๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => el-İhtiyar => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 29 Mart 2011, 18:09:33



Konu Başlığı: Çalgı âletlerinin tazmini
Gönderen: Sümeyye üzerinde 29 Mart 2011, 18:09:33
Çalgı Âletlerinin Tazmini:




Çalgı âletlerinin kırılmasında eğlence hâricinde neye yararlı iseler, ona göre takdir edilen kıymetleri ödenir (Ebû Yûsuf, İmam Muharnmed): Barbut, davul, tef, zurna, cönk, ud vb. âletler müslümana da âit olsa, zımmîye de âit olsa; aynı hükme tabidirler. Bunların satılması caizdir.

İmameyn dediler ki; 'bu âletleri kıran tazminat ödemek zorunda değildir. Bunların satılması da caiz değildir. Çünkü bunlar mâsiyet işlemek için hazırlanmışlardır. İçki gibi olup, kırılmaları halinde tazminat Ödemek gerekmez. Bunları telef eden kimse emr-ibi'l- mâruf ve nehy-i ani'l- münker vazifesi yapmak gibi ve Şer'î bir vazifeyi ifâ etmek gibi bir tevil cihetine gider ve tazminat Ödemesi gerekmez. Bu, onun bu işi yapmasını hâkimin emretmesi gibidir. Hatta bundan daha evlâdır

Ebû Hanîfe'nin bu mes'ele hakkındaki görüşüne göre; bunlar mubah bir cihette kullanılarak kendilerinden yararlanılabilecek mallardır. Helâl kullanmaya elverişli mallardır. Telef edilmeleri halinde de tazminat ödenmesi gerekir. İşlenen fesad serbest iradeli bir kimsenin fiili ile meydana gelmiştir. Bu fiil, bu malların kıymetini düşürmez ve satılmalarının câizliğine mâni olmaz. Çünkü bir şeyin kıymetinin bulunması ve satışının caiz oluşu, mal olmasına binâendir ve bunlar şarkıcı cariye gibidirler. Bunlar telef edildiklerinde eğlence hâricinde neye faydalı iseler, ona göre takdir edilen kıymetleri ödenir. Şarkıcı cariye, boynuzuyla dövüşçülük yapan koç, uçuş yarışçısı güvercin, dövüşçü horoz, hadım köle gibi... Bunlar telef edilmeleri durumunda -belirtilen iş hâricinde- neye yarıyor iseler, ona göre takdir edilen kıymetlerinin ödenmesi gerekir.

Üzerine heykel işlenmiş yontma bir kapıyı yakan bir kimse, onun gibi ama, nakışsız ve işlemesiz bir kapının kıymetini ödemekle mükellef olur. Çünkü heykel işlemek haram olup, bir kıymet ifade etmez. Ama yontma kapıya işlenmiş heykelin başı kesikse, bu kapının tam kıymetini ödemek gerekir. Çünkü başsız heykeli kapıya nakşetmek haram değildir. Yerdeki yaygı üzerine heykel ve resim işlemek de haram değildir. Böyle bir yaygının telef edilmesi halinde resimli haldeki kıymetinin ödenmesi gerekir.

Bir kimse gasbettiği elbiseyi sahibine giydirir veya gasbettiği yemeği sahibine sunar, o da yerse ve bunu bilmiyorsa da, gâsıb tazminat ödeme mükellefiyetinden kurtulur. Çünkü o gasbettiği malı sahibine iade etmiş, sahibi de hakikaten o malda tasarrufda bulunma imkânına kavuşmuştur. Dolayısıyla gâsıb da tazminat ödemekten berâet ermiş olur. Bu hususda nass olarak şu hadîs-i şerîf vardır: "El aldığını geri verinceye

dek mes 'ûliyet altındadır."[14]

Gâsıb, gasbettiği malın kıymetini mal sahibine getirir de, sahibi kabul etmezse; hâkim onu kabule icbar eder. Malın kıymetini sahibinin kucağına veya eteğine bırakırsa, mes'ûliyetten kurtulur. Ama önüne bırakırsa, kurtulamaz. Ama mağsub malın veya emanetin kendisini sahibinin Önüne bırakırsa, mes'ûliyetten kurtulur. Çünkü bunda vâcib olan, aynın kendisini geri vermektir ki, bu da aynı tahliye etmekle tahakkuk eder. Muavaza ve ödeşmenin tahakkuku için borçda vâcib olan kabzdır. Kabz ise, tahliye ile tahakkuk etmez.

İbn. Semmâa îmam Muhammed'in buna dâir şöyle dediğini rivayet etmiştir: Mal sahibi kayıp ise, hâkim onun gasbedilen malını gâsıbdan, çalınan malını hırsızdan alıp muhafaza eder. Muhafaza altında iken zayi olur da bilahare mal sahibi gelirse, mal sahibi isterse gâsıbı ve hırsızı tazminat ödemekle mükellef kılar. Hırsız veya gâsıb o malı hâkime teslim etmekle mes'ûliyetten kurtulamaz. Çünkü hâkim kaybolan şahsın malını muhafaza etmeye vesile olacak şekilde o malda tasarrufda bulunabilir. Ama onun hukukunu ibra ile alâkalı tasarrufda bulunamaz.

Bir kimse bir adamın bağlı bulunan bineğinin yularını veya kölesinin zincirini çözerse, veya içinde kuş bulunan kafesini açarda, (binek gidip kaybolur, köle kaçıp gider, kuş uçup giderse) o kimsenin tazminat ödemesi gerekmez. Çünkü onun işlediği fiille meydana gelen telefıyetin arasına ihtiyar sahibi bir failin fiili girmiştir ki, o fiil de bineğin ve kölenin çekip, gitmesi, kuşun da uçup gitmesidir. Bunların ihtiyarlan sahihtir. Ama o kimsenin bunları kendi hallerine bırakması gerektiği de düşünülebilir. Akim olmayışı, ihtiyarın olmamasını gerektirmez. Görmez misin ki; deli, her ne kadar aklı yoksa da, telef ettiği şeyin kıymetini ödemekle mükelleftir. Bu durumda telefîyet sebebe değil de fiili işlemeye izafe edilir. Kuyuyu kazanla, o kuyuya birini itip düşüren kimsenin misalinde olduğu gibi; kuyuyu kazan değil de, adamı itip düşüren mes'ûl olur.

Bir kimse içinde yağ bulunan bir tulumun ağzım çözer de içindeki yağ akıp giderse, değerini ödemesi gerekir. Çünkü tulumun ağzındaki bağı çözmekle yağın telef olmasına sebebiyet vermiştir. Onun bu fiili ile telef hâdisesinin arasında ihtiyar sahibi bir failin fiili girmiş gibidir. Ama tulumun içindeki donmuş ve katı ise, bu tulumu yarar da o katı yağ güneş altında kalıp erir ve akıp giderse, yağın kıymetini ödemesi gerekmez. Çünkü donmuş katı yağ tulumla değil de, kendi kendine sabit olarak durur. İçinde bulunduğu tulumun yarılması, o yağın telef edilmesi değildir. O donmuş katı yağ kendisinin (tulumun bağını çözenin) fiiliyle değil, güneş sebebiyle sıvı hale gelmiştir. [15]




[14] Bu hadîsi Ebû Dâvud, Tirmizî, Neseî, îbn. Mâce, Hâkim ve Ahmed rivayet etmiştir

[15] Abdullah b. Mahmûd b. Mevdûd el- Mavsılî, El-İhtiyar Li-Ta'lîlî'l-Muhtar, Ümit Yayınları: 2/452-455.




Konu Başlığı: Ynt: Çalgı âletlerinin tazmini
Gönderen: Ceren üzerinde 03 Mart 2020, 04:16:44
Esselamu aleyküm.rabbim razi olsun paylaşımdan kardeşim...


Konu Başlığı: Ynt: Çalgı âletlerinin tazmini
Gönderen: Sevgi. üzerinde 01 Mayıs 2020, 09:53:09
Aleyküm selâm. Rabbim bizleri herzaman doğru işler yapanlardan eylesin inşaAllah
Bilgiler için Allah razı olsun kardeşim