๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:12:36



Konu Başlığı: Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi
Gönderen: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:12:36
Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi


Ali B. Nasr.

Abdülganî B. Saîd.

Muhammed B. Emiri´l-Mü´minin.

Muhammed B. İbrahim..

Hicretin Dörtyüzonuncu Senesi

Hicretin Dörtyüzonuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Musa B. Mürdeveyh.

Hibetullah B. Selame.

Hicretin Dörtyüzonbirincî Senesi

Melun Hakim´in Öldürülmesi

Hicretin Dörtyüzonikînci Senesi

Hicretin Dörtyüzonikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ebu Sa´d El-Malinî

Hasan B. Hüseyin.

Hasan B. Mansur B. Galib.

Hüseyin B. Amr.

Muhammed B. Ömer.

Muhammed B. Ahmed B. Muhammed.

Ebu Abdurrahman Es-Sülemî

Ebu Ali Hasan B. Ali Ed-Dakkak.

Şair Sarı´ Ed-Dellal

Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesi

Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İbn Bevvab El-Kâtib.

Ali B. İsa.

Muhammed B. Ahmed B. Muhammed.

İbn Numan.

Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesi

Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Fadl B. Şehlan.

Hasan B. Muhammed B. Abdullah.

Ali B. Abdullah B. Cehdem..

Kasım B. Cafer B. Abdülvahid.

Muhammed B. Ahmed B. Hasan.

Muhammed B. Ahmed.

Hilâl B. Muhammed.

Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi

Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Muhammed B. Ömer B. Hasan.

Ahmed B. Muhammed B. Ahmed.

Ubeydullah B. Abdullah.

Ömer B. Abdullah B. Ömer.

Muhammed B. Hasan B. Ebü´l-Hasan.

Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesi

Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Sabur B. Erdeşir.

Osman En-Nisaburî

Muhammed B. Hasan B. Salihan.

Melik Şerefü´d-Devle.

Şair Tihamî

Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesi

Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Muhammed B. Abdullah.

Cafer B. Ebban.

Ömer B. Ahmed B. Abdeveyh.

Ali B. Ahmed B. Ömer B. Hafs.

Sâid B. Hasan.

Kaffal El-Mervezî

Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesi

Hicretin Dörtyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Muhammed B. Abdullah.

Hüseyin B. Ali B. Hüseyin.

Muhammed B. Hasan B. İbrahim..

Ebü´l-Kasım El-Lalkânî

Ebü´l-Kasım B. Emiri´l-Mü´minin El-Kâdir.

Şerif İbn Tabataba Ebu İshak.

Kuddurî

Hicretin Dörtyüzondokuzuncu Senesi

Hicretin Dörtyüzondokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hamza B. İbrahim B. Abdullah.

Muhammed B. Muhammed B. İbrahim B. Muhalled.

Mübarek El-Enmatı

Ebü´l-Fevaris B. Bahaü´d-Devle.

Ebu Muhammed B. Sad.

Kelamcı Ebu Abdillah.

Şair İbn Galbun.

Hicretin Dörtyüzyirminci Senesi

Hicretin Dörtyüzyirminci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hasan B. Ebu´l-Kayn.

Ali B. İsa B. Ferec B. Salih.

Esedlpd-Devle.

Hicretin Dörtyüzyirmibîrinci Senesi

Hicretin Dörtyüzyirmibirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Abdullah B. Ahmed.

Hüseyin B. Muhammed El-Halî´

Büyük Ve Adil Hükümdar Mahmud B. Sebüktekin.

Hicretin Dörtyüzyirmiikinci Senesi

Kaim Bi-Emrillah´ın Hilafeti

Hasan B. Cafer.

Abdülvehhab B. Ali

Hicretin Dörtyüzyirmiüçüncü Senesi

Hicretin Dörtyüzyirmiüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ruh B. Muhammed B. Ahmed.

Ali B. Muhammed B. Hasan.

Muhammed B. Tayyib.

Ali B. Hilâl

Hicretin Dörtyüzyirmidördüncü Senesi

Hicretin Dörtyüzyirmidördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Hüseyin B. Ahmed.

Hicretin Dörtyüzyirmibeşinci Senesi

Hicretin Dörtyüzyirmibeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Muhammed B. Ahmed B. Galib.

Ahmed B. Muhammed B. Abdurrahman B. Said.

Ebu Ali El-Bendenbecî



Ali B. Nasr


Ali b. Nasr b. Ebi´l-Hasan Mühezzebü´d-Devle. Batiha diyarının hükümdarıdır. Birçok yüksek hasletleri vardır. Sıkıntılı zamanlarda insanlar onun memleketine sığınırlar, O da onları barındırır ve onlara ihsanda bulunurdu. Onun en büyük menkibelerinden biri, halife Ka-dir´in, halife Tai´den kaçıp yanma gidip konakladığında halife Kadir´e iyilik ve ihsanda bulunmasıydı. Kadir Billah´ı misafir etmiş, ona iyilik ve ikramda bulunmuş, tekrar halifeliğe geçişine kadar ona hizmette kusur etmemişti. Bu hizmeti, halife Kadir nezdinde minnetle hatırla­nan bir itibar sebebi olmuştu. Otuziki sene bir kaç ay müddetle Batiha diyarının hükümdarlığım yaptı. Bu makamda iken yetmişiki yaşında vefat etti. Neşter vurup kolundan kan aldırdığında kolu şişmiş ve bu yüzden de vefat etmişti.[1]



Abdülganî B. Saîd


Abdülgani b. Said b. Ali b. Bişr b. Mervan b. Abdülaziz Ebu Muham-med el-Ezdî. Mısırlıydı. Hadis hafızıydı. Hadisi ve hadis ilimlerini iyi bi­lirdi, hadisle ilgili bir çok meşhur eseri vardır.

Hafiz Ebu Abdillah es-Surî dedi ki: «Sahasında Abdülgani b. Said gi­bisini gözlerim görmedi.» Darekutnî dedi ki: «Mısır´da kendisine Abdül­gani denen genç gibi birini görmedim. O sanki bir ateş parçası idi.»

Abdülgani´nin namı gittikçe yayılmaya, ünü de gittikçe artmaya başladı. Hafız Abdülgani bir kitap yazdı ki, o, kitabında Hakim´in ve­himlerinden bahsediyordu. Hakim bu kitabı görünce insanlara okuma­ya başladı ve Abdülgani´nin fazilet ve üstünlüğünü itiraf edip ona teşek­kür etti. Kendisindeki eleştiri konusu kusurlarını giderdi. Allah rahmet

etsin.

Abdülgani b. Said, hicretin 302. senesinin zilkade ayının bitimine iki gece kala doğmuş, bu senenin safer ayında vefat etmişti. Allah rah­met etsin. [2]



Muhammed B. Emiri´l-Mü´minin


Künyesi Ebu´1-Fald idi. Babası tarafından veliahd tayin edilmiş, adına para bastırılmış, minberler üzerinde onun

adına hutbe okun­muştu. Kendisine Galib Billah lakabı verilmişti. Fakat halifeliğe geç­mesi mukadder olmamıştı. Bu senede yirmiyedi yaşında vefat etti. [3]



Muhammed B. İbrahim


Muhammed b. İbrahim b. Muhammed b. Yezid Ebü´1-Feth el-Bezzar Tarsusludur. İbn Basrî diye bilinir. Bir çok hadis ulemasından hadis dinledi. Kudüs´te ikamet ederken Sûrî de ondan hadis dinledi. Sika ve güvenilir bir hadis hafızı idi. [4]



Hicretin Dörtyüzonuncu Senesi


Bu senede Bağdad´a Yemi nü´d-Devle Mahmud b. Sebüktekin´in mektubu geldi. Mektubunda, bir sene önce Hindistan´da fethettiği yer­leri sıralıyor, Hindistan´ın bir şehrine girdiğini, o şehirde 1.000 müstah­kem saray ile 1.000 put evi (mabedi) bulunduğunu söylüyordu. Orada çok miktarda put olduğu, putların üzerindeki altın süslemelerin 100.000 dinar tutarında olduğu, 1.000´den fazla gümüşten put bulundu­ğu, ayrıca orada çok büyük bir putun mevcut olduğu, cahillikleri sebe­biyle o putun 300.000 seneden beri orada bulunduğunu söylediklerini de bildiriyordu. Mahmud b. Sebüktekin bütün bunları ve sayılamıyacak derecede çok şeyleri ganimet edindiklerini, mücahitlerin de bu gazvede çok miktarda malı ganimet olarak ele geçirdiklerini, şehri baştan sona yaktıklarını, geride sadece kalıntılar kaldığını, öldürdükleri Hintlilerin sayılarının 50.000´i bulduğunu, 20.000 kadar Hintlinin Müslüman ol­duğunu, esir alınan kölelerin beşte birinin 53.000 olduğunu, 356 fil ele geçirdiklerini, 20.000.000 dirhem ve çok miktarda altın elde ettiklerini anlatıyordu.

Bu senenin rebiyülahir ayında Ebü´l-Fevaris´in atama fermanı okundu. Kendisine Kıvamü´d-Devle lakabı takıldı. Ayrıca hil´atler giy­dirildi. Kirman valiliğine atandı. Bu senede Irak´tan hiç kimse hacca gi­demedi. [5]



Hicretin Dörtyüzonuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ahmed B. Musa B. Mürdeveyh


Ahmed b. Musa b. Mürdeveyh b. Furek. Künyesi Ebu Bekir´dir. İsfa-hanhdır. Hadis hafızıdır. Bu senenin ramazan ayında vefat etti. [6]



Hibetullah B. Selame


Künyesi Ebü´l-Kasım´dır. Âma idi. Kurrâ ve müfessir bir kimsedir. Tefsir hususunda insanların en bilgilisi ve hafizaca en sağlam olanıdır. Mansur Camii´inde bir ders halakası vardı. İbn Cevzî onun şöyle dediğini rivayet eder: «Kendisinden kıraat dersi aldığımız bir üstadımız vardı. Arkadaşlarından biri vefat etmiş, sonra o, bu arkadaşım rüyasında gör­müş ve ona şöyle sormuştu:

- Allah sana nasıl muamele etti

- Beni bağışladı.

- Münker ve Nekir ile aranda neler geçti

- Beni oturtup bana sual sorduklarında Cenâb-ı Allah onlara şöyle

dememi bana ilham etti. «Ebu Bekir ile Ömer´in yüzü suyu hürmetine beni bırakıp gidin»

Onlardan biri diğerine dedi ki: «Bu adam iki büyük insanın adına bi­ze yemin verdi. Bunu bırakıp gidelim» böyle dedikten sonra beni bırakıp gittiler. [7]



Hicretin Dörtyüzonbirincî Senesi


Bu senede Mısır Hakimi öldü. Şevval ayının bitimine iki gece kala salı gecesi Mısır hükümdarı Hakim b. Muiz el-Fatimî´nin ölümü üzerine müminler ve müslümanlar sevinip müjdelendiler. Çünkü o çok zorba, inatçı, azılı bir şeytandı. Şimdi onun çirkin niteliklerinden ve lanetli ya­şamından kesitler sunacağız. Allah, onu rezil rüsvay etsin:

Fiillerinde, hükümlerinde, sözlerinde istikrarsız ve zorba bir kim­seydi. Tıpkı Firavun gibi ilahlık iddiasında bulunmaya yeltendi. Ha-tib´in minber üzerinde kendisinin adının okuması esnasında insanların saf halinde ayağa kalkıp kendisine ve adına saygı göstermelerini emret­ti. Bütün ülkede, hatta Mekke ve Medine´de de bu emir uygulandı ve Mı­sır halkına da kendisinin adı okunduğu zaman secdeye kapanmalarını, hatta sokaktaki bi-namaz (namaz kılmayan) halk takımının da o secde esnasında cemilerdeki müslümanlarla birlikte Hakim için secdeye ka­panmalarını emretti. Onlar cuma gününde camiye gelip namaz kılma­dıkları ve Allah´a secde etmedikleri halde Hakim´e secde ediyorlardı. Bir ara ehli kitabın da zorla İslama girmelerini emretti. Sonra dinlerine dönmelerine izin verdi. Kiliselerini yıktı. Sonra onardı. Kudüs´teki Ko-mame Kilisesi´ni tahrib etti. Sonra yeniden onardı, medreseler inşa etti. Oralara fakihleri ve ulemayı atadı. Sonra da onları öldürdü ve o medre­seleri yıktı. Halkın, gündüz dükkanlarını kapatmalarım, geceleyin aç­malarım emretti. Halk buna uzun bir süre uydu. Hatta bir defasında gündüz çarşıdan geçmekteyken bir adamın marangozluk yaptığını gör­dü. Yanıbaşına gidip durdu ve ona «Sizi gündüz çalışmaktan menetme-nıiş miydim » diye sordu. Marangoz da şu cevabı verdi: «Ey efendim, in­sanlar gündüz çalıştıklarında geceleyin eğlenirler. Geceleyin çalıştıkla­rında da gündüz eğlenirler. Benim bu yaptığım da bir nevi eğlencedir»

Hakim ona gülümsedi ve cezasız bıraktı. İnsanlar tekrar eski hallerine döndüler. Bütün bunlar, onun yasaları ve gelenekleri değiştirmesi, hal­kın da kendisine itaat edip etmediklerini denemek içindi ki, bundan da­ha şerli, daha musibetvari işlere doğru ilerlesin. Emniyet işlerini bizzat kendisi yürütürdü. Merkepten başka bir bineğe binmezdi, merkebe bi­nerek sokakları, caddeleri, devriye gibi dolaşırdı. Bir işte hilekârlık ya­pan birini tesbit ederse beraberinde dolaştırdığı Mesud adlı siyahi köle­sine o hilekârla fuhuş yapmasını emrederdi ki, bu da çok çirkin, daha ön­ce benzeri görülmemiş lanetli bir iştir.

Kadınların evlerinden çıkmalarını yasaklamıştı. İçki yapılmasın diye üzüm bağlarını kökten kesip koparmıştı. Halkı mulûhiyye pişir­mekten ve bazı eğlencevari gevşekliklerden menetti ki bunların en hoşa gideni kadınların evden çıkmaması idi. Buna dahi müsaade etmedi. İç­kiden tiksindi. Halk ona çok kızıyordu. Ona ve atalarına dokunacak şe­kilde hikayemsi bazı sövgüleri kağıtlara yazıp gönderiyorlardı. Bu ka­ğıtları okuduğunda halka karşı öfkesi daha da artıyordu. Hatta Mısırlı­lar kağıttan bir kadın heykeli yaptılar. Ayakkabısı ve peştemah ile tıpkı bir kadını andırıyordu. Elinde de Hakim´e lanet ve muhalefet içeren söv-gülerle diğer bazı ifadelerin yazılı olduğu bir kağıt vardı. Hakim bunu görünce canlı bir kadın sandı. Yanına yaklaştı. Elindeki kağıdı alıp oku­duğunda kendisine olan sövgüleri gördü ve çok öfkelendi. Kadının öldü­rülmesini emretti. Ama kağıttan bir heykel olduğunu görünce Öfkesine öfke kattı. Sonra Kahire´ye vardığında Sudanlılara, Mısır´a gidip orayı yakmalarını, oradaki mallan, eşyaları ve kadınları yağmalamalarını emretti. Onlar da gidip bu emri yerine getirdiler. Mısırlılar onlarla üç gün müddetle savaştılar. Evlerinde ve haremlerinde ateş yanıyordu, ama o, bu üç gün zarfında her gün dışan çıkıyor, uzaklarda durup man­zarayı seyrediyor, ağlıyor ve «Bu kölelere böyle yapmalannı kim emret­ti » diyordu. Sonra halk, camilerde toplandı. Mushaflan ellerine alıp kaldırdılar. Aziz ve Celil olan Allah´a durumlanm arz edip medet diledi­ler. Türkler ve doğu halkı onlara acıdılar. Onlann tarafına geçtiler on­larla omuz omuza Sudanlı kölelere karşı savaştılar. Evlerini ve harem­lerini savundular. Durum çok korkulu ve müthiş bir hal aldı. sonra Ha­kim melunu, bineğine binip geldi ve iki taran birbirinden ayırdı. Kölele­ri Mısırlılara saldırmaktan menetti. Onlann yaptıklarından habersiz olduğunu, kendisinin bilgisi ve izni dışında bu suçlan irtikâb ettiklerini ifade etti. Ama gizlice onlan bu işe teşvik ediyor ve onlara silah veriyor­du. Savaş sona erdiğinde Mısır´ın yaklaşık üçte biri yanmıştı. Yarısına yakın kısmı yağmalanmıştı. Çok sayıda kadın ve kız esir alınmış, onlar­la çirkin işler yapılmış, fuhuş irtikâb edilmişti. Hatta bazı kadınlar ve kızlar rezil rüsvay olmaktan korktuklan için intihar etmişlerdi. Erkek­ler, esir düşen kendi hane halkım yakınlarını ve kadınlannı parayla satın

aldılar.

İbnü´l-Cevzî dedi ki: «Hakim´in zulmü daha sonra fazlalaştı. Niha­yet rablık iddiasında bulunmaya yeltendi. Bazı cahiller onu gördükle­rinde «Ey bir, ey tek, ey dirilten, ey öldüren!» diyorlardı. Allah hepsini kahretsin. [8]



Melun Hakim´in Öldürülmesi


Hakim´in şerri, bütün halka, hatta kızkardeşine de bulaştı. Kızkar-deşini fahişelikle itham ediyor ve ona çok ağır sözler söylüyordu. Kız-kardeşi ona öfkelendi ve onu öldürmeye çalıştı. Komutanlann en büyü­ğü olan İbn Devvas ile haberleşti. İkisi Hakim´i öldürüp yok etme husu­sunda anlaştılar. İbn Devvas, yanındaki cesaretli iki siyahi köleyi bu iş­le görevlendirdi ve onlara şöyle dedi; «Falan gece Mukattam dağında bu­lunun. Çünkü o gecede yıldızlara bakmak için Hakim oraya gelecektir. Beraberinde de sadece üzengicisi ve küçük yaştaki kölesi olacaktır. Hem Hakim´i hem de üzengicisi ile kölesini öldürün» karar böyle verildi. Mezkûr gece Hakim, annesine şöyle demişti: «Bu gece üzerimde büyük bir sıkıntı var. Eğer bundan kurtulacak olursam seksen sene kadar ya-şanm. Ama yine de benim eşyalanmı yanına taşı, en fazla da kızkarde-şimden korkuyorum. Onun sana da kötülük yapmasından endişe duyu­yorum» Annesi, Hakim´in eşyalannı kendi yanma taşıdı. Hakim´in san-dıklannda üçyüzbin kadar dinar ve başka mücevherler de vardı. Annesi ona dedi ki: «Ey efendimiz madem durum senin dediğin gibidir. O halde bana acı ve bu gece o yere gitme» Annesi onu çok seviyordu. Hakim ona «hayır mutlaka gitmeliyim» dedi. Hakim kendi adetince her gece sara­yın çevresini dolaşırdı. Bu gecede dolaştı. Sonra saraya döndü. Gecenin son üçte birlik dilimine kadar uyudu. Sonra uyandı. Eğer bu gece o dağa gitmezsem çatlanın» dedi. Hemen atına bindi. Çocuk yaştaki kölesi ve üzengicisi de ona refakat ettiler. Mukattam dağına tırmandı. İbn Dev-vas´ın iki kölesi, karşısına çıktılar. Onu bineğinden indirip ellerini ve ayaklannı kestiler, karnını yardılar ve onu efendileri İbn Devvas´a ge­tirdiler. İbn Devvas´da cesedi alıp Hakim´in kızkardeşine götürdü. Kız-kardeşi de onu kendi evine defnetti. Büyük komutanlan, ileri gelenleri ve veziri çağınp durumu onlara anlattı. Onlar da Hakim´in oğlu Ebül-Hasan Ali´ye bey´at ettiler. Ebü´l-Hasan Ali´ye Zahir Li İzaz-i Dinillah lakabım verdiler. Ancak Zahir, Dımaşk´da bulunuyordu. Halası onu ça­ğırdı ve halka şöyle demeye başladı «Hakim bana demişti ki: Ben yedi gün süreyle buradan aynlacak, sonra size döneceğim» Halk sâkinleşti. Sonra Hakim´in kızkardeşi, Hakim´in iki üzengicisine, dağa gitmeleri­ni, tekrar geri dönmelerini ve halka; «Biz Hakim´i falanca yere bıraktık» demelerini sonra da gidip annesine «biz Hakim´i falanca yere bıraktık» demelerini emretti. Onlar bu emri yerine getirdiler. Nihayet halk sakin-leşti. Hakim´in kızkardeşi, Zahir Li İzazi Dinillah´ı öne sürdü. Dımaşk´tan oraya gelmesi için kendisine 1.000.000 dinar ve 2.000.000 dirhem gönderdi. Zahir gelince de ona dedesi Ebü´l-Muiz´in tacını ve şa­hane bir elbise giydirdi. Onu tahta oturttu. Emirler ve reisler ona be^at ettiler. O da emirlere ve reislere bolca armağanlar ve paralar verdi. Ha­kim´in kızkardeşi, İbn Devvas´a da kıymetli ve muazzam mTatler giydir­di. Sonra da üç gün sureyle kardeşi Hakim´in vefatı sebebiyle taziyetleri kabul etti. Bunun ardısıra da İbn Devvas´a bir grup asker gönderdi ki kı­lıçlarıyla onun huzurunda bekleyip hizmetinde bulunsunlar. Sonra da bir gün ona «Sen bizim efendimizin katilisin» demelerini ve kılıçlarıyla onu paramparça etmelerini emretti. Onlar da bu emri yerine getirdiler. Hakim´in kızkardeşi, Hakim´in öldürülmesi sırrından haberdar olan herkesi öldürttü. Heybeti büyüdü, saygınlığı arttı. Devlet kademesin­deki etkisi fazlalaştı. Sebat buldu. Hakim, öldürüldüğü gün otuzyedi ya­şındaydı. Ömrünün yirmibeş senesini hükümdarlıkla geçirmişti. [9]



Hicretin Dörtyüzonikînci Senesi


Bu senede Kadı Ebu Cafer Ahmed b. Muhammed es-Simnanî, Bağ­dat muhtesibliğine ve miras meselelerine bakan mahkemenin başına atandı, kendisine siyah kaftan giydirildi.

Bu senede alimlerden ve müslümanlardan bir cemaat, büyük hü­kümdar Yeminü´d-Devle Mahmud b. Sebüktekin´e dediler ki: «Sen yer­yüzü hükümdarlarının en büyüğüsün, her sene küfür diyarından bir grup beldeyi fethediyorsun. İşte hac yolu senelerden beri işlemez olmuş­tur. Burayı açman, diğer beldeleri fethetmene nisbetle daha öncelikli bir vecibedir»

Yeminü´d-Devle Mahmud, Kadilkudat Ebu Muhammed en-Nasihî´yi bu sene hac emiri olarak görevlendirdi ve bedevilere dağıtması için 30.000 dinar para verdi ki bedeviler hacılara ilişmesinler. Ayrıca çok miktarda sadaka da göndermişti. Hacı adayları Kadı Ebu Cafer re­fakatinde yola koyuldular. Çöle geldiklerinde bedeviler yollarını kesti­ler. Kadı Ebu Cafer Ahmed b. Muhammed 5.000 dinar vererek bedevi­lerle anlaşma yaptı. Onlar da hacılara ilişmediler. Ancak büyükleri Cemmaz b. Ubey hacıları yakalamaya yeltendi, atına bindi, bir tur attı, Arapların şeytanlarını uyandırıp, harekete geçirdi. Semerkandlı İbn Affan denilen bir köle ona bir mızrak fırlatıp kalbine isabet ettirdi ve Cemmaz cansız olarak yere düştü. Bunun üzerine bedeviler dağılıp git­tiler. İnsanlar da rahatça hac yoluna devam ettiler. Gidip hac ibadetleri­ni eda ettiler. Salimen memleketlerine geri döndüler. Hamd ve minnet Allah´adır. [10]



Hicretin Dörtyüzonikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ebu Sa´d El-Malinî


Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. İsmail b. Hafs Ebu Sa´d el-Malinî. Malin, Herat´a bağlı bir köyün adıdır. Ebu Sa´d çok hadis rivayet eden, hadis toplamak amacıyla bir çok memleketlere seyahatlerde bulu­nan ve bir çok hadis kitabı yazan bir hadis nafiziydi. Sıka, doğru sözlü, salih ve güvenilir bir kimseydi. Bu senenin şevval ayında Mısır´da vefat etti. [11]



Hasan B. Hüseyin

Hasan b. Hüseyin b. Muhammed b. Hüseyin b. Ramin. Kadılık yap­mıştır. Künyesi Ebu Muhammed´dir. Esterabâd´lıdır. Bağdad´a geldi. Orada İsmailî´den ve diğerlerinden hadis rivayet etti. Büyük bir Şafiî fi-kıhçısıdır. Faziletli ve salih bir kimseydi. [12]



Hasan B. Mansur B. Galib


Vezirlik yapmıştır. Zü´s-Saadeteyn lakabını almıştır. Hicretin 353. senesinde Seyraf ta doğdu. Sonra Bağdad´a geldi. Vezir oldu. Daha son­ra öldürüldü. Babası 80.000 dinar para cezasına çarptırıldı. [13]



Hüseyin B. Amr


Künyesi Ebu Abdillah el-Gazzal´dır. Neccad, Huldî ve İbn Semmâk ile diğerlerinden hadis dinledi. Hatib Bağdadî dedi ki: «Ondan hadis dinleyip yazdım. Sika, salih ve zikir esnasında çok ağlayan bir kimsey­di.» [14]



Muhammed B. Ömer


Künyesi Ebu Bekir el-Anberî´dir. Şairdir, edebiyatı kuvvetli, zarif ve güzel şiirler yazan bir kimseydi. Şiirlerinden biri şudur:

«Zamana ve zamanın ehline baktım, bu bana yetti. Zamana ve zamanın ehlini tanıdım. Yüksek mi yoksa alçak mı olduğumu da anladım. Bu yüzden dostu kendimden uzaklaştırdım. Artık ne o beni görüyor ne de ben onu. Onun elindeki şeylerden alakamı kestim. Artık onun elindeki şeylere ümit beslemiyorum. Güçlü ve galib adama şaştılar ki.

Yakına, uzak olan şeyi verdi, hibe etti.

Sıkıntılar arasından sıvışıp gitti.

Ama galibiyet ikinci kez onun eline geçmez ki.»

İbnül-Cevzî dedi ki: «Muhammed b. Ömer mutasavvıftı. Sonra mu­tasavvıflardan ayrıldı, onlarla alakasını kesti. Telbisü İblis adlı kitapta anlattığım bazı kasidelerle onları yerdi.»

Muhammed b. Ömer, bu senenin cemaziyelevvel ayının onikisinde perşembe günü vefat etti. [15]



Muhammed B. Ahmed B. Muhammed


Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Kavk b. Abdillah b. Zeyd b. Halid. Künyesi Ebül-Halid el-Bezzar´dır. İbn Rızkaveyh adıyla meşhur olmuştur. Hatib Bağdadî dedi ki: «O, hicretin 403. senesinde kendisin­den hadis dinleyip yazdığım ilk üstadımdır.»

O, Kur´ân´ı okuyup incelediğini, Şafiî mezhebine göre fikhı öğrenip araştırmalar yaptığım anlatırdı. Doğru sözlü, güvenilir, çok hadis dinle­yip, çok hadis yazan bir kimseydi. İtikadı güzeldi. Gidişatı hoştu. Sürek­li Kur´ân okurdu, bid´atçılara karşı katıydı. Bir zaman kendini hadise verdi ve şöyle derdi:

«Dünyayı sadece Allah´ı zikredip Kur´ân okumak ve size hadis nak­letmek için seviyorum»

Emirlerden biri ulemaya bir miktar altın göndermişti. Ondan başka bütün alimler, gönderilen altınları kabul ettiler, ama o hiç kabul etmedi. Bu senenin cemaziyelevvel ayının onaltısında pazartesi günü seksenye-di yaşında vefat etti. Maruf-u Kerhî mezarlığının yakınma defnedildi. [16]



Ebu Abdurrahman Es-Sülemî


Muhammed b. Hüseyin b. Muhammed b. Musa Ebu Abdurrahman es-Sülemî. Nisaburluydu. Asanım ve diğerlerinden hadis rivayet etti. Bağdat uleması da ondan rivayet ettiler. Örneğin Ezherî, Eş´arî ve di­ğerleri ondan hadis rivayet edenler arasındadırlar. Beyhakî ve diğerleri de ondan hadis rivayet ettiler. İbnü´l-Cevzî dedi ki:

«Sofilerin haberleriyle ilgilenirdi. Onlar için sofiye metoduna göre bir tefsir yazdı.

Sünen ve tarihi de vardır. Hadis ulemasının adlarını, biyografileri­ni ve hadis bablannı derlemiştir. Nisabur´da meşhur bir evi vardı. Ora­da sofiler bulunurdu. Mezarı da oradadır. Sonra rivayet konusunda ken­disinin zayıf biri olduğu hususunda insanların kendisine eleştiri yönelt­tiklerini anlattı. Hatip, Muhammed b. Yusuf el-Kattan´m şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Ebu Abdurrahman es-Sülemî sıka ve güvenilir değil­di. Asamm´dan da çok hadis dinlemiş değildir.»

Vefatından sonra Hakim en-Nisaburî ondan çok sayıda hadis riva­yet etti. Sofiler için hadis uydururdu.

İbnü´l-Cevzî´nin ifadesine göre Sülemî, bu senenin şaban ayının üçünde vefat etmiştir. [17]



Ebu Ali Hasan B. Ali Ed-Dakkak


Ebu Ali Hasan b. Ali ed-Dakkak Nisaburluydu. İnsanlara vaaz ve­rir, hallerden ve marifetten bahsederdi. Şu sözler ona aittir:

«Dünyası için bir kimseye tevazu eden insamn dininin üçte ikisi gi­der. Çünkü o tevazu gösterdiği adama dili ve organlarıyla teslimiyet ar-zedip alçalmıştır. Şayet o adama kalbinde tevazu gösterirse veya ona saygı göstermek gerektiğine inanırsa, dininin tamamı gider.»

Ebu AH şu âyet-i kerime hakkında da şöyle bir açıklamada bulun­muştur:

«Artık beni anın. Ben de sizi anayım.» (el-Bakara, 152).

«Hayatta iken beni anın ki ölüp toprak altına girdiğinizde de ben sizi anayım. Çünkü o zaman yakınlarınız, dostlarınız ve arkadaşlarınız siz­den uzaktadırlar.»

«En büyük belâ, senin istemen ama başkalarının seni istememesi­dir. Senin başkalarına yaklaşman ama başkalarının seni kovup uzak-laştırmasıdır.»

Şu ayet-i kerime okunduğunda da alttaki şiiri inşad etmiştir:

«Onlara sırt çevirdi, «Vah! Yusuf a yazık oldu, dedi.» (Yusuf, 84).

«Biz Leyla ile aklımızı kaçırdık, ama o bizden başkasına sevdalanıp aklını kaçırdı.

Bir başkası da bize tutkun olup aklını kaçırmıştır. Ama biz onu iste­miyoruz.»

Peygamber (s.a.v.)´in şu hadisi üzerine de şöyle demişti:

«Cennet zorluklarla çevrelenmiştir.»

Bu cennet bir yaratık olduğu halde çok zorluklara katlanılarak ona ulaşılabileceğine göre ezeli olan Allah´a nasıl ulaşılabileceğini varın siz düşünün.»

Şu hadis üzerine de şöyle demişti:

«Kalbler kendisine iyilikte bulunana karşı sevgi duyma meyli ile ya­ratılmışlardır.»

«Hayret ediyorum! İnsan Allah´tan başka kendisine iyilik ve ihsan­da bulunan bir zatı göremediği halde nasıl oluyor da bütün varlığıyla Al­lah´a meyledip yönelmiyor »

Ben derim ki: Onun bu hadis üzerine söylediği sözler güzeldir ama, hadisin kendisi sahih değildir. [18]



Şair Sarı´ Ed-Dellal


Ebül-Hasan Ali b. Ubeyd el-Vahid. Bağdatlı bir fikıhçıdır. Aynı za­manda müstehcen kelimeler içeren şiirlerin sahibidir. Sarf ed-Dellal di­ye meşhur olmuştur. ĞavanîzüY-Rikaateyn´in katilidir. Maksure (ya)sı ile satırları son bulan bir kasidesi vardır. O bu kasidesiyle İbn Büreyd´in maksuresine tariz de bulunmuştur. Kaside şöyledir:

«Bin yük elbise

Düşkün kimse için çekirdek toplamaktan daha faydalıdır.

Kesmeden horozu pişiren kimseye gelince

Horozu tencereden uçar gider ve gidebildiği yere kadar gider.

Gözlerine iğne batan kimseye

O anda sor bakalım: körlük nasılmış

Sakal yüzde çıkan bir tüydür.

Enseden çıkan saç yumağı da aynı şeydir.»

Bu kasideyi, kıskanılmasına sebep olan beyitle sona erdirmişti:

«İlim sahibi olamayan ve zenginlik fırsatını da kaçıran kimse varya O ve köpek aynı durumdadırlar.»

Sari´ ed-Dellal, hicretin 412. senesinde Mısır´a geldi. Orada halife Zahir Li İzazi Dinillah b. Hakim´i medhetti ve bu senenin receb ayında

vefat etti. [19]



Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesi


Bu senede çok garip ve büyük bir musibet meydana geldi. Şöyle ki: Hakinı´in adamlarından Mısırlı biri, Mısır hacılarından bir grupla bir­likte kötü bir iş yapmak hususunda anlaştılar. Müzdelife´den ilk geliş gününde bu adam KaTbe´yi tavaf etti. Hacer-i Esved´e gelip öpeceği esna­da elindeki bir gürzle o mübarek taşa peşpeşe üç darbe vurdu ve «Ne za­mana kadar şu taşa ibadet edeceğiz Ne Muhammed, ne de Ali, beni ya­pacağım bu işten alıkoyamıyacaktır. Bu gün şu beyti yıkacağım» dedi ve titremeye başladı. Orada bulunanların çoğu ondan korkup geri çekildi­ler. Çünkü uzun boylu, iriyarı, kızıl tenli, kumral saçlı biriydi. Mescid-i Haramın kapısında da bir grup süvari vardı. Bunlar o saldırganlara en­gel olacak kimseleri etkisiz hale getirmek için beklemekteydiler. Ona kötülük yapacak biri çıkarsa onu da safdışı edeceklerdi. Fakat Yemenli­lerden bir adam o saldırgana yanaştı. Elindeki hançeriyle onu param­parça etti ama taraftarları gelip Yemenliyi aralarına alıp öldürdüler.

Onu da param parça ettiler. Ateşle yaktılar. Arkadaşlarını yakalayıp bir kısmım öldürdüler. Mekkeliler de Mısır kafilesini yakalayıp öldürdü. fallarını yağmaladı. Bu yağma işi başkalarına da sirayet etti. Büyük bir fitne ve önü alınmaz bir kargaşa meydana geldi. Beldelerin en şeref­lisinde dinsizliğe meyleden bu grup, yakalandıktan sonra fitne dindi, yalnız bu arada Hacer-i Esved´den tırnak büyüklüğünde üç parça düş­müştü. Düşen parçaların alt tarafında sarıya çalan bulanık bir renk gö­rünmüştü. Ama haşhaş gibi sevimli ve hoş bir görüntüsü vardı. Beni Şeybe kabilesi bu parçaları alıp misk ve zamkla yoğurdular, meydana gelen yarıkları böylece doldurdular. Hacer-i Esved tekrar birbirini tuttu ve şu ana kadar varlığını devam ettirmektedir ancak çatlaklar, iyi ba­kanlar tarafından görünmektedir.

Bu senede Müeyyedü´1-Mülk Ebu Ali Hasan tarafından yapılan has-tahanenin açılışı yapıldı. Bu vezir, Vasıfta bulunan Şerefül-Mülk´ün veziri idi. Müeyyedü´1-Mülk bu hastahane için yiyecek, içecek, ilaç ve di­ğer ihtiyaç malzemelerini de temin etti. Finansmanını sağladı. [20]



Hicretin Dörtyüzonüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


İbn Bevvab El-Kâtib


Kendisine nisbet edilen meşhur yazı stilinin mucididir. Asıl adı Ali b. Hilal Ebül-Hasan b. Bevvab´dır. Vaiz Ebü´l-Hüseyin b. Semun´un ar­kadaşıdır. Dirdarhğı ve güvenirliği hususunda İbn Bevvab´ı bir çok kim­se övmüştür. Yazı stili ve metoduna gelince onun şöhreti, bunu açıkla­mamızı yersiz kılmaktadır. Hattı (yazısı, hüsnü hat) Ebu Ali b. Muk-le´nin yazısından daha açıktı. İbn Mukle dışında ondan daha iyi yazabi­len kimse yoktu. Çeşitli beldelerde bugün insanlar onun stiline göre yazı yazmaktadırlar. Ancak çok az kimse bundan hariçtir.

İbnü´l-Cevzî dedi ki: «îbn Bevvab bu senenin cemaziyelahir ayının yırmibeşinde cumartesi günü vefat etti. Babül-Harb mezarlığına defne­dildi.»

Vefatından dolayı bazı kimseler ona ağıtlar yaktılar.

«Onun güzelleştirdiği kalblerde, vefatı yüzünden yangın vardır.

Onun aydınlattığı gözler bugün onun yokluğu yüzünden uyuyamaz hale gelmişlerdir.

Onun vedalaştığı hayatta bugün güzellik kalmamıştır.

Onun ayrıldığı gece içinde hoş bir vakit olan seher de mi artık yok­tur.»

ibn Hallikan dedi ki: «Babası perdedarhk yaptığı için kendisine süt-n denilirdi. Ona kapıcının oğlu da denilir. Yazı yazmayı Abdullah b. Muhammed b. Esed b. Ali b. Said el-Bezzar´dan öğrendi. Esed de yazıyı Neccad´dan ve diğer üstadlardan öğrenmişti. Hicretin 40. senesinde vefat etmişti. İbn Bevvab´a gelince o bu senenin cemaziyelevvel ayında vefat etti. Hicretin 423. senesinde vefat ettiğine dair zayıf bir rivayet de vardır. Vefatı için şairin biri ona şu ağıdı yakmıştı:

«Yazarlar seni kaybettikleri için yokluğu hissettiler

Bunun doğruluğunu günler de tasdik etti.

Bu sebepledir ki okkalar, üzüntülerinden dolayı karardılar.

Kalemler de sana olan üzüntülerinden ötürü yarılıp çatladılar.»

İbn Hallikan´ın anlattığına göre arapça yazıyı ilk yazan kimse İs­mail Peygamber´ dir. Anlatıldığına göre Kureyşlilerden de Arapçayı ilk yazan kişi Harb b. Ümeyye b. Abdişşems´dir. O, arapça yazıyı Hireli Eş­lem b. Sedire´den öğrenmişti ve Harb, yazı ustası Eşlem b. Sedire´ye bu yazıyı kimden Öğrendiğini sorduğunda o da Meramir b. Merve olduğunu söylemişti ki, Meramir, Enbarlı bir adamdır. O, Arapça yazıyı ayrık ya­zan kişidir. Heysem b. Adiy dedi ki: «Himyerlilerin müsned adını ver­dikleri bir yazı çeşidi vardı ki bu, birbirinden ayrık olmayan ve aksine bi­tişik olan harflerin yazılışı şeklindedir. Himyerliler halk tabakasını ya­zı yazmaktan men ederlerdi. İnsanların kullandıkları yazı çeşidi oniki sınıftır: Arapça, Himyerce, Yunanca, Farsça, Romanca, İbranice, Rum­ca, Kıptice, Berberice, Hintçe, Endülüsçe ve Çince. Fakat bu yazı çeşitle­rinin çoğu kaybolmuştur. Bunları bilen kimseler çok azdır. [21]



Ali B. İsa


Ali b. İsa b. Süleyman b, Muhammed b. Ebban Ebü´l-Hasan el-Farisî. Sükkeri adıyla meşhur olmuş şairdir. Kur´an´ı ezberlemiş ve kı­raat ilmini öğrenmişti. Ebu Bekir el-Bakillanî ile arkadaşlık etti. Şiirle­rinin çoğu sahabilerin övgüsüne ve Rafizîlerin yergisine aittir. Bu sene­nin şevval ayında vefat etti. Maruf el-Kerhî mezarlığının yakınına def­nedildi. Mezarının üzerine kendisine ait şu beyitlerin yazılmasını vasiy-yet etti.

«Ey nefis, ey nefis! Beni helak etmek için daha ne zamana kadar çalı­şacaksın ve utanılacak işleri yapacaksın.

Allah´tan kork ve haram yerlere gitmekten sakın. Zorlu hesab gü­nünden de kork. Yaşantmdaki selamet seni aldatmasın. Çünkü sela­mette olan kişi musibetlere maruz kalabilir.

Her canlı mutlaka ölecektir. Ölüm şerbetinin sunulduğu kâseyi edi­bin hilesi geri çeviremez.

Bilesin ki ölümün bir vakti vardır ve o hemen gelecek olup ondan kurtuluş yoktur.

Haşir yerinde dostu sevmek, yakalanmak için aranılan korkulu bir emandır.» [22]



Muhammed B. Ahmed B. Muhammed


Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Mansur Ebu Cafer el-Bey´, Atikî adıyla meşhur olmuştur. Hicretin 331. senesinde doğdu. Bir süre Tarsus´ta ikamet etti. Orada ve başka yerlerde hadis dinledi. Az miktar­da hadis rivayet etti. [23]



İbn Numan


Rafizî imamiye mezhebinin şeyhi ve onlar için eserler tasnif eden, onların koruyuculuğunu yapan bir kimsedir. Çevre hükümdarlarının yanında itibarı vardı. Çünkü o zamanın insanlarının çoğu şiiliğe meyil­liydiler, meclisine çeşitli taifelerden çok sayıda alim katılırdı. Öğrenci­leri arasında Şerif Rıza ile Murtaza da vardı. Bu senede vefatından son­ra Şerif Rıza ona şu kasidesiyle ağıt yakmıştı:

«Artık hangi iri yarı adam kılıcım çekecektir

Kim manaların ağızlardaki mühürünü açacaktır

Sakinleşen akılları artık kim harekete geçirecek

Zekaları ve anlayışları kim açacaktır

Bela ve musibetler batağına daldıktan sonra kılıçlan kim çekecektir

Sadık dosta kim görüş bildirecektir > [24]



Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesi


Bu senede Melik Şereftı´d-Devle Bağdad´a geldi. Halife onu karşıla­maya çıktı. Beraberinde emirler, kadılar, fakihler, vezirler ve reisler de vardı. Şerefü´d-Devle, halifenin yanma yaklaştığında huzurunda yeri öptü. Bunu defalarca tekrarladı. Orada bütün askerler beklemekteydi, iki tarafta halk sıralanmıştı.

Bu senede Yeminü´d-Devle Mahnıud b. Sebüktekin halifeye bir nıektup göndererek yine Hindistana girdiğini, orada bir çok beldeleri fethettiğini, bir çok Hintliyi Öldürdüğünü, bazı Hintli hükümdarların kendisiyle barış anlaşması yaptıklarını, kendisine kıymetli hediyeler sunduklarını, hediyeler arasında çok miktarda filler bulunduğunu, yi­ne sunulan hediyeler arasında kumru şeklinde bir kuşun bulunduğunu, bu kuşun zehir katılmış yemeklerin konulduğu bir sofraya yakın konul­ması halinde gözlerinin yaş akıttığım sunulan hediyeler arasında bir de taşın bulunduğunu, bu taşın bir yere sürülmesi halinde istenilen ama­cın gerçekleşeceğini, bunun büyük yaralara sürülmesi halinde o yarala­rın hemen iyileşip kapandığını bildirdi.

Bu senede Iraklılardan bir grup insan hac yoluna koyuldu. Ancak Şam yoluna geldiklerinde ihtiyaçlarından ötürü geri döndüler. [25]



Hicretin Dörtyüzondördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Hasan B. Fadl B. Şehlan


Künyesi Ebu Muhammed´dir. Rame hürmüzlüdür. Sultanü´d-Dev-le´nin veziridir. Hz. Hüseyin´in şehitliği yanında göz kamaştırıcı ve insa­nı hayrette bırakıcı suru yaptıran zat budur. Bu senenin şaban ayında öldürüldü.[26]



Hasan B. Muhammed B. Abdullah


Ebu Abdullah el-Keşgali et-Taberî. Şafiî fakihidir. Ebü´I-Kasım Ed-Darikî´den fıkıh dersleri aldı. Zekî, faziletli, salih ve zahid bir kimseydi. Şeyh Ebu Hamid el-İsferayinî´nin vefatından sonra onun mescidinde ders verdi. Aslında bu mescid, Bağdat´ın KatiatüY-Rebi mahallesinde bulunup Abdullah b. Mübarek´e aitti. Talebeler onun yanında ikram gö­rürlerdi. Talebelerinden biri ona ihtiyacım arzetti. Yokluktan ötürü ona şikâyette bulundu. Babasının kendisine göndermekte olduğu harçlığın geciktiğini bildirdi. O da bu talebesinin elinden tutup onu tüccarlardan birine götürdü. Talebesi için tüccardan elli dinar borç istedi. Tüccar «Bir şeyler yemeden size bu parayı vermem» dedi. Onlara çeşitli yemekler sundu. Bu taamları yediler. Sonra cariyesine «Ey cariye! Bana biraz pa­ra getir» dedi. Cariyenin getirdiği paraları tarttı. Elli dinar olduğunu gördü ve bu elli dinarı Şeyh Hasan b. Muhammed´e teslim etti. Kalkıp tüccarın yanından ayrılacak olduklarında öğrencinin yüzünün renginin değiştiğini gören Hasan b. Muhammed ona «Neyin var » diye sordu. Öğ­rencisi de şu cevabı verdi:

«Ey efendim, şu cariyenin aşkı kalbime doldu.» Hemen öğrencisini alıp tekrar tüccara döndü ve ona «başka bir belaya uğradık» dedi. Tüccar da «neymiş o bela » diye sordu. Hasan b. Muhammed şöyle cevap verdi: «Bu fakih Öğrencim senin cariyene aşık oldu.» Tüccar, cariyeye yanları­na gelmesini emretti. Cariye gelince onu fakihe teslim etti ve şöyle dedi: «Senin öğrencinin ba cariyeye aşık olduğu gibi belki bu cariye de senin öğrencine aşık olmuştur.» Kısa bir süre sonra o öğrenciye babasının gön­derdiği 600 dinarlık harçlık geldi. Tüccarın elli dinarlık borcunu ve ayrı­ca cariyenin bedelini ödediler. Bu, Şeyh Hasan b. Muhammed´in aracılı­ğıyla olmuştu.

Şeyh Hasan b. Muhammed b. Abdillah, bu senenin rebiyülahır ayın­da vefat etti ve Bab-ı Harb mezarlığına defnedildi. [27]



Ali B. Abdullah B. Cehdem


Künyesi Ebu´l-Hasan el-Cehdemî´dir. Mekkeli bir sofidir. Behçetü´l-Esrar adlı eserin sahibidir. Mekke´deki sofilerin şeyhi idi ve orada vefat etti. İbnü´l-Cevzî dedi ki: «Ali b. Abdullah´ın yalancı olduğu söylenmiş­tir. Anlatıldığına göre o, Regaib namazıyla ilgili hadisi uydurmuştur»[28]



Kasım B. Cafer B. Abdülvahid


Künyesi Ebu Ömer el-Haşimi´dir. Basralıdır. Orada kadılık yap­mıştır. Çok miktarda hadis dinlemiştir. Sıka ve güvenilir bir kimseydi. Ebu Ali el-Lü´lüî´den, Ebu Davud´un Sünen´ini rivayet etmiştir. Bu se­nede seksen yaşını aşmış olarak vefat etti. [29]



Muhammed B. Ahmed B. Hasan


Muhammed b. Ahmed b. Hasan b. Yahya b. Abdülcebbar Ebü´l-Fe-rec. Şafiî kadısı idi. İbn Semike diye meşhur olmuştur. Neccad´dan ve diğerlerinden rivayetlerde bulunmuştur. Sıka bir ravi idi. Bu senenin rebiyülevvel ayında vefat etti ve Bab-ı Harb mezarlığına defnedildi. [30]



Muhammed B. Ahmed


Künyesi Ebu Cafer en-Nesefî´dir. Kendi zamanında Hanefîlerin ali­mi idi. Münazara ve hilafa dair metodu vardı. Fakir ve zahid bir kimsey­di. Fakirliğinden ve muhtaçlığından dolayı bir gece çok huzursuz ve sı­kıntılı olarak yatağa girdi. Fıkhî teferruatla ilgili bir problem kafasına takıldı. Düşünmeye başladı. Nihayet çözümünü buldu. Sevincinden kalkıp oynamaya başladı ve «benim bu zevkim nerede, hükümdar nere­de » dedi. Karısı da durumunu sordu. O da meseleyi ona anlatınca karı­sı onun durumuna hayret etti. Bu senenin şaban ayında vefat etti. Allah rahmet etsin. [31]



Hilâl B. Muhammed


Hilâl b. Muhammed b. Cafer b. Sa´dan. Ebü´1-Feth el-Haffar. İsmail es-Seffar´dan, Neccad´dan ve İbn Savvaf tan hadis dinledi. Sıka bir ravi idi. Bu senenin safer ayında doksaniki yaşında vefat etti. [32]


Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesi


Bu senede vezir, bütün Türkleri, Araplar arasındaki başka ırklar­dan olan kimseleri, Şerif Murtaza´yı, Nizamü´l-Hazre Ebü´l-Hasan ez-Zeynebî´yi, Kadilkudat Ebü´l-Hasan b. Ebi´ş-Şevarib´i ve şahitleri huzu­runa davet etti. Bu, Şerefü´d-Devle´ye olan biatlerini yenilemek içindi. Halife bundan haberdar olunca bu beyatın kendisine karşı kötü bir amaçla yapılacağı vehmine kapıldı. Kadıya ve reislere haber salarak ve­zirin bu meclisine gitmemelerini emretti. Bu yüzden halife ile Şerefü´d-Devle´nin arası açıldı. Sonra anlaşıp barıştılar. Her biri diğerine be/atı-nı yeniledi. Bu senede ne Irak´tan ne de Horasan´dan hiç kimse hacca gi­demedi. Yalnız Mahmud b. Sebüktekin´in komutanlarından biri bu sene hacca gitti. Mısır hükümdarı Hakim, ona, Mahmud b. Sebüktekin´e su­nulmak üzere büyük bir hil´at gönderdi. O da Mahmud b. Sebüktekin´in yanma döndüğünde bu hediyeyi ona sundu. Ancak Mahmud b. Sebükte­kin bu hü´ati Bağdad´a halifeye gönderdi. Halife Kadir de bunu ateşte yaktı. [33]



Hicretin Dörtyüzonbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ahmed B. Muhammed B. Ömer B. Hasan


Künyesi Ebü´l-Ferec el-Madel´dir. İbn Mesleme diye meşhur olmuş­tur. Hicretin 337. senesinde doğdu. Babasından, Ahrned b. Kâmil´den, Neccad´dan, Cehdemî´den, Dalüc´den ve diğerlerinden hadis dinledi. Si­ka bir ravi idi. Bağdad´m doğu yakasında yaşadı. Her sene başında, yani muharrem ayında hadis yazdırmak için bir meclis düzenlerdi. Akıllı, fa­ziletli, kültürlü bir kimseydi. İlim ehli kimseler onun evine gitmeyi adet haline getirmişlerdi. Ebu Bekir er-Razî´den fıkıh öğrendi. Senenin bü­tün günlerini oruçlu geçirirdi. Her gün yedi cüz Kur*ân okurdu ve bu ye­di cüzlük Kur´ân´ı geceleyin teheccüd namazında tekrarlardı. Bu sene­nin zilkade ayında vefat etti. [34]



Ahmed B. Muhammed B. Ahmed

Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Kasım b.İsmail b. Muhammed b. İsmail b. Said b. Ebban ed-Dabbî Ebü´l-Hasan el-Mahamilî. Mahamilî nisbeti, insanların yolculukta bindikleri mahfenin arapça karşılığı olan mahmil kelimesinden gelmektedir. Ebu Hamid el-İsferayinî´den fıkıh öğrendi. Fıkıhta yükseldi. Nihayet üstadı onun için «Ahmed b. Muham­med fikhı benden daha iyi hafızasına yerleştirdi» demişti. Ahmed b. Mu-hammed´in meşhur tasnif eserleri vardır. Nitekim; el-Lübab, el-Evsat, el-Muknî gibi eserler ona aittir. Münazaraya dair kitapları da vardır.

Ebu Hamid´in eserleri üzerine talikler yazmıştır.

İbn Hallikan dedi ki:

«Ahmed b. Muhammed, hicretin 368. senesinde doğdu. Bu senenin rebiyülahir ayının bitimine dokuz gün kala çarşamba günü genç yaşta vefat etti. [35]



Ubeydullah B. Abdullah


Ubeydullah b. Abdullah b. Hüseyin Ebü´l-Kasım el-Haffaf. İbn Na-kib diye meşhur olmuştu. Sünet imamlarındandır. Şiî fakihi İbn Mual-linı´in ölüm haberini duyduğunda şükür secdesine kapanmıştı ve teb­rikleri kabul etmek için oturmaya başlamıştı. Sonra da şöyle demişti: «İbn Muallim´in ölümünü gördükten sonra artık ne zaman ölürsem öle­yim umurumda değil.»

Uzun bir zaman sabah namazını yatsı abdestiyle kıldı.

Hatib Bağdadi: «Ona hangi senede doğduğunu sordum. O da hicre­tin 305. senesinde doğduğunu söyledi.» der.

Muktedir, Kahir, Rıza, Muttaki Lillah, Müstekfi, Muti, Tai, Kadir, Galib Billah gibi veliahtlık beyatlerinde kendileri için hutbe irad ettiği halifelerden daha meşhurdur. Namı onlannkinden daha yaygındır. Bu senenin şaban ayının sonunda 110 yaşında vefat etti. [36]



Ömer B. Abdullah B. Ömer


Künyesi Ebu Hafs ed-Dellal´dır. Şiblî´nin şu şiiri okuduğunu duy­dum, demiştir:

«Sevinci fazla olan çok eski bir şeyi hatırladık. Onun yaptıklarını duyduk.

Dostum, eğer nefislerin kederi azıcık devam edecek olursa bizce o ci­nayettir.

Kişi baki kalmak için dünyayı arzular.

Ama arzulayan kişi arzulanandan Önce ölüp yok olur.» [37]



Muhammed B. Hasan B. Ebü´l-Hasan


Muhammed b. Hasan Ebü´l-Hasan el-Aksasi el-Alevî. Hac emirliği hususunda Şerif Rıza´nm naibi idi. Senelerce insanlara haccettirdi. Fe-sahatli bir şairdi. Zeyd b. Ali b. Hüseyin sülale sindendir. [38]



Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesi


Bu senede Bağdat´ta hırsızlar ve yağmacılar çoğalıp kuvvetlendiler. Evleri açıkça yağmalamaya başladılar. Sultanın otoritesini hiçe saydı­lar.

Bu senenin rebiyülevvel ayında Bağdat, Irak ve diğer yerlerin haki­mi Şerefü´d-Devle b. Büveyh ed-Deylemî vefat etti. Bundan sonra Bağ­dat´ta fitneler çoğaldı. Ambarlar ve hazineler yağmalandı. Daha sonra Celalü´d-Devle Ebu Tahir, yönetimin başına geçince etraf sakinleşti. Otorite sağlandı. Celalü´d-Devle´nin adına minberlerde hutbe okundu. Ama kendisi o esnada Basra´da bulunuyordu. Kendisine Şerefü´1-Mülk Ebu Said b. Makûla vezirlik yapıyordu ve bu vezire hil´at giydirdi. Sonra da kendisine Alemü´d-Din, Sa´dü´d-Devle, Eminü´l-Mille, Şerefu´1-Mülk lakabı takıldı. Kendisine birden çok lakap takılan ilk kişi odur. Sonra Halife´den babası Sultanü´d-Devle´nin veliahdı Ebu Kalicar adına biat edilmesi talebinde bulundu. Fakat halife bu onayı geciktirdi. Sonra da istekleri doğrultusunda onayladı ve bundan sonra hutbeler cuma gü­nünde yani bu senenin onaltı şevvalinde Ebu Kalicar adına okundu. Sonra hırsızlar ve yağmacılar Bağdat´ta gemi azıya aldılar. Gece gündüz evlere baskın yaptılar. Para cezasına çarptırılan kimselerin dayak yeyi-şi gibi halk bunlardan dayak yemeğe başladı. İmdat dilediler. Ama kim­se yardımlarına gelmedi. İş günbegün fenalaştı, zorlaştı. Bağdat´taki güvenlik kuvvetleri kaçıp gittiler. Türklerin de bir faydası olmadı. Yol ağızlarına barikatlar kuruldu. Ama bu da yarar sağlamadı. Şerif Murta-za´nın evi yakıldı. O da bu evinden başka bir eve geçti. Bağdat´ta fiyatlar çok yükseldi. Aşırı derecede bir pahalılık meydana geldi. Bu senede Iraklılardan ve Horasanlılardan kimse hacca gitmedi. [39]



Hicretin Dörtyüzonaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

Sabur B. Erdeşir


Bahaü´d-Devle´ye üç kez vezirlik yaptı. Şerefu´d-Devle´ye de vezirlik yaptı. Doğru yolda olan, para hırsı bulunmayan, çok hayır yapan, hatırı hoş bir yazardı. Müezzinin ezan okuduğunu duyunca artık hiçbir şey onu namaza gitmekten alıkoyamazdı. Hicretin 381. senesinde ilim için bir külliye vakfetti. Oraya çok sayıda kitap koydu. Büyük bir gelir sağla­dı. Orası için gelir sağlayan bir vakıf kurdu. Bu ilim yuvası yetmiş sene yaşadı. Hicretin 450. senesinde Tuğrul Bey´in Bağdat´a gelişi esnasında yakıldı. Mahallesi iki sur arasındaydı. Güzel geçimli bir kimseydi. An­cak şımarıp azgınlık yapmalarından korktuğu için görevlilerini ve vali­lerini çabuk azlederdi, doksan yaşma merdiven dayamışken bu senede vefat etti. [40]



Osman En-Nisaburî


Osman en-Nisaburî el-Cedavî, vaiz idi. İbnü´I-Cevzî dedi ki: «Vaazla ilgili bir çok kitaplar tasnif etti. Ama bunlar çok soğuk kitaplardı. Bunların içinde birçok uydurma hadis ve rezilce sözler vardı. Ancak o salih hayırlı bir kimseydi. Halifeler ve hükümdarlar yanında itibarlıydı. Mahnıud b. Sebüktekin onu görünce saygı için ayağa kalkardı. Bulun­duğu mahalle zalimlere karşı koruma altına alınmıştı. Memleketi olan Nisabur´da bir salgın meydana gelmiş, bu yüzden çok insanlar ölmüştü. Ölüleri ücretsiz yıkıyor ve sevabım Allah´tan bekliyordu. Yaklaşık 10.000 kadar kişiyi yıkamıştı. Allah rahmet etsin. [41]



Muhammed B. Hasan B. Salihan


Künyesi Ebu Mansur´du. Şerefîi´d-Devle ile Bahaü´d-Devle´ye vezir­lik yaptı. Güzel geçimli, hoşça namaz kılan, sadakatli bir vezirdi. Namaz vakitlerine çok dikkat ederdi. Şairlere ve alimlere ihsanda bulunurdu. Bu senede yetmişaltı yaşında vefat etti. [42]



Melik Şerefü´d-Devle


Ebu Ali b. Bahaü´d-Devle Ebu Nasır b. Abdü´d-Devle b. Büveyh, Ateşli bir hastalığa yakalandı. Bu senenin rebiyülahir ayının bitimine sekiz gün kala yirmiüç yaşında vefat etti. Yirmidört yaşından üç ay yir­mi gün almıştı.[43]



Şair Tihamî


Ali b. Muhammed et-Tihamî Ebü´l-Iîasan. Meşhur bir şiir divanı vardır. Oğlunun küçük yaşta ölmesinden dolayı şöyle bir ağıt yakmıştı:

«Ölümün hükmü halka geçer.

Bu dünya baki kalma yeri değildir

Beni çekemedikleri için hased edenlerin

Göğüslerinde meydana gelen sıkıntı ateşinden ötürü

Onlara çok acıyorum.

Allah´ın bana verdiği nimetlere baktılar

Gözleri Cennet´e bakıyor.

Ama kalbleri Cehennem ateşindedir.»

Tihamî´nin dünyayı yermeye dair şöyle bir şiiri de vardır:

«Dünya sıkıntılar üzerine kurulmuştur.

Sense onu pisliklerden ve sıkıntılardan arınmış olarak elde etmek istiyorsun.

Zamanı kendi tabiatının tersine sokmaya çalışan kişi

Şu içerisinde ateş koru arayan kimseye benzer.

İmkânsız bir şeyi umduğun zaman

Aslında sen uçurumun kenarında bir bina yapmayı umuyor gibi olursun.»

Şair Tihamî, oğlunun Ölümünden sonra şöyle demişti:

«Ben düşmanlarımla komşuluk ediyorum. O ise Rabbiyle komşuluk yapıyor.

Onun komşusu ile benim komşularım arasında çok uzak bir mesafe var.»

İbn Hallikan´ın anlattığına göre şair Tihamî vefat ettikten sonra adamın biri onu rüyasında güzel bir halde görmüş ve ona «sen bu merte­beye neyle ulaşabildin » diye sormuş, o da şu cevabı vermişti: «Şu beyitle bu mertebeye ulaştım.»

«Onun komşusuyla benim komşularım arasında çok uzak bir mesa­fe vardır.» [44]



Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesi


Bu senenin muharrem ayının yirmisinde Türklerle Bağdat´taki hır­sız ve yankesici takımları arasında bir savaş cereyan etti. Türkler bun­lara debbabelerle tıpkı savaşta olduğu gibi hücum ettiler. Hırsızların, yankesicilerin saklandıkları bir çok evler yakıldı. Kerh mahallesinin büyük bir kısmı yakıldı. Ahalinin malı yağmalandı. Bu yağma hareket­leri başka yerlere de taştı. Büyük bir fitne koptu. Sonra ikinci fitne ateşi dindi. Kerh mahallesi sakinlerine 100.000 dinar para cezası verildi. Çünkü bunlar fitneyi ve şerri alevlendirmişlerdi.

Bu senenin rebiyülahır ayında Ebu Abdillah Hüseyin b. Ali es-Saymerî, Kadilkudat İbn Ebi´ş-Şevarib´in huzurunda şahitlik yaptı. Ama şahidliği, Kadilkudat´m huzurunda kendisine isnad edilmiş olan mutezililikten tevbe ettikten sonra kabul edildi.

Bu senenin ramazan ayında bir yıldız kaydı. Kayarken yıldırım gibi ses verdi.

Bu senenin şevval ayının sonunda misli görülmemiş bir şekilde dolu yağdı ve bu yağış zilhicce ayının yirmisine kadar devam etti. Bu süre bo­yunca sular dondu. İnsanlar büyük bir sıkıntıya maruz kaldılar. Yağ­murların yağması ve dolayısıyla Dicle suyunun yükselmesi gecikti. Zi­rai ürünler azaldı. İnsanların çoğu artık çalışamaz hale geldiler.

Ülkede karışıklıkların cereyan etmesi ve devlet otoritesinin zayıfla­masından dolayı bu senede Irak ve Horasan´dan kimse hacca gidemedi. [45]



Hicretin Dörtyüzonyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ahmed B. Muhammed B. Abdullah


Ahmed b. Muhammed b. Abdullah b. Abbas b. Muhammed b. Abdülmelik b. Ebi´ş-Şevarib Ebü´l-Hasan el-Kureşî el-Umevî. ibn Ekfanî´den njki sene sonra Bağdat kadilkudatlığma atandı. İffetli ve nezih bir irimseydi. Ebu Ömer ez-Zahid´den ve Abdulbaki b. Kanî´den hadis dinle-ı- Ancak kendisi hadis rivayet etmedi. İbnü´l-Cevzî böyle demiştir.

Hatib Bağdadi, Üstadı Ebü´1-Alâ el-Vasitî´nin bu hususta şöyle de-diğini "vayet etmiştir: «Ahmed b. Muhammed b. Abdullah Ebü´l-Ha­san, Muhammed b. Abdülmelik b. Ebi´ş-Şevarib sülalesinden Bağdat´ta kadılık yapan en son kişidir. Çünkü İbn Ebi´ş-Şevarib´in sülalesinden yirmidört kişi Bağdat şehrinde yöneticilik yapmıştı. Bunlardan bazısı da Bağdat´ın kadilkudatlığını yapmışlardı.»

Ebü´1-Alâ dedi ki: «Heybet, üstünlük, nezahet, haramlardan ve kö­tülüklerden uzak durmak, şeref ve haysiyet bakımından Ebü´l-Hasan gibisini görmedik.»

Kadı Maverdî, onun kendisinin arkadaşı ve dostu olduğunu söyle­miştir. Hayırsever insanlardan biri Ahmed b. Muhammed Ebü´l-Ha-san´a 200 dinar verilmesini vasiyet etmiş, Kadı Maverdî bu parayı alıp kadı Ahmed b. Muhammed´e götürmüş ancak Kadı Ahmed b. Muham­med bu parayı kabul etmemişti. Maverdî her ne kadar ısrar etmişsede bunu ona kabul ettirememişti ve Ahmed b. Muhammed Kadı Maver-dî´ye şöyle demişti: «Allah aşkına hayatta olduğun sürece bu durumu kimseye anlatma.» Maverdî de onun bu tavsiyesine uymuş, ancak vefa­tından sonra onun durumunu insanlara anlatmıştı. Ahmed b. Muham­med Ebü´l-Hasan bu paraya ve daha azma muhtaç olduğu halde yine de kabul etmemişti. Allah rahmet etsin. Bu senenin şevval ayında vefat et­ti. [46]



Cafer B. Ebban


Künyesi Ebu Müslim el-Hatelî´dir. İbn Batte´den hadis dinledi. Şeyh Ebu Hamid el-İsferayinî´den Şafiî fikhını öğrendi, sıka ve dindar bir kimseydi. Bu senenin ramazan ayında vefat etti. [47]



Ömer B. Ahmed B. Abdeveyh


Künyesi Eb