> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > el-İhtiyar  > Sarf
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sarf  (Okunma Sayısı 2099 defa)
05 Nisan 2011, 14:16:24
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 05 Nisan 2011, 14:16:24 »



SARF




Sarf kelimesi  lügatte; defetmek ve reddetmek mânasındadır. Meselâ bir duada;

Yâ Rabb! tuzakçıların tuzaklarını bizden başka tarafa çevir. Başka bir duada ise;

Allah (cc) kötülüğü senden başka tarafa çevirsin denilmektedir.

Şer'i ıstılahda ise, sarf; paraların birbirleri karşılığında satılmaları (takas edilmeleri) dır. Sarfın lügatte defetmek mânasında olduğunu söylemiştik; evet, öyledir. Çünkü bu akdi yapanların her biri elindeki parayı karşı tarafa aynı meclisde defetmek (vermek) tedir.

Sarf; para cinslerinin birbirleriyle satılmalarıdır. Birbirleriyle takas edilen iki paranın basılmış, kalıba dökülmüş ve külçe durumunda olmaları farketmez. Gümüş, gümüş karşılığında, altın da altın karşılığında satıldığında, misli misline ve peşin olarak alınıp verilirler: Bunun dayanağı Hz. Peygamber (sas) in şu hadîs-i şerifidir;

“Altın, altın karşılığında, misli misline ve peşin olarak satılır. Fazlası ribadır. Gümüş karşılığında misli misline ve peşin olarak satılır. Fazlası ribadır.” [65]

Hz. Ömer (ra) de bu hususda şöyle demiştir; 'sarfda karşı taraf, şu direğin arkasına gidip gelinceye kadar bana mühlet tanı derse, ona bu mühleti verme.' Borcun borçla satılması kapsamının dışına çıkması için, iki bedelden birinin teslim alınması gerekir. Ama bu bedellerden biri diğerinden daha öncelikli olmadığı için, her ikisinin de teslim alınması gerekir. Kaldı ki, iki bedelden biri teslim alınınca, eşitliği gerçekleştirmek için diğerinin de teslim alınması gerekir. Bunda muteber olan; tarafların bedenen birbirlerinden aynlmamalarıdır. Öyle ki, her ikisi de  bulundukları meclisden ayrılıp uzun bir mesafeye kadar beraberce gitseler, sonra karşılıklı olarak   paraları teslim alsalar; birbirlerinden ayrılmadıklarına göre, yaptıkları sarf alış verişi caizdir.

Selem akdinin yapıldığı meclis de böyledir. İki kişi sarf akdini kendileri yapar, ama paraları teslim alma hususunda başkalarını vekil tayin ederlerse, bu durumda muteber olan vekillerin değil de, akdi yapanların birbirlerinden ayrılmalarıdır. İkisi de o meclisde oturarak uyuyacak olurlarsa, bu bir ayrılık olmaz. Ama uzanarak uyurlarsa, bu bir ayrılık olur.

Sarfda muhayyerlliği şart koşmak caiz değildir. Çünkü bu hemen teslim alma hakkını ortadan kaldırır. Vâde koymak da caiz değildir. Çünkü bu sarfın sıhhat şartları olan 'hemen teslim alma'yı ortadan kaldırmaktadır. Taraflar birbirlerinin yanından ayrılmadan bu şartı veya vâdeyi ilga ederlerse, akid caiz olur. İmam Züfer bu görüşe muhaliftir. Bunu daha evvel anlatmıştık.

Bir kimse sarf alış verişinde alacaklı olduğu parayı teslim almadan evvel o parayla bir eşya satın alırsa, bu alış verişi fasiddir. Çünkü o, sarf akdi ile teslim almayı hakettiği bir bedeli alamayacaktır. Evvelce açıkladığımız sebeplerden dolayı; sarf bedeli üzerindeki tesellüm öncesi yapılan bütün tasarruflar da bu hükme tabidirler.

Altın ve gümüşde kuyumcu işçiliğine ve yeniliğe itibar yoktur: Zira bir hadîs-i şerifinin son kısmında Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:

“İyisi de kötüsü de aynıdır.”

Altın altın karşılığında, gümüş de gümüş karşılığında toptan satılır ve aynı meclisde bunların eşit ağırlıkta oldukları anlaşılırsa, alış veriş caiz olur. Aksi halde olmaz: Bilindiği gibi akdin yapıldığı meclisdeki saatler bir saat gibidir. Dolayısıyla son saatte bilinen şey, ilk anda bilinmiş gibi olur. Eğer taraflar birbirleriyle takas edilen altınların ve gümüşlerin eşit miktarda olduklarını bilmezlerse, ribâ ihtimali sebebiyle caiz olmaz. Çünkü şart olan eşitliği gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Bunun Allah (cc) ın ilminde var olması, şart olmasına uygun bir durum değildir. Çünkü hükümler imtihan ve iptilâ mânasını gerçekleştirmek için kulların fiilleri üzerine kurulurlar.

Zekâtta da olduğu gibi, sarfda kullanılan altın ve gümüşlerde karışık maddeler bulunursa, karışımın yandan fazlasını teşkil eden madde nazar-ı itibara alınır. Eğer eşit miktarlarda olurlarsa, haramlığa karşı ihtiyatlı olmak için saf altın veya saf gümüş gibi kabul edilirler.

Altın ve gümüşden birinin diğeriyle değiştirilmesi, aynı meclisde teslim alınmaları şartıyla fazlalıklı olarak ve toptan caiz olur: Zira bununla alâkalı olarak Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur:

“İki cins muhtelif olduğunda peşin olduktan sonra, dilediğiniz gibi satın.” Yine aynı hususda şöyle   buyurmuştur:   

“Altın, gümüş karşılığında satılırsa; peşin olmadığı takidirde riba olur.” [66] Taraflar bedelleri teslim almadan evvel birbirinin yanından ayrılırlarsa, tesellüm şartı kaçırıldığından dolayı akid bâtıl olur.

İki dirhem ve bir dinarın, iki dinar ve bir dirhemle satılması; on bir dirhemin de on dirhem ve bir dinara satılması caizdir (İmam Züfer): Keza, iki dirhem ve iki dinarı bir dinar ve bir dirhem karşılığında satmak; iki ölçek buğday ve bir ölçek arpayı, bir ölçek buğday ve iki ölçek arpa karşılığında satmak caizdir. Bunda asıl kaide şudur; bize göre iki cinsden her biri akdin sıhhatine hamledileceklerinden dolayı muhalifi olan cinse yönelir. İmam Züfer bu görüşe muhaliftir. O, sarfdaki her cinsi kendi cinsine yöneltip, onunla sarfettiriyor. Çünkü karşılaştırma anında bu daha kolaydır.

Bizim bu mes'eledeki görüşümüzün gerekçesi şudur; akdin iki tarafı zahiren bir irtibatı kasdetmişlerdir. Maksatlarını gerçekleştirmek ve ihtiyaçlarını gidermek için, akid o zahirî bağa hamledilir. Bir cins malı kendi misli karşılığında satar, ancak biri daha az olup, beraberinde bir eşya varsa; o eşyanın kıymeti ekinde olduğu maldaki noksanlık miktarınca ise; sarf akdi kerahetsiz caiz olur. Ama noksanlık miktarınca değilse, kerahetle birlikde caiz olur. Ama eklenen eşya kıymetsizse, yapılan sarf akdi ribâ olduğundan dolayı caiz olmaz.

Bir kimse süslü bir kılıcı onun süsünden daha çok bir bedel karşılığında satarsa, caiz olur: Yani verilen bedel süsün cinsinden olursa, caiz olur ki; süs kendi mislince satılsın. Fazlalık da, kılıcın bağı, kını ve demir kısmı iledir. Mislince veya daha az olursa, caiz değildir. Çünkü bu ribâdır. Ama cins muhtelif olursa, açıkladığımız gibi fazlalık caiz olduğundan dolayı, her ne kadar olursa olsun, caiz olur.

Ama ayrılmadan evvel süs miktarınca paranın alınması mecburidir: Çünkü bir sarf akdidir. Bir kimse süslü bir kılıcı yirmi dirheme satın alır da, o kılıçdaki süs on dirhem olursa, satıcı da on dirhemi teslim alırsa; bu belirtilmese bile, süsün payıdır. Çünkü bu akdin sıhhatli olduğuna hamledilerek böyle yapılır. Müşterinin; 'bu on dirhemi kılıcın toplam bedelinden al' demesi de böyledir. Çünkü onun maksadı alış verişin sıhhatidir. Yirmide iki tane on dirhem vardır. Bunlardan bir tanesiyle akid sahih oluyor. İki şeyle bir şeyin kastedildiği de vâkidir. Şayet âyet-i kerîmede olduğu gibi;

“İkisinden de inci ve mercan çıkar.” [67] On peşin, on da vadeli olamak üzere yirmi dirheme “satın alırsa, yine aynı hüküm söz konusu olur ve peşin alınan on dirhem kılıçdaki süsün payı (karşılığı) olur. Teslimat olmadan taraflar birbirlerinin yanından ayrılırlarsa, alış veriş eğer kılıç ile süsü gibi zarar meydana gelmeksizin birbirlerinden ayıklanmaları mümkün değilse, tıpkı evin tavanındaki direk gibi her iki kısım için de bâtıl ve geçersiz olur. Ama zarar olmaksızın birbirlerinden ayıklanabiliyorlarsa; o zaman alış veriş kılıç için geçerli olur, süs içinse bâtıl olur. Tıpkı cariyenin boynundaki halka gibi. Diğer misallerin tamamını buna kıyas etmek gerekir.

Gümüş bir kap yahut bir külçe altın satan, parasının bir kısmını müşteriden alıp ayrılınca, aralarında ortaklık meydana gelir: Müşteri peşin ödediği para nisbetinde bu ortaklıkda pay sahibi olur, ama muhayyer olamaz. Bedelin tamamını peşin ödemediği için, müşteriden kaynaklanmaktadır.

Eğer kabın bir kısmının başka bir sahibi meydana çıkarsa, müşteri isterse hissesine göre kabın geriye kalan kısmını da geri alır, isterse kabı geri verir: Çünkü kapda ortaklık, kap için bir kusurdur.

Fakat külçenin bir kısmının başka bir sahibi ortaya çıkarsa, hissesine göre külçenin kalanını da alır. Bunda muhayyer değildir: Çünkü külçeden bir kısmını kesip almanın külçeye zararı dokunmaz. Dolayısıyla külçede ortaklık olması onun için bir kusur değildir.

Fülüslerde de alış veriş caizdir: Çünkü bunlar bilinen paralardır.

Eğer bu paralara revaç az ise, alış veriş yapılırken bu paraları belirtmek gerekir: Çünkü o takdirde bunlar eşya olurlar.

Ancak bu paralar revaçta ise, belirtmeye gerek yoktur: Çünkü o takdirde bunlar altın ve gümüş para gibidirler.

Altın ve gümüş paralara alış verişden sonra revaç azalırsa, satış akdi bozulur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed) : İmameyn bu görüşe muhaliftirler. Çünkü bu alış veriş sahihtir. Revaçdan düşmesi (kesad) sebebiyle paranın tesliminin imkânsızlığı gerekçesiyle akid fasid olmaz. Meselâ bir miktar meyve satın alınır   ama, tesellümden evvel o meyve piyasada bulunmaz olursa, satıcının müşteriye o meyvenin kıymetini vermesi gerekir. Şu var ki, Ebû Yûsuf satış günündeki kıymetinin verilmesi görüşündedir. Çünkü bedel, tazmin edilmesi gereken bir şeydir. İmam Muhammed'e göre paranın kesada uğradığı gündeki kıymetinin verilmesi gerekir. Ebû Hanîfe'ye göre fulüslerin paralığı ıstılahla olmuştur. Kesad sebebiyle de para olmakdan çıkarlar. Bu takdirde satılan mal bedelsiz kalır ve bu sebeple satış bâtıl olur. Satılan malın kendisi geri verilir. Eğer o mal yok olmuşsa, kıymeti verilir.

Bir kimse sarrafa bir dirhem verip 'bununla bana bir fülüs ve bir habbe müstesna yarım ver' derse caiz olur: 'Bir habbe müstesna yarım' ifadesi dirheme, geriye kalanı da fülüse yorumlanır ki, tasarrufları tashih edilm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sarf
« Posted on: 28 Mart 2024, 22:42:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sarf rüya tabiri,Sarf mekke canlı, Sarf kabe canlı yayın, Sarf Üç boyutlu kuran oku Sarf kuran ı kerim, Sarf peygamber kıssaları,Sarf ilitam ders soruları, Sarfönlisans arapça,
Logged
06 Mayıs 2020, 14:17:55
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #1 : 06 Mayıs 2020, 14:17:55 »

Esselamü aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

07 Mayıs 2020, 06:10:36
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #2 : 07 Mayıs 2020, 06:10:36 »

Aleyküm selâm. Bu faydalı bilgileri bizlerle paylaştığınız için Allah sizlerden razı olsun kardeşim
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes