun' yahut; 'boşamadığım müddet zarfında boşsun' denilir ve sükût edilirse; kadın boşanmış olur: Çünkü sükût edilmekle talâkın vukûbulma şartı mevcut olmuş olur ki, bu da boşamadan soyutlanmış bir zamandır. Çünkü bu lâfızlar vakit ifade ederler. (Arapcada); meta; ne zaman, meta mâ; ne zaman ki lâfızlan da, hakikî mânada zaman ifâde eden edatlardır. Mâ harfi de bu mânada kullanılır. Meselâ bir âyet-i kerîmede;

"Hayatta olduğum müddetçe" (Meryem: 31). buyurulmaktadır. Burada müddet kelimesi mâ harfi ile ifâde buyurulmuştur.

Erkek karısına; 'seni boşamazsam, sen boş ol' veya />i;...zaman ile, izâ mâ; ne zaman edatlarını in; eğer mânasında şart edatı olarak kullanıp; 'seni boşamadığım zaman, yani boşamazsam, boş ol (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed) yahut; 'ne zamanki seni boşamam, yani boşamazsam, boş ol' derse (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed); ölünceye kadar kadın boş olmaz: Bu lâfızlar şart edatı olduklanndan, bunlarla birlikde söylenen talâk kelimesi ölüm şartına bağlanmış olur. Kadın ölmedikçe, boşanmış olmaz.

'İn' edatının şart için kullanıldığı açıkça bilinmektedir. 'İzâ'i\ç izâ mâ edatlan da, Ebû Hanîfe'ye göre şart mânasında kullanılırlar, îtnameyn'e göre bunlar tıpkı meta gibi zaman edatıdırlar. Bir âyet-i kerîmede Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

"Gök yanldığı zaman..." (İnşikak: 1). Bu ve benzeri edatlar vakit ifâde ederler. Ebû Hanîfe'ye göre ise bunlar şart edatı olarak da kullanılırlar. Meselâ; şâir der ki; "Sana yoksulluk isabet ederse, tahammül et." Görüldüğü gibi, buradaki izâ edatı şart olarak kullanılmıştır. Bu edatlar iki mânada, yani hem zaman hem de şart mânasında kullanıldıklarında, bunlarla bitişik olarak söylenen talâk vâki olmaz. Şüphe ile söylenen talâk vukûbulmaz. Çünkü bu durumda her iki mânanın da ayrı ayn kastedilme ihtimali vardır. [18]




[17] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/117-124.

[18] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/124-126.


Konu Başlığı: Ynt: Sarih talâk
Gönderen: Mehmed. üzerinde 22 Ağustos 2020, 20:09:13
Esselamu aleyküm Rabbim bizleri ilim öğrenen kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Sarih talâk
Gönderen: Sevgi. üzerinde 23 Ağustos 2020, 04:47:13
Aleyküm Selâm. Paylaşım için Allah razı olsun kardeşim. Rabbim ilmimizi artırsın