Konu Başlığı: Ebu Cafer El-Mansur´un Halifeliği Gönderen: Esila üzerinde 21 Kasım 2010, 23:41:20 Ebu Cafer El-Mansur´un Halifeliği Hicretin Yüzotuzikinci Senesi İmam İbrahim B. Muhammed´in Öldürülmesi Ebü´l-Abbas Es-Seffah´ın Halifeliği Mervan B. Muhammed B. Mervantn Öldürülmesi El-Himar´ın Biyografisi Emevi Devletinin Yıkılması Ve Abbasî Devletinin Başlangıcına Dair Varid Olan Nebevi Haberler Ebu´l-Abbas Es-Seffah´ın Müstakil Olarak Halife Olması, Otoritesini Yerleştirmesi Ve Halka Güzel Bir Yönetim Sergilemesi Hicretin Yüzotuzikinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler. Mervan B. Muhammed B. Mervan B. Hakem.. Ebu Seleme Hafs B. Süleyman Hicretin Yüzotuzüçüncü Senesi Hicretin Yüzotuzdördüncü Senesi Hicretin Yüzotuzbeşinci Senesi Hicretin Yüzotuzaltıncı Senesi İlk Abbasi Halifesi Ebü´l-Abbas Es-Seffah´ın Biyografisi Ebu Cafer El-Mansur´un Halifeliği Hicretin Yüzotuzyedinci Senesi Abdullah B. Ali´nin, Kardeşinin Oğlu Ebu Cafer El-Mansura Karşı Ayaklanması Ebu Müslim El-Horasanî´nin Öldürülmesi Ebu Müslim El-Horasanî´nîn Biyografisi Hicretin Yüzotuzsekîzinci Senesi Hicretin Yüzotuzdokuzuncu Senesi Hicretin Yüzkırkıncı Senesi Hicretin Yüzkırkbirînci Senesi Hicretin Yüzkırkikinci Senesi Hicretin Yüzkırküçüncü Senesi Hicretin Yüzkırkdördüncü Senesi Hicretin Yüzotuzikinci Senesi Bu senenin muharrem ayında Kahtabe b. Şebib, piyade ve süvari askerleriyle birlikte Fırat nehrini aştı. îbn Hübeyre de Feluce tarafında, Fırat kıyısında ordugah kurmuştu. Çok sayıda askeri vardı. Mervan da ona çok sayıda askeri takviye olarak göndermişti. Ayrıca İbn Dubare´nin hezimete uğramış askerleri de onun birliğine katılmışlardı. Sonra Kahtabe, Küfe´yi ele geçirmek için yöneldi. İbn Hübeyre, onun peşine takıldı. Muharrem ajanın 8´inde çarşamba gecesi iki taraf şiddetli bir savaşa tutuştular. İki taraftan da çok sayıda asker öldürüldü. Sonra Şamlılar hezimete uğrayarak geri döndüler. Horasanlılar onları kovaladılar. Kahtabe kayıplara karışmıştı. Adamın biri, askerlerine, Kahtabe´nin öldürüldüğünü ve kendisinden sonra oğlu Hasan´ın komutan olmasını vasiyet ettiğini söyledi. Ne var ki Hasan burada değildi. Hasan adına kardeşi Humeyd b. Kahtal _ye bey´at ettiler. Haberci de, gelmesi için Hasan´a gitti. Bu gecede bir grup komutan öldürüldü. Kahtabe´yi öldüren kişi, Maa b. Zaide ile Yahya b. Husayn idi. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Kahtabe´yi, beraberinde bulunan ve Nasr b. Seyyarın öcünü almak isteyen bir adam öldürmüştür. Doğrusunu Allah bilir. Kahtabe, ölüler arasında bulundu ve oraya defnedildi. Oğlu Hasan geldi. Askerleri toplayıp Küfe´ye yöneldi. Kûfe´de Muhammed b. Halid b. Abdullah el-Kusarî ayaklanarak halkı Abbasilerden yana olmaya çağırmış, kendisi de siyahlara bürünmüştü. Ayaklanması, bu senenin muharrem ayının 10. gecesinde başlamıştı. İbn Hübeyre tarafından tayin edilen vali Ziyad b. Salih el-Harisî´yi de şehirden kovmuştu. Bundan sonra Muhammed b. Halid, hükümet konağına gitmişti. İbn Hübeyre tarafından gönderilen ve yanında 20.000 asker bulunan Havsere de oraya gelmekteydi. Kûfe´ye yaklaştığında Havse-re´nin adamları Muhammed b. Halid´e gidip Abbasoğulları adına ona bey´at etmeye başladılar. Havsere, bu durumu görünce Kûfe´ye girmeden Vasıt´a gitti. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Kahtabe´nin oğlu Hasan Kûfe´ye girmiştir. Kahtabe, hilafet vezirliğinin Kûfe´de bulunan ve Sebi el-Kûfî el-Hilal´ın azatlısı olan Ebu Seleme Hafs b. Süleyman´a verilmesini vasiyet etmişti. Bunlar, Ebu Seleme´nin yanma vardıklarında Ebu Seleme, Hasan b. Kahtabe´nin bir grup komutanla Vasıt´a gidip İbn Hübeyre ile savaşmasını, Hamid b. Kahtabe´nin de Meda-in´e gitmesini tavsiye etti. Her tarafa müfrezeler göndererek fetihleri genişletti. Bunlar Basra şehrini de fethettiler. Burayı İbn Hübeyre adına Müslim b. Kuteybe fethetmişti. Ancak İbn Hübeyre öldürülünce, Ebu Malik Abdullah b. Üseyd el-Huzaî geldi, Basra´yı Ebu Müslim el-Horasanî için ele geçirdi. Bu senede rebiyülahir ayının 13´ünde cuma gecesi Ebü´l-Abbas es-Seffah Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas b. Abdühnuttalib adına bey´at alındı. Ebu Ma´şer ve Hişam b. Kelbî böyle demişlerdir. Vakidî ise mezkur bey1 atın bu senenin cemaziyelevvel ayında yapıldığını ifade etmiştir. Doğrusunu Allah bilir. [1] İmam İbrahim B. Muhammed´in Öldürülmesi Hicretin 129. senesi olaylarından bahsederken Mervan´ın, İmam İbrahim tarafından Ebu Müslim el-Horasanî´ye gönderilen ve Horasan´da Arapça konuşan herkesin öldürülmesi emrini içeren mektubu ele geçirdiğini anlatmıştık. Mervan, bu mektubu ele geçirince İmam *orahim´in nerede olduğunu sormuş, kendisine Belka´da olduğunu !°ylenıişlerdi. Bunun üzerine o da Dımışk valisine mektup yazarak ^mam İbrahim´i kendisine göndermesini emretmişti. Dımışk valisi de Inanı İbrahim´in eşkalini belirten bir yazıyı bir ulağa verip onu hare-kete geçirmişti. Ulak, geldiğinde İmam İbrahim´in kardeşi Ebü´l-Ab-bas es-Seffah´ı görmüş ve onu İmam İbrahim zannedip yakalamıştı. Kendisine; onun İmam İbrahim olmadığını, İmam İbrahim´in kardeşi olduğunu söylemişler ve onun yerini göstermişlerdi. Ulak gidip İmam İbrahim´i yakalamıştı. İmam İbrahim, yanma çok sevdiği bir cariyesini almış, ayrıca kendisinden sonra kardeşi Ebü´l-Abbas es-Seffah´ın halife seçilmesini yakınlarına tavsiye etmiş ve oradan kalkıp Kûfe´ye göçmelerini emretmişti. Onlar da aynı günde kalkıp Kûfe´ye göçmüşlerdi. Göçenler arasında altı amcası; Abdullah, Davud, İsa, Salih, İsmail, Abdüssamed (bunlar Ali´nin oğullarıydılar), kendisinin kardeşleri Ebü´l-Abbas es-Seffah ve Muhammed ile oğulları Muhammed ve Abdülvehhab da vardı. Ayrıca birkaç kişi daha bu Küfe yolculuğuna katılmıştı. Kûfe´ye vardıklarında Ebu Seleme el-Hilal bunları Haşimilerin azatlısı Velid b. Sa´d´ın evine yerleştirmişti. Kırk gece müddetle askerlerden ve komutanlardan durumlarını gizlemiş, sonra bunları başka bir yere götürmüştü. Ülke fethedilip sonra da Seffah´a bey´at edilinceye kadar bunları oradan oraya taşıyarak yerlerini değiştirmişti. İmam İbrahim b. Muhammed´e gelince; onu da bu sırada Harran´da bulunan Halife Mervan b. Muhammed´e götürdüler. Halife, kendisini hapse attı ve bu seneye kadar hapiste kaldı. Safer ayında, kırkse-kiz yaşında iken hapiste vefat etti. Başka bir rivayette anlatıldığına göre ellibir yaşında iken yüzünün üzerine sıcak bir yufka ekmeği koymuş ve boğularak ölmesine sebebiyet vermişti. Cenaze namazını Beh-lül b. Safvan adında bir adam kıldırmıştı. Zayıf bir rivayette anlatıldığına göre, içinde bulunduğu ev üzerine yıkılmış, böylece vefat etmişti. Zehirli süt içirilerek ölümüne sebebiyet verildiği de anlatılır. Rivayete göre İmam İbrahim, hicretin 131. senesinde hacca gitmiş, orada büyük saygı ve hürmetle karşılanmıştı. Şöhreti her tarafa yayılmış, Mervan da kendisinden haberdar olmuştu. Onunla ilgili olarak Mervan´a: "Ebu Müslim el-Horasanî, insanları buna bey´ata davet ediyor ve buna halife adını veriyorlar." denilmişti. Mervan da hicretin 132. senesinin muharrem ayında peşine adam göndermiş ve onu bu senenin safer ayında öldürtmüştü. Bu rivayet, öncekilerden daha sahihtir. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Mervan, onu Hamimetü´l-Belka´da değil de Küfe´de yakalatmıştır. Doğrusunu Allah bilir. İmam İbrahim; cömert, eli açık, faziletli ve üstün vasıfları olan bir kimse idi. Babasından, dedesinden, Ebu Haşim Abdulah b. Muhammed b. Hanefîyye´den hadis rivayet etmiştir. Kardeşleri Abdullah es-Seffah, Ebu Cafer Abdullah el-Mansur ile Ebu Seleme Abdurrah-man b. Müslim el-Horasanî ve Malik b. Haşim de ondan rivayetlerde Ummuşlardır. Onun güzel vecizelerinden biri şudur: "Mürüvveti ol-n olan kişi; dinini koruyan, akrabalarını ziyaret eden ve kınanma-a neden olacak işlerden uzak duran kimsedir." [2] Ebü´l-Abbas Es-Seffah´ın Halifeliği Kûfeliler, İmam İbrahim b. Muhammed´in ölüm haberini duyduklarda Ebu Seleme el-Hallal, hilafeti Hz. Ali´nin ailesine nakletmek ■gtedi. Diğer nakipler ve komutanlar onu alt ettiler, Ebü´l-Abbas es-Seffah´ı getirdiler. Ona hilafet selamını verdiler. Bu hadise Kûfe´de cereyan etti. Kendisine hilafet bey´atı yapıldığı zaman Ebü´l-Abbas es-Seffah yirmialtı yaşındaydı. Ona ilk hilafet selamını veren kimse, Ebu Seleme el-Hallal oldu. Bu hadise hicretin 132. senesinin rebiyülahir ayının 13´ünde cuma gecesi vuku buldu. Cuma namazı vakti olduğunda Seffah, alaca bir beygire binerek namaza gitti. Etrafında silahlı muhafızları vardı. Hükümet konağına girdikten sonra Ulu Cami´ye gitti, cemaata namaz kıldırdı. Sonra minbere çıktı. Halk ona bey´at etti. Minberin üst basamağında bey´atı kabul etti. Amcası Davud b. Ali de ondan üç basamak aşağıdaydı. Seffah bir konuşma yaptı. İlk olarak şöyle dedi: «İslâmiyet´i kendisi için bir din olarak seçen, İslâm´ı yüceltip şereflendiren ve tazim eden, onu bizler için bir din olarak seçen, onu bizimle teyid eden, bizleri Müslüman kılan, bizleri İslâm´ı barındırıp himaye ve müdafaa ediciler yapan, takva kelimesine bağlı kılan ve takvaya en layık kimseler yapan, bizleri Rasûlullah (s.a.v.)´ın akrabalığı gibi bir rütbe ile özel kılan, bizleri ve Müslümanları yüksek bir mevkiye yerleştiren, böylece İslâm ehline okunan bir kitab indiren Allah´a hamdolsun. Yüce Allah şöyle buyuruyor: ´Ey Peygamberin ev halkı! Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sızı tertemiz yapmak ister." (ei-Ahzâb, 33.) Ey Muhammed! De ki: "Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden başka bir ücret istemem." (eş-şûrâ, 23.) Önce en yakın hısımlarını uyar." (eş-Şuarâ, 214.) • Allah´ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygam-v 5*ne irdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ida kalmışlar içindir." (ei-Haşr, 7.) bilH- Z VG ^e^ °*an ^lah, bizim fazilet ve üstünlüğümüzü onlara mes- Onlar üzerindeki hakkımızı ve onların bize dostluk göster- rekfrğini vacip kıldı. Bize ikram olsun ve bizim için ayırıcı bir K-- Vas^ °lsun diye bize bol miktarda fey´ ve ganimet verdi. Al-uyük lütuf sahibidir. Sapık sebeîler iddia ediyorlar ki; bizden Ve başkaları riyaset, siyaset ve hilafete daha layık imişler! Yüzleri çirkin olsun. Ey insanlar! Cenâb-ı Allah, bizim vasıtamızla insanları sapıklıklarından sonra hidayete eriştirdi. Onlara cahilliklerinden sonra yardım etti. Mahvolmalarından sonra onları kurtardı. Hakkı bizimle açığa çıkardı. Batılı bizimle yok etti. Onlardaki fesadı bizimle düzeltip ıslah etti. Alçakları bizim vasıtamızla yüceltti. Noksanlığı tamamladı. Dağınıklığı toparladı. Nihayet insanlar daha önce birbirleriyle düşman oldukları halde birbirlerine şefkat göstermeye, birbirlerine iyilik yapmaya, dünyevi hususta yardımlaşmaya başladılar. Ahirette birbirleriyle karşılıklı divanlar üzerinde oturan kardeşler oldular. Cenâb-ı Allah, bu lütfunu bize Muhammed (s.a.v.) vasıtasıyla bahşetti. Muhammed (s.a.v.)´i vefat ettirip kendi yanına aldıktan sno-ra da bu işi ashabı yürüttü. Onların idareleri kendi aralarında meşveret iledir. SahabeL c ümmetlerin miraslarına sahip oldular. Bu miraslarda adaletli davrandılar ve yerli yerince koydular, mirası hak sahiplerine verdiler. Kendileri bundan hiç pay almadan aç kaldılar. Sonra Harboğullarıyla Mervaniler bu mirasa atıldılar. Bunu kendileri için alıp götürdüler, kendi aralarında paylaştılar. Haksızlık yaptılar. Başkalarını bırakıp kendilerine öncelik tamdılar. Hak sahiplerine zulmettiler. Cenâb-ı Allah da bir süre onlara mühlet tamdı. "Böylece bizi öfkelendirince onlardan öc aldık." (ez-Zuhmf, 55.) Sonra onların ellerindekini alıp bize teslim etti. Cenâb-ı Allah hakkımızı bize iade etti. Ümmetimizin işlerini bizim vasıtamızla yoluna koydu. İdareyi bize verdi. Yeryüzünde müstaz´af kılınmışlara bizim vasıtamızla yardım etti. Bu İslâmiyet işini bizimle açtığı gibi bu işi yine bizimle yoluna koyup düzeltti. Size hayır gelen yerden zulüm gelmeyeceğini ümid ediyorum. Size salahın geldiği yerden fesadın gelmeyeceğine inanıyorum. Ey Ehl-i beyt! Bizim başarımız ancak Allah´ın yardımıyladır. Ey Küfe halkı, siz bizim sevgimizin odağısınız. Dostluğumuzun menzilisiniz. Sizler bizim vasıtamızla insanların en mutluları olacaksınız ve insanlar arasında en çok size kıymet vereceğiz. Bağışlarınıza ve aylıklarınıza yüzer dirhem ilave yaptım. Hazır olun. Ben çok kan dökücüyüm ve mahvedici bir intikamcıyım.» Ebü´l-Abbas es-Seffah, hastaydı. Hastalığı daha da arttı. Minbere oturdu. Bu sefer amcası Davud minberde ayağa kalktı ve şöyle hitab etti: «Hamd Allah´a mahsustur. Düşmanlarımızı mahvedip mirasımız1 bize geri veren Allah´a hamdolsun. Ey insanlar! Şu anda dünyanın karanlıkları sıyrıldı. Üzerindeki örtü açıldı. Gök ve yer parladı. Hilafet güneşi ufkunda doğdu. Hak verini buldu. Şefkat ve merhamet ehli olan ve sizin üzerinizde tiril tiril titreyen Peygamberimizin ailesine döndü. Ey insanlar! Allah´a yemin ederim ki, bizler gümüş, yakut ve altın biriktirmek, nehir kazıp köşkler inşa etmek, altın ve gümüş toplamak gayesi ile bu işe soyunmadık. Biz, hakkımızın elimizden alınmaca kızarak amcazadelerimiz adına öfkelenerek Emevilerin size kötü muamele etmelerine, sizleri alçaltmalarına, ganimet ve sadakaları si-vermeyip kendilerine tahsis etmelerine dayanamayarak bu işe giriştik. Allah´ın indirdiği hükümlerle size hükmetmek, Allah´ın kitabıyla muamelede bulunmak, özel genel herkese Rasûlullah´m yönetimini uygulamak hususunda size Allah´ın Rasûlünün ve Abbas´m zimmeti ile taahhütte bulunuyoruz. Emevilerin ve Mervanîlerin kökü kazınsın! Onlar dünyayı ahire-te, fani diyarı kalıcı diyara tercih ettiler. Günah işlediler. Halka zulmettiler. Haramları irtikâb ettiler. Cürüm işlediler. Yönetimlerindeki kullara zulmettiler. Ülkede onların yönetim tarzı, günahları alabildi-ince işlemekten ve yükleri ağırlaştırmaktan zevk almaktı. Günahlar alanında alabildiğince ilerlediler. Taşkınlık meydanında at koşturdular. Cenâb-ı Allah´ın kendilerine süre tanıdığının farkına varamadılar. Allah´ın kendilerini yakalayıp azaba sürükleyeceğini göremeyip kör oldular. Allah´ın tuzak kuruşundan emin oldular. Oysa kendileri uykudayken, geceleyin Allah´ın azabı üzerlerine geldi. Efsane oldular, paramparça hale geldiler. Zalimler topluluğu Allah´ın rahmetinden uzak olsun! Allah, Mervanileri alçalttı, şeytan onları aldattı. Allah düşmanları, atlarının yularını salıverdiler ve atları, bu yuların genişliği sebebiyle ayaklarına takılan iplerden ötürü tökezlediler. Allah düşmanları, kendilerine hiç kimsenin hakim olamayacağını mı sandılar Bunlar, taraftarlarım çağırdılar, askerlerini topladılar, ordularıyla vurdular. Önlerinde, arkalarında, sağlarında, sollarında, üstlerinde, alt-arında Allah´ın tuzak, azap ye intikamını buldular. Bu ilahi azap on-arın batılını öldürdü, sapıklığım yok etti. Başlarına felaket indirdi, unahları kendilerini çepeçevre kuşattı ve hakkımızı bize iade etti ve bıze yardımcı olup bizi barındırdı. &y insanlar! Mü´minlerin emiri -Allah ona büyük bir zaferi nasib ji ..n" CUnıa namazından sonra tekrar minbere çıkacaktır. O, cuma ile nin J Onufrnasma başka sözleri katmak istemedi. Ayrıca hastalığı-enıi • et*> konuşmasını tamamlamasına engel oldu. Mü´minlerin Çe *^e afiyet vermesi için Allah´a yalvarın. O´na dua edin. Çünkü sat c v"1 ^´ Rahnıan´m düşmanı, şeytanın halifesi, yeryüzünde fej aran ve as*a ıslahatta bulunmayan alçaklara tabi olan Mer-Venne; Allah´a tevekkül eden, iyi kimselere uyan, yeryüzünde fesattan sonra hidayet işaretlerine ve takva yollarına tabi olan, hayırlı kimselerin yolunda yürüyen Mütevekkil´i halife olarak verdi.» İnsanlar, halife Ebü´l-Abbas es-Seffah´a dua ettiler. Dualarından ötürü adeta bir gürültü meydana geldi. Bundan sonra Seffah´ın amcası Davud, sözünü şöyle sürdürdü: «Ey Kûfelüer, bilesiniz ki, Rasûlullah (s.a.v.)´tan sonra bu minberinize Hz. Ali´den ve şu andaki halifeniz Seffah´tan başka bir halife çıkmış değildir. Şunu da bilin ki, bu hilafet işi bizde kalacak, bizde devam edecek ve nihayet bizim tarafımızdan Meryem oğlu İsa (a.s.)´a teslim edilecektir. O zamana kadar hilafet bizim ailemizin dışına çıfc. mayacaktır. Bize verdiği mihnetlerden ve bizi tercih edişinden ötürü âlemlerin Rabbi Allah´a hamdolsun.» Bundan sonra Ebü´l-Abbas es-Seffah ile amcası Davud minberden indiler. Hükümet konağına gittiler. Ondan sonra halk gidip ikindiye kadar ona bey´at etti. İkindiden sonra da gece oluncaya kadar bey´at devam etti. Sonra Ebü´l-Abbas es-Seffah hükümet konağından çıktı. Küfe dışında ordugah kurdu. Kûfe´de yerine amcası Davud´u vekil bıraktı. Diğer amcası Abdullah b. Ali´yi, Ebu Avn b. Ebi Yezid´e; kardeşi oğlu İsa b. Musa´yı da Hasan b. Kahtabe´ye gönderdi. O zaman Hasan b. Kahtabe, Vasıfta bulunuyor ve İbn Hübeyre´yi kuşatma altında tutuyordu. Seffah, Yahya b. Cafer b. Temmam b.< Abbasi da Hamid b. Kahta-be´nin bulunduğu Medain´e gönderdi Ebu Yakzan Osman b. Urve b. Muhammed b. Ammar b. Yasir´i, Ahvaz´da bulunan Bessam b. İbrahim b. Bessam´a gönderdi. Seleme b., Amr b. Osman´ı, Malik b. Tav-vaf a gönderdi. Seffah ise, Küfe dışındaki ordugahında birkaç ay kaldıktan sonra yola koyuldu. Haşimilerin elinde bulunan Medine´ye giderek hükümet konağına yerleşti. Hilafetin Seffah´a yani Abbasilere değil de Ali. b. Ebi Talib oğullarına daha layık olduğu düşüncesine kapılan Ebu Seleme el-Hallal´ı da protesto etti. Doğrusunu, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah daha iyi bilir. [3] Mervan B. Muhammed B. Mervantn Öldürülmesi Mervan b. Muhammed b. Mervan, Emevilerin son halifesi idi. Ondan sonra halifelik, Abbasilere intikal etti. Yüce Allah, aşağıda nakledeceğimiz ayet-i kerimelerde şöyle buyurmuştur: «Allah hükümdarlığı dilediğine verir.» (el-Bakara, 247.) «Ey Muhammed, de ki: "Mülkün sahibi olan Allah´ım! Sen mülkü dilediğine verirsin."» (âi-i imrân, 26.) Önceki sayfalarda da anlattığımız gibi Mervan, Ebu Müslim ile yandaşlarının haberini ve onların Horasan diyarında icra ettikleri faaliyetleri duyunca Harran´dan kalkıp yola koyuldu. Musul yakınlarında, Cezire diyarında Zap denen bir nehrin yanında konakladı. Bu arada Kûfe´de Seffah´a bey´at edildiğini, etrafında askerler toplandığını ve kuvvetinin gittikçe arttığını duyunca, çok ağırına gitti. Hemen askerlerini topladı. Seffah´ın komutanlarından biri olan Ebu Avn b. Ebi Yezid, büyük bir ordu ile ona doğru geldi. Zap suyunun kıyısında o da ordugah kurdu. Seffah tarafından ona takviye kuvvetler geldi. Sonra Seffah kendi ailesinden olan savaşçıları savaşmaya çağırdı. Abdullah b. Ali, onun bu çağrısına icabet etti. Seffah ona: "Allah´ın bereketi üzere yürü!" dedi- O da büyük bir askeri birlikle yola çıktı, Ebu Avn´ın yanma gitti. Ebu Avn, bulunduğu çardaktan aşağı inerek onu karşıladı ve ona bütün imkanlarını seferber etti. Abdullah b. Ali, kendi güvenlik kuvvetlerinin başına Hiyaş b. Habib et-Taî ile Nusayr b. Muhteflz´i komutan tayin etti. Ebü´l-Abbas Musa b. Ka´b, bir elçi heyetinin başına reis tayin edilerek Abdullah b. Ali´ye gönderildi. Bu heyet onu Mervan´la savaşmaya ve ona karşı yapılacak savaşı ilk olarak başlatmaya teşvik etti. Olaylar büyümeden, savaş ateşi soğumadan Mervan´a saldırmasını tavsiye etti. Abdullah b. Ali de askerleriyle geldi, Mervan ordusunun karşısına dikildi. Mervan da kendi askerleriyle ona karşı harekete geçti. İki tarafın safları sabahın ilk saatlerinde karşı karşıya durdular. Anlatıldığına göre o gün Mervan´ın maiyetinde 150.000 (veya 120.000) asker vardı. Abdullah b. Ali´nin maiyetinde ise, 20.000 asker vardı. Mervan, Abdülaziz b. Ömer b. Abdülaziz´e dedi ki: "Eğer güneş zevale erinceye kadar bunlar bizimle savaşmazlarsa, biz bunları Meryem oğlu İsa´nın yanına postalarız. Ama zevalden önce bizimle savaşacak olurlarsa, innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn." Sonra Mervan, Abdullah b. Ali´ye haber salarak ateşkes teklifinde bulundu. Abdullah b. Ali ise şöyle karşılık verdi: "İbn Züreyk´ın oğlu yalan ^söylüyor. Güneş zevale ermeden atlılarımız onu inşaallah atlarının ayakları altında ezeceklerdir!" Bu karşılıklı haberleşme, bu senenin cemaziyelahir ayının 11. günü olan cumartesi gününde olmuştu. Mervan, kendi adamlarına: "Durun bakalım. Savaşı önce siz başlatmayın." dedi ve güneşe bakmaya başladı. Eniştesi Velid b. Muavi-y§ b. Mervan, ona muhalefet ederek karşı tarafa hücuma geçti. Mercan öfkelendi. Ona sövmeye başladı. Velid, karşı tarafın sağ cenahıy-la savaştı. Ebu Avn, Abdullah b. Ali´nin bulunduğu yere doğru geri Çekildi. Bu defa Velid, Musa b. Ka´b ile savaştı. O da Abdullah b. Ali´nin bulunduğu yere doğru geri çekildi. Sonra Abdullah b. Ali, askerlerine, yere inmelerini emretti. Hepsi atlarından indiler, mızraklarını diktiler. Diz üstü çömelerek savaştılar. Şamlılar, savunma savaşı vererek geri çekildiler. Abdullah b. Ah ise, ileriye doğru yürümeye başlayıp: "Ya Rab, ne zamana kadar senin uğrunda savaşacağız." dedi. Sonra da İmam İbrahim´in parolasını Horasanlılara hatırlattı ve şöyle dedi: "Ey Horasanlılar! Parola şudur: Ya Muhammed, ya Mansur!" Savaş iki taraf arasında cidden şiddetlendi. Mızrabın bakıra vuruluşu gibi sesler geliyordu. Mervan, Kudaa´ya haber salarak onların da atlarından inmelerini emretti. Kudaa, maiyetindeki askerlere: "Ey Süleym oğulları! Atlarınızdan inin." diye emir verdi. Sonra Mervan, Seksekîlere haber salarak, onların tam aksine bineklerine binmelerini emretti. Komutanlarına: "Ey Amiroğulları! Bineklerinize binin! diye emir ver." dedi. Seksek oğullarına haber göndererek komutanlarına: "Askerlerine bineklerine binmelerini söyle." dedi. O da Gatafanlı askerlerini bineklerine bindirdi. Kendi güvenlik kuvvetlerinin komutanına da: "Bineğinden yere in." dedi. Ama komutan: "Hayır vallahi, ben kendi canımı hedef kılmam. Fakat sana karşı da gelmek istemiyorum, lakin keşke bunu yapabilseydim ve bineğimden inseydim." diye karşılık verdi. Başka bir rivayette anlatıldığına göre Mervan, bu emrini İbn Hü-beyre´ye vermiştir. Dediler ki: Sonra Şamlılar hezimete uğradılar. Horasanlılar arkadan onları kovaladılar. Bir kısmını öldürüp bir kısmını da esir aldılar. Fakat Şamlıların Zap suyuna düşerek boğulanları, savaş alanında öldürülenlerinden daha fazlaydı. Boğulanlar arasında İbrahim b. Velid b. Abdülmelik de vardı. (Bu, hilafetten hal´ edilmişti.) Abdullah b. Ali, köprünün onarılmasını ve suda boğulanların cesetlerinin çıkarılmasını emretti ve şu ayeti okumaya başladı: "Denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun ailesini batırmıştık." (el-Bakara, 50.) Abdullah b. Ali, savaş alanında yedi gün kaldı. Said b. As´m oğullarından biri, Mervan ve onun cepheden firarı ile ilgili olarak şöyle bir şiir okumuştu: "Kaçış olgusu Mervan´dan ayrılmamakta ısrar etti. Dedim ki ona: Zalim kişi mazlum olarak döndü. Onun tek düşüncesi kaçmaktır. Kaçıp saltanatı terketmek nerede Artık yavaş ve vakarlı yürümek benden uzaklaştı Dinin de, soyun da, sopun da yoktur artık. Sen yumuşak huyluluğu silip süpürensin ve ceza vermekte de Firavun´sun. Sende fazilet aranmaz. Köpekten daha adi bir köpeksin!" Abdullah b. AH, Mervan´ın ordugahındaki malları, eşyaları ve paraları ele geçirdi. Ordugahta Abdullah b. Mervan´a ait bir cariyeden başka kadın görülmedi. Bu durumu ve Cenâb-ı Allah´ın kendisine na-sib ettiği zaferi Ebul-Abbas es-Seffah´a bir mektupla bildirdi. Elde ettiği ganimetlerin dökümünü de yaparak Seffah´a iletti. Seffah, Aziz ve Celil olan Allah´a bir şükran ifadesi olarak iki rekat namaz kıldı. Savaşa katılanlardan her birine 250.000´er dirhem verdi. Erzaklarını seksene çıkardı ve şu ayeti okudu: «Talut, ordusuyla birlikte ayrıldıktan sonra, "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir..." dedi.» (ei-Bakara, 249.) Mervan hezimete uğrayınca, arkasına bakmadan geri döndü. Abdullah b. Ali ise savaş alanında yedi gün kaldı. Sonra beraberindeki askerlerle birlikte Mervan´ı takibe başladı. Bunu kendisine Seffah emretmişti. Mervan, Harran´a uğrayınca Ebu Muhammed es-Süfyanî´yi zindandan çıkardı. Harran´a, kız kardeşinin oğlu ve kızı Ümmü Osman´ın kocası Eban b. Yezid´i vekil bıraktıktan sonra çıkıp gitti. Abdullah b. Ali Harran´a geldiğinde Eban b. Yezid, siyahlara bürünerek onu karşıladı. Abdullah b. Ali ona eman verdi ve onu görevinde bıraktı. Yalnız İmam İbrahim´in hapsedildiği zindanı yıktı. Mervan ise, Humus´u hedef alarak Kinnesrin´e gitti. Kinnesrin´e vardığında halk, çarşı pazarda onu karşıladı. Orada iki ya da üç gün kaldıktan sonra çıkıp Humus´a doğru yoluna devam etti. Bu arada Humuslular, beraberlerindeki askerlerin azlığını görünce: "Bu, korkmuş ve hezimete uğramıştır." diyerek kendisini öldürüp yanındaki mallan yağmalamak için peşine takıldılar. Bu amaçla harekete geçip Humus yakınındaki bir vadide onu ele geçirdiler. Ancak Mervan, iki komutanını onlar için pusuya yatırmıştı. Humuslular oraya vardıklarında Mervan onlara karşı hücuma geçti ve geri dönmeleri çağrısında »ulundu. Onlar bu çağrıyı kabul etmeyip mutlaka savaşacaklarım Eylediler, Aralarında savaş başladı. Pusuya yatırılan emirler ve komutanlar ortaya çıkarak Humuslulara arkadan saldırdılar. Böylece ttuînuslular bozguna uğradılar. Mervan, Şam´a geldi. Şam´da kendi tayin ettiği ve damadı Velid £■ Muaviye b. Mervan vali olarak bulunuyordu. Onu orada vali olarak lraktı. Kendisi Mısır diyarına doğru yoluna devam etti. , Abdullah b. Ali, hangi beldeye uğruyorsa mutlaka oradaki halk Pahlara bürünerek yanına geliyor, ona bey´atta bulunuyor, o da onlara eman veriyordu. Kinnesrin´e vardığında kardeşi Abdüssaitned b Ali, 4.000 askerle birlikte ona kavuştu. Seffah, kardeşi AbdüssamecTj ona takviye olarak göndermişti. Sonra Abdullah b. Ali yoluna devanı etti ve Humus´a vardı. Humus´tan da Baalbek´e doğru gitti. Baalbek´e vardıktan sonra da Mizze tarafından Şam´a geldi. Orada iki ya da üc gün kaldı. Sonra kardeşi Salih b. Ali, Seffah tarafından takviye olarak kendisine gönderilen 8.000 askerle oraya vardı. Salih, Merci Az-ra´ya ordugah kurdu. Abdullah b. Ali Şam´a gelince, doğu kapısının yanında ordugahını kurdu. Kardeşi Salih, Cabiye kapısında; Ebu Avn, Keysan kapısında-Bessam, Babüssağir´de; Hamid b. Kahtabe, Torna kapısında; Abdüs-samed, Yahya b. Safvan ve Abbas b. Yezid ise Feradis kapısının yanında ordugah kurdular. Sonra bunlar Şam´ı kuşattılar. Kuşatma bu senenin ramazan ayının 10´unda çarşamba günü başladı. Şamlılardan çok sayıda adam öldürüldü. Üç saat müddetle kanları helal sayıldı. Surlar yıkıldı. Anlatıldığına göre Abdullah b. Ali, Şamlıları kuşatma altına alınca onlar kendi aralarında Abbasi ve Emevi olmak üzere ikiye ayrılıp birbirlerini öldürmeye başladılar. Başlarındaki valiyi de katlettiler. Sonra şehri Abdullah b. Ali´ye teslim ettiler. Doğu kapısı tarafından surlara ilk tırmanan adam Abdullah et-Taî, Babüssağir tarafından Bessam b. İbrahim oldu. Sonra üç saat müddetle Şamlıların kanlan mubah sayıldı. Hatta denildiğine göre bu süre zarfında 50.000 kadar Şamlı öldürüldü. İbn Asakir, Cafer b. Ebi Talib evladından olan Ubeyd b. Hasan el-A´rec´in biyografisini anlatırken, onun, Şam kuşatmasında Abdullah b. Ali ordusunda 5.000 kişilik bir askeri birliğin komutanı olduğunu söyler ve der ki: «Abdullah b. Ali ordusu, Şam´ı beş ay müddetle kuşatma altında tutmuştu. Yüz gün kuşatma altında tuttuğu veya bir buçuk ay müddetle kuşatma altında tuttuğuna dair zayıf rivayetler de vardır. Mervan´m tayin ettiği vali, şehri iyice tahkim etmişti. Ne var ki Şamlılar, kimi Yemenli kimi Mudarlı olduklarından ötürü kendi aralarında ayrılığa düşmüşlerdi ki, bu da fethin sebebi olmuştu. Hatta Şamlılar, her mescitte kıble için iki mihrab yaptırmışlardı. Büyük camide de iki minber yaptırmışlar ve cuma günü iki imam, iki ayrı minbere çıkarak kendi taraflarındaki cemaata hutbe irad ederlerdi. Böyle birşey, çok hayret verici ve ender rastlanılan garip bir olaydı. Bu da fitneye, asabiyete, heva ve hevesata neden olmuştu. Cenâb-ı Allah´tan selamet ve afiyet dileriz.» İbn Asakir, bu hususta daha başka tafsilat da vermiştir. Yine İbn Asakir, Muhammed b. Süleyman b. Abdullah en-Nevfe-lî´nin biyografisinden bahsederken onun şöyle dediğini nakletmiştir: «Şam´a ilk girdiğinde Abdullah b. Ali´nin yanındaydım. Kılıç kul-*rak şehre girdi. Üç saat müddetle Şamlıların kanlarını mubah ı Şam´ın büyük camiini, kendi binekleri ve develeri için yetmiş müddetle ahır olarak kullandı. Sonra Ümeyye oğullarının mezar- i açtılar. Muaviye´nin mezarında sadece toz zerrecikleri gibi da-Jff1 siyah bir ip gördüler. Abdülmelik b. Mervan´m mezarını açtılar. O ada da bir kafatası ve peşpeşe sıralanmış organlar görülüyordu, vlnız Hişam b. Abdülmelik´in mezarını açtıklarında onun cesedini oasağlam gördüler. Sadece burun kemeri çürümüştü. Onu ceset ha-r de iken bile kırbaçladılar. Darağacma astılar. Cesedini günlerce darağacında bıraktılar. Sonra yakıp külünü rüzgara verip savurdular Çünkü Hişam, sağlığında Abdullah b. Ali´nin kardeşi Muhammed b Ali´yi dövmüştü. Muhammed b. Ali, küçük oğlunu öldürmekle onu itham ettiği için Hişam kendisine yediyüz kırbaç vurdurmuş, sonra da onu Belka´ya bağlı Hamime köyüne sürgün etmişti. Sonra Abdullah b. Ali, halifelerin evladını ve diğer Emevileri ta-kib ettirip yakaladı. Bir günde onlardan 92.000 kişiyi Remle nehri yanında öldürdü. Sonra üzerlerine çul serdirdi. Cesetlerin üzerinde sofra kurup yemek yemeye başladı. Cesetler onun altında ezilip ufalanıyorlardı.» Bu, onun zalimliğinin ve zorbalığının eseriydi. Tabii ki Cenâb-ı Allah, bu yaptıklarının cezasını ona verecektir. Zulmüne devam etti, ama bütün isteklerini gerçekleştiremedi ve beklentileri tahakkuk etmedi. Nitekim bu husus, onun biyografisinden bahsedilirken anlatılacaktır. Hişam b. Abdülmelik´in karısı Abde binti Abdullah b. Yezid b. Muaviye´yi (Benli Abde´yi), Horasanlı birkaç asker refakatmda çöl yolundan yaya olarak, yalınayak, başı açık, elbisesi parçalanmış halde sahraya gönderdi. Sonra da öldürttü. Diğer Emevilerden bulduklarını da öldürtüp cesetleri yaktırdı. Abdullah b. Ali, Şam´da 15 gün müddetle ikamet etti. Bu arada Evzaî´yi huzuruna çağırttı. Evzaî gelip karşısında durdu. Ona şöyle sordu: - Ey Ebu Amr! Şu yaptığımız icraat hakkında ne dersin - Bilmiyorum, yalnız Yahya b. Said el-Ensârî bana, Rasûlullah j a-v-)ın şöyle buyurduğunu nakletti: "Ameller ancak niyetlere göredir." Evzaî diyor ki: "Ben bu cevabı verirken bekliyordum ki başımı ko-PanP ayaklarımın önüne atar; ama öyle olmadı. Oradan salimen çı- P gittim. Sonra bana yüz dinar para gönderdi." , Abdullah b. Ali, daha sonra Mervan´m peşine düştü. Kesve nehri İsında konakladı. Yahya b. Cafer el-Haşimî´yi Şam´a vali olarak tayin etti. Sonra yoluna devam etti ve Merci Rum´a gidip konakladı Buradan da Ebu Fatres nehrine gitti. Mervan´ın kaçıp gittiğini gÖr Bu emir üzerine Salih, bu senenin zilkade ayında Ebu Amr Amir b. İsmail´i de yanma alarak Mervan´ı yakalamak üzere yola koyuldu Deniz kıyısında konakladı. Oradaki gemileri topladı. Mervan´ın per^ ma´da (veya Feyum´da) konakladığı haberini aldı. Hemen harekete geçti. Sahil şeridinden yürümeye başladı. Gemiler de kendisine paralel olarak kıyıya yakın olarak geliyorlardı. Nihayet Ariş´e ulaştı. Yoluna devam etti, Nil´e gelip kıyıda mola verdi. Sonra Said´e doğru ilerledi. Bu arada Mervan da Nil nehrini aşarak köprüyü attırdı. Çevredeki yemleri ve yiyecekleri yaktırdı. Salih, kendisini takibe devam etti. Yolda Mervan´ın süvarileriyle karşılaştı, onları bozguna uğrattı. Mervan´m süvarileriyle her nerede karşılaşıyorsa onları hezimete uğratıyordu. Nihayet Mervanilerden esir aldıkları bir adama sordu. O da Mervan´ın yerini kendilerine anlattı, onun Ebu Sir kilisesinde saklandığını bildirdi. Gecenin sonunda oraya vardılar. Mervan´ı ve beraberindeki askerleri hezimete uğrattılar. Mervan, az sayıda askerle karşılarına çıkınca onu kuşattılar. Basralılardan Muavved adında biri, attığı mızrakla Mervan´ı öldürdü. Askerleri onun Öldürüldüğünden habersizdiler. Nihayet adamın biri: "Müminlerin emiri yere düştü, öldü!" dedi. Kûfelilerden, nar satan bir adam koşarak Mervan´ın başını kopardı. Bu müfrezenin komutanı Amir b. İsmail, kesik başı Ebu Avn´a gönderdi. Ebu Avn, kendisine gönderilen bu kesik başı Salih b. Ali´ye gönderdi. Salih de Hu-zeyme b. Yezid b. Hani adındaki güvenlik komutanı ile birlikte bu kesik başı halife Seffah´a gönderdi. Mervan, hicri 132. senenin zilhicce ayının bitimine üç gün kala, pazar günü Öldürüldü. Zilhicce ayının 6´sında perşembe günü öldürüldüğü de söylenir. Halifeliği beş sene on ay on gün sürmüştü. Meşhur olan rivayete göre hilafet müddeti bu kadardır. Öldürüldüğü sırada kaç yaşında olduğuna gelince; tarihçiler bu hususta farklı yaşlar söylemişlerdir. Kimi kırk yaşında, kimi kırkaltı yaşında, kimi ellisekiz yaşında, kimi altmış yaşında, kimi altmışiki yaşında, kimi altmışüç yaşında, kimi altmışdokuz yaşında, kimi de seksen yaşında iken öldürüldüğünü söylemişlerdir. Doğrusunu Allah bilir. Sonra Salih b. Ali, Şam´a gitti. Ebu Avn b. Ebi Yezid´i Mısır´da vekil bıraktı. Doğrusunu, noksanlıklardan münezzeh olan yüce Allah daha iyi bilir. [4] El-Himar´ın Biyografisi ıyrervan b. Muhammed b. Mervan b. Hakem b. Ebi´l-As b. Ümeyye şî el-Ümevî Ebu Abdülmelik. Emevilerin son halifesiydi. Anei Lübabe adındaki Kürt bir cariye idi. Lübabe, ibrahim b. Ester neSNehaî´ye aitti. Muhammed b. Mervan, İbrahim´i öldürdüğü zaman eI1´habe´yi ele geçirmiş, Lübabe de ona Mervan eî-Himar´ı doğurmuş- habey gç Başka bir rivayette anlatıldığına göre Lübabe, ilk önce Mus´ab b. /übeyr´e ait imiş. İbn Asakir´in ifadesine göre Mervan´ın evi Ekafiyyin çarşısında • s Velid b. Yezid´in öldürülmesinden ve Yezid b. Velid´in ölmesinden sonra halifeliğine bey´at edildi. Sonra Şam´a geldi. İbrahim b. Ve-Vd´i görevden hal´ etti. Hicretin 127. senesinin safer ayının ortasından itibaren yönetime geçti. Ebu Ma´şer dedi ki: Hicretin 129. senesinin rebiyülevvel ayında halifeliğine bey´at edildi. Ca´d b. Dirhem´in görüşüne mensubiyeti nedeniyle Mervan el-Ca´dî de denilirdi. Kendisine, Himar (eşek) lakabı verilmişti. O, Emevilerin son halifesi idi. Halifeliği beş sene on ay on gün sürdü. Beş sene bir ay müddetle halifelik yaptığına dair zayıf bir rivayet de vardır. Seffah´a bey´at edilmesinden sonra dokuz ay müddetle görevde kalmıştı. Beyaz tenli, pembe yüzlü, mavi gözlü, iri sakallı, büyük başlı, orta boylu bir kimseydi. Saçına, sakalına kına sürmezdi. Hişam, onu hicretin 114. senesinde Azerbaycan, Ermeniye ve Cezire valiliğine atamıştı. Yönetimde bulunduğu süre zarfında çok sayıda beldeler ve kaleler fethetti. Allah yolunda gazadan ayrılmadı. Birçok kafir Türk, Hazar, Lan ve diğer beldelerden, ırklardan olan insanlar ile savaştı. Onları kırıp nıağlub etti. Atılgan, bahadır, cesaretli akıllı ve ileri görüşlü bir adamdı. Ne var ki, Aziz ve Celil olan Allah´ın takdiri ve hikmeti gereği, askerleri kendisini terkettiler. Böylece hilafet onun elinden alınmış oldu. Her ne kadar cesaretli ve keskin zekalı bir kimse idiyse de, Cenâb-ı Allah iktidardan düşürmek istediği bir kimseyi mutlaka düşürür. Allah´ın düşürdüğü ve tahkir ettiği kimse-y1 yükseltecek ve eski itibarına kavuşturacak hiçbir kimse ve hiçbir Ü yoktur. Zebyr b. Bekkar, amcası Mus´ab b. Abdullah´ın şöyle dediğini ri-t etmiştir: eviler, kendi aralarında, annesi cariye olan birinin hilafete ki Çİes^ halinde hilafetin ellerinden çıkacağı gürüşündeydiler. Nite-Mervan hilafete geçince halifelik, hicretin 132. senesinde onların 6İWmden çıktı." afiz İbn Asakir´in, Sevban´dan rivayet ettiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Halifelik, Umeyye oğullarında devam edecektir. Onu, çocukların küreği süratle yakalayışları gibi yakalayacaklardır. Halifelik ellerinden çıktıktan sonra artık yaşamakta hayır yoktur." îbn Asakir bunu böyle nakletmiştir. Ama bu cidden münker bij-hadistir. Harun Reşid, Ebu Bekir b. Ayyaş´a şöyle sormuştu: - Biz mi daha hayırlı halifeleriz, yoksa Emeviler mi daha hayırlı halifeler idiler - Onlar insanlara daha yararlı idiler. Siz ise namazı daha düzgün kıldırıyorsunuz. Bu cevabı üzerine Harun Reşid, Ebu Bekir b. Ayyaş´a 6.000 dirhem armağan vermişti. Anlatıldığına göre Mervan el-Himar, çok mürüvvet sahibi ve çok da gururlu bir kimseydi. Eğlence ve zevk-u sefa çok hoşuna gidiyordu. Ama savaşlardan buna fırsat bulamıyordu. İbn Asakir dedi ki: Mervan b. Muhammed yenik düşüp Mısır´a gidişi esnasında Remle´de bıraktığı bir cariyesine şu şiiri yazıp göndermişti: "Gördüğüm şeyler beni sabra çağırıyor hep, Bense bu çağrıya aldırış etmiyorum ve kalbimde sana karşı beslediğim duygular beni alçaltıyor. Daha önce ben sensiz yapmaya dayanamazdım. Aramızda perde kalmasına göz yumamazdım. Ama artık sen on günden beri benden uzaksın. Bunlardan daha kötüsü yemin ederim ki kalbimde şudur: Sen bu on günün iki mislini arttırsan ve bir ay benden uzak dur-san işte buna hiç dayanamam. Bundan da daha büyük musibet şu ki: Zamanın sonuna dek seninle karşılaşmamaktan korkuyorum. Gözümde bir damla yaş birakmamacasma senin için ağlayacağım. Sonuna kadar da olsa sabır istemeyeceğim, hep ağlayacağını." Ravinin birinin anlattığına göre, kaçmakta olan Mervan, bir rahibe uğramış. Rahibe selam vermiş ve şöyle demiş: - Ey rahib! Sen zamandan haberdar mısın Zaman hakkında bilgin var mı - Evet, hem de her çeşidinden bilgim var. - Dünyada bir insanın hükümdar olduktan sonra köle olacağına dair de bir bilgin var mı _ Evet. - Bu nasıl oluyor - Dünyayı sevmek, şehvetlere kavuşmak uğruna hırslı olmak, aklı bir kenara atmak ve fırsatları değerlendirmemek... İşte bunlarla insan, hükümdar olduktan sonra tekrar köle olabilir. Sen eğer dünyayı seviyorsan, bilesin ki dünyanın kölesi, onu sevendir. _ Bu kölelikten kurtuluş yolu var mıdır _ Evet. Dünyayı sevmemek ve dünyadan uzak durmakla kölelikten kurtulabilirsin. - Bu olmayacak bir şeydir. - Ama benim dediklerim olacaktır. Sen dünyayı yağmalamadan önce dünyadan kaçmaya bak. - Ey rahip, sen beni tanıyor musun - Evet! Sen Arapların hükümdarı Mervan´sm. Sudan diyarında Öldürülecek ve kefensiz defnedileceksin. Eğer ölüm seni kovalama-saydı, kaçıp kurtulabileceğin bir yeri sana söylerdim." İnsanlardan biri dedi ki: O zamanda şöyle deniliyordu: ´Abdullah b. Ali b. Abbas, Mervan b. Muhammed b. Mervan´ı öldürecektir." Ravinin biri dedi ki: Mervan, bir gün bazı kimselerle meclisinde oturuyordu. Yanıbaşmda bir hizmetçisi vardı. Mervan, sohbet arkadaşlarından birine şöyle dedi: "Şu içinde bulunduğumuz hali görüyor musun Anlatılamayacak nice nimetlere sahiptim. Şükrünü ifa etmediğim birçok nimet elime geçti. Fakat bana yardımı olmayan bir devletim de vardı. Bu ne haldir. Eyvah!" Hizmetçisi ona şu karşılığı verdi: "Ey mü´minlerin emiri, çoğalmcaya dek azı bırakan, büyüyünceye kadar küçüğü bırakan, açığa çıkıncaya kadar gizliyi bırakan ve bütün bunlara göz yuman, bugünün işini yarına erteleyen kimsenin başına senin bu anlattıklarından daha büyük musibetler gelir." Mervan, bunun üzerine şöyle dedi: "Senin bu sözün, halifeliği kaybetmemden daha da çok ağırıma gitti." Anlatıldığına göre Mervan, hicretin 132. senesinin zilhicce ayının 13 ünde pazartesi günü öldürülmüştür. Öldürülürken altmış yaşını geçmiş, seksene yaklaşmıştı. Başka bir rivayette anlatıldığına göre o Kırk sene yaşamıştır. Ama birinci kavil daha sahihtir. Mervan, Emevilerin son halifesi idi. Onun zamanında Emevi dev-ieti yıkıkla. [5] Emevi Devletinin Yıkılması Ve Abbasî Devletinin Başlangıcına Dair Varid Olan Nebevi Haberler Alâ b. Abdurrahman, Ebu Hüreyre´den rivayet etti ki; Rasûlullah •a-V.) şöyle buyurmuştur: "Âs oğulları kırk adama varınca, bunlar Allah´ın dinine fesat karıştırırlar. Allah´ın kullarını köle edinirler. Allah´ın malını da kendi aralarında elden ele dolaşan bir nesne haline getirirler." İbn Lehi´a, îbn Vehb´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ben, Mua-viye´nin yanında iken Mervan b. Hakem oraya geldi ve muhtaçlığım dile getirerek şöyle dedi: "İhtiyacımı gider. Ben on çocuğun babasıyım. On kişinin kardeşiyim. On kişinin de amcasıyım." Mervan çıkıp giderken Muaviye, yanıbaşında tahtında oturmakta olan İbn Abbas´a şöyle dedi: - Sen, Rasûlullah (s.a.v.)´ın şöyle buyurduğunu biliyor musun: "Hakemoğullannm sayısı otuz erkeğe varınca onlar Allah´ın malını kendi aralarında elden ele dolaşan bir nesne haline getirirler. Allah´ın kullarını köle eder ve Allah´ın kitabına da şüphe ve fesat karıştırırlar. Sayıları 497 kişiye ulaşınca da helakleri, çiğnenmiş bir hurmadan daha çabuk olur." - Allah için evet, ben bunu duymuşum. Mervan dönüp gittikten sonra Muaviye, İbn Abbas´a şöyle sordu: - Ey İbn Abbas, Allah aşkına söyle. Sen Rasûlullah (s.a.v.)´ın böyle dediğini ve bunlar hakkında ayrıca "dört zorbanın babası" ifadesi kullandığını da biliyor musun - Allah için evet. Ebu Davud et-Tayalisî, Yusuf b. Mazin er-Rasibî´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Adamın biri Hz. Ali´nin oğlu Hz. Hüseyin´e karşı dikilerek şöyle dedi: "Ey mü´minlerin yüzünü karartan adam," Hz. Hüseyin de ona şu karşılığı verdi: "Allah sana rahmet etsin. Ey adam, beni kınama. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.), Ümeyye oğullarının kendi minberi üzerinde peşpeşe hutbe irad ettiklerini rüyasında görmüş ve bundan rahatsız olmuştu. Sonra Cennet´te bir nehir olan Kevser´le ilgili sûre nazil olmuştu. Ardından Kadir sûresi nazil olmuştu. Şöyle ki: "Doğrusu biz, Kur´ân´ı Kadir gecesinde indirimsizdir. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır." İşte bu 1.000 ay, Emevile-rin hakimiyet süresini gösterir." Ravi diyor ki: Biz bunu hesapladık ve onların hakimiyet süresinin bu ayette belirtilenden ne fazla ne de eksik olmadığını tesbit ettik. Bu da bizim için delil olarak yeter.» Tirmizî, bu hadisi Mahmud b. Gaylan tariki ile Ebu Davud et-Tayaîisî´den rivayet etmiş, sonra da: "Bu garib bir hadistir. Biz bunu sadece Kasım b. Fadl´ın naklettiği hadis olarak bilmekteyiz. O da sika bir ravidir." demiştir. Ben de tefsirimde bu hadisin münkerliğinden detaylı olarak bahgjjndir. Ancak İbn Zübeyr´in dönemini çıkaracak olursak, o za-Se n Emevilerin hakimiyet süresinin 1.000 ay olduğu bu hadise göre 111 bul edilebilir. Çünkü Muaviye´ye müstakil halife olarak hicretin kinci senesinde bey´at edilmişti ki, hicretin kırkıncı senesi "Cema-senesi" olarak adlandırılır. O senede Hz. Ali´nin öldürülmesinden a,, ay sonra Hz. Hasan, hilafeti Muaviye´ye teslim etmiş ve böylece Müslümanlar arasında ittifak sağlanmıştı. Daha sonra hilafet, hicre-. 132. senesine kadar Emevilerin elinde kalmıştı. Hicretin kırkıncı nesinden 132. senesine kadar geçen süre doksaniki sene eder. İbn 7übeyr´in halifeliği bundan çıkarılırsa geriye seksenüç sene kalır. Fakat bu, yukarıda anlatılan hadise zıt düşmektedir. Bu hadis, peygamber (s.a.v.) Efendimiz´e merfu olarak ulaşmamıştır ve onun Enıevi hilafetini 1.000 ay olarak tefsir ettiği bilinmemektedir. Bu ancak bazı ravilerin ifadesidir. Biz bunu tefsirimizde uzun uzadıya an-latmışızdır. Bu konudaki deliller de önceki sayfalarda izah edilmişti. Doğrusunu Allah bilir. Ali b. el-Medinî, Said b. Müseyyeb´den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ümeyye oğullarının minberime çıktıklarını gördüm. Bu benim çok ağrıma gitti ve sonra da Kadir sûresi nazil oldu." Bunda zayıflık ve mürsellik vardır. Ebu Bekir b. Ebi Hayseme, Said b. Müseyyeb´in şu ayet-i kerimeyi tefsir ederken şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Sana gösterdiğimiz rüya ile sadece insanları denedik." (ei-îsrâ, eo.) Rasûlullah (s.a.v.), rüyasında bazı Emevilerin kendisinin minberine çıktıklarım görmüş ve bundan rahatsız olmuştu. Sonra bazı kimseler: "Ya Rasûlallah, bu, dünyalıktır. Onlara verilecektir. Ama kısa bir süre sonra ellerinden çıkıp gidecektir." deyince biraz rahatladı. Ebu Cafer er-Razî, Rebî´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.), İsra gecesinde bazı Emevilerin minberine çı- insanlara hutbe irad ettiklerini görünce bundan rahatsız oldu. âb-ı Allah da bunun üzerine şu ayet-i kerimeyi inzal buyurdu: mem; belki bu gecikme sizi denemek ve bir süreye kadar geçindir (el-Enbiyâ, 111.) .» Malik b. Dinar, Ebu Cevza´nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: k ij<^emin euerim ki, Cenâb-ı Allah kendilerinden öncekileri aziz aıgî gibi Emevilerin hakimiyetini de aziz kılıp güçlendirecektir. . nra onların hakimiyetlerini -öncekilerin hakimiyetlerini alçalttığı 1 . ~ a*Çaltacaktır." Böyle dedikten sonra: "İnsanlar arasında şu gün-, bazen lehe, bazen aleyhe döndürüp dururuz." (Âi-iimrân, uo.) ayet-i Kerımesini okudu.» n Ebi´d-Dünya, Emevilerden bahsedilirken Said b. Müseyyeb´in Ebu Bekir b. Süleyman b. Ebi Hayseme´ye şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Emevilerin mahvolması, kendi aralarında kaynaklanan fitneden dolayı olacaktır." Kendisine bunun nasıl olacağını sorduklarında şöyle cevap vermişti: "Halifeleri ölecek, şerlileri kalacak ve onlar da kendi aralarında rekabete girişeceklerdir. Sonra insanlar onlara karşı toplanıp birleşecek ve onları mahvedeceklerdir." Yakub b. Süfyan, Ebu Hüreyre´den şöyle rivayet etti: «Rasûlullah (s.a.v.), şöyle buyurmuştur: "Rüyamda Hakem oğullarının veya Ebü´l-As oğullarının maymunlar gibi minberime sıçradıklarını gördüm." Rasûlullah (s.a.v.)´m bu rüyayı görmesinden sonra vefatına dek güldüğünü hiç kimse görmedi.» Ebu Muhammed Abdullah b. Abdurrahman ed-Darimî, sahabelerden Amr b. Mürre´nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Hakem b. Ebi´l-Âs, Rasûlullah (s.a.v.)´la görüşmek için kapısına gelip izin istedi. Rasûlullah (s.a.v.), onun sesini tamdı ve yanındakilere şu buyruğu verdi: "İçeri girmesine izin verin. Allah´ın laneti onun ve sulbünden çıkacak kimselerin üzerine dökülecektir. Fakat onun sulbünden çıkacak olan müminler bu lanetin dışında kalacaktır ki, onların sayısı da azdır. Diğerleri dünyada yükselecek, ahirette ise alçalacaklardır. Onlar hile ve desise erbabıdırlar. Dünyada kendilerine birşeyler verilecektir, ama ahirette nasipleri yoktur."» Ebu Bekir Hatib el-Bağdadî, Sevban´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah (s.a.v.), başını Ümmü Habibe binti Ebi Süfyan´ın dizi üzerine koyup uyumaktaydı. Bir ara haykırarak uyandı. Sonra gülümsedi. Kendisine sordular: "Ya Rasûlallah, önce haykırdığını, sonra gülümsediğini gördük. Bunun sebebi nedir " Buyurdu ki: "Ümeyye oğullarının sıra ile minberime çıktıklarını gördüm. Bu benim hoşuma gitmedi. Sonra Abbasi oğullarının sıra ile minberime çıktıklarını gördüm. Bu, benim hoşuma gitti."» Yakub b. Süfyan, Utbe b. Ebi Muayt´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «İbn Abbas, Muaviye´nin yanma geldi. Ben de orada hazır bulundum. Muaviye, ona güzel armağanlar verdi, sonra şöyle dedi: - Ey Abbas´ın babası, sizin devletiniz olacak mı - Ey müminlerin emiri, beni bu soruyu cevaplamaktan affet. - Olmaz, mutlaka cevap vereceksin. - Evet olacaktır, ey mü´minlerin emiri. - Peki yardımcılarınız kimler olacaktır - Horasanlılar bize yardımcı olacaklar ve Haşimiler ile Emeviler rasmda savaş ve intikam kavgaları olacaktır.» 3 Minhal b. Amr, İbn Abbas´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bizden Seffah, Mansur ve Mehdi olmak üzere üç Ehl-i beyt mensubu halife olacaktır." İbn Ebi Hayseme, İbn Abbas´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Cenâb-ı Allah´ın, İslâmiyet´i bizim ilklerimizle başlattığı gibi bu . • yine bizlerle sonuçlandıracağını ümid ediyorum." Beyhakî, Ebu Said´den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Zamanın inkıtaa uğraması ve fitnelerin zuhuru esnasında Ehl-i Beyt´imden Seffah denen bir adam ortaya çıkaracaktır ve o, malı azar azar verecektir." Abdürrezzak, Sevban´dan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şu Harre´nizin yanında üç kişi savaşacaklardır. Üçü de halife oğludur ama hiçbiri hilafete geçmeyecektir. Sonra bayraklar Horasan tarafından gelecek ve bayrağı getirenler, misli görülmemiş bir şekilde sizlerle savaşacaklardır." Ravi diyor ki: Bu arada Rasûlullah (s.a.v.), başka bir şeyden bahsetti ve o şeyi kastederek sözünü şöyle sürdürdü: "Eğer böyle olursa siz kar üzerinde sürünerek de olsanız ona gidin. Çünkü o, Allah´ın halifesi Mehdi´dir." İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Hüreyre´den rivayet etti ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Horasan´dan siyah bayraklar çıkıp gelecek ve bunlar Kudüs´e di-kilinceye kadar hiçbir şey bunları geri çeviremiyecektir." Beyhakî de bunu "Delâil" adlı eserinde Raşid b. Sa´d el-Mısrî´den nakletmiştir ki Raşid, zayıf ravilerdendir. Beyhakî, Ka´bul-Ahbar´dan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Abbasoğullarının siyah bayrakları ortaya çıkacak ve bunlar gelip Şam´a konacaklardır. Cenâb-ı Allah bunların eliyle her zorbayı ve kendilerine düşman olan herkesi öldürtecektir." İbrahim b. Hüseyin´in, Ebu Hüreyre´den rivayet ettiğine göre Rasûlullah (s.a.v.), Abbas (r.a.)´a şöyle demiştir: "Peygamberlik sizde olacaktır. Hükümdarlık sizde olacaktır." Abdullah b. Ahmed, Hz. Abbas´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Ben bir gece Rasûlullah (s.a.v.)´m yanındaydım. Bana şöyle dedi: - Bak bakalım hele, gökte birşey görebiliyor musun -Evet. . - Ne görüyorsun - Süreyya yıldızını görüyorum. — İşte bu ümmete senin soyundan bu yıldız sayısınca insanlar hükümdar olacaktır.» İbn Adiy, İbn Abbas´m şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah (s.a.v.)´a uğradım. Yanında Cebrail vardı, ama ben Cebrail´i Dihye el-Kelbî sanıyordum. Cebrail, Rasûlullah (s.a.v.)´a şöyle dedi: "Elbiseler kirlendi ve kendisinden sonra Abbas´m oğulları siyah elbiseler giyeceklerdir."» Bu hadis münkerdir. Gerçi Abbasoğullarının siyah giysiler giymeleri bir nevi sembolleri olmuştu, ama onlar bu sembolü, Rasûlullah (s.a.v.)´m fetih gününde Mekke´ye girişi esnasında başına siyah sarık takmasından almışlardı. Evet, onlar bu siyah sarığı örnek alarak siyah giysiler giymeyi sembol haline getirdiler. Bayramlarda, cumalarda ve toplantılarda siyah giysiler giyerlerdi. Askerleri de mutlaka siyah giysiler giyinmek mecburiyetinde idiler. Hil´at giyen Abbasi komutanları da başlarına siyah fes geçi |