Konu Başlığı: Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi Gönderen: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:12:36 Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi Ali B. Nasr. Abdülganî B. Saîd. Muhammed B. Emiri´l-Mü´minin. Muhammed B. İbrahim.. Hicretin Dörtyüzonuncu Senesi Hicretin Dörtyüzonuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ahmed B. Musa B. Mürdeveyh. Hibetullah B. Selame. Hicretin Dörtyüzonbirincî Senesi Melun Hakim´in Öldürülmesi Hicretin Dörtyüzonikînci Senesi Hicretin Dörtyüzonikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ebu Sa´d El-Malinî Hasan B. Hüseyin. Hasan B. Mansur B. Galib. Hüseyin B. Amr. Muhammed B. Ömer. Muhammed B. Ahmed B. Muhammed. Ebu Abdurrahman Es-Sülemî Ebu Ali Hasan B. Ali Ed-Dakkak. Şair Sarı´ Ed-Dellal Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesi Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. İbn Bevvab El-Kâtib. Ali B. İsa. Muhammed B. Ahmed B. Muhammed. İbn Numan. Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesi Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Hasan B. Fadl B. Şehlan. Hasan B. Muhammed B. Abdullah. Ali B. Abdullah B. Cehdem.. Kasım B. Cafer B. Abdülvahid. Muhammed B. Ahmed B. Hasan. Muhammed B. Ahmed. Hilâl B. Muhammed. Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ahmed B. Muhammed B. Ömer B. Hasan. Ahmed B. Muhammed B. Ahmed. Ubeydullah B. Abdullah. Ömer B. Abdullah B. Ömer. Muhammed B. Hasan B. Ebü´l-Hasan. Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesi Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Sabur B. Erdeşir. Osman En-Nisaburî Muhammed B. Hasan B. Salihan. Melik Şerefü´d-Devle. Şair Tihamî Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesi Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ahmed B. Muhammed B. Abdullah. Cafer B. Ebban. Ömer B. Ahmed B. Abdeveyh. Ali B. Ahmed B. Ömer B. Hafs. Sâid B. Hasan. Kaffal El-Mervezî Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesi Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ahmed B. Muhammed B. Abdullah. Hüseyin B. Ali B. Hüseyin. Muhammed B. Hasan B. İbrahim.. Ebü´l-Kasım El-Lalkânî Ebü´l-Kasım B. Emiri´l-Mü´minin El-Kâdir. Şerif İbn Tabataba Ebu İshak. Kuddurî Hicretin Dörtyüzondokuzuncu Senesi Hicretin Dörtyüzondokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Hamza B. İbrahim B. Abdullah. Muhammed B. Muhammed B. İbrahim B. Muhalled. Mübarek El-Enmatı Ebü´l-Fevaris B. Bahaü´d-Devle. Ebu Muhammed B. Sad. Kelamcı Ebu Abdillah. Şair İbn Galbun. Hicretin Dörtyüzyirminci Senesi Hicretin Dörtyüzyirminci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Hasan B. Ebu´l-Kayn. Ali B. İsa B. Ferec B. Salih. Esedlpd-Devle. Hicretin Dörtyüzyirmibîrinci Senesi Hicretin Dörtyüzyirmibirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ahmed B. Abdullah B. Ahmed. Hüseyin B. Muhammed El-Halî´ Büyük Ve Adil Hükümdar Mahmud B. Sebüktekin. Hicretin Dörtyüzyirmiikinci Senesi Kaim Bi-Emrillah´ın Hilafeti Hasan B. Cafer. Abdülvehhab B. Ali Hicretin Dörtyüzyirmiüçüncü Senesi Hicretin Dörtyüzyirmiüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ruh B. Muhammed B. Ahmed. Ali B. Muhammed B. Hasan. Muhammed B. Tayyib. Ali B. Hilâl Hicretin Dörtyüzyirmidördüncü Senesi Hicretin Dörtyüzyirmidördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ahmed B. Hüseyin B. Ahmed. Hicretin Dörtyüzyirmibeşinci Senesi Hicretin Dörtyüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Ahmed B. Muhammed B. Ahmed B. Galib. Ahmed B. Muhammed B. Abdurrahman B. Said. Ebu Ali El-Bendenbecî Ali B. Nasr Ali b. Nasr b. Ebi´l-Hasan Mühezzebü´d-Devle. Batiha diyarının hükümdarıdır. Birçok yüksek hasletleri vardır. Sıkıntılı zamanlarda insanlar onun memleketine sığınırlar, O da onları barındırır ve onlara ihsanda bulunurdu. Onun en büyük menkibelerinden biri, halife Ka-dir´in, halife Tai´den kaçıp yanma gidip konakladığında halife Kadir´e iyilik ve ihsanda bulunmasıydı. Kadir Billah´ı misafir etmiş, ona iyilik ve ikramda bulunmuş, tekrar halifeliğe geçişine kadar ona hizmette kusur etmemişti. Bu hizmeti, halife Kadir nezdinde minnetle hatırlanan bir itibar sebebi olmuştu. Otuziki sene bir kaç ay müddetle Batiha diyarının hükümdarlığım yaptı. Bu makamda iken yetmişiki yaşında vefat etti. Neşter vurup kolundan kan aldırdığında kolu şişmiş ve bu yüzden de vefat etmişti.[1] Abdülganî B. Saîd Abdülgani b. Said b. Ali b. Bişr b. Mervan b. Abdülaziz Ebu Muham-med el-Ezdî. Mısırlıydı. Hadis hafızıydı. Hadisi ve hadis ilimlerini iyi bilirdi, hadisle ilgili bir çok meşhur eseri vardır. Hafiz Ebu Abdillah es-Surî dedi ki: «Sahasında Abdülgani b. Said gibisini gözlerim görmedi.» Darekutnî dedi ki: «Mısır´da kendisine Abdülgani denen genç gibi birini görmedim. O sanki bir ateş parçası idi.» Abdülgani´nin namı gittikçe yayılmaya, ünü de gittikçe artmaya başladı. Hafız Abdülgani bir kitap yazdı ki, o, kitabında Hakim´in vehimlerinden bahsediyordu. Hakim bu kitabı görünce insanlara okumaya başladı ve Abdülgani´nin fazilet ve üstünlüğünü itiraf edip ona teşekkür etti. Kendisindeki eleştiri konusu kusurlarını giderdi. Allah rahmet etsin. Abdülgani b. Said, hicretin 302. senesinin zilkade ayının bitimine iki gece kala doğmuş, bu senenin safer ayında vefat etmişti. Allah rahmet etsin. [2] Muhammed B. Emiri´l-Mü´minin Künyesi Ebu´1-Fald idi. Babası tarafından veliahd tayin edilmiş, adına para bastırılmış, minberler üzerinde onun adına hutbe okunmuştu. Kendisine Galib Billah lakabı verilmişti. Fakat halifeliğe geçmesi mukadder olmamıştı. Bu senede yirmiyedi yaşında vefat etti. [3] Muhammed B. İbrahim Muhammed b. İbrahim b. Muhammed b. Yezid Ebü´1-Feth el-Bezzar Tarsusludur. İbn Basrî diye bilinir. Bir çok hadis ulemasından hadis dinledi. Kudüs´te ikamet ederken Sûrî de ondan hadis dinledi. Sika ve güvenilir bir hadis hafızı idi. [4] Hicretin Dörtyüzonuncu Senesi Bu senede Bağdad´a Yemi nü´d-Devle Mahmud b. Sebüktekin´in mektubu geldi. Mektubunda, bir sene önce Hindistan´da fethettiği yerleri sıralıyor, Hindistan´ın bir şehrine girdiğini, o şehirde 1.000 müstahkem saray ile 1.000 put evi (mabedi) bulunduğunu söylüyordu. Orada çok miktarda put olduğu, putların üzerindeki altın süslemelerin 100.000 dinar tutarında olduğu, 1.000´den fazla gümüşten put bulunduğu, ayrıca orada çok büyük bir putun mevcut olduğu, cahillikleri sebebiyle o putun 300.000 seneden beri orada bulunduğunu söylediklerini de bildiriyordu. Mahmud b. Sebüktekin bütün bunları ve sayılamıyacak derecede çok şeyleri ganimet edindiklerini, mücahitlerin de bu gazvede çok miktarda malı ganimet olarak ele geçirdiklerini, şehri baştan sona yaktıklarını, geride sadece kalıntılar kaldığını, öldürdükleri Hintlilerin sayılarının 50.000´i bulduğunu, 20.000 kadar Hintlinin Müslüman olduğunu, esir alınan kölelerin beşte birinin 53.000 olduğunu, 356 fil ele geçirdiklerini, 20.000.000 dirhem ve çok miktarda altın elde ettiklerini anlatıyordu. Bu senenin rebiyülahir ayında Ebü´l-Fevaris´in atama fermanı okundu. Kendisine Kıvamü´d-Devle lakabı takıldı. Ayrıca hil´atler giydirildi. Kirman valiliğine atandı. Bu senede Irak´tan hiç kimse hacca gidemedi. [5] Hicretin Dörtyüzonuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler Ahmed B. Musa B. Mürdeveyh Ahmed b. Musa b. Mürdeveyh b. Furek. Künyesi Ebu Bekir´dir. İsfa-hanhdır. Hadis hafızıdır. Bu senenin ramazan ayında vefat etti. [6] Hibetullah B. Selame Künyesi Ebü´l-Kasım´dır. Âma idi. Kurrâ ve müfessir bir kimsedir. Tefsir hususunda insanların en bilgilisi ve hafizaca en sağlam olanıdır. Mansur Camii´inde bir ders halakası vardı. İbn Cevzî onun şöyle dediğini rivayet eder: «Kendisinden kıraat dersi aldığımız bir üstadımız vardı. Arkadaşlarından biri vefat etmiş, sonra o, bu arkadaşım rüyasında görmüş ve ona şöyle sormuştu: - Allah sana nasıl muamele etti - Beni bağışladı. - Münker ve Nekir ile aranda neler geçti - Beni oturtup bana sual sorduklarında Cenâb-ı Allah onlara şöyle dememi bana ilham etti. «Ebu Bekir ile Ömer´in yüzü suyu hürmetine beni bırakıp gidin» Onlardan biri diğerine dedi ki: «Bu adam iki büyük insanın adına bize yemin verdi. Bunu bırakıp gidelim» böyle dedikten sonra beni bırakıp gittiler. [7] Hicretin Dörtyüzonbirincî Senesi Bu senede Mısır Hakimi öldü. Şevval ayının bitimine iki gece kala salı gecesi Mısır hükümdarı Hakim b. Muiz el-Fatimî´nin ölümü üzerine müminler ve müslümanlar sevinip müjdelendiler. Çünkü o çok zorba, inatçı, azılı bir şeytandı. Şimdi onun çirkin niteliklerinden ve lanetli yaşamından kesitler sunacağız. Allah, onu rezil rüsvay etsin: Fiillerinde, hükümlerinde, sözlerinde istikrarsız ve zorba bir kimseydi. Tıpkı Firavun gibi ilahlık iddiasında bulunmaya yeltendi. Ha-tib´in minber üzerinde kendisinin adının okuması esnasında insanların saf halinde ayağa kalkıp kendisine ve adına saygı göstermelerini emretti. Bütün ülkede, hatta Mekke ve Medine´de de bu emir uygulandı ve Mısır halkına da kendisinin adı okunduğu zaman secdeye kapanmalarını, hatta sokaktaki bi-namaz (namaz kılmayan) halk takımının da o secde esnasında cemilerdeki müslümanlarla birlikte Hakim için secdeye kapanmalarını emretti. Onlar cuma gününde camiye gelip namaz kılmadıkları ve Allah´a secde etmedikleri halde Hakim´e secde ediyorlardı. Bir ara ehli kitabın da zorla İslama girmelerini emretti. Sonra dinlerine dönmelerine izin verdi. Kiliselerini yıktı. Sonra onardı. Kudüs´teki Ko-mame Kilisesi´ni tahrib etti. Sonra yeniden onardı, medreseler inşa etti. Oralara fakihleri ve ulemayı atadı. Sonra da onları öldürdü ve o medreseleri yıktı. Halkın, gündüz dükkanlarını kapatmalarım, geceleyin açmalarım emretti. Halk buna uzun bir süre uydu. Hatta bir defasında gündüz çarşıdan geçmekteyken bir adamın marangozluk yaptığını gördü. Yanıbaşına gidip durdu ve ona «Sizi gündüz çalışmaktan menetme-nıiş miydim » diye sordu. Marangoz da şu cevabı verdi: «Ey efendim, insanlar gündüz çalıştıklarında geceleyin eğlenirler. Geceleyin çalıştıklarında da gündüz eğlenirler. Benim bu yaptığım da bir nevi eğlencedir» Hakim ona gülümsedi ve cezasız bıraktı. İnsanlar tekrar eski hallerine döndüler. Bütün bunlar, onun yasaları ve gelenekleri değiştirmesi, halkın da kendisine itaat edip etmediklerini denemek içindi ki, bundan daha şerli, daha musibetvari işlere doğru ilerlesin. Emniyet işlerini bizzat kendisi yürütürdü. Merkepten başka bir bineğe binmezdi, merkebe binerek sokakları, caddeleri, devriye gibi dolaşırdı. Bir işte hilekârlık yapan birini tesbit ederse beraberinde dolaştırdığı Mesud adlı siyahi kölesine o hilekârla fuhuş yapmasını emrederdi ki, bu da çok çirkin, daha önce benzeri görülmemiş lanetli bir iştir. Kadınların evlerinden çıkmalarını yasaklamıştı. İçki yapılmasın diye üzüm bağlarını kökten kesip koparmıştı. Halkı mulûhiyye pişirmekten ve bazı eğlencevari gevşekliklerden menetti ki bunların en hoşa gideni kadınların evden çıkmaması idi. Buna dahi müsaade etmedi. İçkiden tiksindi. Halk ona çok kızıyordu. Ona ve atalarına dokunacak şekilde hikayemsi bazı sövgüleri kağıtlara yazıp gönderiyorlardı. Bu kağıtları okuduğunda halka karşı öfkesi daha da artıyordu. Hatta Mısırlılar kağıttan bir kadın heykeli yaptılar. Ayakkabısı ve peştemah ile tıpkı bir kadını andırıyordu. Elinde de Hakim´e lanet ve muhalefet içeren söv-gülerle diğer bazı ifadelerin yazılı olduğu bir kağıt vardı. Hakim bunu görünce canlı bir kadın sandı. Yanına yaklaştı. Elindeki kağıdı alıp okuduğunda kendisine olan sövgüleri gördü ve çok öfkelendi. Kadının öldürülmesini emretti. Ama kağıttan bir heykel olduğunu görünce Öfkesine öfke kattı. Sonra Kahire´ye vardığında Sudanlılara, Mısır´a gidip orayı yakmalarını, oradaki mallan, eşyaları ve kadınları yağmalamalarını emretti. Onlar da gidip bu emri yerine getirdiler. Mısırlılar onlarla üç gün müddetle savaştılar. Evlerinde ve haremlerinde ateş yanıyordu, ama o, bu üç gün zarfında her gün dışan çıkıyor, uzaklarda durup manzarayı seyrediyor, ağlıyor ve «Bu kölelere böyle yapmalannı kim emretti » diyordu. Sonra halk, camilerde toplandı. Mushaflan ellerine alıp kaldırdılar. Aziz ve Celil olan Allah´a durumlanm arz edip medet dilediler. Türkler ve doğu halkı onlara acıdılar. Onlann tarafına geçtiler onlarla omuz omuza Sudanlı kölelere karşı savaştılar. Evlerini ve haremlerini savundular. Durum çok korkulu ve müthiş bir hal aldı. sonra Hakim melunu, bineğine binip geldi ve iki taran birbirinden ayırdı. Köleleri Mısırlılara saldırmaktan menetti. Onlann yaptıklarından habersiz olduğunu, kendisinin bilgisi ve izni dışında bu suçlan irtikâb ettiklerini ifade etti. Ama gizlice onlan bu işe teşvik ediyor ve onlara silah veriyordu. Savaş sona erdiğinde Mısır´ın yaklaşık üçte biri yanmıştı. Yarısına yakın kısmı yağmalanmıştı. Çok sayıda kadın ve kız esir alınmış, onlarla çirkin işler yapılmış, fuhuş irtikâb edilmişti. Hatta bazı kadınlar ve kızlar rezil rüsvay olmaktan korktuklan için intihar etmişlerdi. Erkekler, esir düşen kendi hane halkım yakınlarını ve kadınlannı parayla satın aldılar. İbnü´l-Cevzî dedi ki: «Hakim´in zulmü daha sonra fazlalaştı. Nihayet rablık iddiasında bulunmaya yeltendi. Bazı cahiller onu gördüklerinde «Ey bir, ey tek, ey dirilten, ey öldüren!» diyorlardı. Allah hepsini kahretsin. [8] Melun Hakim´in Öldürülmesi Hakim´in şerri, bütün halka, hatta kızkardeşine de bulaştı. Kızkar-deşini fahişelikle itham ediyor ve ona çok ağır sözler söylüyordu. Kız-kardeşi ona öfkelendi ve onu öldürmeye çalıştı. Komutanlann en büyüğü olan İbn Devvas ile haberleşti. İkisi Hakim´i öldürüp yok etme hususunda anlaştılar. İbn Devvas, yanındaki cesaretli iki siyahi köleyi bu işle görevlendirdi ve onlara şöyle dedi; «Falan gece Mukattam dağında bulunun. Çünkü o gecede yıldızlara bakmak için Hakim oraya gelecektir. Beraberinde de sadece üzengicisi ve küçük yaştaki kölesi olacaktır. Hem Hakim´i hem de üzengicisi ile kölesini öldürün» karar böyle verildi. Mezkûr gece Hakim, annesine şöyle demişti: «Bu gece üzerimde büyük bir sıkıntı var. Eğer bundan kurtulacak olursam seksen sene kadar ya-şanm. Ama yine de benim eşyalanmı yanına taşı, en fazla da kızkarde-şimden korkuyorum. Onun sana da kötülük yapmasından endişe duyuyorum» Annesi, Hakim´in eşyalannı kendi yanma taşıdı. Hakim´in san-dıklannda üçyüzbin kadar dinar ve başka mücevherler de vardı. Annesi ona dedi ki: «Ey efendimiz madem durum senin dediğin gibidir. O halde bana acı ve bu gece o yere gitme» Annesi onu çok seviyordu. Hakim ona «hayır mutlaka gitmeliyim» dedi. Hakim kendi adetince her gece sarayın çevresini dolaşırdı. Bu gecede dolaştı. Sonra saraya döndü. Gecenin son üçte birlik dilimine kadar uyudu. Sonra uyandı. Eğer bu gece o dağa gitmezsem çatlanın» dedi. Hemen atına bindi. Çocuk yaştaki kölesi ve üzengicisi de ona refakat ettiler. Mukattam dağına tırmandı. İbn Dev-vas´ın iki kölesi, karşısına çıktılar. Onu bineğinden indirip ellerini ve ayaklannı kestiler, karnını yardılar ve onu efendileri İbn Devvas´a getirdiler. İbn Devvas´da cesedi alıp Hakim´in kızkardeşine götürdü. Kız-kardeşi de onu kendi evine defnetti. Büyük komutanlan, ileri gelenleri ve veziri çağınp durumu onlara anlattı. Onlar da Hakim´in oğlu Ebül-Hasan Ali´ye bey´at ettiler. Ebü´l-Hasan Ali´ye Zahir Li İzaz-i Dinillah lakabım verdiler. Ancak Zahir, Dımaşk´da bulunuyordu. Halası onu çağırdı ve halka şöyle demeye başladı «Hakim bana demişti ki: Ben yedi gün süreyle buradan aynlacak, sonra size döneceğim» Halk sâkinleşti. Sonra Hakim´in kızkardeşi, Hakim´in iki üzengicisine, dağa gitmelerini, tekrar geri dönmelerini ve halka; «Biz Hakim´i falanca yere bıraktık» demelerini sonra da gidip annesine «biz Hakim´i falanca yere bıraktık» demelerini emretti. Onlar bu emri yerine getirdiler. Nihayet halk sakin-leşti. Hakim´in kızkardeşi, Zahir Li İzazi Dinillah´ı öne sürdü. Dımaşk´tan oraya gelmesi için kendisine 1.000.000 dinar ve 2.000.000 dirhem gönderdi. Zahir gelince de ona dedesi Ebü´l-Muiz´in tacını ve şahane bir elbise giydirdi. Onu tahta oturttu. Emirler ve reisler ona be^at ettiler. O da emirlere ve reislere bolca armağanlar ve paralar verdi. Hakim´in kızkardeşi, İbn Devvas´a da kıymetli ve muazzam mTatler giydirdi. Sonra da üç gün sureyle kardeşi Hakim´in vefatı sebebiyle taziyetleri kabul etti. Bunun ardısıra da İbn Devvas´a bir grup asker gönderdi ki kılıçlarıyla onun huzurunda bekleyip hizmetinde bulunsunlar. Sonra da bir gün ona «Sen bizim efendimizin katilisin» demelerini ve kılıçlarıyla onu paramparça etmelerini emretti. Onlar da bu emri yerine getirdiler. Hakim´in kızkardeşi, Hakim´in öldürülmesi sırrından haberdar olan herkesi öldürttü. Heybeti büyüdü, saygınlığı arttı. Devlet kademesindeki etkisi fazlalaştı. Sebat buldu. Hakim, öldürüldüğü gün otuzyedi yaşındaydı. Ömrünün yirmibeş senesini hükümdarlıkla geçirmişti. [9] Hicretin Dörtyüzonikînci Senesi Bu senede Kadı Ebu Cafer Ahmed b. Muhammed es-Simnanî, Bağdat muhtesibliğine ve miras meselelerine bakan mahkemenin başına atandı, kendisine siyah kaftan giydirildi. Bu senede alimlerden ve müslümanlardan bir cemaat, büyük hükümdar Yeminü´d-Devle Mahmud b. Sebüktekin´e dediler ki: «Sen yeryüzü hükümdarlarının en büyüğüsün, her sene küfür diyarından bir grup beldeyi fethediyorsun. İşte hac yolu senelerden beri işlemez olmuştur. Burayı açman, diğer beldeleri fethetmene nisbetle daha öncelikli bir vecibedir» Yeminü´d-Devle Mahmud, Kadilkudat Ebu Muhammed en-Nasihî´yi bu sene hac emiri olarak görevlendirdi ve bedevilere dağıtması için 30.000 dinar para verdi ki bedeviler hacılara ilişmesinler. Ayrıca çok miktarda sadaka da göndermişti. Hacı adayları Kadı Ebu Cafer refakatinde yola koyuldular. Çöle geldiklerinde bedeviler yollarını kestiler. Kadı Ebu Cafer Ahmed b. Muhammed 5.000 dinar vererek bedevilerle anlaşma yaptı. Onlar da hacılara ilişmediler. Ancak büyükleri Cemmaz b. Ubey hacıları yakalamaya yeltendi, atına bindi, bir tur attı, Arapların şeytanlarını uyandırıp, harekete geçirdi. Semerkandlı İbn Affan denilen bir köle ona bir mızrak fırlatıp kalbine isabet ettirdi ve Cemmaz cansız olarak yere düştü. Bunun üzerine bedeviler dağılıp gittiler. İnsanlar da rahatça hac yoluna devam ettiler. Gidip hac ibadetlerini eda ettiler. Salimen memleketlerine geri döndüler. Hamd ve minnet Allah´adır. [10] Hicretin Dörtyüzonikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler Ebu Sa´d El-Malinî Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. İsmail b. Hafs Ebu Sa´d el-Malinî. Malin, Herat´a bağlı bir köyün adıdır. Ebu Sa´d çok hadis rivayet eden, hadis toplamak amacıyla bir çok memleketlere seyahatlerde bulunan ve bir çok hadis kitabı yazan bir hadis nafiziydi. Sıka, doğru sözlü, salih ve güvenilir bir kimseydi. Bu senenin şevval ayında Mısır´da vefat etti. [11] Hasan B. Hüseyin Hasan b. Hüseyin b. Muhammed b. Hüseyin b. Ramin. Kadılık yapmıştır. Künyesi Ebu Muhammed´dir. Esterabâd´lıdır. Bağdad´a geldi. Orada İsmailî´den ve diğerlerinden hadis rivayet etti. Büyük bir Şafiî fi-kıhçısıdır. Faziletli ve salih bir kimseydi. [12] Hasan B. Mansur B. Galib Vezirlik yapmıştır. Zü´s-Saadeteyn lakabını almıştır. Hicretin 353. senesinde Seyraf ta doğdu. Sonra Bağdad´a geldi. Vezir oldu. Daha sonra öldürüldü. Babası 80.000 dinar para cezasına çarptırıldı. [13] Hüseyin B. Amr Künyesi Ebu Abdillah el-Gazzal´dır. Neccad, Huldî ve İbn Semmâk ile diğerlerinden hadis dinledi. Hatib Bağdadî dedi ki: «Ondan hadis dinleyip yazdım. Sika, salih ve zikir esnasında çok ağlayan bir kimseydi.» [14] Muhammed B. Ömer Künyesi Ebu Bekir el-Anberî´dir. Şairdir, edebiyatı kuvvetli, zarif ve güzel şiirler yazan bir kimseydi. Şiirlerinden biri şudur: «Zamana ve zamanın ehline baktım, bu bana yetti. Zamana ve zamanın ehlini tanıdım. Yüksek mi yoksa alçak mı olduğumu da anladım. Bu yüzden dostu kendimden uzaklaştırdım. Artık ne o beni görüyor ne de ben onu. Onun elindeki şeylerden alakamı kestim. Artık onun elindeki şeylere ümit beslemiyorum. Güçlü ve galib adama şaştılar ki. Yakına, uzak olan şeyi verdi, hibe etti. Sıkıntılar arasından sıvışıp gitti. Ama galibiyet ikinci kez onun eline geçmez ki.» İbnül-Cevzî dedi ki: «Muhammed b. Ömer mutasavvıftı. Sonra mutasavvıflardan ayrıldı, onlarla alakasını kesti. Telbisü İblis adlı kitapta anlattığım bazı kasidelerle onları yerdi.» Muhammed b. Ömer, bu senenin cemaziyelevvel ayının onikisinde perşembe günü vefat etti. [15] Muhammed B. Ahmed B. Muhammed Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Kavk b. Abdillah b. Zeyd b. Halid. Künyesi Ebül-Halid el-Bezzar´dır. İbn Rızkaveyh adıyla meşhur olmuştur. Hatib Bağdadî dedi ki: «O, hicretin 403. senesinde kendisinden hadis dinleyip yazdığım ilk üstadımdır.» O, Kur´ân´ı okuyup incelediğini, Şafiî mezhebine göre fikhı öğrenip araştırmalar yaptığım anlatırdı. Doğru sözlü, güvenilir, çok hadis dinleyip, çok hadis yazan bir kimseydi. İtikadı güzeldi. Gidişatı hoştu. Sürekli Kur´ân okurdu, bid´atçılara karşı katıydı. Bir zaman kendini hadise verdi ve şöyle derdi: «Dünyayı sadece Allah´ı zikredip Kur´ân okumak ve size hadis nakletmek için seviyorum» Emirlerden biri ulemaya bir miktar altın göndermişti. Ondan başka bütün alimler, gönderilen altınları kabul ettiler, ama o hiç kabul etmedi. Bu senenin cemaziyelevvel ayının onaltısında pazartesi günü seksenye-di yaşında vefat etti. Maruf-u Kerhî mezarlığının yakınma defnedildi. [16] Ebu Abdurrahman Es-Sülemî Muhammed b. Hüseyin b. Muhammed b. Musa Ebu Abdurrahman es-Sülemî. Nisaburluydu. Asanım ve diğerlerinden hadis rivayet etti. Bağdat uleması da ondan rivayet ettiler. Örneğin Ezherî, Eş´arî ve diğerleri ondan hadis rivayet edenler arasındadırlar. Beyhakî ve diğerleri de ondan hadis rivayet ettiler. İbnü´l-Cevzî dedi ki: «Sofilerin haberleriyle ilgilenirdi. Onlar için sofiye metoduna göre bir tefsir yazdı. Sünen ve tarihi de vardır. Hadis ulemasının adlarını, biyografilerini ve hadis bablannı derlemiştir. Nisabur´da meşhur bir evi vardı. Orada sofiler bulunurdu. Mezarı da oradadır. Sonra rivayet konusunda kendisinin zayıf biri olduğu hususunda insanların kendisine eleştiri yönelttiklerini anlattı. Hatip, Muhammed b. Yusuf el-Kattan´m şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Ebu Abdurrahman es-Sülemî sıka ve güvenilir değildi. Asamm´dan da çok hadis dinlemiş değildir.» Vefatından sonra Hakim en-Nisaburî ondan çok sayıda hadis rivayet etti. Sofiler için hadis uydururdu. İbnü´l-Cevzî´nin ifadesine göre Sülemî, bu senenin şaban ayının üçünde vefat etmiştir. [17] Ebu Ali Hasan B. Ali Ed-Dakkak Ebu Ali Hasan b. Ali ed-Dakkak Nisaburluydu. İnsanlara vaaz verir, hallerden ve marifetten bahsederdi. Şu sözler ona aittir: «Dünyası için bir kimseye tevazu eden insamn dininin üçte ikisi gider. Çünkü o tevazu gösterdiği adama dili ve organlarıyla teslimiyet ar-zedip alçalmıştır. Şayet o adama kalbinde tevazu gösterirse veya ona saygı göstermek gerektiğine inanırsa, dininin tamamı gider.» Ebu AH şu âyet-i kerime hakkında da şöyle bir açıklamada bulunmuştur: «Artık beni anın. Ben de sizi anayım.» (el-Bakara, 152). «Hayatta iken beni anın ki ölüp toprak altına girdiğinizde de ben sizi anayım. Çünkü o zaman yakınlarınız, dostlarınız ve arkadaşlarınız sizden uzaktadırlar.» «En büyük belâ, senin istemen ama başkalarının seni istememesidir. Senin başkalarına yaklaşman ama başkalarının seni kovup uzak-laştırmasıdır.» Şu ayet-i kerime okunduğunda da alttaki şiiri inşad etmiştir: «Onlara sırt çevirdi, «Vah! Yusuf a yazık oldu, dedi.» (Yusuf, 84). «Biz Leyla ile aklımızı kaçırdık, ama o bizden başkasına sevdalanıp aklını kaçırdı. Bir başkası da bize tutkun olup aklını kaçırmıştır. Ama biz onu istemiyoruz.» Peygamber (s.a.v.)´in şu hadisi üzerine de şöyle demişti: «Cennet zorluklarla çevrelenmiştir.» Bu cennet bir yaratık olduğu halde çok zorluklara katlanılarak ona ulaşılabileceğine göre ezeli olan Allah´a nasıl ulaşılabileceğini varın siz düşünün.» Şu hadis üzerine de şöyle demişti: «Kalbler kendisine iyilikte bulunana karşı sevgi duyma meyli ile yaratılmışlardır.» «Hayret ediyorum! İnsan Allah´tan başka kendisine iyilik ve ihsanda bulunan bir zatı göremediği halde nasıl oluyor da bütün varlığıyla Allah´a meyledip yönelmiyor » Ben derim ki: Onun bu hadis üzerine söylediği sözler güzeldir ama, hadisin kendisi sahih değildir. [18] Şair Sarı´ Ed-Dellal Ebül-Hasan Ali b. Ubeyd el-Vahid. Bağdatlı bir fikıhçıdır. Aynı zamanda müstehcen kelimeler içeren şiirlerin sahibidir. Sarf ed-Dellal diye meşhur olmuştur. ĞavanîzüY-Rikaateyn´in katilidir. Maksure (ya)sı ile satırları son bulan bir kasidesi vardır. O bu kasidesiyle İbn Büreyd´in maksuresine tariz de bulunmuştur. Kaside şöyledir: «Bin yük elbise Düşkün kimse için çekirdek toplamaktan daha faydalıdır. Kesmeden horozu pişiren kimseye gelince Horozu tencereden uçar gider ve gidebildiği yere kadar gider. Gözlerine iğne batan kimseye O anda sor bakalım: körlük nasılmış Sakal yüzde çıkan bir tüydür. Enseden çıkan saç yumağı da aynı şeydir.» Bu kasideyi, kıskanılmasına sebep olan beyitle sona erdirmişti: «İlim sahibi olamayan ve zenginlik fırsatını da kaçıran kimse varya O ve köpek aynı durumdadırlar.» Sari´ ed-Dellal, hicretin 412. senesinde Mısır´a geldi. Orada halife Zahir Li İzazi Dinillah b. Hakim´i medhetti ve bu senenin receb ayında vefat etti. [19] Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesi Bu senede çok garip ve büyük bir musibet meydana geldi. Şöyle ki: Hakinı´in adamlarından Mısırlı biri, Mısır hacılarından bir grupla birlikte kötü bir iş yapmak hususunda anlaştılar. Müzdelife´den ilk geliş gününde bu adam KaTbe´yi tavaf etti. Hacer-i Esved´e gelip öpeceği esnada elindeki bir gürzle o mübarek taşa peşpeşe üç darbe vurdu ve «Ne zamana kadar şu taşa ibadet edeceğiz Ne Muhammed, ne de Ali, beni yapacağım bu işten alıkoyamıyacaktır. Bu gün şu beyti yıkacağım» dedi ve titremeye başladı. Orada bulunanların çoğu ondan korkup geri çekildiler. Çünkü uzun boylu, iriyarı, kızıl tenli, kumral saçlı biriydi. Mescid-i Haramın kapısında da bir grup süvari vardı. Bunlar o saldırganlara engel olacak kimseleri etkisiz hale getirmek için beklemekteydiler. Ona kötülük yapacak biri çıkarsa onu da safdışı edeceklerdi. Fakat Yemenlilerden bir adam o saldırgana yanaştı. Elindeki hançeriyle onu paramparça etti ama taraftarları gelip Yemenliyi aralarına alıp öldürdüler. Onu da param parça ettiler. Ateşle yaktılar. Arkadaşlarını yakalayıp bir kısmım öldürdüler. Mekkeliler de Mısır kafilesini yakalayıp öldürdü. fallarını yağmaladı. Bu yağma işi başkalarına da sirayet etti. Büyük bir fitne ve önü alınmaz bir kargaşa meydana geldi. Beldelerin en şereflisinde dinsizliğe meyleden bu grup, yakalandıktan sonra fitne dindi, yalnız bu arada Hacer-i Esved´den tırnak büyüklüğünde üç parça düşmüştü. Düşen parçaların alt tarafında sarıya çalan bulanık bir renk görünmüştü. Ama haşhaş gibi sevimli ve hoş bir görüntüsü vardı. Beni Şeybe kabilesi bu parçaları alıp misk ve zamkla yoğurdular, meydana gelen yarıkları böylece doldurdular. Hacer-i Esved tekrar birbirini tuttu ve şu ana kadar varlığını devam ettirmektedir ancak çatlaklar, iyi bakanlar tarafından görünmektedir. Bu senede Müeyyedü´1-Mülk Ebu Ali Hasan tarafından yapılan has-tahanenin açılışı yapıldı. Bu vezir, Vasıfta bulunan Şerefül-Mülk´ün veziri idi. Müeyyedü´1-Mülk bu hastahane için yiyecek, içecek, ilaç ve diğer ihtiyaç malzemelerini de temin etti. Finansmanını sağladı. [20] Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler İbn Bevvab El-Kâtib Kendisine nisbet edilen meşhur yazı stilinin mucididir. Asıl adı Ali b. Hilal Ebül-Hasan b. Bevvab´dır. Vaiz Ebü´l-Hüseyin b. Semun´un arkadaşıdır. Dirdarhğı ve güvenirliği hususunda İbn Bevvab´ı bir çok kimse övmüştür. Yazı stili ve metoduna gelince onun şöhreti, bunu açıklamamızı yersiz kılmaktadır. Hattı (yazısı, hüsnü hat) Ebu Ali b. Muk-le´nin yazısından daha açıktı. İbn Mukle dışında ondan daha iyi yazabilen kimse yoktu. Çeşitli beldelerde bugün insanlar onun stiline göre yazı yazmaktadırlar. Ancak çok az kimse bundan hariçtir. İbnü´l-Cevzî dedi ki: «îbn Bevvab bu senenin cemaziyelahir ayının yırmibeşinde cumartesi günü vefat etti. Babül-Harb mezarlığına defnedildi.» Vefatından dolayı bazı kimseler ona ağıtlar yaktılar. «Onun güzelleştirdiği kalblerde, vefatı yüzünden yangın vardır. Onun aydınlattığı gözler bugün onun yokluğu yüzünden uyuyamaz hale gelmişlerdir. Onun vedalaştığı hayatta bugün güzellik kalmamıştır. Onun ayrıldığı gece içinde hoş bir vakit olan seher de mi artık yoktur.» ibn Hallikan dedi ki: «Babası perdedarhk yaptığı için kendisine süt-n denilirdi. Ona kapıcının oğlu da denilir. Yazı yazmayı Abdullah b. Muhammed b. Esed b. Ali b. Said el-Bezzar´dan öğrendi. Esed de yazıyı Neccad´dan ve diğer üstadlardan öğrenmişti. Hicretin 40. senesinde vefat etmişti. İbn Bevvab´a gelince o bu senenin cemaziyelevvel ayında vefat etti. Hicretin 423. senesinde vefat ettiğine dair zayıf bir rivayet de vardır. Vefatı için şairin biri ona şu ağıdı yakmıştı: «Yazarlar seni kaybettikleri için yokluğu hissettiler Bunun doğruluğunu günler de tasdik etti. Bu sebepledir ki okkalar, üzüntülerinden dolayı karardılar. Kalemler de sana olan üzüntülerinden ötürü yarılıp çatladılar.» İbn Hallikan´ın anlattığına göre arapça yazıyı ilk yazan kimse İsmail Peygamber´ dir. Anlatıldığına göre Kureyşlilerden de Arapçayı ilk yazan kişi Harb b. Ümeyye b. Abdişşems´dir. O, arapça yazıyı Hireli Eşlem b. Sedire´den öğrenmişti ve Harb, yazı ustası Eşlem b. Sedire´ye bu yazıyı kimden Öğrendiğini sorduğunda o da Meramir b. Merve olduğunu söylemişti ki, Meramir, Enbarlı bir adamdır. O, Arapça yazıyı ayrık yazan kişidir. Heysem b. Adiy dedi ki: «Himyerlilerin müsned adını verdikleri bir yazı çeşidi vardı ki bu, birbirinden ayrık olmayan ve aksine bitişik olan harflerin yazılışı şeklindedir. Himyerliler halk tabakasını yazı yazmaktan men ederlerdi. İnsanların kullandıkları yazı çeşidi oniki sınıftır: Arapça, Himyerce, Yunanca, Farsça, Romanca, İbranice, Rumca, Kıptice, Berberice, Hintçe, Endülüsçe ve Çince. Fakat bu yazı çeşitlerinin çoğu kaybolmuştur. Bunları bilen kimseler çok azdır. [21] Ali B. İsa Ali b. İsa b. Süleyman b, Muhammed b. Ebban Ebü´l-Hasan el-Farisî. Sükkeri adıyla meşhur olmuş şairdir. Kur´an´ı ezberlemiş ve kıraat ilmini öğrenmişti. Ebu Bekir el-Bakillanî ile arkadaşlık etti. Şiirlerinin çoğu sahabilerin övgüsüne ve Rafizîlerin yergisine aittir. Bu senenin şevval ayında vefat etti. Maruf el-Kerhî mezarlığının yakınına defnedildi. Mezarının üzerine kendisine ait şu beyitlerin yazılmasını vasiy-yet etti. «Ey nefis, ey nefis! Beni helak etmek için daha ne zamana kadar çalışacaksın ve utanılacak işleri yapacaksın. Allah´tan kork ve haram yerlere gitmekten sakın. Zorlu hesab gününden de kork. Yaşantmdaki selamet seni aldatmasın. Çünkü selamette olan kişi musibetlere maruz kalabilir. Her canlı mutlaka ölecektir. Ölüm şerbetinin sunulduğu kâseyi edibin hilesi geri çeviremez. Bilesin ki ölümün bir vakti vardır ve o hemen gelecek olup ondan kurtuluş yoktur. Haşir yerinde dostu sevmek, yakalanmak için aranılan korkulu bir emandır.» [22] Muhammed B. Ahmed B. Muhammed Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Mansur Ebu Cafer el-Bey´, Atikî adıyla meşhur olmuştur. Hicretin 331. senesinde doğdu. Bir süre Tarsus´ta ikamet etti. Orada ve başka yerlerde hadis dinledi. Az miktarda hadis rivayet etti. [23] İbn Numan Rafizî imamiye mezhebinin şeyhi ve onlar için eserler tasnif eden, onların koruyuculuğunu yapan bir kimsedir. Çevre hükümdarlarının yanında itibarı vardı. Çünkü o zamanın insanlarının çoğu şiiliğe meyilliydiler, meclisine çeşitli taifelerden çok sayıda alim katılırdı. Öğrencileri arasında Şerif Rıza ile Murtaza da vardı. Bu senede vefatından sonra Şerif Rıza ona şu kasidesiyle ağıt yakmıştı: «Artık hangi iri yarı adam kılıcım çekecektir Kim manaların ağızlardaki mühürünü açacaktır Sakinleşen akılları artık kim harekete geçirecek Zekaları ve anlayışları kim açacaktır Bela ve musibetler batağına daldıktan sonra kılıçlan kim çekecektir Sadık dosta kim görüş bildirecektir > [24] Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesi Bu senede Melik Şereftı´d-Devle Bağdad´a geldi. Halife onu karşılamaya çıktı. Beraberinde emirler, kadılar, fakihler, vezirler ve reisler de vardı. Şerefü´d-Devle, halifenin yanma yaklaştığında huzurunda yeri öptü. Bunu defalarca tekrarladı. Orada bütün askerler beklemekteydi, iki tarafta halk sıralanmıştı. Bu senede Yeminü´d-Devle Mahnıud b. Sebüktekin halifeye bir nıektup göndererek yine Hindistana girdiğini, orada bir çok beldeleri fethettiğini, bir çok Hintliyi Öldürdüğünü, bazı Hintli hükümdarların kendisiyle barış anlaşması yaptıklarını, kendisine kıymetli hediyeler sunduklarını, hediyeler arasında çok miktarda filler bulunduğunu, yine sunulan hediyeler arasında kumru şeklinde bir kuşun bulunduğunu, bu kuşun zehir katılmış yemeklerin konulduğu bir sofraya yakın konulması halinde gözlerinin yaş akıttığım sunulan hediyeler arasında bir de taşın bulunduğunu, bu taşın bir yere sürülmesi halinde istenilen amacın gerçekleşeceğini, bunun büyük yaralara sürülmesi halinde o yaraların hemen iyileşip kapandığını bildirdi. Bu senede Iraklılardan bir grup insan hac yoluna koyuldu. Ancak Şam yoluna geldiklerinde ihtiyaçlarından ötürü geri döndüler. [25] Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler Hasan B. Fadl B. Şehlan Künyesi Ebu Muhammed´dir. Rame hürmüzlüdür. Sultanü´d-Dev-le´nin veziridir. Hz. Hüseyin´in şehitliği yanında göz kamaştırıcı ve insanı hayrette bırakıcı suru yaptıran zat budur. Bu senenin şaban ayında öldürüldü.[26] Hasan B. Muhammed B. Abdullah Ebu Abdullah el-Keşgali et-Taberî. Şafiî fakihidir. Ebü´I-Kasım Ed-Darikî´den fıkıh dersleri aldı. Zekî, faziletli, salih ve zahid bir kimseydi. Şeyh Ebu Hamid el-İsferayinî´nin vefatından sonra onun mescidinde ders verdi. Aslında bu mescid, Bağdat´ın KatiatüY-Rebi mahallesinde bulunup Abdullah b. Mübarek´e aitti. Talebeler onun yanında ikram görürlerdi. Talebelerinden biri ona ihtiyacım arzetti. Yokluktan ötürü ona şikâyette bulundu. Babasının kendisine göndermekte olduğu harçlığın geciktiğini bildirdi. O da bu talebesinin elinden tutup onu tüccarlardan birine götürdü. Talebesi için tüccardan elli dinar borç istedi. Tüccar «Bir şeyler yemeden size bu parayı vermem» dedi. Onlara çeşitli yemekler sundu. Bu taamları yediler. Sonra cariyesine «Ey cariye! Bana biraz para getir» dedi. Cariyenin getirdiği paraları tarttı. Elli dinar olduğunu gördü ve bu elli dinarı Şeyh Hasan b. Muhammed´e teslim etti. Kalkıp tüccarın yanından ayrılacak olduklarında öğrencinin yüzünün renginin değiştiğini gören Hasan b. Muhammed ona «Neyin var » diye sordu. Öğrencisi de şu cevabı verdi: «Ey efendim, şu cariyenin aşkı kalbime doldu.» Hemen öğrencisini alıp tekrar tüccara döndü ve ona «başka bir belaya uğradık» dedi. Tüccar da «neymiş o bela » diye sordu. Hasan b. Muhammed şöyle cevap verdi: «Bu fakih Öğrencim senin cariyene aşık oldu.» Tüccar, cariyeye yanlarına gelmesini emretti. Cariye gelince onu fakihe teslim etti ve şöyle dedi: «Senin öğrencinin ba cariyeye aşık olduğu gibi belki bu cariye de senin öğrencine aşık olmuştur.» Kısa bir süre sonra o öğrenciye babasının gönderdiği 600 dinarlık harçlık geldi. Tüccarın elli dinarlık borcunu ve ayrıca cariyenin bedelini ödediler. Bu, Şeyh Hasan b. Muhammed´in aracılığıyla olmuştu. Şeyh Hasan b. Muhammed b. Abdillah, bu senenin rebiyülahır ayında vefat etti ve Bab-ı Harb mezarlığına defnedildi. [27] Ali B. Abdullah B. Cehdem Künyesi Ebu´l-Hasan el-Cehdemî´dir. Mekkeli bir sofidir. Behçetü´l-Esrar adlı eserin sahibidir. Mekke´deki sofilerin şeyhi idi ve orada vefat etti. İbnü´l-Cevzî dedi ki: «Ali b. Abdullah´ın yalancı olduğu söylenmiştir. Anlatıldığına göre o, Regaib namazıyla ilgili hadisi uydurmuştur»[28] Kasım B. Cafer B. Abdülvahid Künyesi Ebu Ömer el-Haşimi´dir. Basralıdır. Orada kadılık yapmıştır. Çok miktarda hadis dinlemiştir. Sıka ve güvenilir bir kimseydi. Ebu Ali el-Lü´lüî´den, Ebu Davud´un Sünen´ini rivayet etmiştir. Bu senede seksen yaşını aşmış olarak vefat etti. [29] Muhammed B. Ahmed B. Hasan Muhammed b. Ahmed b. Hasan b. Yahya b. Abdülcebbar Ebü´l-Fe-rec. Şafiî kadısı idi. İbn Semike diye meşhur olmuştur. Neccad´dan ve diğerlerinden rivayetlerde bulunmuştur. Sıka bir ravi idi. Bu senenin rebiyülevvel ayında vefat etti ve Bab-ı Harb mezarlığına defnedildi. [30] Muhammed B. Ahmed Künyesi Ebu Cafer en-Nesefî´dir. Kendi zamanında Hanefîlerin alimi idi. Münazara ve hilafa dair metodu vardı. Fakir ve zahid bir kimseydi. Fakirliğinden ve muhtaçlığından dolayı bir gece çok huzursuz ve sıkıntılı olarak yatağa girdi. Fıkhî teferruatla ilgili bir problem kafasına takıldı. Düşünmeye başladı. Nihayet çözümünü buldu. Sevincinden kalkıp oynamaya başladı ve «benim bu zevkim nerede, hükümdar nerede » dedi. Karısı da durumunu sordu. O da meseleyi ona anlatınca karısı onun durumuna hayret etti. Bu senenin şaban ayında vefat etti. Allah rahmet etsin. [31] Hilâl B. Muhammed Hilâl b. Muhammed b. Cafer b. Sa´dan. Ebü´1-Feth el-Haffar. İsmail es-Seffar´dan, Neccad´dan ve İbn Savvaf tan hadis dinledi. Sıka bir ravi idi. Bu senenin safer ayında doksaniki yaşında vefat etti. [32] Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi Bu senede vezir, bütün Türkleri, Araplar arasındaki başka ırklardan olan kimseleri, Şerif Murtaza´yı, Nizamü´l-Hazre Ebü´l-Hasan ez-Zeynebî´yi, Kadilkudat Ebü´l-Hasan b. Ebi´ş-Şevarib´i ve şahitleri huzuruna davet etti. Bu, Şerefü´d-Devle´ye olan biatlerini yenilemek içindi. Halife bundan haberdar olunca bu beyatın kendisine karşı kötü bir amaçla yapılacağı vehmine kapıldı. Kadıya ve reislere haber salarak vezirin bu meclisine gitmemelerini emretti. Bu yüzden halife ile Şerefü´d-Devle´nin arası açıldı. Sonra anlaşıp barıştılar. Her biri diğerine be/atı-nı yeniledi. Bu senede ne Irak´tan ne de Horasan´dan hiç kimse hacca gidemedi. Yalnız Mahmud b. Sebüktekin´in komutanlarından biri bu sene hacca gitti. Mısır hükümdarı Hakim, ona, Mahmud b. Sebüktekin´e sunulmak üzere büyük bir hil´at gönderdi. O da Mahmud b. Sebüktekin´in yanma döndüğünde bu hediyeyi ona sundu. Ancak Mahmud b. Sebüktekin bu hü´ati Bağdad´a halifeye gönderdi. Halife Kadir de bunu ateşte yaktı. [33] Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler Ahmed B. Muhammed B. Ömer B. Hasan Künyesi Ebü´l-Ferec el-Madel´dir. İbn Mesleme diye meşhur olmuştur. Hicretin 337. senesinde doğdu. Babasından, Ahrned b. Kâmil´den, Neccad´dan, Cehdemî´den, Dalüc´den ve diğerlerinden hadis dinledi. Sika bir ravi idi. Bağdad´m doğu yakasında yaşadı. Her sene başında, yani muharrem ayında hadis yazdırmak için bir meclis düzenlerdi. Akıllı, faziletli, kültürlü bir kimseydi. İlim ehli kimseler onun evine gitmeyi adet haline getirmişlerdi. Ebu Bekir er-Razî´den fıkıh öğrendi. Senenin bütün günlerini oruçlu geçirirdi. Her gün yedi cüz Kur*ân okurdu ve bu yedi cüzlük Kur´ân´ı geceleyin teheccüd namazında tekrarlardı. Bu senenin zilkade ayında vefat etti. [34] Ahmed B. Muhammed B. Ahmed Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Kasım b.İsmail b. Muhammed b. İsmail b. Said b. Ebban ed-Dabbî Ebü´l-Hasan el-Mahamilî. Mahamilî nisbeti, insanların yolculukta bindikleri mahfenin arapça karşılığı olan mahmil kelimesinden gelmektedir. Ebu Hamid el-İsferayinî´den fıkıh öğrendi. Fıkıhta yükseldi. Nihayet üstadı onun için «Ahmed b. Muhammed fikhı benden daha iyi hafızasına yerleştirdi» demişti. Ahmed b. Mu-hammed´in meşhur tasnif eserleri vardır. Nitekim; el-Lübab, el-Evsat, el-Muknî gibi eserler ona aittir. Münazaraya dair kitapları da vardır. Ebu Hamid´in eserleri üzerine talikler yazmıştır. İbn Hallikan dedi ki: «Ahmed b. Muhammed, hicretin 368. senesinde doğdu. Bu senenin rebiyülahir ayının bitimine dokuz gün kala çarşamba günü genç yaşta vefat etti. [35] Ubeydullah B. Abdullah Ubeydullah b. Abdullah b. Hüseyin Ebü´l-Kasım el-Haffaf. İbn Na-kib diye meşhur olmuştu. Sünet imamlarındandır. Şiî fakihi İbn Mual-linı´in ölüm haberini duyduğunda şükür secdesine kapanmıştı ve tebrikleri kabul etmek için oturmaya başlamıştı. Sonra da şöyle demişti: «İbn Muallim´in ölümünü gördükten sonra artık ne zaman ölürsem öleyim umurumda değil.» Uzun bir zaman sabah namazını yatsı abdestiyle kıldı. Hatib Bağdadi: «Ona hangi senede doğduğunu sordum. O da hicretin 305. senesinde doğduğunu söyledi.» der. Muktedir, Kahir, Rıza, Muttaki Lillah, Müstekfi, Muti, Tai, Kadir, Galib Billah gibi veliahtlık beyatlerinde kendileri için hutbe irad ettiği halifelerden daha meşhurdur. Namı onlannkinden daha yaygındır. Bu senenin şaban ayının sonunda 110 yaşında vefat etti. [36] Ömer B. Abdullah B. Ömer Künyesi Ebu Hafs ed-Dellal´dır. Şiblî´nin şu şiiri okuduğunu duydum, demiştir: «Sevinci fazla olan çok eski bir şeyi hatırladık. Onun yaptıklarını duyduk. Dostum, eğer nefislerin kederi azıcık devam edecek olursa bizce o cinayettir. Kişi baki kalmak için dünyayı arzular. Ama arzulayan kişi arzulanandan Önce ölüp yok olur.» [37] Muhammed B. Hasan B. Ebü´l-Hasan Muhammed b. Hasan Ebü´l-Hasan el-Aksasi el-Alevî. Hac emirliği hususunda Şerif Rıza´nm naibi idi. Senelerce insanlara haccettirdi. Fe-sahatli bir şairdi. Zeyd b. Ali b. Hüseyin sülale sindendir. [38] Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesi Bu senede Bağdat´ta hırsızlar ve yağmacılar çoğalıp kuvvetlendiler. Evleri açıkça yağmalamaya başladılar. Sultanın otoritesini hiçe saydılar. Bu senenin rebiyülevvel ayında Bağdat, Irak ve diğer yerlerin hakimi Şerefü´d-Devle b. Büveyh ed-Deylemî vefat etti. Bundan sonra Bağdat´ta fitneler çoğaldı. Ambarlar ve hazineler yağmalandı. Daha sonra Celalü´d-Devle Ebu Tahir, yönetimin başına geçince etraf sakinleşti. Otorite sağlandı. Celalü´d-Devle´nin adına minberlerde hutbe okundu. Ama kendisi o esnada Basra´da bulunuyordu. Kendisine Şerefü´1-Mülk Ebu Said b. Makûla vezirlik yapıyordu ve bu vezire hil´at giydirdi. Sonra da kendisine Alemü´d-Din, Sa´dü´d-Devle, Eminü´l-Mille, Şerefu´1-Mülk lakabı takıldı. Kendisine birden çok lakap takılan ilk kişi odur. Sonra Halife´den babası Sultanü´d-Devle´nin veliahdı Ebu Kalicar adına biat edilmesi talebinde bulundu. Fakat halife bu onayı geciktirdi. Sonra da istekleri doğrultusunda onayladı ve bundan sonra hutbeler cuma gününde yani bu senenin onaltı şevvalinde Ebu Kalicar adına okundu. Sonra hırsızlar ve yağmacılar Bağdat´ta gemi azıya aldılar. Gece gündüz evlere baskın yaptılar. Para cezasına çarptırılan kimselerin dayak yeyi-şi gibi halk bunlardan dayak yemeğe başladı. İmdat dilediler. Ama kimse yardımlarına gelmedi. İş günbegün fenalaştı, zorlaştı. Bağdat´taki güvenlik kuvvetleri kaçıp gittiler. Türklerin de bir faydası olmadı. Yol ağızlarına barikatlar kuruldu. Ama bu da yarar sağlamadı. Şerif Murta-za´nın evi yakıldı. O da bu evinden başka bir eve geçti. Bağdat´ta fiyatlar çok yükseldi. Aşırı derecede bir pahalılık meydana geldi. Bu senede Iraklılardan ve Horasanlılardan kimse hacca gitmedi. [39] Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler Sabur B. Erdeşir Bahaü´d-Devle´ye üç kez vezirlik yaptı. Şerefu´d-Devle´ye de vezirlik yaptı. Doğru yolda olan, para hırsı bulunmayan, çok hayır yapan, hatırı hoş bir yazardı. Müezzinin ezan okuduğunu duyunca artık hiçbir şey onu namaza gitmekten alıkoyamazdı. Hicretin 381. senesinde ilim için bir külliye vakfetti. Oraya çok sayıda kitap koydu. Büyük bir gelir sağladı. Orası için gelir sağlayan bir vakıf kurdu. Bu ilim yuvası yetmiş sene yaşadı. Hicretin 450. senesinde Tuğrul Bey´in Bağdat´a gelişi esnasında yakıldı. Mahallesi iki sur arasındaydı. Güzel geçimli bir kimseydi. Ancak şımarıp azgınlık yapmalarından korktuğu için görevlilerini ve valilerini çabuk azlederdi, doksan yaşma merdiven dayamışken bu senede vefat etti. [40] Osman En-Nisaburî Osman en-Nisaburî el-Cedavî, vaiz idi. İbnü´I-Cevzî dedi ki: «Vaazla ilgili bir çok kitaplar tasnif etti. Ama bunlar çok soğuk kitaplardı. Bunların içinde birçok uydurma hadis ve rezilce sözler vardı. Ancak o salih hayırlı bir kimseydi. Halifeler ve hükümdarlar yanında itibarlıydı. Mahnıud b. Sebüktekin onu görünce saygı için ayağa kalkardı. Bulunduğu mahalle zalimlere karşı koruma altına alınmıştı. Memleketi olan Nisabur´da bir salgın meydana gelmiş, bu yüzden çok insanlar ölmüştü. Ölüleri ücretsiz yıkıyor ve sevabım Allah´tan bekliyordu. Yaklaşık 10.000 kadar kişiyi yıkamıştı. Allah rahmet etsin. [41] Muhammed B. Hasan B. Salihan Künyesi Ebu Mansur´du. Şerefîi´d-Devle ile Bahaü´d-Devle´ye vezirlik yaptı. Güzel geçimli, hoşça namaz kılan, sadakatli bir vezirdi. Namaz vakitlerine çok dikkat ederdi. Şairlere ve alimlere ihsanda bulunurdu. Bu senede yetmişaltı yaşında vefat etti. [42] Melik Şerefü´d-Devle Ebu Ali b. Bahaü´d-Devle Ebu Nasır b. Abdü´d-Devle b. Büveyh, Ateşli bir hastalığa yakalandı. Bu senenin rebiyülahir ayının bitimine sekiz gün kala yirmiüç yaşında vefat etti. Yirmidört yaşından üç ay yirmi gün almıştı.[43] Şair Tihamî Ali b. Muhammed et-Tihamî Ebü´l-Iîasan. Meşhur bir şiir divanı vardır. Oğlunun küçük yaşta ölmesinden dolayı şöyle bir ağıt yakmıştı: «Ölümün hükmü halka geçer. Bu dünya baki kalma yeri değildir Beni çekemedikleri için hased edenlerin Göğüslerinde meydana gelen sıkıntı ateşinden ötürü Onlara çok acıyorum. Allah´ın bana verdiği nimetlere baktılar Gözleri Cennet´e bakıyor. Ama kalbleri Cehennem ateşindedir.» Tihamî´nin dünyayı yermeye dair şöyle bir şiiri de vardır: «Dünya sıkıntılar üzerine kurulmuştur. Sense onu pisliklerden ve sıkıntılardan arınmış olarak elde etmek istiyorsun. Zamanı kendi tabiatının tersine sokmaya çalışan kişi Şu içerisinde ateş koru arayan kimseye benzer. İmkânsız bir şeyi umduğun zaman Aslında sen uçurumun kenarında bir bina yapmayı umuyor gibi olursun.» Şair Tihamî, oğlunun Ölümünden sonra şöyle demişti: «Ben düşmanlarımla komşuluk ediyorum. O ise Rabbiyle komşuluk yapıyor. Onun komşusu ile benim komşularım arasında çok uzak bir mesafe var.» İbn Hallikan´ın anlattığına göre şair Tihamî vefat ettikten sonra adamın biri onu rüyasında güzel bir halde görmüş ve ona «sen bu mertebeye neyle ulaşabildin » diye sormuş, o da şu cevabı vermişti: «Şu beyitle bu mertebeye ulaştım.» «Onun komşusuyla benim komşularım arasında çok uzak bir mesafe vardır.» [44] Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesi Bu senenin muharrem ayının yirmisinde Türklerle Bağdat´taki hırsız ve yankesici takımları arasında bir savaş cereyan etti. Türkler bunlara debbabelerle tıpkı savaşta olduğu gibi hücum ettiler. Hırsızların, yankesicilerin saklandıkları bir çok evler yakıldı. Kerh mahallesinin büyük bir kısmı yakıldı. Ahalinin malı yağmalandı. Bu yağma hareketleri başka yerlere de taştı. Büyük bir fitne koptu. Sonra ikinci fitne ateşi dindi. Kerh mahallesi sakinlerine 100.000 dinar para cezası verildi. Çünkü bunlar fitneyi ve şerri alevlendirmişlerdi. Bu senenin rebiyülahır ayında Ebu Abdillah Hüseyin b. Ali es-Saymerî, Kadilkudat İbn Ebi´ş-Şevarib´in huzurunda şahitlik yaptı. Ama şahidliği, Kadilkudat´m huzurunda kendisine isnad edilmiş olan mutezililikten tevbe ettikten sonra kabul edildi. Bu senenin ramazan ayında bir yıldız kaydı. Kayarken yıldırım gibi ses verdi. Bu senenin şevval ayının sonunda misli görülmemiş bir şekilde dolu yağdı ve bu yağış zilhicce ayının yirmisine kadar devam etti. Bu süre boyunca sular dondu. İnsanlar büyük bir sıkıntıya maruz kaldılar. Yağmurların yağması ve dolayısıyla Dicle suyunun yükselmesi gecikti. Zirai ürünler azaldı. İnsanların çoğu artık çalışamaz hale geldiler. Ülkede karışıklıkların cereyan etmesi ve devlet otoritesinin zayıflamasından dolayı bu senede Irak ve Horasan´dan kimse hacca gidemedi. [45] Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler Ahmed B. Muhammed B. Abdullah Ahmed b. Muhammed b. Abdullah b. Abbas b. Muhammed b. Abdülmelik b. Ebi´ş-Şevarib Ebü´l-Hasan el-Kureşî el-Umevî. ibn Ekfanî´den njki sene sonra Bağdat kadilkudatlığma atandı. İffetli ve nezih bir irimseydi. Ebu Ömer ez-Zahid´den ve Abdulbaki b. Kanî´den hadis dinle-ı- Ancak kendisi hadis rivayet etmedi. İbnü´l-Cevzî böyle demiştir. Hatib Bağdadi, Üstadı Ebü´1-Alâ el-Vasitî´nin bu hususta şöyle de-diğini "vayet etmiştir: «Ahmed b. Muhammed b. Abdullah Ebü´l-Hasan, Muhammed b. Abdülmelik b. Ebi´ş-Şevarib sülalesinden Bağdat´ta kadılık yapan en son kişidir. Çünkü İbn Ebi´ş-Şevarib´in sülalesinden yirmidört kişi Bağdat şehrinde yöneticilik yapmıştı. Bunlardan bazısı da Bağdat´ın kadilkudatlığını yapmışlardı.» Ebü´1-Alâ dedi ki: «Heybet, üstünlük, nezahet, haramlardan ve kötülüklerden uzak durmak, şeref ve haysiyet bakımından Ebü´l-Hasan gibisini görmedik.» Kadı Maverdî, onun kendisinin arkadaşı ve dostu olduğunu söylemiştir. Hayırsever insanlardan biri Ahmed b. Muhammed Ebü´l-Ha-san´a 200 dinar verilmesini vasiyet etmiş, Kadı Maverdî bu parayı alıp kadı Ahmed b. Muhammed´e götürmüş ancak Kadı Ahmed b. Muhammed bu parayı kabul etmemişti. Maverdî her ne kadar ısrar etmişsede bunu ona kabul ettirememişti ve Ahmed b. Muhammed Kadı Maver-dî´ye şöyle demişti: «Allah aşkına hayatta olduğun sürece bu durumu kimseye anlatma.» Maverdî de onun bu tavsiyesine uymuş, ancak vefatından sonra onun durumunu insanlara anlatmıştı. Ahmed b. Muhammed Ebü´l-Hasan bu paraya ve daha azma muhtaç olduğu halde yine de kabul etmemişti. Allah rahmet etsin. Bu senenin şevval ayında vefat etti. [46] Cafer B. Ebban Künyesi Ebu Müslim el-Hatelî´dir. İbn Batte´den hadis dinledi. Şeyh Ebu Hamid el-İsferayinî´den Şafiî fikhını öğrendi, sıka ve dindar bir kimseydi. Bu senenin ramazan ayında vefat etti. [47] Ömer B. Ahmed B. Abdeveyh Künyesi Eb |