๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2011, 16:27:38



Konu Başlığı: Mecûsînin mirasçı olması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2011, 16:27:38
MECÛSÎNİN MİRASÇI OLMASI



Mecûsî bâtıl nikâhlar yüzünden mirasçı olamaz: Bâtıl olduğu için, bu nikâhlar miras sebebi olamaz. Ancak mecûsî akrabalık vasıtasıyla mirasçı olabilir. Çünkü akrabalık sabit bir bağdır. Meselâ; mecûsî bir erkek ölüp de, geride anasını ve kız kardeşini bırakır ve bunlar aynı zamanda onun karısı ise, bunlar karısı sıfatıyla değil de, anası ve kız kardeşi olarak ona mirasçı olurlar. Mecüsîde iki akrabalık toplandığı zaman eğer bu akrabalıklar iki şahsa dağıldığında o iki şahıs bu iki akrabalık sebebiyle vâris oluyorlarsa, mecûsî de kendisinde toplanan iki akrabalık sebebiyle mirasçı olur: Bu sahabîlerin büyük çoğunluğunun görüşüdür. Zeyd b. Sabit (ra) dedi ki; 'bu iki akrabalık cihetinden en sabit olanı sebebiyle mirasçı olur.' İmam Mâlik ve İmam Şâfıî de böyle demişlerdir. Sahih olan sahabîlerin büyük çoğunluğunun görüşüdür. Çünkü iki akrabalık cihetinden her biri yalnız başına bir şahısta bulunduğunda bu onun mirası haketmesi için uygun bir illet olur.

Bir kimsede iki istihkak sebebi bulunduğunda iki cihetten miras payı alması caiz olur. Meselâ; bir kadın ölüp geride iki amcaoğlu bırakır ve bu amca oğullarından biri aynı zamanda onun ana bir erkek kardeşi yahut kocası ise, bu amcaoğlu onun mirasından iki pay alır. Bu daha evvel anlatılmıştı. Bu hüküm ölünün ana-baba bir kız kardeşi hakkında geçerli değildir. Çünkü o hem analık ve hem de babalık cihetinden gelen akrabalık sebebiyle mirasçı olamaz. Zira Şeriat kıyasen değil de, nass yoluyla bu ikisini tek bir akrabalık olarak kabul etmiştir.

Meselâ; mecûsî bir erkek kendi kızı ile evlenir ve bu evlilikten bir kız çocuğu doğar, sonra da o erkek ölürse; geride iki kız evlat bırakmış olur. Malının üçte ikisi bu iki kızına, kalanı ise asabelerine verilir. Birinci kızının ona olan karılık vasfı nazar-ı itibara alınmaz. O erkeğin ardından aynı zamanda karısı da olan ilk kızı da ölürse; o kızı geride bir kız evlat bırakmış olur ki, bu aynı zamanda onun kız kardeşidir. Ve malının yarısını kızı olarak, diğer yarısını da kız kardeşliğinden doğan asabeliği sebebiyle olmak üzere, tamamını alır. Zeyd b. Sabit (ra) e göre kızı olarak malının sadece yarısını alır. O mecûsî erkeğin ölümünün ardından kendi kızından doğmuş olan kızı ölürse, bu kız geride aynı zamanda baba bir kız kardeşi olan annesini bırakırsa; malının üçte biri annelik sıfatıyla, yarısı kız kardeş sıfatıyla, kalanı da asabe sıfatıyla ona verilir. Zeyd b. Sabit (ra) e göre malının sadece üçte biri ana sıfatıyla ona verilir. Başka bir şey verilmez. Çünkü kız kardeşliğe göre analık daha sabit bir akrabalıktır. Çünkü ana hiç bir halde mirastan hacbedilemez. Ama bunlar bizim kadıya müracaatta bulunurlarsa; müslümanlara yapılan taksimat gibi bir taksimat onlar için de yapılır. Zira Allah (cc) Rasûlullah (sas) a hitaben şöyle buyurmuştur:

“Sana gelirlerse, aralarında hüküm ver.” [63] Bu Hz.Ömer, Hz. Ali, İbn. Mes'ûd ve İbn Abbâs (r. anhum) tan rivayet edilen bir görüştür. Bu aynı zamanda Zeyd b. Sabit (ra) den gelen rivayetlerdendir. [64]



[63] Mâide: 5/42.

[64] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/439-440.