๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Mart 2011, 17:34:10



Konu Başlığı: Müzâraâ ortaklığını fâsid kılan şartlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Mart 2011, 17:34:10
Müzâraâ Ortaklığını Fâsid Kılan Şartlar:




Ortaklığı sahih kılan ve yukarıda zikredilen şartlardan başkası ortaklığı fâsid kılar: Bu fasid şartlar da üçtür:

1- Sığır ve âletlerin arazi sahibinden, tohumun da işçiden olmasıdır.

2- Tohumun birinden, diğer şeylerin de diğerinden olmasıdır.

3- Arazi birinden, sığır diğerinden; tohum birinden, çalışma da diğerinden olmasıdır.

Birinci şekil bu hususda asıl olarak nakledilen rivayette anlatılmıştır. Ebû Yûsufun bunu caiz gördüğü rivayet edilmiştir. Bu, yerden bitecek ürünün bir bölümü karşılığında tarım işçisini kiralamaktır ki, caizdir. Bu durumda sığır, araziye tâbi olmaktadır. İşçiye de tâbi kılmabilir. Bunun en ideal şekil oluşunun gerekçesi şudur: Tarımda çalıştırılan sığırın sağladığı menfaat, tarımda çalışan işçinin sağladığı menfaatle aynı cinsdendir. Çünkü her ikisinin de yaptığı iştir. Buda sığırın işçiye tâbi kılınmasını mümkün kılmaktadır. Sığırın sağladığı menfaat, arazinin sağladığı menfaatle aynı cinsden değildir. Çünkü yerin sağladığı ziraî menfaat Allah (cc) in onun tabiatında yarattığı bir kuvvettir ki, nebatlar bu kuvvet sayesinde biterler. Şu halde araziyi başka bir şeye tâbi kılmak mümkün değildir.

İkinci şekil de fasiddir: Çünkü bu tohumla iş arasında yapılan bir ortaklıktır ki, Şeriat bunun câizliğini bildirmemiştir.

Üçüncü şeklin de fasid olduğu bilinmektedir: Zira rivayet edildiğine göre; asr-ı saadette birinden arazi, birinden tohum, birinden sığır ve birinden de çalışma olmak üzere dört kişi müzâraâ ortaklığı yapmışlardı. Ancak Hz. Peygamber (sas) onların bu ortaklığını iptal etmişti.

Ebû Cafer et- Tahavî Şerhü'l- ÂsâV da dedi ki; 'bu dört ortak ekini ekip biçtikten sonra Hz. Peygamber (sas) in yanına gelmişlerdi. O da biçilen ekini tohum sahibine vermiş; tarlada çalışana belli bir ücret ve sığır sahibine de çalıştığı her gün için bir dirhem verilmesini takdir etmişti. Bu ortaklıktaki araziyi de lağvetti.1

Müzâraânın başka bir şekli de vardır ki, o da fasiddir: Buna göre tohum ve sığır bir tarafdan, çalışma ve arazi de diğer tarafdan olur. Bunun fâsid olduğu ikinci şekilde de anlatılmıştır.

Müzâraâ fâsid olunca; ürün tohum sahibinin olur: Çünkü elde edilen ürün, onun mülkü olan tohumun nemâsıdır. Diğeri ise, üründeki payını akidde ileri sürülen şart sebebiyle haketmiştir. Ama akid bozulduğu için, diğeri üründen pay alamaz. Diğeri çalışmasının ücretim alır: Tabii eğer tohumu arazi sahibi vermiş ise, bu hüküm tatbik edilir, ya da tohumu işçi vermiş ise arazisinin ücretini alır. Bu ücretler daha evvel kararlaştırılandan fazla olamaz (İmam Muhammed): Çünkü daha önce kararlaştırılan ücrete razı olmuştur. İmam Muhammed dedi ki; gerektiğinde her ne kadar fazla olursa olsun, önce kararlaştırılandan fazlasını vermek gerekir. Bu daha evvel icar bahsinde anlatılmıştı.

Fâsid müzâraâda tohumu arazi sahibi vermişse, ürünün tamamı kendisine helâl olur. Çünkü bu ürün onun tohumunun kendi arazisinde sağladığı bir nemadır. Eğer tohumu işçi vermişse, üründen tohumu kadarım ve arazi için vereceği kira kadarını alır. Artanını da sadaka olarak verir. Çünkü bu ürün onun verdiği tohumdan hâsıl olmuştur. Ancak başkasının mülkü olan bir arazide ve fasid bir akidle hâsıl olduğu için fazlası manen pistir. Ama malının karşılığını alması kendisine helâl olur. Artanını da sadaka olarak dağıtır.

Ortakların her iksinin de çalışması şart koşulursa, akid fasid olur. Çünkü tohum arazi sahibindense ve çalışması da şart koşulmuşsa, o zaman araziyi çalışan ortağa tahliye ederek teslim etmesi gerçekleşmez. Oysa biz bunun şart olduğunu açıklamıştık.

Eğer tohum çalışan ortaktansa, bu ortak o araziyi kiralamıştır. Araziyi kendisine kiraya veren ortağının çalışmasını şart koşarsa, o ortağı kiraladığı araziyi kendisine teslim etmemiş olur ki, bu da akdi iptal eder. Ortaklar ürünü paylaşmayı şart koşarlar ve tohumu da arazi sahibi verirse, akid caiz olur. Ürünün arazi sahibine verilmesini şart koşarlarsa, bu durumda arazi sahibi toprağını ekme hususunda çalışanın yardımından istifade etmiş olur.

Ürünün çalışana verilmesini şart koşarlarsa, bu; araziyi ona kiraya vermek ve tohumu da ondan ödünç almak olur.

Tohumu çalışan ortak verir de, -ürünün arazi sahibine verilmesini şart koşarlarsa, müzâraâ akdi fasid olur. Bu durumda ürün tohum sahibinin olur ve arazi sahibine emsal kira bedeli ödemesi gerekir. Çünkü bu durumda o, araziyi elde edilecek ürünün tamamı karşılığında icar etmiş olur ki, bu da ortaklığı keser. Ürünün çalışan ortağa verilmesini şart koşarlarsa, bu caiz olur ve bu durumda arazi sahibi arazisini ona iğreti vermiş olur.

Samanın,   tohumu veren ortak için şart koşulması sahihtir:

Hububatı hangi oranda paylaşacaklarını şart koştuktan sonra böyle bir şartı ileri sürmeleri sahih olur. Çünkü bu akdin hükmüdür. Zira saman da tohumdan hâsıl olmuştur. Ama diğeri için şart koşulması sahih olmaz:

Zira olur ki, tarladan ekin değil de sadece saman çıkar. O da bu samanı akidde ileri sürülen şart sebebiyle hakeder. Akid yaparken ortaklar hububatı yan yarıya paylaşmayı şart koşarlar ama samandan bahsetmezlerse, esas maksat bakımından ortaklık sahih olur. Saman ise tohum sahibinin olur. Çünkü saman, onun tohumunun nemâsıdır. Bir görüşe göre denildi ki; hububata tâbi olarak samanı da yan yanya paylaşırlar.

Samanın birine, hububatın da diğerine verilmesini şart koşarlarsa, akid fasid olur. Çünkü olabilir ki, ekine bir âfet isabet eder de, taneler oluşmaz.

Müzâraâ akdi yapıldıktan hemen sonra tohum sahibi vazgeçerse, zorlanamaz; Tarlayı sürüp aktarma işinde çalışana hukuken bir şey vermesi gerekmese de, diyaneten onu razı etmesi gerekir. Çünkü çalışanı aldatmıştır. Bunda asıl kaide şudur; müzâraâ akdi tohum sahibi açısından bağlayıcı değildir. Çünkü o malını (tohumu) telef etmeden akdin gereğini yerine getirme imkânıma sahip değildir. Ama bu akid diğer ortak açısından bağlayıcıdır. Zira çalışan ortağın veya arazinin sağlayacağı menfaati diğeri haketmektedir. Şu halde çalışan ortağın bu menfaati diğerine teslim etmesi vâcibdir.

Fakat diğer ortak vazgeçerse, zorlanır: Zira icar akdi gibi müzâraâ akdi de onun için bağlayıcıdır. Bu akdin gereğini yerine getirmesinde kendisine bir zarar yoktur. Meğer ki, kira akdini fesheden bir Özrü olsun. Bu özür müzâraâ akdini de fesheder: Çünkü müzâraâ da icar mânasındadır. Arazi sahibinin ödemesi gereken bir borcu çıkar da borcunu ödemek için arazisini satma ihtiyacını duyarsa, -icarda olduğu gibi- hâkim onun bu arazisini satar.

Çalışan ortağın tarlayı sürüp aktarması ve açtığı arklar için ücret istemeye hakkı yoktur: Çünkü menfaatler ancak akidle değerlenirler. Burada menfaat, hâriçdeki bir şeyle değerlenmiştir. Ama hâriçdeki o şey de yok olmuştur. Ekin bitmiş olur ama henüz biçilmemiş ise, biçilmedikçe o arazi satılamaz. Ekin biçilmeden arazi satılırsa, çalışan ortağın hakkı iptakedilmiş olur. Oysa alacaklının hakkını ödemeyi geciktirmek buna göre daha ehvendir. Bu durumda hâkim onu hapsetmez. Çünkü o zâlim değildir. Hapis, zulüm suçunun cezasıdır.

Ekini biçme, toplayıp kaldırma, harman etme, savurma işleri hisselerine göre her iki ortağa da düşer: Zira müzâraâ akdi ekinin biçilme safhasına gelmesiyle sona ermiştir. Bundan sonra ekin ikisinin arasında akidsiz ortak bir mal olarak kalır. Yapılacak masraflar ikisine âit olur. İkisinden biri diğerinin izni veya hâkimin emri olmaksızın bir masraf yapacak olursa, bağışda bulunmuş sayılır. Çünkü bir ortağın diğer ortak üzrinde velayet hakkı yoktur.

Bu işeri sadece çalışan ortağın yapması caiz değildir: Bunda asıl kaide şudur; müzâraâ akdinde ziraî olmayan işlerden birinin yapılması şart koşulursa, akid fasid olur. Çünkü ileri sürülen bu şart akdin gerektirmediği şartlardandır. Bu şartta ortaklardan birisinin menfaati vardır. Bu ortak bir hayvanın karnındaki yavrunun ortaklardan birinin olmasını şart koşmaya benzer. Böyle bir şartın koşulması Ebû Yûsuf a göre ise, caizdir ki, fetva da buna göre verilmiştir: Zira teamül de bu yoldadır. Bu, istisna (sipariş verme) akdine benzer.

Bu masraflann arazi sahibince karşılanmasını şart koşarlarsa, ittifakla caiz olmaz. Çünkü böyle bir tatbikata rastlanmış değildir. Ama ziraî işlerden birinin yapılmasını şart koşarlarsa, caiz olur. Ziraî işden kasıt; ürünün yetişmesini, fazlalaşmasını sağlayan işlerdir. Başka işler ziraî işlerden sayılmaz. Müzâraâ akdinin bitiminden sonra arazi sahibine fayda sağlayacak bir şartın akid esnasında ileri sürülmesi, akdi fasid kılar. Meselâ nehir yatağının kazılıp temizlenmesi, toprağın gübrelenmesi, ihata duvan yapılması, toprağın iki kez sürülmesi gibi.

Müzâraâ iki senelikse; toprağın iki kez sürülmesi akdi fâsid kılmaz, diyenler de vardır. Çünkü tarlayı sürmenin sağlayacağı menfaat kalıcı değildir. Başka bir görüşe göre denildi ki, müzâraâ akdi eğer yeşillikler ve sebzeler için ise, tarlanın iki kez sürülmesini şart koşmak akdi fasid kılmaz. Çünkü sürmenin menfaati daha sonraya kalmaz. Toprak defalarca sürülse, bir sulamayla menfaati sona erer, baki kalmaz. Baki kalacak olsa, akdi fasid kılar.

Âlimler tesniye kelimesinin ne mânaya geldiği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bir görüşe göre bu toprağı iki kez sürmektir ki, meşhur olan mâna budur ve bu hususda söylenecek söz vardır. Başka bir görüşe göre denildi ki; hasattan sonra toprağı sürmek ve toprağı sürülmüş olarak sahibine teslim etmektir. Bu, her hâl ü kârda fasiddir. Ekinlerin olgunlaşmasından evvel koruma ve sulama gibi ürünün yetişmesini sağlayacak cinsden yapılacak her iş, çalışan ortağın vazifesidir. Çünkü onun sermayesi çalışmaktır. Ekinlerin olgunlaşmasından sonra, ama paylaşılmasından önce yapılan biçme, harmanlama gibi işler her ikisine âit olur. Paylaştıktan sonra yapılan taşıma ve öğütme gibi işler de ittifakla her ikisine âit olur.

Ekini henüz firik iken veya hurma ve meyveyi tam olgunlaşmadan biçip devşirmek isterlerse, bu iş de her ikisine âit olur. Zira bu durumda ortaklar akdi kendi iradeleriyle sona erdirmiş olurlar ve olgunlaşmadan sonra yapılan iş gibi olur.

Taraflardan   birinin   Ölümüyle   ortaklık  sona   erer: Bu icar bahsinde anlatılmıştı. Arazi sahibi ölür de ekin henüz biçilmemişse, -iki tarafın hakkı gözetilerek- hasada kadar beklenir. Müzâraâ akdi eğer bir seneden fazla bir süre için yapılmışsa, hasattan sonrası için bozulur. Zira iki senede hasada kadar bekletilmesi açıkladığımız mazeretten dolayı idi. O mazeret hasattan sonra ortadan kalkar ve çalışan ortağın da zararı olmaz. Arazi sürülüp kazıldıktan sonra sahibi ölürse, müzâraâ akdi bozulur. Çalışan ortağın da işi karşılığında bir şey almaya hakkı olmaz. Bunu daha evvel anlatmıştık.

Ortaklık   müddeti sona erer de ekin olgunlaşmazsa, çalışan ortak hasada kadar araziden kendine  düşen hissenin ücretini alır:

Her iki tarafın da hukuku gözetilerek ekin emsal kira bedeli karşılığında hasada kadar tarlada bırakılır. Ve hasat zamanına kadar ziraat için yapılan masraflar da her ikisine âit olur: Çünkü artık akid sona ermiştir ve yapılan iş, müşterek bir mal için yapılan bir iştir. Her ikisine âit olması gerekir. Arazi sahibi ölür ve ekili olan şey de bakliyattan ise, ürünün tarlada kaldığı müddetçe akid devam edeceğinden dolayı, yapılacak işler çalışan ortağın vazifesi olur. [8]

 

Tarlasını  Sulayanın Başkasının Tarlası Na Su Bastırması

Bir kimse kendi tarlasını sularken kendisinin suyundan başkasını: tarlasına akma veya sıçrama olursa, tazminat ödemesi gerekmez. Bunu mânası şudur; tarlasını mûtad bir sulamayla sular da, böyle bir durur meydana gelirse; tazminat ödemekle mükellef olmaz. Ama muta. olmayan bir şekilde sularsa, tazminat ödemesi gerekir. Çünkü o böyl yapmakla mütecaviz olmuştur. Kuvvetli bir ihtimalle başkasını; arazisinin sular altında kalmasına sebebiyet vermiştir.

Tarlasında fare çukuru bulunan bir kimsenin tarlasındaki bı çukurdan su yürüyüp komşusunun tarlasını sular altında bırakırsa ve bı çukurun varlığını da bilmiyorsa; kendisinin tecavüzü olmadığı içi: tazminat ödemesi gerekmez. Ama çukurun varlığını biliyordu ise tazminat ödemesi gerekir. Çünkü o mütecavizdir.

Yine aynı şekilde bir kimse kendi çayının ağzını açar da, oradaı komşusunun arazisine su akar ve arazi sular altında kalırsa; çay ağzın mûtad şekilde açmışsa, tazminat ödemesi gerekmez. Aksi takdirdi gerekir. [9]

 

Komşunun Tarlasına Ateş Sirayet Ettirmek:


Keza, kendi arazisinde otları ve saplan yakar da, ateş komşusunu] arazisine sirayet edip orayı yakarsa; ateşi mûtad şekilde yakmışsa tazminat ödemesi gerekmez. Aksi halde gerekir.

Bir görüşe göre denildi ki; ateşi rüzgârlı bir günde yakmış ve ateşii komşu araziye sıçrayacağını biliyordu ise, tazminat ödemesi gerekir. [10]




[8] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/479-484.

[9] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/485.

[10] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/485.


Konu Başlığı: Ynt: Müzâraâ ortaklığını fâsid kılan şartlar
Gönderen: Sevgi. üzerinde 13 Eylül 2020, 05:51:20
Esselâmü Aleyküm. Paylaşım için Allah sizlerden razı olsun kardeşim.