๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 14 Mart 2011, 15:04:40



Konu Başlığı: Kölenin cinayeti
Gönderen: Sümeyye üzerinde 14 Mart 2011, 15:04:40
KÖLENİN CİNAYETİ



Köle hatâen bir cinayet işlerse, efendisi ya kölesini maktülün velisine verir ve o da köleye mâlik olur, yahut da diyetini ödeyip köleyi kurtarır: Bu cinayet hür bir kimseye veya köleye karşı işlenmişse; öldürme veya yaralama şeklinde olsa, diyeti az veya çok olsa, hüküm aynıdır. Zira İbn Abbâs (ra) ın şöyle dediği rivayet edilmiştir; 'köle cinayet işlediği zaman efendisi muhayyerdir; dilerse köleyi (maktülün velisine) verir, dilerse maktülün diyetini öder.’

Bu hususda Hz. Ömer (ra) de şöyle der; 'köleler insanların mallarıdır. Kölelerin işledikleri cinayetler kendi nefislerini alâkadar eder (yani maktülün velilerine kendileri teslim edilir).' Hz. Ali (ra) nin de bunun gibi söylediği rivayet edilmiştir.

İşlediği cinayetin bedeli kölenin kendi bedeninden alınabildiğine göre, tıpkı kasten işlenen cinayette olduğu gibi cinayeti kendi bedenine taallûk eder. Bedenine taallûk ettiğine göre, bir cinayet işlediğinde efendisi onu maktülün velisine teslim ederse, kasten işlenen cinayette olduğu gibi, artık efendisinden her hangi bir talepte bulunulamaz. Cinayetin tazmini o köleye mâlik oluşundan dolayı kendisinden talep edilmişti. Köle üzerinde hakkı kalmayınca; artık kendisinden talepte bulunulamaz. Tıpkı mirasçının terekeyi alacaklılara bırakması misalinde olduğu gibi. Efendi diyet ödemeyi tercih ederse, maktülün velisi diyet alma hakkına sahip olur. Alınca da başka hakkı kalmaz. Ancak vâcib-i aslî, kölenin, maktülün velisine verilmesidir. Köle ölüp de bu hakkın mahalli ortadan kalkınca, cinayetin gereği sakıt olur. Ancak zekâtta olduğu gibi, malların değeri ödenebileceği gibi, efendi diyet ödeyerek kölesini kurtarabilir. Efendi diyet ödemeyi tercih ettikten sonra köle ölürse, efendi diyet ödemekle mükellef olur. Zira diyet ödemeyi tercih etmekle, maktülün velisinin hakkı kölenin bedeninden efendinin zimmetine intikal eder. Diğer borçlarda olduğu gibi, kölenin ölümüyle bu diyet düşmez. Kölenin cinayeti bedenine taallûk bakımından borcu gibi değildir. Zira hür kimsenin hatâen işlediği cinayetin bedeli, kendisinden başkalarından, yani âkilesinden talep edilir. Ama borçlarını başkalarının ödemesi talep edilmez.

Aynı şekilde kölenin hatâen işlediği cinayetin bedeli kendisinden başkasından, yani efendisinden talep edilir. Ama borçları kendi şahsına taallûk eder ve bu borçları kendisinden başkasının ödemesi talep edilemez. Ancak maktülün velisi köleyi alınca, ona mâlik olur. Çünkü o cinayetin bedelidir. Veli diğer bedelli akidlerde olduğu gibi, ona mâlik olur.

İkinci ve üçüncü cinayetini işlemesinde de durum aynıdır: Bunun mânası şudur; birinci cinayetin bedeli verildikten sonra ikinci bir cinayet işlediğinde, efendisi ilk cinayette olduğu gibi muhayyer olur. Çünkü diyeti ödenince, ilk cinayetin cezasından kurtulur ve ilk cinayeti işlememiş gibi olur. Dolayısıyla ikincisi ilk gibi olur. Üçüncü, dördüncü ve diğer cinayetleri de böyledir.

Köle iki cinayet işlerse, efendi dilerse kölesini her iki maktülün velilerine verir ve onlar da cinayetin diyetinden her ikisine düşen miktarda onu paylaşırlar. Yahut efendi ikisine diyetini ödeyerek kölesini kurtarır. Köle bir topluluğa karşı cinayet işlerse; hüküm yine böyle olup, efendi ya kölesini onlara verir ve onlar da hisseleri nisbetinde onu paylaşırlar; ya da hepsinin diyetini ödeyerek kölesini kurtarır. Çünkü cinayetin onun bedenine taallûk etmesi, borçlarda olduğu gibi, bedeninin misline taallûk etmesine mâni olmaz. Zira efendinin hakkı, cinayetin kölenin bedenine taallûk etmesine mâni değildir. Maktülün velisinin hakkı bu cinayetin kölenin bedenine taallûk etmesine evleviyetle mâni olmaz.

Efendi kölesini, işlediği cinayeti öğrenmeden evvel azad etmişse; kıymetinden ve diyetten hangisi daha az ise, onu tazmin eder. Haberi aldıktan sonra azad etmişse, diyetin tamamını tazmin eder: Çünkü efendinin hakkı bu ikisinden birindedir. Birinci muhayyerliği bakidir. Kölenin kıymetinden ve diyetten hangisi daha az ise, onu ödemeyi tercih eder. İkinci mes'elede ise, kölenin cinayet işlediğini öğrendikten sonra diyet ödemeyi tercih etmiş olur. Azad etmiş olduğu için, artık onu kendisinden kaynaklanan bir sebepten dolayı maktülün velisine vermesi mümkün değildir ve dolaylı olarak diyet ödemeyi tercih etmiş olur. Köleyi satmak, hibe etmek, müdebber kılmak ve ümm-ü veled kılmak da azad sayılır. Zira bütün bunlar onu maktülün velisine teslim etmeye mânidirler. Efendinin onu mağdura satması da böyle olup, bu durumda efendi diyet ödemeyi tercih etmiş olur. Onu mağdura hibe etmesi ise, böyle değildir: Çünkü hak sahibi onu bedelsiz almıştır. Bu mâni hibede vardır ama, satmada yoktur.

Müdebber ve ümm-ü veledin işlediği cinayetler için kıymetlerin ve diyetlerin hangisi az ise, onu tazmin eder: Zira Ebû Ubeyde b. Cerrah (ra) Şam valisi iken cinayet işleyen müdebberin kıymet ve diyeti hususunda efendisinin ödeme yapmasına, hiç bir itirazla karşılaşmaksızın, bir grup sahabenin huzurunda hükmettiği rivayet edilmiştir. Çünkü efendi onu müdebber veya ümm-ü veled kılmakla cinayette diyet ödemeksizin, onu cinayetin velisine teslime mâni olmaktadır. Bu efendisinin cinayetten bî-haber olarak onu müdebber kılması gibidir. Ancak bu takdirde efendinin, kölenin kıymetinden ve diyetten hangisi az ise, onu vermesi gerekir. Diyet daha az ise, cinayet velisinin diyetten başka bir şey isteme hakkı yoktur. Kölenin kıymeti diyetten daha az ise, müdebber kılmakla ancak kölenin rekabesi telef edilmiş olur.

Efendi mahkeme kararı ile kıymetini ödediği halde, köle dönüp bir daha cinayet işlerse, efendi üzerine hiç bir şey gerekmez. Ancak ikinci cinayetin velisi birinciye, aldığı şeyde ortak olur: Birden fazla da olsa, müdebberin işlediği cinayetler sadece bir kıymet ödenmesini gerektirir. Çünkü efendi onu müdebber kılmakla cinayetin velisine, bir kölenin verilmesine mâni olmuş olmaktadır. Mâni olduğu için de tazminat ödemekle mükellef olur. Köleyi cinayet işlediğini haber aldıktan sonra müdebber kılması gibi olur. Kaldı ki, kıymetinin ödenmesi, kölenin kendisini vermesi gibidir. Kölenin verilmesi tekerrür etmeyeceğine göre, kıymetinin verilmesi de tekerrür etmez. Evvelce de açıkladığımız gibi cinayetlerin velileri kölenin kıymetini hisseleri nisbetinde paylaşırlar.

Efendi kıymetini mahkeme kararı olmadan vermişse, ikinci cinayetin velisi dilerse ortak olur, dilerse efendiden hakkını ister (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed) Bu durumda o da birinciye rücû eder: İmameyn dediler ki; 'efendinin bir şey vermesi gerekmez.' Çünkü efendi kölenin kıymetini ödediğinde, kölenin ikinci cinayeti mevcud değildi. O, hakkı sahibine vermiştir ve  mahkeme kararı gereği ödemede bulunmuş gibidir.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; cinayetlerin tazminatı efendinin kendisi sebebiyle mâni olduğu müdebber kılmaya dayanır. Efendi onu cinayet işlemesinden sonra müdebber kılmış gibi olur. Bu sebeple de cinayet velilerinin hakları kölenin kıymetine taallûk eder. Efendi mahkeme kararıyla bu kıymeti ödediğinde kendi tercih ve ihtiyarı olmaksızın bu kıymet onun elinden çıkmış olmaktadır. Dolayısıyla onu tazmin etmesi gerekmez. Mahkeme kararı olmaksızın onu öderse, birinciye ikincinin hakkının taallûk ettiği şeyi teslim etmiş olur. İkinci cinayetin velisi, efendi ikisinden hangisini dilerse, onu tazmin etme hakkına sahip olur. Çünkü o, kıymeti haketmeyene vermekle suç işlemiştir.

Birinci cinayetin velisi de suçludur: Çünkü o hakkını zulmen almıştır. Tıpkı bir vasinin terekeyi ölüden alacaklı olanlara bırakması ve sonra da başka bir alacaklının ortaya çıkması gibi. Vasi eğer terekeyi mahkeme kararı ile alacaklılara bırakmışsa, sonradan ortaya çıkan alacaklı diğer alacaklılara terekede ortak olur. Ama vasi terekeyi mahkeme kararı olmadan alacaklılara bırakmışsa; sonradan ortaya çıkan alacaklı dilerse vasiye rücû eder, dilerse terekede diğer alacaklılara ortak olur.

İkinci cinayetin velisi kölenin efendisine gelirse, o da birinci cinayetin velisine rücû eder. Çünkü ona hakkı olmayan bir şeyi vermiştir. İkincisi birinciye ortak olursa, birinci artık her hangi bir kimseye rücü etmez. Çünkü hâsıl olanı onun tazmin etmesi gerekir.

Kölenin cinayet işlediği gündeki kıymeti, cinayet velilerinden her biri için esas alınır. Müdebber kılınması nazar-ı itibara alınmaz, Çünkü efendi geçmişteki müdebber kılma ile köleyi hal-i hazırda teslime mâni olmaktadır. Böyle olunca da köle cinayet işledikten sonra efendisi onu müdebber kılmış gibi olmaktadır. Dolayısıyla cinayet işlediği gündeki kıymeti esas alınır. Meselâ; bir köle hatâen bir adamı öldürür; öldürdüğü zamanki kıymeti bin dirhem iken, daha sonra kıymeti beş yüz dirhem daha artar, bunun ardından bir adam daha öldürürse;  ikinci cinayetin velisi kölenin efendisinden, kıymet artışı olan beş yüz dirhemi alır ve bu para onun cinayetinin diyetine mahsup edilir. Bin dirhem otuz dokuza bölünür. Çünkü birinci cinayetten sonraki kıymet artışında birinci cinayetin velisinin hakkı yoktur. Zira birinci cinayetin velisinin hakkı efendinin zimmetine taallûk ettikten sonra, bu kıymet artışı olmuştur. Dolayısıyla ikinci cinayetin velisi yalnız başına bu fazlalığa sahip olur. Onun için diyetten dokuz bin beşyüz dirhem, birinci cinayetin velisi için ise, tam diyet; yani bin dirhem kalır. Bu paradan her beş yüz dirhemi, ikisine şöyle paylaştırmak gerekir; birinciye yirmi, ikinciye ondokuz hisse verilir. Bin dirhem de böylece taksim edilir.

Müdebber köle hatâen cinayet işledikten hemen sonra ölürse; efendisinin cinayet velisine onun kıymetini ödeme hükmü ortadan kalkmaz. Çünkü kölenin cinayeti işlemesinin hemen ardı sıra onun kıymetini cinayet velisine ödeme mükellefiyeti efendisinin zimmetinde vâcib olur. Kölenin bedeninin hayatta kalması veya ölmesi bu bakımdan aynıdır. Cinayetten sonra gözlerini kaybetmesi de böyle olup, açıkladığımız sebepden dolayı kıymetinden bir eksiltme yapmaz.

Bir kaç cinayet işlemiş olan müdebber köleyi efendisi azad ederse; efendisinin bir kıymet ödemesi lâzımgelir. Çünkü tazminat vermesi; onu müdebber kılıp cinayet velisine vermeye mâni olması sebebiyle vâcib olmuştur. Bundan sonra azad edilip edilmemesi farketmez.

Müdebber köle hatâen cinayet işlediğini ikrar ederse; ikrarı geçerli olmaz ve azad edilmiş olsa da, olmasa da; kendisine bir şey lâzımgelmez. Onun hatâen cinayet işlemesi, efendisini tazminat ödemekle mükellef kılar. Efendisinin aleyhinde ikrarda bulunması ise, hükümsüzdür.

Köleyi hatâen öldüren onun kıymetini öder. Bu kıymet on bin dirhemi aşmayıp (Ebû Yûsuf), bu miktardan on dirhem az olur. Cariyenin en yüksek kıymeti ise, beş bin dirhemden on dirhem az ödenebilir. Kölenin kıymeti bundan daha az olunca; kıymeti ne ise o ödenir: Ebû Yûsuf dedi ki; 'ne miktara varırsa varsın, kölenin kıymeti ödenir. Bir kimse iki bin dirhem değerinde bir köleyi gasbeder de, bu köle onun yanında iken ölürse;  kıymetini ödemesi gerekir. Bu hususda icmâ vardır.’

Ebû Yûsuf’un bu görüşünün gerekçesi şudur: Bu, mala karşı işlenen bir cinayettir. Hayvanlarda olduğu gibi, bir meblağ takdir edilmeksizin kölenin kıymetinin ödenmesi gerekir. Hz. Ali (ra) ile İbn. Ömer (ra) in de bu görüşte oldukları rivayet edilmiştir. Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed'in delilleri ise, şu âyet-i kerîmedir;

“Ölenin ehline belli bir diyet vardır.” [29] Bu âyet-i kerîmenin hükmü mutlaktır.

Diyet, öldürülen kimsenin karşılığı olarak ödenmesi gereken şeydir. Bu insana karşı işlenen bir cinayet olduğundan dolayı; hür kimsede olduğu gibi, bu on bin dirhemden fazla olamaz. Ayrıca kölede mevcud olan mânalar hürde de mevcuttur. Hürlük mânasının fazlalığında diyetten fazlasını ödemek gerekmediğine göre, noksanlığı ile birlikte köle için daha fazlasının ödenmesi haydi haydi gerekmez. Çünkü kölede insanlık mânası da vardır. Hatta o mükellef olmuştur. Onda mallık mânası da vardır. Bir kimseyi hem insan hem de mal olarak tasavvur etmek mümkün olmadığından, insanlık mânası daha üstündür ve bu mâna onda muteber olur. Bundan daha düşük bir mâna olan mallık mânası sakıt olur. Hayvanlarda ise, hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü hayvan sırf maldır. Gaspda da hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü gasp hâdisesi mal üzerinde vâki olur. Şu halde köleye karşı işlenen cinayette ödenen şey, mal karşılığında ödenen şey demektir. İbn. Mes'ûd (ra) dan da, Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed'in görüşleri gibi bir görüş rivayet edilmiştir.

Kıymeti az olan köleye gelince; onun için ödenen de yine insanlığına karşılık olarak ödenir. Ancak bu hususda bir nass bulunmadığından, biz bunu kendi görüşümüz olarak kıymeti ile takdir ettik. Çünkü bu daha âdilânedir. Kıymeti çok olan köle hakkında ise, nass vardır. Hür bir kimsenin diyetinin on bin dirhem olduğu nass ile bildirilmiştir. Ancak biz kölenin diyetini bundan biraz daha az olarak belirledik. Hür insanın şerefini izhar etmek ve onun yanında kölenin mertebesini düşük tutmak için, böylece belirledik.

On bin dirhem olarak takdir etmek İbn Abbâs (ra) dan nakledilmiştir. Çünkü bu Şeriat nazarında ehemmiyeti bulunan en az bir maldır. Kadının tenasül âletinin kullanılması ve el kesmenin mübahlığı ancak bu miktardaki malla olur. Kıymeti az veya çok olan cariye için de bu ihtilâf ve gerekçeler geçerlidir.

Hür için takdir olunan diyet miktarı nisbetinde kölenin de organları için kıymetine göre diyet takdir olunur: El için 4955 dirhem verilir. Eğer kıymeti çok olan bir köle ise, bu kadar verilir. Çünkü bu köle öldürüldüğünde 9990 dirhem verilir. El, bir insanın yarısıdır. Şu halde el için, insanın tamamı için verilenin yarısı verilir. Diğer organlar da buna kıyaslanmalıdır. [30]


[29] Nisa: 4/92.

[30] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/298-304.





Konu Başlığı: Ynt: Kölenin cinayeti
Gönderen: Züleyha üzerinde 03 Mart 2020, 11:30:02
Allah razi olsun hocam selâm ve dua ile


Konu Başlığı: Ynt: Kölenin cinayeti
Gönderen: Sevgi. üzerinde 22 Mart 2020, 04:35:12
Esselâmü Aleyküm. Rabbim bilgiler için razı olsun kardeşim. Vesileniz ile bir çok bilgiler ediniyoruz


Konu Başlığı: Ynt: Kölenin cinayeti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 06 Nisan 2020, 16:48:22
Ve Aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun