๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:30:00



Konu Başlığı: İzzü´d-Devle Bahtiyar´ın Öldürülmesi
Gönderen: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:30:00
İzzü´d-Devle Bahtiyar´ın Öldürülmesi

Hicretin Üçyüzaltmışyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Bahtiyar B. Büveyh Ed-Deylemî

Muhammed B. Abdurrahman.

Hicretin Üçyüzaltmışsekizincî Senesi

Kassamüt-Türab Dımışk´ı Ele Geçiriyor.

Hicretin Üçyüzaltmışsekizincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Akikî

Ahmed B. Cafer.

Temim B. Muiz El-Fatımî

Ebu Said Es-Sayrafî

Abdullah B. İbrahim..

Abdullah B. Muhammed B. Verka.

Muhammed B. İsa.

Hicretin Üçyüzaltmışdokuzuncu Senesi

Hicretin Üçyüzaltmışdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Zekeriya.

Ahmed B. Atâ B. Ahmed.

Abdullah B. İbrahim..

Muhammed B. Salih.

Hicretin Üçyüzyetmişinci Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ebu Bekir Er-Razî

Muhammed B. Cafer.

İbn Haleveyh.

Hicretin Üçyüzyetmişbirinci Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Îsmaîlî

Hasan B. Salih.

Hasan B. Ali B. Hasan.

Abdullah B. Hüseyin.

Abdülaziz B. Haris.

Ali B. İbrahim..

Ali B. Muhammed El-Ahdeb El-Müzevvir.

Şeyh Ebu Zeyd El-Mervezî

Muhammed B. Hafif

Hicretin Üçyüzyetmişikinci Senesi

Adüdü´d-Devle İle İlgili Bazı Haberler.

Muhammed B. Cafer.

Hicretin Üçyüzyetmişüçüncü Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Büveyh Müeyyedü´d-Devle.

Belkin B. Ziri B. Münadî

Saîd B. Selam..

Abdullah B. Muhammed.

Hicretin Üçyüzyetmişdördüncü Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişdördüncü Senesinde Vefat1 Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hafız Ebü´l-Feth.

Hatip B. Nebate El-Hazza.

Hicretin Üçyüzyetmişbeşinci Senesi

Hicretin Üçyüzyetmîşbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şeyh Ebu Ali B. Ebu Hüreyre.

Hüseyin B. Ali

Ebü´l-Kasım Ed-Darikî

Muhammed B. Ahmed B. Muhammed B. Hasneveyh.

Muhammed B. Abdullah B. Muhammed B. Salih.

Hicretin Üçyüzyetmişaltıncı Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişyedinci Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Hüseyin B. Ali

İshak B. Muktedir Billah.

Cafer B. Müktefi Billah.

Ebu Ali El-Farisî

Steyte.

Hicretin Üçyüzyetmişsekizinci Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Ali B. Sabit

Kadı Halil B. Ahmed.

Ziyad B. Muhammed.

Hicretin Üçyüzyetmişdokuzuncu Senesi

Hicretin Üçyüzyetmişdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şerefü´d-Devle.

Muhammed B. Cafer B. Abbas.

Abdülkerim B. Abdülkerim..

Muhammed B. Mutarrif

Hicretin Üçyüzsekseninci Senesi

Hicretin Üçyüzsekseninci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Yakup B. Yusuf

Hicretin Üçyüzseksenbirinci Senesi

Hicretin Üçyüzseksenbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Hasan B. Mehran.

Abdullah B. Ahmed B. Maruf

Cevher B. Abdullah.

Hicretin Üçyüzseksenikînci Senesi

Hicretin Üçyüzseksenikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Muhammed B. Abbas.

Ebu Ahmed El-Askerî

Hicretin Üçyüzseksenüçüncü Senesi

Hicretin Üçyüzseksenüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. İbrahim..

Hicretin Üçyüzseksendördüncü Senesi

Hicretin Üçyüzseksendördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İbrahim B. Hilal

Abdullah B. Muhammed.

Ali B. İsa B. Ubeydullah.

Muhammed B. Abbas B. Ahmed B. Kazzaz.

Muhammed B. İmran B. Musa B. Ubeydullah.

Hicretin Üçyüzseksenbeşînci Senesi

Hicretin Üçyüzseksenbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Sahib B. Abbad.

Hasan B Hamid.

Vaiz İbn Şahin.

Hafız Darekutnî

Abbad B. Abbas B. Abbad.

Ukayl B. Muhammed B. Abdülvahid.

Muhammed B. Abdullah B. Sekre.

Yusuf B. Ömer B. Mesrur.

Yusuf B. Ebi Said.

Hicretin Üçyüzseksenaltıncı Senesi

Hicretin Üçyüzseksenaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. İbrahim..

Ebu Talib El-Mekkî

Mısır Hükümdarı Aziz.

Hicretin Üçyüzseksenyedinci Senesi

Hicretin Üçyüzseksenyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Ubeydullah.

Abdullah B. Muhammed B. Abdullah.

İbn Zevlak.

İbn Batte Ubeydullah B. Muhammed.

Ali B. Abdülaziz B. Müdrik.

Fahrü´d-Devle B. Büveyh.

Vaiz İbn Semun.

Samanilerin Son Hükümdarı Nuh B. Mansur.

Ebü´t-Tîb Sehl B. Muhammed.

Hicretin Üçyüzseksensekizinci Senesi

Hicretin Üçyüzseksensekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hattabî

Hüseyin B. Ahmed B. Abdullah.

Samsametü´d-Devle.

Abdülaziz B. Yusuf El-Hattan.

Muhammed B. Ahmed.

Hicretin Üçyüzseksendokuzuncu Senesi

Hicretin Üçyüzseksendokuzuncu Senesinde ´ Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Zahid B. Abdullah.

Abdullah B. Muhammed B. İshak.



İzzü´d-Devle Bahtiyar´ın Öldürülmesi


Adüdü´d-Devle Bağdat´a girip şehri teslim aldığında, İzzü´d-Devle Bahtiyar; alçalmış ve kovulmuş olarak bir grup kılıç artığı insanla birlikte Bağdat´tan çıkıp gitti. Şam´a gidip orayı ele geçirmeyi planlı­yordu. Adüdü´d-Devle ise -aralarındaki dostluk ve haberleşmelerden dolayı- Ebu Tağlib´e ilişmemesi için Izzü´d-Devle´ye yemin ettirmişti. İzzü´d-Devie, Bağdat´tan çıkıp giderken beraberinde Hamdan b. Nasi-rü´d-Devle b. Hamdan da vardı. Hamdan, İzzü´d-Devle´ye Musul şeh­rini Ebu Tağlib´in elinden almasını hoş gösterdi. Ebu Tağlib bunu du­yunca İzzu d-Devle´ye şu haberi gönderdi: "Eğer kardeşim oğlu Ham­dan b. Nasirü´d-Devle´yi bana gönderecek olursan şahsım ve askerle­rimle seni memnun ederim. Öyle ki, Bağdat´ı bile Adüdü´d-Devle´den alıp sana veririm." Bunun üzerine Bahtiyar İzzü´d-Devle, Hamdan´ı yakalayıp amcası Ebu Tağlib´e gönderdi. Ebu Tağlib de onu kaleler­den birinde zindana attı.

Daha sonra Adüdü´d-Devle Bahtiyar, İzzü´d-Devle ve Ebu Tağ­lib´in kendisiyle savaşmak üzere ittifak kurduklarını duydu. Ordusu­nu harekete geçirerek bizzat üzerlerine geldi. Gelirken halife Tai´i de yanına almak istedi, ancak halife kendisini bundan affetmesini iste­di. O da halifeyi yerinde bırakıp yalnız kendisi düşmanlarının üzeri­ne yürüdü. İki taraf karşı karşıya gelince onlarla savaştı. Ebu Tağlib ile Bahtiyar İzzü´d-Devle´yi kırıp geçirdi. Hezimete uğrattı, Bahtiyarı yakalayıp esir aldı ve hemen öldürdü, Musul ve kazalarını ele geçirdi. Beraberinde çok miktarda erzak da getirmişti. Ebi Tağlib´i belde bel­de, şehir şehir kovaladı. Peşine her tarafta müfrezeler taktı. Kendisi de hicretin 368. senesinin sonuna kadar Musul´da ikamet etti. Silvan, Diyarbekir ile Rebia beldelerini de fethetti. Mudar beldelerini de Ebu Tağlib´in valilerinin elinden aldı, Rahbe´yi de onlardan aldı. Geri ka­lan mıntıkaları da Halep hükümdarı Sa´dü´d-Devle b. Seyfü´d-Dev-le´ye verdi. Kendisi de Sa´du d-Devle´ye musallat oldu. Musul´dan ay­rılışında oraya Ebul-Vefa´yı naib olarak bıraktı, Kendisi Bağdat´a döndü. Halife ve eşraf onu şehir dışında karşıladılar. Bu, cidden gö­rülmesi gereken muazzam bir gündü.

Bu senede meydana gelen önemli olaylardan biri de Aziz b, Muiz el-Fatımî ile Dımışk valisi Muizzü´d-Devle´nin kölesi Alptekin arasın­da meydana gelen savaştır. Aziz b. Muiz el-Patimî, Alptekin´i mağlup edip esir almış ve beraberinde izzet ve ikram içinde Mısır´a götür­müştü. Aziz, Dımışk şehrini ve kazalarını ele geçirmişti. Bununla il­gili teferruatlı açıklama hicretin 364. senesi olaylarından bahsedilir­ken verilmiştir.

Bu senede Kadı Abdülcebbar b. Ahmed el-Mutezilî, Rey şehrinin

ve Müeyyedü´d-Devle b. Rüknü´d-Devle´nin hakimiyeti altında bulu­nan yerlerin kadi´l-kudatlığma atanarak kendisine hil´at giydirildi. Bu zatın güzel eserleri vardı. "Delâilü´n-Nübüvve, Umudü´l-Edille" ve diğer bazı eserleri bunlardandır.

Bu senede Mısırlıların naibi ve Yusuf b. Belikkin´in kardeşi emir Badis b. Zirî insanlara haccettirdi. Bu zat, Mekke´ye girdiğinde, hır­sızlar toplanıp yanına gittiler ve bu sene kendisine dilediği miktarda para vermeleri şartıyla hac mevsiminde dilediklerince hırsızlık yap­malarına göz yummasını istediler. O da bu isteklerini kabul eder gibi görüldü ve: "Hepiniz, eksiksiz olarak toplanıp yanıma gelin ki, size bu hususta garanti vereyim." dedi. Otuz küsur hırsız toplanıp yanma geldiler. Onlara: "Gelmeyeniniz kaldı mı " diye sorunca onlar: "Valla­hi, gelmeyenimiz kalmadı." diye yemin ettiler. O da hemen hırsızların tutuklanmalarını ve hepsinin ellerinin kesilmesini emretti. Gerçek­ten çok güzel yapmıştı.

Bu senede Hicaz´da artık Abbasiler adına değil de Fatımîler adı­na hutbe okundu. [1]



Hicretin Üçyüzaltmışyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

Bahtiyar B. Büveyh Ed-Deylemî


Babasının ölümünden sonra yirmi yaşını azıcık geride bırakmış iken hükümdarlığa geçti. Endamı güzel, güçlü, yürekli bir kimseydi. Anlatıldığına göre o, güçlü bir sığırı ayağından yakalar ve hiç kimse­nin yardımı olmaksızın kaldırıp yere vururdu. Aslanların inlerine hü­cum ederdi, ama oyuna, eğlenceye, lezzetlere yönelmeye çok düşkün­dü. Amcası oğlu onu Ahvaz´da mağlub ettiğinde kendisinden aldığı şeylerden biri de çok sevdiği tüysüz genç bir kölesiydi. Bahtiyar on­suz yaşayamaz hale gelmişti. O olmadan hayattan tad almıyordu. Amcası oğluna haber salarak bu kölesini kendisine geri vermesi için ricada bulunmuştu. Ayrıca bu isteğini yerine getirmesi için de ona bol miktarda para, armağan ile kıymetleri takdir edilemeyecek iki ud ça­lan cariye göndermişti. Amcası oğlu da mezkur köleyi kendisine geri göndermişti. Ama bunun üzerine halk kendisini çok kınadı, gözlerin­deki itibarı düştü, Çünkü kendisi şöyle diyordu: "Şu köleyi kaybedi­şim, Bağdat´ı hatta bütün Irak diyarını kaybedişimden daha çok ağı­rıma gitmiştir!"

Nitekim bundan sonra amcası oğlu onu tekrar yakalayıp esir aldı ve hemen öldürdü. Bahtiyar topu topu otuzaltı sene yaşamıştı. Ömrü­nün onbir sene ve birkaç aylık kısmını da hükümdarlıkta geçirmişti.

O, Bağdat´ta Rafıziliği ortaya çıkaran kişidir ve bu nedenle orada bir çok fitneler, serler cereyan etmişti. Nitekim bu husus Önceki kısım­larda da anlatılmıştır. [2]



Muhammed B. Abdurrahman


Künyesi Ebu Bekir´dir. Kadılık yapmıştır. îbn Karia adıyla meş­hur olmuştur. Sindiye kadılığım yapmıştır. Fesahatli bir kimseydi.

dur:

"Koğuculuk yapan kimse hakkında benim bir çarem vardır, ama yalancı kimseye karşı çarem yoktur.

Uydurma sözler sarfeden kimseye karşı çarem çok azdır."

Beraberce yürüdüklerinde arkadaşına şöyle derdi: "Seni geride bırakıp öne geçecek olursam bilesin ki ben hacibin gibiyim. Ama geri­de kalacak olursam, bu zaten vaciptir. Böyle olması gerekir."

Bu senenin cemaziyelahir ayının bitimine on gün kala cumartesi günü vefat etti. [3]



Hicretin Üçyüzaltmışsekizincî Senesi


Bu senenin şaban ayında Tai´ Lillah, halifeden sonra Bağdat´ta minberlerde Adüdü´d-Devie için dua edilmesini, fecir vaktinde, ak­şam ve yatsı vakitlerinde de kapısında davul çalınmasını emretti. İb-nu 1-Cevzî´nin ifadesine göre bu olay Büveyh oğullarından bir başkası için de yapılmıştır. Muizzü´d-Devle, halifeden kendi kapısında da da­vul çalınmasını istedi, ancak halife bu hususta ona izin vermedi. Bu senede Musul´da ikamet etmekte olan İzzü´d-Devle, Amid, Rahbe ve Ebu Tağlib b. Hamdan´ın diğer beldelerini fethetti. Sonra zilkade ayı­nın sonunda Bağdat´a girdi. Halife ve ayan onu yolda karşıladılar. [4]



Kassamüt-Türab Dımışk´ı Ele Geçiriyor


Alptekin Mısır diyarına gittiğinde Dımışklılardan Kassamu t-Tü-rab adında biri harekete geçip isyan etti. Alptekin daha önceleri onu meclisine yakın kılmış, onu sırlarına ortak etmişti. Ama Kassamu t-Türab Dımışk´ı istila etti. Halk ona boyun eğdi. Mısır´dan Aziz´in as­kerleri gelip onu kuşatma altına aldılar. Ama ele geçiremediler. Ebu Tağlib b. Nasirü´d-Devle b. Hamdan gelip onu kuşatma altına aldı, ama Dımışk şehrini ele geçiremedi. Kayba uğramış halde Taberiye´ye döndü. Onunla Beni Ukayl ve diğer Arap kabileleri arasında uzun sa­vaşlar cereyan etti. Neticede Ebu Tağlib öldürüldü. Beraberinde kız kardeşi ve karısı Cemile bintü Seyfü´d-Devle de vardı. Bu iki kadın Halep´te bulunan Sa´dü´d-Devle b. Seyfü´d-Devle´ye gönderildiler, Sa´dü´d-Devle kız kardeşini yanına aldı, Cemüe´yi Bağdat´a gönderdi, Orada hapse atıldı ve kendisinden büyük miktarda para alındı, Kas-samü´t-Türab´a gelince -o Yemen´den Beni Harîb b. Ka´b kabilesin-dendi- Şam´da ikamet etti. Yıkılan surları onardı ve birkaç sene müd-detl# şehrin idaresini yürüttü. Camide oturum düzenler, halk gelip yanında toplanırdı. Onlara iyilikleri emreder, kötülükleri yasaklardı. Halk da onun emirlerine ve yasaklarına riayet ederdi.

İbn Asakir´in ifadesine göre; Kassam aslen Telfîta köyünden bir çiftçi idi.

Ben derim ki: Halk ona Kasimü´l-Zebbal adını verirdi, o paylaştı­rıcı idi. Çöpçü gübresi değildi. Aksine Menin köyünün yakınındaki Telflta köyünden olup çiftçiydi. Başlangıçta o Ahmed b. Mestan adın­da bir Şamlının adamlarından ve taraftarlarındandı. Sonra güçlendi, vali ve ümeraya galebe çaldı. Nihayet hicri 376. senenin muharrem ayının onyedisinde perşembe günü Mısır´dan Türk Beliktekin geldi. Onu yakalamak istedi. Şam´ı ele geçirdi. Kendisi de bir süre gizlendi, sonra ortaya çıkınca Beliktekin onu esir alıp zincirlere vurarak Mı­sır´a gönderdi. Sonra onu serbest bıraktı. Ona ihsanda bulundu ve Kassam, Mısır´da saygın bir halde ikamete devam etti. [5]


Hicretin Üçyüzaltmışsekizincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Akikî


Dımışk´ın Babü´l-Berid mahallesinde bulunan ve kendisine nisbet edilen hamam ile külliyenin sahibidir. Asıl adı Ahmed b. Hasan b. Akiki b. Da´kin b. Abdillah b. Hüseyin el-Asgar b. Ali b. Hasan b. Ali b. Ebi Talib eş-Şerif Ebü´l-Kasım Hüseyin el-Akikî´dir.

İbn Asakir dedi ki: «Akikî, Dımışk´taki eşrafın önde gelenlerin-dendi. Babü´l-Berid mahallesindeki külliye ve hamam ona nisbet edi­lir. Anlatıldığına göre o bu senenin cemaziyelevvel ayının dördünde salı günü vefat etmiş ve ertesi gün defne dilmiştir. Cenazesi nedeniyle şehirdeki bütün işyerleri kapanmıştı. Cenazesine Dımışk naibi Bek-cür ve adamları da katılmış, Babü´s-Sağir dışına defnedilmişti.»

Ben derim ki: Melik Zahir Baybars, onun evini satın almış, bir medrese ve hadis evi haline getirmişti. Mezarını da orada bir türbe halinde inşa etmişti. Bu hadise ileride de anlatılacağı gibi hicretin 670. senesi sonlarında vuku bulmuştu[6]



Ahmed B. Cafer


Ahmed b. Cafer b. Malik b. Şebib b. Abdillah Ebu Bekir b. Malik el-Katiî. Bağdat´ın Katiatü´t-Dakik semtin dendir. İmam Ahmed b. Hanbel´in Müsned´i ile diğer eserlerini, oğlu Abdullah´tan rivayet et­miştir. Daha başka üstadlardan da hadis rivayet etmiştir. Çok hadis rivayet eden sika bir ravi idi. Darekutnî, İbn Şahin, Berkanî, Ebu Nuaym ve Hakim de ondan hadis rivayet etmişlerdir. Hiç kimse on­dan hadis rivayet etmekten imtina etmemiştir. Bazıları onu eleştir-mişlerse de bu eleştirilere kulak verilmemiştir. Çünkü onun kitapla­rı, Katia semti siyah sular altında kalıp her tarafı sel götürdüğü za­man yokolmuşlardı. Bazıları onun hadislerini diğer nüshalardan nak-letmişlerdir. Bu onun için bir kusur değildir. Çünkü sular altında ka­lan kitaplarına diğer nakiller belki ters düşebilirler. Doğrusunu Allah bilir. Anlatıldığına göre o ahir ömründe bir değişikliğe uğramış ve ba­şından neler geçtiğini anlayamaz hale gelmiştir. Vefat ederken dok­san yaşını geride bırakmıştı. [7]



Temim B. Muiz El-Fatımî


Ebu Temim künyesini taşırdı. Babasının ve kardeşi Aziz´in kur­duğu devletin en büyük komutanlanndandı. Başından şöyle garip bir hadise geçmişti: Bağdat´a adam göndermiş ve gönderdiği adam onun için büyük parayla şarkıcı bir cariye satın almıştı. Cariye huzuruna getirildiğinde Temim, arkadaşlarını konağına misafir etmiş, sonra getirilen cariyeye şarkı okumasını emretmişti. Bağdat´ta bir adamı seven ve ona aşık olan cariye şu şarkıyı okudu:

"Hevesin intikalinden sonra ona ışıkları buralarda parıldayan bir şimşek göründü.

Sancağın yakınlarında ve çevresinde o ışıklardan ötürü ele geçi­rilmesi zor zerrecikler göründü.

Nasıl ışıldadığını görmek istedi ama o şimşeğe bakamaz hale gel­di. Hüznü ona şiddetlice vurdu.

Gözyaşları da onun kipriğinin açılmasına müsaade etmedi."

Cariye ona daha başka şarkılar da okudu. Temim´in neşesi ayyu­ka çıktı ve cariyeye: "Mutlaka benden bir dilekte bulun." dedi. Cariye de: "Beni Bağdat´a göndermeni diliyorum, orada da bu beyitleri okuyayım." dedi. Temim buna çok üzüldü ama verdiği sözü yerine getir­mekten ve cariyenin dileğini kabul etmekten başka bir çare bulama­dı. Cariyeyi adamlarından biriyle Bağdat´a gönderdi. Adam cariyeyi muhafaza ile görevlendirilmişti. Irak yolundan onu Bağdat´a götürdü. Sabahleyin Bağdat´a girecekleri sırada karanlıklar içinde cariye ka­yıplara karıştı. Adam onun nereye gittiğini anlayamadı. Temim du­rumdan haberdar olunca çok üzüldü ve bu durum ağırına gitti. Piş­manlığın fayda vermediği bir sırada çok pişman oldu. [8]



Ebu Said Es-Sayrafî


Nahivciydi. Asıl adı, Hasan b. Abdullah b. Merzüban´dır. Kadılık yapmıştır. Bağdat´ta yaşamış ve kadı vekilliği yapmıştır. Sibevey-hî´nin kitabını şerhetmiş, "Tabakatü Nühat" adlı eseri telif etmiştir. Ebu Bekir b. Düreyd´den ve diğerlerinden rivayetlerde bulunmuştur. Babası Mecusi idi. Ebu Said; Arap edebiyatını, nahvi, kıraat ilmini, feraizi, hesabı ve diğer ilimleri bilirdi. Zahid bir kimseydi. Kendi el emeğiyle elde ettiğinden başka birşey yemezdi. Her gün on varakı on dirheme yazar ve geçimini böylece sağlardı. Basralı nahivcilerin ilim­lerini çok iyi bilirdi. Fıkıhta da Iraklıların mezhebine mensuptu. Kı­raati İbn Mücahid´in kıraatına göre okurdu. Lügatta İbn Düreyd´e bağlıydı, nahivde İbn Serrac ile İbn Merzüban´a bağlıydı. Bazıları onun Mutezilî olduğunu söylemişlerse de başkaları onun böyle bir fik­ri olmadığını söylemişlerdir. Bu senenin recep ayında seksendört ya­şında vefat etti ve Hayzuran mezarlığına defnedildi. [9]



Abdullah B. İbrahim


Abdullah b. İbrahim b. Ebi´l-Kasım er-Reyhanî. Endeberî diye de bilinir. Hadis toplamak amacıyla çeşitli memleketlere seyahatlerde bulundu. Bu seyahatlerinden birinde İbn Adiy ile karşılaştı. Sonra Bağdat´a yerleşti. Orada Ebu Ya´lâ´dan, Hasan b. Süfyan´dan İbn Hu-zeyme´den ve diğerlerinden hadis rivayet etti. Sebatkar ve sika bir ra-vi olup eserleri vardır. Berkanî ondan rivayetlerde bulunmuş, onu ha­yırla yadedip övmüştür. Zahid bir kimseydi. Berkanî´nin ifadesine gö­re, Abdullah b. İbrahim´in hane halkının katığı bakla çorbası ve ek­mekten ibaretti. Berkanî onun kıt kanaat geçindiğini, zahid ve takva-lı biri olduğunu söylemiştir. Bu senede doksanbeş yaşında vefat etti. [10]



Abdullah B. Muhammed B. Verka


Künyesi, Ebu Ahmed eş-Şeybanî´dir. Emirlik yapmıştır. Hane­fi. İslâm Tarihi, C. XI, F. 32

dandandır. Doksan sene yaşadı, İbn Arabî, onun kadınları tavsif ederken şöyle bir şiir okuduğunu söylemiştir:

"Kadın eğri kaburgalardan ibarettir. Onu doğrultamazsm, eğri