Konu Başlığı: Hicretin Elliyedîncî Senesi Gönderen: Esila üzerinde 02 Aralık 2010, 14:08:54 Hicretin Elliyedîncî Senesi Fudale B. Ubeyd El-Ensârî El-Evsî Kuşem B. Abbas B. Abdülmuttalib. Ka´b B. Amr Ebu´l-Yüsr. Hicretin Ellialtıncı Senesi Ümmü Haram Bînti Milhan. Hicretin Elliyedîncî Senesi Hicretin Ellisekîzînct Senesi Garip Bir Kıssa. Bu Senede Vefat Eden Bazı Şahsiyetler. Şeddad B. Evs B. Sabit Abdullah B. Amîr. Hz. Ebu Bekir´in Oğlu Abdurrahman. Abdurrahmaısrin, Şam Arapları Hükümdarı Cudi´nîn Kızı Leyla Île Olan Hikayesi Ubeydullah B. Abbas. Mü´mînlerîn Annesi Hz. Aişe. Hicretin Ellîdokuzuncu Senesi Yezid B. Rebia İle Zîyad´ın Oğulları Ubeydullah Ve Abbad Arasında Geçen Kıssa. Bu Sene Vefat Eden Bazı Şahsiyetler. Şairhatie. Abdullah B. Malik B. Kaşeb. Kays B. Sa´d B. Ubade El-Hazrecî Ma´kîl B. Yesar El-Müzenî Ebu Hüreyre. Fudale B. Ubeyd El-Ensârî El-Evsî İlk katıldığı savaş, Uhud savaşıdır. Rıdvan be/atında hazır bulundu, Şam´a gitti. Muaviye´nin zamanında Ebu Derda´dan sonra kadılığı üstlendi. Ebu Ubeyde´nin ifadesine göre hicretin elliüçüncü senesinde vefat etmiştir. Başkalarına göre ise hicretin altmışyedinci senesinde vefat etmiştir. "El-Muntazam" adlı eserinde İbn Cevzî dedi ki: "Fudale, hicretin ellibeşinci senesinde vefat etmiştir." Doğrusunu Allah bilir. [1] Kuşem B. Abbas B. Abdülmuttalib Bu zat, insanlar arasında Rasûlullah (s.a.v.)´a en çok benzeyen kimse idi. Hz. Ali´nin zamanında Medine naibliğini üstlendi. Semerkand´m fethine asker olarak katıldı ve orada şehid edildi. [2] Ka´b B. Amr Ebu´l-Yüsr Ensârfdir. Sülemi kabilesindendir. Akabe bey´atma ve Bedir gazvesine katıldı. Bedir savaşında Abbas b. Abdülmuttalib´i esir aldı. Sonraki gazvelerin tamamında Rasûlullah´la birlikte savaştı. Ebu Hatim´Ie diğerlerinin ifadesine göre Kaİ3, hicretin ellibeşinci senesinde vefat etmiştir. Başkaları dediler ki: "KaT), Bedir savaşma katılan mücahidlerin en son vefat edenidir." [3] Hicretin Ellialtıncı Senesi Muaviye´nin zamanına denk gelen bu senede Cünade b. Ebi Ümey-ye, Rum diyarına giderek kışı orada geçirdi. Başka bir rivayete göre Rum diyarına giderek kışı orada gaza niyetiyle geçiren kişi, Abdurrah-man b. Mesud´dur. Anlatıldığına göre bu senede Yezid b, Semüre, deniz savaşma gitmiştir. Karada da îyad b. Haris gaza yapmıştır. Bu senenin receb ayında Muaviye, umre yaptı, yine bu senede Velid b. Utbe b. Ebi Süfyan, insanlara haccettirdi. Muaviye, bu senede Said b. Osman´ı Horasan beldelerinin valiliğine tayin etti. Orada vali olarak bulunan Ubeydullah b. Ziyad´ı azletti. Said, Horasan´a gidip Semerkand´a bağlı Suhud mevkiinde Türklerle karşılaştı, onlardan çok kimseyi öldürdü, bu gazada yanında Müslümanlardan bir topluluk vardı. Anlatıldığına göre bu topluluk arasında Kuşem b. Abbas b. Abdülmuttalib de vardı. İbn Cerir dedi ki: Hz. Osman´ın oğlu Said, Muaviye´den kendisini Horasan´a vali olarak tayin etmesini istemiş ve ancak Muaviye, Ubeydullah b. Ziyad´ın orada vali olduğunu söyleyince Said, ona şöyle demişti: "Vallahi senin asla ulaşamayacağın bir noktaya gelmen için babam her türlü iyiliği yaptı ve seni iyi bir mevkiye getirdi. Ancak sen onun başına gelen musibetten dolayı teessürünü bildinnedin. Ardından da kimseyi ödüllendirmedin, tutup şu oğlunu öne geçirdin. Ona Müslümanlardan bey´at aldın, oysa ki ben şahsen ondan çok daha hayırlı olduğum gibi babam ve annem de onun babasından ve annesinden çok daha hayırh- Onun bu sözleri üzerine Muaviye şöyle konuşmuştu: "Babanın başına gelen musibetten dolayı seni ödüllendirmem gerekirdi. Ancak ben elde ettiğim bu mevkiden dolayı teşekkür olarak babanın kanını talep ettim. Senin babanın onun babasından daha hayırlı olduğu meselesine gelince; evet, vallahi baban benden daha hayırlı idi. Ananın daha hayırlı olduğu meselesine gelince; hayır, vallahi Kureyş´ten bir kadın, Kelb o-ğullanndan bir kadından çok daha hayırlıdır. Senin ondan daha faziletli ve üstün olduğun meselesine gelince; senin gibi adamların Şam´a dolup taşmasına pekte razı değilim." Bu konuşma üzerine Yezid, babasına: "Ey mü´minlerin emin! Sen, amcanın oğlunun işlerini halletme konusunda herkesten daha çok hak sahibi olan bir kimsesin. O sana serzenişte bulunmuştur. Senin de onun bu serzenişlerini gidermen gerekir." demiş, bunun üzerine Muaviye, Said b. Osman´ı Horasan´ın harp işlerine tayin etmiş. Said de Semer-kan´da gitmişti. Türklerden Sogd halkı ona karşı çıkmış ve iki taraf savaşmıştı. Said, onları yenilgiye uğratıp şehirlerini de kuşatma altına almıştı. Soğdlu Türkler, onunla barış yapmışlar ve eşraftan olan kimselerin elli oğlunu ona rehin olarak vermişlerdi. Said, Tirmiz´de ikamet etmiş, onlara birşey yapmamış, rehin edilen çocukları yanma alıp Medine´ye getirmişti. Muaviye, bu senede insanların, oğlu Yezid´e veliaht olarak be/at etmeleri çağrısında bulundu. Muaviye, Muğire b. Şube hayatta iken de daha önce bu işe niyetlenmişti. ŞaTrî tarikiyle İbn Cerir´in rivayetine göre Muğire, daha önce Muaviye´nin yanına giderek kendisini Küfe valiliğinden af etmesini istemiş, yaşlılığından ve zayıflığından Ötürü Muaviye onu bu görevden affetmişti. Yerine Said b. As´ı, Kûfe´ye vali olarak atamaya karar vermişti. Muğire, bunu duyunca pişman olur gibi oldu. Kalkıp Muaviye´nin oğlu Yezid´in yanma gitti ve ona, babasından, kendisini veliaht olarak ataması talebinde bulunmasını tavsiye etti. Yezid de bunu babasından istedi, Muaviye ona: "Bunu sana kim söyledi " diye sorunca o, "Muğire teklif etti." diye cevap verdi. Muaviye, Muğire´nin bu teklifinden hoşlandı ve onu tekrar Küfe valiliğine atadı. Ona, bu işiçin çalışmasını emretti, bunun üzerine Muğire de bu işi başa çıkarmak için olanca gayretini gösterdi. Muaviye, Ziyad´a bir mektub göndererek bu konudaki fikrini sordu. Ancak Ziyad, Yezid´in oyuna ve ava meyilli olduğunu bildiği için bundan hoşlanmadı. Muaviye, Ziyad´ı bu görüşünden vazgeçirmek için yanma samimi arkadaşı olan Ubeyd b. Ka´b b. Numeyrfyi gönderdi. Ubeyd, önce Dımaşk´a gidip Yezid´le görüştü. Ona Ziyad´dan bahsetti ve kendisine veliahtlık talebinde bulunmamasını öğütledi. Eğer bu işten vazgeçerse, bu iş için çalışmasından daha hayırlı olacağını söyledi. Yezid de bu talebinden vazgeçti. Babası ile görüşerek vazgeçtiğini bildirdi ve ikisi de bu hususta o zaman anlaştılar, ancak bu senede Ziyad vefat edince, Muaviye işi sonuçlandırmak için teşebbüse geçti. İnsanları Yezid´e veliaht olarak bey´ata davet etti. Oğlu Yezid için bey´at akdetti ve bunu bütün beldelere birer mektubla bildirdi, diğer beldelerdeki insanlar da veliaht Yezid´e bey´at ettiler, ancak Hz. Ebu Bekir´in oğlu Abdurrahman, Hz. Ömer´in oğlu Abdullah, Hz. Ali´nin oğlu Hüseyin, Zübeyr´in oğlu Abdullah ve Abbas´m oğlu Abdullah, Yezid´e bey´at etmediler. Bu sırada Muaviye, umre için Mekke´ye gitti. Mekke dönüşünde Medine´ye uğradığında o beş kişiden herbirini ayrı ayrı çağırıp tehdit etti, bey´at etmediklerinden ötürü korkuttu. Bunlardan Mua-i karşı şiddetle karşı koyan ve sert konuşan Abdurrahman b. Ebu Bekir oldu, en yumuşak cevap veren de Abdullah b. Ömer oldu. Sonra bu beş kişi, minberin alt tarafında hazır beklemekte iken Muaviye, minbere çıkıp bir hutbe okudu. Halk Yezid´e be/at ettiler. Bu beş kişide orada oturmaktaydılar. Ne muvafakat ettiler, ne de muhalefette bulundular. Çünkü Muaviye, onları tehdit edip korkutmuştu. Bundan sonra diğer şehirlerde de Yezid´e bey´at edilmişti. Diğer ülkelerden heyetler, Ye-zid´in yanına geldiler, gelenler arasında Ahnef b. Kays da vardı. Muaviye ona, gidip Yezidle konuşmasını emretti. O da gidip Yezidle sohbet etti, konuştu. Sonra Yezid´in yanından ayrıldığında Muaviye, Ahnefe şöyle dedi: - Yeğenini nasıl buldun - Yalan söylersek Allah´tan korkarız, doğru söylersek de sizden korkarız. Sen, gecesinde, gündüzünde, gizlisinde, açığında, girdisinde, çıktısında, Yezid´i bizden daha iyi bilirsin. Benim ne demek istediğimi çok iyi anlarsın, bize düşen, emri dinleyip itaat etmektir. Sana düşen de, ümmete nasihat etmektir." Muaviye, Hz. Hasan´la barış yaptığı zaman kendisinden sonra Hz. Hasan´ın veliaht olmasını kararlaştırmıştı. Ancak Hz. Hasan, vefat e-dince Yezid´in durumu Muaviye nezdinde kuvvetlendi ve Muaviye, onu veliahtlığa layık gördü, bu da babanın evladına olan sevgisinden dolayı idi. Yezid´de dünyevi necabet ve asaleti görüyordu. Özellikle hükümdar çocuklarının savaş taktiklerini bildiklerini, yönetimi düzgünce yürütebileceklerini, idari görevleri layıkı veçhiyle ifa edebileceklerini biliyordu. Bunu sahabelerden herhangi birinin hakkıyla yerine getiremeyeceğini sanıyordu. Bu sebepledir ki Muaviye, Abdullah b. Ömer´e şöyle demişti: - Benden sonra reayanın (halkın) başıboş koyunlar gibi yöneticisiz kalmasından korktuğum için Yezid´i veliaht tayin ettim. Ibn Ömer de ona şöyle demişti: Herkes Yezid´e bey´at ettikten sonra ben de kendisine -organları kesik bir köle olsa bile- bey´at ederim. Yezid´i veliaht tayin ettiğinden dolayı Said b. Osman b. Affan da Muaviye´yi kınamış ve Yezid´in yerine kendisini veliaht tayin etmesini istemişti. Ona şöyle demişti: - Babam seninle ilgilendi. Nihayet şeref ve onurun doruk noktasına yükseldin ama kendi oğlunu benden öne geçirdin, oysa ben şahsen ondan daha üstünüm, babam ve annem de onun babasından ve annesinden daha üstündürler. Muaviye, böyle diyen Hz. Osman´ın oğlu Said´e şu karşılığı verdi: - Babanın bana iyilik ettiğini söylüyorsun. Bu, inkar edilmeyecek birşeydir. Babanın, Yezid´in babasından daha üstün ve hayırlı olduğunu söylüyorsun, bu gerçektir. Senin annen Kureyşf dir. Onun annesi Kelp kabilesindendir ve ondan da daha hayırlıdır. Senin Yezid´den daha hayırlı ve üstün olmana gelince, Allah´a yemin ederim ki, senin gibi adamlar, Dımaşk´ın Gota mıntıkasına dolup dolaşsalar bile Yezid, benim nazarımda hepinizden daha sevimlidir. Muaviye´nin bir gün hutbe irad ederken şöyle dediğini önceki kısımlarda rivayet etmiştik: "Allah´ım! Yezid´i bu idari işe ehil gördüğüm için veliaht tayin etmiş olduğumu biliyorsan, Yezid´in yönetime geçme işini başarıyla sonuçlandır. Eğer kendisini sevdiğim için veliaht tayin ettiğimi biliyorsan, onun yönetime geçme işini tamamlama." Hafız İbn Asakir´in anlattığına göre Muaviye, bir gece arkadaşlarıyla sohbeti derinleştirmiş. Çocuğu asil doğacak bir kadın hakkında arkadaşlarıyla konuşmuş, arkadaşları da çocuğu asil olacak bir kadının evsafını kendisine anlatmışlardı. Bunun üzerine Muaviye şöyle demişti: "Bu nitelikte bir kadını tanımak isterdim." Meclisinde oturan arkadaşlarından biri ona şöyle demişti: - Ey mü´minlerin emin! Sen bu nitelikte bir kadın buldun. - Kimdir o - Kızımdır, ey mü´minlerin emiri! Bunun üzerine Muaviye, o kızla evlendi. Bu evlilikten oğlu Yezid, asil, necip, zeki ve mahir bir insan olarak doğdu. Muaviye, daha sonra başka bir kadınla evlendi. Bu kadın, onun yanında itibar sahibi oldu. Ona başka bir erkek çocuk doğurdu. Bunun üzerine Yezid´in annesi gözden düştü ve Muaviye´nin evinin bitişiğindeki bir eve yerleşti. Muaviye, bir ara makamında diğer karısıyla oturmakta iken Yezid´in annesine baktı. Kadın, oğlu Yezid´in saçlarım tarıyordu. Diğer kadın, Yezid´in annesini kastederek şöyle dedi: "Allah, bu kadını ve saçım taradığı çocuğunu kahretsin." Bunun üzerine Muaviye de ona şöyle dedi: "Niçin böyle söylüyorsun Allah´a yemin ederim ki, onun oğlu, senin oğlundan daha asil ve daha neciptir. İstersen bunu sana açıklarım." Böyle dedikten sonra Muaviye, ikinci karısının oğlunu çağırdı, ona şöyle dedi: "Şu anda mü´minlerin emiri, senin her isteğini yerine getirmeye hazırdır, dile benden ne dilersen. - Senden isteğim şudur ki, bana av köpekleri, atlar ve avcılar veresin, av partisine katılacak arkadaşları bana veresin. - Bu isteklerini yerine getirmek üzere adamlarıma emir verdim. Bundan sonra Muaviye, Yezid´i çağırdı ve ona diğer oğluna söylediklerinin aynısını söyledi. Yezid de şu karşılığı verdi: - Şu vakitte böyle bir istekte bulunmaktan mü´minlerin emiri beni affetmez mi - Hayır, mutlaka isteğini söylemelisin. - Allah, mü´minlerin emirinin ömrünü uzatsın. İsteğim, kendisinden sonra beni valiaht tayin etmesidir. Zira öğrendiğime göre halka bir gün adaletle hükmetmek, 500 sene süreyle ibadet etmek kadar sevaptır. - Senin bu isteğini yerine getirdim. Böyle dedikten sonra Muaviye, karısına şöyle dedi: "Yezid´i nasıl gördün " Kadın da Yezid´in kendi oğlundan daha üstün ve faziletli olduğunu kesin olarak anlamış oldu. [4] Ümmü Haram Bînti Milhan İbn Cevzfnin.anlattığına göre bu sene de, yani hicretin elîialtına. senesinde Ümmü Haram binti Milhan el-Ensârîye vefat etmiştir. Bu kadın, Ubade b. Ubade b. Samit´in zevcesi idi. Alimlerin naklettikleri sahih kavillere göre bu kadın, Hz. Osman´ın halifeliği zamanında hicretin yirmiyedinci senesinde vefat etmiştir. Bu kadın, kocası ile birlikte Muaviye komutasında Kıbrıs´a girişte katın tarafından yere atılıp ezilerek Ölmüş ve Kıbrıs´a demedilmiştir, tuhaf olan şudur ki; îbn Cevzî, bu kadının biyografisinden bahsederken Buharî ve Müslim´in sahihlerinde yer alan bir hadisi nakletmiştir. Şöyle ki: "Peygamber (s.a.v.), bu kadının evinde öğle uykusuna yatmış iken rüyasında ümmetinden bir topluluğun hükümdarlar gibi denizin ortasına gaza için gittiklerini görmüş ve rüyasını Ümmü Haram´a anlatınca o da Hz. Peygamber (s.a.v.)´den, kendisinin de bu deniz gazasında giden topluluk arasında bulunması için dua etmesini talep etmiş, Peygamber (s.a.v.) de ona bu şekilde dua etmişti. Sonra tekrar uyumuş, aynı rüyayı görmüş. Kadın yine şöyle demişti: "Ya Rasûlallah, beni de bu deniz gazasına giden topluluk arasına katması için Allah´a dua et." Rasûlullah (s.a.v.) da ona: "Hayır, sen ilk gruba dahilsin," demişti. Bunlar, Kıbrıs´ı fetheden topluluk idi ve bu kadın da onlarla beraber hicretin yirmi yedinci senesinde Kıbrıs´a gitti. Hicretin yirmi yedinci senesinde Muaviye´nin oğlu Yezid´le birlikte Rum beldelerine giden ikinci grupta bulunmadı, o grupta da Ebu Eyyüb el-Ensârî vardı. Ö zat, Kostantiniyye´de (İstanbul) vefat etti, mezarı Konstantiniyye surlarının yakınındadır, bunu peygamberlik delilleri bölümünde de nakletmiştik. [5] Hicretin Elliyedîncî Senesi Bu senede Abdullah b. Kays, Rum diyarına gazaya giderek kışı orada geçirdi. Vakidî´nin ifadesine göre bu senenin şevval ayında Muaviye, Medine valisi Mervan b. Hakem´i görevden azlederek yerine Velid b. Utbe b. Ebi Süfyan´ı vali tayin etti. Bu senede insanlara haccettiren kişi de odur. Çünkü Medine valiliği, onun uhdesine verilmişti. Bu senede Küfe valisi Dahhak b. Kays, Basra valisi Ubeydullah b. Ziyad, Horasan valisi Said b. Osman´dı. İbn Cevzî dedi ki: Bu sene, Osman b. Hanif el-Ensârî el-Evsî vefat etti. Bu zat, Ubade üe Sehl b. Hanifin kardeşidir. Hz. Ömer, onu Irak´taki Sevad haracım toplamak üzere göndermiş ve onu Küfe valiliğine atamıştı. Talha ile Zübeyr, Hz. Aişe ile birlikte oraya geldiklerinde o, emirliği onlara teslim etmeye yanaşmadığı için sakalı, kaşları ve kirpikleri yolundu, ayrıca kendisine işkence yapıldı. Hz. Ali, Kûfe´ye geldiğinde şehri ona teslim etti. O, şöyle dedi: "Ey mü´minlerin emiri, senin yanından ayrılıp buraya geldiğimde sakallı idim ama şimdi seninle sakalsız olarak buluşuyorum." Hz. Ali, onun bu deyişine gülümsedi ve: "Senin bu halinin sevabı Allah katandadır." dedi. Bu zatın, gözleri kör bir adamın Rasûlullah´a müracaat ederek gözlerinin aydınlığım kendisine geri vermesi için Allah´a dua etmesini istemesi ve Rasûlullah´m da duası sayesinde Allah´ın gözlerini ona geri vermesine dair rivayet ettiği bir hadis vardır. Neseî tarafından da nakledilen bir hadisi vardır. Bu zatın, hicri elliyedinci senede vefat ettiğim İbn Cevzfden başkası söylemiş değildir. Doğrusunu Allah bilir. [6] Hicretin Ellisekîzînct Senesi Bu senede Malik b. Abdullah el-Has´amî, Rum diyarına (Anadolu) gazaya gitti. Vakidî dedi ki: Bu senede Yezid b. Şecere, deniz gazasına gidip kışı orada geçirdi. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Cünade b. Ebi Ümeyye, Rum illerine ve deniz seferine gitti. Rum diyarında kışı geçiren kişinin Amr b. Yezid el-Cühenî olduğu da söylenmiştir. Ebu Maşer ile Vakidî dediler ki: Bu senede Velid b. Utbe b. Ebi Süf-yan, insanlara haccettirdi. Bu senede Muaviye, Abdurrahman b. Abdullah b. Osman b. Rabia es-Sakafî tbn Ümmii Hakem´i Küfe valiliğine atadı. Ümmü Hakem, Muaviye´nin kızkardeşidir. Muaviye, Küfe valisi Dahhak b. Kays´ı görevden azletti. İbn Ümmü Hakem, Kûfe´ye vali olarak gittiğinde güvenlik kuvvetlerinin başına Zaide b. Kudame´yi atadı. îbn Ümmü Hakem´in valiliği zamanında Hariciler baş kaldırdılar. Bu hadisede onların reisleri Havyan b. Dahyan es-Sülemî idi. îbn Ümmü Hakem, onların üzerine bir ordu gönderdi, bu ordu bütün Haricileri öldürdü, sonra İbn Ümmü Hakem Kûfelilere kötülük yaptı. Yönetimi alt üst etti. Kûfeliler de onu aralarından çıkarıp kovdular. O da dayısı Muaviye´nin yanma dönerek durumu ona anlattı. Muaviye ona: "Seni Mısır´a vali olarak tayin edeceğim. Mısır senin için daha hayırlıdır." dedi ve onu Mısır valiliğine atadı. Mısır´a gitti. Şehre girmeden iki konak dışarıda Muaviye b. Hadic onu karşıladı ve kendisine: "Dayın Muaviye´nin yanına dön, ömrüme yemin ederim ki, seni Mısır´a sokmayacağız ki burada Kûfeli kardeşlerimize yaptığın gibi bize de kötülük yapmaya-sm ve kötü bir idare tarzı sergileyemiyesin." dedi. Bunun üzerine İbn Ümmü Hakem, Muaviye´nin yanma döndü. Muaviye b. Hadic te bir heyetle birlikte onun peşi sıra yola çıkarak Muaviye´nin yanma geldi. Muaviye´nin huzuruna gittiğinde Muaviye´nin kızkardeşi Ümmü Hakem´i de orada buldu. Bu kadın, Kûfelilerin ve Mısırlıların kovduğu vali Ab-durrahman´m annesi idi. Muaviye onu görünce: "Aferin aferin işte bu, Muaviye b. Hadic´tir." dedi. Ümmü Hakem de: "Buna merhaba değil, bunun adını işitmek, kendisini görmekten daha iyidir." dedi. Muaviye b. Hadic te şu karşılığı verdi: "Yavaş ol bakalım ey Ümmü Hakem! Allah´a yemin ederim M, sen evlendin ama şereflenmedin, çocuk doğurdun ama asil bir çocuk doğurmadın. Fasık oğlunun bize vali olmasını istedin ki, kardeşlerimiz Küfelilere yaptığı kötülüğü bize de yapsın, ama Allah bu fırsatı ona vermeyecektir, eğer o bize kötülük yapacak olursa, ona bir darbe vururuz. Senin yanında oturmakta olan şu Muaviye bundan hoş-lanmasa bile bunu yaparız." Muaviye de Ümmü Hakem´e dönerek "Yeter." dedi. [7] Garip Bir Kıssa Bu kıssayı "el-Muntazam" adlı kitabında İbn Cevzî senediyle birlikte anlatır. Şöyle ki: Beni Özre kabilesinden bir genç ile îbn Ümmü Hakem arasında bir kıssa cereyan etmişti. Bu kıssanın özeti şudur: Muaviye, bir gün sofrada iken Beni Özre kabilesinden bir genç gelip karşısına dikildi ve ona, zevcesi Suad´a olan iştiyakını anlatan bir şiir okudu. Mu-aviye; onu yanma oturtup başından geçenleri anlatmasını istedi. Genç te şöyle dedi: - Ey mü´minlerin emiri, ben amcam kızı ile evliydim, develerim ve koyunlarım vardı. Bunları ona harcadım, elimdeki malım azalmca.ba-bası benden yüz çevirdi ve beni Kûfe´deki valin İbn Ümmü Hakem´e şikayet etti. Küfe valisi, zevcemin güzelliğini duymuştu, beni zincire vurup hapse attı. Eşimi boşamam için bana baskı yaptı, ben de boşamak mecburiyetinde kaldım. Zevcemin iddeti tamamlanınca babası onu 10.000 dirhem karşılığı olarak Kûfe´deki valine verdi. Onunla evlendirdi, işte şimdi sana geldim. Ey mü´minlerin emiri, sen hüzünlenenlerin, darda kalanların, yandım diyenlerin imdadına koşarsın. Mahndan yoksun bırakılanların dayanağısın, şimdi benim bu sıkıntıdan kurtulacak bir yolum yokmu Böyle dedikten sonra ağladı ve şöyle dedi: "Yüreğimde ateş vardır, ateş kıvılcımlanıyor. Vücudum bitkin düştü, rengim sarardı. Gözlerim keder yaşlarını akıtıyor, bu yaşlar sağnak yağmurlar gibidir. Aşkından ağlıyorum, bu halime tabip şaşıyor. Büyük bir bela ile karşılaştım, buna dayanacak güç yoktur. Gecem gece değil, gündüzüm de gündüz değil." Muaviye, o gence acıdı ve Küfe valisi îbn Ümmü Hakem´e bir mek-tub yazarak bu davranışından dolayı onu ayıplayıp kınadı ve gencin karısını itirazsız boşamasını emretti. Mektubu alan Küfe vahşi İbn Ümmü Hakem, derin bir ah çekip: "Keşke mü´minlerin emiri beni bu kadınla bir yıl başbaşa bıraksaydı da sonra boynumu kılıçla vursaydı." dedi ve kadını boşamaya kendini zorladı ama buna güç yetiremedi. Nefsi de boşama isteğine icabet etmedi. Fakat ulak, Muaviye´nin azarlayıcı mektubunu ona teslim edince mektuptaki ifadeler kendisini o kadını boşamaya zorladı. O da çaresiz kadını boşadı, yolundan çıktı. Bir heyetle birlikte Mu-aviye´ye gönderdi, kadın gidip Muaviye´nin huzurunda durunca Muaviye, çok güzel bir manzara ile karşılaştı. Kadını konuşturunca onun çok fasih ve tatlı konuştuğunu gördü. İnsanların en güzeli ve en nazlısı olduğunu müşahede etti. Kocası ve aynı zamanda amcası oğlu olan o gence şöyle dedi: "Ey bedevi! Sana daha güzel şeyler versem bu kadının yolundan çıkar mısın " Genç şu karşılığı verdi: "Evet, başımı gövdemden ayırırsan bu kadının yolundan çıkarım." dedi. Sonra da şu şiiri söyledi: "Beni yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş kimse gibi darb-ı mesellere konu yapma. Suad´ı, kendisine hayran olan üzüntü ve anma ile akşamlayıp aynı şekilde sabahlayan kederli kimseye geri ver. Istıraplar beni bitkin düşürdü, yüreğim yanıyor, hem de ne yanma. Allah´a yemin ederim ki, Suad´ın aşkım unutmayacağım, mezarımda taşlar altında gövdem kayboluncaya dek onu aklımdan çıkarmayacağım. Onun yolundan nasıl çekilebilirim ki, gönlüm ona tutkundur, kalbim onsuz yapamıyor, sabredemiyor." Muaviye dedi ki: "Kadına seçme hakkı verelim, ya seni ya da tbn Ümmü Hakem´i seçsin." Muaviye´nin böyle demesi üzerine Suad, şöyle dedi: "Bunun her ne kadar işi kırığa gitmişse de, Serveti azalmışsa da, Benim nazarımda babamdan da, komşumdan da, dirhem ve dinar sahiplerinden de daha sevgilidir. Kendisine ihanet edersem Cehennem ateşinin sıcaklığından korkarım." Muaviye güldü ve ona 10.000 dirhem para, binek ve sergi verilmesini emretti, iddeti tamamlanınca da onu eski kocasına teslim edip onunla evlendirdi. Bu senede yani hicretin ellisekizinci senesinde Ubeydullahb. Ziyad ile Hariciler arasında çok hadiseler cereyan etti. Ubeydullah, onlardan çok sayıda adam Öldürdü, kalanları da hapsetti. O da babası gibi atılgan ve Hariciler hakkında kararlı bir kimse idi. Noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah, elbetteki doğruyu daha iyi bilir. [8] Bu Senede Vefat Eden Bazı Şahsiyetler Bu senede Said b. As b. Ümeyye b. Abdü´ş-şems b. Abdumenaf el-Kureşi el-Umevî vefat etti. Onun babası Bedir savaşında kafir olarak öldürüldü. Onu, Hz. Ali öldürmüştü. Said, Hz. Osman´ın kucağında büyüdü. Rasûlullah´m vefatı esnasında dokuz yaşında idi. Müslümanların Önde gelen şahsiyetlerinden ve meşhur cömert kişilerdendi. Dedesi Said b. As Ebu Ecniha, Kureyş kabilesinde reisti. Ona taç sahibi anlamına gelen züttaç deniliyordu, çünkü o sarık sardığı zaman ona hürmeten o gün başkası sarık sarmazdı. Said, Hz. Ömer tarafından Sevad valiliğine atanmıştı. Hz. Osman da fasihliğinden ötürü onu Mushafları yazan görevliler arasına katmıştı, sakalı Rasûlullah´m sakalına çok benzerdi. Kur´ân´ı derleyip yazan ve talim eden on iki kişiden biri idi. Übey b. Ka*b ile Zeyd b. Zabit´te bu oniki kişi arasında idi. Hz. Osman, Velid b. Uk-be´yi azlettikten sonra Said´i Küfe valiliğine atadı. Said, Taberistan ve Cürcan´ı fethetti. Azerbaycanlılar, antlaşmayı bozunca Said, üzerlerine gitti ve orayı fethetti. Hz. Osman vefat edince fitneden uzaklaşıp bir köşeye çekildi. Cemel ve Sıffin savaşlarına katılmadı. Yönetim Muaviye´nin eline geçince yanma gitti. Muaviye onu kınadı. O da mazeretini beyan etti. Bu hususta uzun uzadıya ağır bir konuşma yaptı. Muaviye, onu iki kez Medine valiliğine atadı. İki kez de Mervan b. Hakem sebebiyle onu bu görevden azletti. Bu zat, Peygamber (s.a.v.)´den, Ömer b. Hat-tab´tan, Osman´dan ve Aişe´den hadis rivayet etmiştir. Oğulları Amr b. Said el-Eşdak ile´Ebu Said, Salim b. Abdullah b. Ömer, Urve b. Zübeyr ve diğerleri de kendisinden hadis rivayet etmişlerdi. Onun, "Müsnet" ve Kütüb-ü Sitte´de hadisleri yoktur, güzel bir hayat tarzı vardı. İyi su* saklardı, çoğu kez arkadaşlarını cuma günleri toplar, onlara yemek yedirir ve elbise giydirirdi. Evlerine çeşitli hediyeler, armağanlar ve bol miktarda buğday gönderirdi. Keseleri doldurup mescitte ihtiyaç sahibi namaz kılan kimselerin önüne bırakırdı. îbn Asakir dedi ki: "Said´in Dımaşk´ta Dar-ı Naim denen bir evi ve Hammam-ı Naim denen bir hamamı vardı. Evi ile hamamı Dimas taraf-larındaydı, sonra Medine´ye döndü ve vefat edinceye kadar orada ikamet etti. Alicenâb, cömert ve övgüye layık bir kimse idi." Ibn Asakir, onun şu hadislerini rivayet etmiştir: Said b. As´tan rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: "Sizin İslâmiyet dönemindeki seçkinleriniz, cahiliye dönemindeki seçkinlerinizdir." Said b. As´tan rivayet olunduğuna göre îbn Ömer, şöyle demiştir: Kadının biri, Rasûlullah (s.a.v.)´a bir hırka getirdi ve şöyle dedi |