๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Nisan 2011, 14:47:55



Konu Başlığı: Mutlak alış veriş malın kusursuz olması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Nisan 2011, 14:47:55
MUTLAK ALIŞ VERİŞ MALIN KUSURSUZ OLMA­SINI GEREKTİRİR




Mutlak alış veriş malın kusursuz olmasını gerektirir: Çünkü aslolan malınn kusursuz olmasıdır. Kusursuzluk, bir mal için aranan ve rağbet edilen bir safattır. Örfen taleb edilen şey, nass ile şart koşulan şey gibidir.

Tüccar âdetine göre malın bedelini noksanlaştıran her şey kusurdur: Çünkü malda meydana gelen bir noksanlık, zarardır. Tüccarlar bunu bilirler. Bu ölçü kusurları tek tek sayıp anlatmaya ihtiyaç bırakmamaktadır. Müşteri satın alırken veya teslim alırken maldaki kusuru bilir ve susarsa, o mala razı olmuş demektir.

Müşteri malın kusurunu öğrendiğinde dilerse onu tam bedel karşılığında kabul eder, dilerse reddeder: Çünkü o mala razı olmamıştır. Satıcının rızası olmadan kusurlu malı eksik bedelle alamaz. Çünkü satın alınan malın evsafına mukabil olarak bedelin bir kısmı alış veriş akdi ile konulamaz. Satın alınan mal ölçeklik veya tartılık bir nesne olur da, müşteri bu malın bir kısmının kötü olduğunu görürse; iyi kısmını alıp kötüsünü geri    veremez. Bunda esas kaide şudur; akdin tamamlanmasından evvel müşteri satıcıya karşı anlaşmayı parçalara ayıramaz. Bunun sebebini açıklamıştık. Ama akdin tamamlanmasından sonra bunu yapabilir.

Şart muhayyerliği, görme muhayyerliği ve adem-i tesellüm; alış veriş akdinin tamamlanmasına mânidir. Malın teslim alınmasıyla akid tamamlanmış olur. Maksat; malın tamamının teslim alınmasıdır. Satın alınan mal iki parça ise ve müşteri bunlardan birini teslim alır da, sonra diğerinde bir kusur görürse; ya ikisini de geri verir, ya da her ikisini de almayı kabul eder. Ölçeklik mallarla tartılık mallar aynı şey gibidir. Ne tesellümden evvel, ne de tesellümden sonra malın bir kısmını kabul edip bir kısmını geri veremez. Çünkü kusurlu malı ayıklamak, kusuru artırmak olur. Bu durum da sanki sonradan meydana gelmiş bir kusurdur. Hatta denilmiş ki, satın alınan mal iki kapta ise, müşteri tesellümden sonra kusurlu malı geri verebilir. Çünkü bunun zararı yoktur.

Yine bir kimse bir çift mest veya iki kanatlı bir kapı satın alır da, tesellümden evvel veya sonra malın iki parçasından birinin kusurlu olduğunu görürse; dilerse iki parçayı da geri verir, dilerse parçaların her ikisini de almayı kabul eder. Malın kusurlusuyla kusursuzunu birbirinden ayırmakta satıcıya zarar dokunacak olan bütün alış veriş akidlerinde bu hüküm geçerlidir. Ama iki köle veya iki elbise gibi birbirlerinden ayrılmaları halinde zararın söz konusu olmadığı alış verişlerde malın iki parçasından birinde müşteri bir kusur görürse, ve görmesi o malı teslim almasından evvel ise; tamamlanmasından evvel akdi parçalara ayırmış olacağından dolayı, o iki parçadan kusurlu olanı geri veremez. Ama teslim aldıkdan sonra ise, malın kusurlusu ile kusursuzunu birbirinden ayırması zarar vermeyeceğinden, kusurlu malı geri vermesi caiz olur. Çünkü malın müşteri tarafından teslim alınmasıyla akid tamamlanmış olur. Bu durumda o malı iki kişiden satın almış gibi bir kısmını geri verebilir.

Bu tafsilat çerçevesinde müşterinin malın bir kısmını alıp bir kısmını geri vermesi satıcıya zarar veriyorsa, işte bu mal için kusurdur. Aksi halde değildir.

Akil olmayan küçük köle veya cariyenin firar etmesi, hırsızlık yapması, yatağını ıslatması kusur değildir: Çünkü o, bu gibi şeylere karşı kendini koruyamaz, tedbir alamaz. Ona kaçak denmez, kayıp denilir.

Ama bunlar akıllı için kusurdur: Çünkü tüccar bunları akıllılar için kusur saymaktadırlar.

Büluğa erdikten sonra müşteri yanında meydana gelen kusur hariç, büyük; yukarıda sayılan kusurlar sebebiyle geri verilir: Şunu bilmeliyiz ki; kendisinde bu kusurlardan biri bulunan köle veya cariyenin geri verilebilirliliği ancak hal birliği durumunda sabit olur. Yani köle veya cariye bu kusurları satıcının yanında da, müşterinin yanında da küçük iken, veya satıcının yanında da, müşterinin yanında da büyük iken işliyorsa; müşteri o sebeple bunu geri verebilir. Ama bu kusurları küçük yaşda iken satıcının yanında, müşterinin yanında ise büyüdükten sonra işliyorsa; müşteri onu bu sebeple geri veremez. Çünkü geri verme hakkının sabit olması için ayıp sebebi birliği şarttır. Oysa bu meselede ayıp sebebi, yaş küçüklüğü ve büyüklüğü ile birbirinden ayrılmaktadır. Çünkü küçüğün firar etmesi ve hırsızlık yapmasının sebebi onun ehemmiyet vermezliği, vurdumduymazlığı ve aklının kısıtlı olmasıdır. Büyüğün firarı ve hırsızlığının sebebi, onun tabiatının bozukluğudur. Küçüğün yatağını ıslatmasının sebebi, mesanesinin zayıflığıdır. Büyüğünki ise, karnındaki bir hastalıktır. Görüldüğü gibi, büyükle küçükdeki sebepler farklıdır. İkinci kusur birinciden farklı olduğu için geri vermeyi gerektirmez. Ama delilik kusuru bundan farklıdır. Çünkü satın alınan köle küçük iken satıcının yanında, büluğa erdikten sonra da müşterinin yanında delirirse; müşteri onu geri verebilir. Çünkü her iki halde de deliliğin sebebi aynıdır ki; o da dimağda meydana gelen bir âfettir.

Hayızdan kesilmek kusurdur: Eğer satın alınan cariyenin emsali cariyeler hayız görüyorlar da, kendisi görmüyorsa; bu bir kusurdur ve bir hastalıktır. Bu da hayız müddetinin geçmesiyle bilinir. Bu müddetin en azı iki aydır. Denildi ki; bu durumda o müşteri o cariyeyi geri veremez. Ancak cariye gebelik sebebiyle hayız görmediğini iddia ederse, bu onun için kusur sayılmaz. Bir kimse hayız görüyor diye bir cariye alırda, âdetten kesilme (menapoz) sebebiyle o cariyenin hayız görmediğini tesbit ederse, bu o cariye için bir kusurdur. Çünkü müşteri onu gebelik için satın almıştır. Oysa âdetten kesilen cariye artık hâmile kalamaz.

İstihaze de kusurdur: Çünkü kanın akmaya devam etmesi hastalıktır. Büyük ve çocuk yapacak durumda olan köle ve cariyenin sünnetsiz olmaları kusurdur. Ama yaşları küçük ve kısır iseler, sünnetsiz olmaları kusur sayılmaz.

Cariyede ağız ve koltuk altı kokusu, zina kusur iken; kölede kusur sayılmaz: Çünkü bu kusurlar cariye edinme maksadını ihlal eder ki; o maksat da, onu yatağa almak, doğan çocuğun onunla temasda bulunan efendisinden olduğu hususunda emin olmaktır. Köle edinmenin maksadı ise, onu hizmette kullanmaktır. Yukarıda sayılan kusurlar, bunun edinilmesi maksadına ters düşmez. Ancak ağzının veya koltuk altının kokması ondaki bir hastalıktan dolayı ise, bu onun için bir kusurdur. Köle çok zinakârsa ve zina eden kadınların arkasına takılıyorsa, bu da onun için bir kusur sayılır. Çünkü bu durum onu hizmetten alıkor.

İhtiyarlık, kâfirlik ve delilik hem köle ve hem de cariye için bir kusurdur: İhtiyarlık ve delilik kusurdur: Çünkü bunlar kölenin maliyetinde noksanlık meydana getirirler. Kâfire gelince; insanların tabiatları onu çalıştırmaktan nefret eder, din düşmanlığı sebebiyle ona güven azalır. Bu sebepledir ki, bazı keffaretlerde kâfir köle azad etmek caiz olmamaktadır, bütün kusurlar böyledir. Nikâh ve borç hem köle ve hem de cariye için kusurdur. Çünkü bunlar her ikisi için değer eksikliği meydana getirirler. Örfe göre gebelik cariye için bir kusurdur ama, hayvanlar için değildir.

Müşteri satın aldığı malda bir kusur bulsa, diğer bir kusur da yanında iken meydana gelse; kusurun verdiği bedel noksanlığını satandan alır. Ancak satıcının rızası olmadan o malı geri veremez: Çünkü satın alınan malı geri vermenin şartlarından biri de, satıcıya zarar vermiş olmamak için, malı aldığı gibi geri vermesidir. Eğer bu mümkün olmazsa; meselâ elden giden kısmın hakkını ödemekten veya sermayesine ulaşmaktan âciz kalırsa, satıcıya zarar vermiş olmamak için elden giden kısmın bedelini vererek malı iade etme hakkına sahip olur. Kusurun malda meydana getirdiği değer eksikliğini ölçebilmek için; o mal bir sağlam sayılarak; bir de kusurlu haliyle değerlendirilir; aradaki fark kusurun meydana getirdiği değer eksikliğidir. Bu fark satın alınan malın bedelinden düşülür.

Bir kimse satın aldığı kumaşı boyatır yahut diker veya kavuta yağ koyar sonra da kusurlarının farkına varırsa; bu kusurların meydana getirdiği değer noksanlığını satıcıdan geri alır: Bu durumda malı geri vermek mümkün değildir. Çünkü fazlalık olmadan akdi feshetmek mümkün olmamaktadır. Oysa bu fazlalık akdin yapıldığı esnada yoktu. O zaman maldaki kusur sebebiyle meydana gelen değer eksikliğini satıcıdan geri almak gerekir. Müşterinin zararına olacağından dolayı, satıcı o malı geri alamaz. Satılan malda akdin yapılmasından sonra ama, malın tesellümünden evvel meydana gelen munfasıl fazlalık, maldaki kusur sebebiyle malı geri vermeye engel teşkil etmez. Ama tesellümden sonra engel teşkil eder. Satın alınan malın yavrulaması, boğazlamak   maksadıyla boynunu veya başını yaralamak, satın alınan bahçenin meyve vermesi de bu hükme tâbidir. Çünkü satın alınan mal satış akdiyle müşterinin mülkiyetine geçmiştir. Fazlalık ise; bu akidle amaçlanan bir şey değildir ki, karşılığında bedel bulunsun. Çünkü bunda temel prensip, malı bedelin tamamı ile satın almaktır. Şu halde tesellümden sonra malda bir kusur ve bir fazlalık meydana gelirse, fazlalığı kabul edip kusurlu olan asıl malı geri vermek mümkün olmaz. Aksi halde fazlalık müşteriye bedavaya kalmış olur ki, bu ribadır. Bu sebeple satıcının rızası olsa bile, fazlalığı alıkoyup kusurlu olan aslî malı geri vermesi caiz değildir. Çünkü bu ribadır. Eğer yavru ölürse, anası geri verilebilir. Ama müşterinin kendisi veya başkası yavruyu tüketirse, anası geri verilemez. Kazanç ve gelir satın alınan malı bedelin tamamını almak karşılığında geri vermeye engel teşkil etmediği gibi, bedelinin kusursuz olması da engel teşkil etmez.

Köle ölür veya köleyi azad ederse, kusurun vermiş olduğu noksanlığı satıcıdan alır: Köle veya cariyeyi müdebber kılma, cariyeden ümm-ü veled olması için çocuk doğurmasını istemek de böyledir. Köle ölürse, mülkiyet sona erer ve geri vermek Şer'î bir mania ile karşılaşır. Yine bir kimse satın aldığı bir köleyi azad ederse, artık onu geri veremez. Çünkü azad etmek, ondaki mülkiyet hakkını sona erdirmek demektir. Köle üzerinde efendinin mülkiyet hakkı, onu azad edinceye kadar devam eder. Mülkiyetin sona ermesi kesinleşince, onun açısından köle ölmüş gibi olur ve geri vermesi de artık imkânsız olur. Ve işte bu istihsandır. Kıyasa göre ise; bir kimse kölesini azad ederse, artık onu geri verme hakkı kalmaz. Bu imkânsızlık onun açısından kölenin öldürülmesi gibidir. Köleyi bir mal karşılığında azad eder veya onunla mükâteblik anlaşması yaparsa, artık onu geri veremez. Çünkü bedeli hapsetmek (alıkoymak) onun karşılığı olan şeyi hapsetmek hükmündedir.

Müşteri aldığını öldürür veya aldığı yiyecek maddesini yerse (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed), kusurlarından dolayı satıcıdan kıymet noksanlığını isteyemez: Çünkü onun karşılığı manen kendisine ulaşmıştır ki; o karşılık da tazminat ödemesidir. Ebû Yûsuf’a göre bu durumda satıcıdan kıymet noksanlığını isteyebilir. Çünkü efendisinin kölesini öldürmesi halinde tazminat ödemesi gerekmez. Satın alınan yiyecek maddesini yeme durumunda da artık o yiyecek maddesindeki kusurdan dolayı vâki olan değer eksikliğini satıcıdan geri istemek mümkün olmaz. Çünkü bu durumda tazmini gereken bir fiil işlenmiştir. Ve bu da efendisinin kölesini öldürmesine benzer.

İmameyn dediler ki; “Bu durumda maldaki kusurdan dolayı meydana gelen değer eksikliğini satıcıdan isteyebilir. Çünkü bu durumda o, satın almanın gayesi olan mûtad bir iş yapmıştır ve bu da köleyi müşterinin azad etmesi gibidir.” Biz deriz ki; yapılan işin satın almanın gayesi olan bir iş olmasına itibar edilmez. Satılık mal, satın alma akdiyle elde edilmesi amaçlanan bir şeydir. Bununla beraber bu durumda satın alınan mal geri verilemez. Bir kimse satın aldığı malı giyip yıpratır veya satın aldığı yiyecek maddesinin bir kısmını yerse; evvelki ihtilaflı hükümler burada da söz konusu olur. Ebû Hanîfe'nin cevabı da böyledir. İmameyn'e göre bu durumların hepsinde müşteri maldaki kusur sebebiyle meydana gelen değer eksikliğini satıcıdan taleb edebilir.

İmameyn'in bu hususda şöyle dedikleri de rivayet edilmiştir: Müşteri satın aldığı kusurlu yiyecek maddesinin bir kısmını yemişse, kalanı geri verir ve yediğindeki kusur sebebiyle meydana gelen değer eksikliğini satıcıdan geri ister. Çünkü satın aldığı malı kısımlara ayırmasının satıcıya zararı olmaz. Fetva da bu veçhiledir. Satıcının malını geri alabileceği her yerde malda satışdan sonra meydana gelen ve benzeri kusurlarda olduğu gibi müşteri malı satar veya azad ederse, kusur sebebiyle malda meydana gelmiş olan değer eksikliğini satıcıdan isteyemez. Satılan malda meydana gelen fazlalık sebebiyle satıcının malı geri alma hakkının olmadığı her yerde müşteri malı satar veya azad ederse, kusur sebebiyle malda meydana gelmiş olan değer eksikliğini satıcıdan isteyebilir.

Bir kimse karpuz, salatalık, yumurta vb. şeylerden birini satın alır da bu şeyi kırdığında içinin bozuk olduğunu görürse ve hiç yararlanılmayacak durumda ise; ödediği bedelin tamamını satıcıdan geri ister. Çünkü bu bir mal değildir. Ama bozuk olmakla birlikte yararlanılabilecek durumda ise, bozukluk sebebiyle malda meydana gelen değer eksikliğini satıcıdan geri ister. Çünkü bu malı geri vermesi mümkün değildir. Zira aldğı bu malı kırmış olması malda satış sonrası meydana gelen bir kusurdur. Ve açıkladığımız sebeplerden dolayı, değer eksikliğini satıcıdan ister.

Satıcı malını kendisini her kusur davasından beri olması şartıyla satarsa, müşterinin o malı asla geri vermeye hakkı yoktur: Çünkü o bu ifadesiyle müşterinin geri verme hakkını düşürmüştür. İşin başında iken bu hakkı düşürmek ileride çekişmeye yol açmaz. Bu belirsizlikle birlikde caiz olur. Satışdan sonra ve tesellümden evvel malda bir kusur meydana gelirse; Ebû Yûsuf’a göre bu kusur satıcının beraati kapsamına girer. îmam Muhammed ve İmam Züfer ise, bu görüşe muhaliftirler. Bunlara göre bu kusur satıcının ibrası zamanında mevdut olmadığından dolayı beraat kapsamına girmez.

Ebû Yûsuf’un görüşünün gerekçesi şudur; maksat, maldaki kusur sebebiyle fesih hakkını ortadan kaldırmaktır. Satıcının bu beraati satış akdi esnasında mevcud olan ve daha sonra meydana gelecek olan kusurları kapsar.

Satıcı malını meselâ kölesini ilgilendiren her çeşit gaileden kendini beri kılarsa; Ebû Yûsuf dedi ki, bu gaileler; hırsızlık, firar etmek ve fuhuş yapmaktır. Hastalık gaile değildir. Çünkü gaile, kölenin fiillerine hasdır.

Satıcı malının meselâ kölesinin her türlü hastalıkları hususunda kendini beri kılarsa; Ebû Hanîfe dedi ki, dalak, ciğer gibi iç organlarda meydana gelen rahatsızlıklara ve hayız düzeninin bozulmasına hastalık denilir. Bunlardan başka rahatsızlıklara ise, maraz denilir. Ebû Yûsuf dedi ki; yukarıdaki rahatsızlıklara da maraz denilir.

Satıcı müşteriye; 'sana sattığım kölenin gözündeki her kusurdan beriyim’ der de, kölenin gözünün tamamen kör olduğu görülürse, veya 'sana sattığım kölenin elindeki her kusurdan beriyim' der de, kölenin elinin eksik olduğu görülürse, satıcı beri olamaz. Çünkü körlük gözdeki bir kusur değildir. Aksine körlük, gözün kendisinin yokluğudur. Kesiklik eldeki bir kusur değildir. Aksine kesiklik, elin yokluğudur.

Müşteri aldığı malı bir başkasına sattıktan sonra bir kusur yüzünden mal kendisine iade edilmek istenir de, de mahkeme kararıyla malı geri alırsa, onu kendisine satana geri verir: Çünkü bu bir akdi feshetmektir. Ve bu durumda akid sanki hiç yapılmamış gibi olacaktır. Eğer müşteri bu kusuru inkâr ederse, Şer'an yalanlayıcı olur.

Eğer mahkeme kararı olmadan kabul ederse, satana geri veremez: Bu; üçüncü bir şahıs hakkında da yeni bir alış veriş akdidir. Çünkü bu akidde mülk etme (temlik) ve mülk edinme (temellük) tarifi mevcuttur. Malda meydana gelen emsalsiz bir kusur sebebiyle mal geri verilirse; müşteri de o malı kendisine satana geri verir. Bu malın geri verilmesinden başka yapılacak bir şey olmadığından, kendisine geri verilirken mahkeme kararının bulunup bulunmaması farketmez.

Muhayyerliği ortadan kaldıran şey, geri verme hakkını da ortadan kaldırır: Bunları muhayyerlik bahsinde anlatmıştık. Bir kısmını da burada anlattık. [28]




[28] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları:1/391-397.


Konu Başlığı: Ynt: Mutlak alış veriş malın kusursuz olması
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Nisan 2020, 02:59:27
Esselâmü Aleyküm. Paylaşım için Allah razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Mutlak alış veriş malın kusursuz olması
Gönderen: Es-Sabur üzerinde 27 Nisan 2020, 03:05:03
Mutlak alışveriş ancak malın kusursuz olmasıyla olur kusurlu malı müşteri almak zorunda değildir malın kusurunu bilerek alırsa kendi sorumlu olur


Konu Başlığı: Ynt: Mutlak alış veriş malın kusursuz olması
Gönderen: Mehmed. üzerinde 28 Nisan 2020, 21:19:19
Ve Aleykümüsselam Rabbim bizleri ilim sahibi kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun