๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 22 Kasım 2010, 12:20:21



Konu Başlığı: Hicretin Doksanbeşinci Senesi
Gönderen: Esila üzerinde 22 Kasım 2010, 12:20:21
Hicretin Doksanbeşinci Senesi


 Ali B. Hüseyin

Ebu Bekir B. Abdurrahman B. Haris.

Hicretin Doksanbeşinci Senesi

Haccac B. Yusuf Es-Sakafî´nîn Biyografisi

Fasıl

Haccac´dan Nakledilen Yararlı Sözler Ve Onun Aşırı Cesareti

Hicri Doksanbeşîncî Senede Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İbrahim B. Yezid En-Nehaî

Hasan B. Muhammed B. Hanefiyye.

Humeyd B. Abdurrahman B. Avf Ez-Zührî



Ali B. Hüseyin


Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib el-Kureşi el-Haşimî. Zeynelabi- adıyla tanınmıştı. Annesi Seleme adında bir ümmû veledtir. Ali da kendisinden büyük başka bir kardeşi de vardı. Babasıyla bir-"kte öldürüldü.

Biyografisini anlatacağımız bu Ali ise, babasından, amcası Hasan b- Aliden, Cabir´den, İbn Abbas´tan, Misver b. Mahreme´den, Ebu Hü-reyre´den, Safıye´den, Aişe´den ve Ümmü Seleme´den (ki bunlar Pey­gamber zevceleriydiler.) hadis rivayet etmiştir.Aralarında kendisinin oğulları Zeyd, Abdullah, Ömer, Ebu Cafer Muhammed b. Ali b. Kar, Zeyd b. Eşlem, Tavus (ki bu onun akranla-rındandır.), Zührî, Yahya b. Said el-Ensârî, yine yaşıtlarından olan Ebu Seleme´nin de bulunduğu bir cemaat da kendisinden hadis riva­yet etmişlerdir.

İbn Hallikan dedi ki: Ümmü Seleme, Fars hükümdarlarının so­nuncusu Yezdücürd´ün kızıydı. Zemahşerî´nin, "Rebiü´l-Ebrar" adlı ki­tabında anlattığına göre Yezdücürd´ün, Hz. Ömer zamanında esir dü­şen üç kızı vardı. Bunlardan birisi, Abdullah b. Ömer´in payına düştü ve bu kadın, Abdullah b. Ömer´e Salim adında bir erkek çocuk doğur­du. Diğeri de Muhammed b. Ebi Bekir es-Sıddık´ın payına düştü. O kadın da ona Kasım adında bir erkek çocuk doğurdu. Üçüncüsü de Hüseyin b. Ali´nin payına düştü. O da Hüseyin´e, biyografisinden bah­setmekte olduğumuz şu Ali Zeynelabidin´i doğurdu. Bu çocukların üçü de teyze çocuklarıydılar.

İbn Hallikan dedi ki: Kuteybe b. Müslim, Yezdücürd´ün oğlu Fey-ruz´u öldürünce, onun iki kızını Haccac´a gönderdi. Haccac, bunlardan birini kendine ayırdı. Diğerini Velid´e gönderdi. Velid´e gönderdiği de Yezid en-Nakıs´ı doğurdu.

İbn Kuteybe´nin, "Maarif adlı kitabta anlattığına göre Zeynelabi-din´in annesi, Sindli Selame idi. Gazale olduğu da söylenir. Ali b. Hü­seyin Zeynelabidin, Kerbela´da babası Hz. Hüseyin´le beraberdi. Yaşı­nın küçüklüğünden (veya hastalığından) Ötürü kendisini öldürme­diler. O zaman kendisi yirmiüç yaşındaydı. Daha büyük olduğu da söylenmiştir. Ubeydullah b. Ziyad, onu öldürmek istedi, ama Cenâb-ı Allah, ona bu imkanı vermedi. Bazı facirler, Muaviye oğlu Yezid´e, Zeynelabidin´i öldürmesini tavsiye ettilerse de Cenâb-ı Allah, ona da bu imkanı vermedi. Ondan sonra Yezid, Zeynelabidin´e saygı gösterir, onu kendi meclisinde yanında oturturdu. Onsuz hiç yemek yemezdi, sonra onları Medine´ye gönderdi. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, Medi­ne´de çok saygı gördü.

İbn Asakir´in ifadesine göre Ali b. Hüseyin Zeynelabidin´in kendi adına nisbet edilen camisi, Dımaşkta´dır ve tanınan bir mescittir.

Ben derim ki: îbn Asakir´in sözünü ettiği yer, Dımaşk camiinin doğu tarafındaki şehitliktir.

Abdülmelik b. Mervan, ikinci kez onu Şam´a getirtmiş ve Bizans hükümdarının kendisine sikke ve kağıtlarla ilgili sorduğu sorulara karşı vereceği cevap hususunda fikrini sormuştu.

Zührî dedi ki: Ali b. Hüseyin Zeynelabidin´den daha takvalı ve da­ha faziletli bir Kureyşli görmedim. Babası Hz. Hüseyin´in şehadeti za­manında yanındaydı. Yirmiüç yaşındaydı, aynı zamanda hastaydı. Ömer b. Sa´d, onu kastederek: "Şu hastaya sataşmayın." demişti.

Vakidî dedi ki: «Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, insanların en takva-hlarından, en abidlerinden ve Allah´tan en çok korkanlarmdandı. Yü­rürken elini kolunu sallamazdı. Beyaz bir sarık takar ve sarığın ucu­nu arka taraftan sarkıtırdı.

Künyesi Ebu Hasen´di. Ebu Muhammed, Ebu Abdillah olduğu da

söylenir.»

Muhammed b. Sa´d dedi ki: Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, sika, gü­venilir, çok hadis rivayet eden, şahsiyetli, takvalı, vera sahibi bir kimseydi. Annesi, Gazale idi. Hz. Hüseyin´den sonra azatlısı Zebid onunla evlendi ve bu evlilikten Abdullah b. Zebid doğdu. Ona, Aliy-yü´1-Asğar denirdi. Aliyyü´l-Ekber ise, babası Hz. Hüseyin´le birlikte Öldürülmüştü. Birden fazla ravi böyle demişlerdir.

Said b. Müseyyeb, Zeyd b. Eşlem, Malik ve Ebu Hazim´in ifadele­rine göre ehî-i beyt arasında Zeynelabidin´in misli yoktu.

Yahya b. Said el-Ensârî dedi ki: Haşimilerin en faziletlisi olan ve kendisine kavuştuğum Ali b. Hüseyin´in şöyle dediğini işittim: "Ey in­sanlar, bizi İslâm sevgisiyle sevin. Bize olan sevginiz, nihayet utanç haline geldi."

Başka bir rivayete göre de şöyle demiştir: "Nihayet bizi insanlara karşı sevimsiz kıldınız."

Asmaî dedi ki: Hz. Hüseyin´in nesli, ancak Ali b. Hüseyin vasıta­sıyla devam etti. Ali b. Hüseyin´in nesli de ancak amcası oğlu Hasan vasıtasıyla devam etti.

Mervan b. Hakem, ona şöyle demişti: "Birkaç cariye satın al da çocukların çoğalsın." O da: "Cariye satın alacak param yok." cevabını vermiş, bunun üzerine Mervan, ona 100.000 dirhem ödünç vermişti. O da gidip bu parayla cariyeler satın almıştı. Böylece çocukları doğ­muş ve nesli çoğalmıştı. Sonra Mervan, hastalandığı zaman çocukla­rına, Ali b. Hüseyin´e vermiş olduğu ödünç parayı almamalarını vasi­yet etti. Hüseynilerin tümü, Ali b. Hüseyin Zeynelabidin neslinden-dır. Allah, ona rahmet etsin.

Ebu Bekir b. Ebu Şeybe dedi ki: Zührî´nin sahih olan senetleri; Alı b. Hüseyin, onun babası ve onun dedesi vasıtasıyla gelen rivayet­lerin senetleridir.

Anlatıldığına göre kendisi namaz kılmaktayken içinde bulunduğu oda yanmıştı. Namazı tamamladıktan sonra kendisine: "Niçin namazı bırakıp da evden dışarı çıkmadın " diye sorduklarında şu cevabı ver-mıŞtı: Cehennem ateşini düşündüğümden şu yangın ateşini hatırla­madım ve farkında olmadım."

Au b. Hüseyin Zeynelabidin, abdest alırken rengi sararırdı. Na­maza dururken de vücudu tiril tiril titrerdi. Ona bunun sebebi sorul-gunda şöyle cevap verirdi: "Kimin huzuruna duracağımı ve kiminle konuşacağımı bilmiyor musunuz "

Hacca gittiğinde telbiye getirmek isteyince vücudu sarsılmaya ve titremeye başladı, şöyle dedi: "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, dediğim zaman bana "lâ lebbeyk" denilmesinden korkuyorum (Yani, buyur Al­lah´ım buyur, dediğim zaman bana; senin çağrına icabet edilmeyecek­tir, denilmesinden korkuyorum)." Arkadaşları, onu telbiye getirmeye teşvik edip yüreklendirdiler, ancak telbiye getirince bayılıp bineğin­den düştü.

Her gün ve gecede 1.000 rekat namaz kılardı.

Tavus dedi ki: «Onun Hatim´de namaz kılıp secde halinde iken şöyle dediğini işittim: "Ey Rabbim! Kulların senin avlundadırlar. Sen­den dilenenler, senin avlundadırlar. Sana muhtaç olan fakirlerin de senin avlundadırlar."

Allah´a yemin ederim ki, ben sıkıntıya düştüğüm zaman bu duayı okduğumda mutlaka sıkıntım gideriliyordu.»

Anlatıldığına göre Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, geceleyin çok sa­daka verirdi ve şöyle derdi: "Geceleyin verilen sadaka, Rabbin gazabı­nı söndürür, kalbi ve mezarı nurlandırır. Kıyamet gününde kulun maruz kalacağı karanlıkları giderir ve Allah, onun sadaka olarak ver­diği malın karşılığını iki kez verir."

Muhammed b. İshak dedi ki: "Medine´de bazı kimseler vardı. Bunların geçimleri sağlanıyordu, ama geçimlerini kimin sağladığını bilmiyorlardı. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin vefat edince bunlara erzak getiren kimse kalmadı. Böyle olunca da geceleyin kendilerine erzak getiren kişinin o olduğunu anladılar. Vefat ettiği zaman sırtında ve omuzlarında dağarcık taşıma nedeniyle bazı izler gördüler. O, dağar­cığı sırtına vurup dulların, düşkünlerin evlerine erzak taşırdı. Anla­tıldığına göre o, Medine´de yüz hane halkının geçimini sağlardı ve on­lar, onun vefatına kadar bu erzakların kendilerine nereden geldiğini, kimin getirdiğini bilmiyorlardı."

Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, Muhammed b. Üsame b. Zeyd´in ya­nına gitti. Hastalığı nedeniyle onu ziyaret için gitmişti. Muhammed b. Üsame, ağlamaya başladı. Ali b. Hüseyin, ona sordu:

- Niçin ağlıyorsun

- Borçluyum.

- Borcun ne kadar

- 15.000 dinar (Başka bir rivayette anlatıldığına göre 10.000 di­nar demiştir.).

- Borcunu Ödemek bana ait olsun.

Ali b. Hüseyin Zeynelabidin dedi ki: "Rasûlullah´m (s.a.v.) sağlı­ğında Ebu Bekir ile Ömer ne mertebede idiyseler, onun vefatından sonra da aynı mertebede idiler.1´

Bir gün adamın biri, Ali b. Hüseyin Zeynelabidin´e sövdü, ancak Ali duymazdan geldi. Duymuyormuş gibi davrandı. Adam ona: "Seni kastediyorum, sana sövüyorum." deyince Ali, ona: "Ben de seni gör­mezden geliyorum." diye cevap verdi.

Bir gün Ali b. Hüseyin, mescitten çıkınca adamın biri ona sövdü. Çevredekiler, Ali´nin yardımına geldiler. Ali: "Bu adama ilişmeyin." diye nasihat verdi. Sonra söven adama dönüp şöyle dedi: "Allah´ın senden gizlediği daha birçok ayıplarımız var. Senin bir ihtiyacın yok mu Sana yardımcı olalım." Adam utandı. Ali de gömleğini onun üze­rine attı ve ayrıca 1.000 dirhem parayı ona vermeleri için adamlarına emir verdi. Bundan sonra o adam kendisini görünce: "Doğrusu, sen peygamber evladındansm." derdi.

Dediler ki: Ali b. Hüseyin Zeynelabidin ile Hz. Hasan´ın oğlu Ha­san tartıştılar. Aralarında bir rekabet vardı. Hz. Ali´nin torunu Ha­san b. Hasan, ona sövdü ama o sustu. Gece olunca Ali b. Hüseyin, onun evine gitti ve şöyle dedi: "Ey amcaqğlu, eğer sen doğru söylediy­sen Allah beni affetsin, eğer yalan söylediysen Allah seni bağışlasın ve sana selam olsun." Böyle dedikten sonra dönüp evine gitti. Hz. Ha­san´ın oğlu Hasan, bunun üzerine hemen gidip onunla barıştı.

Kendisine sordular:

- İnsanların en büyük pay sahibi olanı kimdir

- Dünyayı kendi nefsi için pay olarak görmeyendir. Yine şöyle demişti:

"Düşünce, aynadır. Kişi bu aynada kendi iyiliklerini ve kötülük­lerini görür.

Dostları kaybetmek, gurbete düşmek demektir. Bazı kimseler, korkularından ötürü Allah´a ibadet ederler ki, bu kölelerin ibadetidir. Bazı kimselerde rağbetlerinden ötürü Allah´a ibadet ederler ki, bu da tüccarların ibadetidir. Bazı kimseler ise, sevgi ve şükürlerinden ötürü Allah´a ibadet ederler ki bu, seçkin ve hür kimselerin ibadetidir."

Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, oğluna şöyle demişti: «Ey oğulcuğum! Fasık kimseyle arkadaşlık yapma. Çünkü o, bir lokma karşılığında veya daha az birşey karşılığında seni satar ve o şeyi elde etmek ister. Ama sonra da onu elde edemez. Cimri kimseyle de arkadaşlık etme. Çünkü o, en çok muhtaç olduğun bir zamanda palını senden esirger ve sana yardım etmez. Yalancı kimseyle de ar­aşlık etme. Çünkü o, serap gibidir, uzağı sana yakın gösterir, ya-mı da senden uzaklaştırır. Ahmak kimseyle de arkadaşlık etme. Vünkü o, sana fayda vermek istediği halde zarar verir. Akrabalık bağlarını koparan kimselerle de arkadaşlık etme. Çünkü o, Allah´ın itabında lanetlenmiştir. Zira yüce Allah, şöyle buyurmuştur:

"Geri dönerseniz yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz beklenmez mi sizden İşte, Allah´ın lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği bunlardır."» (Muhammed, 22-23.)

Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, mescide girdiği zaman insanların omuzlarından atlayarak ilerler ve nihayet Zeyd b. Eslem´in ilerideki halkasına dahil olup otururdu. Nafî b. Cübeyr b. Mut´im, ona: "Allah seni affetsin, sen insanların efendisisin. Gelip ilim halkalarım ve Ku-reyşlilerin meclislerinden geçerek şu siyahi kölenin meclisine dahil olup oturuyorsun, niçin böyle yapıyorsun " diye sorunca Ali b. Hüse­yin Zeynelabidin, ona şu cevabı vermişti: "Kişi, ancak faydalandığı yerde oturur. İlim ise, her nerede olursa olsun oraya gidip talep edi­lir."

A´meş, Mesud b. Malik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ali b. Hüseyin Zeynelabidin dedi ki:

- Beni, Said b. Cübeyr ile bir araya getirebilir misin

- Onunla ne işin var

- Ona, Allah´ın bize fayda vereceği bazı şeyler soracağım. Yoksa herhangi bir hakarette bulunacak değilim. Çünkü şu kimselerin (böy­le derken Irak´ı gösterdi.) iftira ettiği şeyler bizde mevcut değildir."

İmam Ahmed b. Hanbel, Zer b. Ubeyd´in şöyle dediğini rivayet et­miştir: "Ben, İbn Abbas´ın yanındaydım. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin geldi. İbn Abbas, ona şöyle dedi: "Sevgili oğlu sevgiliye merhaba."

Ebu Bekir b. Muhammed b. Yahya es-Solî, Ebu Zübeyr´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Biz, Cabir b. Abdullah´ın yarımdaydık. Oraya Ali b. Hüseyin,Zey­nelabidin gelince Cabir, bize şöyle dedi: Ben, Rasûlullah (s.a.v.)´m ya­nında iken Hz. Ali´nin oğlu Hz. Hüseyin oraya geldi. Rasûlullah, onu bağrına basıp öptü ve yanına oturttu. Sonra şöyle dedi: "Şu oğlumun Ali adında bir oğlu doğacaktır. Kıyamet günü olunca Arş´ın ortasında bir ünleyici: "Abidlerin efendisi ayağa kalksın." diye ünleyecek ve işte şu oğlumun doğacak olan Ali adındaki oğlu ayağa kalkacaktır."

Bu, İbn Asakir tarafından rivayet edilen ve cidden garip bir ha­distir.

Zührî dedi ki: "En çok Ali b. Hüseyin Zeynelabidin´le otururdum. Ondan daha fakih bir kimse görmedim. Hadis rivayet ederdi, aile ef­radı arasında en faziletli ve en güzel taatta bulunan kimseydi. Onlar arasında Mervan ile oğlu Abdülmelik tarafından en çok sevilendi. Kendisine Zeynelabidin adı verilirdi."

Cüveyriye b. Esma dedi ki: "Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, Rasûlul­lah (s.a.v.)´a olan akrabalığını vesile edinerek herhangi bir kimseden bir dirhem dahi yemedi. Allah, ona rahmet etsin ve ondan razı olsun."

Muhammed b. Sa´d, Makberî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Muhtar, Ali b. Hüseyin Zeynelabidin´e 100.000 dirhem gönderdi. Bunu kabul etmek istemedi. Geri vermekten de korktu, bu nedenle parayı yanında alıkoydu. Harcamadı. Muhtar öldürülünce Abdülme­lik b. Mervan´a şöyle bir mektup gönderdi: "Muhtar, bana 100.000 dirhem göndermişti. Bunu kabul etmek istememiştim. Reddetmekten de korkmuştum. Bu paraları teslim alacak birini yanıma gönder."

Abdülmelik de ona: "Ey amcaoğlu! O paraları al, ben onları sana helal ettim." diye mektup gönderince Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, bu paraları kabul etti.»

Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, şöyle demişti: "İnsanların dünyadaki efendileri, cömert ve takvalı olan kimselerdir. Ahiretteki efendileri de dindarlar, faziletliler, ilim ve takva sahibi olan kimselerdir. Zira â-limler peygamberlerin mirasçılarıdırlar.´1

Bir defasında da şöyle demişti: "Kardeşlerimden birini görüp de onun için Allah´tan Cennet´i isteyip de dünya malını ona verme husu­sunda cimrilik etmekten yüce Allah´tan utanırım. Çünkü kıyamet gü­nü olduğunda bana şöyle denilir: "Eğer Cennet senin elinde olsaydı onu vermekte de cimrilik ederdin, daha cimri olurdun, daha cimri olurdun."

Anlatıldığına göre Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, çok ağlarmış. Kendisine bunun sebebini sorduklarında şöyle cevap vermiş: "Yakup peygamber, Yusuf peygamber için ağladı. Nihayet gözleri ağardı, üs­telik Yusuf un öldüğünü de bilmiyordu. Oysa ben, aile efradımdan on küsur kişinin aynı günün sabahında boğazlandıklarını gördüm. Bu nedenle onlara olan üzüntümün kalbimden silinip gideceğini mi sanı­yorsunuz "

Abdürrezzak dedi ki: Ali b. Hüseyin Zeynelabidin´in cariyelerin­den biri´, abdest alırken Ali b. Hüseyin´in eline su döküyordu. O esna­da cariyenin elindeki ibrik düşüp Ali b, Hüseyin´in yüzüne değdi ve yaraladı. Ali b. Hüseyin, başını kaldırıp cariyeye hışımla bakınca ca­riye şöyle dedi: Yüce Allah buyuruyor ki: "Öfkeyi yutanlar...." Bunun üzerine Ali b. Hüseyin: "Öfkemi yuttum." dedi. Cariye ise: "İnsanları affedenler...." mealindeki ayeti okudu. Ali b. Hüseyin de: "Allah, seni affetsin." diye cevap verdi. Cariye, bu defa ayetin son kısmını okudu: "Allah, ihsan edenleri sever." Ali b. Hüseyin de şöyle dedi: "Sen, yüce Allah´ın rızası için özgürlüğüne kavuştun, seni azad ettim."

Zübeyr b. Bekkar, Muhammed´in babası Ali´nin şöyle dediğini ri­vayet etmiştir:

«Iraklılardan bazı kimseler bir araya gelip oturdular ve Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer´den bahsettiler. Onların aleyhlerinde ağır sözler sarfettiler. Sonra Hz. Osman´dan bahsettiler. Ali, onlara şöyle dedi:

- Söyleyin bakalım, sizler şu ayette sözü edilen ilk Muhacirlerden misiniz "Onlar ki, yurtlarından ve mallarından edilmişlerdir. Al­lah´tan bir lütuf ve rıza dilerler. Allah´ın dinine ve peygamberine yar­dım ederler." (ei-Haşr, 8.)

Onlar da, "Hayır." diye cevap verince bu defa Ali, onlara şöyle de­di:

- O zaman sizler, şu ayette sözü edilen kimseler misiniz "Daha önceden Medine´yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip geleni severler." (ei-Haşr, 9.)

Onlar yine: "Hayır." diye cevap verince bu sefer Ali, şöyle dedi:

- Sizler, ne Muhacirlerden ne de Ensâr´dan olmadığınıza dair ik­rarda bulundunuz. Ben de şahitlik ediyorum ki, yüce Allah´ın kendile­rinden şu ayette söz ettiği üçüncü gruptan da değilsiniz: "Onlardan sonra gelenler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşle­rimizi bağışla. Kalbimizde mü´minlere karşı kin bırakma." (ei-Haşr, ıo.)

- Haydi öyleyse, yanımdan kalkıp gidin. Allah, sizi mübarek kıl­masın. Evlerinizi de birbirine yaklaştırmasın. Sizler, İslâmiyet´le alay ediyorsunuz. İslâm ehli de değilsiniz.»

Adamın biri gelip ona şöyle bir soru sordu:

- Hz. Ali, ne zaman dirilecek ve dünyaya dönecek

- Vallahi o, kıyamet gününde dirilecek ve kendi başının çaresine bakacak.

Ibn Ebi´d-Dünya, Ebu Hamza es-Sümalî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ali b. Hüseyin Zeynelabidin evinden dışarı çıkarken şöyle derdi: Allah´ım, ben bugün ırzıma sövene hakkımı helal ediyorum."

Ibn Ebi´d-Dünya´nm rivayetine göre tandırda birşey pişirmekte olan bir kölenin elindeki şiş, Ali b. Hüseyin´in çocuğunun başına düş­tü ve çocuk öldü. Ali b. Hüseyin de koşarak olay yerine gitti. Köleye baktı, sonra da şöyle dedi: "Sen kasıtlı yapmadın, sen hürsün, seni a-zad ettim." Böyle dedikten sonra da oğlunun cenaze hazırlıklarına başladı.

Medainî dedi ki: Süfyan´ın şöyle dediğini işittim: Ali b. Hüseyin Zeynelabidin şöyle derdi: "Alçalarak, zillete katlanarak kızıl tüylü da­varlara sahib olmak benim hoşuma gitmez."

Kendi nefsi aleyhinde aşın giden, çok günah işleyen bir oğlu vefat edince bir adam, onun aşırılıklarından ötürü üzüntüye boğuldu. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin, oğlu ölen adama şöyle dedi: "Senin oğlunun ge­risinde üç şey kalmıştır: Allahtan başka ilah bulunmadığına şahadet etmek, Rasûlullah´ın şefaatta bulunması ve Aziz ve Celil olan Allah´ın rahmeti."

Medainî dedi ki: Zührî, bir günah işledi. Bundan ötürü insanlar arasından çıkıp bir kenara çekildi. Dağlara düştü, aile efradım ve ma­lını terkedip gitti. Ali b. Hüseyin, onunla görüştükten sonra kendisine söyle dedi: "Ey Zührî! Allah´ın herşeyi kapsayan rahmetinden ü-mit kesmen, senin işlediğin günahtan daha büyük bir günahtır." Ali´nin bu sözüne karşılık Zührî de şu ayet-i kerimeyi okudu: "Allah, peygam­berliğini vereceği kimseyi daha iyi bilir." (ei-Enâm, 124.)

Başka bir rivayette anlatıldığına göre Zührî, bir adamı hataen öl­dürmüş, Ali b. Hüseyin de tevbe edip istiğfarda bulunmasını ve mak­tulün ailesine diyet göndermesini Zührî´ye tavsiye etmiş, o da bu tav­siyeyi yerine getirmişti.

Zührî, şöyle derdi: "Ali b. Hüseyin, insanlar arasında beni en çok minnet altında bırakan kimsedir."

Süfyan b. Uyeyne, Ali b. Hüseyin Zeynelabidin´in şöyle dediğini nakletmiştir:

"Bir adam, bir başkası hakkında bilmeden iyi şeyler söylemesin. Aksi takdi