๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2011, 14:31:03



Konu Başlığı: Muhâbat meseleleri
Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Mart 2011, 14:31:03
Muhâbat Mes'eleleri:

 

Değerinden çok ucuza satmak azaddan evvel olmuşsa, azad etmeğe takdim olunur. Sonra olursa, azadla müsavi olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): İmameyn dediler ki; 'nasıl olursa olsun; azad etmek evlâ olur.’ Değerinden çok ucuza satmak (muhâbat) şöyle olur: Hasta kimse yüz lira değerindeki bir malı elli liraya satarsa, veya elli lira değerindeki bir malı yüz liraya satın alırsa; satarken malın almadığı yarı değeri, satın alırken de malın değerinin iki katını ödemesi mübahtır. Bu, hastalık halinde edilen hibe gibi olup, vasiyyet sayılır. Bunda dört mes'ele vardır:

1- Muhâbat yaptıktan sonra sahibinin köleyi azad etmesi.

2- Köleyi azad edip sonra muhâbat yapması.

3- Azad edip sonra muhâbat yapması, sonra yine azad etmesi. Bunların  hepsi terekenin üçte birinden çıkarsa, vasiyyet geçerli olur. Bunda söylenecek bir şey yoktur ve ihtilaf da yoktur. Terekenin üçte birinden çıkmazsa, birinci mes'elede muhâbat geçerli olur ve bir şey artarsa, o da kölenin azadlığına devredilir. İmameyn bunun aksini söylemişlerdir. İkinci mes'elede ise muhâbat ile azadlık müşterek olur. İmameyn ise; 'azadlık geçerli   olur. Bir şey artarsa, o da azadlığa devredilir’ dediler. Üçüncü mes'elede terekenin üçte birinin yarısı muhâbata sarfedilir. Çünkü Ebû Hanîfe'ye göre muhâbat birinci azadlığa iştirak eder. Sonra birinci azadlığa isabet eden  kısım birinci ile ikinci azadlık arasında yarı yarıya taksim edilir. Dördüncü mes'elede ise terekenin üçte biri birbirlerine eşit olduklarından dolayı iki muhâbata taksim edilir. Sonra ikinci muhâbata isabet eden kısım kendisinden evvel yapıldığı için, azadlık ile ikinci muhâbat arasında taksim edilir.

İmameyn dediler ki; 'azadlık her hâl-ü kârda önceliklidir.' Onların bu görüşlerinin gerekçesi şudur: Azadlık feshe uğramaz, ama muhâbat feshe uğrayabilir. Dolayısıyla azadlık önceliklidir. Söylenişte öncelikli olmak, sübut bakımından öncelikli olmayı gerektirmediği için söylenişe itibar edilmez. İbn. Ömer (ra) den gelen bir rivayette anlatıldığına göre; vasiyyetin maddeleri arasında bir azad etme tavsiyesi varsa, evvelâ bu köle veya cariye azad edilerek işe başlanır.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; muhâbat daha kuvvetlidir. Çünkü bu bedelleşme (muâvaza) akdi zımnında sabit olur. Dolayısıyla bu sûreten değil de, manen teberrü olmaktadır. Azad etmekse; hem sûreten hem de manen teberrü olmaktadır. Bedelleşme (muâvaza) akidleri teberrûdan daha kuvvetlidir. Önce muhâbat olduğunda ki o azadlıktan daha kuvvetlidir ondan daha zayıf olan azadlık pay almada onunla çekişmez. Çünkü muhâbat ondan evvel yapılmıştır ve ondan daha kuvvetlidir.

Şu da var ki; azad etme daha evvel yapılmışsa, o nakzedilmeyi kabul etmediğinden dolayı muhâbatla muâraza eder. Bu sebeple de birbirlerine müsavi olurlar ve terekenin üçte birine ortak olurlar. Züfer dedi ki; Vasiyyet eden bunlardan hangisini daha evvel yapmışsa, öncelik onun olur. Çünkü onun evel yapılması vasiyyet edenin ona daha fazla ehemmiyet verdiğine delalet eder ve onun asıl maksadı da onun gerçekleşmesidir ve maksadına uyulur.' Bunun cevabı daha evvel geçmişti.

Bir kimse ölüp geride bir köle bırakır ve bu köle efendisinin mirasçısı olan çocuğuna; 'baban beni azad etmişti’ der de, bir başkası o çocuğa; 'babandan bin dirhem alacağım var’ der ve çocuk da her ikisine; 'doğru söylüyorsunuz' derse; bu köle kendi kıymeti kadar parayı temin edinceye kadar kazanç sahasına atılıp çalışır. İmameyn dediler ki; 'o köle çalışmaksızın azad olur. Çünkü azadlık ve borç mirasçının tek sözle doğrulaması sebebiyle sahih olarak birlikte ortaya çıkmışlardır. Sahih olarak ortaya çıkan azadlık azad edenin borcu bulunsa da kölenin çalışmasını gerektirmez.'

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; borç azadlıktan daha kuvvetlidir. Çünkü borç, terekenin tamamında müteberdir. Bir kimsenin hasta iken kölesini azad ettiğini ikrar etmesi, malının üçte birinde müteber olur. Bu  durumda azadlığın iptali uygun olur. Ancak vukuundan sonra iptal edilemeyeceği için biz kölenin çalışmasının gerekli olduğunu söyleyerek, azadlığı manen iptal ettik. [30]

 

Allah (cc) a Âit Hakların Yerine Getirilmesinde Öncelik:

Allah (cc) a âit hakların ödenmesi vasiyyet edilince; evvelâ farz olan yerine getirilir: Bunlar nafilelerden daha mühimdirler. Zira farzlar insanı mes'uliyetten kurtarırlar. Nafileler ise, ona daha fazla sevap kazandırırlar. Öyle ise farzlar daha önde gelirler. Açıkça anlaşılıyor ki; vasiyyet eden mühim ve öncelikli olanların yerine getirilmesini kastetmiştir. Bu haklar hepsi de farz olup derece bakımından birbirlerine eşit olurlar ve terekenin üçte biri de bunların tamamının ödenmesine yetmezse, vasiyyet edenin öncelik verdiği hususlar öncelikle yerine getirilir: Açıkça anlaşıldığına göre vasiyyet eden vasiyyetine daha mühim olan hususlarla başlamıştır. Bir görüşe göre denildi ki; evvelâ hacc vazifesi ifa edilir, sonra da zekâtı verilir. Çünkü hacc hem mal hem de beden ile ifa edilir.

Başka bir görüşe göre denildi ki; evvelâ zekâtı ödenir, sonra da haccı edâ edilir. Zekâta kul hakkı taallûk ettiğinden, öncelik ona verilir. Bu ikisinden sonra keffaretleri ödenir. Çünkü hacc ve zakât farziyet ve yapılmamaları halinde terettüp edecek olan cezaları bakımından keffaretlerden daha kuvvetlidirler. Keffaretlerden sonra fitır sadakası ödenir. Zira keffaretlerin vâcibliği Kur'an ile, fitır sadakasının vâcibliği ise, sünnet ile bilinmektedir. Daha sonra kurbanı kesilir. Zira fitır sadakasının vâcibliğinde icmâ, kurbanın vâcibliğinde ise, ihtilaf vardır.

Vâcib olmayanlarda vasiyyet edenin önce söylediği önce yerine getirilir. Bunun gerekçesi daha evvel anlatılmıştı. [31]




[30] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/349-351.

[31] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/351.