๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 03 Aralık 2010, 11:07:15



Konu Başlığı: Hz. Osman´ın Evsafı
Gönderen: Esila üzerinde 03 Aralık 2010, 11:07:15
Hz. Osman´ın Evsafı


Hz. Osman´ın Öldürülmesi

Fasıl

Fasıl

Hz. Osman´ın Evsafı

Fasıl

Hz. Osman Îçîn Söylenen Mersiyelerden Bazıları

Fasıl

Hz. Osman´ın Fazileti İle İlgili Bazı Hadisler.

Sadece Hz. Osman´ın Faziletlerinden Bahseden Hadisler.

Hz. Osman´ın Faziletine Delalet Eden Bazı Örnekler.

Hz. Osman´ın Hutbelerinden Bazıları

Fasıl

Fasıl

Hz. Osman´ın Hanımları Ve Çocukları

Fasıl

Hz. Osman Zamanında Vefat Eden Ancak Vefat Tarihleri Kesin Olarak Bilinmeyen Bazı Şahsiyetler

Enes B. Muaz B. Enes B. Kays El-Ensarî En-Neccarî.

Evs B. Samit El-Ensârî.

Evs B. Havli El-Ensârî.

Hür B. Kays.

Meşhur Şair Hatîe.

Hübeyb B. Yesaf B. Utbe El-Ensarî.

Selman B. Rebia El-Bahîlî.

Abdullah B. Hüzafe B. Kays El-Kureşî Es-Sehmî.

Abdullah B. Süraka B. Mutemîr El-Adevî

Abdullah B. Kays B. Halld El-Ensârî

Abdurrahman B. Sehl B. Zeyd El-Ensarî Eı^Harîsî

Amr B. Süraka B. Mutemir El Adevî

Umeyr B. Sa´d El-Ensarî El-Evsî

Urve B. Hizam Ebtj Sald El-Adevî

Kutbe B. Âmir Ebu Zeyd El-Ensârî

Kays B. Mehdî B. Kays B. Salebe El-Ensari En-Neccarî

Lebid B. Rebia Ebu Ukayl El-Amirî

Müseyyeb B. Hüzn B. Ebî Vehb El-Mahzumî

Muaz B. Amr B. Cemuh El-Ensârî

Muhammed B. Cafer B. Ebi Talib El-Kureşî El-Haşimî

Mabed B. Abbas B. Abdîlmuttalib.

Muaykib B. Ebu Fatıma Ed-Devsî

Münkîz B. Amr El-Ensârî

Nuaym B. Mes´ud Ebu Seleme El-Gatafanî



Hz. Osman´ın Öldürülmesi


Halife b. Hayyat, Rebab´m şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Osman, beni Eşter´e gönderdi. Eşter*i onun yanma çağırdım. Gelen Eşter´e, Hz. Osman şöyle sordu:

- İnsanlar benden ne istiyorlar

- Şu üç şeyden birini istiyorlar.

- Nedir o üç şey

- Ya halifelikten feragat eder, onlara: wîşte yönetim sizin olsun, di­lediğinizi seçin" dersin, yada kendilerine ceza verdiğin kimselerin sana misilleme yapmalarına imkan tanırsın. Eğer bunu yapmazsan burada toplanan halk seni Öldürecektir.

- Halifelikten feragat etmemi istiyorlar. Ben, Allah´ın bana giydir­diği bir gömleği üzerimden çıkaracak değilim. Onların bana misilleme yapmak isteyişlerine gelince Allah´a yemin ederim ki ,siz beni öldürür-seniz benden sonra birbirinizi asla sevemezsiniz ve hep bir araya gelip birlik oluşturamazsınız. Benden sonra düşmanlara karşı da birlikte sa­vaş amazsınız." Ravi diyor ki:

O esnada sinek gibi küçük bir adam gelip başını kapıdan içeri uzat­tı, sonra geri dönüp gitti. Ondan sonra Ebu Bekir´in oğlu Muhammed, onüç kişiyle Hz. Osman´ın bulunduğu yere geldi. Sakalını tutup çekiş­tirdi. Çeneleri birbirine çarpılıp dişlerinden ses çıktı ve sonra şöyle dedi:

"Haydi Muaviye gelsin de seni kurtarsın, Ibn Amir gelsin de seni kurtarsın, askeri birliklerin gelip seni kurtarsın."

Onun böyle yapması üzerine Hz. Osman: "Ey kardeşimin oğlu, sa­kalımı bırak" dedi. Ebu Bekir´in oğlu Muhammed, Hz. Osman´ı öldür­medi, ama orada duran bir adama işaret etti. Adam eline hançer alıp geldi, Hz. Osman´ın başını yaraladı. Bu rivayeti nakledenlerden Hasen, Rebab´a şöyle sorduğunu naklediyor:

- Peki sonra ne oldu

- Sonra hep birlikte onu vurmaya başladılar, nihayet onu öldürdü­ler.»

Seyf b. Ömer et-Temimî, Hz. Osman´ın zevcesi Naile ile birlikte bu­lunan ve Üsame b. Zeyd´in azadlısı olan Hansan´m şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

«Ebu Bekir´in oğlu Muhammed, gelip Osman´ın sakalından tuttu ve salladı. Elindeki bir kamayı Hz. Osman´ın boğazına sürdü. O da:

- Yavaş ol ey kardeşimin oğlu! Allah´a yemin ederim ki sen, baba­nın tutmadığı bir sakalı tuttun, dedi.

Bunun üzerine Muhammed, utanarak dönüp gitti. Kapıda asilerle karşılaştı. Onları uzun süre engelleyip geri dönmelerini istedi. Ne varki onlar, Muhammed´i mağlup edip içeri girdiler. Muhammed´de çekip git­ti. Elinde uzun bir hurma dalı olan liderleri gelip Hz. Osman´ın yanı ba­şında durdu. Kafasına vurup yaraladı. Kafasından akan kan, mushafa damlayıp onu lekeledi. Sonra hep birlikte ona vurmaya başladılar. Bir adam gelip kılıcıyla Hz. Osman´ın göğsünü yaraladı. Hz. Osman´ın zev­cesi Naile binti Ferafise el-Kelbiye de kendini Hz. Osman´ın üzerine atıp şöyle dedi:

- Ey Şeybe´nin kızı! Mü´minlerin emiri öldürülecek te sen bakacak mısın

Böyle dedikten sonra kılıcı eline aldı, ama asilerden olan o katil, Na-ile´nin elini kopardı. Asiler evdeki eşyaları yağmalamaya başladılar. Bir adam, başı mushafın üzerinde bulunan Hz. Osman´ın yanma gelip başını tekmeledi ve mushaftan uzaklaştırdı. Sonra da şöyle dedi:

"Bugünkü kadar güzel bir kafir yüzü görmedim ve yine bu günkü kadar kıymetli bir kafir yatağı görmedim." Ravinin anlattığına göre asi­ler Hz. Osman´ın evindeki herşeyi yağmalayıp götürdüler. Bardakları­na varıncaya kadar alıp götürmüşlerdi.»

Hafız İbn Asakir´in anlattığına göre Medineli Müslümanlar, Hz. Osman´ın evinden ayrılıp gittiklerinde ve yanında aile efradın başkası kalmadığında asiler duvarlara tırmandılar. Evini ateşe verip içeri gir­diler. Bunlar arasında sahabelerden ve sahabe oğullarından sadece Ebu Bekir´in oğlu Muhammed vardı. Asilerden bir kısmı, Muham-med´den Önce içeri girip Hz. Osmanı vurup bayıltmışlardı. Kadınlar çığ­lık atınca asiler korkup dışarı çıkmışlar. Bu defa da Ebu Bekir´in oğlu Muhammed onun öldürüldüğünü zannederek içeri girmişti. Onun ayıl­dığını görünce Muhammed, şöyle demişti:

- Sen hangi dindensin ey ahmak

- İslâm dinindenim ve ben ahmak da değilim. Aksine ben, mü´min­lerin emiriyim.

- Allah´ın kitabını değiştirdin.

- Allah´ın kitabı ortadadır. Aramızda duruyor.

Bunun üzerine Muhammed ilerledi ve Hz. Osman´ın sakalını tutup şöyle dedi:

- Kıyamet gününde eğer: "Ey Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve bü­yüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar." dersek bu sözümüz kabul edilmeyecektir. Böyle diyerek onu odanın içinden ka­pıya doğru iteledi. Hz. Osman da ona şöyle dedi:

- Ey kardeşimin oğlu, senin baban benim sakalımı tutmazdı. Mısırlılardan Kindeli olup eşek lakabıyla tanınan ve Ebu Raman

künyesiyle çağrılan bir adam geldi. Katade, onun asıl adının Raman ol­duğunu söylerken başkaları onun asıl adının Ezrak Eşkar olduğunu söylemişlerdir. Adının Sudan B. Raman el-Muradî olduğuna dair bir ri­vayet de vardır. îbn Ömer´den rivayet olunduğuna göre o, şöyle demiş­tir:

"Hz. Osman´ın katili Esved b. Himran´dır. Esved, ona bir mızrak fir-latmıştı. Sonra eline bir yalın kılıç almış, bu kılıcı Hz. Osman´ın göğsüne vurmuş ve onu öldürmüştü. Sonra kılıcının keskin tarannı Hz. Os­man´ın karnına dayamış, üzerine yüklenmiş ve onu öldürmüştü. Naile araya girmek istemiş. Fakat bu kılıç onun elini kesmişti. Allah ondan (Naile) razı olsun.

Başka bir rivayette anlatıldığına göre Hz. Ebu Bekir´in oğlu Mu-hammed, elindeki bir hançeri Hz. Osman´ın kulağına dürtmüş ve han­çer onun boğazına değmişti. Sahih kavle göre Hz. Osman´ın katili, Mu-hammed´den başkasıdır. Muhammed, utanıp geri dönmüştü. Çünkü Hz. Osman, ona: "Sen, babanın saygı gösterdiği bir sakalı tutuyorsun." demiş. Muhammed de bundan utanıp yüzünü Örtmüş geri dönmüş ve Osman´ı öldürmek isteyenlere karşı koymuşsa da bu karşı koymasının bir yaran olmamıştır. Neticede Allah´ın takdir ettiği iş yerine getiril­mişti. Bu Levh-i Mahfuzda yazılı bir kaderdi.

îbn Asakir´den rivayet olunduğuna göre Kinane b. Bişr, Hz. Os­man´ın alnına demir bir çubukla vurmuş, Hz. Osman yüz üstü yere düş­müş, Suvdan b. Himran el-Muradî de bundan sonra gelip onu öldürmüş­tü. Amr b. Hamka gelince o da Hz. Osman´ın üzerine atılmış, göğsü üze­rine oturmuştu. O esnada Hz. Osman, son nefesini vermekteydi. Amr, ona dokuz darbe vurup: "Bu darbelerin üçü Allah için, altısı da kalbimde ona beslediğim kin içindir." demişti.

Taberanî, Hz. Osman´ın kılıççısının şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Ensâr´dan bir adam, Hz. Osman´ın -yanına girdi. Hz. Osman, ona:

- Geri dön ey kardeşimin oğlu, sen benim katilim değilsin. Beni öl­dürmeyeceksin, dedi. Adam da:

- Sen bunu nereden biliyorsun diye sorunca Hz. Osman, ona şu ce­vabı verdi:

- Zira doğumunun yedinci gününde seni Peygamber (s.a.v.)´e getir­diler. O da senin damağına birşey sürdü ve senin için bereket duası yap­tı.

Sonra Ensâr´dan başka bir adam, Hz. Osman´ın yanına girdi. Hz. Osman, ona da aynı şeyleri söyledi. Onun ardı sura Hz. Ebu Bekir´in oğlu Muhammed, Hz. Osman´ın yanma girdi. Hz. Osman ona:

- Sen benim katilimsin, dedi. Muhammed de:

- Bunu nereden biliyorsun ey ihtiyar bunak diye sorunca Hz. Os­man, ona şu cevabı verdi:

- Çünkü doğumunun yedinci gününde damağına birşeyler sürme­si ve senin için bereket duası yapması maksadıyla seni Rasûlullah (s.a.v.)´a getirdiler. Sen onun üzerine pislemiştin.

Hz. Osman´ın böyle demesi üzerine Muhammed, onun göğsünün üzerine sıçradı, sakalım tuttu ve elindeki hançerle kafasına vurdu.

Bu, gerçekten garip bir hadistir ve münkerlik içermektedir. Başka rivayetlerde anlatıldığına göre Hz. Osman´ın kafasından akan kanın ilk damlaları, Önünde bulunan Kur´ân-ı Kerimin şu ayeti üzerine düşmüş­tür:

"Onlara karşı sana Allah yetecektir. O, işitir ve bilir." (el-Bakara, 137.)

Rivayet olunduğuna göre asiler, Hz. Osman´ın yanına girdiklerinde o, Kur´ân-ı Kerim okumakta olup yukarıdaki ayete ulaşmıştır. Bu, doğ­ruluktan uzak bir rivayet değildir. Çünkü o, mushaf-ı şerifi önüne koy­muş olup okumaktaydı.

îbn Asakir´den rivayet olunduğuna göre Hz. Osman, vurulurken: "Bismillahi tevekkeltü alallahi" demiş, vücudundan kan damlayınca da: "Sübhanellahi´l Azim" demiştir.

îbn Cerir tarihinde der ki: Mısırlılar, Mısır valisine gönderilen mek­tubu ulağın üzerinde yakaladılar. Mektupta Mısırlı asilerin bir kısmı­nın öldürülmesi, bir kısmının asılması, bir kısmının ise el ve ayakları­nın kesilmesi emrediliyordu. Bu mektubu Mervan b. Hakem, Hz. Os­man´ın ağzından uydurup yazmıştı. Ve aşağıdaki şu ayet-i kerimeyi kendine dayanak edinmişti.

"Allah ve peygamberleriyle savaşanların ve yeryüzünde bozguncu­luğa uğraşanların cezası öldürülmek veya asılmak yahut çapraz olarak el ve ayakları kesilmek ya da yerlerinden sürülmektir. Bu onlara dün­yada bir rezilliktir. Onlara ahirette büyük azap vardır." (ei-Mâide, 33.)

Mervan´a göre Hz. Osman´a baş kaldıran bu asiler, yeryüzünde fe­sat çıkaran kimselerdendiler. Şüphesiz öyleydiler ama onun Hz. Osman adına ve bilgisi dışında mektup yazması, mührünü kullanması ve bu mektubu onun devesine bindirdiği bir kölesiyle göndermesi doğru değil­di. Hele Hz. Osman´la Mısırlılar arasında barış yapılmasından ve Hz. Ebu Bekir´in oğlu Muhammed´i Mısır´a vali tayin edeceğine söz verme­sinden sonra yapmaya hiç hakkı yoktur. Mısırlılar, aralarında yapılan anlaşmanın aksine bu mektubu Hz. Osman´ın kölesi üzerinde yakala­dıklarında bunu Hz. Osman´ın yazıp gönderdiğini zannettiler ve bunu büyük bir suç saydılar. İçlerinde daha önceden ona karşı besledikleri kin sebebiyle Medine´ye tekrar döndüler. Mektubu sahabelerin önde ge­lenlerine gösterdiler. Bu hususta başkaları da bu Mısırlı asilere yardım­cı oldu. Öyle ki, bazı sahabeler,bu mektubu Hz. Osman´ın yazıp gönder­diğini zannettiler. Durum Hz. Osman´a anlatıldığı zaman o sahabelerin Önde gelenleriyle Mısırlı asilerin bulunduğu bir topluluk huzurunda yüce Allah´a yemin ederek bu mektubu kendisinin yazmadığını ve yaz-´ dırmadığım, bu hususta bilgisinin olmadığını söyledi. Gerçekten de o doğru sözlü iyi bir insandı. Asiler ona:

- îyi ama bu mektubun altında senin mührün var. Buna ne dersin diye sorduklarında Hz. Osman:

- Kişinin yazısı taklid edilebilir, haberi olmadan mührü kullanıla­bilir, dedi.

- Fakat mektubu götüren senin kölendi ve devene binmişti, deme­leri üzerine Hz. Osman:

- Allah´a yemin ederim ki, benim bundan hiç haberim yoktu, diye kendini savundu.

- Eğer sen bu mektubu yazmışsan bize karşı hainlik yapmışsın. Eğer yazmamışsan ve başkaları senin adına yamışlarsa senin de bun­dan bilgin yoksa demek ki sen aciz kalmışsın. Senin gibi biri halifeliğe layık olamaz. Ya hainsin, ya da acizsin, dediler. Aslında bütün bu söyle­dikleri her türlü varsayıma karşı geçersizdi. Çünkü onun söz konusu mektubu yazmış olduğu var sayılırsa -ki hakikatte yazmamıştır- bunun ona bir zararı olmaz. Çünkü o İslâm ümmetinin menfaatini gözeterek kendisine başkaldıran asilerin gücünü kırmak ve onları ortadan yok et­mek istemiştir. Bunu bu şekilde uygun görmüştür.

Mektubun yazılmasından bilgisinin olmayışına gelince bu hususta ona nasıl acizlik îsnad edilebilir

Kendisinin haberi olmadan kendisi adına mektup yazılmış, bunda onun acizliği söz konusu değildir. O, Rasûlullah gibi masum yani hiç ha­ta yapmayan bir kimse değildi. Aksine onun hata yapması da gafil kal­ması da kendisinden beklenilen normal durumlardır. Allah, ondan razı olsun.

Şu asi ve cahil başkaldıncılara gelince onlar hain ve zorba kimseler­di. Zalim ve iftiracı idiler. Bu yüzden kuşatmayı sıkıştırdılar. Ona baskı yaptılar. Kendisine yiyecek ve su getirilmesine engel oldular. Mescide çıkmasına müsaade vermediler. Ölümle tehdit ettiler. Bu sebepten Hz. Osman, onlara hitap etmek mecburiyetini hissetti. Kimse arsasını ver­mezken kendisi arsa satın alıp mescide katarak mescidi genişlettiğini söyledi. Suyu ,Müslümanlardan men edildiği halde Rume kuyusunu sa­tın alıp Müslümanlara vakfettiğini söyledi. Rasûlullah´ın şöyle buyur­duğunu işittiğini söyledi:

"Allah´tan başka ilah bulunmadığına şahadet eden Müslüman bir kimsenin kanı ancak üç sebebten biri ile helal olur: Bir canı öldüren kimsenin kanı helal olur. Başından nikah geçip zina yapan kimsenin kanı helal olur. Cemaattan ayrılıp dinini terkeden kimsenin kanı helal olur."

Hz, Osman, kimseyi öldürmediğini, imana girdikten sonra irtidat etmediğini, ne cahiliye nede İslâmiyet döneminde zina yapmadığını, hatta Rasûlullah (s.a.v.)´la be/at yaptıktan sonra sağ elini tenasül or­ganına değdinnediğini anlattı. Sonra onların Allah´a, Rasûlüne ve ken­dilerinden olan emir sahiplerine itaat etmelerini sağlayacağı umuduy­la fazilet ve menkıbelerini anlattı. Ama onlar asiliklerini sürdürdüler. Düşmanlıktan vazgeçmediler. Onun yanındaki kimselerin dışarı çık­malarına engel oldular. İş zorlaştı. Hareket alanı daraldı. Hz. Osman´ın yanındaki su tükendi, Müslümanlardan imdat dileyip su istedi. Hz. Ali, bizzat bu iş için yardıma koştu. Bir kırba su alıp asi ve cahillerden küfür­ler işite işite suyu Hz. Osman´a ulaştırdı. Asiler, onun bineğini ürküttüler, kötü sözler söylediler. Hz. Ali, onları azarl