๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 03 Şubat 2011, 14:38:30



Konu Başlığı: Sunuş
Gönderen: Esila üzerinde 03 Şubat 2011, 14:38:30
Sunuş


İbn Kesir Ve Tarihî 2

Îbn Kesır´in Hayatı 3

Îbn Kesîr´in Eserleri 4

Müellifin Önsözü. 4

Fasıl 8

Fasıl 9

Levh-Î Mahfuz. 12

Göklerle Yerin Ve Bu İkisî Arasındaki Şeylerin Yaratılışlarına Daîr Ayet Ve Hadîsler. 13

Yedi Kat Yerin Yaratılması Île İlgili Ayet Ve Hadisler. 16

Denizler Ve Nehirler. 17

Fasıl 23




VEN-NİHÂYE


Sunuş


Kuruluşumuzdan bugüne kadar okuyucularımıza temel ve kaynak eserler sunduk.

Bunlar arasında 6 ciltlik (4000 safya) Mecmau´t-Tefâsir, 23 ciltlik (23000 sayfa) Kütüb-ü Sitte ve Şerhleri, 8 ciltlik (4300 sayfa) Mu´cemu´l-Müfehres lil Hadis, 10 ciltlik (6500 sayfa) el-Mebsut gibi İslâm ilimleri­nin temeli olan tefsir, hadis, fıkıh ilmine dair eserlerin Arapça metinle­ri; 5 ciltlik (3785 sayfa) Şakaik-i Nu´maniye ve Zeyilleri, Kâmus-i Türkî (1590 sayfa), Lügat-x Naci (976 sayfa), Redhause Sözlüğü (2239 sayfa) gibi eserlerin Osmanlıca asıllarının tıpkı basımlarım; Prof.Dr. Abdur-rahman Cezîrî başkanlığında seçkin Mısır ulemasından oluşan bir ko­misyonun hazırladığı 8 ciltlik (3720 sayfa) "Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı", Asr-ı Saadet´ten günümüze kadar yaşamış bütün müfessirlerin görüşlerini ihtiva eden ve dilimizde yazılmış tefsirlerin en büyüğü olan 16 ciltlik (10000 sayfa) "Hadislerle Kur´ân-ı Kerîm Tefsiri İbn Kesîr" ile klasik ve çağdaş düşünürlerimizin 40´m üzerinde gerek telif gerekse ter­cüme Türkçe eseri de bulunmaktadır.

Şimdi de siz değerli okuyucularımıza büyük İslâm âlimi müfessir, muhaddis ve müverrih (tarihçi) unvanları ile tanınan İbn Kesîr´in "el-Bidâye ve´n-Nihâye" isimli tarihini, "Büyük İslâm Tarihi" adıyla sun­manın mutluluğunu yaşıyoruz.

Tarihçi İbn Kesîr, "Büyük İslâm Tarihi" adıyla sunduğumuz bu ese­rinde, olayları tarih sırasına göre (kronolojik olarak) işlemekte, sırası ile kainatın yaratılışından başlayarak Hz. Muhammed´e kadar bilinen bü­tün peygamberlerin hayat hikayeleri, Asr-ı Saadet ve Hulefa-i Raşidin dönemleri ile Emeviler, Abbasiler, Endülüs Emevileri, Fatimîler, Eyyûbîler, Memlûkler ve Selçuklular gibi İslâm devletlerinin siyasi, kültürel ve ekonomik hayatlarını akıcı bir üslûpla bize aktarmaktadır.

Tarih ilmine yeni bir metod getirerek olayları anlatırken okuyucu­nun tarihi hadiseleri doğru değerlendirmesini temin etmek için doğru-jugundan emin olmadığı rivayetleri de kitabına almakla birlikte onların bir kısmının garip, israiliyyat ve kabul edilemez rivayetler olduklarını belirtmektedir. Böylece okuyucunun tarihi olayları yanlış değerlendirip yanlış ders çıkarmasına ve yanlış yorumlara gitmesine mani olmakta­dır.

İbn Kesîr´in "el-Bidâye ve´n-Nihâye" isimli eseri, bu vasıflarından dolayı tarih sahasında çok önemli bir eser olup günümüzden yaklaşık 700 yıl önce kaleme alınmasına rağmen bu gün hâlâ en önemli tarih kay­nağı sayılmakta, İslâm dünyasında en çok okunan tarih eseri olma özel­liğini hâlâ muhafaza etmektedir. Biz böyle bir eserin Türkçesini okuyu­cumuza sunmakla çok büyük bir hizmeti ifâ ettiğimiz inancını taşımak­tayız.

14 normal, 1 şahıs ve yer isimleri indexsi cildinden oluşan, toplam 15 ciltlik bu kıymetli eserin dizgisi, tertibi, baskısı ve cildinin hazırlan­ması sırasında hiçbir masraftan çekinmedik. Türkiye´de yapılabilece­ğin en iyisini yapmaya çalıştık.

Burada eseri Türkçeye kazandıran sayın-Mehmet KESKİN-beye, kıymetli vakitlerini esirgemeyerek eseri redakte eden M.Ü. İlahiyat Fa­kültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ziya KAZICI beye, tashih ve tertip sıra­sında bize yardıma olan Mehmet IRMAK beye, eserin tercüme ve yayım esnasında her türlü fedakarlığı göstenen Çağrı Yayınları çalışanlarına teşekkürü bir borç bilir, bunun gibi yeni kaynak eserleri insanlığın hiz­metine sunmayı bize nasip etmesini Cenâb-ı Allah´tan niyaz ederiz.

Şaban KURT[1]



İbn Kesir Ve Tarihî


İslâm dünyasının yetiştirdiği büyük âlimlerden biri olan îmadu´d-Din Ebu´1-Fida İsmail b. Ömer b. Kesîr, döneminin muhaddis, müfessir ve tarihçisi olarak bilinir.

Konusu, sadece geçmiş olayların bir kümesi olmayan tarihin gerçek konusu insandır. Gayesi de bu insanı Allah´ın rızası doğrultusunda ye­tiştirmektir. Bu sebepledir ki tarihin ilk belirtilerini bizzat Kur´ân-ı Kerîm´de görüyoruz. Zira Kur´ân, insan hayatının sadece manevî yönü­nü değil, bütün sosyal hayatının temel çizgilerini taşır ki bunlar tarihle çok yakından ilgilidir. Bu bakımdan Kur´ân´da, tarihin başlangıcı olan yaradılışın düşünülmesi emre dilmektedir. Onun bir ibret kaynağı oldu­ğu, bunu görmek için de gezip dolaşmak (seyahat) gerektiği açıklan­maktadır. (eî-Ankebût, 20; er-Rûm, 42) Gerçekten bugünü anlamak ve geleceğe hazırlanabilmek için tarihin verilerini değerlendirip ondan ibret almak gerekir. Şayet tarih toplum için ibret vesilesi olmuyorsa kuru bir bilgi­den ibaret kalır.

Bilindiği gibi Hz. Peygamberin gerek hayatı, gerek şahsiyeti ve gerekse onun zamanındaki İslâm toplumunun hareket ve davranışları, Müslümanlar için her yönü ile iyi bir örnektir. Bunun içindir ki o döne­min safha safha ve güzel bir şekilde Öğrenilmesi gerekir. İşte burada, hicri sekizinci asırda (701-774) Şam bölgesinde doğan ve yine orada vefat eden İbn Kesîr karşımıza çıkmaktadır. Tefsirinde de geniş ölçüde tarihî bilgilere yer veren müellifimiz, tarihin insan hayatındaki önemi­ni bildiğinden bu sahadaki engin selâhiyetini "el-Bidâye ve´n-Nihâye" adlı eseri ile isbat etmiştir. Böylece o, sağlam kaynaklardan istifade ile gerek Hz. Peygamber, gerekse daha sonraki dönemleri birer ibret levha­sı olarak gözlerimizin önüne sermektedir.

Her Müslümanm örnek alması ve hayatını ona göre yönlendirmesi icap eden o Muhammedi hayatın bütün safhalarını, aynı zamanda büyük bir muhaddis olan İbn Kesîr´in, elinizde bulunan bu eserinden öğ­renmek mümkündür.

Rivayet metoduna bağlı olmakla birlikte dirayet ve tenkid hususu­nu da ihmal etmeyen İbn Kesîr, kronolojik bir eser meydana getirmekle islâm tarihinin her yılını kendi zaman ve şartları içinde değerlendirip okuyucuya takdim etmiştir. Böylece o, bu engin tarihin geçirmiş olduğu tekâmül ve gelişme çağlarını gözler önüne sermiştir.

İslâm kültür dünyasında Zehebî, Îbnu´1-Verd, Safedî ve İbn Şakır gibi tarihçilerin bulunduğu bir dönemde yetişen İbn Kesîr, rivayetçi özelliğini korumakla birlikte zaman zaman "Bu, garip bir hadistir", "Bu, zayıf bir rivayettir", "Bu, tamamen uydurmadır" gibi ifadelerle görüşü­nü ortaya koyduğu gibi bazen de "Ben derim ki" şeklindeki ifadelerle ta­mamen kendi mütalaasını beyan eder. Böylece o, bazı rivayetleri terikid süzgecinden geçirir.

Tarihini, tefsirinden sonra yazdığı için zaman zaman, "Bu konuda tefsirimizde şöyle söyledik" demek suretiyle tefsirine atıflarda bulunur. Keza o, Kur´ân ve sünnetten aldığı ilhamla bazı tavsiye ve Öğütlerde de bulunur. Böylece o, tarihin fazilet ve reziletlerini teşhir ederek, gelecek nesillerin ahlâkını düzeltmeye hizmet etmesi gerektiğine kail olanlara da iştirak etmiş görünmektedir.

İslâm dünyasında ve özellikle ülkemizde tefsiri ile tanınan İbn Kesîr´in tarih kaynakları, metodu ve tarihçiliği üzerinde şimdiye kadar ciddî bir araştırmanın henüz yapılmadığı anlaşılmaktadır.[2]

İslâm dünyasının en ünlü ve ülkemizde çok ilgi gören İbn Kesîrin tefsirinden sonra şimdi de ünlü "el-Bidâye ve´n-Nihâye" isimli eseri "Büyük İslâm Tarihi" çevirisi adıyla değerli okuyuculara sunulmakta­dır. Ülkemizde tarihçi yanı pek iyi tanınmayan bu büyük âlimin, bu değerli eserinin bilim ve kültür tarihimize büyük katkılar sağlayacağı muhakkaktır.

Prof.Dr.Ziya Kazıcı[3]



Îbn Kesır´in Hayatı


Ebu´1-Fida İsmail İmadu´d-Din îbn Ömer îbn Kesîr İbn Davud îbn Kesîr el-Dımaşkî el-Kureyşî, Şam yakınlarındaki Busrâ´ya bağlı Micdel veya Mecdel köyünde Hicrî 701 (Milâdî 1301) yılı civarında dünyaya gel­di. el-Bidâye ve´n-Nihâye isimli eserinde belirttiğine göre, babası hicrî 703 senesinde vefat ettiği zaman kendisi üç veya dört yaşlarında imiş. Babasını çok az hatırlayan müellifimiz, ailesi ile birlikte yedi yaşlarında köyden kalkıp Şam´a yerleşmiş, İsmail İbn Kesîr´in yetişmesinde ağabe­yi Abdülvehhab´m etkisi büyük olmuş. İlk dinî bilgileri aile yuvasında almış olan îbn Kesîr, daha sonra Burhâneddin el-Fezârî, Kemaleddin İbn Kâdî Şihne, Kasım îbn Asakir, İshak İbn Amidî, Muhammed İbn Zinâd, İbn er-Rabî ve îbn Teymiyye gibi devrinin ünlü bilginlerinden nlah, tefsir, hadis öğrenmişti. Genç yaşta eserler telif etmeye başlayan îbn Kesîr, "Tekzîb el-Kemal" adlı eserin müellifi el-Mizzî´nin derslerine devam etmiş ve onun kızıyla evlenerek bu büyük bilgine damad olmuş­tur. Bilahare Karâfî, Debbûsî, Uranı ve Hutenî gibi bilginlerden icazet almıştır. Uzun yıllar Şam´ın ünlü medreselerinde dersler vermiş daha sonra Hecibiye Medresesi müderrisliğine tayin edilmiştir. Subkî´nin vefatından sonra da meşhur Eşrefîyye Dâr´ül-Hadîsi hocalığına geçmiş­tir. Yetiştirdiği sayısız öğrenciler arasında; İbn Hacer gibi büyük hadis bilginleri, Şihâbüddin îbn Hiccî, Hafız Ebu´l-Mehâsin el-Hüseynî gibi o devrin meşhur âlimleri de bulunmaktadır.[4]

Ömrünün sonlarına doğru gözlerini kaybetmiş olan İbn Kesîr, Hicrî 774 (Miladî 1373) senesi şaban ayının 26. perşembe günü 74 yaşında iken Şam´da vefat etmiştir. [5]



Îbn Kesîr´in Eserleri


ibn Kesîr, yalnızca bir tarihçi değil,aynı zamanda büyük bir fıkıh ve hadîs bilginidir. Bu bakımdan îslâm düşüncesinin tarih, fikıh, hadîs ve tabakât konularında çok değerli ve orjinal eserler telif etmiştir. Başlıca eserleri şunlardır:

1- el-Bidâye ve´n-Nihâye fi´t-Tarih: Genel tarih niteliğinde olan bu eser, kâinatın yaratılışından başlayarak müellifin hayatının son günle­rine kadar geçen olayları anlatır.

2- el-Bâis´ül-Hasîs Şerh İhtisar Ulûm´il-Hadis: Bu eser, İbn Salâhın Ulûm´ül-Hadîs isimli eserinin özetidir.

3- et-Tekmîl fı´Ma´rifeti´s-Sikât ve´d-Duafâ ve´1-Mecâhîl: Hadisteki güvenilir, zayıf ve bilinmeyen ravîleıie ilgili önemli bir eserdir.

4- el-Hedyü ve´s-Sünen fi. Ahadisi´l-Mesânîd ve´s-Sünen: Câmiü´l-Mesânîd diye de bilinen bu eser, Ahmed İbn Hanbel´in Müsned´i, Bezzâr, Ebu Ya´lâ ve İbn Ebu Şeybe´nin eserleriyle Kütüb-i Sitte´yi bir­leştirerek bölümlere göre tanzim eder.

5- Ehâdîsu´t-Tevhîd ve´r-Redd Alâ´ş-Şirk: Tevhîd ve şirk konusun­daki hadisleri inceler.

6- el-İctihâd fi Talebi Fadaîlil-Cihâd: Cihadla ilgili konuları araştı­rır.

7- Tabakâtu´ş-Şâfiîye: Şafiî fakihlerin hayatından bahseder.

8- Edillet´üt-Tenbîh fi Fıkhi´ş-Şâfîîyye: Şafiî fıkhına dair konuları ele alır.

9- Menâkıbu İmâm eş-Şâfiî: İmam Şafiî´nin menakibinden bahse­der.

10- el-Ahkâm alâ Ebvâbi´t-Tenbih: Fıkhın ahkâmından bahseden bu eserini tamamlayamamıştır. Sadece hacc bahsine kadar olan kısmı incelemiştir. Tefsîrinde bu eserine pek çok atıflar yapmaktadır.

11- Müsnedu´ş-Şeyhayn: Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer´in Müsnedle-rini ele alır.

12- Muhtasar Îbnu´l-Hâcibın: İbn Hâcib´in bir eserinin muhtasarı­dır.

13- Şerhu´l-Buhârî: Tamamlanamamış olan bu eser, İmam Bu-harî´nin Sahîh´inin şerhidir.

14- Fedâilu´l-Kur´ân: Kur´ân´ın faziletlerine dair olan bu eser, tef­sirinin sonunda yer almakta olup, Kur´ân´m faziletlerini anlatmakta­dır.

15- Tefsîr´ül-Kur´ân-Azim: Rivayet tefsirlerinin en muteberlerin­den birisidir. İbn Kesîr, gerçek anlamda bir rivayet tefsiri olan bu eseri­ne, zaman zaman dirayet tefsirlerinden alıntılar yapmış ve bazen kendi görüşlerini de eklemiştir.

Bu eserlerin pek çoğu basılmıştır. Ancak henüz tab edilmemiş risa­leleri de bulunmaktadır. [6]



Müellifin Önsözü


Evvel ve âhir, bâtın ve zahir, her şeyi bilen, kendisinden önce hiçbir şeyin bulunmadığı ilk, kendisinden sonra hiç bir şeyin olmayacağı son, kendisinden üst hiçbir şeyin bulunmayacağı zahir, kendisinden geride hiçbir şeyin bulunmayacağı bâtın, devamlı surette kemâl sıfatlarıyla muttasıf olarak mevcudiyeti süren ezeli ve kadîm; aralıksız, inkitasız, zevalsiz bir surette sonsuza dek baki ve sermedi olarak varlığı devam edecek; siyah karıncanın zifiri karanlık gecede sessiz kaya üzerindeki yürüyüşünü bilmekte, kumların sayısını bilmekte, yüce, ulu ve her şeyi yaratıp bir ölçü ile takdir edici, gökleri sütunsuz olarak yükseltmiş, semaları çiçek gibi parlak yıldızlarla süslemiş, semalarda yıldızları kandil kılmış, Ay´ı parlak ışıklar saçıcı yapmış, bunların üstünde de gö­ğü kubbe gibi yuvarlak, geniş ve yüksek bir şekilde yaratmış, sütunları yüce Arş-ı A´la´yı yaratmış olan Allah´a hamdolsun.

O Arş-ı A´la ki, kıymetli melekler onu taşırlar. Kerrübiyûn melekle­ri onu kuşatırlar. Allah´ın salat-ü selâmı onların üstüne olsun. O melek­lerin, takdis ve tazim sesleri yükselir. Aynı şekilde göklerin her tarafı, meleklerle dopdoludur. Onlardan her gün 70.000 melek, dördüncü kat­taki Beytü´l-Ma´mur´a gelip orayı ziyaret ederler. Gittikten sonra oraya dönmek için tekrar sıra kendilerine gelmez. Onların, en son olarak için­de bulundukları hâl, tehlil, tahmid, tekbir, salat ve teslimdir.

Cenâb-ı Allah, yeryüzünü mahlukat için suların dalgaları üzerine koymuştur. Gökleri yaratmadan önce yeryüzüne, sabit dağlar yerleştir­miştir. Orayı bereketli kılmış, arayanlar için yeryüzünde gıdaların nor­mal olarak dört gün (dört mevsim) içinde yetiştirilmesi kânununu koy­muştur. Oraya, her çiftten iki şeyi yerleştirmiştir. Bunu da akıllılar için bir delil kılmıştır. Yazlarında ve loşlarında kulların ihtiyaç duydukları ner şeyi, her hayvanı yeryüzünde onlara ihsan etmiştir.

insanoğlu, kendisinden söz edilmeyen, hiçbir şey değilken onu ya­ratmaya çamurdan başlamış, sonra onun neslinin devamını sağlam bir yerde (rahimde), değersiz bir su ile (döl suyu ile) devam ettirmiş, onu gö­ren ve işiten bir varlık haline getirmiştir. O varlığı, eğitim ve öğretimle şer ellendirmiş tir. İnsanlığın babası Adem (a.s.)´i kendi mübarek eliyle yaratmış, onun bedenine şekil vermiş, bedenine kendi ruhundan üfle-miş, melekleri ona secde ettirmiş, eşi ve insanlığın annesi Havva´yı onun vücudundan yaratmış, ona eş kılmış, ikisini Cennet´te barındır­mış, üzerlerine nimetlerini yağdırmış, sonra kendi bilgeliğinin ezeldeki bir gereği olarak yaratıp yei-yüzüne yaymış, onları kendi yüce kudreti ile hükümdarlar, halk tabakası, zengin, yoksul, köle, efendi, cariye, ha­nım şeklinde çeşitli kısımlara ayırmış ve yeryüzünün enine boyuna her tarafma yerleştirmiş, onları birbirinin ardısıra gelen halefler yapmış; bunu kıyamet gününe, hesap zamanına ve ilim-bilgelik sahibi olan yüce zatının huzuruna çıkanncaya kadar da devam ettirecektir- Kullarına çeşitli memleketleri, ihtiyaca göre irili ufaklı şehir ve kasabalara bölen nehirleri emre amade kılmış, onlar için kuyular ve pınarlar fışkırtmış, bulutlar vasıtasıyla üzerlerine yağmurlar yağdırmış, böylece onlara çe­şitli ekin ve ürünleri bitirmiştir. Lisan-ı hal ve sözleri ile diledikleri her şeyi onlara bahsetmiştir: «Allah´ın nimetini sayacak olsanız bitiremez­siniz. Doğrusu insan pek zalim ve çok nankördür.» (ibrahîm, 34.)

Allah, kerem sahibi, ulu, yüce ve yumuşak huylu olup noksanlıklar­dan münezzehtir. Kendilerini yaratıp rızıklandırdıktan, yollarını ko­laylaştırdıktan ve onlara lisan bahşettikten sonra kullarına ihsan ettiği nimetlerinin en büyüğü, peygamberlerini göndermiş ve kitaplarını in­dirmiş olmasıdır. Bu kitaplar, onlara ilahî helal ve haramları, haber ve hükümleri açıklarlar. Dünya ve ahiretle ilgili her türlü detayı, kıyamete kadar onlara beyan ederler.

Mutlu kimse, haberleri tasdik ve teslimiyetle, emirlere boyun eğ­mekle, yasakları da Rabbini tazim etmekle kabul eden ve ebedi nimeti elde eden kimsedir. Zakkum ve kaynamış su yedirilip içirilen, elem veri­ci azaba maruz bırakılan Cehennem de, yal ani ayıcıların makamında bulunmaktan uzak duran kimsedir.

Yüce zatına, kadim saltanatına ve mübarek zatına yaraşırcasma Allah´a, göklerle yeri dolduran mübarek, hoş ve çok hamd-ü senalarda bulunurum. Bu hamd-ü senalar, sonsuza dek, kıyamet gününe kadar devam edecektir. Her anda ve her saatte bu hamdimi devam ettirece­ğim, Kendisinden başka ilah bulunmayan,