๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 15 Kasım 2010, 20:59:43



Konu Başlığı: Hicretin Altıyüzyetmişbîrînci Senesi
Gönderen: Esila üzerinde 15 Kasım 2010, 20:59:43
Hicretin Altıyüzyetmişbîrînci Senesi


Hicretin Altıyüzaltmışbîrinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

Ahmed B. Muhammed B. Abdullah.

Abdürrezzak B. Abdullah.

Muhammed B. Ahmed B. Anter Es-Sülemî

Alemüddîn Ebü´l-Kasım B. Ahmed.

Şeyh Ebu Bekir Ed-Dlneverî

Şeyhü´l-İslam İbn Teymîye´nin Doğumu.

El-Emîrü´l-Kebîr Mücireddîn.

Hicretin Altıyüzaltmışikincı Senesi

Hicretin Altıyüzaltmışıkinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Melik Eşref

Hatip İmadüddin B. Harîstanî

Muhîddin Muhammed B. Ahmed B. Muhammed.

Şeyh Salih Muhammed B. Mansur.

Muhiddin Abdullah B. Safîyyüddin.

Hicretin Altıyüzaltmışüçüncü Senesi

Hicretin Altıyüzaltmışüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Halid B. Yusuf B. Sa´d En-Nablusî

Şeyh Ebü´l-Kasım El-Havarî

Kadı Bedreddîn El-Kürdî Es-Sîncarî

Hicretin Altıyüzaltmışdördüncü Senesi

Hicretin Altıyüzaltmışdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Aydoğdu B. Abdullah.

Hülaguhan.

Hicretin Altıyüzaltmışbeşincî Senesi

Hicretin Altıyüzaltmışbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Sultan Berekehan.

Mısır Kadilkudatı Taceddin Abdülvehhab.

Kaymaziye Vakfının Kurucusu Emirü´l-Kebîr Nasîrüddin.

Şeyh Şîhabüddîn Ebu Şâme.

Hicretin Altıyüzaltmışaltıncı Senesi

Sultan Melîk Zahirin Antakya´yı Fethî

Hicretin Altıyüzaltmışaltıncı Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şeyh Afifüddin Yusuf B. Bakkal

Hafız Ebu İbrahim Îshak B. Abdullah.

Hicretin Altıyüzaltmışyedinci Senesi

Hicretin Altıyüzaltmışyedînci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Emir İzzeddîn Aydemir B. Abdullah.

Şerefüddîn Ebü´z-Zahîr.

Kadı Taceddin Ebu Abdillah.

Uzman Hekim Şerefüddîn Ebü´l-Hasan.

Şeyh Nasirüddin.

Şeyh Ebü´l-Hasan.

Hicretin Altıyüzaltmışsekizinci Senesi

Hicretin Altıyüzaltmışsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Sahip Zeyneddin Yakup.

Şeyh Muvaffaküddin.

Şeyh Zeyneddin Âhmed B. Abdüddaim..

Kadı Muhîddîn İbn Ez-Zekî

Sahip Fahreddin.

Şeyh Ebu Nasr B. Ebu´l-Hasan.

Hicretin Altıyüzaltmışdokuzuncu Senesi

Hicretin Altıyüzaltmışdokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Melik Takiyyüddîn Abbas B. Melîkü´l-Adîl

Kadilkudat Şerefüddîn Ebu Hafs.

Tavaşi (Hadım) Şücaüddin Mürşîd El-Muzafferî :

El-Hamevî

İbn Seb´în Abdülhak B. İbrahim..

Hicretin Altıyüzyetmişinci Senesi

Hicretin Altıyüzyetmişinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şeyh Kemaleddin.

Vecîhüddin Muhammed B. Alî B. Ebi Talîb.

Necmeddin Yahya B. Muhammed B. Abdülvahid B. Lebudî

Şeyh Ali El-Bekkâ.

Hicretin Altıyüzyetmişbîrînci Senesi

Hicretin Altıyüzyetmişbirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

Şeyh Taceddin Ebü´l-Muzaffer Muhammed B.Ahmed.

Hatip Fahreddin Ebu Muhammed.

Şeyh Hızır B. Ebu Bekir El-Mehranî El-Adevî

Et-Ta´ciz Adlı Eserin Musannifi

Hicretin Altıyüzyetmişîkincî Senesi

Hicretin Altıyüzyetmişîkincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Müeyyedüddin Ebü´l-Meâlî Es-Sadr Er-Reîs.

El-Emiru´l-Kebîr Farisü´d-Dîn Aktay.

Şeyh Abdullah B. Ganim..

Kadilkudat Kemaleddin.

İsmail B. İbrahim B. Sakir B. Abdullah.

Elfiye Adlı Eserin Sahibi İbn Mâlik.

Naşir Et-Tûsî

Şeyh Salim El-Berkî

Hicretin Altıyüzyetmişüçüncü Senesi

Hicretin Altıyüzyetmişüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

İbnatâel-Hanefî

Beymend B. Beymend B. Beymend.

Hicretin Altıyüzyetmîşdördüncü Senesi

Hicretin Altıyüzyetmîşdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şeyh İmam El-Allame.

Şeyh İmam İmadüddin Abdülaziz.

Tarihçi İbn Saî

Hicretin Altıyüzyetmişbeşinci Senesi

Biliştin Savaşı Ve Kisariye´nin Fethi

Hicretin Altıyüzyetmişbeşîncî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Şeyh Ebü´l-Fadl B. Şeyh Ubeyd B. Adülhalik Ed-Dımaşkî

Tavaşî Yümnü´l-Habeşî

Şeyh Muhaddis Şemseddin Ebü´l-Abbas.

Şair Şihabüddîn Ebü´l-Mekârîm..

Kadı Şemseddin.

Şeyh Ebu Îshak İbrahim B. Sadullah.

Şeyh Cendel B. Muhammed El-Meninî

Muhammed B. Abdurrahman B. Muhammed.

Muhammed B. Abdülvehhab B. Mansur.

Hicretin Altıyüzyetmişaltıncı Senesi

Kahirin Vefatı

Emîrü´l-Kebir Bedreddin Bîlbekb. Abdullah.

Kadilkudat Şemseddin El-Hanbelî

Sultan Melik Zahir´in Şeyhi Şeyh Hızır El-Kürdî

Şeyh Muhyiddin En-Nevevî

Ali B. Ali B. İsfendiyar.

Hicretin Altıyüzyetmîşyedînci Senesi

Hicretin Altıyüzyetmişyedinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Emirü´l-Kebir Cemaleddîn Akkuş B. Abdullah En-Necibî

Aytekin B. Abdullah.

Kadilkudat Sadreddin Süleyman B. Ebu´l-Îzz.

Taha B. İbrahim B. Ebu Bekir Kemaleddin El-Hemedanî

Abdurrahman B. Abdullah.

Kadilkudatmecdüddînabdurrahman B.Cemaleddin.

Vezir İbn Hanna.

Lügatçt Şeyh Muhammed B. Zahîr.

İbn İsrail El-Harirî



Hicretin Altıyüzaltmışbîrinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler .

Ahmed B. Muhammed B. Abdullah

Ahmed b. Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. Yahya b. Seyyi-dünnas Ebu Bekir el-Ya´merî el-Endülüsî. Hadis hafızıydı. Hicretin 597. senesinde doğdu. Çok hadis dinledi. Büyük kitaplar edindi. Güzel eserler tasnif etti. Endülüs´te hadis hafızları onunla son buldu. Bu sene receb ayının yirmiyedisinde Tunus şehrinde vefat etti. [1]


Abdürrezzak B. Abdullah


Abdürrezzak b. Abdullah b. Ebu Bekir b. Halef İzzeddin Ebu Mu­hammed er-Res´anî. Muhaddis ve müfessirdi. Çok hadis dinledi. Hadis rivayet etti. Faziletli ve edip insanlardandı. Musul sahibi Bedreddin

Lü´lü yanında itibarlı bir kimseydi. Sincar sahibinin yanında da merte­be ve mevkii vardı. Bu sene rebiyülahır ayının onikisinde cuma gecesi yetmiş yaşını aşmış iken vefat etti. Şiirlerinden biri şudur:

«Karga gakladı. Gaklamasıyla, Sevgilinin kayboluş vaktinin yaklaştığını bildirdi. Ey onların gidişinden sonra yaşantımın hoşluğunu benden isteyen kişi

Yaşam benim için zorlaştı. Sen de yaşamın hoşluğundan ve güzelli­ğinden bahsediyorsun!» [2]



Muhammed B. Ahmed B. Anter Es-Sülemî


Dımaşklıydı. Dımaşk muhtesibi olup, adil şahsiyetli ve önde gelen insanlarındandı. Dımaşk´ta emlâki ve vakıfları vardı. Bu sene Kahi-re´de vefat etti ve Mukattam mezarlığına defnedildi. [3]



Alemüddîn Ebü´l-Kasım B. Ahmed


Alemüddin Ebül-Kasım b. Ahmed b. Muvaffak b. Cafer el-Mirrisî el-Barakî. Lügatçi, nahivci ve kurrâ idi, Şatıbiye adlı eseri kısalttı, el-Mufassal adlı eseri ise birkaç ciltte şerhetti. el-Cezûliye´yi de şerh etti. el-Cezûliye´nin yazarıyla görüştü. Eserde geçen bazı konuları ona sor­du. Bir çok ilimde, söz sahibi idi. Yakışıklı, sureti hoş, şekli ve endamı güzeldi. Kindî´den ve diğerlerinden hadis dinledi. Bu sene vefat etti. [4]



Şeyh Ebu Bekir Ed-Dlneverî


Salihiye´deki zaviyenin bânisidir. O zaviyede etrafında toplanan müridler topluluğu bulunurdu. Güzel sesle Allah´ı zikrederlerdi. Allah kendisine rahmet etsin. [5]



Şeyhü´l-İslam İbn Teymîye´nin Doğumu


Şeyh Şemseddin ez-Zehebî dedi ki: Bu sene şeyhimiz Takiyyüddin Ebü´l-Abbas Ahmed b. Şeyh Şihabüddin Abdülhalim b. Ebi´l-Kasım b. Teymiye el-Harranî rebiyülevvel ayının onunda pazartesi günü dünya­ya geldi. [6]



El-Emîrü´l-Kebîr Mücireddîn


Ebü´l-Heycâ İsâ b. Haşir el-Ezkeşî el-Kürdî el-Ümevî. Önde gelen bahadır komutanlardandı. Ayn-ı Calut savaşında Tatarların bozguna uğratılmasmda büyük rolü olmuştu. MeliV Muzaffer bu savaştan sonra

Dımaşk´a geldiğinde onu Emir Alemüddin Sencer el-Halebî ile birlikte Dımaşk´a müsteşar olarak atamıştı. Emir Alemüddin´e görüş bildire­cek, tedbir alınması gereken hususlarda fikir beyan edecekti. Ayrıca adalet sarayında onunla beraber bulunacaktı. Ona tam bir ikta´ ve bol maaş bağladı. Emirü´l-Kebir bu sene vefat etti.

Ebu Şâme dedi ki: «Emirü´l-Kebir Mücireddin´in babası Emir Hü-sameddin, Şark illerinde Melik Eşrefin askerleri arasında İmadüddin Ahmed b. Meştup´la birlikte vefat etmiştir.»

Emirü´l-Kebir Mücireddin´in oğlu Emir İzzeddin, Dımaşk şehrinde bir süre emirlik yaptı, idaresi güzeldi. Eski kuyumcular çarşısmdaki Ibn Sinum yolunu kendisinin yaptırdığı söylenir. Hatta kendisi de ora­da ikamet ettiği için oraya îbn Ebî Heyca yolu da denilir. Orada yönetici­lik yapmış ve bu yol onun adıyla meşhur olmuştur. O zaman ben küçü­cük bir çocuktum. Kur´ân-ı Kerim´i orada hatmettim. Allah´a hanıd ol­sun. [7]



Hicretin Altıyüzaltmışikincı Senesi


Bu sene başlangıcında Halife, Hakim Biemrillah el-Abbasî idi. Sul­tan da Zahir Baybars´tı. Dımaşk naibi ise Emir Cemaleddin Akkuş en-Necibî idi. Dımaşk´ın kadısı da İbn Hallikan´dı.

Bu sene başlarında Kasreyn arasındaki Zahiriye medresesinin ya­pımı tamamlandı. Bu medresede Şafiîler için müderrisliğe Kadı Takiy­yüddin Muhammed b. Hüseyin b. Rezin; Hanefîler için de Mecdüddin Abdurrahman b. Kemaleddin Ömer b. Adim atandı. Hadis üstadlığına ise Şeyh Şerefüddin Abdülmü´min b. Halef getirildi. Bu zât, Dimyatlı olup hadis hafızıydı.

Bu sene Sultan Zahir Kudüs´te bir han yaptırdı. Oraya gelen misa­firlerin ayakkabılarının tamiri, yiyeceklerinin temini ve diğer ihtiyaçla­rının karşılanması için vakıflar kurdu. Bu handa bir değirmen ve bir de

fırın yaptırdı.

Bu sene Berekehan´ın elçileri, Melik Zahir´e geldiler. Beraberlerin­de Eşref b. Şihap Gazi b. Âdil de vardı. Bunlar yazılı ve sözlü mesajlar getirmişlerdi. Mesajlarında İslâm´ı ve Müslümanları sevindirecek ha­berler vardı. Hülagu´nun ve ailesinin başına gelen belalar anlatılıyordu.

Bu sene cemaziyelahir ayında Şeyh Şihabüddin Ebu Şâme Abdur­rahman b. ismail el-Makdisî, îmadüddin b. Haristanî´nin vefatından sonra Eşrefiye darülhadisinde ders vermeye başladı, ilk dersinde Kadı îbn Hallikan ile diğer kadılardan ve ayandan bir cemaat de hazır bulun­du. el-Mebhas adlı kitabının Ön sözünden bahsetti. Hadisleri, senet ve metinleriyle nakletti. Birçok güzel ve faydalı bilgiler verdi. Anlatıldığı­na göre kendisi ders vermeden önce hiç bir kaynağa müracaat etmezmiş. Onun gibilerine çok rastlanmaz. Doğrusunu Allah bilir.

Bu sene Hülagu´nun elçisi olarak Nasireddin et-Tusî Bağdat´a gel­di. Vakıfları ve şehrin durumunu inceledi. Medreselerden birçok kitap olarak Merağa´da yaptırmış olduğu rasathanesine taşıdı. Sonra Vasıt ve Basra şehirlerine de gitti. [8]


Hicretin Altıyüzaltmışıkinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Melik Eşref


Şeceresi şöyledir: Musa b. Melik el-Mansur ibrahim b. Melik el-Mü-cahid Esedüddin Şirkuh b. Nasirüddin Muhamnıed b. Esedüddin Şirkuh el-Kebir. Bunlar öteden beri günümüze kadar babadan oğula Humus hükümdarlığı yapmış bir aile idiler. İyilikle nitelenen alicenap kimseler olup müreffeh bir hayat içinde yaşayan Dımaşklı büyük insan­lardı. Yiyecek, içecek, giyecek, binek gibi şeylere fazla değer verirlerdi. Arzu ve şehvetlerini gidermeye, lüks içinde yaşamaya, şarkıcı cariyeleri dinlemeye, sevgililerle yaşamaya çok dikkat ederlerdi. Sonra bütün bunları kaybettiler. Bunlar sanki birer düş haline veya kaybolan gölge­ye dönüştüler. Kendilerine bunların sadece sorumlulukları, cezaları, hesabı ve utancı kaldı. Melik Eşref vefat edince geride bol miktarda para ve nefis mücevherler bıraktı. Hükümdarlığı, Zahiriye devletine geçti. Bu sene onunla birlikte Halep naibi Emir Hüsameddin Cogender de öl­müştü.

Bu sene Tatarlar Humus´ta bozguna uğratıldılar. Öncü kuvvetleri­nin komutanı Beydere Allah´ın yargısı ve güzel takdiri gereği öldürüldü.

Bu sene Mısır´da nıuhaddislik yapan Reşid el-Attar, Melik Eşref Musa b. Adil´in maskarası ile meşhur tacir hacı Nasır b. Düz de vefat et­tiler. Bu sonuncusu, beş vakit namazını Dımaşk Camii´nde kılan varlık­lı ve hayırhah kimselerdendi. [9]



Hatip İmadüddin B. Harîstanî


Abdülkerim b. Cemaleddin Abdüssamed b. Muhammed b. Haristanî. Dımaşk´ta hatiplik yaptı. Eşrefiye devleti zamanında İbn Sa-lah´tan sonra babasının yerine kadı vekilliği yaptı. Bu görevini bu sene cemaziyelevvel ayının yirmi dokuzunda Darülhitabe´de vefat edinceye kadar sürdürdü. Cenaze namazı Dımaşk Camii´nde kılındı. Kasyun me­zarlığında babasının yanına defnedildi. Cenaze töreni çok kalabalıktı. Vefat ederken seksenbeş yaşındaydı. Kendisinden sonra hatipliğe ve Gazaliye medresesinin müderrisliğine oğlu Mecdüddin atandı. Darül-hadis şeyhliğine ise Şeyh Şihabeddin Ebu Şâme getirildi. [10]



Muhîddin Muhammed B. Ahmed B. Muhammed


Muhiddin Muhammed b. Ahnıed b. Muhammed b. İbrahim b. Hüse­yin b. Süraka. Künyesi Ebu Bekir´di. Mağriplidir. Ensarîlerden olup Şa-tibiye kasabasmdandır. Künyesi Ebu Bekir olup Mağrip ülkesindendir. Alim, fazıl, dindar bir kimseydi. Hadis hafızıydı. Bir süre Halep´te ika­met etti. Sonra Dımaşk´a gitti. Oradan da Mısır´a göçtü. Mısır´da Zekiy-yüddin Abdülazim el-Münzirî´den sonra Kâmiliye darülhadisinin şeyh­liğine atandı. Bağdat´ta ve diğer beldelerde hadis dinlemiş ve toplamış­tı. Vefat ederken yetmiş yaşını geride bırakmıştı. [11]



Şeyh Salih Muhammed B. Mansur

Şeyh Salih Muhammed b. Mansur b. Yahya Şeyh Ebü´l-Kasım el-Kubarî el-İskenderanî. Kendi şahsına ait bir meyvelikte ikamet eder, geçimini oradan sağlar, orada çalışırdı. Takvalı bir kimseydi. Bahçesi­nin ürünlerinden insanlara yedirirdi. Bu sene şaban ayının altısında yetmişbeş yaşında İskenderiye´de vefat etti. İyiliği emreder, kötülüğü meneder, yöneticileri zulümden caydırmak için çabalar, onlar da kendi­sinin söylediklerine kulak verir ve zahidliğinden ötürü de ona itaat ederlerdi. İnsanlar ziyaretine geldiklerinde onlara kendi evinin pence­resinden hitap eder, onlarla bu şekilde konuşurdu. Gelenler onun bu ha­line razı olurlardı. Onunla ilgili garip bir hikâye anlatılır. Şöyle ki: Bine­ğini adamın birine satmıştı. Birkaç gün sonra bineği satın alan adam ya­nına gelip: «Ey efendim! Aldığım binek hiçbir şey yemiyor» dediğinde, Şeyh Salih Muhammed ona bakarak şunu sormuştu:

- Sen geçimini neyle sağlıyorsun

- Valinin yanında rakkashk yapıyorum.

- Bizim sana verdiğimiz bineğimiz haram lokma yemez!

Böyle dedikten sonra evine girdi. Sonra çıkıp bir kaç dirhem ekleye­rek bineğin parasını iade etti. Bineğini de geri aldı. İnsanlar da o rak­kastan, şeyhin kendisine verdiği her dirhemi -bereket sebebiyle- üçer dirheme satın aldılar. Şeyh Salih Muhammed vefat edince geride elli dirhem değerinde ev eşyası bıraktı. Ancak bu eşyaları 20.000 dirheme satıldı. [12]



Muhiddin Abdullah B. Safîyyüddin


Muhiddin Abdullah b. Safîyyüddin İbrahim b. Merzuk. Ebu Şâme´nin dediğine göre bu sene rebiyülahır ayının yirmidördünde Dımaşk´ta Nuriye medresesi bitişiğindeki evinde vefat etmiştir. Yüce Allah kendisine rahmet etsin.

Onun bu evi Şafîîler için medrese haline getirilmiştir. Sonradan

Necibiye vakfi olan bu evi Emir Cemaleddin Akkuş en-Necibî vakfetmiş­tir. Allah bu hayrını kabul buyursun. Biz de orada ikamet ettik. Allah bizleri büyük kurtuluşa erdirerek ebedi cennet yurduna kavuştursun, amin.

Cemaîeddin en-Necibî´nin babası Safıyyüddin, Melik Eşrefin vezi­ri idi. Emlâki, ev eşyası ve emtialarının haricinde 600.000 altın dinara sahipti. Babası, hicretin 659. senesinde Mısır´da vefat etmiş ve Mukat-tam mezarlığına defnedilmiş ti.

Ebu Şâme dedi ki: Ayn-ı Gayn adıyla meşhur olan Fahr Osman el-Mısrî´nin de Mısır´da vefat ettiğine dair haber bu ayda bize ulaştı.

Bu sene zilhicce ayının onsekizinde Şemsül-Vebbar el-Musılî vefat etti. Edebiyata dair bilgiler tahsil etmiş bir süre de Mezze Camii´nde ha­tiplik yapmıştı. Kendi şahsıyla ilgili olarak ağarmış saçlara kına yakma hakkında bana şöyle bir şiir okumuştu:

«Şakaklarıma ak çizgiler çekmesinden bu yana

O ve ben, bir bedendeki iki can gibi olduk ve ben ahdi hiç bozmadım.

İhtiyarlık bana gelip de onunla aramızı açtığında,

Onun bir kılıç olduğunu sandım ve kına ile ona bir kılıf geçirdim.»

Bu sene Hülaguhan, Zeyn el-Hafîzî adıyla tanınan Süleyman b. Amir el-Akrabanî´yi huzuruna çağırttı ve ona, «Benim yanımda senin hiyanetin sabit görülmüştür» dedi. Bu aldanmış kişi, Tatarların Hüla­guhan komutasında Dımaşk´a ve diğer islâm beldelerine gelişleri esna­sında Müslümanlara karşı Tatarlarla işbirliği yapmış, Müslümanlara eziyet etmiş, onların açıklarını Tatarlara bildirmişti. Bu nedenle de Müslümanların başına çeşitli eza ve cefalar gelmişti.

«Zalimlerin bir kısmını, diğer bir kısmına böylece musallat ederiz.»(el-En´âm, 129).

Bir kimse bir zalime yardımcı olursa Cenâb-ı Allah o zalimi bu defa da yardımcısına musallat kılar. Cenâb-ı Allah zalimden yine bir başka zalim vasıtasıyla öç alır. Sonra da zalimlerin tümünden intikamını alır. Öcünden, gazabından, cezasından ve kötü kullarından Allah´a sığını­yor, O´ndan afiyet diliyoruz. [13]



Hicretin Altıyüzaltmışüçüncü Senesi


Bu sene Sultan Zahir büyük bir orduyla Fırat taraflarına sefer dü­zenledi. Birey´e konaklamış olan Tatarları kovmak istiyordu. Tatarlar, İslâm ordusunun üzerlerine gelmekte olduğunu duyunca dönüp kaçtı­lar. Böylece o yörelerin durumu düzeldi. O mıntıkalara güven geldi. Ön­celeri oralarda fesadın ve korkunun çokluğundan ötürü kimse ikamet edemiyordu. Artık oralarda güvenlik sağlandı. Her taraf şenlendi.

Bu sene Melik Zahir askerleriyle birlikte Haçlılarla savaşmak üze­re sahil beldelerine yöneldi. Cemaziyelevvel ayının sekizinde perşembe günü üç saatlik bir zamanda Kisariye´yi fethetti. Müteakip haftanın perşembe gününde, yani cemaziyelevvel ayının onbeşinde kaleyi teslim aldı. Surlarını yıktı ve oradan da başka bir yere intikal etti. Daha sonra ulakların getirdikleri habere göre onun Ersof şehrini fethettiği, oradaki Haçlıları öldürdüğü anlaşıldı. Bunun üzerine Müslümanların beldele­rinde sevinç davulları çalındı. Halk bu duruma çok sevindi.

Bu sene Mağrip halkının Haçlılara karşı muzaffer oldukları ve Haçlılardan 45.000 kişiyi öldürdükleri, 10.000 kişiyi esir aldıkları, ara­larında Burans, îşbiliye, Kurtuba ve Mirrisiye´nin de bulunduğu kırkiki şehri onlardan geri aldıkları haberleri geldi. Bu sene ramazan ayının ondördünde Melik Zahir´in zaferi gerçekleşti.

Yine bu sene ramazan ayında Emevî Camii´nden başlayarak Derec mmtıkasındaki kanala kadar olan yollara parke taşı döşendi. Emevî Ca-mii´nin kıble tarafında da bir sarnıç ile şadırvan yapıldı. Daha önce ora­da bir kanal vardı. Halk o kanalın suyundan istifade ederdi. Manas neh­rinin suyu kesilince oraya uğrarlardı. Kanal yıkıldı, yerine şadırvan ya­pıldı. Sonra o şadırvan da yıkıldı, yerine dükkânlar yapıldı.

Bu sene Melik Zahir, Dımaşk naibi Emir Akkuş´u yanına çağırdı. O da bu emre itaat ederek Melik Zahir´in yanına gitti. Bu geçici ayrılışı es­nasında yerine Alemüddin el-Hısnî´yi naib vekili olarak atadı. Nihayet Dımaşk´a saygı görmüş ve ağırlanmış olarak geri döndü.

Bu sene Melik Zahir Mısır´da diğer mezheplere mensup müstakil kadılar atadı. Bunlar şehirlerde tıpkı Şafnlerin kadısı gibi hükmede­ceklerdi. Bu nedenle adalet sarayında bu sene zilhicce ayının yirmiiki-sinde pazartesi günü Şafnlerin kadılığına Tac Abdülvehhab b. bintü´l-E´azz´ı; Hanefîlerin kadılığına Şemseddin Süleyman´ı; Malikîlerin kadı­lığına Şemseddin es-Sübkî´yi; Hanbelîlerin kadılığına da Şemseddin Muhammed el-Makdisî´yi atadı. Bunun sebebi, Şafiî kadısı Abdülveh­hab b. bintü´l-E´azz´m Şafiî mezhebine muhalif birçok meselelerde uğ­raşmak mecburiyetinde kalması ve böylece zaman kaybetmesiydi. Di­ğer mezheplerin alimleri de buna muvafakat ettiler. Bunu kendisine Emir Cemaleddin Aydoğdu el-Azizî önermişti. Sultan Melik Zahir de onun görüşünü ve meşveretini beğendiğinden ötürü bu önerisini kabul etmiş ve gereğini yapmıştı. Rasûlullah (s.a.v.)´ın mescidinin onarımı için tahta, kurşun ve birçok aletle birlikte bir de hazır bir minberi Medi-ne-i Münevvere´ye gönderdi. Sultan Melik Zahir´in gönderdiği bu min­beri, Mescid-i Nebevî´ye yerleştirdi.

Bu sene Mısır´da büyük bir yangın çıktı. Hristiyanlar bu yangını çı­karmakla itham edildiler. Bu nedenle Melik Zahir onları ağır bir ceza ile cezalandırdı.

Bu sene rebiyülahir ayının yedisinde Merağa şehrinde Tatar hanı Hülagu´nun, Allah´ın lanet ve gazabına uğrayarak öldüğüne dair haber­ler geldi. Hulagu, sar´a hastalığından ölmüş, Tela kalesine defnedilmiş ve gömüldüğü yerin üzerine bir kubbe yapılmıştı. Ölümünden sonra Ta­tarlar oğlu Abakahan´m etrafında toplanmışlardı. Berekehan, onun üzerine yürüdü, onu hezimete uğrattı, etrafındaki adamları dağıttı. Me­lik Zahir, bu duruma çok sevindi. Irak beldelerini geri almak için. asker toplamaya niyetlendi. Ancak askerlerin, kendi arazilerine gitmiş olma­larından ötürü bunu başaramadı.

Bu sene şevval ayının onikisinde Melik Zahir, oğlu Melik Said Mu-hammed Berekehan´ın sultanlığı için emirlerden bey at aldı. Onu bine­ğine bindirdi. Ümerâ da onun önü sıra yaya olarak yürüdü. Kendisi şem­siyeyi bizzat tutup oğlunun üzerini gölgeledi. Emir Bedreddin Beyserî ekmek taşıyordu. Kadı Taceddin ile Vezir Bahaeddin b. Hanna da onun önü sıra bineklerine binmiş olarak gidiyorlardı. Ümeranın önde gelenle­ri de bineklerine binmişlerdi. Diğerleri ise yaya olarak yürümekteydi­ler. Bu halde Kahire´yi bir baştan bir başa dolaştılar.

Bu sene zilkade ayında Melik Zahir, yukarıda adı geçen oğlu Melik Said´i sünnet ettirdi. Onunla birlikte ümerânın bir grup çocuğunu da sünnet ettirdi. O gün görülmeğe değer muazzam bir gündü.



Hicretin Altıyüzaltmışüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler

Halid B. Yusuf B. Sa´d En-Nablusî


Halid b. Yusuf b. Sa´d en-Nablusî Şeyh Zeyneddin b. Hafız. Dı-maşk´taki Nuriye dârülhadi sinin şeyhi idi. Şeyh Zeyneddin güzel huylu, şakacı, muhaddislerin yolunda giden, latifeyi seven bir kimseydi. Bağ­dat´a göçtü. Orada ilim tahsil etti. Hadis dinledi. Hayırlı, salih ve ibadet ehli bir kimseydi. Hadis ilmine vakıftı. Hadis ricalinin adlarını ezberle­mişti. Bu ilimde Şeyh Muhyiddin en-Nevevî ve diğerleri kendisinden ilim tahsil ettiler. Kendisinden sonra Nuriye dârülhadi sinin şeyhliğine Taceddin el-Firazî atandı. Cenazesine büyük bir kalabalık iştirak etti. Babü´s-Sağir mezarlığına defnedildi. Allah rahmet etsin. [14]


Şeyh Ebü´l-Kasım El-Havarî


Ebü´l-Kasım Yusuf b. Ebil-Kasım b. Abdisselam el-Ümevî. Meşhur bir şeyhti. Havari´de bir zaviyesi vardı. Kendi beldesinde vefat etti. Ha­yırlı ve salih bir kimseydi. Kendisini seven arkadaşları ve müritleri çok­tu. Havran´a bağlı köylerden, Hil´den, Sebeniye´den de bir çok müridi vardı. Bunlar Hanbelî mezhebine mensuplardı. Def çalmayı uygun gör­mezlerdi. Sadece alkış tutarlardı. Diğerlerine göre daha ideal insanlar­dı. [15]



Kadı Bedreddîn El-Kürdî Es-Sîncarî


Mısır´da defalarca kadılık yapmış olup bu yıl Kahire´de vefat etmiş­tir. Ebu Şame dedi ki: «Etraftaki kadılardan ve hakimlerden rüşvet aldı­ğı bilinmektedir. Ancak kendisi cömert ve alicenap bir kimseydi. Kendi­sinin ve ailesinin malına el konuldu.» [16]



Hicretin Altıyüzaltmışdördüncü Senesi


Bu sene başlarken halife, Hakim Abbasî, sultan da Melik Zahir´di. Mısır´da dört kadı vardı. Bu sene Dımaşk´a da her mezhepten bir tane ol­mak üzere dört kadı atandı. Önceki sene Mısır´da başlatılan uygulama­ya burada da geçildi. Şam naibi Akkuş en-Necibî idi. Şafiîlerin kadilku-datı İbn Hallikan, Hanefîlerinki Şemseddin Abdullah b. Muhammed b. Atâ; Hanbelîlerinki Şemseddin Abdurrahman b. Şeyh Ebu Ömer; Malikîlerinki ise Abdüsselam b. Zevavî idi. Bu sonuncusu yönetime geç­meyi kabul etmemişti. Zorlanmış, sonra kabul etmiş, ama yine istifa et­miş, tekrar zorlanmış, ancak bu defa da vakıflara bakmamayı, verdiği hükümler için ücret almamayı şart koşarak görevi kabul etmiş ve, «Bi­zim buna ihtiyacımız yoktur» demişti. Ücret almaktan ve vakıflarla ilgi­li işlere bakmaktan muaf tutulmuştu. Allah hepsine rahmet etsin. Böyle bir şeyi ondan başka hiç bir kimsenin yaptığı o zamana kadar görülme­mişti. İşler bu minval üzere yoluna girdi.

Bu sene Babü´l-Berid kanalının doğusundaki havuzun onarımı ta­mamlandı. Orada bir şadırvan, şadırvanın üzerine de bir kubbe yapıldı. Şadırvana musluklar takıldı. Buralardan Dercüş-Şimaliye taraflarına

su akıtıldı.

Bu sene Melik Zahir, Sifd mıntıkasına geldi. Dımaşk´tan mancınık­lar getirilmesini emretti ve şehri kuşatma altına aldı. Nihayet fethetti. Sifd halkı da onun hükmüne boyun eğdi. Şevval ayının onsekizinde cu­ma günü şehri teslim aldı. Savaşçıları öldürdü, çoluk çocuğu esir aldı. Daha önce burayı hicretin 584. senesinde Melik Selahaddin Yusuf b. Ey-yub fethetmişti. Haçlılar burayı daha sonra geri almışlardı. Fakat Melik Zahir bu sene zor kullanarak burayı Haçlılardan geri aldı. Allah´a hamd olsun. Haçlılar Melik Zahir´den çok çekmiyorlardı. Sifd şehrini fethet­meğe yönelince hemen ondan enıan dilemişlerdi. O da Sifd şehrinin vali­liğine Emir Seyfeddin Derman et-Tatarî´yi atadı. Haçlıların elçileri Emir Seyfeddin´e gelip hil´at giydirdiler, sonra geri dönüp gittiler, ama kendilerine ahid ve enıan verenin, onu bu tahta oturtan Melik Zahir ol­duğunu bilmiyorlardı. Savaş bir hiledir. Tempîier ve Hospitalier tarika­tının mensupları kaleden çıktılar. Bunlar daha önce Müslümanlara çok kötülük yapmışlardı. Cenâb-ı Allah imkân verdi. Sultan Melikü´z-Za-hir, baştan sona bunların boyunlarının vurulmasını emretti. Bu haberi ulaklar her tarafa ulaştırdılar. Sevinç davulları çalındı. Ülke süslendi. Sonra Melik Zahir sağa sola, Haçlı beldelerinin her tarafına müfrezeler gönderdi. Müslümanlar yaklaşık yirmi kaleyi istila ettiler. Kadın ve ço­cuk olmak üzere 1.000 kadar insanı esir aldılar. Çok miktarda da gani­met elde ettiler.

Bu sene halifenin Ali adındaki oğlu Müstasım b. Müstansır, esaret­ten kurtulup Dımaşk´a geldi. Aziziye karşısındaki Darü´l-Esediyye´ye konuk edildi. Bir süreden beri Tatarların elinde esir bulunuyordu. Bere-kehan, Tatarları bozguna uğratınca Ali onların elinden kurtulup Dı-maşk´a geldi. Kendisine ikramda bulunuldu Sultan Melikü´z-Zahir Sifd´i fethettiğinde orada bulunan bazı Müslüman esirler kendisine; esarete düşmelerinin sebebinin, Fa´ra köyü sakinlerinin kendilerini ya­kalayıp para karşılığında Haçlılara satmaları olduğunu bildirdiler. Bu­nun üzerine Sultan Melikü´z-Zahir, Fa´ra köyüne yöneldi. Onların başı­na felaketler getirdi. Çoklarını öldürdü. Çocuklarını ve kadınlarını Müslümanların öcünü almak amacıyla esir aldı. Allah ona hayır müka­fat versin. Sonra Melikü´z-Zahir büyük bir orduyu Sis beldelerine sevk etti. Müslüman askerler gidip oralarda her tarafı kontrol altına aldılar. Zor kullanarak Sis´i fethettiler. Sis melikinin oğlunu esir aldılar, karde­şini öldürdüler, mallarını yağmaladılar, ahalisini öldürdüler. İslâm´ın ve Müslümanların öcünü onlardan aldılar. Çünkü Tatarların zamanın­da bunlar Müslümanlara çok zarar vermişlerdi. Tatarlar Haleb´i ve di­ğer beldeleri zaptettiklerinde Sisliler Müslümanların kadınlarını, ço­cuklarını ve birçok Müslümanı esaret zinciri altına almışlar, bundan sonra da Hülagu´nun zamanında Müslümanların beldelerine baskınlar yapmışlardı. Allah İslâm´ın yardımcıları vasıtasıyla Hülagu´yu tahkir ve helak etti. O ve emiri Kutboğa öldürüldü. Sis şehri bu sene zilkade ayının yirmisinde salı günü fethedildi. Bu haber İslâm ülkesine ulaşınca her tarafta sevinç davulları çalındı.

Bu sene zilhicce ayının yirmibeşinde Sultan Melikü´z-Zahir; önün­de esir aldığı Sis melikinin oğlu ve Ermeni kontlarından bir grup olduğu halde Dımaşk´a geldi. Askerleri beraberindeydüer. O gün görülmeğe de­ğer muazzam bir gündü. Bundan sonra Sultan Melikü´z-Zahir, güçlen­miş ve muzaffer olarak Mısır´a gitti. Sis meliki, esaret fidyesi ödeyerek oğlunu kurtarmak istedi. Ancak Sultan Melikü´z-Zahir, ona cevaben, «Senin oğlunu Tatarların yanında esir bulunan Sungur Aşkar´ın salıve­rilmesi karşılığında serbest bırakırız. Başka da bir fidye kabul etmeyiz»

dedi. Bunun üzerine Sis meliki, Tatar hanının yanma gitti, yalvarıp ya­kardı, ona boyun eğdi. Nihayet Tatar hanı, Sungur Aşkar´ı onun hatırı­na serbest bıraktı. Sungur Aşkar Sultan Melikü´z-Zahir´in yanına va­rınca o da, Sis melikinin oğlunu serbest bıraktı.

Bu sene Melik Zahir, Karare ile Domiye arasındaki meşhur köprü­nün onarılmasını emretti. Bu onarım işini Emir Cemaleddin Muham-med b. Bahadır ile Nablus ve Ağvar valisi Bedreddin Muhammed b. Rahhal üstlendi. Onarım işi bittikten sonra köprünün ayaklarından bi­ri çatladı. Sultan bundan tedirgin oldu, çatlayan ayağın sağlamlaştırıl-nıasmı emretti. Ancak o zaman da suların kuvvetli akışından ötürü bu­nu beceremediler. Ama Allah´ın izniyle adeta bir tepe iriliğinde büyük bir kum kitlesi nehrin o tarafına aktı. Köprünün ayağını onarmalarına yetecek bir süre sular durdu. Onarım tamamlandıktan sonra sular tek­rar eski haline dönüp akmaya başladı. Bu da Allah´ın yardımı ve büyük inayetiyle olmuştu. [17]



Hicretin Altıyüzaltmışdördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Aydoğdu B. Abdullah

Aydoğdu b. Abdullah el-Emir Cemaleddin el-Azizî. Önemli emirler­den olup Melik Zahir´in nezdinde büyük bir itibara sahipti. Melik Zahir, onun görüşünün dışına hemen hemen hiç çıkmazdı. Müstakil olarak her mezhepten bir kadının atanmasını Melik Zahir´e öneren oydu. Mütevazi bir kimse olup haram şeylere karışmazdı. Alicenap, vakur, idareci ve devlet erkanı arasında saygı gören bir insandı. Sifd kuşatması esnasın­da yaralanmıştı. Bu yarasından ötürü sürekli bir hastalığa müptela ol­du. Nihayet arefe gecesi vefat etti. Dınıaşk´m Salahiye mmtıkasmdaki Kasyun mezarlığının yanında bulunan Nasırı hankâhına defnedildi. Allah rahmet etsin. [18]



Hülaguhan


Tatar hanının oğlu olup kendisi de Tatar hanlığı yapmıştır. Halk ona Hülavun derdi. Hülagu; zorba, fâcir ve çok da kafir bir hükümdardı. Allah ona lanet etsin. Doğuda ve batıda sayılarını ancak yaratıcının bil­diği miktarda Müslüman öldürdü. Yüce Allah bundan ötürü ona en ağır cezayı verecektir. O hiçbir dine mensup değildi. Sadece zevcesi Zafer Hatun, Hristiyanlığa geçmişti. Hristiyanları diğer insanlara tercih ederdi. Ailesi felsefecilerle ilgilenmiş olduğundan ötürü felsefeciler onun nazarında mertebe ve itibar sahibi idiler. Onun yegane düşüncesi, memleketinin idaresini sağlama almak, peyderpey toprak sahibi olmak ve ülkeleri ele geçirmekti. Nihayet Cenâb-ı Allah bu sene onu helak etti. Hicretin 663. senesinde öldüğüne dair bir rivayet de vardır. Ölünce Tela şehrine defnedildi. Allah ona lanet etsin. Ölümünden sonra yerine oğlu Abakahan geçti. Abaka, on erkek kardeşten biri idi. Doğrusunu noksan­lıklardan münezzeh olan yüce Allah daha iyi bilir. Allah bize kâfidir. O, ne güzel vekildir. [19]



Hicretin Altıyüzaltmışbeşincî Senesi


Bu sene muharrem ayının ikisinde pazar günü Melik Zahir, muzaf­fer bir halde askerleriyle birlikte Dımaşk´tan Mısır´a doğru yola çıktı. İslâm devleti, Sis mıntıkasına tümüyle hakim olmuş, Haçlı kalelerinin çoğunu ele geçirmişti. Melik Zahir, önceden, askerlerini Gazze´ye sevk etmiş; kendisi de durumları incelemek için Kerek taraflarına yönelmiş­ti. Bereküzzizi mıntıkasında avlanırken atından yere düşüp bacağını kırmıştı. Orada birkaç gün kalıp tedavi görmüş, nihayet mahfeye bine­bilecek hale gelince Mısır´a doğru yola koyulmuştu. Yolda ayağı iyileş­miş, yalnız başına atına biner hale gelmişti. Büyük bir debdebe ve ihti­şam içinde Kahire´ye girdi. Şehir süslenmiş, insanlar onun gelişi için bü­yük bir merasim tertiplemişlerdi. Gelişine çok sevinmişler, afiyete erdi­ğinden ötürü de çok mutlu olmuşlardı. Sonra bu sene receb ayında Kahi-re´den Sifd şehrine gitti. Sifd kalesinin çevresinde hendek kazdırdı. Hendek kazma işinde emirleri ve askerleriyle birlikte kendisi de çalıştı. Akkâ taraflarına baskın düzenledi. Halkın bir kısmını öldürdü, bir kıs­mını esir aldı. Ganimet elde ederek salimen geri döndü. Bu sebeple Dı-maşk´ta sevinç davulları çalındı.

Bu sene rebiyülevvel ayının onikisinde Melik Zahir, Ezher Ca-mii´nde cuma namazı kıldı. Ubeydîlerin zamanından o zamana kadar mezkur camide cuma namazları kılınmıyordu. Oysa orası Kahire´de ya­pılan ilk mescitti. Ezher Camii´ni Kaid Cevher, inşa ettirmiş ve orada cuma namazı kılmıştı. Hakim, Kahire´de kendi camiini yaptırınca cuma namazlarını Ezher Camii´nde değil de kendi camiinde kıldırmıştı. Ez-her´de artık cuma namazları kılınmıyordu. Orası diğer mescitler gibi ol­muş, tozlanmış, durumu değişmişti. Sultan Melikü´z-Zahir, Ezher Ca-mii´nin onarılıp badana yapılmasını ve cuma namazının orada kılınma­sını emretti. Ayrıca Hüseyniye Camii´nin onarılmasını da emretti. Bu onarım inşaallah ileride de anlatılacağı gibi hicretin 667. senesinde ta­mamlandı.

Bu sene Melik Zahir, Dımaşk Camii´nde hiç kimsenin uyumaması­nı, geceyi orada geçirmemesini, oradaki hazinelerin ve maksurelerin dı­şarı çıkarılmasını emretti. Camide yaklaşık 300 maksure vardı. Cami­nin içi temizlenince insanlar rahata kavuştular. Cami namaz kılan kim-

seler için genişledi, müreffeh bir hale geldi.

Bu sene Sultan Melikü´z-Zahir Sifd şehrinin surlarının ve kalesi­nin onarılmasını ve üzerine şu ayeti kerimenin yazılmasını emretti:

«Andolsun ki, Tevrattan sonra Zebur´da da yeryüzüne ancak iyi kullarımın mirasçı olduğunu yazmıştık.» (ei-EnbiyariO5).

«İşte bunlar, Allah´tan yana olanlardır. İyi bilin ki, saadete erecek olanlar, Allah´tan yana olanlardır.» (el-Mücadeie; 22).

Bu sene Abakahan ile Berekehan´ın yerine geçen Mengütemir sa­vaştılar. Abakahan, Mengütemir´i mağlup etti ve ondan çok miktarda ganimet ele geçirdi. [20]



Hicretin Altıyüzaltmışbeşinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Sultan Berekehan

Bereke b. Töli b. Cengizhan. Hülagu´nun amcasının oğluydu. Bere-kehan, sonradan Müslüman oldu. Alimleri ve salih insanları severdi. En büyük iyiliklerinden biri, Hülagu´yu mağlup etmesi ve askerlerini da­ğıtması idi. Melik Zahirle iyi geçinirdi. Onun kendisine gönderdiği elçi­lere saygı gösterip ikramda bulunur, onlara çok miktarda armağanlar verirdi. Vefatından sonra yerine ailesinden Mengütemir b. Doğan b. Ba-bu b. Töli b. Cengizhan geçti. Mengütemir, Berekehan´ın yolunu izledi. Onun prensiplerinin dışına çıkmadı. Allah´a hamd olsun. [21]



Mısır Kadilkudatı Taceddin Abdülvehhab


Taceddin Abdülvahhab b. Halef b. Bidar b. Bintü´l-E´azz. Şafiî mez­hebine mensuptu. Dindar, iffetli, nezih bir kimseydi. Allah yolunda yap­tığı işlerde kendisini kınayanların kınamalarına aldırmazdı. Suçlu kimseleri affettirmek için oraya girenlerin ricasını kabul etmezdi. Bü­tün Mısır diyarının baş kadılığı, hatipliği, muhtesipliği, şeyhüşsüyuh-luğu, ordu nazırlığı, Şafiî müderrisliği, Salihiye medresesinin hocalığı, cami imamlığı kendisine verilmişti. Uhdesinde onbeş vazife vardı. Ba~ zan vezirlik de yapardı. Sultan kendisine saygı gösterirdi. Vezir İbn Hanna, ondan çok korkardı. Vezir İbn Hanna onu sultanın gözünden düşürmek için çok uğraştı. Ama başaramadı. Kadı Taceddin´in evine gelmesini istiyordu. Bu nedenle birgün hasta numarası yaptı. Kadı Ta­ceddin onu ziyarete gitti. İbn Hanna, onu karşılamak için kalkıp evin or­ta yerine kadar yürüdü. Bu durumu gören Kadı Taceddin ona, «Biz has­ta diye seni ziyarete geldik, ama sen sapa sağlamsın. Esselamüaley-küm.» dedi ve yanında oturmaksızm geri döndü.

Kadilkudat Taceddin, hicretin 604. senesinde doğmuş, Takiyyüd-din b. Rezinden sonra kadılığa atanmış ve bu sene vefat etmişti. [22]