๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2011, 17:35:12



Konu Başlığı: Nikâhı feshetmek talâk sayılmaz
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2011, 17:35:12
 

Nikâhı Feshetmek Talâk Sayılmaz:




Nikâhı feshetmek talâk sayılmaz. Çünkü talâk (boşama) nikâhda yapılan bir tasarruftur. Buradaki bu ayırma nikâhı esasdan feshetmektir. Fesih ancak kocaya niyabeten hâkim tarafından yapılırsa, talâk olur. Oysa bu fesih böyle değildir. Bu sebepledir ki, gerdekten evvel ayrılırlarsa, kadına mehir verilmesi gerekmez. Ama gerdeğe girilmişse, nikâhda belirtilen mehrin kadına verilmesi gerekir.

Sahih bir nikâh akdine dayanılarak gerdeğe girilmesinden sonraki ayrılmanın ardısıra kadının iddet beklemesi gerekir.

Velisi mehri almışsa veya mehir parasıyla ona çeyiz hazırlamışsa, yahut kızı için nafaka talebinde bulunmuşsa; bu evliliğe razı olmuş demektir: Bu, velinin kadını evlendirmesi, kadının da kendisini kocasına teslim etmesi gibi, nikâhı kesinleştirmektir ve veli ae bu evliliğe razı olmuş demektir.

Velinin susması razı olduğunu göstermez: Aradan uzun bir zaman geçse de, kadın doğurmadıkça velinin itiraz hakkı vardır. Çünkü kesin olarak var olan bir hakla itiraz etmeyip susmak, (bilahıre) itiraz hakkını iptal etmez. Zira olabilir ki, bu hakkını kullanmayı, davalaşmayı uygun gördüğü bir zamana tehir etmektedir.

Velilerden biri evliliğe razı olursa; aynı derecede ve daha aşağı derecedeki velinin itiraza hakkı kalmaz (Ebû Yûsuf). Daha yakın velininse itiraz hakkı vardır: Ebû Yûsuf dedi ki;'diğer velilerin itiraz hakkı vardır. Çünkü velilik ve ondan doğan itiraz hakkı hepsi için sabit olmuştur. Onlardan biri bu evliliğe razı olunca; kendi itiraz hakkını düşürmüş olur. Ama diğerlerinin hakkı baki kalır.

Bizim görüşümüze göre bu, bölünebilen şeylerde olur. Ama bizim anlatmakta olduğumuz utanç lekesinin giderilmesi işi, bölünebilen bir şey değildir. Burada her veli diğerinden bağımsızdır. Bu hüküm böyledir: Çünkü velilerden biri itiraz hakkını düşürmüştür. Aff ve kısasda da olduğu gibi, bu itiraz hakkı bölünemez olduğundan dolayı, diğer velilerin de itiraz hakkı zarurî olarak düşmüş olur. Bu, eman vermek gibidir. Bir müslüman bir harbîye eman verince, diğerleri de ona eman vermiş sayılırlar. Ama kadının kendisinin razı olmasında hüküm böyle değildir. Çünkü onun hakkı onların haklarından ayrı bir haktır. Onun hakkı; kendisini dengi olmayan bir erkeğin yatağına düşme zilletinden korumaktır. Onların haklan ise; bu yüzden kendilerine bulaşacak utanç lekesini gidermektir. Bu iki hakdan birinin düşmesi, diğerinin de düşmesini gerektirmez.

Hasan'ın rivayetine göre; Ebû Hanîfe; 'kadının dengi olmayan bir erkekle evlenmesi caiz olmaz' demiştir. Şemsü'l- eimme Es- Sarahsî demiş ki; 'ihtiyata uygun görüş de budur. Çünkü her veli mes'eleyi hâkime güzelce anlatamaz, iyi bir müdafaa yapamaz. Her hâkim de adaletle hükmetmez. En ihtiyatlı olanı bu kapıyı kapatmaktır.'[68]




[68] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/55-56.