๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2011, 16:37:46



Konu Başlığı: Dedenin kardeşlerle miras paylaşması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 12 Mart 2011, 16:37:46
DEDENİN KARDEŞLERLE MİRAS PAYLAŞMASI



Aralarında Hz. Ebûbekir, İbn Abbâs, Übeyy b. Kâb ve Hz. Âişe (r. anhum) nin de bulunduğu çoğu sahabîler; babanın yokluğunda dedenin de baba mertebesinde olduğunu söylemişlerdir. Baba ile birlikte mirasçı olanlar, dede ile birlikte de mirasçı olurlar. Baba sebebiyle mirastan düşenler, dede sebebiyle de düşerler. Bu Ebû Hanîfe'ye göredir. O iki mes'ele dışında dedeyi babanın yerine koymuştur. O iki mes'ele de; ölenin geride koca veya karı ve anası ile babasını bırakmasıdır. Bu daha evvel anlatılmıştı. Hasan b. Ziyad'ın Ebû Hanîfe'den rivayetine göre; o, bu iki mes'elede de dedeyi babanın yerine koymuştur. Bu iki mes'ele hakkında Hz. Ebûbekir (ra) den iki rivayet nakledilmiştir. Hz. Ali (ra), İbn. Mes'ûd (ra) ve Zeyd b. Sabit (ra) dediler ki; 'dede, ana-baba bir kardeşleri ve baba bir kardeşleri mirastan düşürmez. Bunlar onunla birlikte de mirasçı olurlar.'

Ancak sahabîler kardeşlerin dede ile beraber mirasçı olmalarının keyfiyetinde ihtilaf etmişlerdir. Bizim bu kitabımız onların bu hususdaki kavillerini ve o kavillerden çıkan teferruatı kapsayacak kadar geniş değildir. Lâkin İmameyn'in bu hususdaki kavillerini bilmeye ihtiyacımız olduğundan, biz burada Zeyd b. Sabit (ra) in mezbebini anlatacağız. Çünkü İmameyn bu mes'elede onun kavillerini benimsemişlerdir:

Zeyd (ra) in bu hususda söylediklerini duyduğunda İbn Abbâs (ra) şöyle demiştir; 'Zeyd Allah (cc) dan korkmuyor mu? Oğlun oğlunu oğlun yerine koyuyor da, babanın babasını babanın yerine koymuyor?’ Bu hususda muhtar olan görüş, Hz. Ebûbekir (ra) in görüşüdür. Çünkü onun söylediği tereddüt ve duraksamadan uzaktır. Bu mes'elede ondan çelişkili rivayetler gelmiş de değildir. Çelişkili rivayetler başkalarından gelmiştir. Bu hususda Hz. Ali (ra) şöyle demiştir; 'cehennemin dibine inmek isteyen kimse; dede ve kardeşler (in mirası) hakkında hüküm versin'

Ubeyd es- Selmanî, Hz. Ömer (ra) in dede (nin miras payı) hakkında birbirine benzemeyen yüz hüküm verdiğini rivayet etmiştir. Yine Ubeyd es- Selmanî'den rivayet edildiğine göre; Hz. Ömer (ra) ashabı bir evde toplayarak onlara; 'dede (nin miras payı) hakkında bir karara varmamız gerekir' dedi. Adamın biri kalkıp; 'Rasûlullah (sas) ın dede için altıda bir hükmettiğine şehâdet ederim’ dedi. Hz. Ömer (ra); 'peki, kiminle beraber?' diye sordu. Adam; 'bilmiyorum' deyince, Hz. Ömer (ra); 'bilmez ol!' dedi. Bir başkası kalkıp aynı şeyleri söyleyince, Hz. Ömer (ra) ona da aynı cevabı verdi. O esnada evin tavanından bir yılan düştü ve ashab bir karara varamadan dağıldılar. Hz. Ömer (ra) de; 'bu ihtilafın ortadan kalkmasına Allah (cc) razı olmadı' dedi.

Hz. Ali (ra) nin bu hususda şöyle dediği rivayet edilir: 'Ferâiz mes'elesini bize sorun. Ama dede mes'elesini bırakın. Allah (cc) o mes'eleye ne selâmet ne de sevinç versin' [48] Saîd b. Müseyyeb (ra) in de buna benzer bir şey söylediği rivayet edilmiştir.

Şunu bilmeliyiz ki; mirasçı sahih dede ancak bir tanedir ve o da baba tarafından gelen dedir. Yakındaki dede, uzaktaki dedeyi mirastan düşürür. Zeyd b. Sabit (ra) dedi ki; 'dede ve kardeşler bir arada bulunduklarında dede onlardan biri gibi olup, paylaşma onun hissesini terekenin üçte birinden eksiltmedikçe, onlarla beraber paylaşır. Ama eksiltme o zaman terekenin üçte birini alır. Artan kısım da kardeşler arasında erkeğe iki, kıza bir hisse verilerek paylaşılır. Meselâ: Ölen kimse geride bir dede ve bir erkek kardeş bırakırsa, bu ikisi malı yarı yarıya bölüşürler. Çünkü bu şekilde paylaşması dedenin yararınadır.

Ölen kimse geride bir dede ve iki erkek kardeş bırakırsa; tereke üçe taksim edilerek her birine birer hisse verilir. Dede bu şekilde de paylaşsa, farz hissesi olan üçte biri de alsa, kendisi için netice aynı olacaktır.

Ölen kimse geride bir dede ve üç erkek kardeş bırakırsa; dede malın üçte birini alır. Kalan tereke üç kardeşe taksim edilir. Çünkü farz hissesini almayıp üç kardeşle birlikte paylaşırsa, farz hissesi olan üçte birden az almış olacaktır. Onlarla beraber farz hisse sahibi varsa, hissesi verilir, sonra diğerlerine bakılır.

Dedenin üç hali vardır:

1- Ölünün kardeşleri ile eşit paylaşması,

2- Kalanın üçte birini alması,

3- Terekenin tamamının altıda birini alması. Bu üç halden hangisi kendisi için faydalı ise, ona göre payını alır. Kalanı kardeşler erkeklere iki, kızlara bir hisse olmak üzere kendi aralarında paylaşırlar.

Meselâ: Ölen kimse geride koca, bir nine ve bir erkek kardeş bırakırsa; koca malın yarısını alır. Kalan kısmı da dede ve kardeş kendi aralarında eşit olarak paylaşırlar. Zira bu durumda kardeşle eşit hisse alması onun için daha faydalıdır.

Bu mes'elede koca yerine karı olsaydı; yine aynı usul tatbik edilirdi.

Ölen kimse geride bir nine, bir dede, iki erkek kardeş, bir de kız kardeş bırakırsa; nineye altıda bir, dedeye de kalanın üçte biri verilir. Çünkü dede için bu daha faydalıdır.

Ölen kimse geride bir nine, bir kız, bir dede ve iki erkek kardeş bırakırsa; nineye altıda bir, kıza terekenin yarısı, dedeye altıda bir verilir. Çünkü bu dede için daha faydalıdır.

Ölen kimse geride geride koca, ana, bir dede ve bir erkek kardeş bırakırsa; terekenin yarısı kocaya, üçte biri anaya, kalan ki, o da altıda birdir dedeye verilir. Erkek kardeş mirastan düşer.

Dede ile beraber bulunduklarında baba bir kardeşler, ana-baba bir kardeşler gibidirler. Bunlar ana-baba bir kardeşlerle ve dede ile beraber bulunurlarsa, dedeye karşı onlarla birlikte sayılırlar ki, dedenin payı ortaya çıksın. Buna sayım faslı denilir. Dede payını alınca, baba bir kardeşler kendilerine düşen hisseleri ana-baba bir kardeşlere redd eder ve kendileri pay almadan bu işten çıkarlar. Ancak ana-baba bir kardeşlerden biri kız ise, o dedenin payını almasından sonra terekenin yarısını alır. Geriye bir şey kalırsa, onu baba bir kardeşler alırlar.

Meselâ: Ölen kimse geride bir dede, bir ana-baba bir kardeş bırakırsa; bunlar malı üç hisse üzerinden birer hisse olarak paylaşırlar. Sonra baba bir erkek kardeş payını ana-baba bir kardeşe reddeder. Böylece ana-baba bir erkek kardeş terekenin üçte ikisini almış olur. Bunlarla birlikte ölenin karısı da bulunursa, o terekenin dörtte birini alır.

Kalan da üç hisse üzerinden aralarında mezkûr şekilde taksim edilir. Baba bir erkek kardeş payını ana-baba bir erkek kardeşe redd eder. Bu mes'elede ölenin karısının yerinde kocası bulunsa, o terekenin yarısını alır. Kalan da evvelce belirtilen şekilde üç hisse üzerinden taksim edilir.

Ölen kimse geride bir dede, bir ana-baba bir kız kardeş, bir baba bir kız kardeş bırakırsa; terekenin yarısını dede alır. Diğer yarısı iki kız kardeşindir. Ama bunu ana-baba bir kız kardeş alır. Bu mes'elede baba bir kız kardeş bir değil de, iki tane olsaydı, dedeye beşte iki, ana-baba bir kız kardeşe beşte bir, baba bir kız kardeşe ise beşte iki verilir. Sonra bunlar ana-baba bir kız kardeşin hissesini terekenin yarısına tamamlamak, yani beşte iki buçuğa çıkarmak için hisselerin bir kısmını ona reddederler. Kendilerine beşte yarım hisse kalır.

Bu mes'ele aslında beş üzerine kurulur. Bunun yarısına kesirsiz ihtiyacımız olduğundan, beşi iki ile çarparak mes'eleyi on üzerine kurarız. Dedeye onda dört, ana-baba bir olan bir kız kardeşe onda iki, baba bir olan iki kız kardeşe onda dört verilir. Sonra bunlar ana-baba bir kız kardeşin hissesini terekenin yarısına tamamlamak için onda dörtten onda üçü çıkarıp ona reddederler ve kendilerine onda bir hisse kalır. Bu da kesirsiz olarak ikiye paylaştırılamayacağından, ikiyi on ile çarparak yirmi rakkammı elde ederiz ve mes'ele yirmi üzerine kurulmuş olur ve herkese hissesi kesirsiz olarak taksim edilmiş olur: Dedeye yirmide sekiz, ana-baba bir kız kardeşe yirmide on, baba bir kız kardeşlerden birine yirmide bir, diğerine de yirmide bir verilir.

Ölen kimse geride bir dede, ana-baba bir olan bir kız kardeş ve baba bir olan bir erkek kardeş bırakırsa; mes'ele beş üzerine kurulur. Erkek kardeş kız kardeşin hissesini terekenin yarısına tamamlamak için kendi payının bir kısmını ona reddeder. Kendisinde terekenin onda biri, yani beş hisse üzerinden yarım hisse kalır. Eğer bu erkek kardeşle birlikte kendisi gibi baba bir olan bir kız kardeş bulunsaydı; dedeye altıda iki hisse, ana-baba bir kız kardeşe altıda bir hisse, baba bir olan erkek kardeşle kız kardeşine altıda üç hisse verilir ve bunlar da ana-baba bir kız kardeşin hissesini terekenin yarısına tamamlamak için hisselerinin bir kısmını ona reddederler ve kendilerine altıda bir hisse kalır.

Ölen kimse geride bir dede, ana bir olan iki kız kardeş ve baba bir olan iki kız kardeş bırakırsa; dedeye üçte bir ve kız kardeş gruplarından her birine üçte birer hisse verilir. Sonra baba bir kız kardeşler hisselerini ana-baba bir kız kardeşlere redd ederler.

Ölen kimse geride ana, bir dede, ana-baba bir kız kardeş, baba bir erkek ve bir de kız kardeş bırakırsa; mes'ele altı üzerine kurulur. Anaya altıda bir hisse verilir. Kalan üçte birini dedeye vermek, dede için daha faydalıdır. Ama kalan kısmın üçte biri kesirsiz değildir. Öyle ise üçü altı ile çarparak on sekiz rakkamını elde ederiz: Anaya üç hisse, dedeye beş, ana-baba bir kız kardeşe on sekizin yarısı olan dokuz hisse verilir. Geride bir hisse kalır ki, onlar da beş kişidirler. Şu halde on sekizi beş ile çarparsak, bulacağımız doksan rakkamına göre taksimat yapıldığında netice kesirsiz olarak elde edilir. Buna; 'Zeyd' in doksanlısı' denmektedir.

Ölen kimse geride ana, dede, ana-baba bir kız kardeş ve baba bir erkek ve kız kardeş bırakırsa; mes'ele altı üzerine kurulur. Anaya altıda bir hisse verilir. Geride beş hisse kalır: Bu da altıya kesirsiz bölünemez. Öyle ise altıyı altı ile çarpar, otuz altı rakkamını elde eder, mes'eleyi buna göre kurarız: Anaya altı, dedeye kalanın üçte biri olan on, ana-baba bir kız kardeşe hisselerin tamamının yarısı olan on sekiz hisse verilir. Geride iki hisse kalır. Hal bu ki, babanın çocukları üçtür. İki üçe bölünmeyeceğine göre, üçü otuz altı ile çarpar ve yüz sekiz rakkamını elde ederiz. Mes'eleyi buna göre kurarsak, netice kesirsiz çıkar. Ancak hisselerle yüz sekiz arasında yarılamada muvafakat bulunduğu için; yüz sekizi ikiye böler, neticede elli dört çıkarır ve mes'eleyi bu rakkam üzerine kurarız.

Bunun izahı şöyledir: Burada dedenin kardeşlerle eşit hisse olarak terekeyi paylaşmasıyla kalan kısmın üçte birini alması kendisi için aynıdır. Şu halde anaya on sekizde üç hisse, dedeye de kalan kısmın üçte biri on sekizde beş hisse ana-baba bir kız kardeşe malın tamamının yarısı olan dokuz hisse verilir ve geride bir hisse kalır. Bu bir hisse de babanın çocuklarına kesirsiz olarak taksim edilemeyeceğinden, üçü on sekizle çarparız. Elde edilen elli dört sayısı üzerine mes'eleyi kurduğumuzda, hisseler hak sahiplerine kesirsiz olarak taksim edilmiş olur. Buna da 'muhtasaratü Zeydiyye mes'elesi' denilir.

Zeyd b. Sabit (ra) in ortaya koyduğu kaideden elde edilen netice kısaca şudur: Dede terekenin üçte birinden daha az almış olmayacaksa, ölünün kardeşleri ile birlikte olduğunda terekeyi onlarla eşitçe paylaşır. Farz hisse sahipleri ile beraber bulunduğunda üç halden kendisi için faydalı olana göre alır. Dedeye zarar vermek için babanın çocuğu, ana baba bir kardeşlerle birlikte hissedar olarak sayılır. Dede ile birlikte bulunan münferid kız kardeşlere farz hisse verilmez. Bunlar asabe kılınırlar. Bunların asabe olmalarına binâen Zeyd avli kabul etmez. Ancak o Ekderiyye mes'elesinde bu kaideye muhalefet etmiştir.

Ekderiyye mes'elesi şöyledir: Ölen kimse geride koca, ana, dede, baba bir ya da ana baba bir kız kardeş bırakırsa; terekenin yarısı kocaya, üçte biri anaya, altıda biri dedeye, yarısı kız kardeşe verilir. Sonra dede kendi payını kız kardeşine ekler ve elde edilen hisseleri erkeğe iki, kıza bir şeklinde onunla paylaşır.

Aslında bu mes'ele altı üzerine kurulur, sonra dokuza avleder: Kocaya üç, anaya iki, kız kardeşe üç, dedeye bir hisse verilir. Dedenin bir hissesi ile kız kardeşin üç hissesinin toplamı dört olup, bu sayı kesirsiz olarak üçe bölünemeyeceğinden, dokuzu üç ile çarpar ve elde edilen yirmi yedi rakkamına göre mes'eleyi kurduğumuzda netice kesirsiz olarak elde edilir.

Bu mes'elede erkek kardeşin yerinde kız kardeş bulunsaydı, ne avl ne de ekderiye olurdu. Çünkü o takdirde terekenin yarısı kocaya, üçte biri anaya, altıda biri dedeye verilir ve kardeş de mirasdan düşerdi.

Erkek kardeşle beraber kız kardeş bulununca, yine böyle olur. Çünkü erkek kardeş sebebiyle o kız kardeş asabe olur. Buna ekderiye denilir. Çünkü Beni Ekder kabilesinden bir kadının mirasında böyle bir durum meydana gelmişti. Ya da üç bakımdan Zeyd b. Sabit (ra) in görüşünü bulandırdığından (kedrettiğinden), buna ekderiyye mes'elesi denilmiştir. Bu mes'elede Zeyd'in görüşü üç bakımdan bulanmıştır:

1- Dede sebebiyle avletmiştir.

2- Kız kardeşe farz hisse vermiştir.

3- Farz hisseleri toplayarak onları asabelik esasına göre paylaştırmıştır. Kız kardeşe farz hisse takdir etmiş, onu asabe yapmamıştır. Çünkü ona verilecek bir şey kalmamıştır. Artık dedenin diğerleri ile eşit hisse alarak terekeyi paylaşmasının bir mânası yoktur. Çünkü hissesi altıda birden aşağı inmekte ve bizim anlattığımız usule başvurulması mecburi olmaktadır. [49]



[48] Bu, sevimsiz şeyler için kullanılan bir darb-ı meseldir. (Mütercim).

[49] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 4/413-420.




Konu Başlığı: Ynt: Dedenin kardeşlerle miras paylaşması
Gönderen: Mehmed. üzerinde 01 Eylül 2020, 14:40:04
Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun


Konu Başlığı: Ynt: Dedenin kardeşlerle miras paylaşması
Gönderen: Sevgi. üzerinde 02 Eylül 2020, 03:13:19
Aleyküm Selâm. Rabbim bizleri rızasına uygun şekilde doğru işler yapanlardan eylesin inşaAllah