๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 22 Kasım 2010, 00:00:20



Konu Başlığı: Yezid B. Abdülmelîk´în Halifeliği
Gönderen: Esila üzerinde 22 Kasım 2010, 00:00:20
Yezid B. Abdülmelîk´în Halifeliği


 Hicretin Yüzyîrmibeşinci Senesi

Hişam B. Abdülmelik B. Mervan´ın Vefatı Ve Biyografisi

Yezid B. Abdülmelîk´în Halifeliği

Hicretin Yüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Muhammed B. Ali

Yahya B. Zeyd.

Hicretin Yüzyirmialtıncı Senesi

Velid B. Yezid B. Abdülmelikin Biyografisi

Velîd´in Öldürülmesi Ve Devletin Yıkılması

Yezid B. Velid En-Nakıs´ın Velid B. Yezidi Öldürmesi

Yezid B. Velid B. Abdülmelikb. Mervan´ın Halifeliği

Yezid B. Velid B. Abdülmelik B. Mervan.

Hicretin Yüzyirmialtıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Halid B. Abdullah B. Yezid.

Hicretin Yüzyirmiyedînci Senesi

Mervan B. Muhammed El-Himar´ın Şam´a Girişi Ve Halifeliğe Geçmesi

Hicretin Yüzyirmisekizinci Senesi

Hicretin Yüzyirmidokuzuncu Senesi

Ebu Müslim El-Horasanînin İlk Çıkışı

İbn Kirmanının Öldürülmesi

Hicretin Yüzotuzuncu Senesi

Şeyban B. Seleme El-Harurînîn Öldürülmesi

Haricî Ebu Hamza´nın Medine-İ Münevvere´ye Girişi Ve Şehri İstila Edişi

Hicretin Yüzotuzbirînci Senesi


Hicretin Yüzyîrmibeşinci Senesi


Hafız Ebu Bekir el-Bezzar, Rasûlullah (s.a.v.)´ın şöyle buyurduğu­nu rivayet etmiştir: «Dünyanın süsü 125. senede kalkacaktır.»

Ben derim ki: Bu, garip ve münker bir hadistir.

Bu senede Numan b. Yezid b. Abdülmelik, Bizans idaresindeki Anadolu´ya gazaya gitti. Bu senenin rebiyülahir ayında mü´minlerin emiri Hişam b. Abdülmelik b. Mervan vefat etti. [1]



Hişam B. Abdülmelik B. Mervan´ın Vefatı Ve Biyografisi


Hişam b. Abdülmelik b. Mervan b. Hakem b. Ebi´l-As b. Ümeyye b. Abdişems Ebü´l-Velid el-Kuraşi el-Umevi ed-Dımışkî. Mü´minlerin emiriydi. Annesi, Ümmü Hişam binti Hişam b. İsmail el-Mahzumî idi. Evi Şam´da, Havvasin kapısı yanında idi. Evinin bir kısmı bugün Nuriyetu 1-Kebire denilen şehid Nureddin Medresesi olarak kullanıl­maktadır ve Darü´l-Kabbabin (çadırcılar evi) diye bilinmektedir. Bu mahallenin hepsi onun evi sayılırdı. Doğrusunu Allah bilir.

Kardeşi Yezid b. Abdülmelik´in vefatından sonra veliahtlığı nede­niyle kendisine halife olarak bey´at^ edildi. Bey´atı, hicretin 105. sene­sinin şaban ayının bitimine dört gün kala cuma gününde yapıldı. O zaman kendisi otuzdört yaşındaydı. Yakışıklı, beyaz tenli, biraz da şaşı idi. Saçım siyaha boyardı. Abdülmelik´in halifeliğe geçen dördün­cü ağluydu.

Abdülmelik, rüyasında mihraba dört kez idrarını yaptığını gör-muştu. Bunu Said b. Müseyyeb´e sordurmuş, Said de onun dört oğlu-un nanfe olacağı şeklinde yorumlamıştı ve rüyası aynıyla gerçekleş-ışü. Hişam, Abdülmelik´in halifeliğe geçen dördüncü oğlu oldu. to ,alİfe olunca işleri akıllıca idare etti. Malları ve paraları derleyip ida adl´ Hazineyi zenginleştirdi. Zeki idi. İşleri ileri görüşlülükle re ederdi. Büyük küçük her işi kontrolunda tutardı. Yumuşak huylu, ağırbaşlıydı.

iflr asınca eşraftan bir adama sövmüş, adam da ona:

«Sen bir Allalıın yeryüzündeki vekilisin, nasıl olur da bana söver-ınce Hişam utanmış ve adama şöyle demişti:

rum.

Ya bunun yerine bana kısas tatbik et, yahut sen de bana söv. Sana sövecek olursam ben de senin gibi beyinsizlik yapmış olu-

- Öyleyse bunun bedelini al.

- Hayır almayacağım.

- Öyleyse Allah için terket, alma.

- O bedel önce Allah´ın sonra da senin olsun..

- Vallahi, ben de artık hiç kimseye sövmeyeceğim.

Asmaî dedi ki: Adamın biri, Hişam´a ağır sözler sarfetti. Hişam da ona: «Ben senin halifen olduğum halde bana böyle sözler mi sarfe-diyorsun » dedi.

Bir defasında Hişam, bir adama gazaplandı ve ona şöyle dedi: «Sus, yoksa seni kırbaçlarım.»

Ali b. Hüseyin, Mervan b. Hakem1 den 4.000 dinar borç almıştı. Mervan´m oğullarından hiçbiri bu parayı ondan istemedi. Nihayet Hi­şam, halifeliğe geçince Ali b. Hüseyin´e sordu:

- Sendeki alacağımız ne oldu

- Tam olarak ödenmeye hazırdır ve s,e teşekkür borçluyum.

- O paralar senin olsun.

Ben derim ki: Bu rivayette şüphe vardır. Zira Ali b. Hüseyin, fı-kıhçılar senesi denilen hicri doksandördüncü senede yani Hişam´m halifete geçiş senesi olan hicri 105. seneden onbir sene önce vefat et­miştir.

Müellif diyor ki: «Mervan´ın halife oğullarından hiçbiri Ali b. Hü­seyin´den o parayı talep etmediler. Nihayet Hişam halifeliğe geçince mezkur parayı ondan taleb etti.» Bu sözde şüphe vardır ve sahih de­ğildir. Çünkü Ali b. Hüseyin, Hişam´m hilafete geçişinden Önce vefat etmiştir. Doğrusunu, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah da­ha iyi bilir.

Hişam, kan akıtmaya, insanlar arasında en fazla karşı çıkan bir kimseydi. Kan akıtmaktan hiç hoşlanmazdı. Zeyd b. Ali ile oğlu Yah­ya´nın öldürülmesinden ötürü çok rahatsız olmuş ve şöyle demişti: «Keşke sahip olduğum bütün malları verseydim de bunlar öldürülme-selerdi.»

Medainî´nin rivayetine göre bir defasında yanında bir cariye, şa­rap ve bir de gitara benzeyen barbut admda bir çalgı aleti bulunan bir adam Hişam´ın huzuruna gelmişti. Hişam: «Şu tamburu bu ada­mın başında parçalayın.» diye emir vermiş, adam da ağlamaya başla­mıştı. Hişam, onu dövünce adam: «Beni dövdüğün için mi ağladığımı sanıyorsun, oysa ben barbuta tanbur adını takarak hakaret ettiğin­den ötürü ağlıyorum.» demişti.

Adamın biri, bir gün konuşurken Hişam´a karşı ağır sözler sarfetti. Hişam da ona: «İmamına karşı böyle konuşmaya hakkın yoktur.» diye karşılık verdi.

Hişam, oğullarından birinin bir defasında cumaya gelmediğini görünce ona haber salarak yanına çağırttı ve: «Niçin cumaya gelme-din » diye sordu. Oğlu: «Bindiğim katırım hastalandı, beni getireme­di » diye cevap verince Hişam: «Sen yürümekten de mi acizsin » diye karşılık verdi ve onu bir yıl müddetle bineğe binmekten menetti. Cu­maya yaya olarak gelmesini emretti.

Medainî´nin anlattığına göre adamın biri, Hişam´a iki kuş hediye etti. Elçi o kuşları evinin ortasında, tahtının üzerinde oturmakta olan Hişam´a getirdi. Hişam da: «Bunları evin içine sal.» dedi. Adam salın­ca: «Ey mü´minlerin emiri, hani armağanım » diye sordu. Hişam: «Yazık sana, iki kuş hediye ettin diye ne armağan alacaksın Haydi kuşlarından birini al.» dedi. Adam kuşlardan birinin peşine düştü, yakalamaya çalıştı. Hişam ona: «Yazıklar olsun sana, ne yapıyor­sun » diye sorunca adanı: «Kuşlardan en iyisini yakalamaya çalışıyo­rum.» dedi. Hişam da: «İyisini yakalayacaksın, kötüsünü mü bıraka­caksın » dedi ve sonra da adama kırk veya elli dirhem verilmesini emretti.

Medainî, Yusuf b. Ömer´in katibi Mur-Trem´in şöyle dediğini ri­vayet etmiştir:

«Yusuf, beni Hişam´a kırmızı bir yakut ve inci ile gönderdi. Bu yakut ile inci, Halid b. Abdullah el-Kusarî´nin cariyesi Rebia´ya aitti. Yakut, 73.000 dinara satın alınmıştı. Hişam´m huzuruna girdim. Hi­şam, bir kanape üzerindeydi, üst tarafında kuş kanatlan vardı. Ka­natların yakınlığından ötürü başı görülmüyordu. Yakutu kendisine gösterdiğimde ağırlığını sordu. Ben de: «Böyle bir yakutun misli gö­rülmemiştir ve yoktur.» dedim. O da sustu.»

Dediler ki: Hişam bir defasında, zeytin ağaçlarını salayarak zey­tinleri yere döküp öylece toplayan kimseleri gördü. Onlara şöyle dedi: «Ağaçlan silkelemeyin, zeytinleri birer birer kopararak devşirin. Aksi takdirde budaklar körelir, dallar kırılır.»

Hişam şöyle derdi: «Üç şey, şerefli kimsenin şerefini asla alçalt-maz:

1- insanlarla iyi geçinmek için biraz idare-i maslahat yapmak.

2- Geçimi ve maişeti ıslah etmek, tutumlu olmak.

3- Az da olsa hakkı aramak ve taleb etmek.»

Ebu Bekir el-Haraitî dedi ki: Hişam´ın şu beyitten başka bir şiir okumadığı söyl(

lenır:

heveslerine karşı direnmezsen heveslerin seni, id dedikodu yapılacak işlere sürüklerler.»

Onun bundan başka şiir söylediği de rivayet edilmiştir.

Medainî, Akkal b. Şebbe´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Bir defasında Hişam´m huzuruna girdim, üzerinde yeşil kürklü bir kaftan vardı. Horasan´a göndereceği için bana bazı şeyleri tavsiye ediyordu. Bense o sırada kaftanını seyrediyordum. Hişam, bu duru­mu anlayıp sebebim sordu, ben de: «Halife seçilmeden önce de sende böyle bir kaftan görmüştüm, şu anda sırtındaki kaftanın o olup olma-1 dığını düşünüyorum.» dedim. Hişam: «Kendisinden başka ilah bulun­mayan Allah´a yemin ederim ki, bu o kaftandır. Bende gördüğünüz malların hepsini sizler için biriktiriyorum ve bunları size bırakmak üzere koruyorum.» dedi.

Hişam, akıllı ve aynı zamanda cimri bir adamdı.»

Seffah´ın amcası Abdullah b. Ali dedi ki: «Emevilerin sicillerini topladım. Hişam´ın sicilinden ve divanından, halka ve sultanlara da­ha yararlı olacak başka bir sicil ve divan göremedim.»

Medainî, Hişam b. Abdülhamid´in şöyle dediğini rivayet etmiştir;

«Mervanoğullan arasında Hişam kadar arkadaşlarına ve divanla­rına mukayyet olan, onları daha itinalı bir şekilde tetkik edip araştı­ran başka bir kimse göremedim.»

Kaderci Gaylan´ı öldürten de Hişam1 dır. Gaylan, huzuruna geti­rildiğinde Hişam, ona şöyle demişti: «Yazıklar olsun sana, bildiklerini söyle bakalım, görüşlerini açıkla hele! Eğer görüşün haksa uyarız, ba-tılsa sen görüşünden vazgeç.»

Meymun b. Mehran, Gaylan ile münazara yapıp tartıştı. Gaylaiı ona birşeyler söyledi. Hişam da ona: «Bu, zorlanarak ve elinde olma­yarak mı Allah´a isyan ediyor » diye sordu. Gaylan susunca Hişam onu bağlattı ve öldürttü.

Asmaî, Münzir b. Übeyy´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Hişam´m hazinelerinde 12.000 gömlek gördük, hepsi de giyilmiş­ti, pörsümüştü.»

Hişam, babasına üç husustan ötürü şikayetçi oldu: .

1- Minbere çıkınca irkiliyorum.

2- İştahım yok, az yemek yiyiyorum.

3- Sarayda yüz güzel cariye var ama bunlardan hiçbirisi ile yata­mıyorum.

Babası ona şöyle cevap verdi:

1- Minbere çıkmaktan irkiliyorsun. Minbere çıktığında gözlerini cemaatın en sonundaki adamlara dik, bu senin için daha rahatlatıcı ve kolay olur.

2- İştahsız olduğunu ve az yemek yediğini söylüyorsun. Mutfakçı-ya emir ver, sana yemek çeşitlerini çoğaltsın, belki her çeşitten bir lokma alarak karnını doyurursun.

3- İnce ve beyaz tenli, güzel ve göz alıcı cariyelerle yat.

Ebu Abdillah eş-Şafîî dedi ki: Hişam b. Abdülmelik, Rusafe şehri­ni kurduğunda: «Burada bir gün yalnız başıma kalmak ve bu günde bana üzücü haber gelmesin istiyorum.» dedi. Öğle vakti olmadan ser-hattan kendisine kanlı bir haber geldi. «Bir gün olsun rahat etmeye­cek miyim » dedi.

Süfyan b. Uyeyne dedi ki: «Hişam´a, ölümden bahseden bir mek­tup asla yazılamazdı.»

Ebu Bekir b. Ebi Hayseme, Ömer b. Ali´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib ile birlikte ha­mam yanındaki evine gittim. Kendisine şöyle dedim: «Hişam´ın hü­kümdarlık ve saltanatı yirmi seneye yakın bir zamandır devam edi­yor, insanlar diyorlar ki; Süleyman peygamber Rabbinden, kendi­sinden sonra hiç kimseye verilmeyecek bir hükümranlık istemişti. Halkın ifadesine göre Süleyman´ın hükümranlığı yirmi sene sürmüş­tür. Buna sen ne dersin » Muhammed b. Ali, şöyle cevap verdi: «İn­sanlar ne derler bilmiyorum ama, babam bana atası Ali (r.a.) tariki ile Peygamber (s.a.v.)´in şöyle buyurduğunu nakletti:

«Cenâb-ı Allah, bir peygamberin ümmetinden o peygamberin hü­küm sürdüğünden fazla bir süre ile hiçbir hükümdarı yaşatmaz. Cenâb-ı Allah, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz´i onüç sene Mekke´de, onu da Medine´de olmak üzere yirmiüç sene peygamber olarak yaşat­tı.»

İbn Ebi Hayseme dedi ki: «Ben bu konuda bundan başka bir ha­dis bilmiyorum.»

Müslim b. İbrahim, Hz. Ali´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ümeyye oğulları, şaşı gözlü bir adam (Hişam) zamanında sona erecektir.»

Ebu Bekir b. Ebi´d-Dünya, Hişam b. Abdülmelik´in katibi Salim´-in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Hişam, bir gün üzüntülü bir şekilde yanımıza geldi. Ebreş b. Ve-Hd´i çağırttı. Ebreş gelince şöyle dedi:

- Ey mu minlerin emiri, hayrola niçin üzüntülüsün

- Niye üzülmiyeyim ki, ilnı-i nücumdan anlayanların iddiasına göre ben otuzüç güne kadar öleceğim.

Biz onu bir tarafa kaydettik. Otuzüçüncü gece olunca elçisi gece­leyin yanıma geldi ve: «Nefes darlığı için ilacını hazırla. Çünkü daha Önce de bu hastalığa yakalanmıştı. Bu ilacı kullanınca iyileşmişti.» dedi. Ben de nefes darlığı ilacımı yanıma alarak elçisiyle birlikte Hi­şam´ın huzuruna gittim. İlacı aldı, çok şiddetli bir sancıya yakalan­mıştı. Gece boyunca sancısı devam etti. Sonra Hişam bana şöyle dedi:

«Ey Salim, evine git, biraz rahatladım, ama ilacı yanımda bırak.» Ben de eve gittim. Eve varır varmaz saraydan ağıt sesleri yükseldi. Git­tim, vefat ettiğini gördüm.»

Başkalarının anlattıklarına göre Hişam, çocuklarının, çevresinde oturup ağlamakta olduklarım görünce onlara şöyle demiş:

«Hişam, size dünyayı cömertçe verdi. Siz de ona cömertçe gözyaş­ları döküyorsunuz. O topladığı serveti size bıraktı, siz de onun ameli­ni ona bıraktınız. Eğer Allah kendisini bağışlamazsa, Hişam´m gide­ceği yer ne kötü bir yerdir.»

Hişam vefat edince, hazine görevlisi gelip eşyalarını mühürledi. Saraydakiler cenazesini yıkamak için su ısıtmak istediklerinde kö­mür bulamadılar. Nihayet başka yerden iğreti olarak bir miktar kö­mür alıp getirdiler. Hişam in yüzüğünde şu ibare yazılıydı: «Hüküm, hikmet sahibi Hakem´e aittir.»

Hişam, hicretin 125. senesinin rebiyülahir ayının bitimine altı gün kala çarşamba günü, Rusafe´de, elli küsur yaşında vefat etti. Ve­fat ederken altmış yaşını geçtiği de söylenir. Cenaze namazını Velid b. Yezid b. Abdülmelik kıldırdı. Velid, ondan sonra halifeliğe geçti. Hişam, ondokuz sene yedi ay onbir gün süreyle halifelik yaptı. Ondo-kuz sene sekiz ay birkaç gün süreyle halifelik yaptığı da söylenir. Doğrusunu Allah bilir.

İbn Ebi Füdeyk, Ebu Seleme b. Abdurrahman tarikiyle rivayet et­ti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: «Hicretin 125. senesinde dünyanın zineti kalkar.»

İbn Ebi Füdeyk dedi ki: «Bu hadiste geçen zinet kelimesi ile İslâm´ın nuru ve güzelliği kastedilmiştir.»

Başkası ise şöyle dedi: «Bu hadiste geçen zinet kelimesi ile İslâm adamları kastedilmiştir.» Doğrusunu Allah bilir.

Ben derim ki: Hişam b. Abdülmelik vefat edince Emevi hüküm­darlığı da Öldü. Cihad işleri geriledi, yönetim cidden sarsıldı, düzen bozuldu. Her ne kadar Hişam´dan-sonra yedi sene daha Emeviler hü­küm sürdülerse de bu hakimiyetleri ihtilaf ve kargaşa içinde devam etti. Nihayet Abbasiler, onlara karşı ayaklandılar, ellerindeki nimet ve hükümdarlığı yağmaladılar. Bir kısmını öldürdüler. İleride de in-şaallah yeri gelince detaylı olarak anlatılacağı gibi halifeliği ellerin­den aldılar. Doğrusunu, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah daha iyi bilir. [2]



Yezid B. Abdülmelîk´în Halifeliği


Vakidî dedi ki: Amcası Hişam b. Abdülmelik´in hicri 125. sene re­biyülahir ayının bitimine altı gün kala çarşamba günü vefat etmesinden sonra aynı günde halifeliğine bey´at edildi.

Hişam b. el-Kelbî dedi ki: Velid b. Yezid´e, rebiyülahir ayının cu­martesi gününde bey´at edildi. O zaman otuzdört yaşındaydı. Hilafete geçiş sebebi şuydu: Babası Yezid b. Abdülmelik, kendisinin vefatın­dan sonra kardeşi Hişam´ın veliahtlığını, ondan sonra da kendi oğlu Velid´in veliahtlığını ilan etmişti.

Hişam hilafete geçince, kardeşi oğlu Velid´e kıymet gösterdi, ama bir süre sonra Velid´in içkici olduğu, kötü arkadaşlarla dolaştığı, eğ­lence meclislerine katıldığı ortaya çıkınca, Hişam onu bu kötü huy­lardan vazgeçirmek istedi ve hicretin 116. senesinde onu hac emirliği­ne tayin etti. O da amcasından gizlice av köpekleri edindi. Hatta de­nilir ki; o, bu köpekleri sandıklara gizlemişti. Sandıklardan biri yere düşünce köpek sesi duyulduğunda bunu develerin sesi zannetmişler­di. Bu yaptığından ötürü dayağa yatırıldı.

Dediler ki: Velid, Ka´be büyüklüğünce bir çadır yaptırdı. Bu çadı­rı Ka´be´nin damına kurup arkadaşlarıyla birlikte orada oturmak ve içki içip çalgı çalarak diğer rezaletleri irtikab etmeye karar vermişti. Fakat Mekke´ye ulaştığında bu niyetini gerçekleştirmekten korktu. İnsanların karşı çıkıp protesto etmelerinden çekindi ve Ka´be´nin da­mına oturmaktan vazgeçti.

İçkiciliği ve kötü işlerle uğraşması amcası Hişam tarafından du­yulunca, bunu yapmamasını ve bu kötü huylardan vazgeçmesini de­falarca kendisine söyledi, uyanda bulundu. Ama o, bu çirkin durumu­nu ve alçakça işlerini sürdürdü. Amcası onu halifelikten (yani veli­ahtlıktan) tard etmeye karar verdi, keşke de yapsaydı. Onun yerine Mesleme b. Hişam´ı tayin etmeyi düşünmüştü. Emirlerden, dayıların­dan, Medinelilerden ve diğer bazı kimselerden oluşan bir cemaat onun bu düşüncesini olumlu buldular. Keşke bu düşüncesini pratiğe dönüştürseydi. Ne var ki o bunu yapamadı. Nihayet Hişam, bir gün Velid´e şöyle dedi: "Yazıklar olsun sana! Vallahi senin Müslüman olup olmadığım dahi bilmiyorum. Çünkü işlemediğin bir çirkinlik kalmadı. Bütün rezaletleri alenen irtikab ediyorsun." Velid de ona şöyle bir yazı gönderdi:

"Ey dinimiz hakkında soru soran kişi;

Biz Ebu Şakir´in dini üzereyiz.

Biz içkiyi bazen katıksız içeriz.

Bazen de sıcak veya soğuk su karıştırarak..."

Bunun üzerine Hişam, oğlu Mesleme´ye çok kızdı. Çünkü Ebu Şa­kir onun künyesiydi. Hişam, Mesleme´ye: "Sen Velid´e benziyorsun, oysa ben seni halifelik makamına yükseltmek istiyorum." dedi ve onu yola getirmeyi gerekli gördü. Bunun üzerine Meslenıe´yi hicri 119. se­nede hac emiri olarak Mekke´ye gönderdi. Mesleme, yöneticiliği sıra­sında ibadetlerini ve yumuşaklığım, aynı zamanda ağırbaşlılığını hal­ka izhar etti. Yine Mesleme bu sırada Mekke ve Medine´de halka çe­şitli mallar dağıttı. Medinenlerden bir azatlı, şu mısraları okudu:

"Ey bizim dinimizi soran kişi!

Biz Ebu Şakir´in dini üzereyiz.

O, koşu atlarım yularlarıyla bağışladı.

O, aynı zamanda ne zındık ne de kafirdir."

Velid, fuhşiyat ve münkeratı irtikab ettiğinden ötürü Hişam´la arası çok açılmıştı. Hişam onu kınamış ve onu veliahtlıktan azledip yerine oğlu Mesleme´yi tayin etmek istemişti. Velid kaçıp sahraya git­mişti. Aralarında çok çirkince yazışmalar cereyan etmişti. Hişam onu şiddetle tehdit ediyordu. Hişam vefat edinceye kadar bu hal devam etti.

Hişam´ın vefatı esnasında Velid çölde idi. Vefat ettiği gecenin sa­bahında haberci, hilafete tayin edildiğini ona bildirdi. Ama o gece, Velid çok huzursuz olmuştu. Arkadaşlarından birine: "Baksana hele, bu gece çok huzursuzum. Haydi gel, atlarımıza binip dolaşalım. Belki biraz açılırız." demiş ve iki mil kadar gitmişlerdi. Hişam ve onunla il­gili şeylerden bahsetmişlerdi. Hişam´m kendisine gönderdiği tehdit mektuplarından söz açmışlardı. Daha sonra bir gürültü duydular. Tozların göklere yükseldiğini gördüler. Bundan sonra haberciler gel­diler. Onun halife olduğunu bildiriyorlardı.

Onları uzaktan gören Velid, arkadaşına: "Bak hele! Bunlar Hi­şam´m elçileri! Allah´ım, sen bunu hayra tebdil et." dedi. Elçi yakla­şınca yere çömeldi. Gelip hilafete özgü selamını verdi. Velid şaştı ve: "Ne olmuş sana, yoksa Hişam mı öldü " diye sorunca elçi: "Evet" diye cevap verdi. "Sizi kim gönderdi " diye sorunca: "Posta divanının sahi­bi Salim b. Abdurrahman gönderdi." dediler ve mektubu Velid´e uzat­tılar. Velid okuduktan sonra halkın durumunu ve amcası Hişam´ın nasıl vefat ettiğini sordu. Onlar da durumu olduğu gibi anlattılar. Ve­lid, hemen Hişam´ın Rusafe´deki mallarına ihtiyati tedbir konulması için bir yazı yazdı ve şöyle dedi:

"Keşke Hişam yaşasaydı da mühürletilmiş ölçeklerini görseydi. Biz de şimdi onun tarttığı Ölçek ile tartıyoruz. Ancak biz Ölçeği parmakla dokunarak bozmuyoruz. Biz bunu bir bid´at olarak ortaya koymadık. Bunların tümünü Kur´ân bize helal kıldı."

Zührî, Velid´i veliahtlıktan azletmesi için Hişam´ı kışkırtıyordu. Hişam ise halkın dedikodu yapmasından ve askerlerin gönüllerinin kendisinden sapmasından korktuğu için buna yanaşmadı. Velid, Zührî´nin kışkırtmasını biliyor, bu nedenle ona öfke ve düşmanlık du­yuyor, ona çeşitli tehditler savuruyordu. Zührî de ona: "Ey fasık! Al­lah seni benim başıma musallat kılmayacaktır." diyordu.

Daha sonra Zührî, Velid´in halifeliğe geçmesinden önce vefat etti. Velid de amcası Hişam´dan korkup çöle kaçtı. Amcasının vefatına ka­dar orada kaldı. Amcası vefat edince, Velid onun mallarına ihtiyati tedbir koydurttu ve sonra da alelacele bineğine binerek çölden Şam´a doğru yola koyuldu. Valiler atadı. Çeşitli beldelerden bey´at geldi. He­yetler onu ziyaret ettiler.

O zamanın Ermeniye valisi olan Mervan b. Muhammed, hilafete geçişinden ötürü onu kutladı. Hişam´m ölümü ve kendisinin Hişam´a üstün gelmesi, ayrıca Hişam´m mallarına el koyması nedeniyle onu tebrik etti. Ülkeye hakim olmasından ve Cenâb-ı Allah´ın onu kulları­nın başına halife olarak geçirmesinden ötürü mutluluğunu dile getir­di. Ayrıca kendi vilayetindeki halkın halifeye bey´atlarını yeniledikle­rini, bu nedenle sevinip mutlu olduklarını bildirdi. Sınırdaki tehlike­lerden korkmayacak olsa kendisinin yerine birini vekil bırakıp Şam´a geleceğini de söyledi. Çünkü kendisini görmeye arzulu, kendisiyle ko­nuşmaya rağbetli olduğunu ifade etti.

Sonra Velid, halka güzel bir yönetim uyguladı. Kötürümlere, cüz-zamlılara, a´malara ikramda bulunulmasını, para yardımı yapılması­nı, herkese bir hizmetçi verilmesini emretti. Beytü´l-maldan da Müs­lüman ailelere armağan ve hediyeler verilmesini buyurdu. Maaşları arttırdı. Özellikle Şamlıların ve ziyaretine gelen heyetlerin bağışları-m arttırmayı emretti.

Cömert, övgüye layık, şerefli, şair bir kimseydi. Kendisinden ne

istenilirse asla hayır demezdi. Şu şiirinde kendini cömertlikle övmüş­tü:

"Bana bir takım şeyler engel olmazsa,

Zararlı kişilerin sizden çekip aldıklarını size vermeyi taahhüt edi­yorum.

Yakın zamanda size ek gelir ve hediyeler verilecektir.

Sizden bunları daha önce divanınız bırakmıştı.

Şimdi ise katipler bir aydır size bunları yazıp hazırlıyor."

Bu senede Velid, önce oğlu Hakem, sonra da Osman için kendi­sinden sonra veliaht olmaları üzere bey1 at aldı. Bu bey´atı Irak ve Ho­rasan valisi Yusuf b. Ömer´e gönderdi. O da Horasan´daki kaymakamı Nasr b. Seyyar´a bey´at emrini gönderdi. Nasr, bu bey´at dolayısıy­la halka uzun ve beliğ bir hutbe irad etti. İbn Cerir, bu hutbenin tü­münü eksiksiz olarak nakletmiştir.

Velid, ülkenin doğusunda ve batısında otoriteyi sağladı. Kendisi­nin vefatından sonrası için de oğullarının veliahtlığına çeşitli belde­lerde bey´at aldırdı.

Velid, Nasr b. Seyyar´ı Horasan´ın müstakil valisi yaptı. Sonra Yusuf b. Ömer, Velid´in yanma geldi. Horasan valiliğini tekrar kendi­sine vermesini istedi. O da Hişam´m zamanındaki gibi tekrar onu Ho­rasan valiliğine atadı. Nasr b. Seyyar ile kaymakamları da Yusuf b. Ömer´in emri altına verildiler.

O esnada Yusuf b. Ömer, Nasr b. Seyyar´a mektup yazarak ailesi ve çoluk çocuğuyla halifenin ziyaretine gitmesini, giderken beraberin­de bol miktarda hediye ve armağan da götürmesini emretti. Bunun üzerine Nasr b. Seyyar, at üzerinde 1.000 köle, 1.000 cariye, bol mik­tarda altın ve gümüş ibrikler ve daha başka armağanlar götürdü. Ve­lid de ona mektup yazarak çabuk gelmesini, beraberinde tanburlar, gitarı andıran barbutlar, şarkıcı cariyeler, şahinler, beygirler, eğlence ve fısk aletleri getirmesini istedi. Halk bunu duyunca hoşnutsuzluk

gösterdi.

Müneccimler, Nasr b. Seyyar´a: "Yakında Şam´da fitne kopacak­tır." dediler. O da bunun üzerine hareketini geciktirdi, yolu ağırdan aldı. Yolun bir kısmında iken ulak kendisine geldi ve halife Velid´in öldürüldüğünü bildirdi. Şam´da halk arasında büyük bir fitne koptu­ğunu anlattı. Nasr b. Seyyar da maiyetiyle birlikte başka bir şehire gitti. Orada ikamet etti. Yusuf b. Ömer´in Irak´tan kaçtığım, düzenin bozulduğunu haber aldı. Bu da ileride anlatacağımız gibi halifenin öl­dürülmesi nedeniyle olmuştu. Yardımı dilenilecek zat, yüce Allah´tır.

Bu senede Velid, Yusuf b. Muhammed es-Sakafî´yi Medine, Mek­ke ve Taif valiliklerine atadı. Hişam b. İsmail el-Mahzumî´nin oğulla­rı İbrahim ile Muhammed´i Medine´de horlanmış ve zillete maruz bı­rakılmış bir şekilde ikamete mecbur kılmakla emretti. Çünkü İbra­him ile Muhammed, Hişam´ın dayıları idiler. Bunları orada horlayıp küçük düşürdükten sonra Irak valisi Yusuf b. Ömer´e göndermesini ferman etti. O da bunları Yusuf b. Ömer´e gönderdi. Yusuf da onlara eza ve işkencede bulundu. Nihayet ikisi de bu nedenle vefat ettiler. Yusuf onlardan bol miktarda para ve mal gasbetti.

Bu senede Yusuf b. Muhammed b. Yahya b. Said el-Ensarî, Medi­ne kadılığına tayin edildi.

Bu senede Velid b. Yezid, Kıbrıslılara kardeşi ile birlikte askeri bir birlik gönderdi ve şöyle dedi: "Onları serbest bırak. Dileyen Kıb­rıslı Şam´a göçer, dileyen de Bizans´a göçer." Kıbrıslıların bir kısmı

Şam´da Müslümanlara komşu olmayı tercih ederken bir kısmı da Bi­zans´a intikal etti.

İbn Cerir dedi ki: Bu senede Süleyman b. Kesir, Malik b. Heysem, Lahiz b. Kurayz ve Kahtabe b. Şebib geldiler. Bazı siyercilerin kavil­lerine göre Muhammed b. Ali ile karşılaştılar ve Ebu Müslim´in serü­venini ona anlattılar. O da: "O hür müdür, değil midir " diye sorunca, söyle dediler: "O hür olduğunu iddia ediyor. Efendisi ise onun kendi­sine ait bir köle olduğunu söylüyor." Bunun üzerine bunlar onu satın alıp azad ettiler. Muhammed b. Ali´nin kendisine 200.000 dirhem pa­ra ve 30.000 dirhem değerinde de giysi verdiler. Muhammed, onlara söyle dedi: "Belki bu seneden sonra benimle görüşemiyeceksiniz. Eğer Ölürsem lideriniz İbrahim b. Muhammed olacaktır. O benim oğlum-dur. Ona itaat etmenizi size vasiyet ediyorum."

Muhammed b. Ali, hicri 125. senenin zilkade ayının başında vefat etti. Babasının vefatından yedi sene sonra vefat etmiş oldu.

Bu senede Yahya b. Zeyd b. Ali Horasan´da vefat etti.

Bu senede Mekke, Medine ve Taif valisi Yusuf b. Muhammed es-Sakafî, insanlara haccettirdi. Irak valisi Yusuf b. Ömer, Horasan va­lisi ise Nasr b. Seyyar idi. Nasr, halife Velid b. Yezid´e çeşitli arma­ğan ve hediyelerle ziyarete gitmeyi, planlamıştı, ama bu ziyaret ger­çekleşmeden önce Velid öldürüldü. [3]



Hicretin Yüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

Muhammed B. Ali


Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas Ebu Abdillah el-Medenî. Bu zat, Seffah ve Mansur´un babalarıdır. Babasından, dedesinden, Said b. Cübeyr´den ve bir cemaattan hadis rivayet etmiştir. Araların­da halife olan iki oğlu Ebü´l-Abbas Abdullah es-Seffah ile Ebu Cafer Abdullah el-Mansur´un da bulunduğu bir cemaat ondan hadis rivayet etmiştir.

Abdullah b. Muhammed b. Hanefiyye, kendisinden sonra onu li-erhk için vasiyet etmişti. Onun birçok ilimden haberi vardı. Ona: ahflik

felik, senin çocuklarının eline geçecektir" müjdesini vermişti. K ki hicretin seksenyedinci senesinde kendisine bey´ata davet etti. uvveti gittikçe arttı. Nihayet bu senede vefat etti. Bundan bir sene e vefat ettiğine dair rivayetler bulunduğu gibi, bundan bir sene a vefat ettiğine dair rivayetler de vardır. Vefat ederken altmışüç Işındaydı. .

9 Kıl bakımından insanların en güzeli idi. Kendisinden sonra liderlik için oğlu İbrahim´i vasiyet etti. Ama hilafet, oğlu Seffah´a nasib oldu. İleride de anlatılacağı gibi oğlu Seffah, hicretin 132. senesinde hilafeti Emevilerin elinden almıştır. [4]



Yahya B. Zeyd


Yahya b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib. Babası Zeyd, hicretin 121. senesinde öldürülünce Yahya, Horasan´da Hirriş b. Amr b. Davud´un yanında gizlendi. Hişam´m vefatına kadar Horasan´a bağlı Belh şehrinde saklanmayı sürdürdü. Yusuf b. Ömer, bu durumu Nasr b. Seyyar´a bir mektupla bildirdi. Nasr b. Seyyar da, Belh kay­makamına Ukayl b. Makil el-İclî ile bir mektup gönderdi. Kayma­kam, Hirriş´i huzuruna getirdi. Ona işkence yaptı. Altıyüz kırbaç vur­du, ama Hirriş, Yahya´nın yerini bildirmedi. Sonra Hirriş´in oğlu gel­di ve Yahya´nın gizlendiği yeri kaymakama bildirdi. Nasr b. Seyyar da bu durumu bir mektupla Yusuf a iletti. Yusuf da bunu Velid b. Ye-zid´e bildirdi. Velid, Nasr b. Seyyar´a mektup yazarak Yahya´yı zin­dandan çıkarmasını ve arkadaşlarının yanına salmasını, arkadaşla­rıyla beraber olmasına imkan tanımasını buyurdu. Bu buyruk üzeri­ne Nasr, onu ve arkadaşlarını serbest bıraktı. Onları Şam´a gönderdi. Yolun bir kısmında iken Nasr, onun ihanet edeceğinden korktu, üze­rine 10.000 askerden oluşan bir müfreze gönderdi. Yahya b. Zeyd, bu müfrezeyi bozguna uğrattı. Yahya´nın beraberinde sadece 70 kişi var­dı. Müfrezenin komutanını öldürdü. Onlardan çok miktarda mal yağ­maladı. Sonra başka bir askeri birlik geldi. Yahya´yı öldürdü. Başını kesti, arkadaşlarının da tümünü öldürdü. Allah onlara rahmet etsin. [5]



Hicretin Yüzyirmialtıncı Senesi


Bu senede Halife Velid b. Yezid b. Abdülmelik öldürüldü. Şimdi onun biyografisini verelim: [6]



Velid B. Yezid B. Abdülmelikin Biyografisi


Velid b. Yezid b. Abdülmelik b. Mervan b. Hakem Ebul-Abbas el-Ümevî ed-Dımışkî. Amcası Hişam´m hicri 124. senede vefatı nedeniy­le kendisine halife olarak bey´at edildi. Çünkü önceki sayfalarda da anlattığımız gibi babası onu veliaht tayin etmişti. Velid´in annesi, Ummü´l-Haccac binti Muhammed b. Yusuf es-Sakafî´dir.

Velid, hicretin doksanıncı senesinde doğdu. Doksanikinci senede doğduğuna dair bir rivayet de vardır. Seksenyedinci senede doğmuş olduğunu söyleyenler de olmuştur. Hicretin 126. senesinin cemaziyeila ayının bitimine iki gece kala perşembe günü Öldürüldü. Bu ne­denle halk arasında büyük bir fitne koptu. Şunu da belirtelim ki o, fa-siklığ1 (başka bir rivayete göre ise zındıklığı) nedeniyle öldürülmüştü.

İmam Ahmed b. Hanbel, Hz. Ömer´in şöyle dediğini rivayet et­miştir:

Peygamber (s.a.v.)´in zevcesi Ummü Seleme´nin kardeşinin bir oğ­lu doğdu. Ona, Velid adını verdiler. Peygamber (s.a.v.) de şöyle bu­yurdu: "Ona Firavunlarınızın adını taktınız. Bu ümmette Velid adın­da bir adam ortaya çıkacaktır ki o, Firavun´un kendi milletini fesada sürükleyişine nisbetle daha şiddetli bir derecede bu ümmeti fesada sürükleyecektir."

Beyhakî, bu hadisin mürsel ve hasen olduğunu söylemiştir.

Beyhakî, Ümmü Seleme´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Peygamber (s.a.v.) yanıma geldi. O esnada Muğire ailesinin Ve­lid adında bir çocuğu yanımdaydı. Peygamber (s.a.v.), bana şöyle sor­du:

- Ey Ümmü Seleme, bu kimdir

- Velid´dir.

- Velid´i güzel bir isim olarak kullanır oldunuz. Siz bunun adını değiştirin. Çünkü bu ümmette, kendisine Velid adı verilen bir Fira­vun ortaya çıkacaktır.»

İbn Asakir, Peygamber (s.a.v.)´in şöyle buyurduğunu rivayet et­miştir:

"Şu iş (hilafet) Ümeyye oğullarından biri, içinde gedik açmcaya kadar adaletle yürüyecektir." [7]



Velîd´in Öldürülmesi Ve Devletin Yıkılması


Bu adam günahları açıkça irtikab ederdi. Kötü şeyleri yapmakta ısrarlıydı. Aziz ve Celil olan Allah´ın haramını çiğner, hiçe sayardı. Hiçbir masiyetten geri durmazdı. Bazıları onu zındıklıkla itham et­mişti. Dinde lakayt idi. Doğrusunu Allah bilir. Dışarıdan görünüşü itibarı ile o asi, müstehcen bir şair ve isyankar bir kimse idi. Hiçbir günahtan sakınmaz ve hiç kimseden de utanmazdı. Bu hali, halifeli­ğinden Önce de sonra da devam etmişti.

Kıvayet olunduğuna göre kardeşi Süleyman, onu öldürmeye çaba-a-£aiuar arasındaydı. Süleyman onun hakkında şöyle demiştir: "O 3 1C-Kİ içen, fasık ve ciddiyetsiz bir adamdı. O fasık, beni de kötülü-ge şiniklemek istedi."

uıafa b. Zekeriyya, Utbî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: Süf e k- Yezid, çok güzel bir Hristiyan kadına baktı. Kadının adı,

a ıc*ı. Onu çok sevdi. Ba