๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2011, 17:38:31



Konu Başlığı: Kadıların velilikleri ve veli olamayanlar
Gönderen: Sümeyye üzerinde 28 Mart 2011, 17:38:31
Kadıların Velilikleri Ve Veli Olamayanlar:




Kadıya  gelince;   o   da velidir. Zira Hz. Peygamber (sas) şöyle

buyurmuştur: "Velisi olmayanın velisi sultandır.[59] 

Müslüman bir kadını evlendirme hususunda kölenin, delinin ve kâfirin velayet hakkı olmaz: Kölenin velilik hakkı yoktur. Çünkü o kendi nefsine velilik yapamadığına göre, başkasına nasıl velilik yapabilir? Çocuk ve deli de böyledir: Onlann görüş ve tecrübeleri yoktur. Oysa bu ileri görüşlülüğe dayalı nazarî bir veliliktir.

Kâfirin velilik hakkı yoktur: Zira velilik velinin velayeti altında bulunana sözünün geçmesini gerekli kılar. Oysa şehadette de olduğu gibi, kâfirin sözü müslümanın üzerine nâfız olamaz.

Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

"Ve Allah (cc) kâfirler için müminler aleyhine asla bir yol vermeyecektir." (Nisa: 141). Fakat kâfirin kendi kâfir çocuğu üzerinde velilik hakkı sabittir. Bu hususda Allah (cc) şöyle buyurmuştur:

"Kâfir olanlarda birbirlerinin velileridirler. "(Enfal: 73). Bu sebeple kâfirlerin birbirlerine karşı şâhidlikleri kabul edilir.

Deli kadının evlendirilmesine velilik etmede oğlu babasından evvel gelir (İmam Muhammed): İmam Muhammed; 'babası oğlundan evvel gelir: Çünkü o da şefkatlidir' demiştir. Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf a göre burada öncelik, asabelik sebebiyledir. Mirasda olduğu gibi, asabelikte de oğul önce gelir.

Yakın veli yolculuğu uzun süren bir yerde bulunur ve kıza denk olan tâlib de onun gelmesini beklemezse, uzak olan veli kızı evlendirir (İmam Züfer): Uzun süren yolculuğun süresi ve mesafesi hususunda ihtilâf edilmiştir: Ebû Yûsuf a göre bu bir aylık bir yoldur. İmam Muhammed'e göre Kûfe'den Rey şehrine kadar, yani on beş konaklık bir yoldur. Ebû Hanîfe'ye göre Bağdat'dan Rey şehrine kadar; yani yirmi konaklık bir yoldur.

Ibn. Şücâ tafsilat vererek bu hususda şöyle demiştir; 'kişi, kafile ve habercilerin senede ancak bir kez ulaşabildikleri bir yerde ise, uzun süren bir yolculukda bulunuyor demektir.'

Kudûrî dedi ki; 'bu sahih bir görüştür. Çünkü tâlib olan bir seneye kadar beklemez ve velinin bu  talebi kabul edip etmeyeceğini bilemez.'

Bazan senenin bir kısmım bekleyebilir. Ama tamamını  beklemez. Bu sebeple uzun süren yolculuğu bu müddetle takdir etmiştir.

İmam Züfer dedi ki; 'velinin nerede olduğu bilinmiyorsa, uzun süren bir yolculuktadır.1 Bu güzel bir belirlemedir. Çünkü velinin nerede olduğu bilinmiyorsa, velisi olduğu kimsenin evlenmesi hususundaki görüşünü almak mümkün değildir. Bu sebeple velayeti altmdakinin menfaati elden kaçmış olur.

Uzun süren yolculuğun üç günlük mesafedeki bir yolculuk olduğunu söyleyenler de vardır. Muhtar olan, kitapda anlatılan görüştür. Çünkü velinin velayeti altındaki kimsenin evlendirilmesi hususunda, 'gelsin de görüşünü alalım' diye beklenmesi sebebiyle maslahat kaybolmuş olur.

İmam Züfer dedi ki; 'bu durumda uzak dereceli veli o kadını evlendiremez.' Çünkü yakın dereceli olanın velayeti hâlâ mevcuttur. Öyle ki, yakın dereceli veli bulunduğu yerde o kadını evlendirirse, nikâh akdi caiz olur.

Bizim görüşümüze göre; yakın derecedekinin velayeti uzak derecedekine intikal etmezse, velayet altındaki küçük kız mutazarrır olur. Çünkü hazırdaki dengi koca adayı belki de evlenmekten vazgeçip gider ve o kız bir daha da dengi olan bir kocayı bulamaz. Şu halde ona gelecek bu zararı bertaraf etmek için; uzun süren yolculukdaki yakın dereceli velideki velilik salahiyetinin, uzak derecedeki akrabaya geçmesi gerekir. Gıyapdaki veli nikâhın maslahatlarını idare etmekten âciz olduğu için, veliliğin maksatlarını gerçekleştiremez. Çünkü bu bir nazariyedir. Oysa bunda nazar ve görüşe yer yoktur.

Uzun süren bir yolculukda bulunan yakın dereceli veli, velayeti altındaki kızı evlendirirse, bununla alâkalı iki görüş vardır: Bir görüşe göre onun veliliği son bulduğu için bu evlilik akdi caiz olmaz. Diğer görüşe göre; o velinin görüşünden yararlanma durumu ortaya çıktığı İçin bu evlendirme akdi caiz olur. Biz onun veliliğini, küçük kızı zarardan korumak için düşürdük. Ama o kızı evlendirince zarar ortadan kalkar, veliliği de düştükten sonra kendisine geri gelir.

Bu velilik sultana geçmez. Çünkü hadîs-i şerîfin de ifadesiyle sultan, velisi olmayanın velisidir. Oysa bu kızın velileri vardır.

Eşit derecedeki iki veli kızı ayrı ayrı evlendirseler, önce nikâhlayanınki muteber olur: Zira Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurmuştur: "(Eşit dereceli)  iki veli (velayetleri altındakini) birine nikahladıklarında, önce nikâhiayanın akdi sahihtir. [60] İlk nikâhiayanın akdi öncelik sebebiyle sahih olur, ikincininki caiz olmaz. Zira veliliğin sebebi akrabalıktır ve akrabalık bölünemez. Dolayısıyla bu iki veliden her biri bağımsız olur. Bunlardan hangisi nikâh akdederse, caiz olur. Her ikisi de aynı anda nikâhlamışlarsa, her birinin nikahlaması da geçersiz olur: Çünkü bir kadının aynı zamanda iki erkeğin nikâhlısı olması ve bu nikâh akidlerinden birinin diğerine nisbetle önceliği olması mümkün değildir.

Baba ve dede oğullarına aldıkları kıza emsallerininkinden daha fazla mehir verseler, veya kızlarını denk olmayan birine ve noksan bir mehirle verseler, caiz olur (Ebû Yûsuf, İmam Muhammed). Baba ve dededen başka velilerin ise, böyle bir hakları yoktur: İmam ey n dediler ki; 'baba ve dede de böyle bir hakka sahip değildirler. Ancak normal derecede aldamlabilecek derecedeki eksik bir mehirle verirlerse, o zaman nikâh akdi caiz olur.'

İmameyn'e göre mehir çok az ise, nikâh akdedilmiş sayılmaz. Çünkü bu nazarî bir velayettir ki, malda nazarî velayet caiz olmamaktadır.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; nikâh ömürlük bir akiddir. Bâtınî fayda, maksat ve gayeleri kapsar. Zahir kavle göre; şefkati çok ve görüşü tam olmakla birlikte baba, kızını eksik bir mehirle evlendirmişse, mutlaka mehirdeki eksik maldan ve denklikden daha fazla faydalı bir maksadı hesaba katarak bu hesabı yapmıştır. Ama malî tasarruflarda hüküm bunun hilâfına olup, o tasarruflarda maksat maliyettir, başka şey değildir. Baba ve dededen başka velilerde de hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü onların velayetleri altında bulunan kimselere karşı gösterecekleri şefkat, baba ve dedeninkinden azdır. Ama küçük yaşdaki cariyeyi evlendirmede hüküm bunun hilâfınadır. Çünkü onun hakkında meydana gelen eksikliği telâfi edecek bir şey yoktur. Zira küçük yaşdaki bir kadın için nikâhın maksadı hâsıl olmaz. Kadın kendi başına eksik bir mehir karşılığı evlenince de hüküm bunun hilâfına olur. Çünkü velileri, kocasına itirazda bulunarak ya mehri tamamlamasını ya da kadından ayrılmasını isteyebilirler. Çünkü kadın, çabuk aldanan, görüşü zayıf bir varlıktır. Evliliği maksatları elde etmek için değil, heveslerine uyarak yapar. Zira kadınlar yapacakları işlerin doğuracağı neticeleri ve maslahatları çok az düşünürler.

İmameyn dediler ki; bu durumda veliler itirazda bulunamazlar. Çünkü mehir kadının hakkıdır. Kadın mehir almaksızın kendisini kocasına hibe edebileceğine göere, eksik mehir karşılığında evlenmesi de haydi haydi caiz olur.

Ebû Hanîfe'nin bu mes'eledeki görüşünün gerekçesi şudur; on dirheme kadar olan mehir Şeriatın hakkıdır. Bundan daha az bir mehir Şer'an caiz olmaz. Hatta evlenirken koca on dirhemden daha az vereceğini söylerse, kedin yine de on dirhem almayı hakeder. Emsallerinin mehri kadar mehir almasını temin etmek, velilerin hakkıdır. Çünkü onlar velayetleri altındaki kadının emsallerininkinden az bir mehirle evlenmesinden utanç duyarlar. Mehrin tam verilmesini temin maksadıyla dâva açabilirler. Mehri almak kadının hakkıdır; dilerse alır, dilerse bağışlar. [61]




[59] Bu hadîsi Ebû Dâvud, Tirmizî, İbn. Mâce, Ebû Avâne, İbn. Huzâme ve Hâkim rivayet etmiştir.

[60] Bu hadîsi  Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî, Ibn. Mâce, Ebû Zür'a, Ebû Hatim ve Müstedrek adlı eserinde Hâkim rivayet etmiştir

[61] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 3/45-49.