๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 15 Mart 2011, 13:28:53



Konu Başlığı: Kısas gereği öldürülecek ve öldürülmeyecek olanlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 15 Mart 2011, 13:28:53
KISAS GEREĞİ ÖLDÜRÜLECEK VE ÖLDÜRÜL­MEYECEK KİMSELER



Hür veya köle olan bir kimse karşılığında hür bir katil ödürülür: Hür katilin hür maktül karşılığında öldürülmesi hususunda ihtilâf yoktur. Zira Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

“Hürre karşılık hür.” [30] Hür katilin köle maktül karşılığında öldürülmesine gelince; bu hususda Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

“Cana karşı can.” [31] Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

“Müslümanların kanları birbirlerine denktir.” [32] Çünkü can dokunulmazlığı bakımından müslümanlar birbirlerine eşittirler. Bu denklikten ötürü hür katile, öldürdüğü müslüman köle karşılığında kısas tatbik etmek gerekir.

“Hürre karşılık hür.” [33] âyet-i kerîmesi hür katili öldürdüğü köle karşılığında öldürmenin caiz olmadığına delalet etmez. Bu âyet-i kerîmede 'özellikle' mânası vurgulanmaktadır. Yoksa, 'bu başka mânaya gelmez’ demek değildir. Bilinmez mi ki; köle katil hür maktul karşılığında, erkek kadın karşılığında, kadın da erkek karşılığında, kısasen öldürülür. Bunda bir delil yoktur. Biz de bununla;

“Cana karşı can.” [34] âyet-i kerîmesiyle ve mezkûr hadîs-i şerifle amel ediyoruz ki; böyle yapmamız sadece; “Hürre karşılık hür.” [35] âyet-i kerîmesiyle amel etmemizden daha iyidir.

Öldürülen kadın karşılığında erkek katil öldürülür. Öldürülen büyüğe karşılık küçük öldürülür: Çünkü bununla alâkalı nasslar  mutlaktırlar. Zımmîye karşılık müslüman katil öldürülür (Şâfıî): Câbir (ra) in şöyle dediği rivayet edilir; Rasûlullah (sas) bir zımmîyi öldüren müslüman  bir katile kısas tatbik etti ve şöyle buyurdu;

“Ben taahhüdüne sâdık kalmaya en lâyık kimseyim.” [36] Zımmîye karşılık müslüman öldürülür. Çünkü müebbed dokunulmazlık bakımından ikisi de eşit mevkidedir. Şayet böyle bir durumda kısas tatbik edilmezse, artık gayrimüslimler zımmîlik akdi yapmaz olurlar ki, bunda da gizlenemeyecek fesat ve zarar vardır.

“Müslüman kimse kâfir karşılığında öldürülmez.” [37] hadîs-i şerîfîndeki kâfirden kasıt; harbî olan gayrimüslimlerdir. Çünkü kâfir kelimesi mutlak olarak söylendiğinde âdete ve örfe göre bundan harbîler anlaşılır ki, iki hadîs-i şerîf arasında da mutabakat sağlanmış olsun. Fakat aralarında eşitlik olmadığı için, müste'mene karşı müslüman ve zımmî öldürülmez: Çünkü onun canı müebbeden dokunulmaz değildir. Harbî oluşu, kanının mübahlığını gerektirir. Çünkü memleketine geri dönüp müslümanlarla harbetmek azim ve kararındadır.

Ebû Yûsuf’dan rivayet edilen görüşe göre; İslâm ülkesine girişte aldığı emannâme nazar-ı itibara alındığı için, müste'men de zımmî gibi kabul edilir. Dolayısıyla onu öldüren müslüman veya zımmîye kısas tatbik edilir. Bunun cevabı daha evvel geçmişti.

Müste'men, müste'men karşılığında öldürülür: Çünkü birbirlerine eşittirler. Öldürülmez diyenler de vardır. Bu istihsan gereğidir. Çünkü onun öldürülmesini mübah kılan gerekçe vardır.

Sağlam vücutlu katil, müzmin hasta, âmâ, deli, organları eksik bir maktul karşılığında öldürülür: Buna dâir genel ölçüler daha evvel verilmişti. Ölüm dışında organ ve vasıflar arasındaki farklılıkları nazar-ı itibara alırsak; kısas tatbik etmek imkansızlaşır ki, bu da insanların birbirlerini öldürüp yok etmelerine yol açar.

Oğluna karşılık baba öldürülmez. Kölesine, oğlunun kölesine ve mükâtebine karşılık efendi öldürülmez: Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:   

“Oğlunu öldürmesi sebebiyle babaya, kölesini öldürme sebebiyle de efendiye kısas tatbik edilmez.” [38] Çünkü bir

insanın kendi nefsi için kendi nefsine kısas tatbik edilmesi vâcib olmaz. Oğlunu öldürdüğü için, kişinin kendisine kısas tatbik edilmez. Müdebber ve ümm-ü veled de bu bakımdan köle gibidirler.

Yine bir kimse bir kısmına sahip olduğu köleyi öldürmek sebebiyle kendisine kısas tatbik edilmez. Çünkü kısas bölünemez.

Bir kimsenin babası aleyhine kısasa mirasçı olması ile kısas düşer: Zira evvelce de açıkladığımız gibi oğul için babaya kısas tatbik edilmez. Hangi tarafdan olursa olsun; bu hususda anne, dedeler ve nineler baba gibidirler: Çünkü aralarında cüz'iyyet vardır ve onlar onun sebeb-i vücududurlar. Dolayısıyla onun için baba gibidirler.

Bir adamı kasten yaralayıp da, o yaralı bundan ölürse; yaralayana kısas tatbik edilir: Yani ölümüne sebebiyet verecek başka bir durumla karşılaşmayıp, sırf bu yaralanmadan dolayı ölürse; yaralayana kısas tatbik edilir. Çünkü canî onu kasten öldürmüştür. Dolayısıyla kendisine kısas tatbik edilmesi gerekir.

Kısas ancak kılıçla tatbik edilir: Bu hususda Peygamber Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

“Kısas ancak kılıçla yapılır.” [39] Burada kılıç kelimesiyle silah kastedilmiştir.

Babanın, efendinin, hatâen öldürenin, çocuğun, delinin ve öldürmesi sebebiyle kısas gerekmeyen bir kimsenin cinayet ortağına kısas tatbik edilmez: Çünkü bu öldürme iki sebeple meydana gelmiştir. Bu sebeplerden birisi kısası gerektirici değildir. Kısas da parçalara bölünemeyeceğine göre; bu durumlarda tatbik edilmesi vâcib olmaz. Çünkü kanlarda aslolan haram (dokunulmaz) lıktır. Kısası gerektiren nasslar; öldürme işini katilin tek başına yapması durumuna ve kısası tatbik etmenin mümkün olduğu yere mahsustur. Kısas parçalara bölünemeyeceğinden dolayı, burada tatbiki mümkün değildir. Dolayısıyla bu nassın kapsamına girmiyor. Sonra kendisine kısas tatbik edilmesi gereken kimse şayet bu cinayeti tek başına işlemiş olsaydı, fiilinde kasıt bulunduğu için diyetin yarısını kendi malından ödemesi gerekirdi. Ancak tatbiki mümkün olmadığı için, ona kısası tatbik etmek vâcib olmaz. Katilin aşireti kasten işlenen cinayetten dolayı diyet ödemeyi üstlenmez. Diyetin diğer yarısına gelince; suç ortağı çocuk veya deli veya hatâen işlemiş biri ise diğerinin aşireti tarafından ödenmesi gerekir. Çünkü öldürme fiilinin kendisi sebebiyle diyetin ödenmesi gerekir.

Doğrusu, kasten yapsalar bile, çocuğun ve delinin işlediği cinayet, hatâendir. Bunu Hz. Ali (ra) söylemiştir. Cinayetin iki ortağından biri baba ise, evvelce de açıkladığımız gibi diyetin yarsısı onun malından ödenir.

Rehine verilen köle öldürülünce, rehin verenle rehin alan bir araya gelmedikçe, kısas tatbik edilmez: Çünkü bu ikisinden her birinin hakkı bu kısasla alâkalıdır. Rehin alanın o kölede mülkiyeti olmadığı için, kısas hakkını talep edemez. Köle, rehin verenin mülküdür. Ama köleyi öldürürse, rehin alanın hakkı bâtıl olur. Şu halde rehin alanın hakkı düşsün ve rehin verene bir daha baş vurmasın diye, ikisinin bir araya gelmesi, kısasın tatbiki için şart koşulmuştur.

Borcuna yetecek malı bulunan köle öldürüldüğü zaman mevlâsından başka vârisleri varsa; asla kısas tatbik edilemez: Çünkü burada mevlâlar (veliler) karışmaktadır. Bu mükâtep eğer köle olarak ölürse, velisi efendisidir. Ashab bu mes'elede ihtilâf etmişlerdir. Veliler karıştığı için de kısası tatbik etmek imkânsız olmuştur.

Borcuna yetecek mal bırakmamışsa, kısas hakkı mevlânın olur: Çünkü o köle olarak ölmüştür. Bu hususta icmâ vardır. Öldürüldüğünde borcuna yetecek malı bulunur ve efendisinden başka da mirasçısı olmazsa; kısası talep etme hakkı efendinin olur (İmam Muhammed): Köle olarak da ölse, hür olarak da ölse; hüküm birdir ki, o da kısastır. Sebebin değişik olması münazaaya yol açmaz. İmam Muhammed dedi ki; 'kısasda talep etme hakkının sebebi kölelik midir, yoksa velayet midir? Bu bilinmediği için bu durumda kısas tatbik edilmez.' Bunun cevabı daha evvel geçmişti.

Maktülün mirasçılarının bir kısmı büyük, bir kısmı da küçük olduğu zaman, kısas isteme hakkı büyüğün olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed): İmameyn dediler ki; 'kısas isteme hakkı sadece büyüğün olmaz. Çünkü bu, mirasçıların müşterek hakkıdır. Mirasçılardan biri gaip olup diğeri hâzır olduğunda; nasıl ki, hâzır olan yalnız başına kısası talep etmezse ve maktülün iki velisi olduğunda nasıl ki, bunlardan sadece birisi kısası talep edemezse, aynı şekilde burada da sadece büyük mirasçı bu hakkı kullanamaz.’ Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; kısas parçalara bölünmez. Çünkü o, parçalara bölünmeyen bir sebepden dolayı sabit olmuştur ki, o da akrabalıktır. Şu halde bu hak mirasçılardan her biri için tam olarak sabit olur; tıpkı nikahlama veliliğinde olduğu gibi. Maktülün iki velisinin bulunması durumunda da aynı ihtilâf câridir. Maktülün küçük mirasçısının katili affetmesine ihtimal yoktur. Onun buülûğa ermesini bekleme halinde kısası tatbik etmeme ihtimali doğar. Ama maktülün büyük yaştaki veya gaipteki durumu bunun hilâfınadır: Bunların katili affetmeleri ihtimali vardır. Dolayısıyla bunlarla küçük yaştaki mirasçı arasında fark vardır. Maktülün mirasçılarının hepsi küçük yaşta iseler; bir görüşe göre denildi ki; kısasın tatbikini devlet reisi ister. Başka bir görüşe göre denildi ki; bu mirasçıların bülûğa ermeleri beklenir. Deli ve bunak da çocuk gibidir. Çünkü çocuk velayet altındadır. Büyük yaştaki mirasçı kısasın tatbikini isterse, kısasın bir kısmını asaleten kendi adına, bir kısmını da niyabeten küçük yaştaki mirasçı adına istemiş olur.

Çocuğun veya bunağın velisi öldürülünce, kısas isteme yahut da sulh olma babanın veya hâkimin olur. Bunların affetme hakları yoktur. Vâsinin sulh olmaktan başka bir hakkı yoktur: Babanın, evlâdının nefsi üzerinde velayeti vardır. Kısası isteme veya sulh olma da bu kategoridedir. Bu hak onun velayetiyle alâkalı bir sebepden dolayı ona tanınmıştır. Bu sebep de katilden intikam almasıdır. Bu velayet çocuğunu evlendirme velayeti gibidir. Katili öldürme salahiyeti kendisine tanındığına göre, sulh olma salahiyeti de kendisine tanınmıştır. Çünkü bu çocuk için daha faydalıdır. Ama katili affetme salahiyeti kendisine tanınmamıştır. Çünkü bu hiç bir bedel olmadan bir hakkı iptal etmektir. Bunağın elini kasten kesmek de bu hükme tâbidir.

Hâkim de babanın yetkisine sahiptir. Çünkü o devlet reisi makamındadır. Öldürülen bir kimsenin velisi yoksa; devlet reisi kısasın tatbikini isteme hakkına sahip olur. Hâkim de bunu isteyebilir. Vâsiye gelince; o katili affedemez. Bunun gererkçesini anlatmıştık. Vâsi kısasın tatbikini de isteyemez. Çünkü o vesayeti altında bulunan kimsenin nefsi üzerinde velayet hakkına sahip değildir. Şu halde bir hakkı iptalden korumak için, tek çare sulh olur. [40]



[30] Bakara: 2/178.

[31] Mâide: 5/45.

[32] Bu hadîsi Ebû Dâvud ve Neseî tahrîc etmiştir.

[33] Bakara: 2/178.

[34] Mâide: 5/45.

[35] Bakara: 2/178.

[36] Bu hadîsi Beyhakî rivayet etmiştir.

[37] Bu hadîsi Buharî, Tirmizî, Ebû Dâvud, Neseî, İbn. Mâce ve Ahmed rivayet etmiştir.

[38] Bu hadîsi Tirmizî, İbn. Mâce, Beyhakî, İbn. Cârud ve Ahmed rivayet etmiştir.

[39] Bu hadîsi İbn. Mâce rivayet etmiştir.

 

[40] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/251-257.



Konu Başlığı: Ynt: Kısas gereği öldürülecek ve öldürülmeyecek olanlar
Gönderen: Züleyha üzerinde 26 Mart 2020, 11:52:58
Çok faydalı bir paylaşım teşekkür ederiz selametle...


Konu Başlığı: Ynt: Kısas gereği öldürülecek ve öldürülmeyecek olanlar
Gönderen: Sevgi. üzerinde 30 Mart 2020, 03:16:39
Esselâmü Aleyküm. Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim


Konu Başlığı: Ynt: Kısas gereği öldürülecek ve öldürülmeyecek olanlar
Gönderen: Mehmed. üzerinde 18 Nisan 2020, 13:17:18
Ve Aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Kısas gereği öldürülecek ve öldürülmeyecek olanlar
Gönderen: Ceren üzerinde 19 Nisan 2020, 17:45:16
Esselamu aleyküm.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...