๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2011, 14:26:34



Konu Başlığı: Müslümanlar nazarında ailenin temeli
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2011, 14:26:34
Müslümanlar Nazarında Ailenin Temeli Müslüman Dededir:



İmameyn'in; 'Abbasî ve alevî gibi, onları bir araya getirip toplayan en dipteki dede' sözlerine gelince; bu şekilde bulunulan vasiyyet ile Hz. Abbas (ra) ile Hz. Ali (ra) nin soyundan gelen herkes dâhil olur. Çünkü âlin temeli müslüman dededir. Çünkü o soydan gelenler onunla şereflenmişlerdir. Ondan evvelki gayr-ı müslim dedelere itibar edilmez.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; akraba çoğul isimdir. Ancak tesniye (çift, ikili) de iki kişinin bir araya gelmiş olması bakımından çoğul olmaktadır. Çünkü vasiyyet de mirasın benzeridir.   Mirasta  çoğulun en azı ikidir. Vasiyyette bulunmaktan maksat; iyilik ve ihsanda bulunmaktır. Bu nafakada olduğu gibi mahrem akrabalara mahsustur. Mutlak olduğu için de, bunda kadınlarla erkekler eşittirler. Baba ve evlat bu kapsama girmezler. Zira Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

“Ebeyne ve yakınlara vasiyyet etmek, Allah (cc) dan korkanlar üzerine bir borçtur.” [42] Bu âyet-i kerîmede ebeveyn ile yakınlar birbirlerine atfedilmişlerdir. Atf edilen üzerine atıf yapılan birbirinden ayrı şeylerdir. Ana ve baba çocuğun yakını olmadığına göre, çocuk da onların yakını değildir. Dede, nine, erkek ve kız torun da bu kapsama girmezler. Çünkü bunlar akraba değildirler. Çünkü lügate göre akraba; başkası vasıtasıyla kişiye yakın olan kimselerdir. Bunların arasında cüz'iyyet yoktur. Baba ve evladının birbirlerine yakınlıkları kendi nefisleri iledir, başkasının aracılığı ile değil. Dede ile torunları arasında cüz'iyyet vardır. Kendisi için vasiyyette bulunulan kimsenin mirasçı olmaması şarttır. Çünkü mirasçıya vasiyyette bulunmak sahih olmaz.

Yukarıdaki durumlarda yakınlık sırasına riâyet edilir: Ebû Hanîfe'ye göre de hüküm böyledir. Eğer o vasiyyet edenin bir amcası ve iki de dayısı bulunsa; vasiyyet edilen şeyin yarısını amcası, diğer yarısını da iki dayısı alır (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed) İmameyn dediler ki; 'amcası üçte birini, dayısından her biri de üçte birer pay alırlar.' İki amca iki de dayı olduğunda vasiyyet edilen şeyin tamamı sadece amcaların olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): İmameyn'e göre iki amca ile iki dayıdan her birine dörtte bir verilir.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; vasiyyet mirasın benzeridir. Mirasda olduğu gibi, yakınlık sırası nazar-ı itibara alınır. Dayı, iki amcanın yanı sıra mirasçı olamaz. Birinci mes'elede amcaya malın yarısı verilir. Zira evvelce de açıkladığımız gibi Ebû Hanîfe'ye göre ikilinin olması mecburî olduğundan dolayı, malın kalan kısmı iki dayının olur. İmameyn'e göre ise evvelce de açıkladığımız gibi akraba kelimesi yakın olanı da uzak olanı da kapsar.

Eğer vasiyyet edenin bir tek amcası olsa, üçte birin yarısını alır (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): Bu Ebû Hanîfe'ye göredir. İmameyn'e göre ise, malın tamamını alır. Eğer bir amcası, bir halası ve bir de dayısı olsa, vasiyyet edilen şeyin tamamı eşit olarak amca ile halanın olur: Çünkü bu ikisi akrabalıkta birbirlerine eşittirler. Akrabalık; halalık ve dayılıktan daha kuvvetli bir bağdır. Hala mirasçı olmadığında akrabalık lafzıyla vasiyyeti hakeder. Tıpkı akrabanın köle veya kâfir olması durumunda olduğu gibi.

Bir kimsenin zî karabetine veya zî nesebine etmiş olduğu vasiyyetlerde de hüküm böyledir: Aynı ihtilaf burada da câri olur. Şu kadar var ki, bu sefer bir tek kişi hepsini alır: Bu hususta icmâ vardır. Zira zî lâfzı tekildir. Dolayısıyla bu vasiyyeti bir tek kişi hakeder. Bir amca ve iki dayı mes'elesinde amca açıkladığımız sebepden dolayı vasiyyet edilen malın tamamını almayı hakeder. Ama vasiyyet eden kişi; 'zevi'l- karabe’ veya; 'zevi'l- ensaba' demişse, o zaman bunlar yakınlık sırasına göre vasiyyet edilen malı almayı hakederler. Bunlardan bir tek şahıs varsa, o şahıs vasiyyet edilen malın tamamını almayı hakeder. Zira evvelce de açıkladığımız gibi 'yakınlık sırasına göre' sözü, mes'eleyi açıklığa kavuşturur. 'En yakın' kelimesi tekil içindir. Buna zû rahm-i mahremler ve diğerleri dâhil olurlar. Çünkü 'yakınlık sırasına göre' sözü hepsini kapsar. Yakındakinin olmaması halinde uzaktaki şahıs vasiyyet edilen malı almayı hakeder. Ama yakındaki ile birlikte olduğunda 'yakınlık sırasına göre' sözünün gereğince amel edilerek o malı almayı haketmez.

Bu kimsenin zî rahm-i mahremi yoksa, vasiyyet bâtıl olur: Bu görüş Ebû Hanîfe'nindir. İmameyn ise bu görüşe muhaliftirler. Bunun delili daha evvel anlatılmıştı.

'Falanın oğullarını' diye vasiyyet edilip de, o kimse de Beni Temim gibi bir kabilenin babası ise; bu vasiyyet erkekleri, kadınları, fakir ve zenginleri içine alır. Eğer bunlar sayılamazlarsa, vasiyyet bâtıl olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): Bu mes'elede asıl kaide şudur: Lehdarların sayılması mümkün olan her vasiyyet geçerlidir. Vasiyyet edilen mal erkek, kadın ayırımı yapılmaksızın lehdarlara kafa sayısına göre eşit olarak taksim edilir. Zengin ve fakirler de buna dâhildirler. Çünkü hakkın muayyen insanlara sabit kılınması caizdir. Zira malın bunlara teslimi mümkündür. Burada tahsise delalet bulunmadığı için vasiyyet sahih olur. Ama lehdarlar sayılamayacak kadarsa, o zaman üç vecih söz konusu olur:

1- Vasiyyete zenginler dâhil olmazlar: Meselâ; vasiyyet edenin, Temim oğullarının fakir ve düşkünlerine.’ demesi gibi. Bu şekilde edilen vasiyyet sahih olur. Bunlardan bulunabilen kimselere vasiyyet malı verilir.  Zira bu vasiyyet Allah (cc) rızası için edilmiştir. Fakirler de bu malın sarfedileceği kimselerdir.

2- Vasiyyet lâfzının hem zenginler ve hem de fakirler için söylenmiş ve bunlardan birine tahsis edilmemiş olması: Meselâ; 'Temim oğullarına.’ denmesi gibi. Bu şekildeki vasiyyet bâtıldır. Çünkü bu kullar içindir; sayılamayacak kadar çok olduklarından dolayı bu vasiyyet malını bütün Temim oğullarına dağıtmak imkânsızdır. Bunu onların bir kısmına dağıtmak da mümkün değildir. Çünkü onlardan bazısı bu hususda bazılarından öncelikli olamaz. Dolayısıyla bu şekildeki vasiyyet bâtıl olur. Birinci şekilde durum bunun hilafınadır. O vasiyyet Allah (cc) için yapılmıştır ki, O da birdir.

3- Vasiyyet lâfzının zengini ve fakiri kapsaması, lâkin bu lâfzın bazan muhtaç kimseler hakkında da kullanılır olması: Meselâ; 'Beni Temim'in yetimleri ve köleleri.' veya; 'kötürümleri.' veya; 'dulları.' demek  gibi. Bunlar sayılabilecek kadar iseler, bu isim zenginler ile fakirler üzerinde vâki olup, vasiyyet her ikisi için olur. Bunlar muayyen olduklarından dolayı, malı  bunlara teslim etmek mümkündür. Söylenen vasiyyet lâfzı mutlaklığı üzere caiz olur. Bunlar sayılamazlarsa, vasiyyet edilen mal bunların fakirlerine verilir. Çünkü bu lâfız söylendiğinde ekseriyetle bununla ihtiyaç sahipleri kastedilir. Allah (cc) humus âyet-i kerîmesinde yetimlerden  bahs etmiş ve   bununla onların fakirlerini kastetmiştir. Şu halde; 'Temim oğullarının yetimlerine, körlerine, kötürümlerine.'  veya; 'dullarına.’ diye vasiyyet edildiğinde vasiyyet edilen malı bunların muhtaç olanlarına tahsis edip vermek gerekir. Çünkü bunlarda yakınlık ve sevap daha fazladır. Zaten ekseriyetle vasiyyetin maksadı da budur. Bu vasiyyette kadın, erkek eşit pay alırlar. Çünkü alış veriş sebebiyle vâki olan hakedişlerde olduğu gibi, akid sebebiyle vâki olan hak edişlerde de erkekler kadınlardan fazla hak alma hakkına sahip olamazlar.

Bir kimse; 'falan oğullarının fakirlerine.’ diyerek vasiyyette bulunur ve onların atası da efradı sayılamayan bir kabilenin atası ise; bu vasiyyetin kapsamına, mevlâyı müvalâtı, mevlâyı itakası ve antlaşmalıları da girerler. Kendileri için vasiyyette bulunulan kimseler kabile atası olmayan bir kimsenin evlâdı iseler, o zaman bu vasiyyetin kapsamına mevâli ve antlaşmalılar değil, sadece o kimsenin evlâdı girerler. Çünkü benî falan (falanın oğulları) dendiğinde bunlar sayılmayacak kadar çok iseler, bununla nisbet kastedilir ki, bu nisbette mevâli ve antlaşmalılar da mevcuttur. 'Falanın oğulları' dendiğinde bunlar sayılabilecek kadar iseler, bundan kasıt falana mensup olan kimseler olmayıp, o kimsenin evlâdıdır.

Kendisine vasiyyet olunan kişi bir kabilenin değil de bir soyun babası ise, vasiyyet özel olarak erkeklere ait olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): Bu Ebû Hanîfe'ye göredir. O daha önceleri bu vasiyyetin erkeklerle kadınlara âit olduğunu söylerdi ki, bu İmameyn'in de kavilleridir. Zira kadınlarla erkekler karışık olduklarında erkeklere edilen hitap kadınlara da edilmiş olur. Meselâ; Âdem oğulları, Hâşim oğulları, gibi.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; oğul kelimesi ile gerçek mânada erkekler kastedilir. Vasiyyet edenin bu kelime ile kadınları da kastetmesi mecazdır. Kelimenin gerçek mânası ile amel etmek evlâdır. Ebû Hanîfe dedi ki; 'falanın oğullarına.' diye vasiyyet edilmesi halinde eğer; 'falanın' yaşayan oğulları yoksa, vasiyyet edilen mal onun oğullarından gelen torunlarına verilir. Kızlarından gelen torunlarına verilmez. Buna erkeklerle birlikte kadınlar ortak olamazlar. Çünkü bu vasiyyet sadece erkeklere mahsustur. Oysa, Allah (cc) dilerse ileride anlatılacağı gibi veled adının mânası bunun hilafınadır.

Falan oğullarının yetimlerine veya körlerine yahut kötürümlerine veyahut dullarına vasiyyet edilmişse ve onlar sayılabiliyorlarsa; bu vasiyyet fakir olanlarını da, zengin olanlarını da kapsar. Ama sayılamazlarsa, sadece   fakir olanlara âit olur: Bu daha evvel anlatılmıştı. Mekke mücavirlerine edilen vasiyyette de hüküm böyledir. Bu, yetimlere edilen vasiyyet gibidir. [43]



[42] Bakara: 2/180.

[43] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/362-367.




Konu Başlığı: Ynt: Müslümanlar nazarında ailenin temeli
Gönderen: Sevgi. üzerinde 09 Eylül 2020, 14:11:17
Esselâmü Aleyküm. vesileniz ile bir çok bilgiler ediniyoruz Allah sizlerden razı olsun kardeşim


Konu Başlığı: Ynt: Müslümanlar nazarında ailenin temeli
Gönderen: Mehmed. üzerinde 11 Eylül 2020, 11:40:12
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Müslümanlar nazarında ailenin temeli
Gönderen: Züleyha üzerinde 11 Eylül 2020, 19:13:44
Çok faydalı bir paylaşım olmuş emeklerinizi Rabbim makbul eylesin inşallah selam ve dua ile...