๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 08 Eylül 2010, 07:41:44



Konu Başlığı: Hicretin Yediyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler
Gönderen: Ekvan üzerinde 08 Eylül 2010, 07:41:44
Hicretin Yediyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler
Şeyhü´l-İslam Ebü´l-Abbas Takiyyüddin Ahmed B. Teymiye´nin Vefatı

Şerif Alîm İzzeddin.

Şems Muhammed B. İsa Et-Tıkritî

Şeyh Ebu Bekir Es-Salihî

Bağdatlı İbn Devalibî

Kadilkudat Şemseddin B. Harirî

Şeyh, İmam, Âlim, Kurrâ Şihabüddin Ebü´l-Abbas.

Bağdatlı İbn Akulî

Salih Şeyhlerden Şemseddin Es-Sülamî

Hicretin Yediyüzyîrmidokuzuncu Senesi

Hicretin Yediyüzyîrmidokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İmam Alim Necmeddin.

Emir Seyfeddin Kutlubek Et-Teşnegir Er-Rumî

Muhaddisyümn.

Necmeddin Ebü´l-Hasan.

Hacib Emir Bektimur.

Şeyh Şerefüddin İsa B. Muhammed B. Karaca B. Süleyman.

Şeyhîmîz Allame Burhaneddin El-Fezarî

Sahip Şerefüddin Yakup B. Abdullah.

Kadı Muîneddin.

Kadilkudat Alaeddin El-Konevî

Emir Hüsameddin Laçin El-Mansur El-Hüsamî

Sahip İzzeddin Ebu Ya´la.

Hicretin Yediyüzotuzuncu Senesi

Hicretin Yediyüzotuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Alaaddinb. Esir.

Vezir Alim Ebü´l-Kasım..

Salih Abid Vasık Huşu Sahibi Şeyhimiz Şemseddin Ebuabdillah.

Büyük Emir Bahadır Âs.

Haccar İbn Şahne.

Şeyh Nbcmeddin B. Abdurrahim B. Abdurrahman.

Şeyh İbrahim El-Hedme.

Süteyte Binti Emir Seyfeddin.

Trablus Kadilkudatı Şemseddin Muhammed.

Salih Şeyhlerden Abdullah B. Ebi´l-Kasım..

Şeyh Hasan B. Alî

Muhiddin Ebü´s-Senâ^Mahmud.

Genç Reislerden Selahaddin Yusuf

Hicretin Yediyüzotuzbirinci Senesi

Hicretin Yediyüzotuzbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Kadîlkudat Îzzeddin El-Makdisî

Emir Seyfeddin Teclis.

Seyfeddin Ergun.

Kadı Ziyaeddîn Ebü´l-Hasan.

Ebu Debbus Osman B. Said El-Mağribî

İmam Allame Ziyaeddin Ebü´l-Abbas.

Sadrü´l-Kebir Taceddin El-Kârimî

İmam Allame Fahreddin.

Takiyyüddin Ömer B. Vezir Şemseddin.

Cemaleddin Ebü´l-Abbas.

Hicretin Yediyüzotuzikinci Senesi

Hicretin Yediyüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şeyh Abdurrahman B. Ebî Muhammed B. Muhammed.

Hama Sahibi Melik Müeyyed.

Kadı İmam Taceddîn Es-Sa´dî

Şeyh Radiyyüddin B. Süleyman.

İmam Alaeddin Tanboğa.

Kadilkudat Şerefüddin Ebu Muhammed.

Şeyh Yakut El-Habeşî

Nakip Nasihüddîn.

Kadı Fahreddîn Kâtibü´l-Memâlîk.

Emir Seyfeddin Olcay Ed-Düveydar El-Melikî En-Nasiri

Mahir Ve Faziletli Tabip Eminüddin Süleyman.

Şeyh İmam Alim Ve Şeyhü´l-Kurra Burhaneddin Ebuîshak.

Kadilkudat Alemüddîn.

Kutbeddin Musa.

Hicretin Yediyüzotuzüçüncü Senesi

Hicretin Yediyüzotuzüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şeyh Alim Takiyyüddin Mahmud Alî

Şeyh İmam Alim İzzülkudat Fahreddin Ebu Muhammed.

Kadilkudat İbn Cemâa.

Şeyh İmam Fazıl Ve Müslümanların Müftüsü Şihabüddin Ebü´l-Abbas Ahmed.

Taceddin Abdurrahman B. Eyyub.

Şeyh Fahreddin Ebu Muhammed.

İmam Fadıl Şihabüddin Ebü´l-Abbas.

Şeyh Ali B. Hasan B. Ahmed.

Emir İzzeddin İbrahim B. Abdurrahman.

Hicretin Yediyüzotuzdördüncü Senesi

Kadı İbn Cümel Meselesi

Hicretin Yediyüzotuzdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Kıymetli Şeyh Ve Tacir Bedreddin.

Sadr Eminüddin Muhammed.

Hatip Îmam Alîm Îmadüddîn Ebu Hafs.

Sadr Şemseddin Muhammed.

Kadilkudat Cemaleddin Ez-Zeri

Şeyh Zeyneddin Ebu Muhammed.

Emir Şihabüddin.

Muvakkit Şeyh Abdullah B. Yusuf B. Ebu Bekir El-İs´irdî

Emir Seyfeddin Balaban.

Şemseddin Muhammed B. Yahya B. Muhammed.

Şeyh İmam Taceddin Ebu Hafs.

Şeyh Eymen Eminüddin.

Şeyh Necmeddin El-Kabbanî El-Hamevî

Şeyh Fethüddin B. Seyyidinnas.

Kadı Mecdüddin B. Haremi



Şeyhü´l-İslam Ebü´l-Abbas Takiyyüddin Ahmed B. Teymiye´nin Vefatı


Şeyh Alemüddin el-Berzalî, tarihinde şöyle demiştir: "Bu sene zil­kade ayının yirmisinde pazartesi gecesi şeyh, imam, âlim, allame, fakih, hafız, zâhid, âbid, önder, mücahid, Şeyhü´l-İslam Takiyyüddin Ebü´l-Abbas Ahmed b. İmam Allame Müftü Şihabüddin Ebü´l-Mehasin Abdül-halim b. Şeyh İmam Şeyhü´l-İslâm Ebü´l-Berekât Abdüsselâm b. Abdul­lah b. Ebü´l-Kasım Muhammed b. Hızır b. Muhammed b. Hızır b. Ali b. Abdullah b. Teymiye vefat etti. Harranlıydı. Sonraları Dımaşk´a yerleş­ti. Zilkade ayının yirmisinde pazartesi gecesi Dımaşk Kalesi´nde tutuk­lu bulunduğu salonda vefat etti. Vefatı nedeniyle büyük bir kalabalık kaleye gitti. Yıkanmasından önce bir cemaat, cenazesinin yanında otu­rup Kur´an okudu. Onu görmek bereketine ve onu öpme saadetine erdi­ler. Sonra kaleden ayrılıp gittiler. Daha sonra da kadınlardan bir toplu­luk cenazenin yamna geldi. Aynı şeyleri yapıp geri döndüler. Artık cena­zeyi yıkayıcılarla başbaşa bıraktılar. Yıkandıktan sonra cenaze dışarı çıkarıldı. Kalede ve yolda büyük bir cemaat toplandı. Cemaatın bir ucu kalede, diğer ucu da Emevî Camii´nde idi. Caminin içi, sahnı, külase kıs­mı, Babü´l-Berid ve Babü´s-Saat kısmı insanlarla dolmuş, kalabalık Lebbadin ve Gevara kapısına kadar uzanmıştı. Cenaze gündüz saat dörtte hazırlandı ve camiye getirildi* Askerler, aşırı kalabalık ve izdiha­ma karşı onu koruyorlardı. Kalede cenaze namazı kılındı. Namazı önce Şeyh Muhammed b. Teramam kıldırdı. Sonra öğle namazının ardı sıra Emevî Camii´nde de ikinci kez cenaze namazı kılındı. Kalabalık gittikçe fazlalaşıyordu. Nihayet meydanlar, sokaklar, caddeler, insanlarla do­lup taştı. Daha sonra namazın ardı sıra cenazesi eller ve başlar üzerinde taşındı. Naaş, Babü´l-Berid´ten şehir dışına çıkarıldı. İzdiham fazlalaş­tı. Ağlayanların, feryad-ü figan edenlerin, ona rahmet dileyenlerin, dua edenlerin, övenlerin sesi göğe yükseldi. İnsanlar, mendillerini, sarıkla­rını ve elbiselerini onun naaşının üzerine attılar. Cenazeye gelenlerin ayakkabıları izdiham nedeniyle sıyrılıp ayaklarından çıkıyor, kabanla­rı, mendilleri ve sarıkları da üzerlerinden düşüyor, ancak kimse buna aldırış etmiyordu. Çünkü hep cenaze ile ilgileniyorlardı. Cenaze başlar üzerinde taşmıyor, bazan ileriye gidiyor, bazan geride kalıyor, bazan in­sanların geçebilmesi için durduruluyordu. İnsanlar büyük bir izdiham içinde Emevî Camii´nin tüm kapılarını açarak dışarı çıkabildiler. Ancak yine de sıkıştılar. Sonra insanlar şehrin bütün kapılarını açarak yine büyük bir izdiham içinde şehir dışına çıkabildiler. Lâkin kalabalık daha fazla şehrin şu dört kapısında yoğunlaşmıştı: Cenazenin çıkarıldığı Ba-bü´1-Ferec, Babül-Feradis, Babü´n-Nasr ve Babü´l-Cabiye. Sûkü´l-Hayl´e, gelindiğinde izdiham daha da büyüdü, kalabalık arttı, insanlar fazlalaştı. Cenaze oraya konuldu. Kardeşi Zeyneddin Abdurrahman orada öne geçip cenaze namazı kıldırdı. Namaz tamamlanınca cenaze, Sufiye Mezarhğı´na götürüldü. Kardeşi Şerefüddin Abdullah´ın yanı ba­şına defnedildi. Allah ikisine de rahmet etsin. Defin işi ikindiden az Önce tamamlanmıştı. Çünkü cenaze merasimine gelenler çoktu. Bahçeler­den Gota mıntıkasından, köylerden ve kasabalardan çok sayıda insan cenaze merasimine gelmiş, bu yüzden bütün dükkanlar kapatılmıştı. Gelemeyenler de ona rahmet ve dua okuyorlardı. Bunlar mazeretli kişi­lerdi. Cenazeyi teşyî etmeye birçok kadın da gelmişti. Bunların sayısı tahminen 15.000 kadardı. Damlarda ve diğer yerlerde toplananlar ha-nÇ> hepsi de İbn Teymiye´ye rahmet okuyorlar, kendisi için ağlıyorlardı. Cenazeye iştirak eden erkeklerin sayısı ise tahminen 60.000 ile 100.000 civarındaydı. 200.000 kişinin katıldığına dair rivayetler de vardır. Bir cemaat da onun yıkanmasından sonra artan suyu içmişler, geride ka­lanlar da yıkanması esnasında kullanılan sedir otunu kendi aralarında paylaşmışlardı. Kımıl nedeniyle boynuna taktığı civalı ipin değeri 150 dirhemdi. Başındaki takke için de 500 dirhem ödenmişti. Cenazede ay­rıca büyük bir gürültü ve çok yüksek sesli ağlaşma meydana gelmişti. İnsanlar tazarru ve niyazda bulunmuşlar, Salihiye´de ve şehirde onun için çok sayıda hatim indirmişlerdi. Mezarı gece gündüz denmeden ziya­ret edilmiş, bazıları sabaha kadar yanında kalıp gecelemişlerdi. Vefa­tından sonra bazıları onun hakkında çok salih rüyalar görmüşlerdi. Bir grup şair de onun için kasidelerle mersiyeler yazmıştı.

Merhum Şeyhü´l-İslâm Takiyyüddin İbn Teymiye, hicretin 661. se­nesinde rebiyülevvel ayının onunda pazartesi günü Harran´da doğmuş, babası ye ailesiyle birlikte küçük yaşta Dımaşk´a gelmişti. İbn Abdüd-daim, İbn Ebfl-Yüsr, İbn Abdan, Şeyh Şemseddin el-Hanbelî, Şeyh Ştmsaddin b, Ata sl-Hanefl, Şsyh Gsmaleddin b. Sayrafî, Mecdüddin b. Aââkir, Şeyh Cemaliddia al-Bağd&dî, Necip b, Mikdad, ton lbi´1-Hayr, îbn Allan, İbn Ebî Bakir el-¥ahudî, Kemal Abduirahim, Fahr Ali, îbn Şeyban, Şgref b, Kavvai, Zeynep binti Mskkî ve adlan burada anılma­yan çok sayıda âlımdan hadiı dinledi. Kendisi d© hadis okudu. Hadis toplamaya çalıştı. Tabakat yazdı. Hadis tespit etti, senelerce başkaları­na hadis okuyup dinletti. Dinlediği herşeyi mutlaka ezberlerdi zeki bir kimseydi. Sonraları ilimle de iştigal etti. Tefsirde ve tefsire dair bilgiler-. de büyük âlim oldu. Fıkıhta arif oldu. Anlatıldığına göre kendi zamanın­da ve diğer zamanlarda mezheplerin hükümlerini, nkhî bilgilerini mez­heplerin âlimlerinden çok daha iyi öğrenmişti. Âlimlerin ihtilafını, usûl, fürû, nahiv, lügat ve diğer aklî ve naklî ilimlere dair hususları çok iyi bi­lirdi. Bir mecliste faziletli bir kimse kendisiyle herhangi bir ilme dair ko­nuşma yaptığında, İbn Teymiye´nin konuştuğu o ilimde mutlaka en bü­yük üstad olduğunu anlar, onun bu hususta derin bilgilere sahip oldu­ğunu görürdü. Hadis´e gelince o, hadisin bayraktarlığını yapmış, hadisi muhafaza etmiş, sahih ve sahih olmayan hadisleri birbirinden ayırdet-miş, hadis ricalini iyi tanımış, bu hususta derin bilgilere vakıf olmuştu. Çok sayıda eser tasnif etmiş, usûl ve fiirû´a dair faydalı taliklerde bulun­muştu. Bu taliklerin bir kısmı tamamlanıp temize çekilmiştir. Ben de bunları kendisinden nakledip yazdım, bir kısmını huzurunda okudum. Ama taliklerinin büyük bir kısmı tamamlanmamıştır. Bir kısmı da ta­mamlanmış, ama şu ana kadar temize çekilmemiştir. Asımdaki âlim­lerden bir cemaat onu, ilimlerini ve faziletlerini övmüşlerdir. Kadı Habî, İbn Dakikü´1-İyd, İbn Nahhas, Mısır´daki Hanefî Kadısı İbn Harirî ve İbn Zemlekânî bunlardandır. İbn Zemlekânî´nin onun hakkında kendi el yazısıyla şöyle yazmış olduğunu gördüm:

"İçtihadın şartları uygun bir şekilde onda toplanmıştır. Güzel eser tasnif etmede, güzel ibare kullanmada, tertipte, taksimde, dindarlıkta ileri merhalelere ulaşmıştır."

İbn Zemlekânî, onun bir tasnifi hakkında da şu beyitleri yazmıştı:

"Onu niteleyenler ne diyorlar?

Onun nitelikleri sayılamayacak kadar çok ve açıktır.

O, Allah´ın ezici bir hüccetidir.

O, aramızda zamanın bir harikası olarak durmaktadır.

O, yaratılanlar içinde bir mucizedir.

Nurları ve aydınlığı apaçıktır.

Aydınlığı, fecrinkinden daha fazladır."

İşte ibn Zemlekânî, onu böyle övmüştür. O zamanlar îbn Teymi­ye´nin yaşı otuz civarındaydı. Küçük yaştan beri onunla aramızda bir sevgi ve arkadaşlık bağı vardı. Bir sene kadar hadis dinledi. Faziletleri çoktu. Eserlerinin adlarım, yaşantısını, onunla fakihier ve devlet yetki­lileri arasında cereyan eden hadiseleri, defalarca hapse atılışını, başın­dan geçen halleri burada anlatmak mümkün değildir. Bu kitap aslında bu kadar finiş bilgilin nakletmaya müsait di değildir.

"O, vgfat ettiğindi bin Hieaz yolunda olup Dımaşk´tan uzaktaydım, Vefatından elli gün sonra Tebük´e ulaştığımızda vefat haberini aldık. Onu kaybetmekten ötürü hepimiz üzüldük. İnsanlar da üzüntü içine düştüler. Allah ona rahmet etsin."

Alemüddin el-Berzalî, İbn Teymiye hakkında tarihinde böyle de­miştir.

Şeyh Alemüddin, İbn Teymiye hakkında bu biyografik bilgileri ver­dikten sonra Bağdat´ta İmam Ahmed b. Hanbel´in cenaze merasimin­den, onun şöhretinden, Ebu Bekir b. Ebu Davud´un cenaze töreninin görkemli oluşundan bahsetmiştir.

İmam Ebu Osman es-Sabunî, Ebu Abdurrahman es-Süyufî´nin şöy­le dediğini nakletmiştir:

"Ebü´1-Feth Kavvas adındaki zahid şahsın cenaze merasimine Şeyh Ebü´l-Hasan ed-Darekutnî ile birlikte iştirak etmiştim. Böyle bü­yük bir cemaate katıldığımızda Şeyh Ebü´l-Hasan bana dönüp şöyle de­di: Ebu Sehl b. Ziyad el-Kattan´ın İmam Ahmei´den naklen Abdullah b. Ahmed b. Hanbel´in şöyle dediğini işittim: "Bid´atçüere deyin ki, bizimle sizin aranızda ayırıcı özellik, cenazelerdir." Kuşkusuz İmam Ahmed b. nanbel´in cenazesine iştirat eden cemaatin sayısı çok yüksekti. Çünkü belde ahalisinin sayısı fazla olup bu törene hayli insan iştirak etmişti. Ayrıca İmam Ahmed´i tazim ettiklerinden, devlet tarafından sevilen bir ınsan olduğundan ötürü de cenaze merasimine katılan cemaatin sayısı Çok olmuştu. Şeyh Takiyyüddin b. Teymiye ise Dımaşk´ta vefat etmişti.

Dımaşk´ın ahalisi ise o zaman sayı bakımından Bağdatlıların onda biri bile değildi. Ama zorba bir sultan kendilerim toplayacak olsaydı bile İbn Teymiye´nin cenaze merasimine bu kadar büyük bir cemaat katıl­mazdı. Kaldı ki İbn Teymiye, sultan tarafından hapsedildiği kalede ve­fat etmişti. Ayrıca fakihlerin ve yoksulların çoğu da bırakınız Müslü­manları, diğer dinlere mensup kimseleri dahi nefret ettirecek şeyleri, İbn Teymiye´den naklediyorlar ve bu gibi şeyleri ona isnad ediyorlardı. İşte bütün bunlara rağmen İbn Teymiye´nin cenazesine katılan insanla­rın sayısı oldukça fazla olmuştu!"

İbn Teymiye, zilkade ayının yirmisinde pazartesi gecesi seher vak­tinde vefat etti. Kale müezzinleri vefatını minarede ilân ettiler. Burçlar-daki nöbetçiler de bu haberi etrafa söyleyip duyurdular. Sabah olunca insanlar bu büyük olayı duymuşlar, birbirlerine aktarmışlardı. İnsan­lar gelebildikleri her taraftan, hatta Gota´dan ve Merc´den gelip kalenin etrafında toplanmışlardı. Pazardaki, çarşıdaki insanlar birşey yapma­mışlar, âdet üzere açılması gereken dükkanların çoğu da açılmamıştı. Saltanat naibi Tengiz, avlanmak için bir yere gitmiş, bu yüzden devlet erkânı ne yapacaklarını şaşırmıştı. Kale naibi Sahip Şemseddin Gabri-yel gelip cenazenin yanında oturdu. Kendisine baş sağlığı dilekleri su­nuldu. Havastan, dostlardan, ahbaptan gelmek isteyen kimseler için kalenin kapısı açıldı. Devlet erkânından, şehir ahalisinden ve Salihiye halkından has dostlar, yakın arkadaşlardan bir grup gelip salonda top­landılar. Cenazenin yanında oturup ağlamaya ve inlemeye başladılar. Adeta kendi canlarına kıyacak derecede feryad-ü figan ettiler. Ben de şeyhimiz Hafız Ebü´l-Haccac el-Mizzî merhumla birlikte orada hazır olanlardan biriydim. Şeyh İbn Teymiye´nin yüzünü açıp seyrettim ve öp­tüm. Başında ucu iğneyle tutturulmuş bir sarık vardı. Başında kendi­sinden ayrıldığımız zamandakine nisbetle daha çok beyaz tel vardı. Kar­deşi Zeyneddin Abdurrahman, onun kaleye girdiğinden bu yana seksen hatim indirdiğini ve seksenbirinci hatme başladığını, orada hazır bulu­nan kimselere bildirdi ve Kamer sûresinin şu âyet-i kerimesine varmış olduklarını söyledi:

"Allah´a karşı gelmekten sakınanlar güçlü hükümdarın katında, yüksek bir derecede cennetlerde ferahlık ve aydınlık içindedirler." (Ka­mer, 54-55.)

Kardeşi Zeyneddin´in böyle demesinden sonra âlim olan, iki hayırlı ve salih şeyh Abdullah b. Muhib ile Abdullah ez-Zer´î (amâ) Rahman sûresinden başlayarak Kur´an´ı hatmettiler. İbn Teymiye merhum, bu zatların okuyuşlarını çok severdi. Ben de orada hazır olduğum için onla­rı dinledim.

Sonra Şeyh İbn Teymiye´nin cenazesini oradaki bir mescide götüre­rek yıkamaya başladılar. Yanında yıkama işine yardımcı olacaklardan başkasını bırakmadılar. Şeyhimiz Hanz el-Mizzî, ilim ve iman ehli bir grup salih ve hayırlı insan, yıkama işine yardımcı oldular. Yıkama ta­mamlanır tamamlanmaz kale, insanlarla doldu. Kalede ağlama, övme, dua etme ve rahmet dileme sesleriyle büyük bir uğultu meydana geldi. Sonra onu camiye götürmek üzere İmadiye yoluna koyuldular, Adiliye-tü´1-Kebîre´nin yanından geçtiler, Natifaniyyin Medresesi´nin köşesine yöneldiler. Çünkü Babü´l-Berid pazarı onarım amacıyla yıkılmıştı. Cenazeyi Emevî Camii´ne götürdüler. Cenazenin önünde, arkasında, sağında, solunda sayılarım ancak yüce Allah´ın bileceği miktarda çok in­san vardı. O esnada adamın biri yüksek sesle, "Bhl-i Sünnet imamları­nın cenazeleri işte böyle olur!" diye bağırdı. Oradaki diğer insanlar da ağlaşmaya başladılar. Bu çığlığın duyulduğu esnada diğer insanlar da büyük bir gürültüyle ağlaştılar. Şeyh İbn Teymiye, Maksure yanındaki cenaze yerine konuldu, insanlar kalabalıktan ötürü saf düzenine gire­meden içli dışlı karışık vaziyette namaza durdular. Ancak kalabalıktan ötürü hiç bir kimse caminin içinde, sokaklarda ve caddelerde secde etme imkânı bulamıyordu. Öğle ezanının vakti yaklaşmış, insanlar her me­kandan gelip oraya toplanmıştı. İnsanlardan bir kısmı da o gün yeme ve içme imkânı bulamayacaklarından ötürü oruca niyetlenmişti. Kalaba­lık ve çokluğun haddi yoktu. Öğle ezanı okunduktan sonra âdete aykırı olarak saray kapısının yanında namaza duruldu. Namaz kılındıktan sonra hatibin Mısır´da oluşu nedenîylelmtip naibi geldi. Orada İbn Tey­miye´nin cenaze namazını kıldırdı. Hatip naibi Şeyh Alaeddin el-Harratî idi. Sonra insanlar önceki sayfalarda da anlattığımız gibi cami­nin ve şehrin kapılarından çıkıp ilerlediler, Sükû´l-Hayl´de toplandılar. Bazıları da camide namaz kılındıktan sonra beklemeyip doğrudan Sufi-ye Mezarhğı´na gitmişlerdi. Herkes kendi kendine ağlayıp tekbir ve teh-lü getiriyor, İbn Teymiye´yi övüyor, ona dua ediyor, onun ölümüne üzü­lüyordu.

Kısaca demek istediğimiz şudur ki; O gün Emevîlerin zamanından beri Dımaşk´ta daha önce misli görülmemiş görkemli bir gün olmuş, bu vesile ile büyük bir kalabalık toplanmıştı. İkindi ezanına yakın bir za­manda İbn Teymiye kardeşinin yanma defnedildi. Cenaze merasimine iştirak eden insanların sayısını tespit etmek mümkün olmamıştı. Ama diyebiliriz ki şehir halkından, Banliyö sakinlerinden küçük yaştaki ço­cuklar ve aciz insanlar hariç olmak üzere cenaze merasimine katılma­yan hemen hemen hiç olmamıştı. İlim ehlinden ise üç kişi hariç herkes cenazeye iştirak etmişti. Bunlar da İbn Teymiye´ye düşmanlıkta şöhret bulmuş olan İbn Cümle, Sadr ve Kafçozî idi. Bu kişiler bu törende dışarı Çıktıkları taktirde insanlar tarafından öldürüleceklerini bildiklerinden korkup gizlenmişlerdi. Şeyhimiz İmam, Allame Burhaneddin el-Fezarî ue üç gün sureyle İbn Teymiye´nin mezarını ziyaret etmişti. Şafiî ulemasından bir grup da böyle yapmıştı. Burhaneddin el-Fezarî, vakarlı ve heybetli bir şekilde merkebine binerek İbn Teymiye´nin mezarım ziya­rete gidiyordu. Yüce Allah rahmet etsin.

İbn Teymiye için çok hatim indirildi. Vefatından sonra bazı kimse­ler onun hakkında hayret verici salih rüyalar gördüler. Kendisi için bir­çok mersiye ve uzun kasideler söylendi. Onun için bir çok âlim tarafın­dan biyografiler yazıldı. Faziletli ulemadan ve diğerlerinden oluşan bir cemaat bu hususta eser tasnif etti. Ben bunların tümünden onun men­kıbeleri, faziletleri, şecaati, cömertliği, samimiyeti, zahidliği, abidüği, çeşitli ilimlere vakıf oluşu, büyük ve küçük sıfatları hakkında bilgi ve­rirken veciz bir biyografiyi özet olarak sunacağım. O bir çok ilimlere sa­hipti. Kitap ve sünnetle te´yid ettiği bazı orijinal hükümler ve fetvalar vermişti.

Özetle diyeceğimiz şudur ki: Merhum İbn Teymiye büyük âlimlerden biri olup ictihadlarmda hata yaptığı da, isabet ettiği de ol­muştur. Ancak isabetine nisbetle hatası engin denizdeki bir nokta ka­dardır. Ayraca Sahih-i Buharî´den nakledilen bir hadis-i şerifte de anla­tıldığı gibi bu işte yapmış olduğu hataları da bağışlanmıştır:

"Bir hâkim hükmadeeeği zaman ietihad eder, yani hakkı arayıp hükmeder da sonra bu hükümde iaabit ederse, o hâkime iki ©dr vardır. Hakkı aramak ve isabet etmek sevapları). Eğer hâkim hükmedeceği za­man hakkı ietihad edip arar. Fakat sonunda hata ederse, bu hâkime de bir ecir vardır. Hakikati arama sevabı vardır.)" Demek ki İbn Teymiye her halükârda sevap kazanmıştır. İmam Malik b. Enes de şöyle demiş­tir: "Bu mezardaki hariç, herkes sözünden ötürü hesaba çekilecektir."

Zilkade ayının yirmi altısında Tengiz, mallarını, eşyalarını Babü´l-Feradis dahilindeki Darüzzeheb´ten yeni yaptırdığı konağa taşıdı. Da­ha Önce Darüzzeheb´in adı Darülfülûs´tu. Ancak daha sonra oraya Dârüzzeheb adını taktı. Hazinedarı Nasirüddin Muhammed b. İsa´yı az­ledip yerine kölesi Abaçî´yi tayin etti.

Zilkade ayının yirmiikisinde Aclon şehrinde sabahtan ikindiye ka­dar devam eden bir sel baskım meydana geldi. Şehrin camisini, çarşısını gelir getiren yerlerini ve birçok evini yıktı, harep etti, yedi kişi boğuldu. İnsanların çok sayıda malı, mülkü, emtia ve hayvanı telef oldu. Takri­ben 1.000.000 dirhem değerinde zayiat meydana geldi. Doğrusunu Al­lah bilir. İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciun (Doğrusu biz Allah´a aidiz ve O´na dönücüleriz.)

Zilhicce ayının onsekizinde pazar günü Şafiî Kadısı Şeyh Alaeddin el-Konevî, diğer merkezlerdeki şahitlerden bir topluluğu, -diğer insan­lardan ayırd edilmeleri amacıyla- sarıklarının arka taraftaki ucunu omuzlarının arasına sarkıtmakla yükümlü kıldı. Onlar da birkaç gün süreyle bu emri yerine getirdiler. Sonra bundan rahatsız olunca kendilerine bunu yapmama ruhsatı verildi. Kimi de bu uygulamayı devam et­tirdi.

Zilhicce ayının yirmisinde salı günü Şeyh, İmam, âlim, allame Ebu

Abdillah Şemseddin b. Kayyım el-Cevziye tutuklu bulunduğu kaleden salıverildi. Kendisinin salıverilmesi, Şeyh Takiyyüddin´in tutuklanma­sından bir kaç gün sonra olmuştu. Kendisi hicretin 726. senesinin şaban ayından beri tutuklu bulunuyordu. Sultan´m Çavlî´yi, Emir Ferec b. Ka­ra Sungur´u ve Laçin el-Mansurî´yi hapisten çıkarıp serbest bıraktığına dair haber Dımaşk´a ulaştı. Bayramdan sonra sultanın huzuruna götü­rüldüler. Sultan kendilerine hil´at giydirdi.

Zilkade ayında Sultan Ebu Said´in naibi büyük Emir Çoban´ın ve Kara Sungur el-Mansurî´nin vefat ettiklerine dair haber Dımaşk´a ulaş­tı.

Çoban, Mescidi Haram´a kadar uzanan su kanalını açtırmış, bu ka­nalı kazdırmak için çok para harcamıştı. Medine-i Münevvere´de türbe­si, meşhur bir medresesi ve güzel eserleri vardı. İslâmî hayatı mazbut olup yüksek himmet sahibi bir kimseydi. Sultan Ebu Said´in zamanında uzun bir sür© hakkıyla yöneticilik yapmıştı. Sonra Ebu Said, onu tutuk­lamak iitiyine© -önceki kısımlarda da anlattığımız gibi- bundan kurtul­du. Daha sonra Ebu Baid, hicretin 727, senasında onun oğlu Haes Dımaşkî´yi öldürttü. Diğer oğluvTimurtaş ise Mısır Sultam´mn yanına kaçtı. Mısır Sultanı onu bir ay kadar yanında barındırdı. Sonra iki hü­kümdar arasında, Timurtaş´m Öldürülmesi için elçiler gidip geldi. Niha­yet Mısır Sultanı, Timurtaş´ı öldürerek kesik başını Sultan Ebu Said´e gönderdi. Bundan kısa bir süre sonra da Timurtaş´ın babası Çoban vefat etti. Niyetleri yüce Allah daha iyi bilir.

Kara Sungur el-Mensurî´ye gelince o, Mısır ve Şam´ın en büyük emirlerinden di. Önceki kısımlarda da anlatıldığı gibi o, Eşref Halil b. Mansur´u öldürenlerden biriydi. Sonra Mısır Naibiliği´ne atandı ve bu görevi bir süre yürüttükten sonra Dımaşk Naibliği´ne, oradan da Haleb Naibliği´ne getirildi. Bundan sonra Efrem ve Zerkaşî ile birlikte Tatar­ların yanına kaçtı. Tatar Hanı Harbenda, bunları yanında barındırdı, kendilerine ikramdan bulundu ve birçok beldeyi ikta olarak onlara ver­di. Kara Sungur, Hülagû´nun kızıyla evlendi, sonra bu sene doksan ya­şındayken hakimi bulunduğu Merağa şehrinde vefat etti. Doğrusunu

Allah bilir.

Bu sene vefat eden meşhur şahsiyetlerden biri de Şeyhü´l-İslâm Al­lame Takiyyüddin b. Teymiye idi. İnşallahu Teâlâ onun biyografisini ay­rı olarak sizlere sunacağız. Bu hususta önceki sayfalarda gerekli bilgi verilmiştir. [1]


Şerif Alîm İzzeddin

İzzeddin Ebu İshak İbrahim b. Ahmed b. Abdülmuhsin el-Alevî el-Hüseynî el-Irakî el-İskenderî. Şafiî Mezhebine mensuptu. Çok hadis dinledi. Fıkha dair el-Veciz, nahve dair el-Izah adlı eserleri ezberledi. Zahid bir kimse olup az bir dünyalıkla yetinirdi. Doksan yaşına vardığı halde aklı, ilmi ve zihni yerindeydi. Hicretin 638. senesinde doğmuş; bu sene muharrem ayının beşinde cuma günü vefat etmiş ve İskenderiye ile Madin arasında bir yere defnedilmiş tir. Allah rahmet etsin. [2]



Şems Muhammed B. İsa Et-Tıkritî


Şehametli, akıllı, tedbirli bir kimseydi. İbn Teymiye´nin emir ve ya­saklarını uygulayan bir kimse gibiydi. İbn Teymiye onu emirlere elçi olarak gönderir, diğer önemli işlerini onun vasıtasıyla yaptırırdı. Mari­fet, anlayış ve bilgi sahibi bir kimseydi. İbn Teymiye´nin mesajım en gü­zel şekilde tebliğ etme yeteneğine sahipti. Bu sene safer ayının beşinde Kubeybat´ta vefat etti. Kerimî Camii´nin yanına defnedildi, Yüce Allah rahmet etsin. [3]



Şeyh Ebu Bekir Es-Salihî


Ebu Bekir b. Şeref b. Muhsin b. Maan b, Amman es-Salihî. Hicretin 653. senesinde doğdu. Şeyh Takiyyüddin b. Teymiye´den ve Mizzî´den hadis dinledi. Şeyh Takiyyüddin İbn Teymiye´yi sevenlerdendi. İbn Tey­miye ile Mizzî´ye hizmet ederdi. Yoksul ve çocuk sahibi idi, iaşesini te­min edecek kadar zekât ve sadaka alırdı. Fesahat ve belagat sahibi bir kimse olup usûle ve diğer ilimlere dair tasnifat ve talikatı vardı. Âbid, hayırlı ve salih bir insandı. Cuma namazından sonra ikindiye kadar in­sanlara vaaz verirdi. Bir defasında Humus´tan geldiği zaman şeyhimiz Mizzî ile birlikte yanma gittim. İbaresi güçlü ve fasihti. İlimde orta dere­cede idi. Tasavvufa, ahvale, amele ve kulübe dair söz söylemeye meyilli idi. Şeyh Takiyyüddin b. Teymiye´den çok bahsederdi. Bu sene safer ayı­nın yirnıiikisinde Humus´ta vefat etti. Şeyh, insanları ona ihsanda bu­lunmaya teşvik eder, kendisi de ona bağışta bulunur, erzak verirdi. [4]



Bağdatlı İbn Devalibî


Şeyh, salih, âlim, abid, gezgin, senetleriyle hadis rivayet eden ve uzun ömür yaşayan bir kimseydi. Şeceresi şöyledir: Afifüddin Ebu Abdillah Muhammed b. Abdülmuhsin b. Ebi´l-Hüseyin b. Abdülgaffar el-Bağdadî el-Ercî. Hanbeîî Mezhebine mensuptu. İbn Devalibî adıyla tanınmıştır. Müstansıriye Darü´l-Hadisi´nin şeyhi idi. Hicretin 638. se­nesinde rebiyülevvel ayında doğdu. Çok hadis dinledi. Yüksek derecede icazetleri vardır. el-Harakî´yi ezberlemekle meşgul oldu. Nahivde ve di­ğer ilimlerde üstün derece sahibiydi. Güzel şiirleri vardır. Salih bir in­san olup doksan yaşını aşmıştı. Irak yolculuğuna başladığı zamanlarda cemaziyelevvel ayının dördünde perşembe günü vefat etti ve şehitlikte bulunan İmam Ahmed Mezarhğı´na defnedildi. Allah rahmet etsin. Bağdat şeyhlerine icazet verirken bu arada bana da icazet vermişti. Al­lah´a hamd olsun.[5]



Kadilkudat Şemseddin B. Harirî


Ebu Abdillah Muhammed b. Safiyyüddin Ebu Amr Osman b. Ebi´l-Hasan Abdülvehhab el-Ensarî. Hanefî Mezhebine mensuptu. Hicretin 653. senesinde doğdu. Hadis dinledi, ilim tahsil etti. el-Hedâya adlı eseri okudu. Mazbut bir fakihti. Dımaşk´m bir çok medresesinde ders verdi. Dımaşk kadılığı yaptı. Daha sonra kendisine Mısır diyarının kadılığı teklif edildi. Bir süre onurunu muhafaza ederek bu görevde kaldı. Kim­seden hediye kabul etmedi. Hüküm verişi nedeniyle kınayıcıların kına­masına da aldırış etmedi. "Eğer İbn Teymiye, Şeyhü´l-îslâm olamazsa kim olacak?" derdi. Adamlarından birine, "Sen Takiyyüddin İbn Teymi-ye´yi seviyor musun?" diye sormuş, "evet "cevabım alınca, "Vallahi çok güzel bir şeyi seviyorsun" demişti. Kadükudat Şemseddin İbn Harirî, bu sene cemaziyelâhir ayının dördünde cumartesi günü vefat etti. Kurafe Mezarhğı´na defnedildi. Allah rahmetetsin. Yerine Kadı Burhaneddin b. Abdülhak´km atanmasını vasiyet etmişti. Vasiyeti yerine getirildi. Bunun üzerine Burhaneddin´e, Dımaşk´a gelmesi için haber gönderildi. O da ertesi gün Dımaşk´a gelip göreve başladı. Bu göreve atanması nede­niyle kendisine hil´at giydirildi. [6]



Şeyh, İmam, Âlim, Kurrâ Şihabüddin Ebü´l-Abbas


Şihabüddin Ebü´l-Abbas Ahmed b. Şeyh İmam Takiyyüddin Mu­hammed b. Cebbare b. Abdülvelî b. Cebbare el-Makdisî el-Merdavî. Hanbelî Mezhebine mensuptu. Şatibiye´nin sarihidir. Hicretin 649. se­nesinde doğdu. Çok hadis dinledi. Kıraat ilmiyle ilgilendi ve bu alanda ilerledi. İnsanlar kendisinden yararlandılar. Bir süre Mısır´da ikamet etti. Orada usûlü fıkha dair dersleri Ferazî´den aldı. Kudüs´te receb ayı­nın dördünde vefat etti. Allah rahmet etsin. Hayırlı ve seçkin salih in­sanlardandı. Hatip Merdâ´dan ve diğerlerinden hadis dinledi. [7]



Bağdatlı İbn Akulî


Şeyh, imam, allame Cemaleddin Ebu Muhammed Abdullah b. Mu­hammed b. Ali b. Hammad b. Taib el-Vasıtî el-Akulî. Şafiî Mezhebine mensuptu. Sonraları Bağdat´a yerleşmiştir. Yaklaşık kırk sene müddet­le Müstansıriye Medresesi´nin müderrisliğini yapmıştır. Bir zamanlar Evkaf nazırlığı görevini yürütmüş ve kadilkudatlığa atanmıştı. Hicre­tin 638. senesinde receb ayının onunda pazar gecesi doğdu. Hadis dinle­di. Yüksek bir muhaddis oldu, ilim tahsil etti. Hicretin 657. senesinden itibaren vefat edinceye kadar yetmişbir sene süreyle fetva verdi. Nefsi güçlü bir kimse olup devlet nezdinde de itibarlıydı. Kendi çaba ve gayre­tiyle insanları birçok sıkıntılardan kurtarmıştı. Bu sene şevval ayının yirmidördünde çarşamba gecesi doksan yaşını aşmış iken vefat etti ve kendi evine defnedildi. Evini ve bütün emlâkini, Kur´an okuyup ezberle­yen on çocuğa ve bir hocaya vakfetmişti. Allah hayrını kabul buyursun ve ona rahmet etsin. Vefatından sonra Müstansıriye Medresesi´nde Ka-dilkudat Kutbeddin ders vermeye başladı. [8]



Salih Şeyhlerden Şemseddin Es-Sülamî


Şemseddin Muhammed b. Davud b. Muhammed b. Sâb es-Sülamî. Bağdatlıydı. Varlıklı kimselerden olup ilim ehline çok iyilikleri dokun-. muştur. Özellikle Şeyh Takiyyüddin´in arkadaşlarına çok yaran olmuş­tur, Bir çok kitap vakfetmiş, defalarca hacca gitmiştir. Ş©yh Takiyyud-din´in vefatından dört gün eonra bu sene zilkade ayının yîrmidördünd© pazar gecesi vefat etti. Cuma namazından sonra cenaze namazı kılındı ve Babü´s-Sağir Mezarlığı´na defnedildi. Allah rahmet etsin. Makamını âli kılsın.

Yine bu gecede annem Meryem binti Ferec b. Ali vefat etti. Annem Hatip olan babamın köyü Müceydel köyündendi. Cuma namazından sonra cenaze namazı kılındı ve Şeyh Takiyyüddin b. Teymiyp´nin meza­rının doğu tarafında Sufiye Mezarlığı´na defnedildi. Allah ikisine de rahmet etsin. [9]



Hicretin Yediyüzyîrmidokuzuncu Senesi


Bu seı.e başında İslâm ülkesinin yöneticileri ve halifesi, Önceki se­nede adları anılan kimselerdi. Yalnız Kutbeddin b. Şeyhüssülâmiye, or­du nazırlığına getirilmişti.

Muharrem ayında Dımaşk´ Sır kâtibi Kadı Muhiddin b. Fadlullah ile oğlu Şihabüddin ve Şerefüddin b. Şemseddin b. Şihab Mahmud, pos­ta vasıtasıyla Mısır´a çağrıldılar. Kadı Sadrülkebir Muhiddin, hastala­nan Alaeddin b. Esir´in yerine Mısır Sır katipliği görevine başladı. Oğlu Şihabüddin de yanında kaldı. Şerefüddin Şihab Mahmud da, Muhiddin b. Fadlullah´m yerine Dımaşk Sır Kâtipliği´ne atanarak Dımaşk´a dön­dü.

Yine muharrem ayında Evkaf İdaresi´nin başkam Nasırüddin, Nazır olarak Kudüs´e ve Halil kentine gitti. Orada Tengiz´in ve diğer ümera mülkünün kapsamında bulunan birçok yeri tamir edip onardı. Mescid-i Aksa´da mihrabın sağında ve şimalinde iki pencere açtırdı. Hu­mus divanlarının başkanı Emir Necmeddin Davud b. Muhammed b. Ebî Bekir b. Muhammed b. Yusuf b. Zeybek de Dımaşk divanlarının başkan­lığına atandı ve göreve başlamak üzere Dımaşk´a geldi.

Safer ayının yirmibirinde Dımaşk Camii´nin kıble duvarının mer­mer kaplama işi tamamlandı. Caminin içi genişletildi. İnsanlar ertesi gün cuma namazını orada kıldılar. Ziyad kapısı da açıldı. Daha önce Ta­kiyyüddin b. Meracil´in nazırlığı zamanında caminin bu kapısı kilitli du­ruyordu.

Rebiyülâhir ayında Emir Şemseddin Kara Sungur´un evladı Mı­sır´dan Dımaşk´a gelip Bâbü´l-Feradis dahilindeki Mukaddemiye kabal-tısmm yanında bulunan babalarının evlerine yerleştiler. Babalarından kalan vs o gamana kadar ihtiyat altında tutulan mülkleri kendilerine iadi sdildi» Babalan bu Ülkeds vefat ettiğinde ihtiyat altında tutulan malının tümü ya da çoğu ssrbist bırakıldı.

Esbiyülâhir ayının sonunda cuma günü Emir Çoban v© oğlu Madi-ns-i Nsbivî Kaleıi´ndaki tabutlarından ölü olarak çıkarıldılar, Cenazs namazları Meadd-i Nebevf de kılındıktan sonra sultanın ©mri üzerine Bakî Mezarlığı´na defnedildi, Emir Çoban kendi medresesine defnedil­meyi istemişti. Ama bu isteğinin yerine getirilmesi mümkün olmamış­tır.

Aynı gün Medine-i Nebevî´de merhum Şeyh Takiyyüddin b. Teymi-ye ile Kadı Necmeddin el-Balisî el-Mısrî´nin gıyabî cenaze namazları da

kılındı.

Cemaziyelâhir ayının ortasında pazartesi günü Kadı Şihabeddin Ahmed b. Cehbel, vefat eden Burhaneddin el-Fezarî´nin yerine Baderai-ye Medresesi´nde ders verdi. Darül-Hadis şeyhliği ise kendisinden alı­narak Hafız Şemseddin ez-Zehebî´ye verildi. O da bu ayın onyedisinde çarşamba günü göreve başladı. Batna hatipliği görevine de Malikî-lerden Şeyh.Cemaleddin el-Meslatî getirildi. Şeyh Cemaleddin, bu ayın ondokuzunda cuma günü Batna´da hutbe irâd etti.

Bu ayın sonlarında Haleb naibi Emir Seyfeddin Ergun, sultanla gö­rüşmeye giderken Dımaşk´a uğradı. Dımaşk naibi kendisini karşıladı ve onu caminin yanındaki konağında konuk etti. Sonra Emir Seyfeddin, Mısır´a gitmek üzere yola çıktı. Memleketinden kırk gün kadar uzakta kaldı. Sonra Haleb naibliğine atanarak geri döndü.

Receb ayının onunda Sahip Takiyyüddin b. Ömer b. Vezir Şemsed­din b. Sel´as, Mısır´a çağrıldı. Orada Divan Başkanlığı´na atandı. Vefatı­na yakın bir zamana kadar bu göreve devam etti.

Şevval ayının dokuzunda cumartesi günü Dımaşk hac kafilesi Emir Seyfeddin Balatî idaresinde yola koyuldu. Kafilenin kadısı Şiha-büddin el-Kaymerî idi. Hacılar arasında Melikü´l-Ümerâ Tengiz´in zev­cesi de vardı. Tengiz´in zevcesine hadım kölelerden Tavaşî Şebelü´d-Devle hizmet ediyordu. Dımaşklı hacılar arasında Sadreddin el-Mâlikî, sahip Takiyyüddin Tevbe´nin kardeşi oğlu Selahaddin ile onun kardeşi­nin Şerefüddin, Şeyh Ali el-Mağribî ve Şeyh Abdullah ed-Darirî ile baş­ka bir cemaat da vardı. Şevval ayının üçünde çarşamba sabahı Kadı Zi-yaeddin Ali b. Selim b. Rebia, bu sene ramazan ayının ondokuzunda gö­revinden ayrılan Fahr el-Mısrî´nin yerine Adiliyetül-Kebîre Medrese­sinde Kadilkudat el-Konevî´ye niyabeten hüküm vermeye başladı.

Zilkade ayının altısında cuma günü cuma ezanından sonra Mı­sır´daki Hakim Camii´nin minberine Çavlı´nm kölelerinden Ersa adın­da biri çıkarak kendisinin Mehdî olduğunu iddia etti ve tıpkı kâhinle-rinkine benzer seçili bir konuşma yaptı. Konuşması bitince indirilip Şer-habi´ye götürüldü. Bu işi mezkur caminin hatibinin gelmesinden az Önce yapmıştı.

Zilkade ayında Dımaşk´m dahilinde ve haricindeki yollarda bulu­nan pazarlar genişletildi. Salih pazarı, Rasîf Sûkü´l-Kebîr, Babülberid, Mescidü´l-Kas$> ve Zencebiliye´ye kadar olan kısımlar genişletildi. Cabi-ye kapısının dışında, Mescidüddebban´a kadar olan yerler ve insanların geçmesine yetmeyecek kadar dar olan mekânlar da genişletildi. Bu işle­ri ve kanalların ıslah edilmesini Tengiz emretmişti. Bu sayede insanlar üzerlerine necis ve pis suların damlamasından kurtuldular. Zilhicce ayının yirmisi ile otuzu arasındaki günlerde ise başıboş köpeklerin öldü­rülmesine karar verildi ve bundan sonra çok sayıda köpek öldürüldü. Sonra bunlar Bâb-ı Keysan tarafında ve Babü´s-Sağir haricinde bulu­nan hendeğe atıldılar. Böylece insanlar pisliklerden, kirli sulardan ve köpeklerden kurtuldular. Yollan da genişletilmiş oldu.

Zilhicce ayının onikisinde cuma günü, Sumaysatiye Şeyhü´ş-Şüyûhluğuna Kadilkudat Şerefüddin el-Mâlikî getirildi. Atanma fer­manı sepha´da okundu. Fermanın okunduğu törende ayan tabakasına mensup kimseler de hazır bulundular. Eski görevi de kendisine iade edildi. [10]



Hicretin Yediyüzyîrmidokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


İmam Alim Necmeddin


Necmeddin Ebu Abdillah Muhammed b. Ukayl b. Ebi´l-Hasan b. Ukaly el-Balisî eş-Şafiî! Tenbih adlı eseri şerhetmiştir. Hicretin 660. se­nesinde doğdu. Hadis dinledi. Fıkıh ve diğer ilimleri tahsil etti. Fıkıhta yükseldi. İbn Dakikü´l-İyd´in yanma devam etti. Onun hakim naibliğini yaptı. Mağribiye ve Taybersiye medreseleri ile ve Mısır Camii´nde ders verdi. Fazileti, dindarlığı ve ilim tahsiline devam etmesi ile şöhret bul­du. Bu sene muharrem ayının ondördünde perşembe gecesi vefat etti ve Kurafe Mezarlığına defnedildi. Cenazesi büyük bir kitle tarafından teşyî edildi. Allah rahmet etsin. [11]



Emir Seyfeddin Kutlubek Et-Teşnegir Er-Rumî


Büyük emirlerdendi. Bir zamanlar haciblik yaptı.

Kudüs´teki ka­nalı onardı. Bu sene rebiyülevvel ayının yedisinde pazartesi günü vefat etti. Babül-Feradis´in kuzeyinde bulunan türbesine defnedildi. Burası güzel ve meşhur bir türbe idi. Sûkü´i-Hayl´de kaldırılan cenazesine na-ibler ve emirler de geldiler. [12]



Muhaddisyümn


Şerefüddin Ahmed b. Fakih Zebîd Ebü´l-Hüseyin b. Mansur eş-Şemmahî el-Mezhicî. Mekkelilerden ve başkalarından hadis rivayet et­ti. Kendilerinden hadis rivayet ettiği şeyhlerin sayısı 500 ´den fazladır. Çeşitli beldelere seyahatlerde bulundu ve çok hayırlar işledi. Hadis, fı­kıh ve diğer ilimlerde üstün derecelere yükseldi. Bu sene rebiyülevvel ayında vefat etti. [13]



Necmeddin Ebü´l-Hasan


Necmeddin Ebü´l-Hasan Ali b. Muhammed b. Ömer b. Abdurrah-manb. Abdülvahid Ebu Muhammed b. Müslim. Dımaşk´ın meşhur reis-lerindendir. Büyük bir aileden ve köklü bir soydan gelmektedir. Bir süre öksüzlerin nazırlığı görevini yürüttü. Hadis dinledi ve rivayet etti. Biz de kendisinden Muvatta´yı ve diğer hadis kitaplarım dinledik. Kerem ve fazilet sahibi, herkese faydası dokunan servet sahibi bir kimseydi. Hic­retin 649. senesinde doğdu. Bu sene rebiyülâhir ayının beşinde pazarte­si günü kuşluk vakti vefat etti. Cenaze namazı öğleden sonra Emevî Ca-mii´nde kılındı ve Kasyun Mezarlığı´nda kendi şahsı için yaptırdığı tür­beye defnedildi. Yanında iki mezar daha vardı. Mezarının üzerine şu

âyet-i kerîme yazıldı:

"Ey Muhammed! De ki: Ey kendilerine kötülük edip aşın giden kul­larım! Allah´ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah gü­nahların hepsini bağışlar." (ez-Zümer, 53). [14]



Hacib Emir Bektimur


Dımaşk´m Babü´n-Nasır haricinde ve Sufiye Mezarlığı yoluna giderken meydan tarafında bulunan meşhur hamamın sahibidir. Bu se­ne rebiyülâhir ayının yirmisinde Kahire´de vefat etti. Oradaki evinin bi­tişiğinde yaptırmış olduğu medresesine defnedildi. [15]



Şeyh Şerefüddin İsa B. Muhammed B. Karaca B. Süleyman


Sühreverdli idi. Sofi ve vaizdi. Lahinlere ve nağmelere dair bilgisi vardı. Şiir yazardı. Şiirlerinden biri şudur:

"Ey Sa´d! Sana müjdeler olsun, işte bu kabilenin damızlığı ortaya çıktı.

Artık develeri ve aygırları hükümsüz kılacaktır. Bu kabiledeki evlerden uğradıklarımız arasında hiç biri onun evi kadar güzel olamaz.

Öyle ki bir zamanlar ecel kâselerini içtik. Ona gitmek için arzu ve özlemlimizden ötürü adeta öldük.

Onlar da bir zamanlar yakınlık danan nmîm rüzgârı gibiydiler."

Şeyh Şsrifüddîn bu §ana rabiyülâhir ayında vsfat itti. Allah rah-nıot itsin. [16]



Şeyhîmîz Allame Burhaneddin El-Fezarî


Şeyh, îmam, âlim, mezhep şeyhi, mezhebin meşhur âlimi, mezhep mensuplarına faydalı bilgiler veren, Şeyhü´l-İslâm, fırkaların müftüsü, Selef-i salihinin son temsilcisi olup şeceresi şöyledir: Burhaneddin Ebu İshak İbrahim b. Şeyh Allame Taceddin Ebu Muhammed Abdurrahman b. Şeyh, imam, kurrâ, müftü Burhaneddin Ebu İshak İbrahim b. Siba b. Ziya el-Fezarî. Mısırlıydı. Şafiî Mezhebine mensuptu. Hicretin 660. se­nesinin rebiyülevvel ayında doğdu. Hadis dinledi. Babasından ilim tah­sil etti. Babasının ilim ve ders halkasında muidlik (kalfalık) yaptı. İlim­de ilerledi. Akranlarının başına geçti. Kendi zamanında yaşayan mez­hebinin dirayetli âlimlerinin fevkine çıktı. Mezhep dirayetinde, naklin­de ve tahriratında çok ileri aşamalara vardı. Sonra babasının Baderaiye Medresesindeki müderrislik makamına geçti. Emevî Camii´nde talebe­lere ders verdi. Müslümanlar kendisinden çok faydalandılar. Kendisine büyük makamlar teklif edildi, ama o kabul etmedi. Amcası Allame Şere-füddin´den sonra bir süre hatiplik yaptı, ama sonra bu görevi bırakıp Ba­deraiye Medresesine döndü. İbn Sasarf den sonra kendisine Şam kadil-kudathğı teklif edildi. Şam naibi bu görevi kabul etmesi için kendisiyle bizzat konuştu. Yardımcıları olan devlet erkânı da ısrarla onun bu göre­vi kabul etmesini istediler, ama o kabul etmedi ve kabul etmeyeceğini de kendilerine bildirdi. Bütün bu ısrarlara şiddetle direndi. Kendi işiyle ilgilendi. Zamanının değerini bildi. Vaktinin çoğunu gece gündüz ilim tahsil etmek, talebe okutmak ve ibadet etmekle geçirdi. Çokça kitap mü­talaa etti. Hadis rivayetinde bulundu. Biz de kendisinden Sahih-i Müs­lim´i ve diğer hadis kitaplarını dinledik. Mezkur medresede ders verirdi. et-Tenbih üzerine başka yerlerde bulunmayacak çok faydalı bilgiler içe­ren talikleri vardı. Usûlü fıkha dair İbn Hacib´in muhtasarına da talik yazmıştı. Bunlardan başka büyük tasnif eserleri de vardı. Kısaca diye­ceğimiz şudur ki; Şafiî Mezhebinde, üstadlarımız arasında onun gibi bü­yük alim göremedik. Şekli güzel, heybetli, vakarlı, güzel huylu, cömert bir kimseydi. Çabucak öfkelenir ama sonra hemen sakinleşirdi. Talebe­lere çokça ihsanlarda bulunurdu. Mal biriktirmezdi. Maaşını, medrese­sinin ihtiyaçlarına sarfederdi. Hicretin 670. senesinden bu seneye ka­dar Baderaiye Medresesi´nde ders verdi. Bu sene cemaziyelevvel ayının yedisinde cuma sabahı mezkur medresede vefat etti. Cuma namazından sonra Emevî Camii´nde cenaze namazı kılındı. Cenaze merasimine bü­yük bir kalabalık iştirak etmişti. Babasının, amcasının ve akrabaları­nın Babü´s-Sağir´deki Mezarhğı´na defnedildi. Yüce Allah kendisine rahmet etsin[17].



Sahip Şerefüddin Yakup B. Abdullah


Haleb divanlarının nazırı idi. Sonrâ\Trablus divanlarının nazırlığı­na nakledildi. Bu sene cemaziyelevvel ayında Hama´da vefat etti. Alim­leri ve hayır ehli kimseleri severdi. Cömert ve ihsan sahibi bir kimseydi. O ve Kadı Nasirüddin Dımaşk´ta Sır katipliği yapmışlardı. Ayrıca Haleb kadı askerliği, Samsatiye Hankâhı´nm Şeyhü´ş-Şüyûhluğu, Haleb´teki Esediye Medresesi´nin müderrisliği, Dımaşk´taki Nasiriye ve Şâmiye-tül-Cevvaniye Medreselerinin müderrisliği gibi görevlerde bulunmuş­tu. [18]



Kadı Muîneddin


Muineddin Hibetüllah b. Alemüddin Mes´ud b. Ebi´l-Maalî Abdul­lah b. Ebi´1-Fadl b. Haşişî. Bir zamanlar Mısır´da katiplik ve ordu nazır-kğı yapmıştı. Sonra Dımaşk´ta da uzun bir süre Kutbeddin b. Şeyhüssü-lamiye ile birlikte bu görevi ifa etmişti. Bu hususta tecrübeli bir kimse olup hafızası sağlamdı. Arapça´da, edebiyatta ve hesapta otoriteydi. Gü­zel nazımları vardı. Sevecen ve mütevazi bir kimseydi. Bu sene cemaziyelâhir ayının ortasında Mısır´da vefat etti ve Kâtibül-Memalik Fahr´m türbesine defnedildi. [19]



Kadilkudat Alaeddin El-Konevî


Aiaeddin el-Konevî Ebü´l-Hasan, Ali b. İsmail b. Yusuf el-Konevî et-Tebrizî eş-Şafiî. Hicretin takriben 668. senesinde Konya´da doğdu. Ora­da ilim tahsil etti. Hicretin 693. senesinde Dımaşk´a geldi. Faziletli kim­selerdendir. Daha çok ilimle iştigal etti. Hadis dinledi. Emevî Camii´nde ilim öğretmek amacıyla ders halkası kurdu. İkbaliye Medresesi´nde ders verdi. Sonra Mısır´a göçtü. Oradaki birçok büyük medresede de ders verdi. Mısır´da ve Dımaşk´ta şeyhü´ş-şüyûhhık yaptı. Hicretin 727. senesinde kadı olarak Dımaşk´a gelinceye kadar orada ilim öğretmeye öğrencilere faydalı olmaya devam etti. Fıkha ve diğer ilimlere dair tas­nif eserleri vardı. Sarf nahiv, fikıh kelâm usûlü fikha dair bir çok bilgiye sahipti. Zemahşerî´nin Keşşaf adlı eserini çok güzel tetkik etmiş, hadis­lerin manalarını çözmüştü. Güzel vasıfları olan insaf ehli bir kişiydi. İlim ehline karşı çok saygılıydı. Bize rivayet ettiği hadisleri, kendisine nakleden hadis şeyhleri hakkında bir kitap hazırlamıştır. Şeyhimiz Mizzî´ye karşı çok mütevazı davranırdı. Bu sene zilkade ayının ondör-dünde cumartesi günü ikindiden sonra bahçesindeyken vefat etti. Erte­si gün cenaze namazı kılındı ve Kasyun Mezarlığına defnedildi. Allah kendisini bağışlasın. [20]



Emir Hüsameddin Laçin El-Mansur El-Hüsamî


Laçinüssağir (küçük Laçin) diye tanınır. Bir süre Dımaşk´ta Berr Valiliği yaptı. Sonra Gazze Naibliği´ne, oradan da naklen Bire Naibli-ği´ne atandı. Bu sene zilkade ayında Bire´de vefat etti. Ve oraya gömül­dü. Dımaşk´ın Bab-ı Şarkî dışında zevcesi için bir türbe yaptırmıştı. An­cak oraya defnedilmesi nasip olmadı. Yüce Allah bir âyet-i kerîmede bu hususta şöyle buyurmuştur:

"Hiç kimse nerede öleceğini bilemez." (Lokman, 34). [21]



Sahip İzzeddin Ebu Ya´la


İzzeddin Ebu Ya´lâ Hamza b. Müeyyedüddin Ebü´l-Maalî Esad b. İzzeddin Ebu Galip Muzaffer b. Vezir Müeyyedüddin Ebül-Maalî b. Esad b. Amid Ebu Ya´lâ b. Hamza b. Esed b. Ali b. Muhammed et-Temimî ed-Dımaşkî b. Kalanisî. Dımaşk´ın büyük reislerindendir. Hic­retin 649. senesinde doğdu. Bir cemaatten hadis dinledi ve kendisi de ri­vayet etti. Biz de kendisinden hadis dinledik. Köklü bir riyasete sahipti-Asaleti, emlâki muazzamdı. Kendisinin dünya işlerine yetecek kadar malı mülkü vardı. Bununla birlikte bazı görevlerde bulundu. Nihayet sultan sarayının vekil harçlığına atandı. Sonra hicretin 710. senesinde vezirlik makamına getirildi. Bir süre sonra bu görevden alındı. Malları müsadere edildi. Havas tabakasından olanlara ve büyüklere çok cö­mertliği ve iyiliği dokunmuştu. Yoksullara ve muhtaçlara ihsanlarda Wunmuştu. Bu sene zilhicce ayının altısında cumartesi gecesi kendi bahçesinde vefat etti. Ertesi sabah cenaze namazı kılındı. Kasyun Me­zarlığındaki türbesine defnedildi. Salihiye´deki minarenin yanında gü-Lı bir hankâhı vardı. Orada bir de Dârü´l-Hadis bulunuyordu, insanla­ra iyilik ve ihsanda bulunmuş, sadakalar dağıtmıştı. Allah rahmet etsin. [22]



Hicretin Yediyüzotuzuncu Senesi


Bu sene çarşamba günü ile başladı. Sene başında İslâm ülkesinin yöneticileri Önceki senede adları anılan kimselerdi. Sadece Şafîîlerin kadısı vefat etmiş, yerine muharrem ayının dördünde Alemüddin Mu-hammed b. Ebu Bekir b. İsa b. Bedran es-Sübkî el-Ahnaî eş-Şafiî atan­mış ve muharrem ayının yirmidördünde saltanat naibi Tengiz´le birlik­te Dımaşk´a gelmişti. Tengiz´le birlikte Kudüs´ü ve Kudüs´teki Tengizi-ye Medresesi´ni ziyaret etmişti. Dımaşk´a geldiğinde adet üzere Adiliye-tü´I-Kebîre Medresesi´ne konuk oldu. Orada ve Gazaliye Medresesi´nde ders verdi. Menfelutî´nin nâibliğini devam ettirdi. Sonra Zeyneddin b. Merhal´i kendisine vekil tayin etti.

Safer ayında Şerefüddin Mahrnud b. Hatirî, Evkaf İdaresi´nin başı­na getirildi. Burada görev yapmakta olan Necmeddin b. Zeybek de Nab-lus valiliğine atandı. Rebiyülâhir ayında Emevî Camii´nin doğu tarafı­nın mermerle kaplanması işine başlandı. Buranın nazın olan İbn Mera-cil bu hususta kadı ve naible istişare yaptı. Kıble tarafındaki bütün mo­zaikleri onarma izni istedi; kendisine bu hususta izin verildi.

Cuma günü Mısır´daki Salihiye Medresesi´nin Şafiî eyvanında cu­ma namazı kılındı. Burayı Kerek Naibi Cemaleddin yaptırmıştı. Bu hu­susta âlimlerden fetva aldıktan sonra Şafiî eyvanında cuma namazı kıl-dırttı. Rebiyülâhir ayında Şemseddin b. Nakip, vefat eden Fahreddin b. Bazirfnin yerine Haleb kadılığına getirildi. Şemseddin b. Mecd el-Baalbekkî de İbn Nakib´in yerine Trablus kadılığına atandı.

Cemaziyelevvel ayının sonlarında vefat eden Menfelutî´nin yerine Ahnaî´nin hakim naibi olarak Muhiddin b. Cemil göreve başladı.

Yine bu ayda Vezir Alaeddin Moğultay en-Nasırî, Hanefîler için bir medrese vakfetti. Sofiler için de bir medrese vakfetmişti. Kadı Alaeddin b. Türkmanî bu medresede ders verdi. Buraya fakihler yerleştirildi.

Cemaziyelâhir ayında sultanın elinin kırılmasına neden olan bir kazadan sonra sultanın şifa bulması üzerine Mısır´da ve Şam´da, ülke­nin her tarafında şehirler süslendi, sevinç davulları çalındı. Emirlere ve tabiplere Mısır´da hil´at giydirildi. Hapistekiler salıverildi.

Cemaziyelâhir ayında Haçlıların elçileri sultana gelerek Şam sa­hillerindeki bazı beldeleri kendisinden talep ettiler. Sultan da onlara «Eğer elçilerin öldürülmeyeceği kuralı olmasaydı sizi mutlaka öldürür­düm!" dedi. Sonra da onları ziyan ve hüsran içinde ülkelerine gönderdi.

Receb ayının altısında pazar günü Emevî Camii´nin Hanefîler mih­rabında Mısır diyarının Kadilkudatı Burhaneddin b. Abdülhak´kın kar­deşi Şeyh Şihabüddin İbn Kadi Hüsayn´m verdiği derste Kadı Fahred-din Kâtibü´l-Memalik de hazır bulundu. Diğer kadılar ve ayan tabakası­na mensup kimseler de bu dersi dinlediler. Dersten sonra bu zatın kar­deşinin oğlu Selahaddin´in, Cevheriye Medresesi´nde verdiği dersi din­lemeye gittiler. Selahaddin orada kayınpederi Şemseddin b. Zekî´nin ye­rine ders vermişti. Kayınpederi ise görevi ona devretmişti.

Receb ayının sonlarında Emir Seyfeddin el-Maşî el-Hacib´in Kahi­re dışındaki caddede yaptırdığı camide hutbe okundu. Tolon Camii ile Salihiye arasında yaptırılan camide ise ramazan ayının onbirinde cuma günü hutbe irad edildi. Sultan ve Önde gelen emirler gelip bu hutbeyi dinlediler. O gün burada Kadilkudat Celaleddin el-Kazvinî eş-Şafiî hut­be okumuştu. Kendisine kıymetli bir hil´at giydirildi. Bedreddin b. Şükrî buranın müstakil hatibi oldu.

Şevval ayının onbirinde cumartesi günü Şam hac kafilesi Seyfed­din el-Mersavî idaresinde yola koyuldu. Seyfeddin, Balaban el-Birî´nin damadı idi. Kafilenin kadısı ise Şihabüddin b. Mecd Abdullah idi. Bu zat İkbaliye Medresesi´nin müderrisiydi. Sonra kadilkudatlığa atandı. Bu sene hacca gidenler arasında Radiyyûddin b. Mantıkî, Carudiye Medre­sesi´nin şeyhi Şeyh el-Erdebilî, Safiyyüddin b. Harirî, Şemseddin b. Ha­tip Biroz, Şeyh Muhammed en-Neyrebanî ve diğerleri de vardı. Bunlar menasiklerini ifa ettikten sonra veda tavafı için Mekke´ye döndüklerin­de hutbe dinlemekte iken Benî Hasan ve kölelerinin atlarla Kabe´ye hü­cum ettiklerini gördüler. Atlılar Mescid-i Harâm´daki insanları ezdiler. Türkler bunlarla çarpışmaya başladı. Mısır emirlerinden Seyfeddin Çu­hadar; Seyfeddin´in oğlu, kölesi, Baci adındaki aşiret emiri, bir grup ka­dın ve erkek bu çarpışmada öldürüldü. Çok miktarda mal yağmalandı. Mescid-i Harâm´da büyük bir kargaşa meydana geldi. İnsanlar kaçma­ya başladılar. Cumayı da çok zorlukla kılabildiler. İnnâ lillahi ve innâ üeyhi râciûn (Doğrusu biz Allah´a aidiz ve O´na dönücüleriz.) Emirlerin tümü onlardan öç almak için Mekke´ye geldiler. Sonra geri döndüler. Köleler de peşlerine düştüler. Nihayet hacıların çadırlarına vardılar, mallarını yağmalamaya başladılar. Ahir zamanda Ehl-i Beyt, insanları Mescid-i Harâm´dan geri çevirir olmuştu. Türkler ise İslâm´a ve Müslü­manlara yardım ediyorlar, Müslümanlara yöneltilen eziyetleri kendi canları ve mallarıyla geri püskürtüyorlardı. Nitekim yüce Allah, ^ur´an´da şöyle buyurmuştur:

"Onun dostları, ancak karşı gelmekten sakınanlardır." (ei-Enfai/34) [23].



Hicretin Yediyüzotuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Alaaddinb. Esir


Mısır´ın sır kâtibi idi. Şeceresi şöyledir: Ali b. Ahmed b. Said b. Mu-hanımed b. Esir. Aslen Halebli olup sonraları Mısır´a yerleşmiştir. Sul­tan nezdinde saygın, itibarlı ve zengin bir kimseydi. Nihayet ahir öm­ründe felç olunca görevden ayrıldı. Yerine kendisi hayatta iken îbn Fa-dullah atandı. [24]



Vezir Alim Ebü´l-Kasım


Şeceresi şöyledir: Muhammed b. İSehl b. Muhammed b. Sehl el-Ezdî. Endülüs´ün Gırnata şehrindendir. Reis ve ihtişamlı bir aileden gelmektedir. Kökü Mağrip diyarındandır. Hicretin 724. senesinin ce-nıaziyelevvel ayında Dımaşk´a yanımıza geldi. Hacca gitmekteydi. Şeyh Necmeddin b. Askalanî´nin yanında düzenlenen dokuz oturumda ken­disinden Sahih-i Müslim´i sahih bir okuyuşla dinledim. Sonra bu sene muharrem ayının yirmiikisinde Kahire´de vefat etti. Fıkha, nahve, ta­rih ve usûle dair birçok ilmî üstünlükleri vardı. Yüksek himmete, onur­lu bir şahsiyete sahipti. Ülkesinde çok hürmet görüyordu. Öyle ki kendi­si hükümdarları atayıp azlediyordu. Ama ne kendisi, ne de aile efradın­dan herhangi biri göreve geçmediler. Kendisine mecazî olarak vezir la­kabı takılmıştı. [25]



Salih Abid Vasık Huşu Sahibi Şeyhimiz Şemseddin Ebuabdillah


Şemseddin Ebu Abdillah Muhammed b. Şeyh Salih Abid Şerefüd-din Ebü´l-Hasan b. Hüseyin b. Geylan. Baalbekliydi. Hanbelî Mezhebi­ne mensuptu. Dârülbattihi´l-Atika´daki Mescidüsselalfnin imamıdır. Hadis dinledi ve rivayet etti. Sabah akşam Kur´an okurdu. Hicretin 711. senesinde Kur´an-ı Kerimi onun yanında hatmettim. Büyük ve salih in­sanlardan, abid ve hayırlı seçkin kimselerdendi. Bu sene safer ayının al­tısında cumartesi günü vefat etti. Emevî Camii´nde cenaze namazı kılın­dı ve Babü´s-Sağir Mezarlığı´na defnedildi. Cenazesine kalabalık bir in­san kitlesi iştirak etti.

Safer ayında Kahire Valisi Kudeydar vefat etti. Onun gerçekten meşhur ve görülmemiş derecede muazzam eserleri vardı. [26]



Büyük Emir Bahadır Âs


Şam´ın sağ tarafının başı idi. Seyfeddin Bahadır As el-Mansurî,

Dımaşk´ın büyük emirlerindendi. İhtişam ve servet içinde uzun bir ömür sürdü. Şu âyet-i kerimenin kapsamına girenlerdendi:

"Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, nişanlı atlar ve develere, ekinlere karşı aşırı sevgi beslemek insanlara güzel gösteril­miştir." (Âl-i İmrân, 14.)

Halk tarafından çok sevilirdi. İyiliği, sadakaları ve ihsanları vardı. Salı gecesi vefat etti. Bâbü´l-Cabiye haricindeki meşhur türbesine def­nedildi. [27]



Haccar İbn Şahne


Büyük şeyh, hadisleri senetleriyle rivayet eden, uzun bir Ömür ya­şayan, hadis toplamak amacıyla çeşitli beldelere seyahatlerde bulunan bir zattır. Şeceresi şöyledir: Şihabüddin Ebül-Abbas Ahmed b. Ebî Talib b. Nime b. Hasan b. Ali b. Beyan ed-Deyr Mukrinî es-Salihî el-Haccar. İbn Şahne adıyla tanınırdı. Hicretin 630. senesinde hadis rivayetine başladı. Hadisçiler bu duruma çok sevindiler. Kendisinden çokça hadis dinlediler. Buharî´yi yaklaşık altmış defa okudu. Biz de Eşrefiye Dârü´l-Hadisi´nde kış günlerinde kendisinden hadis dinledik. Gerek icaze, ge­rek sima´ yoluyla kendisinden 5Ö0 cüz hadis dinledik. Kendisi de Zebidî´den ve İbn Leysî´den hadis dinlemiştir. Bağdat´ta otuzsekiz ka­dar ali isnad sahibi şeyhten hadis, icazeti almıştır. Yirmibeş sene kadar taşçılar grubunun başkanlığını yaptı. Ahir ömründe işleri birbirine ka­rıştırdı. Hadis okumaya devam ettiği için maaşı devam etti. Sultan Me­lik Nasır kendisinden hadis dinledi, ona hü´at giydirdi. Mısırlılardan ve Şamlılardan çok sayıda insan kendisinden hadis dinleyip yararlandı. Güzel görünümlü, kalbi temiz, gücünden ve duyu organlarından sonuna kadar yararlanan âlim bir ihtiyardı. Yüz senelik bir ömür sürmüştür. Çünkü o, hicretin 630. senesinde Zebidî´den Buharî´yi dinledi. Hicretin 730. senesinde safer ayının dokuzunda Dımaşk Camii´nde hadis okuyup başkalarına dii Jetti. Biz de o gün kendisinden hadis dinledik. Allah´a hamd olsun. Anlatıldığına göre o, Muazzam İsa b. Adil´in vefatını gör­müştür. İnsanların da, "Muazzam öldü, Muazzam öldü" dediklerini ku­lağıyla işitmiştir. Muazzam İsa b. Adil, hicretin 624. senesinde doğmuş­tu.

Haccar İbn Şahne, bu sene safer ayının yirnıibeşinde pazartesi gü­nü vefat etti. Salı günü Muzafferi Camii´nde cenaze namazı kılındı. Ef-rem Camii´nin civarındaki Domi zaviyesinin yanında bulunan türbesi­ne defnedildi. Cenazesine büyük bir kalabalık halk topluluğu katılmış­tı- Yüce Allah kendisine rahmet etsin. [28]



Şeyh Nbcmeddin B. Abdurrahim B. Abdurrahman


Şeyh Necmeddin b. Abdurrahim b. Aburrahman Ebu Nasır el-Mu-hassal. İbn Şahhan adıyla tanınırdı. İlk önce kendi beldesinde ilim tah­sil etti. Sonra sefere çıktı. Erbil´e bağlı Saray şehrinde ikamet etti. Sonra hicretin 724. senesinde Dımaşk´a geldi. Önce Zahiriyeti´l-Berraniye Medresesi´nde, sonra da Carudiye Medresesi´nde ders verdi. Ayrıca Ka­sır hankâhının şeyliği de kendisine verildi. Sonra bu görevi damadı Nu-reddin el-Erdebilî´ye devretti. Bu sene rebiyülevvel ayında vefat etti. Fı­kıhta ve tıpta büyük bir dehâ olarak tanınırdı. [29]



Şeyh İbrahim El-Hedme


Aslen Kürt olup şark beldelerindendir. Dımaşk´a geldi. Kudüs ile Halil kenti arasında bir yerde ikamet etti. Burası ölü bir arazi idi. İhya edip ağaç dikti. Çeşitli bitkiler ekti. Ziyaretine gidilirdi. İnsanlar onun salihane kerametleri bulunduğunu naklederlerdi. Yüz yaşına varmıştı, Ahir ömründe evlendi ve kendisine salih evlatlar nasib oldu. Bu sene cemaziyelâhir ayında vefat etti. Allah rahmet etsin.

Bu sene türbe sahibi Sit hatun, Havvasin kapısında vefat etti. Say­gın, muhterem ve muhteşem bir hatundu. Allah rahmet etsin. [30]



Süteyte Binti Emir Seyfeddin


Süteyte binti Emir Seyfeddin Kirkay el-Mansurî. Şam Naibi Ten-giz´in zevcesi idi. Bu sene receb ayının üçünde Darüzzehep konağında vefat etti. Emevî Camii´nde cenaze namazı kılındı. Babü´l-Havvasin´de yaptırılmasını emrettiği türbeye defnedildi. Orada bir mescit vardı. Türbenin yan tarafında kadınlar için bir hankâh, öksüzler için de bir mektep vardı. Sadakalar dağıtmış, insanlara iyilik ve ihsanda bulun­muştu. Bu mektepte kurrâlar ve öğretmenler de vardı. Bütün bunların orada görevlendirilmesini ve bu tesislerin yaptırılmasını kendisi emret­mişti. Geçen sene haccetmişti. Allah rahmet etsin. [31]



Trablus Kadilkudatı Şemseddin Muhammed

Şemseddin Muhammed b. İsa b. Mahmud.Baalbekliydi İbn Mecd adıyla tanınmıştır. Şafiî Mezhebine mensuptu. Kendi beldesinde ilim tahsil etti. Birçok ilimde yükseldi. Bir süre Dımaşk´ta ikamet edip Kosi-ye Medresesi´nde ve Emevî Camii´nde ders verdi. Ümm-ü Salih Medre­sesi´nde imamlık yaptı. Sonra kadı olarak Trablus´a nakledildi. Orada dört ay kaldı. Ramazan ayının altısında vefat etti. Vefatından sonra ye­rine oğlu Takiyyüddin geçti. O da meşhur ve faziletli insanlardandı. Gö­rev süresi uzun olmadı. Nihayet görevden azledilerek Trablus´tan çıka­rıldı. [32]



Salih Şeyhlerden Abdullah B. Ebi´l-Kasım


Abdullah b. Ebi´l-Kasım b. Yusuf b. Ebi´l-Kasım el-Havranî. Hav-ranlıların taifelerinin şeyhi idi. Havran´daki tekkelerde kendisine mü­racaat edilen bir kimseydi. Kendisinde biraz fıkıh bilgisi, biraz da zahid-lik vardı. Ziyaretine gidilirdi. Hizmetinde bulunan adamları vardı. Yet­miş yaşına varmıştı. Aile efradından birini Hicaz´a gitmek üzere uğur­larken kendisi de Kerek taraflarına kadar gitmişti. Orada vefat etti. Ve­fatı zilkade ayının ilk günlerinde vuku bulmuştu. [33]



Şeyh Hasan B. Alî

Hasan b. Ali b. Ahmed el- Ensarî. Önceleri tek gözlüydü. Sonra di­ğer gözünü de kaybetti. Çok Kur´an okurdu. Emevî Camii´nin doğu tara­fındaki minaresinin altında yaşardı. Semâ meclislerine katılır, semâ eder ve vecde kapılırdı. İnsanların çoğu, kendisinde kerametler bulun­duğuna inanırlardı. Camide çok bulunması, çokça Kur´an okuyup fazla­ca namaz kılması nedeniyle insanlar onun ermiş bir kimse olduğuna inanırlardı. Allah kendisini affetsin. Bu sene zilhicce ayının biri ile onu arasında cumartesi günü Emevî Camii´nin doğu tarafındaki minaresi­nin altında bulunan ikametgâhında vefat etti ve camide namazı kılın­dıktan sonra Babü´s-Sağir Mezarlığı´na defnedildi, [34]



Muhiddin Ebü´s-Senâ^Mahmud

Muhiddin Ebü´s-Senâ Mahmud b. Sadr Şerefüddin el-Kalanisî. Bu sene zilhicce ayında kendi bahçesinde vefat etti. Kasyun´daki aile me­zarlıklarına defnedildi. Sadr Celaleddin b. Kalanisfnin ve onun kardeşi Alâ´ın dedesidir. Bunlar üç reislerdi. [35]



Genç Reislerden Selahaddin Yusuf


Selahaddin Yusuf b. Kadı Kutbeddin Musa b. Şeyhü´s-Sülamiye. Babası ordu nazırı idi. Bu genç Selahaddin; Nimet, ihtişam, lüks ve deb­debe içinde büyüdü. Etrafında adamları vardı. Bu sene zilhicce ayının yirmidokuzunda cumartesi günü vefat etti. Böylece ihtişamdan ve deb­debeden kurtuldu. Sefih Mezarlığı´nda Nasirî´ye karşısındaki aile me­zarlığına defnedildi. Ölümüne annesi, babası, tanıdıkları ve arkadaşla­rı çok üzüldüler. Allah kendisini affetsin. [36]



Hicretin Yediyüzotuzbirinci Senesi


Bu sene başında İslâm ülkesinin yöneticileri, Önceki senedeki yöne­ticilerin aynıları idiler. Mekke´deki kölelerin hacılara yaptıklarını,

Mısırlı iki emiri öldürdüklerini daha Önce anlatmıştık. Sultan bu du­rumdan haberdar olunca çok gazaplandı. Aynı zamanda çok üzüldü. An­latıldığına göre günlerce yemek yemedi. Sonra 600 (başka bir rivayete göre 1000) süvari hazırladı. Aynca başka bir süvari birliğinin daha gel­mesi için de Şam´a haber gönderdi. Emir Seyfeddin Olcayboğa el-Adilî, bu süvari birliğinin komutanı idi. Süvari birliğinin Dımaşk´a girdiği gün yani muharremin yirmialtısında harekete geçildi ve Mısırlılarla bir ara­da topluca Hicaz´a gitmeleri emredildi.

Safer ayının dokuzunda çarşamba günü Sacor ırmağının suları ulaştırıldı. Haleb naibi Ergun ve beraberindeki emirler, yaya olarak yo­la koyulup, tehlil, tekbir ve tahmidde bulundular. Irmağın sulannı tö­renle karşıladılar. İnsanlar yüce Allah´ı zikretmekten başka bir kelime telaffuz etmiyorlardı. Irmağın sulannın şehre ulaşmasına çok sevindi­ler. Bu suyu çok uzak mekânlardan getirmeye, bunu getirmek için de dağlan delmeye mecbur kalmışlardı. Irmağın geçidinde kayalar, iri taş­lar vardı. Vadilerde köprüler kurdular. Ancak büyük çabalardan ve zah­metlerden sonra ırmağın suları Haleb´e ulaştırılabildi. Bir ve ortaksız olan Allah´a hamd olsun. Haleb Naibi Ergun dönüşünde şiddetli bir has­talığa yakalanıp vefat etti. Allah rahmet etsin.´

Safer ayının yedisinde Tengiz, Şam´ın Cabiye kapısı dışındaki yol­ları genişletti, yollan daraltan bütün binalan yıktırdı. Rebiyülevvel ayı­nın ikisinde Alaeddin el-Kalanisî, Melikü´l-Ümerâ divanının nazırlığı­na atandığı. Kendisine kıymetli bir hil´at giydirildi. Aynca İbn Adil´in yerine hastahane nazırlığı görevi de ona verildi. İbn Adil ise Divan-ı Ke­bir Hacibliğine döndü.

Rebiyülevvel ayının ikinci gününde İmamüddin b. Şirazî, azledilen İbn Meracil´in yerine Emevî Camii´nin nazırlığına atandı. Kendisine hil´at giydirildi. Cemaleddin b. Kuveyre ise İbn Şirazî´nin yerine Öksüz­ler nazırlığı görevine getirildi.

Rebiyülevvel ayının sonunda perşembe günü Kadı Şerefüddin b. Abdullah b. Şerefüddin Hasan b. Hafız Ebu Musa Abdullah b. Hafız Abdüjganî el-Makdisî, vefat eden İzzeddin b. Taki Süleyman´ın yerine Hanbelî kadılığına atanarak hil´at giydi. Dârüssaâde´den Emevî Ca-mii´ne kadar tören birliği refakatinde geldi. Orada Nesir Kubbesi´nin al­tında kadı ve ayanın huzurunda atanma fermanı okundu. Sonra da Cev-ziye´ye giderek orada hüküm verdi. Daha sonra hiPatini giyinmiş olarak Salihiye´ye gitti. O gün kardeşinin oğlu Taki Ab