๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 26 Mart 2011, 19:24:44



Konu Başlığı: Kuma getirmemek üzere mehirde anlaşma
Gönderen: Sümeyye üzerinde 26 Mart 2011, 19:24:44
Kuma Getirmemek Üzere Mehirde Anlaşma:




Bir erkek, başka bir kadınla evlenmemek üzere, bin lira karşılığında bir kadınla nikâhlansa, bu şarta sadakat gösterildiğinde kadın bin lira mehir alır: Çünkü bu para mehir olmaya elverişlidir. İkisi bunun üzerinde anlaşmışlardır. Eğer şarta uyulmaz da erkek başka bir kadınla da evlenirse, kadın mehr-i misil alır: Çünkü kadın, üzerine kuma getirilmemesi gibi bir menfaatin temini ile birlikde mehir olarak bin liraya razı olmuştur. Bu menfaati temin edilmezse, mehr-i misili tamamlanarak kadına verilmelidir. Çünkü yalın olarak mehir diye sadece o bin liraya razı olmamıştı. Dolayısıyla mehir tayin edilmemiş gibi olur.

Bir erkek bin ve bir de hoşuna gidecek bir ihsanda bulunma karşılığında bir kadınla evlenirse, kadına bin liradan eksik olmamak üzere mehr-i misil verilir. Çünkü kadın bin liraya razı olmuştur. Erkek cinsî münasebetten evvel boşarsa, ona beş yüz lira vermesi gerekir. Çünkü bu müt'adan fazladır.

Bir erkek kadının bulunduğu yerde ikamet ederse bin lira, başka yere götürülürse iki bin lira mehir vereceğini söylerse, ikameti halinde kadın bin lira alır. Başka yere götürülürse, mehr-i misil alır

(Ebû Yûsuf, İmam Muhamtned, İmam Züfer): Bu da bin liradan az, iki bin liradan fazla olamaz. İmameyn iki şartın da caiz olduğunu söylemişlerdir. İmam Züfer'e göre her iki şart da fasiddir ve bu kadın her iki takdirde de mehr-i misili hakeder. Şu halde birincinin üzerine başka bir kadınla evlenmezse; birinci kadına bin lira, başka bir kadınla evlenirse, birinci kadına iki bin lira mehir vermesi gerekir.

İmam Züfer'in bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; iki şıktan her birinin meydana gelme ihtimali vardır. Şu halde mehir belirsiz olmaktadır.

İmameyn'in gerekçeleri ise, şudur: Bu şıklardan her birinde sahih bir maksat vardır ve her birinde de belli bir bedel tayin edilmiştir. Bu Fars dikişi, Rum dikişi gibi belli olmuştur.

Ebû Hanîfe'ye göre ise; ileri sürülen iki şart sahihtir. Bunun gerektirdiği, tayin edilen mehirdir. İkinci şart ise, birincinin gerektirdiği şeyi reddetmektir. Belirleyip tayin etmek sahih olunca, gereğinin reddedilmesi caiz olmaz. Dolayısıyla ikinci şart bâtıl olur.

Bir erkek; eğer çirkinse bin lira, güzelse iki bin lira karşılığında bir kadınla evlenirse, her iki şart da sahih olur. Bu mes'eîe ile evvelki mes'ele arasındaki fark şudur: Bu sonuncu mes'elede her hangi bir risk yoktur. Çünkü kadın tek sıfat üzerinedir (yani ya güzeldir, ya da çirkindir). Ancak koca onun hangi sıfat üzere olduğunu bilmemektedir. Birinci mes'elede ise, ikinci belirlemede risk vardır. Çünkü kocanın ileri sürdüğü birinci şarta riâyet edip etmeyeceği bilinmemektedir.

Şu veya bu köle karşılığında bir kadınla evlenirse; o kölelerden hangisinin kıymeti mehr-i misile daha yakınsa, kadın onu almayı hakeder. Ama mehr-i misili ikisinin arasında ise, o zaman kadın mehr-i misil almayı hakeder: İmameyn dediler ki; 'her hal ü kârda kadın değeri düğük olan köleyi hakeder. Kocası gerdeğe girmeden evvel boşarsa, kadın değeri düşük kölenin yan değerini alır. Bu hususda icmâ edilmiştir.'

İmameyn'in bu mes'eledeki görüşlerinin gerekçesi şudur; düşük değerli köle kesinlikle mehir olarak tayin edilmiştir. Çünkü onun değeri daha azdır. Mehir belirtilmiş olunca, mehr-i misile yönelinmez.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; aslolan mehr-i misildir. Ancak mehr-i müsemma sahih olduğu zaman mehr-i misil terk olunur. 'Şu veya bu köle karşılığında1 sözündeki Veya1 kelimesi cümleye konulduğu zaman, mehr-i müsemma belirsiz ve fasid olur. Ancak mehr-i misil yüksek değerdeki kölenin değerinden fazla ise, kadın indirime razı olmuştur. Mehr-i misil yüksek değerdeki kölenin değerinden az ise, erkek fazla mehir vermeye razı olmuştur. Mehr-i müsemma belirsiz olunca, gerdek öncesi boşama sebebiyle kadına müt'a vermek gerekir. Ancak düşük değerli kölenin yan değeri normalden fazla olur. Koca itiraf ettiği için, bunu vermesi gerekir.

Mehir olarak hayvan verilecek olsa, ve at olduğu söylenerek nev'i de kararlaştmlsa, caiz olur. Eğer bu atın ne vasıfda olacağı bildirilmezse, vasat olanı verilir. Erkek isterse kadına hayvanın kendisini verir, isterse kıymetini verir. Elbise de hayvan gibidir. Şu kadar var ki, elbisenin vasfı belirtilmişse, teslimi gerekir. Erkeğin zimmetinde borç olmak üzere kararlaştırılan her şey de böyledir: Bunda asıl kaide şudur; cinsi, nev'i ve sıfatı belirsiz bir mehir tayin etmek sahih olmaz. Çünkü bu taraflar arasında anlaşmazlığa yol açar. Ama vasıf belirsizliği gibi az bir belirsizlikle mehir tayin etmek sahih olur. Zira nikâh bir çeşit belirsizliği taşır. Nikâh, kolaylaştırma ve tolerans esası üzerine bina edilir.

Berlirsiz olmakla birlikde mehr-i misil karşılığında bir kadınla evlenmenin caiz olduğu bilinmektedir. Çünkü bu taraflar arasında anlaşmazlığa yol açmamaktadır. Mehrin vasfmdaki belirsizlik de böyledir. Ama alış verişde hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü alış veriş tarafların birbirlerini sıkıştırıp, daha fazla kazanç sağlama çabasına girmeleri esasına dayanmaktadır. [80]



[80] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/69-71.