๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 22 Kasım 2010, 12:07:54



Konu Başlığı: Ömer B. Abdülaziz´in Vefat Nedeni
Gönderen: Esila üzerinde 22 Kasım 2010, 12:07:54
Ömer B. Abdülaziz´in Vefat Nedeni

Ömer B. Abdülaziz´in Vefat Nedeni

Fasıl

Yezid B. Abdülmelik´in Halifeliği

Hicretin Yüzikinci Senesi

Mesleme´nin Irak Ve Horasan İllerindeki Valiliği

Türklerle Müslümanlar Arasında Cereyan Eden Bir Savaş.

Hicretin Yüzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Dahhak B. Müzahim El-Hilalî

Ebu Mütevekkil En-Nacî

Hicretin Yüzüçüncü Senesi

Hicretin Yüzüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Yezîd B. Ebi Müslim..

Mücahid B. Cübeyr El-Mekkî

Fasıl

Mus´ab B. Sa´d B. Ebi Vakkas.

Musa B. Talha B. Ubeydullah Et-Temimî

Hicretin Yüzdördüncü Senesi

Hicretin Yüzdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Halîd B. Sadan El-Külaî

Amir B. Sad B. Ebî Vakkas El-Leysî

Amir B. Şurahil Eş-Şa´bî

Ebu Bürde B. Ebi Musa El- Eş´arî

Ebu Kalabe El-Cürmî

Hicretin Yüzbeşinci Senesi

Yezid B. Abdülmelik B. Mervan´ın Biyografisi

Hişam B. Abdülmelik B. Mervan´ın Halifeliği

Hicretin Yüzbeşincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Eban B. Osman B. Affan.

Hicretin Yüzaltıncı Senesi

Hicretin Yüzaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Salim B. Abdullah.

Tavus B. Keysan El-Yemanî



Ömer B. Abdülaziz´in Vefat Nedeni


Allah rahmet etsin, Ömer´in vefat nedeni verem hastalığı idi. Za­yıf bir rivayette anlatıldığına göre bir kölesi, onun yemeğine veya içe­ceğine zehir, katmıştı. Bu nedenle vefat etmişti. Kölesine bu işi yap­ması için başkaları tarafından 1.000 dinar para verilmişti. O da bu ci­nayeti işlemiş ve Ömer, bu nedenle vefat etmişti. Ömer´e, zehirlenmiş olduğu haberi verildiğinde şöyle demişti: «Zehiri içtiğim gün anla­dım.» Böyle dedikten sonra, zehiri kendisine içiren kölesini çağırmış ve ona şöyle demişti:

- Yazıklar olsun sana! Neden böyle yaptın

- Bana 1.000 dinar verildi de ondan yaptım.

- Git, o paralan getir.

Köle gidip o paraları getirdi. Ömer de beytü´1-mala koydu. Sonra ona: «Haydi, seni kimsenin göremiyeceği bir yere git. Yoksa seni öldü­rürler.» dedi.

Hastalığı esnasında Ömer´e: «Hastalıktan kurtulmak için tedbir al.» dedilerse de Ömer, şu cevabı verdi: «Allah´a yemin ederim ki, eğer kulak yumuşağıma dokunarak veya bana getirilecek bir kokuyu kok­layarak şifa bulacağımı bilsem, yine de bu çarelere başvurmam.»

Kendisine: «Şu çocukların için foniki çocuğu vardı) birşey vasiyet etmiyecek misin Onlar yoksuldurlar.» dediklerinde Ömer, şu cevabı

vermişti:

«"Çünkü benim dostum, kitabı indiren Allah´tır. O, iyileri dost edinir." {ei-Arâf, 196.) Vallahi, çocuklarıma hiç kimsenin hakkını ver­mem. Çocuklarım, ya salih olurlar ya da salih olmazlar. Salih olurlar­sa Allah, onların veliliğini yapar, salih olmazlarsa o zaman günah iş­lemeleri için onlara yardım edecek değilim.»

Başka bir rivayette anlatıldığına göre ise çocukları için şöyle de­miştir: «Onların hangi vadide helak olacakları umurumda değil.»

Diğer bir rivayette ise Ömer´in çocukları için şöyle dediği nakle­dilmektedir: «Allah´a isyan etmeleri ve günah işlemelerine yardımcı olacak bir malı onlara bırakayım da bu günah ve isyanlarında, ölü­mümden sonra yapacakları pisliklerde onların ortağı mı olayım Ha­yır, ben bunu yapmam.»

Böyle dedikten sonra çocuklarını yanına çağırdı. Onlarla vedalaş-tı ve onları teselli etti. Sonra da onlara bu sözleri ile vasiyetini yapıp şöyle dedi: «Haydi kalkın gidin. Allah, sizi korusun ve halifeliği ara­nızda güzelce devam ettirsin.»

Ravi diyor ki: Ömer b. Abdülaziz´in çocuklarından birinin, Allah yolunda seksen at üzerinde yük ve silahı cepheye sevkettiğini gördük. Buna karşı Süleyman b. Abdülmelik´in çocuklarından bazıları, kendi­lerine bol miktarda miras bırakıldığı halde gelip Ömer b. Abdüîaziz´in çocuklarından dilenirlerdi. Çünkü Ömer, çocuklarını Aziz ve Celil olan Allah´a havale etmişti. Süleyman ve diğerleri ise, çocuklarım kendilerine bıraktıkları mirasa havale ediyorlardı. Bu nedenle onlar zayi oluyor, malları da şehvetler uğruna heba oluyordu.

Yakub b. Süfyan, Eyyüb´ün şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Ömer D- Abdülaziz´e şöyle denildi:

- Ey mü´minlerin emiri! Keşke Medine´ye gelsen. Eğer Cenâb-ı Allah, sana orada ölmeyi nasib ederse Rasûlullah, Ebu Bekir ve Os­man´ın yanındaki dördüncü mezara defnedilirsin.

Allah´a yemin ederim ki, Allah beni her çeşit azabla azablandı- olsa bile -yalnız ateş azabı hariç, çünkü ben o azaba dayanamam- Allah´ın benim gönlümde Rasûlullah´ın yanındaki mezara def­nedilmeye ehil olduğumu düşündüğümü bilmiş olmasından daha çok hoşuma gider.»

Anlatıldığına göre Ömer b. Abdülaziz, Humus köylerinden Deyr-ü Sem´an´da hastalandı. Yirmi gün süreyle hasta yattı. Can çekişirken: «Beni oturtun, beni oturtun.» dedi. Oturttuklarında şöyle dedi: «İlahi, bana emir verdin, ama ben kusur işledim. Beni bazı şeylerden yasak­ladın, ama ben isyan ettim.» Bu sözü üç kez tekrarladı, sonra sözleri­ne şöyle devam etti: «Ama Allah´tan başka ilah yoktur.» Böyle dedik­ten sonra başım kaldırdı. Keskin nazarlarla bakmaya başladı. Kendi­sine: «Ey mü´minlerin emiri, şiddetli bakışlarla bakıyorsun.» dedikle­rinde: «Ben ne ins, ne de cin oldukları belli olmayan bazı varlıkların buraya geldiklerini görüyorum.» diye karşılık verdi ve o anda vefat etti.

Başka bir rivayette anlatıldığına göre ölüm döşeğinde iken aile efradına: «Yanımdan çıkın.» demiş, aile efradı da yanından çıkıp git­mişler, Mesleme b. Abdülmelik ile kız kardeşi Fatıma, kapıda oturup beklemeye başlamışlardı. Onun içeride şöyle dediğini işitmişlerdi: «Ne insan, ne de cin yüzü olmayan şu yüzlere hoş geldiniz diyorum.» Böyle dedikten sonra şu ayet-i kerimeyi okumuştu:

«Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemiyen kimselere veririz. Sonuç, Allah´a karşı gelmekten sakınan­larındır.» (el-Kasas, 83.)

Bu ayeti okuduktan sonra sesi kesilmişti. Kapıda bekleyenler içe­ri girdiklerinde gözlerini yummuş olduğunu gördüler. Onu, kıbleye dördürdüler ve o anda vefat etti.

Ebu Bekir b. Ebi Şeybe, Abdülaziz b. Ebi Seleme´nin şöyle dediği­ni rivayet etmiştir:

«Ömer b. Abdülaziz, mezara konulduğunda şiddetli bir rüzgar es­ti. Yeryüzüne çok güzel bir hatla yazılmış bir sayfa düştü. Sayfayı alıp baktıklarında içinde şunların yazılı bulunduğunu gördüler:

«Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla.

Bu, Allah katından Ömer b. Abdülaziz´e gönderilen bir Cehen­nem´den kurtuluş beraatıdır.» Bu sayfayı alıp Ömer b. Abdülaziz´in kefeninin içine soktular ve öylece defnettiler.»

Buna benzer bir hadise de Abdüssamed b. İsmail´in biyografisin­den bahsederken İbn Asakir tarafından rivayet edilmiştir. İbn Asa-kir, bunu Umeyr b. Habib es-Sülemî´den nakletmiştir, şöyle ki:

Ben ve sekiz arkadaşım, Emeviler zamanında Bizanslılara tutsak olduk. Bizans hükümdarı, boyunlarımızın vurulmasını emretti. Arka­daşlarım öldürüldü. İmparatorun komutanlarından biri araya girerek bağışlanmamı sağladı. Komutan beni alıp kendi evine götürdü. Evde güneş misali güzel bir kızı vardı. İslâm´dan çıkıp Hristiyanlığa gir­mem şartıyla kızını bana vereceğini ve sahib olduğu nimetleri benim­le paylaşacağını söledi. Sonra beni kızıyla başbaşa bıraktı. Kızı, be­nimle olmak istedi, ama ben kabul etmedim. Bana: «Niçin kabul et­miyorsun » diye sorunca ben: «Dinim buna engeldir. Bir kadın veya herhangi birşey için dinimi bırakamam.» diye cevap verdim. Kız: «Memleketine gitmek istiyor musun » diye sorunca ben: «Evet.» diye cevap verdim. Kız: «Şu gördüğün yıldızı takib ederek geceleri yürü, gündüzleyin saklan. Bu yıldızı takib edersen memleketine ulaşırsın.» dedi. Ben de o şekilde yola çıktım. Dördüncü günde gündüzleyin bir yerde gizlenmekte iken bir atlının bana doğru geldiğini gördüm. Beni yakalamak için geldiklerini sanarak korktum, ama bir de baktım ki gelenler, öldürülen arkadaşlarımdır. Beraberlerinde doru atlar üze­rinde başkaları da vardı. Bana: «Umeyr sen misin » dediler. Ben de: «Evet, ben Umeyr´im.» dedim. Onlara: «Sizler öldürülmediniz mi » di­ye sorduğumda şu cevabı verdiler: «Evet, öldürüldük, ama Aziz ve Ce-lil olan Allah, Ömer b. Abdülaziz´in cenazesine katılmaları için şehit­lere izin verdi ve onları diriltti.» dediler. Sonra aralarındaki biri: «Eli­ni bana ver ey Umeyr.» dedi, elimi uzattım, beni alıp terkisine bindir­di. Az bir miktar yol gittikten sonra terkisine bindiğim adam beni Ce-zire´de evimin yakınında beni yere fırlattı ama bana herhangi bir za­rar dokunmadı.

Reca b. Hayve dedi ki: «Ömer b. Abdülaziz, kendisini yıkayıp ke­fenlememi vasiyet etti. Yüzüne bakıp kendisini mezara sarkıtmam için kefeninin düğümünü çözdüğümde yüzünün kağıt gibi bembeyaz

olduğunu gördüm.»

Reca b. Hayve´nin bana anlattığına göre o, daha önceki halifeler­den hangisini defnetmişse kefenlerini çözdüğünde yüzlerinin simsi­yah olduğunu görmüştü.

Yusuf b. Mahik´in biyografisinden bahsederken İbn Asakir, onun

şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ömer b. Abdülaziz´i defnedip üzerine toprak atıp mezarım dü­zelttiğimiz esnada gökten bir sayfa düştü. Sayfada şunlar yazılıydı:

«Rahman ve Rahim olan Allah´ın adıyla.

Bu, Cehennem ateşinden kendisine eman verildiğine dair Ömer b. Abdülaziz´e Allah katında gönderilen bir berattır.»

Bu rivayette şiddetli gariblik vardır. Doğrusunu Allah bilir. An­cak Ömer b. Abdülaziz´le ilgili olarak bazı salih rüyalar görülmüştür. Onun Ölümüne hem havas takımı, hem de avam takımı üzülmüşler­dir. Özellikle âlimler, zahidler ve abitler onun için çok hüzünlen-nıişlerdir. Burada, onun için ağıt yakan Küseyyir Azze´nin şu şiirini nakletmekte yarar vardır:

«Onun yaptığı faydalı icraatlar umumi .oldu, ölümü de umumi bir hüzün verdi.

Onun ölümü nedeniyle bütün insanlar üzüldükleri için sevab ka­zandılar.

Herkes, ona matem tutmaktadır.

Her evde onun için ağıt ve hıçkırıklar, inlemeler vardır. Kendisine iyilik yapmadığın kimseler dahi ey Ömer, seni hayırla övüp yadetmektedir.

Çünkü sen, övgüye layık bir insansın.

Yaptığı icraatlar onu hayattaymış gibi gösteriyor, varlığını devam ettiriyor.

Sanki onun icraatları, ondan bir ferman gibi her tarafa yayılıyor.» Cerir de Ömer b. Abdülaziz için şu ağıdı yakmıştı:

«Ey mü´minlerin emiri! Ey Allah´ın Beyt´ini hac ve umre için ziya­ret edenlerin en hayırlısı! Haberciler bize senin vefatını duyurdular.

Sen büyük bir görev yüklenmiştin ve onun hakkını vermiştin.

O görevi Allah´ın emriyle yürüttün ey Ömer.

Güneş tutulmuştur, artık doğmuyor, gecenin yıldızları ve ay, se­nin için ağlıyorlar.»

Muharib b. Disar da Ömer b. Abdülaziz için şu ağıdı yakmıştı:

«Eğer ölüm, adaletli olduğundan ötürü yaratıklardan birini yaka­lamamak ve saygı göstermek isteseydi ey Ömer, ölüm sana isabet et­mezdi.

Senin nice adilane hükmün vardı ki, o yüzden tabutun hazırlan­mıştı. Öldürülmek üzereydin, başkası senin yerini gözetliyordu.

Eyvah, benimle birlikte senin için üzülenlerde var, çok adil biriy­din. Ama artık mezar çukuru seni içine çekiyor.

Gözlerim üç kişinin benzerini göremedi, mescitte.

Mezar çukuru onları içine aldı, kara toprak onları bağrına bastı.

Sende onların peşinden gittin, artık hak yolundan gittiğin için muhtaç