๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 20 Aralık 2010, 13:06:45



Konu Başlığı: Rasûlullah (S.A.V.)´in Evsafı, Güzellikleri, Alnı, Kaşları, Gözleri, Burnu Ve S
Gönderen: Esila üzerinde 20 Aralık 2010, 13:06:45
Rasûlullah (S.A.V.)´in Evsafı, Güzellikleri, Alnı, Kaşları, Gözleri, Burnu Ve Saçı


Kîtâbü´ş-Şemaîl Rasûlullah (S.A.V.Yin Şemaîlî Ve Temîz Yaratılışı

Peygamber (S.A.V.)´İn Gözler Kamaştıran Güzellîğî

Rasulullah (S.Â.V.)´In Rengi

Rasûlullah (S.A.V.)´in Evsafı, Güzellikleri, Alnı, Kaşları, Gözleri, Burnu Ve Saçı

Peygamber (S.A.V.)´În Saçı

Hz. Peygamber´în Omuzları, Pazuları, Koltuk Altları, Ayakları Ve Topukları

Hz. Peygamberin Boyu Ve Kokusunun Hoşluğu.

Hz. Peygamber´in Omuzları Arasındaki Peygamberlik Mühürü.

Rasûlullah (S.A.V. )´In Evsafına Dair Nakledilen Müteferrik Hadîsler.

Ümmü Ma´bed´in Bu Konudaki Rivayeti

Hind B. Ebi Hale´nin Bu Konudaki Hadisi

Hz. Peygamber´în Ahlakı Ve Temiz Şemaîll

Hz. Peygamberdin Cömertliği





Kîtâbü´ş-Şemaîl Rasûlullah (S.A.V.Yin Şemaîlî Ve Temîz Yaratılışı


Bu konuda gerek eskinerek yeni kitaplar tasnif edilegelmiştir. Bu mevzuda birçok kitap yazılmıştır. Kitapların bir kısmında sırf bu konu ele alınmış, bir kısmında da konu diğer konularla birlikte incelenmiştir. Şemail ile ilgili en güzel ve en faydalı derlemeyi yapan, îmam Ebu îsa Muhammed b. îsa b. Sure et-Tirmizî´dir. Allah ona rahmet etsin. Bu zat, bu mevzuda "Şemail" adıyla bilinen meşhur kitabını yazmıştır. Kendi-sine kadar uzanan bir sima (duyma, işitme ile ilgili bir ıstılah) yoluyla bu kitabı elde etmiş bulunmaktayız. Bu kitabında naklettiği şeyleri biz de aynen naklediyor ve bir muhaddisin ve fakihin müstağni kalamaya­cağı önemli şeyleri de ekliyoruz. Önce Peygamber (s.a.v.)´in gözler ka­maştıran hüsn-i cemalini açıklayacak, ondan sonra gerek özet, gerek tafsilat halinde bilgiler vermeye başlayacağız Allah bize kafidir. O, ne güzel Vekil´dir. [1]



Peygamber (S.A.V.)´İn Gözler Kamaştıran Güzellîğî


Buharı, Ahmed b. Said Ebu Abdillah kanalı ile Bera b. Azib´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Peygamber (s.a.v.), sima bakamından insanların en yakışıklısı, ah´ lak bakımından da en güzeli idi. Ne çok uzun ne de kısa idi."

Buharî, Cafer b. Ömer kanalı ile Bera b. Azib´in şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

"Peygamber (s.a.v.), orta boylu olup iki omuzunun arası biraz geniş­çe idi. Kulak yumuşaklarına kadar varan bir saçı vardı. Onu kırmızı renkli bir elbise içinde gördüm. Ondan daha güzel birşey görmüş deği­lim."

îmam Ahmed b. Hanbel, Veki´ kanalı ile Bera´mn şöyle dediğini ri­vayet etmiştir:

"Rasûlullah (s.a.v.) kadar kırmızı renkli elbise içinde güzel saçlı bi­rini görmedim. Omuzlarına kadar uzanan saçı vardı. îki omuzunun ara­sı da biraz genişçe idi. Boyu ne uzun ne de kısa idi."

îmam Ahmed b. Hanbel, Bera b. Azib´in şöyle dediğini rivayet etmistir.

"Allah´ın yaratıklarından kırmızı renkli elbise içinde Rasûlullah (s.a.v.) kadar güzel birini görmedim. Onun başındaki saçları, omuzları­na kadar uzanırdı."

îbn Ebi Bükeyr dedi ki: «Rasûlullah (s.a.v.)´m saçları omuzlarının yakınma kadar uzanırdı.»

Buharı, Ebu îshak´m şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Bera b. Azib´e şöyle bir soru soruldu:

- Rasûlullah (s.a.v.)´ın yüzü (parlaklıkta) kılıç gibi miydi

- Hayır, ay gibi idi.»

Hafiz Ebu Bekr el-Beyhakî, ´Ttelâil" adlı eserinde Simak´m şöyle de­diğini rivayet etmiştir:

"Adamın biri, Cabir b. Semüre´ye şöyle bir soru sordu:

- Rasûlullah (s.a.v.)´m yüzü kılıç gibi miydi

- Hayır, güneş ve ay gibi yuvarlaktı."

İmam Ahmed b. Hanbel, Cabir b. Semüre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´m saçının ön tarafı ile sakalı biraz ağarmıştı. Ama yağ sürüp taradığı zaman bu ak teller görünmez olurdu. Saçı başı karışınca da bu teller görünürdü. Saçı çok, sakalı da gür idi.»

Adamın biri Cabir´e şöyle bir soru sordu:

- Rasûlullah (s.a,v.)´m yüzü kılıç gibi miydi

- Hayır, ay ve güneş gibi yuvarlak idi. Peygamberlik mührünü omuzunda gördüm. Güvercin yumurtam gibiydi. Bedenine uyum sağla­mıştı. »

Hafız el-Beyhakî, Cabir b. Semüre´nin şöyle dediğini rivayet etmiş­tir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´ı mehtaplı bir gecede gördüm. Üzerinde kırmızı bir elbise vardı. Yüzüne baktım, bir de dönüp aya baktım. Yemin ederim ki, gördüğüm Rasûlullah, aydan daha güzeldi.»

Buharı, Ka´b b. Malik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.) sevinçli olduğu zaman yüzü ay parçası gibi ay­dınlanırdı.»

Yakub b. Süfyan, Hemedanlı bir kadının şöyle dediğini rivayet et­miştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´la beraber haccettim, onu devesi üzerinde Ka´be´yi tavaf ederken gördüm. Elinde ucu eğri sopası vardı. Kırmızı renkli iki elbise giymişti. Bu elbiseler neredeyse omuzuna yapışmış gi­biydi. Hacer-i Esved´in yanına geldiği zaman sopasıyla onu istilam eder, sonra sopayı ağzının yanına getirip öperdi.»

Ebu tshak dedi ki: «Ben o kadına şöyle bir soru sordum:

- Rasûlullah (s.a.v.) neye benziyordu

- Mehtaplı gecedeki dolunay gibi idi. Ondan önce ve ondan sonra onun gibisini asla görmedim.»

Yakub b. Süfyan, Ebu Ubeyde b. Muhammed b. Ammar b. Yasir´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rebi binti Muavviz´e şöyle dedim:

- Bana Rasûlullah (s.a.v.)´ın Özelliklerini söyle.

- Ey oğulcuğum, eğer sen onu görseydin, doğan güneşi görmüş gibi olurdun.»

Beyhakî´nin rivayetine göre ise o kadın, şöyle cevap vermiştir:

- Eğer onu görseydin güneş doğmuş derdin.»

Buharî ve Müsİim´in sahihlerinde Hz. Aişe´nin şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), yüz hatları parlayıp ışık saçarcasma sevinçli bir vaziyette yanıma geldi.» [2]


Rasulullah (S.Â.V.)´In Rengi


Buharı, Yahya b. Bükeyr kanalı ile Rebia b. Ebi Abdurrahmanin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Peygamber (s.a.v.)´i anlatan Enes b. Malikin şöyle dediğini işittim:

"Peygamber (s.a.v.), halk içinde orta boylu bir adamdı, ne uzun ne de kısa idi. Mübarek tenlerinin rengi, kireç gibi beyaz olmayıp hafif kırmı­zılıkla karışık nurani bir beyazlıktaydı. Esmer değildi, saçları kıvırcık olmadığı gibi düz de değildi. Düz ile kıvırcık arasında dalgalı idi. Allah, ilahi hükümlerinin tebliği için onu kırk yaşında peygamber olarak gön­derdi. Mekke´de peygamber olarak on sene kaldı. Kendisine vahiy nazil oluyordu. Medine´de de ön sene kaldı (Beka âlemine irtihal ederken) mübarek başında ve sakalında yirmi tane beyaz kıl yoktu."

Rebia dedi ki: «Peygamber (s.a.v.)´in bir sakal telini gördüm. Kırmı­zı idi. Niçin kırmızı olduğunu sorduğumda koku sürdüğünden dolayı kı­zarmış olduğunu söylediler.»

Buharı, Enes b. Malikin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), ne çok uzun r3 de kısa idi. Kireç kadar beyaz ol­madığı gibi esmer de değildi. Saçları, ne çok kıvırcık ne de dümdüz idi. Kıvırcık ile düz arasında dalgalı idi. Kırk yaşına bastığında, Allah onu peygamberlikle görevlendirdi. Mekke´de on sene peygamber olarak ika­met etti. Medine´de de on sene peygamber olarak ikamet etti. Allah onu vefat ettirirken saçında ve sakalında yirmi tane beyaz kıl yoktu.»

Yakub b. Süfyan, Enes b. Malik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.) esmer idi.»

İbn Müsennâ, Enes´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), ne uzun ne de kısa idi. Yürürken hafifçe öne meylederek yürürdü. Esmer renkli idi.»

Beyhakî, Enes b. Malikin, Peygamber Efendimizin evsafi ile ilgili olarak şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Beyaz renkli idi. Beyazı esmerliğe meyilli idi.»

Peygamber (s.a.v.), çok sayıda sefere çıktığı ve güneş altında kaldığı için beyazlığı esmerliğe meyletmişti. Doğrusunu Allah bilir.

Yakub b. Süfyan el-Pesevî, Amr b. Avn kanalı ile Ebu Tufeylin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ben Peygamber (s.a.v.)İ gördüm. Benden başka onu gören hiçbir kimse hayatta katmadı.

Biz de kendisine dedik ki:

- Öyleyse bize Rasûlullah (s.a.v.)in özelliklerini anlat.

- Beyaz renkli idi, yüzü güzeldi.»

Ebu Davud, Ebu Tufeyl Amir b. Vasile el-Leysî´nin şöyle dediğini ri­vayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), beyaz tenli ve güzel bir kimse idi. Yürürken sanki yokuş aşağı yürürdü.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Zeyd b. Harun el-Cerirî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ben Ebu Tufeyl´le beraber tavaf ediyordum. Bana şöyle dedi:

- Rasûlullah (s.a.v.)i gören kimseler arasında sadece ben hayatta kaldım.

- Sen onu gördün mü

- Evet.

- Evsafı nasıldı

- Beyaz renkli idi. Güzel yaratılışta idi. Ne fazla iri, ne fazla zayıf­tı.»

Beyhakî, Ebu Cuhayfe´nin şöyle dediğim rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)i gördüm. Beyaz tenli idi. Saçı sakalı ağarmıştı. Ali´nin oğlu Hasan ona benziyordu.»

Muhammed b. îshak, Zührî kanalı ile Süraka b. Malikin şöyle dedi­ğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´a geldim. Yanma yaklaştım. O, devesinin üze­rinde idi, bacağına baktım. Bacağı sanki hurma ağacının yağı gibi idi.» Yani çok beyazdı. Sanki hurma ağacının dalındaki tomurcuktan çıkan yağın rengini andırıyordu.

İmam Ahmed b. Hanbel, Süfyan b. Uyeyne kanalı ile Muharriş adında Huzaalı bir adamın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Peygamber (s.a.v.), geceleyin Cirâne´den çıktı, umre yaptı, sonra döndü. Geceyi orada geçirmiş gibi sabahladı. Sırtına baktım. Gümüş ka­lıbını andırıyordu.»

Yakub b. Süfyan, Peygamber (s.a.v.)İn evsafım anlatan Ebu Hürey-re´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Bembeyaz idi.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Hasan kanalı ile Ebu Hüreyre´nin şöyle de­diğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´dan daha güzel bir kimse görmedim. Sanki gü­neş onun almnda hareket ediyordu. Yürürken Rasûlullah´tan daha hız­lı yürüyen bir kimse de görmedim. Sanki yer onun ayakları altında du­ruluyordu. O, kendini yormayıp normal yürüdüğü halde ona ulaşabil­mek için kendimizi zorluyorduk.»

Beyhakî, Muhammed b. Ali´nin (yani Ibn Hanefiye´nin), babasın­dan naklen şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), parlak renkli idi.»

Ebu Davud et-Tayalisî, Mesudî kanalı ile Ali b. Ebi Talib´in şöyle de­diğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´m rengi kırmızılıkla karışık beyaz (pembe) idi.»

Beyhakî dedi ki:«Denildiğine göre kırmızılıkla karışık beyazlığı şöyle idi: Onun güneş gören kısımları ve rüzgara maruz kalan tarafları kırmızı idi. Elbisesinin altında kalan kısımları ise beyaz ve parlak idi.» [3]



Rasûlullah (S.A.V.)´In Evsafı, Güzellikleri, Alnı, Kaşları, Gözleri, Burnu Ve Saçı


Daha önce belirtildiği gibi Ebu Tufeyl, Peygamber (s.a.v.)´in güzel yüzlü olduğunu; Enes ise parlak renkli olduğunu söylemişti. Bera b.

Azib´e de:

- Parlaklık bakımından Rasûlullah (s.a.v.)´ın yüzü kılıç gibi miydi diye sorulduğunda, o şu cevabı vermişti:

- Hayır, ay gibi idi.»

Cabir b. Semüre´ye de buna benzer bir soru sorulduğunda o, şöyle cevap vermişti:

«Hayır, bilakis güneş ve ay gibi yuvarlak idi.»

Rebi binti Muavviz de şöyle demiştir:

«Eğer Rasûlullah´ı görseydin güneş doğmuş derdin.»

Ebu Ishak es-Sebiî de, Rasûlullah´la birlikte haccetmiş olan Heme-danlı bir kadından, Rasûlullah´m evsafını sorduğunda kadın şöyle ce­vap vermişti: «Bedir gecesindeki ay gibi idi. Ondan önce de ondan sonra da onun gibisini görmedim.»

Ebu Hüreyre de şöyle demişti: «Sanki güneş, onun yüzünde hareket ediyordu.»

îmanı Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Ali´nin, babasından naklen şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.) büyük başlı, iri gözlü, uzun kirpikli, gözlerinin beyazı kırmızı renkle karışık, sakalı sık, rengi parlak, elleri ve ayakları iri idi. Yürürken sanki yokuş aşağı yürürdü. Bir kimseye dönüp bakar­ken, vücudunun tamamı ile dönerdi.»

Ebu Ya´lâ, kendisinden Hz. Peygamber´in özellikleri sorulduğunda Ibn Hanefiye´nin, Ali´den naklen şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Peygamber (s.a.v.), ne uzun ne de kısa idi. Saçı güzel taranmıştı. Yüzü kırmızılıkla karışık beyaz renkte idi. Mafsalları iriydi. Topuk ke­mikleri ve ayaklan büyük, başı da iri idi. Göğsünden göbeğine kadar bir çizgi gibi kıllar uzanırdı. Ondan önce ondan sonra onun gibisini görme­dim. Yürürken s-anki yokuştan aşağı iniyormuş gibi hafifçe öne doğru meylederdi."

Muhammed b. Sa´d, Vakidî kanalı ile Hz. Ali´nin şöyle dediğini ri­vayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), beni Yemen´e gönderdi. Bir gün halka hutbe irad ediyordum. Yahudi âlimlerinden biri de orada duruyordu. Elindeki bir tomar kağıda bakıyordu. Beni görünce:

- Bize Ebu Kasım´ı anlat, dedi. Ben de kendisine şöyle cevap ver­dim:

- Rasûlullah (s.a.v.)* ne çok uzun ne de kısadır. Saçı, ne çok kıvırcık ne de düzdür. İkisi arasında dalgalıdır. Saçı siyah, başı iridir. Renginde beyazla kırmızı karışımı vardır. Mafsalları iridir. Elleri ve ayaklan bü-yükçedir. Göğsünden göbeğine kadar kıllar, çizgi gibi uzanmıştır. Kir­pikleri uzun, kaşları bitişik, alnı düz, omuzlarının arası geniştir. Yürür­ken yokuş aşağı yürürcesine hafifçe öne doğru meyleder. Ondan önce benzerini görmediğim gibi, ondan sonra da benzerini görmedim.

Hz. Ali´nin bu konuşması karşısında Yahudi âlimi sustu, sonra Hz. Ali´ye sordu:

- Bu anlattıkların nedir

- Benim bildiğim bu kadardır.

- Onun gözlerinde kırmızılık da vardır. Sakalı güzeldir, ağzı güzel­dir, kulakları tamdır. Bir kimseye dönüp bakarken bütün vücudu ile dö­nüp bakar. Arkasını dönerken de vücudunun tamamı ile döner.

- Evet, vallahi bu Rasûlullah´m evsafindandır.

- Bu nedir

- Sen neyi soruyorsun

- Onda şu evsaf da vardır. Öyle değil mi

- İşte sana dediğim gibi o, sanki yokuş aşağı inercesine yürür.

- Ben bu evsafı atalarımın bana bıraktığı tomarda (kitapta) gör­mekteyim. Yine bu tomarlarda okuduğumuza göre, Cenâb-ı Allah onu, kendi Harem´inde ve emin yerinde beytinin mekanında peygamberlikle görevlendirecek, sonra o, kendisinin saygın kılacağı bir hareme (Medi­ne´ye) hicret edecektir. Orası da Allah´ın Mekke gibi saygın kıldığı bir belde olacaktır. Onun kendilerine hicret ettiği Ensâr´ı, Ömer b. Amir ev-ladmdandır. Oralarda hurmalıklar vardır. Onlardan önce o arazilerde Yahudiler yaşardı.

- Evet öyledir. Sözünü ettiğin kişi Rasûlullah´tır.

- Ben onun peygamber olduğuna, onun, bütün insanlara Allah ta-rafindan gönderilmiş bir elçi olduğuna şahadet ederim. Bu şahadetim üzerine yaşar, bu şahadetim üzerine ölür, bu şahadetim üzerine haşro-lunurum inşaallah, dedi.»

O Yahudi âlimi Müslüman olduktan sonra Hz. Ali´nin yanına gelir­di. Hz. Ali de ona Kur´ân´ı öğretir ve İslâm ahlakını belletirdi. Sonra Ali ile birlikte Yemen´den çıkıp geldiler. O zat, Rasûlullah´a iman etmiş, onu tasdik etmiş olarak Hz. Ebu Bekir´in hilafeti döneminde vefat etti.

Yakub b. Süfyan, Said b. Mansur kanalı ile Ömer b. Ali b. Ebi Talib´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Hz. Ali´ye Rasûlullah´m evsafi sorulduğunda, şöyle cevap vermişti:

«Rasûlullah (s.a.v.), beyaz tenli idi. Beyazlığına kırmızılık karış­mıştı. Gözlerinin yuvarlağı siyahtı. Uzun kirpikli idi.»

Yakub b. Süfyan, Abdullah b. Seleme kanalıyla Rasûlullah (s.a.v.)´-ın evsafım anlatan Hz. Ali´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah´m yüzü yuvarlaktı. Beyaz tenli idi. Gözleri iri ve siyah kısmı da simsiyahtı. Uzun kirpikli idi.»

Ebu Davud et-Tayalisî, Şu´be kanalı ile Cabir b. Semüre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´m gözlerinin siyahına kırmızı renk karışmıştı. Topukları etsizdi, ağzı genişti.»

Ebu Ubeyd dedi ki: Gözlerinin beyazına kırmızılık karışması meş­hur rivayetlerle nakledilmiştir. Sahih olan da budur ki, bu da onun, güç­lü ve şecaatli bir kimse olduğunu isbatlar. Doğrusunu Allah bilir.

Yakub b. Süfyan^ Peygamber (s.a.v.)´in evsafını anlatan Ebu Hürey-re´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Peygamber (s.a.v.), geniş alınlı, uzun kirpikli idi."

Yakub b. Süfyan, Hasan b. Ali´nin dayısından naklen şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), geniş alınlı, ince kaşlı idi, kaşları ince ve kavisli idi. Kızdığı zaman iki kaşı arasında bir damar kabarırdı. Burnunun kaşlarına yakın kısmında hafif bir yükseklik vardı. Mübarek burnunda yükseklik meydana getiren bir nur vardı. Onu ilk gören, burnuna dik­katle bakmadıkça karga burunlu zannederdi. Fakat burnu öyle değildi. Ağzı biraz büyükçe idi. Mübarek ön dişleri arasında boşluk vardı.»

Yakub b. Süfyan, İbn Abbas´m şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´m ön dişleri aralıklı idi. Konuştuğunda dişleri arasında nur görünürdü.»

Yakub b. Süfyan, Semüre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´a baktığımda, gözleri sürmeli, derdim. Ama gözlerine sürme sürmüş değildi. Bacaklarında biraz incelik vardı. Kah­kahayla değil tebessüm ederek gülerdi.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Vekf kanalı ile Hz. Ali´nin şöyle dediğini ri­vayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v), ne kısa ne de uzundu. Başı büyük, sakalı gür, el­leri ve ayakları ile mafsalları iri idi. Yüzünün beyazlığına kırmızılık ka­rışmıştı, gerdanından göbeğine kadar bir kıl çizgisi uzanmıştı. Yürür­ken sanki bir kayalıktan yuvarlanırcasma hafifçe öne doğru meyleder-di. Ondan önce, ondan sonra onun gibisini görmedim.»

îbn Asakir, Abdullah b. Davud el-Hüreybî kanalı ile Ensâr´dan bir­adanım şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Küfe mescidinde kılıcına yaslanmış olarak duran Ebu Talib oğlu Ali´ye, Rasûlullah (s.a.v.)´m evsafım sordum. Bana şöyle dedi:

«Teni beyazdı. Beyazlığına kırmızılık karışmıştı. Gözleri iri ve si­yahtı. Saçları düz idi. Gerdanından göbeğine doğru ince bir kıl çizgisi uzanmıştı. Yanakları yumuşak, sakalı gür idi. Boynu gümüşten bir ibri­ği andırıyordu. Gerdanından göbeğine kadar kıl vardı. Bu bir kırbacı andırıyordu. Karnında ve göğsünde bundan başka kıl yoktu. Elleri ve ayakları iri idi. Yürürken sanki yokuş aşağı yürüyormuş gibi idi. Dön­düğü zaman bütün vücudu ile dönerdi. Ne uzun ne de kısa idi. Ne aciz ne de zorba ve şiddetli idi. Ter taneleri yüzünde incileri andırıyordu. Teri­nin kokusu en iyi miskten daha güzel idi. Ondan Önce ondan sonra onun gibisini görmedim.»

Yakub b. Süfyan, Yusuf b. Mazin el-Mazinî´nin şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

«Adamın biri, Hz. Ali´ye şöyle dedi:

- Ey mü´minlerin emiri, bize Rasûlullah´ın özelliklerini anlat. Hz. Ali de ona şöyle cevap verdi:

- Beyaz tenli idi. Beyazlığına kırmızılık karışmıştı (pembe idi). Ba­şı iri, parlak ve beyaz idi. Kirpikleri uzundu.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Esved b. Amir kanalı ile Ali b. Ebi Talibin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), iri başlı idi. Renginin beyazlığına kırmızılık ka­rışmıştı. Elleri ve ayakları büyüktü, sakalı gürdü, gerdanından göbeği­ne doğru uzun bir kıl çizgisi uzanmıştı. Mafsalları iriydi. Yokuş aşağı inercesine yürür, yürürken de hafifçe öne doğru meylederdi. Ne uzun ne de kısa idi. Ondan önce ondan sonra onun gibisini görmedim.»

Vakidî, Bükeyr b. Mismar kanalı ile Ziyad b. Sa´d´m şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Sa´d b. Ebi Vakkas´a sordum:

- Rasûlullah (s.a.v.) saçına hiç kına sürdü mü

- Hayır, ne kendisi saçma sürdü, ne de başkaları onun saçına sür­düler. Alt dudağıyla çenesi arasında ve perçeminde beyaz kıllar vardı. Ama bunlar az oldukları için isteseydim sayabilirdim.

- Rasûlullah´ın evsafı nasıldı

- Ne uzun ne de kısa idi. Kireç gibi beyaz da değildi. Esmer de dene­mezdi, saçı ne düz, ne de kıvırcık idi. ikisinin arasında dalgalı idi. Sakalı güzel, alnı genişti. Renginin beyazlığına kırmızılık karışmıştı, parmak­ları iriydi. Saçı ve sakalı simsiyahtı.»

Hafız Ebu Nuaym el-İsbahanî, Ebu Muhammed Abdullah b. Cafer kanalı ile Abdullah b. Mesud´un şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´dan öğrendiğim ilk şey şudur: Amcalarımla bir­likte Mekke´ye geldik. Bizi Abbas b. Abdülmuttalib´e gönderdiler. Yanına vardığımızda o, Zemzem kuyusunun yanında oturmakta idi. Biz de varıp yanma oturduk. Yanında iken Safa kapısından beyaz tenli bir adam yanımıza geldi. Beyazlığına kırmızılık karışmıştı. Gür saçları vardı. Bu kıvırcık saçları, kulaklarının yarısı hizasına kadar uzanıyor­du. Burnunun ucu biraz kalkıktı. On dişleri parlıyordu. Gözleri iri ve si­yahtı. Sakalı gür olup gerdanından göbeğine doğru ince bir kıl çizgisi uzanıyordu. Elleri ve ayakları iriydi. Üzerinde iki beyaz elbise vardı. Dolunay gecesindeki ayı andırıyordu.»

Abdullah b. Mesud, bu hadisin tamamım anlattıktan sonra Ra­sûlullah (s.a.v.)´m Hatice ve Ali b. Ebi Talib ile birlikte Ka´be´yi tavaf edişini ve kendisini Abbas´a sorduklarını, Hz. Abbas´ın da şu cevabı ver­diğini naklediyor: «Bu benim kardeşim oğlu Muhammed b. Abdul­lah´tır. Allah tarafından insanlara elçi olarak gönderildiğini iddia edi­yor.»

imam Ahmed b. Hanbel, Yezid el-Farisî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ibn Abbas´m zamanında Rasûlullah (s.a.v.)i rüyamda gördüm (ra-vi Yezid, mushafları yazan bir kimse idi). Ibn Abbas´a: "Rasûlullah (s.a.v.)´ı rüyamda gördüm." dedim. O da bana şöyle dedi:

- Rasûlullah (s.a.v.) şöyle derdi: "Doğrusu şeytan, benim kılığıma bürünerek rüyada kimseye görünemez. Her kim beni rüyada görürse gerçek görmüştür." Şimdi sen bize rüyada gördüğün adamın evsafim anlatabilir misin

- Evet. iki kişinin arasında bulunan bir adam gördüm. Bedeni ve eti esmer olup beyaza yakın idi. Güzel bir gülümsemesi vardı. Gözleri sürmeli idi. Yüzü yuvarlak ve güzeldi. Sakalı yüzünün iki tarafını dol­durmuştu. Gerdanına kadar uzanıyordu.

- Sen Rasûlullah´ı uyanık iken gözlerinle görmüş olsaydın, bu ka­dar iyi anlatamazdın.»

Muhammed b. Yahya ez-Zühlî, Rasûlullah´m evsafına dair soruya muhatap olan Ebu Hüreyre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«En güzel evsafa sahip idi. Orta boylu olup uzuna yakındı. Omuzla­rının arası genişti. Yanakları yumuşaktı. Saçları simsiyahtı, gözleri sürmeliydi. Kirpikleri uzundu, yere basarken ayağının tamamı ile ba­sardı. Ayağının tabanında çukur yoktu. Abasını omuzuna koyarken omuzu bir gümüş kalıbını andırıyordu. Gülerken de dişlerinin parlaklı­ğı neredeyse duvarlara yansıyordu. Ondan önce ondan sonra onun gibi­sini görmedim.»

Zührî, Ebu Hüreyre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´m kalıbı, âdeta gümüşten dökülmüş idi. Saçı öuz, karnı geniş, omuzlarının arası uzun idi. Basarken ayağının tama­hı ile basardı. Bir tarafa dönerken de bütün vücudu ile dönerdi. Yönelişi de aynı şekilde vücudunun tümü ile olurdu.»

Vakidî, Ebu Hüreyre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah (s.a.v.)´ın elleri ve ayakları iriydi. Bacakları kalın, pa-zuları iri, omuzlarının arası ile göğsü geniş, başı büyük, kirpikleri uzun, ağzı ve sakalı güzel, kulakları tam, kendisi de orta boylu idi. Ne uzun ne de kısa idi. İnsanların en güzel renklisi idi. Yönelirken vücudunun ta­mamı ile yönelir, dönerken de yine vücudunun tamamı ile dönerdi. Onun gibisini görmedim. Onun gibisini işitmedim.»

Hafız Ebu Bekr el-Beyhakî, Rabbine ibadet eden bir adamın şöyle dediğini rivayet etmişti: "Dedem bana dedi ki: "Ben Medine´ye gittim. Rasûlullah´ı görmek istiyordum. Bir de baktım ki o, güzel vücudlu, iri başlı, ince burunlu, ince kaşlı bir adamdır. Gerdanından göbeğine doğru uzatılmış bir çizgi gibi kıl çizgisi vardı. Bana yaklaştı ve; "esselamü aley-ke" dedi." [4]



Peygamber (S.A.V.)´În Saçı


Buharı ve Müslim´in sahihlerinde İbn Abbas´ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), kendisine emir gelmeyen konularda Ehl-i Kita­ba uymayı severdi. Kitap ehli kimseler saçlarını s ar kıtırlar di. Müşrik­ler ise saçlarını tepede birbirinden ayırırlardı. Rasûlullah (s.a.v.) da ön­celeri saçını sarkıttı, sonra tepede birbirinden ayırdı.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Hammad b. Halid kanalı ile Enes b. Ma-lik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), perçemini sarkıttı. Bir süre böyle devam etti. Sonra tepede saçlarını birbirinden ayırdı.»

Muhammed b. îshak, Muhammed b. Cafer b. Zübeyr kanalı ile Hz. Aişe´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ben, Rasûlullah (s.a.v.)´ın saçını tepede birbirinden ayırdım. Bın­gıldak noktasından saçlarını birbirinden ayırdım, perçemini de gözleri­nin üzerine sarkıttım.»

İbn îshak şöyle dedi: Muhammed b. Cafer b. Zübeyr -ki o Müslüman bir fakih idi- şöyle demiştir: «Bu sadece Hıristiyanların simasıdır. İnsan­lar arasında sadece Hristiyanlar saçlarını bu şekle sokarlardı.»

Buharı ve Müslim´in sahihlerinde Bera b. -Azib´den gelen bir rivaye­te göre Rasûlullah (s.a.v.) saçlarını omuzlarına kadar uzatırmış. Buharı nin sahihinde ve diğer kitaplarda ise Bera b. Azib´den gelen baş­ka bir rivayete göre Rasûlullah (s.a.v.), saçlarını kulaklarının yarısı hi­zasına kadar uzatırmış. Bu iki durum arasında çelişki yoktur. Çünkü kişinin saçı bazen uzar, bazen kısalır. Her ravi, kendi gördüğüne göre ri­vayette bulunmuştur.

Ebu Davud, İbn Nüfeyl kanalı ile Hz. Aişe´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah (s.a-v.)´ın saçı kulaktan uzun, omuz hizasından ise kısa idi.»

Rivayetlerle sabit olduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.) Veda haccm-da, başındaki saçların tamamını traş etmiş, bundan seksenbir gün son­ra vefat etmişti. Allah´ın salat-ü selamı kıyamet gününe kadar devamlı surette onun üzerine olsun.

Yakub b. Süfyan, Ümmü Hani´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Peygamber (s.a.v.), Mekke´ye geldiğinde dört saç örgüsü vardı.»

Buharî ve Müslim´in sahihlerinde bulunan bir rivayette Enes şöyle demiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´ın saçı ne kıvırcık ne de dümdüz idi (îkisi ara­sında dalgalı idi). Cenâb-ı Allah, onu vefat ettirdiğinde başında ve saka­lında yirmi kadar beyaz kıl yoktu.»

"Sahih-i Buharf´de îbn Sirin´in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«Enes´e sordum:

- Rasûlullah (s.a.v.) hiç kına yaktı mı

- Onun başında ve sakalında çok az sayıda beyaz tel görülebildi.» Yine Buharî ve Müslim, Hammad b. Zeyd tariki ile Sabit´in şöyle de­diğini rivayet etmişlerdir: «Enes´e şöyle soruldu:

- Rasûlullah (s.a.v.)´m saç ve sakalı ağardı mı

- Allah, onu saç ve sakal ağarmasıyla ayıplamadı. Başında ancak onyedi veya onsekiz beyaz tel vardı.»

Müslim, el-Müsenna kanalı ile Enes´in şöyle dediğini rivayet etmiş­tir:

«Rasûlullah (s.a.v.), hiç kına yakmadı, sadece alt dudağıyla çenesi arasında ve iki şakağı ile başında az sayıda beyaz kıllar vardı.»

Buharî, Katade´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: - «Enes´e sordum:

- Rasûlullah (s.a.v.), hiç kına yaktı mı

- Hayır, yalnız iki şakağında az miktarda beyaz kıllar vardı.» Buharî, Cerir b. Osman´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Abdullah b. Büsr es-Süleymî´ye şöyle bir soru sordum:

- Sen Rasûlullah´ı gördün. Saçı sakalı ağarmış mıydı

- Onun alt dudağı ile çenesi arasında birkaç beyaz kıl vardı.» Buharî ve Müslim´in sahihlerinde Ebu Ishak kanalı ile Ebu Cuhay-

fe´nin şöyle dediği rivayet edilmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´ı gördüm. Onun alt dudağıyla çenesi arasında beyaz kıllar vardı.»

Yakub b. Süfyan, Osman b. Abdullah b. Mevhib el-Kureşî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ümmü Seleme´nin yanına gittik. Bize Rasûlullah (s.a.v.)´m bir saç telini çıkarıp gösterdi. Onun kına ve ketm otu ile kırmızıya boyanmış ol­duğunu gördük.»

Beyhakî, Osman b. Mevhib´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ümmü Seleme´nin yanında, kaim gümüşten yapılma bir çıngırak vardı. Bu çıngırakta Rasûlullah´m sakal teli vardı. Bir insan hummaya yakalandığı zaman Ümmü Seleme bu çıngırağı ona gönderir, çıngırağı adamın üzerine sallarlar, sonra içindeki suyu da yüzüne serperlerdi. Ai­lem, beni Ümmü Seleme´nin yanma gönderdi. Çıngırağı çıkarıp bana gösterdi. Onun bize anlatılan evsafta olduğunu gördüm.» Ravilerden îsrail, çıngırağın içinde üç sakal teli olduğuna parmaklarıyla işaret etmiş iken Osman b. Mevhib, içinde beş kırmızı sakal teli bulunduğunu söyle­miştir.

Yakub b. Süfyan, Ebu Nuaym kanalı ile Ebu Remse´nin şöyle dedi­ğini rivayet etmiştir:

«Babamla birlikte Rasûlullah (s.a.v.)´ın yanma gittik. Babam onu gördüğünde:

- Bunun kim olduğunu biliyor musun diye sordu. Ben de:

- Hayır, deyince; babam:

- Bu, Allah´ın Rasûlüdür, dedi. Bunun üzerine tüylerim ürperdi. Ben, Rasûlullah (s.a.v.)´m insanlara benzemeyen birşey olduğunu sanı­yordum. Baktım ki, o bir insandır. Başının üzerinde bol miktarda saçı var. Bu saçları kulaklarına kadar uzanıyordu. Saçına kına sürmüştü. Üzerinde iki yeşil hırka vardı.»

Yakub b. Süfyan, İyad b. Lakit b. Ebi Remse´nin şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), sebti ayakkabıları giyer, sakalım alaçehre ve safran otlarıyla sarıya boyardı.» İbn Ömer de böyle yapardı.

Hafız Ebu Bekr el-Beyhakî, Ebu Abdullah el-Hafız kanalı ile Ibn Ömer´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: ""

«Rasûlullah (s.a.v.)´m saçında ve sakalında ancak yirmi kadar be­yaz kıl vardı.»

İshak´m rivayetinde ise şöyle denmektedir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´ın başının Ön kısmında yirmiye yakın beyaz kıl gördüm.»

Beyhakî, Abdullah b. Muhammed b. Ukayl´m şöyle dediğini rivayet

etmiştir:

«Enes b. Malik, Medine´ye geldi. O esnada Ömer b. Abdülaziz Medi­ne valisi idi. Ömer, onun yanına bir adam gönderdi. Gönderdiği adama da, Enes´e şu soruyu sormasını tenbihledi:

- Ona sor bakalım. Rasûlullah (s.a.v.), hiç kına yakmış mıdır Çün­kü bildiğime göre onun saçı renkli imiş. Boyanmış. Adam bu soruları so­runca, Enes şu cevabı vermişti:

Rasûlullah (s.a.v.) -ak kılların sayısı çok olsa da- saç ve sakalın si­yaha boyanmasını yasaklamıştır. Saçında ve sakalında onbirden fazla asî *el Söratecliin. Onun saç ve sakalmdaki boya, saçma ve sakalına sürdüğü kokudan ötürü idi. Fazla miktarda koku süründüğü için saçı­nın ve sakalının rengi değişmişti.»

Ben derim ki: Enes İn bu rivayette kına yakmayı reddetmesi, önceki sayfalarda geçen ve lana yakmaya cevaz veren rivayetlere ters düşmek­tedir. Oysa isbatm, redden öncelikli olduğuna dair kaide yerleşmiş ve Kesinleşmiştir. Zira isbat eden rivayette bulunan bilgi ve ilim, reddeden rivayettekinden daha çoktur. Ayrıca Ibn Ömer tariki ile kız kardeşi olan mü´minlerin annesi sayılan Hafsa1 dan gelen rivayet de kına yakmaya cevaz verici mahiyettedir. Hafsa´nm, Rasûlullah´ın durumuna vukufu, Enes´e nisbetle daha fazladır. [5]



Hz. Peygamber´în Omuzları, Pazuları, Koltuk Altları, Ayakları Ve Topukları


Buharı ve Müslim, Bera b. Azibİn daha önce geçen ifadesinde şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

«Rasûlullah (s.a.v.) orta boyluydu. Omuzlarının arası genişti.»

Buharı, Enes´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Peygamber (s.a.v.), iri başlı, büyük ayaklı ve geniş avuçlu idi.»

Yakub b. Süfyan, Rasûlullah (s.a.v.)´m evsafını anlatan Ebu Hürey-re´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)ın kolları uzun olduğu gibi omuzlarının arası da geniş olup uzun kirpikli idi.»

Nafi b. Cübeyr, Ali b. Ebu Talib´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´m elleri ve ayakları iri, mafsalları büyük ve ger­danından göbeğine kadar uzun bir kıl çizgisi vardı.»

Haccac, Cabir b. Semüre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Basûlullah (s.a.v.)´m bacaklarında biraz incelik vardı. Kalın değil­lerdi.»

Süraka b. Malik b. Cu´şum şöyle demiştir: «Rasûlullah (s.a.v.)´m ba­caklarına baktım, hurma ağacından çıkan yağı andırıyordu. Bembeyaz­dı.»

"Sahih-i Müslim"de, Cabir b. Semüre´nin şöyle dediği rivayet edil­miştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´ın ağzı büyüktü, gözle/inin yarığı uzundu, to­puklarının eti azdı.» Erkeklerin bu şekilde olmaları güzel ve münasib-tir.»

Haris b. Ebi Üsame, Enes´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

Rasûlullah (s.a.v.), Medine´ye geldiği zaman, Ümmü Süleym (an­nem) elimden tutup beni yanma götürdü ve ona şöyle dedi:

«Ya Rasûlallah, şu Enes, okur yazar bir çocuktur. Sana hizmet et­sin.» Ben de dokuz sene müddetle Rasûlullah´a hizmet ettim. Yaptığım işlerden hiç birine «kötü yaptm, ne fana iş işledin!» demedi. Onun eli ka­dar yumuşak, ipek ve ibrişim gibi hiçbir şeye elim değmiş değildir. Onun kokusu kadar güzel kokan ne misk ne de amber koklamış değilim.»

Zebidî, Zührî kanalı ile Ebu Hüreyre´nin şöyle dediğini rivayet et­miştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), yere basarken ayağının tabanının tamamı ile basardı. Ayak tabanında boşluk ve kavis yoktu.»

İlerideki sayfalarda buna muhalif bir rivayet gelecektir.

Yezid b. Harun, Abdullah b. Yezid kanalı ile Meymune binti Ker-dem´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), Mekke´ye gelmişti. Dişi bir deve üzerinde idi. Ben de babamla beraberdim. Rasûlullah (s.a.v.)´m elinde bir kırbaç var­dı. Babam ona yaklaştı. Onun önüne geçmeye başladı. Rasûlullah, ona ses çıkarmadı. Ben, Rasûlullah (s.a.v.)´m ayak baş parmağının yanın­daki parmağın, diğer parmaklardan uzun olduğunu unutmadım.»

Beyhakî, Ali b. Ahmed kanalı ile Cabir b. Semüre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.)´ın ayağındaki serçe parmağı, diğer parmakla­rından uzundu.» Bu, garip bir hadistir. [6]



Hz. Peygamberin Boyu Ve Kokusunun Hoşluğu


"Sahih-i Buharf´de Enes´in şöyle dediği rivayet edilmiştir: «Rasûlullah (s.a.v.), halk içinde orta boylu idi. Ne uzun ne