๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 21 Kasım 2010, 23:14:15



Konu Başlığı: Hicretin Yüzseksenyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler
Gönderen: Esila üzerinde 21 Kasım 2010, 23:14:15
Hicretin Yüzseksenyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

 Hicretin Yüzaltmışaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İbrahim B. Salih.

İbrahim B. Hereme.

Salih B. Beşir El-Mîrrî

Müseyyeb B. Züheyr.

Veddah B. Abdullah.

Hicretin Yüzyetmişyedinci Senesi

Hicretin Yüzyetmişsekizinci Senesi

Hicretin Yüzyetmişdokuzuncu Senesi

Hicretin Yüzyetmişdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İsmail B. Muhammed.

İmam Malik.

Hicretin Yüzseksenincî Senesi

Hicretin Yüzsekseninci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İsmail B. Cafer.

Hassan B. Ebi Sinan.

Afiye B. Yezîd.

Sibeveyhî

Ufeyre El-Abide.

Hicretin Yüzseksenbirînci Senesi

Hicretin Yüzseksenbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Kahtabe.

Abdullah B. Mübarek.

Mufaddal B. Fudale.

Yakub Et-Taib.

Hicretin Yüzseksenikincî Senesi

Maan B. Zaide.

Kadı Ebu Yusuf

Yakub B. Davud B. Tahman.

Hicretin Yüzseksenüçüncü Senesi

Musa B. Cafer.

Haşim B. Beşir B. Ebi Hazım..

Yahya B.Zekeriya.

Yunus B. Habib.

Hicretin Yüzseksendördüncü Senesi

Hicretin Yüzseksendördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Reşid.

Abdulah B. Mus´ab.

Abdullah B. Abdülaziz El-Ömerî

Muhammed B. Yusuf B. Ma´dan.

Hicretin Yüzseksenbeşînci Senesi

Hicretin Yüzseksenbeşînci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Abdüssamed B. Ali

Rabiatü´l-Adeviye.

Hicretin Yüzseksenaltıncı Senesi

Hicretin Yüzseksenaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şair Süllem El-Hasir.

Abbas B. Muhammed.

Yaktın B. Musa.

Hicretin Yüzseksenyedinci Senesi

Hicretin Yüzseksenyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

Cafer B.Yahya.

Garip Bir Hikaye.

Fudayl B. İyaz.

Hicretin Yüzseksensekîzînci Senesi

Ebu İshak El-Fezarî

İbrahim El-Musılî

Hicretin Yüzseksendokuzuncu Senesi

Hicretin Yüzseksendokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Kisaî

Muhammed B. Hasan B. Züfer

Hicretin Yüzdoksanıncı Senesi

Hicretin Yüzdoksanıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Esed B. Amr B. Amir.

Yahya B. Halid B. Bermek.

Hicretin Yüzdoksanbirinci Senesi

Hicretin Yüzdoksanikincî Senesi

Hicretin Yüzdoksanîkînci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İsmail B. Cami

Bekir B.Nattah.

Abdullah B. Îdris.

Sa´saab. Selam..

Ali B. Zibyan.

Abbas B. Ahnef

İsa B. Cafer.

Fadl B.Yahya.

Mansur B. Zibrikan.

Kadı Ebu Yusuf´un Oğlu Yusuf

Hicretin Yüzdoksanüçüncü Senesi

Harun Reşid´in Vefatı

Harun Reşidin Biyografisi

Sağlığın düşüp gitti, hastalık sana geldi.».

«Ben Ka´ka´ b. Amr´ın yanında oturan kişiydim. Onun yanında oturan kimse nasipsiz kalmaz.»

«Gözlerinden biri ile uyur, diğeriyle gelecek musibetleri gözetler. O, uyurken dahi uyanık durur.»

«Aşk, Allah´ın bütün kulları arasında dolaştı; Nihayet gelip bende durdu.».

Sen ellerimi ve ayaklarımı kessen de sana olan aşkımdan derim ki: Güzel yaptın, daha da yap.»



Hicretin Yüzaltmışaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


İbrahim B. Salih


İbrahim b. Salih b. Ali b. Abdullah b. Abbas. Mısır valisi idi. Bu senenin şaban ayında vefat etti. [1]



İbrahim B. Hereme


Bu zat şairdi. Soy kütüğü şöyledir: İbrahim b. Ali b. Seleme b. Amir b. Hereme Ebu İshak el-Fihri el-Medenî.

Medine heyeti ile birlikte halife Mansur´un ziyaretine gelmişti. Bunlar Mansur´un karşısında bir perde arkasında oturtuldular. Per­denin gerisinde oturan halife halkı görüyordu ama meclistekiler onu göremiyorlar di. Hacib Ebü´l-Hasib de ayakta durmuş: "Ey mü´minle-rin emiri, bu falan hatiptir." diyor, halife Mansur da o hatibe, konuş­masını emrediyor, hatip konuşmaya başlıyordu. Sonra hacib, "Ey mü´minlerin emiri, bu falan şairdir." diyor, Mansur da şiir okumasını emrediyor, o da şiir okumaya başlıyordu. En sona kalan İbn Hereme oldu. Ben onun şöyle dediğini işittim: "Sana merhaba değil, Allah se­nin gözünü doyurmasın ve seni memnun etmesin." İbn Hereme diyor ki: Ben böyle deyince artık "Ey İbn Hereme sen öldün!" dedim. Sonra halife benden şiir okumamı istedi. Ben de ona şu kasidemi okudum:

"Kendisine eman verdiğin kimse tehlikelerden emin olur. Ama kendisini ağlatmak istediğin kimse de ağlar."

Halife Mansur perdenin kaldırılmasını emretti, perde kaldırıldı-Yüzünün ay parçası gibi aydınlandığını gördüm. Kasidenin gerisim okumamı emretti ve bana, yanma yaklaşıp yakınında oturmamı em­retti. Sonra bana şöyle dedi:

- Yazıklar olsun sana ey İbrahim! Eğer duyduğum bazı günahla­rın olmasaydı sana arkadaşlarından daha çok armağan verirdim.

- Ey mü´minlerin emiri, işlediğimi duyduğun her günahı, eğer af-

tmenıiş isen ben onu ikrar ediyorum.

Ben böyle deyince kırbacı aldı. Bana iki darbe vurdu, sonra da ba-10 000 dirhem ve bir kaftan verilmesini emretti. Beni affetti ve ar­kadaşlarımın arasına kattı.

Halife Mansur, ona şu şiirinden ötürü kızgınlık duyuyordu;

"Her ne kadar onları sevdiğimden ötürü kınansam da,

Ben, Hz. Fatıma evladını seviyorum.

Onlar ki, muhkem ayetleri ve İslâm dinini, ayakta duran dimdik olan bir nesebi getiren Rasûlullah´ın kızının evladıdır.

Onları sevmek bana yeter. Meralarda otlayan hayvanları bu yüz­den benden esirgeseler de umurumda değil."

Asnıaî, İbn Hereme hakkında şöyle demiştir: "Şairler, İbn Here­me ile sona erdiler."

Ebü´l-Ferec İbn Cevzî; îbn Hereme´nin hicri 176. senede vefat et­tiğini söylemiştir.

Bu senede vefat edenler arasında Veki b. Cerrah´ın babası Cerrah b. Melih, Said b. Abdurrahman b. Abdullah b. Cemil Ebu Abdullah el-Medinî de bulunmaktadır. Bu zat, Mehdi´nin zamanında Bağdat´ta onyedi sene kazaskerlik yapmıştır. İbn Main ile diğerleri bunun sika bir ravi olduğunu söylemişlerdir. [2]



Salih B. Beşir El-Mîrrî


Abid ve zahidlerdendi. Çok ağlardı, Öğüt verirdi. Süfyan-ı Sevrî ve diğer âlimler onun meclisine katılırlardı. Süfyan: "Bu kavmin uya-ncısıdır." derdi. Mehdi, meclisine gelmesi için ona haber saldı. Bir merkebe binerek Mehdi´nin yanma geldi. Halifenin oturduğu sergiye yaklaştı, hâlâ bineğinin üzerindeydi. Halife Mehdi, veliahdları Musa ile Harun´a, kalkıp onu karşılamalarını ve bineğinden indirmelerini emretti. Onlar da hemen kalkıp onu karşıladılar ve bineğinden indir­diler. Bu saygı ve tazim karşısında Salih, kendi kendine: "Eğer bun­larla idare-i maslahat yapar ve bugün bu makamda hakkı açıklam.az­sam ziyana uğrarım." dedi. Sonra Mehdi´nin yanına oturdu, ona çok tesirli bir vaaz verdi. Nihayet onu ağlattı, sonra Mehdi´ye şöyle dedi:

"Bilesin ki Rasûlullah (s.a.v.), ümmeti arasında kendisine muha-jefet eden kimselerin hasmıdır. Muhammed (s.a.v.)´in hasım olduğu ^msenin Allah da hasmı olur. Sen ahirette Allah´a ve Rasûlüne karşı j^uhakeme olunacağın esnada seni kurtarmayı gerektirecek delilleri hazırla. Yoksa kendini helake teslim et. Bilesin ki, düşenler arasında yerden en geç kalkacak olan kimse, heva ve bid´atlardan darbe yiye rek yere düşmüş olan kimsedir. Bilesin ki, Cenâb-ı Allah kullarının üzerinde kahredici güce sahiptir. İnsanlar arasında ayağı kaymayan 1 ve çok sebat eden kimse, Allah´ın kitabını ve Rasûlünün sünnetin´ kabul edip bunların hükmüne uyan kimsedir."

Daha uzun sözler sarfetti. Mehdi ağladı ve bu sözlerinin kendi di­vanına yazılmasını görevlilere emretti.

Bu senede Abdülnıelik b. Muhammed b. Muhammed b. Ebi Bekr Amr b. Hazm vefat etti. Bu zat, Irak´a kadı olarak gelmişti.

Yine bu senede Ferec b. Fudale et-Tenuhi el-Hümusî vefat etti Bu zat Harun Reşid´in halifeliği zamanında Bağdat´ta beytü´1-malm müdürü idi. Bu senede vefat etti. Hicretin seksensekizinci senesinde doğmuştu. Vefat ettiğinde seksensekiz yaşındaydı. Onun menkibele-rinden biri şudur:

Halife Mansur, bir gün altın köşke gelmiş, herkes ayağa kalkmış­tı. Sadece sözünü ettiğimiz Ferec b; Fudale yerinde oturmuş ve kalk­mamıştı. Mansur öfkelenerek: "Niçin kalkmadın " diye sorunca Fuda­le şu cevabı vermişti:

"Cenâb-ı Allah´ın, sana karşı kıyam etmemi ve senin de buna ni­çin razı olduğunu her ikimize sormasından korktum. Çünkü Rasûlul-lah (s.a.v.), insan için ayağa kalkmayı hoş görmemişti."

Onun bu cevabı karşısında Mansur ağlamaya başlamış, onu yakı­nına oturtmuş ve ihtiyaçlarını karşılamıştı. [3]



Müseyyeb B. Züheyr

Müseyyeb b. Züheyr b. Amr Ebu Seleme ed-Dabbî. Halife Man­sur, Mehdi ve Harun Reşid zamanında Bağdat´ta muhafız kuvvetleri komutanıydı. Mehdi´nin hilafeti zamanında bir ara Horasan valiliği de yapmıştı. Doksanaltı sene yaşadı. [4]



Veddah B. Abdullah


Veddah b. Abdullah Ebu Avane es-Sırrî. Simlerin azadlısı idi. Ri­vayet imamlarındandı. Seksen yaşını aşmış olduğu halde bu senede vefat etti. [5]



Hicretin Yüzyetmişyedinci Senesi


Bu senede Harun Reşid, Cafer el-Bermekî´yi Mısır valiliğinden azlederek yerine İshak b. Süleyman´ı tayin etti. Hamza b. Malik´i de Horasan valiliğinden azledip Rey ve Sicistan valiliğine Mısır valilig1 de ekleyerek Faal b- Yahya el-Bermekî´yi tayin etti. 111 Vakidî´nin anlattığına göre bu senede muharrem ayının sonların-halk şiddetli bir fırtına ve karanlığa maruz kaldı. Bu senenin safer dvinda da aynı durum meydana geldi.

Ru senede Harun Reşid insanlara haccettirdi. Bu senede Kûfeli kadı Şüreyk b. Abdullah en-Nehaî vefat etti. Bu t Ebu İshak´tan ve birçok kimselerden hadis dinlemiştir. Güzel bir Z rcılaması ve infazı vardı. Mahkemeye oturmadan kahvaltısını ya-ar sonra mestinin arasından bir kağıt çıkararak kağıdabakar, on­dan sonra davacıları huzuruna alırdı.

Arkadaşlarından biri onun her gün bakmakta olduğu o kağıtta ne vazıh olduğunu merak etti. Neticede gördü ki kağıtta şunlar yazılı: "Ey Şüreyk b. Abdullah! Sıratı hatırla, onun keskinliğini düşün. Ey Süreyk b. Abdullah! Aziz ve Celil olan Allah´ın huzurunda duracağın ve hesap vereceğin zamanı hatırla!"

Bu senenin zilkade ayının başında cumartesi günü vefat etti. Bu senede Abdülvahid b. Zeyd, Muhammed b. Müslim ve Musa b. A´yün de vefat ettiler. [6]



Hicretin Yüzyetmişsekizinci Senesi


Bu senede Kays ve Kudaa kabilelerinden bir grup, Mısır valisi İs­hak b. Süleyman´a isyan ettiler. Onunla savaştılar, büyük bir fitne meydana geldi. Harun Reşid oraya İshak´a takviye olarak Filistin va­lisi Herseme b. A´yün´ü birkaç komutan ve bir askeri birlikle gönder­di. Bunlar isyancılarla savaştılar, nihayet onları itaat altına aldılar. Sonra asiler, yükümlü oldukları haracı ödediler. Görevlerini ifa etti­ler. Herseme, İshak b. Süleyman´ın yerine Mısır´da bir ay kadar vali­lik yaptı. Sonra Harun Reşid onu azlederek yerine Abdülmelik b. Sa­lih´i tayin etti.

Bu senede İfrikiye halkından bir grup ayaklanarak Fadl b. Ravh b- Hatim´i öldürdüler. Orada bulunan Mühelleb ailesinden insanları kovdular. Harun Reşid, üzerlerine Herseme´yi gönderdi. Asiler, Her­seme vasıtasıyla itaat altına alındılar.

Bu senede Harun Reşid, bütün hilafet işlerini Yahya b. Halid b. Bermek´e bıraktı.

Bu senede Velid b. Tarif, Cezire´de isyan etti. Bağımsızlığını ilan ettı ve Cezirelilerden bir kısmını öldürdü. Sonra Ermeniye´ye gitti ve beride anlatacağımız işleri yaptı.

Bu senede Fadl b. Yahya, Horasan´a gitti. Orada güzel bir yöne-

sergiledi. Mescitler ve kaleler inşa etti. Maveraünnehir´de gaza . Abbasiler adını verdiği Acemlerden bir grup asker aldı. Aralarında dostluk tesis etti. Bu askerlerin sayısı 500.000 kadardı. Bunlar­dan 20.000 askeri Bağdat´a gönderdi. Bunlar Bağdat´ta Kermeniler olarak tanınıyorlardı. Şair Mervan b. Ebi Hafsa, bu konuda şöyle de misti:

"Fadl, bir yıldızdır ki batışı yoktur. Savaş esnasında yıldızlar batarken o batmaz. Kavmin mülkünün koruyucusudur, parlak bir yıldızdır. Atadan kalma mızraklarını ellerinde taşırlar, koruyucudurlar. Hacılara su verenlerin oğulları, yani Abbasiler.

Onun sayesinde askeri birlikler oluşturdular, onun onlardan baş­ka amacı yoktur.

Abbas oğullarının askeri birlikleri tanındılar.

Fadl, Acemlerle Araplardan oluşan askerleri bir araya getirdi.

Sayıları beşyüzbini bulan askerler sebat ettiler.

Bunlar divanlarda kayıtlıdırlar.

Nisbette Rasûlullah´a daha yakın olan Abbasileri müdafaa eder­ler.

Cömerttir, Yahya´nın oğlu Fadl´dır. Onun elinde ne altın, ne de gümüş kalmaz, hep gider. Kuşağım bağladığı günden beri bazı kavimler onun hibe ettiği pa­ralarla mal sahibi oldular.

Cömertlikte çok ileri safhadadır. Gücüne diyecek yoktur.

Elde edilmek için yorgunluk ve zahmet çekilen paralar onun cö­mertliği sayesinde elde edilir.

Cömertçe para vermediği zaman akıl verir.

Hind yapısı kılıçlar kınlarından çekildiğinde de geri durmaz.

Hiçbir şeye razı değildir, gayesi Allah´ın hoşnutluğudur.

Haktan başkasına razı olmaz, gazabı da yoktur.

Ey Fadl, senin cömertliğin o kadar taştı ki, artık;

Ne sağanak yağmurlar, ne de dalgalanan denizler denk olamaz­lar cömertliğine."

Horasan´a gitmezden Önce de şair Mervan onun için şu şiiri oku­muştu:

"Görmez misin ki cömertlik, Âdem´in elinden yuvarlanıp geldi,

Nihayet Fadl´ın avucuna düştü.

Ebü´l-Abbas´m seması sağanak yağmur yağdırdığında,

Gör hele sen, o cömertlikte ne sağanak yağmurlar yağdırır!"

Aynı şair yine Fadl hakkında şöyle demişti:

"Çocuğunun açlığı anneyi üzüp paniğe düşürdüğünde, Anne, çocuğu için Fadl´ın adıyla dua eder, çocuk da susar. Ey Fadl, İslâmiyet seninle yaşasın. Sen, İslâm´ın izzetisin. Sen, küçük çocukları yaşlı ihtiyarlar gibi olgun olan bir kavim­densin."

Böyle dediği için Fadl, şair Mervan´a 100.000 dirhem verilmesini görevlilere emretmişti. îbn Cerir böyle demiştir.

güllem el-Hasir de Bermekiler hakkında şu methiyeyi yazmıştı:

"Cömertlik denizi Bermekilere komşu olan bir evde, Kişi yoksul düşmekten nasıl korkar

Bermekiler öyle bir kavimdir ki, Fadl b. Yahya onlardandır. O medarı iftihar bir kimsedir ki, iftiharda kimse ona denk ola­maz.

Onun için iki gün vardır: Bir gün cömert olur, bir gün de savaşçı.

Zaman sanki bu ikisi arasında esirdir. Bermekilerden biri on yaşına vardığında, Tek amacı ya emir ya da vezir olmaktı."

Fadl b. Yahya´nın Horasan´a yaptığı bu seferi esnasında karşılaş­tığı bazı garip haller olmuştu. Oralarda çok beldeleri fethetmişti. Ka­bil´i ve Maveraünnehir´i ele geçirmişti. Güçlü, kuvvetli Türkleri mağ­lup etmişti. Bu yolda gerçekten çok miktarda para sarfetmişti. Sonra Bağdat´a dönmüştü. Bağdat´a yaklaştığında Harun Reşid ve eşraf onu karşılamaya çıktılar. Şairler, hatipler ve insanların ileri gelenleri onun istikbaline çıktılar. Bunlardan bazısına birer milyon, bazısına da beşeryüzbin dirhem para verdi. Bu uğurda sayımı yapılamayacak kadar çok para sarfetti.

.Şairlerden biri onun huzuruna girdi. Fadl´ın yanmda para kesele­ri vardı, bunları gelenlere dağıtıyordu. Manzarayı gören şair şöyle de­di:

"Bütün cimri insanların cimriliklerine karşı Cenâb-ı Allah, Fadl b. Yahya b. Halid´in cömertliğini ortaya koymuştur."

Fadl, o şaire bol miktarda para verilmesini görevlilere emretti. Bu senenin yaz mevsiminde, Muaviye b. Züfer b. Asım gazaya git-"Kış mevsiminde de Süleyman b. Raşid gazaya gitti.

Bu senede Mekke valisi Muhammed b. İbrahim b. Muhammed b. ı b. Abdullah b. Abbas insanlara haccettirdi.

senede Cafer b. Süleyman, Anter b. Kasım, Abdülmelik b. Muhammed b. Ebi Bekr b. Amr b. Hazm (Bağdat kadısı) vefat ettiler Abdülmelik´in cenaze namazını Harun Reşid kıldırdı ve cenaze Bağ­dat´ta defnedildi. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Abdülmeiik b Muhammed, hicretin 177. senesinde vefat etmiştir. Doğrusunu Allah bilir. [7]



Hicretin Yüzyetmişdokuzuncu Senesi


Bu senede Fadl b. Yahya, yerine Ömer b. Cemil´i vekil bırakarak Horasan´dan Bağdat´a geldi. Harun Reşid de oraya Mansur b. Yezid b. Mansur el-Himyerî´yi tayin etti.

Bu senede Harun Reşid, Halid b. Bermek´i haciplikten azlederek yerine Fadl b. Rebi´i tayin etti.

Bu senede Horasan´da Hamza b. Etrük Sicistanî isyan etti. Bu­nunla ilgili açıklama ileride gelecektir.

Bu senede Velid b. Tarif eş-Şâri, Cezire´ye döndü. Burada onun gücü arttı, taraftarları çoğaldı. Harun Reşid, onun üzerine Yezid b. Mezyed eş-Şeybanî´yi gönderdi. Yezid bir fırsatım bularak onu öldür­dü. Böylece adamları dağılıp gittiler. Faria, öldürülen kardeşi Velid b. Tarif için şu ağıdı yakmıştı:

"Ey habur ağacı! Sana ne olmuş, yaprakların dökülmemiş Sanki Velid´in öldürülmesine hiç üzülmemişsin. O öyle bir yiğitti ki, takvadan başka bir azığı sevmezdi. Mızrak ve kılıçlardan başka da bir malı sevmezdi."

Bu senede Harun Reşid, Allah´a şükür ifadesi olarak Bağdat´tan umre için Mekke´ye gitti. Umresini tamamladıktan sonra hac mevsi­mine kadar Medine´de ikamet etti ve haccım da ifa etti. Mekke´den Mina´ya, oradan da Arafat´a yaya olarak gitti. Bütün ziyaret yerlerini ve meş´arleri yaya olarak ziyaret etti. Sonra Basra yolu üzerinden Bağdat´a döndü. [8]



Hicretin Yüzyetmişdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


İsmail B. Muhammed


İsmail b. Muhammed b. Yezid b. Rebia Ebu Haşim el-Himyerî. Seyyid lakabını almıştı. Meşhur şairlerdendi. Ama pis bir Rafizi ve murdar bir Şii idi. İçki içenlerden ve öldükten sonra tekrar dünyaya dönüleceğini iddia edenlerdendi. Günün birinde bir adama şöyle demisti: "Bana bir dinar borç ver, dünyaya döndüğümüzde sana yüz di-oar ödeyeyim." Adam ona şu cevabı vermişti: "Korkarım ki, sen dün­yaya köpek ya da domuz olarak dönersin. O zaman da dinarım boşa

gider."

Allah kahretsin onu, şiirinde sahabelere söverdi. Asmaî, onun hakkında şöyle demiştir: "Eğer bu kötülüğü olmasaydı onun sınıfında ve tabakasında bulunanlardan hiçbirini ondan Önceye almazdım. Hiç kimseyi ona tercih etmezdim. Özellikle Ebu Bekir ve Ömer´i ve bunla­rın oğullarını hedef alırdı."

îbn Cevzî, onun şiirlerinden bazılarını nakle tmiştir, ama şiirleri çirkin ve müstehcen olduğu için nakletmeyi uygun görmedim. Öldüğü zaman, yüzü kararmış ve şiddetli bir sıkıntıya maruz kalmıştı. Saha­belere sövmüş olduğundan Ötürü kimse onu defnetmedi.

Bu senede vefat edenler arasında hadis imamlarından Hammad b. Zeyd, salih şahsiyetlerden Halid b. Abdullah -bu zat Müslümanla­rın efendi ve lider şahsiyetlerindendi. Nefsini Allah´tan dört kez satın almıştı-, İmam Malik b. Enes, Evzaî´nin arkadaşı Hekal b. Ziyad ve Ebu Ahves de bulunmaktadır. Bunların biyografilerini "Tekmil" adlı eserimizde anlatmışızdır. [9]



İmam Malik


İmam Malik, bu senede vefat eden şahsiyetlerin en meşhurudur. Tabileri bulunan dört mezhep imamlarından biridir.

Soy kütüğü şöyledir: Malik b. Enes b. Malik b. Amir b. Ebi Amir b. Amr b. Haris b. Gaylan b. Haşed b. Amr b. Haris. Haris´in künyesi, Zû Asbah el-Himyerî´dir.

İmam Malik´in künyesi, Ebu Abdillah´tır. Medinelidir. Kendi za­manında hicret diyarının (Medine´nin) imamı idi. Birden fazla tabii­den rivayetlerde bulunmuştur. Bir grup imam kendisinden hadis ri­vayet etmişlerdir. Kendisinden hadis rivayet edenler arasında,iki Süfyan, Şu´be, İbn Mübarek, Evzaî, İbn Mehdi, İbn Cüreyc, Leys, Şa­fiî, Zührî, Yahya b. Said el-Ensârî, Yahya b. Said el-Kettan, Yahya b. Yahya el-Endülüsî, Yahya b. Yahya en-Nisaburî de bulunmaktadır.

Buharî dedi ki: "Senedlerin en sahihi, İmam Malik´in Nafî tariki ^e ibn Ömer´den yaptığı rivayetlerin senetleridir."

Süfyan b. Uyeyne dedi ki: "İmam Mâlik, hadis ricalini çok şiddetli bir şekilde tenkide tabi tutardı."

Yahya b. Main dedi ki: "İmam Malik´in kendisinden rivayet ettiği her ravi sikadır. Sadece Ebu Ümeyye hariç."

Birden fazla âlim dediler ki: "İmam Malik, Nafî ile Zührî´nin ar­kadaşları arasında en sebatlı olandır."

İmam Şafiî dedi ki: "Hadis konusu geldiğinde İmanı Malik yıldım dır. Hadis öğrenmek isteyenler İmam Malik´in çoluk çocuğu mesabe-sindedirler."

İmam Malik´in menkıbeleri cidden çoktur. İmamlar onu o kadar övmüşler ki, onların bu övgülerini burada nakletmemize imkân yok­tur.

Ebu Mus´ab dedi ki: İmam Malik´in şöyle dediğini işittim: "Yetmiş kişi benim fetva vermeye ehil olduğuma şahitlik etmeden fetva ver­medim."

îmanı Malik, hadis okumak istediği zaman temizlenir, güzel ko­kular sürünür, sakalını tarar, elbiselerinin en güzelini giyinirdi. Gerçekten de güzel elbise giyinirdi. Yüzüğünün kaşında, "Allah bana yeter, o ne güzel vekildir." diye yazılı idi. Evine girerken, "Allah´ın di­lediği olur. Kuvvet ancak Allah iledir." derdi. Evinde çeşitli sergiler serilmişti.

Muhammed b, Abdullah b. Hasan, isyan hareketini başlattığı za­man İmam Malik kendi evine kapandı, ne taziye için ne de tebrikte bulunmak için hiç kimsenin yanma gitmedi. Cumaya ve cemaata de katılmadı ve şöyle derdi: "Kişinin bildiği herşeyi söylemesi gerekmez. Kişilerin hepsi mazeret beyan edecek güce sahip olamazlar."

Can çekişirken, "Allah´tan başka ilah bulunmadığına şahadet ederim." dedi. Sonra sözünü şöyle sürdürdü: "Bundan Önce de hüküm Allah´a aitti. Bundan sonra da ona ait olacaktır." Bu senenin safer ayının 14´ünde geceleyin vefat etti. Bu senenin rebiyül-evvel ayında vefat ettiğine dair zayıf bir rivayet de vardır. Vefat ederken seksen-beş yaşındaydı. Vakıdî´nin ifadesine göre ise yetmiş yaşındaydı. Bakî´ mezarlığına defnedildi.

Tirmizî, Ebu Hüreyre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Yakın zamanda insanlar ilim talep etmek için develerin ciğerlerine (böğür­lerine) vurarak (yolculuğa çıkacaklar) ama, Medine âliminden (İmanı Malik´ten) daha âlim birini bulamayacaklardır." Daha sonra Tirmizî, bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir.

Rivayete göre İbn Uyeyne, bu hadiste sözü edilen Medine âlimi­nin İmam Malik b. Enes olduğunu söylemiştir. Abdürrazzak da böyle demiştir. Başka bir rivayette ise İbn Uyeyne, bu hadiste sözü edilen kişi Abdüaziz b. Abdullah eî-Ömerî´dir, demiştir.

İbn Hallikan, "el-Vefeyat" adlı eserinde İmam Malik´in biyografi­sini uzun uzadıya anlatmış ve faydalı bilgiler vermiştir. [10]



Hicretin Yüzseksenincî Senesi


Bu senede Şam´da Nizarilerle Yemenliler arasında büyük bir fit­ne koptu. Harun Reşid, bundan rahatsız oldu ve Cafer el-Bermekî´yi bu fitneyi bastırmak üzere bir grup komutan ve askerle Şam´a gön­derdi. Cafer, Şam´a girdi, halk kendisine itaat etti. Halkın elindeki atları, kılıçları ve mızrakları topladı. Allah onun vasıtasıyla fitne ate­şini söndürdü. Şairlerden biri bu konuda şöyle demişti:

"Şam´da fitne ateşleri tutuşturuldu.

İşte Şam´daki bu ateşin söndürülme vakti geldi.

Bermek ailesinin denizindeki dalgalar coştuğunda ve bu fitnenin

üzerine geldiğinde,

Fitne ateşinin korları ve kıvılcımları söndürüldü.

Mü´minlerin enıiri Harun, Cafer´i bu fitneyi bastırmakla görev­lendirdi.

Onun sayesinde çatlaklık ve kırıklıklar onarıldı.

Müminlerin emiri Harun, şerefli ve uğurlu Cafer´i bu işe şevketti.

Yemenlilerle Nizarhlar onun hükmüne boyun eğip razı oldular."

Cafer, Şam´da yerine halef olarak İsa el-Akkî´yi bıraktıktan sonra Bağdat´a döndü. Halifenin huzuruna vardığında halife Harun ona ik­ramda bulundu. Onu yakınında oturttu. Cafer, Şam´da çektiği yalnız­lığı anlattı, sıkıntısını dile getirdi. Sonra da mü´minlerin emirinin ya­nına dönmeyi ve onun mübarek yüzünü görmeyi kendisin