๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:55:17



Konu Başlığı: Hicretin Üçyüzotuzuncu Senesi
Gönderen: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:55:17
Hicretin Üçyüzotuzuncu Senesi

Zahirî Fıkıhçısı İbn Mugalles.

Ebu Bekir B. Zîyad En-Nisaburî

Affan B. Süleyman.

Ebü´l-Hasan El-Eş´arî

Muhammed B. Fadl B. Abdullah.

Harun B. Muktedir.

Hicretin Üçyüzyirmibeşincî Senesi

Hicretin Üçyüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Muhammed B. Hasan.

Abdullah B. Muhammed B. Süfyan.

Muhammed B. İshak B. Yahya.

Muhammed B. Harun El-Askerî

Hicretin Üçyüzyirmialtıncı Senesi

Hicretin Üçyüzyirmiyedinci Senesi

Hicretin Üçyüzyirmiyedincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Kasım B. Cafer B. Rahim..

Hüseyin B. Kasım B. Cafer.

Osman B. Hattab.

Muhammed B. Cafer.

Hafız Ebu Muhammed Abdurrahman B. Ebi Hatim..

Hicretin Üçyüzyîrmisekizinci Senesi

Hicretin Üçyüzyirmisekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ebu Muhammed Cafer El-Mürteiş.

Ebu Said El-İstahrî

Ali B. Muhammed Ebü´l-Hasan El-Müzeyyen Es-Sağir.

Ahmed B. Abdürabbîh.

Ömer B. Ebi Ömer Muhammed B. Yusuf B. Yakub.

Kurra İbn Şenbuz.

Muhammed B. Ali B. Hasan B. Abdullah.

Ebu Bekir Îbn Enbarî

Ümmü İsa.

Hicretin Üçyüzyirmidokuzuncu Senesi

Hicretin Üçyüzyirmîdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. İbrahim..

Beckem Et-Türkî

Ebu Muhammed El-Berbehari

Yusuf B. Yakub.

Hicretin Üçyüzotuzuncu Senesi

Hicretin Üçyüzotuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İshak B. Muhammed.

Hüseyin B. İsmail B. Muhammed.

Ali B. Muhammed B. Sehl

Şeyh Ebu Salih Müflih El-Hanbelî

Hicretin Üçyüzotuzbirinci Senesi

Hicretin Üçyüzotuzbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Sabit B. Sinan B. Kurra Es-Sabiî

Muhammed B. Ahmed B. Yakub.

Muhammed B. Muhalled B. Cafer.

Mecnun El-Bağdadî

Hicretin Üçyüzotuzikînci Senesi

Ahmed B. Muhammed B. Said.

Ahmed B. Amir El-Merveruzî

Hicretin Üçyüzotuzüçüncü Senesi

Müstekfi Billah Abdullah B. Müktefi B. Mutedidin Halifeliği

Hicretin Üçyüzotuzdördüncü Senesi

Büveyh Oğulları Devletinin İlk Aşaması Ve Bağdat´a Hakim Oluşları

Halife Müstekfi Billahtn Yakalanıp Hal´ Edilmesi

Muti Lillahın Halifeliği

Hicretin Üçyüzotuzdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ömer B. Hüseyin.

Muhammed B. İsa.

Muhammed B. Muhammed B. Abdullah.

İhşid Muhammed B. Abdullah B. Toğaç.

Ebu Bekir Eş-Şiblî

Hicretin Üçyüzotuzbeşinci Senesi

Hicretin Üçyüzotuzbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Hamaveyh B. Hüseyin.

Abdurrahman B. Ahmed B. Abdullah.

Abdülselam B. Rağban.

Ali B. Îsa B. Davud B. Cerrah.

Muhammed B. İsmail

Harun B. Muhammed.

Ebü´l-Abbas B. Kadı Ahmed.

Hicretin Üçyüzotuzaltıncı Senesi

Hicretin Üçyüzotuzaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ebü´l-Hüseyin B. Münadî

Solî Muhammed B. Abdullah B. Abbas.

Îbnetüş-Şeyh Ebü´z-Zahid El-Mekkî

Hicretin Üçyüzotuzyedinci Senesi

Hicretin Üçyüzotuzyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Abdullah B. Muhammed B. Hamdeveyh.

Meşhur Katip Kudame.

Muhammed B. Ali B. Ömer.

Muhammed B. Mutahhar B. Abdullah.

Hicretin Üçyüzotuzsekizîncî Senesi

Ebü´l-Hasan Ali B. Büveyh´in Biyografisi

Hicretin Üçyüzotuzsekizincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Muhammed B. İsmail B. Yunus.

Müstekfi Billah.

Ali B. Memşad B, Sahnun B. Nasr.

Ali B. Muhammed B. Ahmed B. Hasan.

Hicretin Üçyüzotuzdokuzuncu Senesi

Hicretin Üçyüzotuzdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Davud B. Babşâz.

Halife Kahir Billah.

Muhammed B. Abdullah B. Ahmed.

Farabî

Hicretin Üçyüzkırkıncı Senesi

Hicretin Üçyüzkırkıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Eşheb B. Abdülaziz.

Ebü´l-Hasan El-Kerhî

Muhammed B. Salih B. Yezid.

Mansur B. Karatekin.

Hicretin Üçyüzkırkbirinci Senesi

Hicretin Üçyüzkırkbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Mansur El-Fatımî



Zahirî Fıkıhçısı İbn Mugalles


Meşhur fıkıhçılardandır. Kendi mezhebinde yararlı eserleri var­dır. Ebu Bekir b. Davud´dan fıkıh Öğrendi. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel ile Ali b. Davud el-Kanterî, Ebu Kalabe er-Riyaşî ve diğer şahsiyetlerden hadis rivayet etti. Sika bir ravi idi. Fıkıhçı ve faziletli bir insandı. Davud ez-Zahirî´nin ilmini, bulunduğu mıntıkalara yayan kişi odur. Sekte´de vefat etti. [1]



Ebu Bekir B. Zîyad En-Nisaburî


Abdullah b. Muhammed b. Ziyad b. Vasıl b. Meymun. Ebu Bekir, onun künyesidir. Şafiî fıkıhçısıdır, NisaburludurT´Eban b. Osman´ın azatlısıdır. Irak, Şam ve Mısır´a seyahatlerde bulundu. Bağdat´a yer­leşti. Muhammed b. Yahya ez-Zühelî´den, Abbas ed-Durî´den ve diğer bazı kimselerden hadis rivayet etti. Darekutnî ile birden fazla hadis hafızları da ondan rivayetlerde bulundular.

Darekutnî dedi ki: "Şeyhlerimiz arasında hadislerin senet ve me­tinlerini ondan daha iyi hıfzeden biri görülmemiştir. Şeyhlerimizin en fakihi idi. Müzeni ve Rebi ile arkadaşlık etti."

Abdullah b. Batte dedi ki: "İbn Ziyad´ın meclisinde hazır bulunur­duk. Onun meclisine 30.000 kadar kişi mürekkep okkası ile gelirler­di."

Hatib Bağdadî, Ebu Bekir b. Ziyad en-Nisaburî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Ben kırk sene müddetle ancak diz üstü çömelerek uyuyan birini biliyorum. O, her gün beş buğday tanesi ile karnını doyururdu ve yat­sı abdesti ile sabah namazını kılardı." Böyle dedikten sonra sözünü söyle sürdürdü: "Ben Ümmü Abdurrahman´ı (kendi cariyesini) tanı­madan önce bütün bunları yapıyordum. Ah, beni evlendiren adama ne diyeyim ki!" Bundan sonra da şöyle dedi: "Ama beni evlendiren ki­şi bana iyilik yapmak istemişti."

Ebu Bekir b. Ziyad bu senede seksenaltı yaşında vefat etti. [2]



Affan B. Süleyman


Affan b. Süleyman b. Eyyüb Ebü´l-Hasan et-Tacir. Mısır´da ika­met etti ve orada geliri hadisçilere harcanmak üzere bir vakıf tesis et­ti. Bu vakfın gelirlerinden Aşere-i Mübeşşere´nin soyundan gelen kimseler de yararlanacaklardı. Allah onlardan razı olsun. Dünyalığı bol olan bir tüccardı. Hakimler nezdinde şahadeti makbuldü.

Bu senenin şaban ayında vefat etti. [3]



Ebü´l-Hasan El-Eş´arî


Bağdat´a geldi. Zekeriya b. Yahya es-Sâcî´den hadis, îbn Sü-reyc´den de fıkıh öğrendi. Onun biyografisini "Tabakatü´ş-Şafîiyye" adlı eserde anlatmışızdır. İbn Hallikan´ın anlattığına göre Ebü´l-Ha­san el-Eş´arî, Şeyh Ebu İshak el-Mervezî´nin ders halkasına katılır, onun derslerini dinlermiş. Eş´arî, önceleri Mutezilî idi. Ama Basra´da minber üzerinde bu mezhepten ayrıldığını ve tevbe ettiğini söyledi. Sonra da Mutezilîlerin rezalet ve çirkinliklerini ortaya koydu. "el-Mu-ciz" ve diğer bazı kitaplar ona aittir.

Rivayete göre İbn Hazm şöyle demiştir: "Eş´arî´nin yazmış olduğu ellibeş eser vardır. Yıllık geliri 17.000 dirhemdi. O, insanların en şa­kacısı idi. Hicretin 270. senesinde doğdu."

Hicretin 260. senesinde doğduğuna dair zayıf bir rivayet de var­dır. Hicretin 324. senesinde vefat etmiştir. Hicretin 330. senesinde vefat ettiğine dair bir rivayet de vardır. Hicretin 330. senesinden son­raki birkaç sene içinde vefat ettiğine dair zayıf bir rivayet de bulun­maktadır. Doğrusunu Allah bilir. [4]



Muhammed B. Fadl B. Abdullah


Künyesi, Ebu Zer et-Temimî´dir. Cürcan reisidir. Çok hadis dinle­miştir, Şafiî mezhebine mensubtur. Evi, âlimlerin toplantı yeri idi, kendi zamanındaki ilim talebelerine çok lütuflarda bulunmuştur. [5]



Harun B. Muktedir


Halife Radi´nin kardeşidir. Bu senenin rebiyülevvel ayında vefat etti. Kardeşi Radi kendisi için çok hüzünlendi ve onu tedavi edeme­yen tabip Bahtiyeşu b. Yahya´nın Enbar´a sürgün edilmesini emretti Çünkü Bahtiyeşu´un onu kasıtlı olarak iyi tedavi etmediğine dair suç­lamalar vardı. Sonra Radi´nin annesi onun için şefaatçi oldu. Radi de onu sürgünden geri getirdi. [6]



Hicretin Üçyüzyirmibeşincî Senesi


Bu senenin muharrem ayında halife Radi ve emirü´l-ümera Mu-hamnıed b. Raik, Ahvaz valisi Ebu Abdillah el-Beridî ile savaşmak üzere Vasıt´a yöneldiler. Ebu Abdillah, Ahvaz´a musallat olmuş, hara­cı ödememeye başlamıştı. İbn Raik, Vasıt´a ulaştığında Hucariye as­kerleri isyan ettiler. Onunla savaştılar, İbn Raik de üzerlerine Bec-kem´i musallat kıldı. Beckem, onları ezdi, bir kısmı Öldü. Kılıç artık­ları da Bağdat´a geri döndüler. Güvenlik güçleri komutanı Lü´lü, on­ların karşısına çıktı. Çoklarını kuşatma altına aldı, evlerini yağmala­dı. Artık onlardan başkaldıran bir kimse kalmadı. Bunların beytül-malden alacakları maaşı tümüyle kesti. Halife ile İbn Raik, Ebu Ab­dillah el-Beridî´ye tehdit mektupları gönderdiler. Bunun üzerine her sene 360.000 dinar ödemeyi kabul etti ve Adüdü´d-Devle b. Büveyh ile savaşmak için asker hazırladığını bildirdi.

Fakat halife döndükten sonra Ebu Abdillah el-Beridî, hiçbir şey göndermedi. İbn Raik de Beckem ile Bedir el-Hüseynî´yi onunla sa­vaşmak üzere harekete geçirdi. İki taraf arasında, anlatımı burada uzun sürecek savaşlar ve olaylar cereyan etti. Sonra Ebu Abdillah el-Beridî, İmadü´d-Devle´ye sığındı. Ondan eman diledi. Beckem de Ah­vaz mıntıkasını istila etti. Bunun üzerine İbn Raik, oranın haracını idare işini ona verdi. Sözünü ettiğimiz Beckem, öldürücü bir yiğitti.

Bu senenin rebiyülevvel ayında halife, Beckem´e hil´at giydirdi ve Bağdat´ta ona emirlik payesi verdi. Onu Meşrik´den Horasan´a kadar olan mıntıkaların valiliğine tayin etti, [7]



Hicretin Üçyüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ahmed B. Muhammed B. Hasan


Künyesi, Ebu Hamid eş-Şarkî´dir. Hicretin 240. senesinde doğdu. Hafızası sağlam, ezberinde çok hadis bulunan, kadri yüce ve çok kez

haccetmiş olan büyük bir hadis hafızı idi. Hadis toplamak maksadıy­la çeşitli şehirlere seyahatlerde bulundu. Birçok yerleri dolaştı. Bü­yük hadis âlimlerinden hadis dinledi.

Bir gün İbn Kuzeyine, ona bakarak şöyle dedi: "Ebu Hamid´in ha­yatta olması, insanların Rasûlullah (s.a.v.)´a yalan isnad etmelerine engeldir." [8]



Abdullah B. Muhammed B. Süfyan


Künyesi, Ebü´l-Hasanel-Hazzaz´dır. Nahivciydi. Müberred ve Sa´-leb´den hadis dinledi. Sika bir ravidir. Kur´ân ilimlerine dair çok fay­dalı eserleri vardır. [9]



Muhammed B. İshak B. Yahya

Künyesi, Ebü´t-Tîb´dir. Nahivcidir. Ebü´1-Vefa, onun tarihe dair çok güzel eserleri bulunduğunu söylemiştir. Haris b. Ebi´l-Müber-red´den, Üsame´den, Sa´leb´den ve diğerlerinden hadis rivayet etmiş­tir. [10]



Muhammed B. Harun El-Askerî

Künyesi, Ebu Bekir´dir. Ebu Sevr´in mezhebinin fikhını öğrenmiş ve bu mezhebe bağlı bir fakih olmuştur. Hasan b. Arefe´den, Abbas ed-Durî´den, Darekutnî´den, Acurî´den ve diğerlerinden hadis rivayet etmiştir. Doğrusunu Allah bilir. [11]



Hicretin Üçyüzyirmialtıncı Senesi


Bu senede Bizans imparatorundan halife Radi´ye bir mektup gel­di. Mektubun aslı Rumca yazılmıştı, Arapça açıklaması da vardı. Rumca kısım altın yaldızla, Arapça kısım ise gümüş yaldızla yazıl­mıştı. Özeti, imparatorun Radi ile mütareke isteği idi. Bu mektupla birlikte çok miktarda kıymetli hediyeler de göndermişti. Halife, onun bu isteğine olumlu cevap verdi. 6.000 kadar kadm-erkek Müslüman esir Bedendon nehri üzerinde serbest bırakıldı.

Bu senede vezir Ebü´1-Feth b. Furat, Bağdat´tan Şam´a göçtü, ve­zirliği bıraktı. Yerine Ebu Ali b. Mukle atandı. Ebü´1-Feth1 in yönetimi °ıdden zayıftı. İbn Raik´le birlikte iken onun sözü hiç geçmiyordu, İbn f^aik´den kendisi için emlakinden feragat etmesini talep etmiş ancak ft>n Raik onun bu isteğini yerine getirmekte ağır davranmıştı. O da bunun üzerine Beckem´e mektup yazarak onu Bağdat´a tamahlandırmış ve İbn Raik´in yerine geçmesini teklif etmişti. İbn Mukle ise hali. fe´ye mektup yazarak İbn Raik ile İbn Mukatil´i kendisine tslim etme­sini istemiş ve onlar için 2.000 dinar vereceğim taahhüd etmişti. Bu haber İbn Raik´e ulaşınca onu yakalayıp elini kesti ve: "Bu, yeryüzün de bozgunculuk yaptı." dedi.

Sonra İbn Mukle, halife Radi´ye kendisini vezirliğe tayin etmesin´ tavsiye etti, elinin kesilmiş olmasının yazı yazmaya engel olmayaca­ğını, kendisinin kalemi kesik olan sağ eline bağlayarak yazı yazabil­diğim bildirdi. İbn Raik, İbn Nukle´nin yukarıdaki satırlarda naklet­tiğimiz mektubunu Beckem´e yazdığını ve İbn Mukle´nin kendisine beddua ettiğini duydu. Bunun için yakalayıp dilini keserek onu dar bir yerde hapsetti. Yanında hizmetçisi bile yoktu. Suyu kendisi bizzat kuyudan çekiyordu. Kovayı sol eliyle tutuyor, ağzına götürüyor ve dişleriyle kovanın kenarından tutup su içiyordu. Çok sıkıntı ve zah­metlerle karşılaştı. Bu hapishanede yalnız başına vefat etti ve hapse­dildiği yere defnedildi. Sonra ailesi onun cenazesini istedi ve defnedil­diği yerden çıkarılarak kendi evine götürülüp defnedildi. Daha sonra oradan da alınarak başka bir yere nakledildi.

İbn Mukle çok garip şeylerle karşılaşmıştı. Şöyle ki: Üç kez vezir­lik yapmış, üç kez azledilmişti. Üç halifeye vezirlik yapmıştı. Üç yere defnedilmiş, üç kez sefere çıkmıştı. İkisinde sürgün olarak bir defa­sında da görevli olarak gitmişti. Görevli iken Musul´a gönderilmişti.

Bu senede Beckem, Bağdat´a geldi. Radi ona emirü´l-ümeralık un­vanını verdi ve onu İbn Raik´in yerine geçirdi. Sözünü ettiğimiz Bec­kem, Makan b. Kali ed-Deylemî´nin veziri Ebu Ali el-Arız´m kölelerin-dendir. Makan, onu veziri Ebu Ali el-Arız´dan istemiş, vezir de ona Beckem´i hibe etmişti. Bundan sonra Beckem, Makan´dan ayrılmış, Merdavic´in yanına gitmişti ve önceki kısımlarda da anlattığımız gibi Merdavic´i öldürenler arasına katılmıştı.

Halife, emirul-ümeralığa tayin ettiğinde onu hadim Munis´in ko­nağına yerleştirmişti. Durumu cidden kuvvetlenmiş, itibarı yüksel­mişti. Böylece o İbn Raik´ten de ayrılmış oldu. Onun görevi bir sene on ay ve onaltı gün sürmüştü.

Bu senede İmadud-Devle b. Büveyh, kardeşi Muizzü´d-Devle´yi harekete geçirmiş, o da Ebu Abdillah el-Beridî´ye ait olup Beckem ta­rafından istila edilmiş olan Ahvaz´ı geri alarak Ebu Abdillah el-Beri­dî´ye teslim etti.

Bu senede Veşmgir ed-Deylemî´nin komutanlarından olan Leşke-rî, Azerbaycan´ı istila edip Rüstem b. İbrahim el-Kürdî´nin elinden al­dı. Rüstem, İbn Ebi´s-Sâc´ın adamlarındandı. Leşkerî, uzun süren bir savaştan sonra Azerbaycan´ı ele geçirdi.

Bu senede Karmatîlerin durumu cidden bozuldu. Birbirlerini öl-

dürmeye başladılar. Bu nedenle de yeryüzünde fesad çıkaramadılar. Kendi halleriyle başbaşa kaldılar. Ülkeleri olan Hecer´e kapandılar, başka bir yere gidemediler. Hamd ve minnet Allah´adır.

Bu senede meşhur şahsiyetlerden Ahmed b. Ziyad b. Abdurrah-man el-Endülüsî vefat etti. Babası İmam Malik´in arkadaşlanndandı. İnıam Malik´in fıkhım ilk olarak Endülüs´e sokan zat budur. Kendisi­ne kadılık teklif edilmişti, ama kabul etmemişti. [12]



Hicretin Üçyüzyirmiyedinci Senesi


Bu senenin muharrem ayında halife Radi, Musul valisi Nasirü´d-Devle Hasan b. Abdullah b. Hamdan ile savaşmak için Musul yoluna koyuldu. Önden de emirul-ümera Beckem´i yola çıkarmıştı. Ayrıca kadi´l-kudat Ebü´l-Hüseyin Ömer b. Muhammed b. Yusuf u da Bec-kem´le birlikte göndermişti. Kadi´l-kudat Ebü´l-Hüseyin, halifenin emri üzerine Bağdat´ta yerine oğlu kadı Ebu Nasr Yusuf b. Ömer´i ve­kil bırakmıştı. Faziletli ve âlim bir şahsiyetti. Beckem, Musul´a ulaş­tığında Hasan b. Abdullah b. Hamdan ile savaşmaya başladı ve onu mağlup etti. Halife de Musul ve Cezire´yi ona bıraktı ve Beckem, ora­da valiliğe başladı.

Muhammed b. Raik´e gelince o, halifenin Bağdat´ta bulunmayışı­nı fırsat bilerek 1.000 kadar Karmatî ile işbirliği yapıp Bağdat´a girdi ve orada çok bozgunculuk yaptı, yalnız hilafet sarayına ilişmedi. Son­ra halifeye haber salarak ondan barış ve kendi işlediği suçlar için de af talebinde bulundu. Halife onun bu talebini uygun karşıladı. Ona kadi´l-kudat Ebu Hüseyin Ömer b. Yusufu gönderdi. İbn Raik de Bağdat´tan göçtü. Halife, cemaziyelevvel ayında Bağdat´a girdi, Müs­lümanlar buna çok sevindiler.

Bu senenin cemaziyelevvel ayında (1 martta) bol miktarda yağ­mur ve iri taneli dolular yağdı ki, dolulardan her biri iki okkaya ya­kın ağırlıktaydı. Yağışlar bir müddet devam etti. Bu yüzden Bağ­dat´ta birçok ev yıkıldı.

Bu senede Bağdat´ta çok miktarda çekirge görüldü.

Hicretin 317. senesinden bu seneye kadar hac seferleri, Irak yo­lundan yapılmıyordu. Şerif Ebu Ali Muhammed b. Yahya el-Alevî, Karmatîler nezdinde insanların hacca gitmeleri için ricada bulundu. Karmatîler, yürekliliğinden ve âlicenâb bir kimse olduğundan ötürü onu çok seviyorlardı. O, Karmatîlere, hacı adaylarının herbirinin bir deve için beş dinar, mahfeli develer için de yedişer dinar parayı ver­mesini teklif etti, onlar da bu şartı kabul ettiler. Bu senede hacılar, bu şarta riayet ederek hac seferine çıktılar. Hacca gitmek için yola koyulanlar arasında Şeyh Ebu Ali b. Ebi Hüreyre de vardı. Bu zat Şafiî imamlarındandı. Karmatîlerin yanından geçerken Karmatîler ondan bir nevi bekçilik parası olan ücreti istediler. O da devesinin ba­şını geri çevirerek Bağdat´a döndü ve: "Ben cimrilik yaptığım için de­ğil, bu toprak bastı parası talep edilince hac vecibesi benden sakıt ol­duğu için geri döndüm." dedi.

Bu senede Endülüs´te fitne meydana geldi. Endülüs hükümdarı ve Nasır Lidinillah lakabım taşıyan Abdurrahman ei-Emevî, veziri Ahmed´i öldürdü. Buna çok kızan Şenterin şehrinin valisi, Ahmed´in kardeşi Ümeyye b. İshak irtidad etti. Hristiyan ülkesine girdi, onla­rın hükümdarı Rodmir ile görüştü. Müslümanların sınırlarındaki ge­dikleri ve açık yerleri onlara bildirdi. Büyük bir Galiçya ordusuyla Müslümanların üzerine yürüdü.

Abdurrahman, bunların karşılarına çıktı ve şiddetli hücumlar ya­parak Galiçya askerlerinden çoğunu öldürdü. Sonra Franklar, Müslü­manlara karşı saldırılarını tekrarladılar. Kendi zayiatlarına yakın sayıda Müslüman askeri öldürdüler. Ardından Müslümanlar Gaüç-ya´ya peşpeşe saldırılarda bulundular ve onlardan sayılamayacak ka­dar çok asker öldürdüler.

Daha sonra Ümeyye b. İshak bu yaptığına pişman oldu ve Abdur-rahman´dan eman diledi. Abdurrahman da ona eman verdiğine dair mektubunu gönderdi. Ümeyye geldiğinde Abdurrahman onu kabul et­ti ve kendisine saygı gösterdi. [13]



Hicretin Üçyüzyirmiyedincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Hasan B. Kasım B. Cafer B. Rahim


Künyesi, Ebu Ali ed-Dımışkî´dir. Babası muhaddisti. Kendisi ta­rihçiydi ve tarihe dair eserleri vardır. Abbas b. Valid el-Beyrutî´den ve diğerlerinden hadis rivayet etmiştir. Bu senenin muharrem ayında Mısır´da, seksen küsur yaşında vefat etti. [14]



Hüseyin B. Kasım B. Cafer


Hüseyin b. Kasım b. Cafer b. Muhammed b. Halid b. Bişr Ebu Ali el-Kevkebî.

Katiplik yapmıştır. Tarihçi ve edebiyatçı bir kişi idi. Ahmed b. Ebi Hayseme´den, Ebü´l-Ayna´dan ve İbn E bi´d-Dünya´d an rivayetler­de bulundu. Darekutnî ile diğerleri de kendisinden rivayetlerde bu­lundular. [15]



Osman B. Hattab


Osman b. Hattab b. Abdillah Ebu Amr el-Belevi el-Mağribî el-Eşec. Ebü´d-Dünya diye bilinir.

Bu zat, hicretin 300. senesinden sonra Bağdat´a geldi ve kendisi­nin Hz. Ebu Bekir es-Sıddık´m hilafetinin ilk zamanında Mağrib´te doğduğunu iddia etti. Babasıyla birlikte Hz. Ali´nin ziyaretine gittiği­ni yolda aşırı derecede susadıklarını, babası için su aramaya gittiğin­de bir su kaynağı görüp oradan su içip yıkandığını, sonra su içirmek için babasının yanma gittiğinde babasının vefat ettiğini gördüğünü anlattı. Sonra kendisinin yalnız başına Hz. Ali´nin yanına gittiğini, onun dizini Öpmek istediği sırada dizinin başına çarpıp başını yarala­dığını ve bu nedenle kendisine Eşec (yaralı) dendiğini söyledi.

İnsanların bir kısmı, bu husustaki iddialarının doğru olduğunu söylediler ve içinde Hz. Ali´nin hadislerinin rivayet edildiği bir nüsha­yı kendisinden rivayet ettiler. Bu rivayetlerin doğruluğu hususunda Hafız Muhammed b. Ahmed b. Müfid de onu tasdik etti ve bunları kendisinden rivayet etti. Ama Hafız Muhammed b. Ahmed´in dedesi VEüfid, Şiîlikle itham edilen bir kimsedir. Kendisinin de Hz. Ali´ye in-;isabı sebebiyle, bu iddialarında onu müsamaha ile karşılamıştır. Onun dışındaki eski-yeni bütün muhaddisler topluluğu, bu hususta onu yalanlamışlar ve bu iddialarını reddedip rivayet ettiği hadis nüs­hasının uydurma olduğunu kesin ifade ile bildirmişlerdir. Bunların arasında Ebu Tahir Ahmed b. Muhammed es-Selefî ile şu hadis üs-tadlarımız da bulunmaktadır: Zamanın otoritesi Şeyhü´l-İslam Ebü´l-Abbas İbn Teymiye, Ebü´l-Haccac el-Mizzî, İslâm tarihçisi Hafız Ebu Abdillah ez-Zehebî. Ben bu hususu "Tekmil" adlı kitabımda açıkça ifade ettim. Hamd ve minnet Allah´adır.

Müfid dedi ki: "Eşec, bu senede (hicretin 327. senesi) kendi belde­sine dönerken vefat etmiştir." Doğrusunu Allah bilir. [16]



Muhammed B. Cafer


Muhammed b. Cafer b. Muhammed b. Sehl Ebu Bekir el-Haraitî. "Makamat" adlı eserin sahibidir. Aslen Samarralıdır, ama sonraları Şam´a gelip yerleşmiş ve orada hadis ilmini yaymıştır. [17]



Hafız Ebu Muhammed Abdurrahman B. Ebi Hatim


Bu senede vefat eden meşhur şahsiyetlerden biri de, hadis hafızı Ebu Muhammed Abdurrahman b. Ebi Hatim Muhammed b. er-Razî´-dir. "Kitabü´1-Cerh ve´t-Ta´dil" adlı eserin sahibidir ki, bu eser hadis ilminde yazılan en kıymetli kitaplardan biridir. Bütün nakillleri top­layan önemli tefsir de ona aittir ki, ilimde İbn Cerir et-Taberî ile di­ğer müfessirlerin tefsirlerine üstün gelmiştir ve üstünlüğü zamanımı­za kadar devam etmiştir. Fıkıh kitaplarına göre sıralanmış "Kitabü´l-İlel" de ona aittir. Ayrıca birçok faydalı eserleri daha vardır. Abid za-hid, takvalı çok kerametleri olan, hafızası sağlam büyük bir zattı. Al­lah ona rahmet etsin.

Bir defasında namaz kıldırmıştı, selam verdiğinde cemaattan biri ona: "Namazı çok uzattın, ben secdede yetmiş kez teşbih getirdim." deyince Abdurrahman ona şu cevabı vermişti: "Ama vallahi, ben sec­de halinde sadece üç teşbih getirdim."

Bir defasında sınır boyundaki bir şehrin surları yıkılmıştı. Ab­durrahman b. Ebi Hatim, insanlara: "Bunu onarmayacak mısınız " demiş ve onları, suru onarmaya teşvik etmişti. Ama onların işi ağır­dan aldıklarını görünce: "Kim bu suru onarırsa ben Allah´ın onu Cen-net´e sokacağına dair garanti vereyim !" demişti. Orada bulunan bir tüccar kalkıp: "Bu garantiyi verdiğine dair bana bir yazı yaz, suru onarmak için sana işte şu 1.000 dinarı vereyim." demişti. Abdurrah­man da ona bu garantiyi verdiğine dair bir yazı yazıp vermişti. Sur o parayla onarılmıştı. Bir süre sonra o tüccar adam vefat etmişti. İn­sanlar onun cenaze törenine geldiklerinde kefeninin içinden bir kağıt parçası uçmuştu. Kağıdı alıp baktıklarında Abdurrahman b. Ebi Ha-tim´in ona yazdığı garanti yazısı olduğunu ve arkasında da şu ibare­nin yazılmış olduğunu gördüler: "Senin bu garantini onayladık ama bir daha böyle yapma," Doğrusunu, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah daha iyi bilir. [18]



Hicretin Üçyüzyîrmisekizinci Senesi


"el-Muntazam" adlı eserinde İbnü´l-Cevzî dedi ki: «Bu senenin muharrem ayının başında, Bağdat´ın kuzey ve batı taraflarında hava­da şiddetli derecede bir kızarıklık ve bu kızarıklık içinde, çok sayıda beyaz ve uzun ışık sütunları görüldü.»

Bu senede Bağdat´a, Rüknü´d-Devle Ebu Ali Hasan b. Büveyh´in Vasıt´a ulaştığına dair haber geldi. Halife ile Beckem kendisiyle sa­vaşmak üzere Vasıt´a doğru yola koyuldular. Rüknü´d-Devle onlardan korkup Ahvaz´a döndü, onlar da Bağdat´a geri döndüler.

Bu senede Rüknü´d-Devle b. Büveyh, İsfahan şehrini Merdavic´in kardeşi Veşmgir´in elinden aldı. Oraya hakim oldu. Çünkü o zaman­larda Veşmgir´in askerleri çok azdı.

Bu senenin şaban ayında Dicle´nin suları cidden fazlalaştı ve Bağdat´dın batı tarafına yayıldı. Çok sayıda ev yıkıldı. Enbar tarafında da Dicle´nin suları etrafı istila etti ve çok sayıda köy, sular altında kaldı. Bu nedenle çölde de çok sayıda hayvan ve canavar Öldü.

Bu senede Beckem, Abdullah el-Beridî´nin kızı Sara ile evlendi. O zaman vezir Muhammed b. Ahmed b. Yakub, Bağdat´ta bulunuyordu. Sonra vezaretten ayrılıp yerine Süleyman b. Hasan atandı. Beridî de Vasıt ve kazalarının 600.000 dinar yıllık haraç ödeme karşılığında kendisine bırakılmasını istedi.

Bu senede Kadi´l-kudat Ebu Hasan Ömer b. Muhammed b. Yusuf vefat etti. Yerine oğlu Ebu Nasr Yusuf b. Ömer b. Muhammed b. Yu­suf atandı. Halife Radi, bu senenin şaban ayının bitimine beş gün ka­la perşembe günü ona hu"at giydirdi.

Ebu Abdillah el-Beridî, Vasıt´a gittiğinde Beckem´e bir mektup yazarak onu, Cebel mıntıkasını fethetmeye ve Ahvaz´ı da İmadü´d-Devle b. Büveyh´in elinden almak için kendisine yardımcı olmaya teş­vik etti. Ama onun yegane amacı, Beckem´i Bağdat´tan uzaklaştırmak ve orayı onun elinden almaktı. Beckem, askerleriyle Bağdat´tan ayrı­lıp gittiğinde Beridî´nin kendisine kurduğu tuzaktan haberdar oldu ve hemen Bağdat´a döndü. Büyük bir orduyla Beridî´nin üzerine yü­rüdü. Onu ansızın yakalamak için bütün yolları kesti.

Beckem, bir kayığa binmiş, katibi de yanında duruyordu. Aniden bir güvercin onların bulundukları kayığa düştü. Kuyruğunda bir mektup bulunuyordu. Beckem alıp okuduğunda mektubun, yanında bulunan katip tarafından komutan Beckem´in durumunu anlatmak üzere Beridî´nin adamlarına yazılmış olduğunu ve gördü. Beckem ka­tibe: "Yazıklar olsun sana, bu senin yazın değil mi " dedi. Katip inkar edemeyip: "Evet." diye cevap verdi. Beckem de onun öldürülmesini emretti. Katip öldürüldü ve cesedi Dicle´ye atıldı.

Beridî, Beckem´in gelmekte olduğunu duyunca hemen Basra´ya kaçtı. Orada da durmayarak başka yere gitti. Beckem, Vasıt´ı istila ettiği sırada Deylem, onun Cebel´de geride bıraktığı askerlere musal­lat oldu. Onlar da çabucak Bağdat´a dönüp kaçtılar.

Bu senede Muhammed b. Raik, Şam´ı istila etti. Önce Humus´a girdi, şehri ele geçirdi. Sonra Şam´a geldi. Orada Bedir b. Abdullah el-İhşid vardı. Bu zat Bedir el-İhşidî diye tanınıyordu. Asıl adı Mu­hammed b. Toğac´dı. İbn Raik onu zorla Şam´dan çıkarıp kovdu. Şehi-re hakim oldu. Sonra da askerleriyle birlikte Remle´ye yürüdü. Orayı da ele geçirdi. Remle´den sonra Mısır´ın Ariş bölgesine gitti. Oraya girmek istedi, ancak Muhammed b. Toğaç el-İhşidî onun karşısına çıktı. Orada iki taraf savaştı. İbn Raik, Muhammed b. Toğaç´ı hezi­mete uğrattı. Adamları yağma ile meşgul oldular. Mısırlıların çadır­larına girdiler, Mısırlılarsa onlara hücum ederek onlardan çok sayıda askeri öldürdü. İbn Raik yetmiş kadar adamı ile kaçtı. Perişan halde Dımışk´a girdi. Muhammed b. Toğaç onun üzerine kardeşi Nasr b. To-ğaç´ı bir ordu ile gönderdi. Zilhicce ayının dördünde Lecun mıntıka­sında savaştılar. İbn Raik, Mısırlıları hezimete uğrattı. Öldürdüğü adamlar arasında İhşid´in kardeşi Nasr b. Toğaç da vardı. İbn Raik onu yıkayıp kefenledi ve Mısır´a kardeşinin yanma gönderdi. Onunla birlikte oğlunu da göndermişti. Ona yazdığı mektupta Nasr´ı öldür­mek istemediğine dair yemin etmiş ve Nasr´ın öldürülmesinin kendi­sine çok zor geldiğini bildirmişti ve mektubunda: "İşte oğlumu sana gönderiyorum, istersen kardeşinin öldürülmesi karşılığında oğluma kısas tatbik et." demişti. İhşid Muhammed b. Toğaç da İbn Raik´in oğluna ikramda bulunmuş ve Remle ile Mısır arasındaki kısımların İhşid´e ait olması, İhşid´in de her sene İbn Raik´e 140.000 dinar gön­dermesi, Remle´den Dımışk´a kadar olan kısımlarmsa İbn Raik´e ait olması hususunda barış antlaşması yaptı. [19]



Hicretin Üçyüzyirmisekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ebu Muhammed Cafer El-Mürteiş


Sofiye meşayihindendir. Hatib Bağdadî böyle demiştir.

Ebu Abdirrahman es-Süiemî dedi ki: «Ebu Muhammed Cafer el-Mürteiş´in asıl adı, Abdullah b. Muhammed Ebu Muhammed en-Nisaburî´dir. Servet sahibi bir kimse idi. Ama servetini ve malını bı­rakıp Cüneyd-i Bağdadî, Ebu Hafs ve Ebu Osman´la arkadaşlık etti. Bağdat´ta ikamette bulundu, nihayet sofiye meşayihinden biri oldu. Bağdat´ın acaipliklerinin şunlar olduğu söylenir: Şiblî´nin işaretleri, Mürteiş´in nükteleri ve Cafer el-Havas´m hikayeleri.»

Ebu Cafer es-Saiğ, Mürteiş´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Bir kimse kendi amellerinin kendisini Cehennem ateşinden kur­taracağını veya kendisini ilahi rızaya kavuşturacağını zannederse, kendi nefsi ve amelleri için tehlike teşkil etmiş olur. Bir kimse Al­lah´ın lutfuna güvenirse Allah onu ilahi rıza mertebelerinin en yükse­ğine ulaştırır.»

Mürteiş´e; "Falan adam su üzerinde yürüyor!" denildiğinde o şu cevabı vermişti: "Nefsin heveslerine muhalefet etmek, su üzerinde yürümekten ve havada uçmaktan daha büyük bir keramettir."

Mürteiş, Şoniziye Mescidi´nde hastalanıp ölmek üzere can çekişir­ken borcunu hesapladılar ve onyedi dirhem borçlu olduğunu tesbit et­tiler. Yanındakilere şöyle dedi: "Şu eski püskü elbiselerimi satın ve bunun parasıyla borcumu ödeyin. Cenâb-ı Allah´tan bana kefen nasib etmesini umuyorum. Ben yüce Allah´tan şu üç şeyi dilemiştim: Beni yoksul olarak vefat ettirmesini, içinde bulunduğum şu mescitte ruhu­mu almasını, -çünkü bu mescitte birçok insanla arkadaşlık kurdu- ve­fat ederken de yanımda sevip kendisiyle ünsiyet kurabileceğim insan­ları bulundurmasını diledim."

Böyle dedikten sonra gözlerini yumdu ve ruhunu teslim etti. [20]



Ebu Said El-İstahrî


Ebu Said el-İstahrî Hasan b. Ahmed b. Yezid b. İsa b. Fadl b. Ye-sar. Ebu Said el-İstahrî, onun künyesidir. Şafiî imamlanndandır. Za-hid nazik ve âbid bir kimseydi. Kum şehrinde kadılık yaptı. Sonra Bağdat muhtesipliğine atandı, Bağdat şehrinde dolaşır ve sokaklar arasında dolaşmakta iken katırı üzerinde namazını kılardı. Cidden az şeyle kanaat eden bir insandı. Biyografisini, "Tabakatü´ş-Şafiiye" adlı eserde anlatmışız dır. "Kitabü´1-Kada" adlı eseri vardır ki, bu ko­nuda benzeri bir eser tasnif edilmemiştir. Doksan yaşma yaklaşmış iken vefat etti. Allah ona rahmet etsin. [21]



Ali B. Muhammed Ebü´l-Hasan El-Müzeyyen Es-Sağir


Sofiye meşayihindendir. Aslen Bağdatlıdır. Cüneyd-i Bağdadî ve Sehi et-Tüsterî ile arkadaşlık etti. Bu senede vefat edinceye kadar Mekke´de mücavir olarak kaldı.

Kendi şahsından bahsederken şöyle demiştir: «Tebük mıntıkasın­da bir kuyuya vardım. Kuyuya yaklaştığımda ayağım kaydı ve içine düştüm. Beni gören bir kimse yoktu. Kuyunun dibinde, üzerinde du-, rabileceğim yüksekçe bir çıkıntı gördüm. Oraya tutunup "Eğer ölür­sem, bari insanların içtiği suyu kirletmeyeyim." dedim ve kendimi teskin edip ölümü hoş görmeye başladım. O halde iken bir yılan çıktı, üzerime sarktı, kuyruğunu vücuduma doladı, sonra beni çekip kuyu­dan çıkardı. Sonra kendisi süzülüp gitti. Ama nereye gittiğini bilemi­yorum, nerden geldiğini de anlamamıştım.»

Sofiye meşayihi arasında Ebu Cafer el-Müzeyyen el-Kebir adında biri daha vardır ki, o da Mekke´de mücavir olarak yaşamış ve orada vefat etmiştir. O zat da âbid kimselerdendi.

Hatib Bağdadî, Cafer el-Hindî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Haclarımdan birinde Müzeyyen el-Kebir ile vedalaştığım sırada kendisine: "Bana manevi azık ver." dedim. O da bana şöyle cevap ver­di: "Birşeyi kaybettiğin zaman de ki; ey insanları geleceğinde şüphe bulunmayan kıyamet gününde bir araya getirip toplayacak olan yüce Rabbim! Sen vaadine muhalefet etmezsin. Bana kaybetmiş olduğum falan şeyi buldur." Sen böyle dersen Allah, kaybettiğin o şeyi sana buldurur."

Kettanî´nin de yanma gittim. Onunla da vedalaştım ve bana ma­nevi azık vermesini istedim. O da bana, kaşı üzerinde nakış bulunan bir yüzüğü verdi ve şöyle dedi: "Kederlendiğin zaman şu yüzüğün ka­şına baktığın takdirde kederin gider."

Ben, Müzeyyen el-Kebir´in bana öğrettiği duayı her ne zaman okuduysam duam kabul buyuruldu. Kettanî´nin verdiği yüzüğün ka­şına da her ne zaman baktıysam, kederim gitti. Bir gün, Semriye´de iken şiddetli bir fırtına esti. Bakmak için yüzüğü çıkardım, ama kay­bettim, nereye gittiğini anlayamadım. Allah bana, kaybetmiş oldu­ğum yüzüğü buldursun diye Müzeyyen el-Kebir´in bana öğrettiği yitik bulma duasını okudum. Duayı okuduktan sonra evime döndüğümde eşyalarımı araştırdım ve yüzüğün elbiselerim arasında olduğunu gör­düm.» [22]



Ahmed B. Abdürabbîh


Bu zatın şeceresi şöyledir: Ahmed b. Abdürabbih b. Habib b. Ce-rir b. Salim Ebu Ömer el-Kurtubî. Hişam b. Abdurrahman b. Muavi-ye b. Hişam b. Abdülmelik b. Mervan b. Hakim el-Ümevî´nin azatlısı-dır. Çok hadis rivayet eden faziletli insanlardan, önceki ve sonraki nesillerin haberlerini bilen âlimlerdendir. "el-İkdu 1-Ferid" adlı kita­bın sahibidir. Onun bu kitabı, birçok faziletlere yol göstermekte ve birçok mühim bilgileri içermektedir. Yalnız birçok sözleri, kendisinde Şiîlik bulunduğuna delalet etmektedir. Emevilere karşı allerjisi oldu­ğu görülmektedir ki, bu, onun için yadırganacak bir haldir. Çünkü o, Emevilerin azathlarındandı. Kendisinden beklenen şey, onlara düş­manlık etmek değil, dostluk beslemekti.

İbn Hallikan´m ifadesine göre Ahmed b. Abdurabbih´in güzel şiir­ler içeren bir divanı vardır. İbn Hallikan, onun tüysüz oğlanlara ve kadınlara tutkun olduğunu gösteren birçok şiirler nakletmiştir. Ah­med b. Abdürabbih, hicretin 246. senesinin ramazan ayında doğdu ve bu senenin cemaziyelevvel ayının 18´inde pazar günü, Kurtuba´da ve­fat etti. [23]



Ömer B. Ebi Ömer Muhammed B. Yusuf B. Yakub


Bu zatın şeceresi şöyledir: Ömer b.