๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 03 Aralık 2010, 11:03:11



Konu Başlığı: Haricilerin Baş Kaldırılması
Gönderen: Esila üzerinde 03 Aralık 2010, 11:03:11
Haricilerin Baş Kaldırılması


Ammar B.Yasir´in Öldürülmesi

Şamlıların Kur´ân Sahîfelerîni Mızraklarının Ucuna Takarak Yükseltmeleri

Hakem Olayı

Haricilerin Baş Kaldırılması

Fasıl

Ebu Musa İle Amr B. As´ın Dumetü´l-Cendel´de Bir Araya Gelmeleri

Haricilerin Kûfe´den Çıkmaları Ve Hz. Ali İle Savaşmaları

Mü´mînlerin Emiri Ali´nîn Harîcîler Üzerine Gîdîşî

Hariciler Hakkında Nakledilen Hadîs-I Şerifler.

Fasıl

Fasıl

Fasıl

Hicri Otuzyedincî Senede Vefat Eden Şahsiyetler Habbab B. Eret B.Cendele B. Sa´d B. Huzeyme.

Huzeyme B.Sabit

Rasûlullah´ın Azadlısı Sefine.

Abdullah B. Erkam B. Ebi´l-Erkam..

Abdullah B. Büdeyl B. Verka El-Huzaî

Abdullah B. Habbab B. Eret

Abdullah B. Sa´d B. Ebî Şerh.

Ammar B. Yasîr Ebu´l-Yakzan El-Absî

Rebî B. Muavviz B. Afra.



Ammar B.Yasir´in Öldürülmesi


Ammar, Sıffîn savaşında mü´minlerin emiri olan Hz. Ali´nin yanın­da yer almış ve Şamlılar tarafından öldürülmüştür. Böylece Rasûlullah (s.a.v.)´ın, Ammar´ı asi bir topluluğun öldüreceğine dair önceden verdiği haberi gerçekleşip ortaya çıkmıştı. Yine Hz. Ali´nin hak yolda, Muavi-ye´ninse mütecaviz olduğu anlaşılmıştı.

îbn Cerir, Zeyd b.Vehb el-Cühenf den rivayet etti ki, Sıffîn savaşı es­nasında Ammar b.Yasir şöyle demiştir: «Kim Rabbiriin hoşnutluğunu arar ve mal ile evlada iltifat etmezse buraya gelsin.» Böyle demesi üzeri­ne bir grup insan onun yanma geldi. Ammar, onlara şöyle dedi: «Ey insanlar! Gelin bizimle birlikte şu Osman´ın intikamını almak isteyen ve onun haksız yere öldürüldüğünü idida eden şu karşıdaki kavmin üzeri­ne saldıralım. Allah´a yemin ederim ki, bunların maksadı Osman´ın in­tikamını almak değildir. Aksine bunlar, dünyanın tadını almışlar, dün­yanın tatlı olduğuna kani olmuşlar, ahiretin tatsız ve acı olduğunu zan­netmişlerdir. Bu yüzden de ahireti terk etmişlerdir. Ve şunu anlamış­lardır ki, eğer hak onların arasında hükmedecek olursa, onlarla bu dün­ya zevkleri içine dalıp durdukları hayatları arasına girmiş olacak ve on­ları bu nimetlerden uzak tutacaktır. Onların İslâmî hayatta herhangi bir öncelikleri yoktur ki, bu öncelikleri sebebiyle Müslümanların kendi­lerine itaat etmelerini istesinler ve bu hilafet yükünü yüklensinler. On­lar: «Bizim imamımız haksız yere öldürüldü» diyerek kendi etrafındaki adamları aldattılar. Amaçları gerçekten zorba hükümdarlar olmaktır. İşte şu gördüğünüz noktaya gelmişlerdir. Eğer onların bu iddiaları ol­mamış olsaydı, Müslümanlardan iki kişi bile onlara tabi olacak değildi. Çok zelil, çok habis olacaklar ve etraflarındaki adamlarının sayısı da az olacaktı. Ne var ki, batıl sözün, gafil kimselerin kulağında bir tatlılığı vardır. Allah´a doğru ve güzel bir gidişle gidiniz. O´nu çokça anınız.»

Ammar b. Yasir, bu konuşmayı yaptıktan sonra ilerledi. Karşısına Amr b. As´la Hz. Ömer´in oğlu Ubeydullah çıktılar. Ammar, bunları azarlayıp kınadı ve kendilerine öğüt verdi. Onlara çok ağır söz söyledi­ğine dair nakiller de vardır. Doğrusunu Allah bilir.

İmam Ahmed b. Hanbel, Abdullah b.Seleme´nin şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

«Sıffîn savaşında Ammar´ı esmer tenli, uzun boylu, yaşlı bir adam olarak gördüm. Mızrağı elinde tutuyor ve şöyle diyordu: «Nefsim kudret elinde bulunan Allah´a yemin ederim ki ben, Rasûlullah (s.a.v.)´la bir­likte şu mızrağımla üç kez savaş verdim. Bu dördüncü savaştır. Nefsim kudret elinde bulunan zata yemin ederim ki, bunlar bizi vursalar ve bizi Hecer hurmalıklarına kadar geriletseler, o zaman bilirim ki bizim ısla­hatçılarımız hak yoldadırlar. Onlarsa sapıklıktadırlar.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Kays b. Abbad´m şöyle dediğini rivayet et­miştir:

«Ammar b.Yasir´e dedim ki:

- Ali ile İperaber omuz omuza savaşmanız,sizin uygun gördüğünüz kendi görüşünüz müdür Eğer öyleyse, kişi görüşünde bazen yanılır, ba­zen da isabet eder.Yoksa Rasûlullah (s.a.v)´m bu hususta bir talimatı mı var ki, Ali ile birlikte omuz omuza savaşıyorsunuz

- Rasûlullah (s.a.v.), bütün halktan ayrı olarak bize özel bir tali­mat vermiş değildir.»

Aralarında Haris b.Süveyd, Kays b.Ubade, Ebu Cuheyfe, Vehb b. Abdullah es Sevaî, Yezid b. Şureyk ve Ebu Hassan el-Ecred´in de bulunduğu tabiilerden bir cemaattan nakledildiğine göre- ki, bu nakil Buharı ve Müslim´in sahihlerinde sabittir- yukarda adı geçenlerin her biri şöyle demişlerdir:

«Ben, Ali´ye şöyle bir soru yönelttim:

- Rasûlullah (s.a.v.)´m diğer insanlara söylemediği ancak özel ola­rak size söylediği bir söz var mıdır

- Hayır, habbeyi yaran,canlıyı yaratan zata yemin ederim ki bu, cenâb-ı Allah´ın Kur´ân´da bir kuluna verdiği bir anlayıştır. Ve bu sahi-fede bulunan birşeydir.

- Bu sahifede olan şey nedir

Sahifeye baktığımda orada diyet ve esirin serbest bırakılması, bir kafir kişi sebebiyle Müslüman bir kişinin Öldürülmemesi, Medine´nin Sebir dağı ile Sevr dağı arasındaki kısımlarının Harem sayıldığı yazılıy­dı.»

Buharı ve Müslim´in sahihlerinde rivayet olunduğuna göre Sıffîn savaşında Sehl b. Hanif, şöyle demiştir:

«Ey insanlar! Dine karşı reyi itham edin. Çünkü Hudeybiye günün­de Ebu CendeFin olayını seyrettiğim zaman eğer elimden gelseydi, Rasûlullah´ın o konudaki kararma karşı çıkardım. Vallahi islâm´a gir­diğimizden beri bize karşı verilen kesin bir emir karşısında kılıcımızı orauzumuza alıp savaşmadık. Ve neticede de uygun gördüğümüz bir çö­züm yoluna kavuştuk. Ancak bu savaşımız böyle değildir. Biz bu hadise­de hangi gediği kapattıysak başka bir gedik karşımıza çıktı. Ne yapaya-cağımızı bilemez duruma geldik.»

İbrahim b. Hüseyn b. Dizil, Ahnef b. Kays´m şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ammar b. Yasir, daha sonra Şamlıların üzerine saldırdı. îbn Cevi es-Sekseki ile Ebu´l-Gaziye onu mızrakla yaraladı. İbn Cevi ise başını kopardı. Zülkila, Amr b. As´m şöyle dediğini işitti:

«Rasûlullah (s.a.v.), Ammar b. Yasir´e:«Seni azgın bir grup öldüre­cektir. Ve içeceğin en son şey bir ölçek süttür » dedi.»

Zülkila, Amr´a şöyle diyordu:

- Yazıklar olsun sana ey Amr, bu nedir

Amr da ona şöyle diyordu:

- O, bize dönecektir.

Ammar, Zülkila´dan sonra vurulduğunda Amr b. As, Muaviye´ye şöyle dedi: «Bunların hangisinin ölümüne daha çok sevindiğimi bilemi­yorum. Ammar´ın öldürmesine mi, Zülkila´nm öldürülmesine mi çok se­vineceğim Bunu bilemiyorum. Allah´a yemin ederim ki Ammar´ın Öl­dürülmesinden sonra Zülkila hayatta kalsaydı, bütün Şamlılara yöne­lir ve askerlerimizi bize karşı fesada sürüklerdi.

Ammar´ın öldürülmesinden sonra adamlar, Muaviye ile Amr b.As´m yanma gelip: «Ammar´ı ben öldürdüm.» diyorlardı. Amr da böyle diyenlere: «Sen onu öldürürken o ne diyordu diye soruyordu. Adamlar, karışık cevaplar veriyorlardı. Nihayet İbn Cevi geldi. Ona da ayın soru­yu sorduklarında o, şöyle dedi: Ben, Ammar´ın şöyle dediğini işittim.

«Dostlara kavuşuyorum, Muhammed´e ve grubuna kavuşuyorum.»

Amr b. As, İbn Cevi´ye şöyle dedi:«Doğru söyledin, demek ki, sen onu öldürmüşsün. Ama yavaş ol bakalım. Allah´a yemin ederimki, elle­rin zafer bulmadı. Aksine Rabbin sana gazaplandı.»

Enes b. Malik´den merfu olarak rivayet edilen bir hadiste şöyle buy-rulmuştur:

«Ammar, iki şeyden birini seçme tercihiyle başbaşa bırakıldığında mutlaka o, bu şeylerin en doğru olanını tercih eder.»

Yakub b. Rakit´den rivayet olunduğuna göre öldürülen Ammar b. Yasir´in üzerindeki eşyaları yağmalamak ve onu kimin öldürmüş oldu­ğu hususunda iki adam tartıştılar. Abdullah b. Amr b. As´a gelip arala­rında hakemlik yapmasını istediler. Abdullah, onlara şöyle dedi:

- Yazıklar olsun size, yanımdan çıkın, defolup gidin. Zira Rasûlullah (s.a.v), Kureyşlilerin Ammar´la eğlenmeleri esnasında şöyle demişti: "Şu Kureyşlilere ve Ammar´a ne oluyor, ondan ne istiyorlar Ammar, onları Cennete davet ediyor, onlarsa onu ateşe davet ediyorlar. Ammar´ı öldüren ve üzerindeki eşyaları yağmalayan kimse ateştedir.» Duyduğuma göre Muaviye, Ammar´ın öldürülmesi olayıyla ilgili olarak şöyle demiştir:«Onu bu savaşa getirenler öldürdüler. Böylece Şamlılara tuzak kurmak istediler. Şamlıların, onu öldürmüş olduğu yalanım yay­dılar.»

İbrahim b. Hüseyin, Hanzala b. Hüveylid´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Bir ara ben, Muaviye´nin yanmdayken iki kişi Ammar´ı öldürdük-telerini iddia ederek onun huzuruna geldiler. Tartışmaya başladılar. Amr b. As´m oğlu Abdullah, onlara şöyle dedi: «Ammar´ı öldürme husu­sunda her biriniz diğerine karşı gönlünü hoş tutsun. Zira ben, Rasûlullah (s.a.v.)´m: «Ammar´ı azgın ve asi bir grub Öldürecektir.» dedi­ğini işittim.» Abdullah´ın böyle demesi üzerine Muaviye, Abdullah´ın babası Amr b. As´a:«Şu deli oğlunu yanımızda konuşmaktan men etse­ne.» dedi. Sonra da Abdullah´a dönüp şöyle dedi:

- Sen niye bizimle beraber savaşmıyorsun

- Rasûlullah (s.a.v.), babamın hayatta olduğu sürece kendisine ita­at etmemi bana emretti. İşte sizinle beraberim ama savaşmıyorum.»

Yahya b. Nasr, İbn Ebi Melike´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Amr b. As´m oğlu Abdullah, babasına şöyle dedi: «Eğer Rasûlullah

(s.a.v.), sana itaat etmemi bana emretmiş olmasaydı, seninle birlikte

buralara kadar gelmezdim. Sen, Rasûlullah (s.a.v.)´ın Ammar b. Yasir´e: «Seni azgın ve asi bir grup öldürecektir.» dediğini işitmedin mi »

Yahya b. Nasr, ŞaTaf nin şöyle dediğini etmiştir:

«Ammar´ın katili, gelip Muaviye´nin yanına girmek için izin istedi. O esnada Muaviye´nin yanında Amr b. As da vardı. Amr: "İçeri girmesi­ne izin ver ve onu cehennemlik olmakla müjdele." deyince adam, Muavi-ye´ye: «Amr´m dediklerini işitmiyor musun » diye sorunca Muaviye, şöyle cevap verdi: «Amr, doğru söyledi. Ancak Ammar´ı öldürenler, onu buraya getirenlerdir. Onu bu savaşa sokanlardır.»

Buharı ve Müslim´in sahihleriyle diğer kitaplarda sabit olduğuna göre aralarında Haris b. Süveyd, Kays b. Ubade, Ebu Cuheyfe Vehb b. Abdullah es Sevaî, Yezid b. Şureyk, Ebu Hassan el-Ecred ve diğerleri­nin de bulunduğu bir tabiin topluluğundan her biri şöyle demişlerdir: «Ben, Ali´ye dedim ki:

- Rasûlullah (s.a.v.)´m diğer insanlara söylemeyip de özel olarak si­ze söylediği birşey var mıdır

- Hayır. Habbeyi yaran, canlıyı yaratan Allah´a yemin ederim ki bu, sadece Allah´ın Kur´ân´da bir kuluna verdiği bir anlayıştır ve bu sa-hifede bulunan şeylerdir.

- Bu sahifede olan şey nedir

Ben böyle dedikten sonra o sahifeye baktığımda içinde diyetten, esi­rin serbest bırakılmasından, bir Müslümanın bir kafir sebebiyle öldü-rülemiyeceğinden ve Medine´nin Sebir dağıyla Sevr dağı arasındaki kı­sımlarının Harem sayıldığından bahsediliyordu.»

Yine Buharı ve Müslim´in sahihlerinde sabit olduğuna göre Sıffîn savaşında Sehl b. Hanif şöyle demiştir:

«Ey insanlar! Dine karşı görüşünüzü suçlayın.Ben Hudeybiye gü­nünde Ebu Cendel´in gelişini gördüm.Eğer yapabilseydim, Rasûlullah (s.a.v.)´m onu geri verme hususundaki kararını reddederdim. Ancak bu­nu yapamadım. Vallahi biz islâm´a girdiğimizden beri bize verilen kesin bir emre karşı kılıçlarımızı omuzlarımızın üzerine koymadık. Koyunca da mutlaka o zor işi kolaylaştırırdık. Ancak bu savaş işini bir türlü önle­yemedik.»

Ibn Cerir, Ebu Abdirrahman es-Sülemî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Sıffîn savaşında Hz. Ali´yle beraberdik. Onun atını korumakla iki kişiyi görevlendirmiştik. Bunlar, Hz. Ali´nin cepheye girip savaşmasına engel olacaklardı. Dalgınlıklarından yararlanan Hz. Ali, hemen saldırı­ya geçiyor ve kılıcı kana bulanmadan geri dönmüyordu. Yine o, bir gün düşmana karşı saldırıya geçmiş, kılıcı eğilmeden geri dönmemişti. Eği­len kılıcım adamlarının üzerine atıp: «Eğer kılıcım eğilmeseydi, savaş­maktan geri dönmezdim.» dedi.»

Yine Ebu Abdirrahman es-Sülemî dedi ki: Ben, Ammar´ı da bu savaşta gördüm. Sıffîn vadilerinden birini tuttuğu zaman oradaki sahabe­lerde peşine takılıyorlardı. Onun, Hz. Ali´nin bayraktarı olan Haşim b. Utbe´ye gidip şöyle dediğini gördüm.

- Ey Haşim ilerle! Cennet kılıçların gölgesi altındadır. Ölüm, mız­rakların ucundadır. Cennet´in kapıları açılmış, iri gözlü huriler süslen­mişlerdir. Bu gün dostlara kavuşuyorum. Muhammed´e ve grubuna ka­vuşuyorum.

Böyle dedikten sonra Ammar ile Haşim, birlikte düşmana karşı sal­dırıya geçtiler ve öldürüldüler. Yüce Allah, onlara rahmet etsin.

Ebu Abdirrahman es-Sülemi´den şöyle rivayet edilmiştir: O zaman Hz. Ali ile arkadaşları, Şamlıların üzerine aniden bir saldırıya geçtiler. Hz. Ali´nin yanında Ammar´la Haşim´de vardı. Gece olunca ben: «Bu ge­ce Şamlıların ordugahına gireceğim ve Ammar´ın ölümünün bize tesir ettiği kadar onlara da tesir edip etmediğini anlayacağım.» dedim. Savaş sona erdiğinde bizler onlarla konuşurduk. Onlar da bizimle konuşurlar­dı. Ben de atıma bindim. Sakin sakin giderek ordugahlarına girdim. Bir tarafta Muaviye, Ebu Aver es-Sülemî, Amr b.As ve oğlu Abdullah´ın sohbet etmekte olduklarını gördüm. Birbirlerine neler söylediklerini dinleme fırsatını kaçırmaktan korktuğum için atımı yanlarına sürdüm. Dinlemeye başladım. Amr b. As´m oğlu Abdullah, babasına şöyle dedi:

- Babacığım, bu gün siz şu adamı (Ammar´ı) öldürdünüz. Oysa Rasûlullah (s.a.v.), onun hakkında neler söylemiştir neler.

- Rasûlullah, onun hakkında ne söyledi

- Sen de bizimle beraber değil miydin Hani biz mescidi inşa edi­yorduk. İnsanlar, taşları, kerpiçleri birer birer taşıyorlarken Ammar, taşları ve kerpiçleri ikişer ikişer taşıyordu. Rasûlullah (s.a.v.) gelip onun yüzündeki toprakları silip şöyle diyordu:«Yazık sana ey Sümey-ye´nin oğlu, insanlar taşlan ve kerpiçleri birer birer taşımaktalarken sen ikişer ikişer taşıyarsun.Sevaba rağbetinden ötürü böyle yapıyor-sun,ama bununla birlikte yine de seni azgın ve asi bir grup öldürecek­tir.»

Bunun üzerine Amr b. As, atını çekip oradan ayrılmak isterken Mu­aviye, atının yularını tutup onu kendine doğru çekti. Amr b. As da ona şöyle dedi:

- Ey Muaviye! Oğlum Abdullah´ın neler söylediğini işitmedin mi

- Neler söyledi

- İşte şunu şunu ve şunu söyledi.

- Sen cahil bir ihtiyarsın, idrarını tutamadığın halde hadis okuyor­sun. Ammar´ı biz mi öldürdük Onu bu savaşa sürükleyenler öldürdü. Bu konuşma üzerine insanlar çadırlarından çıkıp şöyle diyorlardı: «Am­mar´ı bu savaşa sürükleyenler öldürdüler.»

Bilemiyorum ona mı, yoksa onlara mı şaşayım!» Muaviye´nin yaptığı bu tevil, akıl ve mantıktan uzak bir tevildir.»

Mescid-i Nebevî´nin yapılmasından bahsedilirken Buharı, Rasûlullah (s.a.v.)´m Ammar b. Yasir´e şöyle dediğim rivayet etmiştir:

«Ammar´a yazık! O, insanları Cennet´e davet ediyor; onlarsa onu ateşe davet ediyorlar.»

Ammar da fitnelerden Allah´a sığınırım, diyordu.»

Müslim, Ümmü Seleme´den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.), Am­mar b. Yasir´e şöyle demiştir: «Seni azgın ve asi bir grup öldecektir.»

Başka bir rivayette de Rasûlullah´ın: «Ammar´ın katili ateştedir.» dediği ifade edilmektedir.

Beyhakî, İbn Mesud´dan rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.), Ammar b. Yasir hakkında şöyle demiştir:

«İnsanlar anlaşmazlığa düştüklerinde Sümeyye´nin oğlu (Ammar b.Yasir) hakla beraber olacaktır.»

ibrahim b.Hüseyin b. Dizil, Salim b. Ebi Ca´d´m şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

«Adamın birisi, Abdullah b. Mesud´un yanma gelip şöyle dedi:

- Doğrusu Cenâb-ı Allah, bize zulme dilmeye ceğine dair teminat vermiştir, ama fitneye düşmeyeceğimize dair teminat vermiş değildir. Eğer bir fitne koparsa ne yapayım dersin

- Allah´ın kitabına sarıl.

- Eğer herkes gelip de Allah´ın kitabına davette bulunursa (yani birbirleriyle anlaşmazlık içinde bulunan herkes hak yolda olduklarını iddia ederlerse) o zaman ne yapmamı teklif edersin

- Ben, Rasûlullah (s.a.v. )´m şöyle buyurduğunu işittim: "İnsanlar anlaşmazlığa düşerlerse Sümeyye´nin oğlu (Ammar b. Yasir) hakla be­raber olacaktır.»

Beyhakî, Ammar b.Yasir´in az adlılarından birinin şöyle dediğini ri­vayet etmiştir:

«Ammar hastalandı, bitkin düştü, bayıldı. Ayıldığında biz çevresin­de oturup ağlaşmaktaydık.Bize şöyle dedi:

- Niçin ağlıyorsunuz Yatağımda öleceğimden mi korkuyorsunuz Oysa sevgilim Muhammed (s.a.v.), beni azgın ve asi bir topluluğun Öldü­receğini, dünyadaki en son azığımın da bir bardak süt olacağını bana ön­ceden haber vermiştir.»

İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Said el-Hudifnin şöyle dediğini riva­yet etmiştir:

«Rasûlullah (s.a.v.), Mescid-i Nebevî´yi inşa etmemizi emretti. Biz­ler de kerpiçleri birer birer taşımaya başladık. Ammar ise, ikişer ikişer taşıyordu. Başı toz toprak içinde kaldı. Ben, Rasûlullah´tan değilde ar­kadaşlarımdan duyduğuma göre Rasûlullah (s.a.v.) gelip Ammar´ın ba­şındaki tozları silkeleyip temizlemiş ve ona şöyle demişti: «Yazık sana ey Sümeyye´nin oğlu! Seni azgın ve asi bir grup öldürecektir.» Rafiziler, bu hadise şu eklemeyi de yapmışlardır: «Allah, o asi ve azgın grubu kı­yamet gününde şefaatına nail etmesin.» Bu yalandır. Rasûlullah´a atı­lan bir iftiradır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.)´m Sıfîîn savaşma katılan iki tarafın da Müslüman olduğuna dair hadisleri sabittir. Nitekim bunu yakında inşaallah nakledeceğiz.

İbn Cerir´in anlattığına göre Ammar öldürüldüğü zaman Hz.Ali, Rebia kabilesi ile Hemedarılılara: «Siz benim zırhım ve mızrağımsmız.» demiş, onun bu çağrısına 12.000 kadar adam icabet etmiş, kendisi de ka­tırına binmiş olarak ön safa geçip Şamlılara adamlarıyla birlikte aynı anda saldırıya geçmişti. Şamlıların bütün safları dağılmış ve Hz. Ali ile adamları ele geçirdikleri Şamlılardan herkesi öldürmüşler, nihayet Muaviye´ye yetişmişlerdi. O esnada Hz. Ah", hem savaşıyor hem de şöyle diyordu:

«Onları vuruyorum ama patlak gözlü garip işler yapan Muaviye´yi göremiyorum.»

Sonra Hz. Ali, bizzat kendisiyle vuruşması için Muaviye´ye çağrıda bulundu. Amr b. As, kendisine Hz. Ali´nin karşısına çıkıp göğüs göğüse savaşmasını teklif edince Muaviye, ona şöyle dedi: «Sen de biliyorsun ki, Ali´nin karşısına kim çıkıp göğüs göğüse savaşırsa mutlaka Ali, onu öl­dürür. Demek ki sen, benim öldürülmemi ve benden sonra emirliğe geç­meyi kafana koyuyorsun.»

Hz. Ali, daha sonra oğlu Muhammed´i büyük bir asker kitlesiyle Şamlıların üzerine saldırttı. Şiddetlice savaştılar. Sonra kendisi de baş­ka bir grup askerle Şamlılara hücum etti, iki taraftan da çok sayıda as­ker öldürüldü. Sonra akşam namazım işaretle kıldılar. Çarpışma gece boyunca devam etti. Bu gece savaşın en önemli gecesiydi. Müslümanlar, bunu böyle bildiler. Çarpışmanın sabaha dek şiddetle devam ettiği bu geceye (köpek hırlaması gecesi) anlamına gelen "leyletü´l-Herir" denil-di.Cuma gecesi girdiğinde mızraklar kırıldı, oklar tükendi. İnsanlar kı­lıçlara koştular.

Hz. Ali de kabileleri savaşa teşvik ederek cephe ilerisine gidiyordu. Ordunun merkezinde insanların önünde yer alıyordu. Sağ cenaha Ester komuta ediyordu.Perşembe akşamını cumaya bağlayan gecede Abdul­lah b. Büdeyl´in öldürülmesinden sonra sağ cenahın komutasını Ester ele almıştı. Sol cenaha da İbn Abbas komuta ediyordu. İnsanlar her ta­rafta çarpışıyorlardı. Siyer âlimlerimizin bir kaçının anlattıklarına gö­re önceleri mızraklarla çarpışmışlar, oklar da tükenince kılıçlarla çar­pışmışlar, kılıçlar da kırılınca yumruk yumruğa birbirlerine girişmiş­ler , birbirlerinin suratına taş ve toprak savurmuşlar, birbirlerini dişle­yerek parçalamaya azmetmişlerdi. Öyle ki, karşıt taraftarlarda iki kişi birbirleriyle boğuşuyor, takattan düşüyorlar, sonra oturup dinleniyorlar. Her biri diğerine yaslanarak ancak ayağa kalkabiliyor ve tekrar vu­ruşmaya başlıyorlardı. Innâ illlah ve innâ ileyhi raciun. Bu halleri cuma sabahına kadar sürdü. Sabah namazım savaş esnasında işaretle kıldı­lar. Nihayet güneş doğup biraz yükseldi.

Zafer Iraklılara göründü.Şamlılara ise mağlubiyet göründü. Bunun sebebi de şuydu: Ester en-Nehaî, Hz. Ali ordusunun sağ cenah komuta­sını ele geçirince beraberindeki askerlerle Şamlılara saldırdı.Hz. Ali de onu izledi. Böylece Şamlıların saflarının çoğu bozguna uğradı. Hemen hemen tam mağlubiyete maruz kalmışlardı, işte tam o esnada Şamlı­lar, mızraklarının ucuna taktıkları Kur´ân sahifelerini yükseltip:«Işte bu sahifeler aramızda hakem olsun, insanlar ölüp tükendiler. Sınırlan kim koruyacak Müşrik ve kafirlere karşı kim cihad edecek » dediler.

Ibn Cerir ve diğer tarihçilerin anlattıklarına göre sahifeleri mızrak­ların ucuna takıp yükseltmeyi tavsiye eden Amr b. As olmuştur. Zira o, Sıffîn´de Iraklıların galip olacaklarım görünce durumu gevşetmek ve işi ertelemek istedi. İki tarafin da sabırla birbirini bekleyeceğini düşündü, insanların yok olup tükeneceğini sezdi. Kalkıp Muaviye´ye şöyle dedi:

«Ben birşey yapmayı düşünüyorum. Eğer bunu yaparsak, şu anda bizler daha da derlenip toparlanırız. Ali ve taraftarları ise dağılırlar. Bence Kur´ân sahifelerini mızrakların ucuna takıp yükseltelim ve onla­rı mushaûn hükmüne davet edelim. Eğer bu davetimize icabet ederlerse savaş ateşi söner; eğer kendi aralarında anlaşmazlığa düşerlerse onlar­dan bazılarına karşılık veririz, bazılarına da karşılık vermeyiz. Böylece çözülürler ve güçleri kaybolur.»

imam Ahmed b. Hanbel, Habib b. Ebi Sabit´in şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Kabilesinin mescidinde bulunan Ebu Vaü´e gittim. Hz.Ali´nin Nehrevan´da kendileriyle savaştığı adamları ona sormak istedim. Han­gi hususlarda Ali´nin çağrısına icabet ettiklerini, hangi hususlarda on­dan ayrı düşündüklerini, Hz. Ali´nin niçin onlarla savaşmayı helal say­dığım öğrenmek istedim.Ebu Vail de bu sorularımı şöyle cevapladı:«Biz, Sıffîn´de idik. Şamlılar, savaş ateşi altında kalınca tepeye sığındılar. Amr b. As da gidip Muaviye´ye şu teklifte bulundu: «Ali´ye bir mushaf gönder. Onu Allah´ın kitabındaki hükme davet et. O, senin bu davetine karşı direnemez.» Mushan bir adamla Ali´ye gönderdiler. Adam, Ali´ye şöyle dedi: Bizimle sizin aranızda Allah´ın kitabı hakem olsun. «Kendi­lerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi Onlar aralarında hü­küm vermek için Allah´ın kitabına çağırılmışlar sonra onlardan bir takı­mı dönmüşlerdir. Onlar temelli yüz çevirenlerdir.» (Ân Imrân, 23.)

Hz. Ali de o adama şöyle cevap verdi:

«Evet, ben bunu haydi haydi kabul ederim. Aramızda Allah´ın kitabı hakem olsun.»

Hariciler, Hz. Ali´nin yanına geldiler. Biz de o gün onları davet edi­yorduk. Kurralar da yanına geldiler. Omuzlarının üzerinde kılıçları vardı. Şöyle dediler:«Ey müminlerin emiri, müsaade et de kılıçlarımız­la üzerlerine gidelim ki Allah bizimle onlar arasında hükmünü versin.»

Sehl b.Hanif, söze başlayıp şöyle dedi:

«Ey insanlar, kendinizi suçlaym. Zira Hudeybiye barışının yapıldı­ğı günde Rasûlullah (s.a.v.)´la müşrikler arasında barış antlaşması ya­pıldı. Eğer biz savaşı uygun görseydik savaşırdık. Hatta Ömer, Rasûlullah (s.a.v.)´a gelip şöyle demişti: «Ya Rasûlallah! biz hak yolda, müşrikler ise batıl yolda değil midirler [1]



Şamlıların Kur´ân Sahîfelerîni Mızraklarının Ucuna Takarak Yükseltmeleri


Kur´ân sahifeleri mızrakların ucuna takılınca Iraklılar şöyle dedi­ler: «Biz, Allah´ın kitabına icabet eder ve ona yöneliriz.»

Ebu Mihnef, Hz. Ali´nin o esnada kendi taraftarlarına şöyle dediğini rivayet etmiştir:

«Ey Allah´ın kulları! Hakkınızı aramaya devam ediniz. Samimiyet ve bağlılığınızı sürdürürüz.Düşmanınıza karşı savaşmaya devam edi­niz. Ben, onları sizden daha iyi bilirim. Çünkü çocukken beraber olduk. Büyüdükten sonra da beraberce vakit geçirdik. Onlar, çocukken de son derece kötü ve şerli idiler. Büyüyünce de kötülük ve şerliliklerini sür­dürdüler. Size yazıklar olsun. Al danm ayasınız. Vallahi bu Kur´ân sahi­felerini sırf sizi aldatmak ve size tuzak kurmak için havaya kaldırmış­lardır.»

Hz. Ali´nin bu sözleri üzerine adamları ona şöyle demişlerdi:

«Allah´ın kitabına davet edilip de ona icabet etmemek bize yakış­maz. Biz böyle bir davranışı kabullenmeyiz.»

Hz. Ali de onlara şöyle cevap vermişti: «Ben, Allah´ın dinine, Al­lah´ın kitabına dönünceye kadar onlarla savaşacağım.Çünkü onlar, Al­lah´a karşı gelmiş, onun emirlerine baş kaldırmış, ahdini ve emrini unu­tarak kitabına muhalefet etmişlerdir.»

Hz. Ali´nin bu sözlerine karşı çıkıp sonradan Hariciler grubunu teş­kil eden Mis´ar b. Fedeki et-Temimî ve Zeyd b. Husayn et-Taî ve onlara tabi olan bazı Kur´ân hafızları şöyle demişlerdi: «Ey Ali! Allah´ın kitabı­na icabet et.Sen buna davet edildiğin halde icabet etmezsen, biz seni şu karşımızdaki kavmin arasına katmcaya kadar oraya sürükler ve Affan oğlu Osman´a yaptığımızın aynısını sana da yaparız. Çünkü o, Allah in kitabıyla amel etmeyip başımızda diktatörlük yapü.Biz de onu öldür-dük.Vallahi ya sen bu çağrıya icabet edersin,ya da biz seni buna zorla icabet ettiririz.»

Hz. Ali ise şöyle demişti:«Sizi men ettiğim şeyden uzak durun. Söy­lediklerime de uyun. Eğer bana itaat ederseniz bu adamlara karşı sa­vaşmaya devam edin.Eğer bana karşı gelip isyan edecek olursanız eli­nizden geleni ardınıza koymayın.»

Bunun üzerine onlar da şöyle demişlerdi:* O halde Eşter´e haber gönder de buraya gelsin.» Hz.Ali de savaşa son vermesi için Eşter´e ha­ber gönderdi ki yanına gelsin.

Hariciler hakkında yazdığı kitabında Heysem b. Adiy.îbn Abbas´ın şöyle dediğini rivayet etmişti:

«Muhammed b. Münteşir, Sıffîn savaşma katılan bir adamdan ve yalan söylemekle itham edilmemiş olan bazı Harici liderlerinden nak­len bana dedi ki: Ammar b. Yasir, Hz. Ali´nin bu tutumundan hoşlan­madı. Çağrısına icabet etmeyip onun hakkında nahoş sözler söyledi. Sonra da şöyle dedi: "Allah´tan başkasını hakem olarak istemeden önce kim Allah´ın huzuruna varmak