๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:57:26



Konu Başlığı: Büveyh Oğulları Devletinin Ortaya Çıkışı
Gönderen: Esila üzerinde 20 Kasım 2010, 00:57:26
Büveyh Oğulları Devletinin Ortaya Çıkışı


Hicretin Üçyüzonyedincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Hasan B. Ferec.

Ahmed B. Mehdi B. Remîm..

Bedr B. Heysem..

Abdullah B. Muhammed B. Abdülaziz.

Muhammed B. Ebi´l-Hüseyin.

Tarihi Kelamcı Kabı

Hicretin Üçyüzonsekizinci Senesi

Hicretin Üçyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. İshak.

Yahya B. Muhammed B. Said.

Hasan B. Ali B. Ahmed.

Hicretin Üçyüzondokuzuncu Senesi

Hicretin Üçyüzondokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Hüseyin B. Abdurrahman El-Antakî

Ali B. Hüseyin B. Harb B. İsa.

Muhammed B. Fadl B. Abbas.

Muhammed B. Sa´d.

Yahya B. Abdullah.

Hicretin Üçyüzyirminci Senesi

Muktedir Bîllah´ın Biyografisi

Kahirin Halifeliği

Hicretin Üçyüzyirminci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Umeyr B. Cevsa.

İbrahim B. Muhammed B. Ali

Ebu Ali B. Hayzuran.

Abdülmelik B. Muhammed B. Adiy.

Maliki Kadısı Ebu Ömer Muhammed B. Yusuf

Hicretin Üçyüzyirmibirinci Senesi

Büveyh Oğulları Devletinin Ortaya Çıkışı

Hicretin Üçyüzyirmibirinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed.B. Muhammed B. Selame.

Ahmed B. Muhammed B. Musa.

Muktedir Billah´ın Seyyide Lakabıyla Tanınan Annesi Şuğeb.

Abdüsselam B. Muhammed.

Ahmed B. Hasan B. Düreyd B. Atahiye.

Hicretin Üçyüzyirmiikinci Senesi

Kahirin Hal1 Edilmesi, Gözlerini Mil Çekilip İşkenceye Tabi Tutulması

Radi Billah Ebü´l-Abbastn Halifeliği

İfrikiyye Hakimi Mehdî´nin Ölümü.

Hicretin Üçyüzyirmiîkinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Ahmed B. Abdullah B. Müslim B. Kuteybe.

Muhammed B. Ahmed B. Kasım Ruzbarî

Muhammed B. İsmail

Hicretin Üçyüzyirmiüçüncü Senesi

Hicretin Üçyüzyirmiüçüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Nahivci Nefteveyh.

Abdullah B. Abdüssamed B. Mühtedi Eillah.

Abdülmelikb. Muhammed B. Adîy.

Ali B. Fadl B. Tahir.

Muhammed B. Ahmed B. Esed.

Hicretin Üçyüzyirmidördüncü Senesi

Hicretin Üçyüzyirmidördüncü Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler.

Kurra İbn Mücahid.

Şair Cahze El-Bermekî


Hicretin Üçyüzonyedincî Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ahmed B. Hasan B. Ferec


Ahmed b. Hasan b. Ferec b. Süfyan Ebu Bekir. Nahivciydi. Na­hivde Kûfelilerin ilmini iyi bilirdi. Nahivle ilgili eserleri vardır. [1]



Ahmed B. Mehdi B. Remîm


Abid ve zahid bir şahsiyetti. İlim tahsili uğruna 300.000 dirhem harcadı. Kırk sene müddetle yatağa uzanıp yatmadı.

Hafiz Ebu Nuaym´ın anlattığına göre, Ahmed b. Mehdiye gecenin birinde bir kadın gelip şöyle demiş: "Başıma bir bela geldi. Zinaya zorlandım, benimle zina ettiler ve zina neticesinde hamile kaldım. Ama karnımdaki çocuğun senden olduğunu söyledim ve senin kocanı olduğunu halka anlattım. Senden hamile kaldığımı bildirdim. Şimdi

Sen benim ayıbımı ört ki Allah da senin ayıplarını Örtsün. Beni rezil rüsvay etme."

Olayın bundan sonrasını Ahmed b. Mehdi´nin kendisinden dinle­yelim:

«O kadının böyle demesi üzerine sesimi çıkarmadım, sustum, lümselere birşey söylemedim. Bir süre sonra kadın doğurunca ma­halleliler ve mahalle mescidinin imamı gelip -oğlum doğduğu için- be-ni tebrik ettiler. Ben de sevindiğimi onlara gösterdim. Müjdeyi getir­dikleri için iki dinara tatlı alıp tebrikime gelenlere yedirdim. Ayrıca mahalle imamı ile her ay o kadına -çocuğa sarfetsin diye- iki dinar gönderiyor ve şöyle diyordum: "Benden hatuna selam söyle. Yalnız, ayrılmamıza neden olan bir hadise vukubulduğu için şimdi ayrı yaşı­yoruz." Bu durum iki sene böyle devam etti. Sonra çocuk öldü. Mahal­leli gelip başsağlığı diledi. Ben de üzülür gibi davrandım. Bir süre sonra çocuğun annesi daha Önce kendisine göndermiş olduğum nafa­ka paralarını bana getirdi. Bu paraları bir kesede toplamıştı. Bana dedi ki: "Allah senin ayıplarını örtsün ve sana hayır mükafat versin. İşte bana göndermiş olduğun dinarları da getirdim." Ben de kadına şu cevabı verdim: "Ben o paraları çocuğa yardım olsun diye gönderi-yordum. O şimdi öldü ama, sen onun yasını tutuyorsun. Paralar se­nin olsun. Bunları dilediğin gibi harca." Ben böyle dediğim halde ka­dın paraları bırakıp gitti.» [2]



Bedr B. Heysem

Bedr b. Heysem b. Halef b. Halid b. Raşid b. Dahhak b. Numan b. Muhrik b. Numan b. Münzir. Künyesi, Ebü´l-Kasım el-Belhî´dir. Kû-feli bir kadıdır. Bağdat´a gelip yerleşti. Orada Ebu Küreyb´den ve di­ğerlerinden hadis dinledi. Kırk yaşım aştıktan sonra hadis dinlemeye ve toplamaya başladı. Asil ve sika bir ravidir. 107 yıl yaşadı ve bu se­nenin şevval ayında Kûfe´de vefat etti. [3]



Abdullah B. Muhammed B. Abdülaziz


Abdullah b. Muhammed b. Abdülaziz b. Merzüban b. Sabur b. Şa-hinşah. Künyesi, Ebü´l-Kasım el-Bağavî´dir. İbn binti Meniy diye ta­kınır. Hicretin 213. ya da 214. senesinde doğdu.

Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam´ı gördü, ama ondan hadis dinlemedi. Ahmed b. Hanbel´den, Ali b. el-Medinî´den, Yahya b. Maîn´den, i b. Ca´d´dan, Halef b. Hişam el-Bezzar´dan ve birçok üstadlardan hadis dinledi. Beraberinde İbn Maîn´den dinlemiş olup yazdığı hadis-* içeren bir cüz vardı. Hafız Musa b. Harun, bu cüzü ahp Dicle´ye attı ve: "Üçünü bir araya getirmek istiyor." dedi.

Abdullah b. Muhammed, seksenyedi üstaddan hadis dinledi. Gü­venilir, zaptı sağlam, hafız bir hadisçiydi. Hadis hafızlarından riva­yetlerde bulundu. Çeşitli eserleri vardır.

Hafız Musa b. Harun dedi ki: "İbn binti Meniy (yani Abdullah b Muhammed) sika ve doğru sözlü bir ravi idi."

Hafız Musa´ya: "İyi ama, burada onun aleyhinde konuşan bazı kimseler var." dediklerinde o şöyle cevap vermişti: "Onu çekemiyor­lar. İbn binti Meniy haktan başka hiçbir şey söylemezdi."

İbn Ebi Hatim ile diğerleri dediler ki: "Abdullah b. Muhammed´in hadisleri sahih kapsamına girer."

Darekutnî dedi ki: "Bağavî (Abdullah b. Muhammed), hadis ko­nusunda az konuşurdu ama konuştuğunda da sözü saca çakılan çivi gibi yerine otururdu."

İbn Adiy, ondan "Kamil" adlı eserinde bahsetmiş ve şöyle demiş­tir: "Onun yadırgamış olduğum bazı sözleri vardır. Münker saydığım bazı hadisler rivayet etmiştir, ama bununla beraber biraz hadis bilgi­si ve tasnifatı vardır."

İbnu 1-Cevzî de bu sözü nedeniyle İbn Adiy´yi eleştirmiş ve Abdul­lah b. Muhammed´in, bu senenin ramazan bayramı gecesinde 103 ya­şım birkaç ay geçmiş ömrünü noktalayıp vefat ettiğini söylemiştir. Bu yaşına rağmen onun hafızası, işitmesi, gözü ve dişleri sağlam, ay­nı zamanda cariyelerle cinsel ilişkide bulunabilen bir kimse olduğunu ifade etmiştir. Abdullah b. Muhammed, bu senede Bağdat´ta vefat et­ti. Babu t-Tibn mezarlığına defnedildi. Allah ona rahmet etsin, maka­mını yüce kılsın. [4]



Muhammed B. Ebi´l-Hüseyin


Muhammed b. Ebi´l-Hüseyin b. Muhammed b. Osman. Şehid ol­du. Hadis hafızı idi. Künyesi Ebul-Fadl el-Herevî´dir. îbn Ebi Sa´d di­ye tanınır.

Bağdat´a geldi. Orada Muhammed b. Abdullah el-Ensârî´den ha­dis dinledi. Hafız İbn Muzaffer de kendisinden hadis rivayet etti. Mu-hamed b. Ebi´l-Hüseyin; sebatkâr, güvenilir, işini sağlam yapan, sika bir hadis hafızı idi. Sahih-i Müslim´deki on küsur hadis üzerine mü­nakaşaları vardır.

Karmatîler, bu senede Mekke´de terviye gününde öldürdükleri kimselerle birlikte onu da öldürdüler. Allah onu rahmetiyle yarlığa-sın ve makamını yüce kılsın. [5]



Tarihi Kelamcı Kabı


Ebü´l-Kasım Abdullah b. Ahmed b. Mahmud el-Belhi el-Ka´bî. Ke-lamcı idi. Beni Ka´b kabilesine mensuptur. Mutezile âlimlerindendir. Ka´biye taifesi kendisine nisbet edilir.

İbn Hallikan dedi ki: «Ka´bî, büyük kelamcılardandı. İlmi Kelama dair seçkin eserleri vardır. O, Cenâb-ı Allah´ın fiillerinin Allah´ın ihti­yarı ve meşieti olmaksızın meydana geldiğini iddia ederdi.»

Ben derim ki: Ka´bî, birkaç yerde Kur´ân nassına muhalefet et­miştir. Oysa yüce Allah şöyle buyurmuştur:

"Rabbin dilediğini yaratır ve seçer." (el-Kasas, 68.)

"Rabbin dileseydi bunu yapamazlardı."{ei-Enâm, 112.)

"Biz dilesek herkese hidayet verirdik. "(es-Secde, 13.)

"Bir şehri yok etmek istediğimiz zaman, şımarık varlıklılarına, yola gelmelerini emrederiz." (el-isrâ, 16.)

Bunlara benzer daha birçok akli ve nakli sarih deliller ve zarure-ten bilinen bazı veriler vardır. [6]



Hicretin Üçyüzonsekizinci Senesi


Bu senede halife Muktedir, veziri Ebu Ali b. Mukle´yi azletti. Ebu Ali, iki sene dört ay üç gün müddetle vezirlik yapmıştı. Azledildikten sonra yerine Süleyman b. Hasan b. Muhammed tayin edildi. Ali b. İsa da onunla beraber nazır oldu.

Bu senenin cemaziyelevvel ayında Ebu Ali b. Mukle´nin evi yandı. Ebu Ali, o evi yaptırmak için 100.000 dinar harcamıştı. Yangın sıra­sında halk evindeki tahtaları, demirleri, kurşunları ve diğer eşyaları yağmaladılar. Halife de ayrıca ona 200.000 dinar para cezası verdi.

Bu senede halife, Bağdat´ta hilafet sarayında bulunan piyade as­kerleri kovdu. Çünkü Muktedir düşürüldükten birkaç gün sonra tek­rar halifeliğe döndüğünde bunlar, onun aleyhinde ileri geri konuşma­ya başladılar ve: "Bir kimse bir zalime yardımcı olursa Cenâb-ı Allah o zalimi kendisine musallat kılar, bir kimse eşeği dama çıkarırsa ar­tık indiremez." dediler. Bunun üzerine halife Muktedir, bunların sa­raydan çıkarılmalarını, hatta Bağdat´tan sürgün edilmelerini emret­ti. Bağdat´ta ikamet eden piyadeleri cezanlandıracağını bildirdi. Bun­ların birçok yakınlarının evleri yakıldı. Bazı kadınları ve çocukları da yandılar. Son derece horlanmış ve tahkir edilmiş vaziyette Bağ­dat´tan çıkıp gittiler, Vasıt´a yerleştiler. Ama orada da asilik yaptılar. Vasıt valisini şehirden kovdular. Hadim Munis üzerlerine giderek on­lara şiddetli bir azap tattırdı. Birçoklarını öldürdü. Artık bundan son­ra kendilerine gelemediler.

Bu senenin rebiyülevvel ayında halife, Musul valisi Nasıru´d-Dev-le b. Hamdan´ı azletti. Yerine amcaları Said ile Nasr b. Hamdan´ı ta­yin etti. Onu da Diyar-ı Rebia´ya, Nusaybin´e, Sincar´a, Habur ve Ra´sü´l-Ayn´a tayin etti. Ayrıca Meyyafarikin ile Erzen´i de onun haki­miyetine bıraktı. O, her sene halifeye vereceği belirli miktardaki para karşılığında bu görevlere atandı. Bu parayı vereceğini taahhüd etti

Bu senenin cemaziyelevvel ayında Bevaric mıntıkasında Salih b Mahmud adında bir kişi isyan etti. Beni Malik kabilesinden bir grup etrafında toplandı. Sonra Sincar´a giderek orayı kuşattı. Şehire zorla girdi. Halkın mallarının çoğunu gasbetti. Orada bir hutbe irad etti Vaaz ve nasihatta bulundu. Söylediği sözler arasında şunlar da vardı* "Ebu Bekir ile Osman´ı veli tanırız. Hüseyin´le alakamız yoktur Mestler üzerine meshi caiz görmüyoruz." Sonra yoluna devat etti ve İslâm ülkesinde fesat çıkardı. Nasr b. Hamdan, onun üzerine yürüdü. Yapılan savaşta iki oğluyla birlikte onu esir alıp Bağdat´a götürdü. Çok feci hallerle karşılaştı ve ünü her tarafa yayıldı.

Musul mıntıkasında da bir başka asi ortaya çıktı. Kendisine 1000 kişi tabi oldu. Nusaybinlileri kuşatma altına aldı. Halk ona karşı çık­tı ve onunla savaştı. Ama asi, onlardan 100 kişiyi öldürdü. 1.000 kişi­yi de esir aldı. Sonra onları kendine köle yaptı. Ahaliden 400.000 dir­hem parayı zorla aldı. Nasirü´d-Devle onun üzerine yürüdü. Kendi­siyle savaşarak mağlup etti ve esir aldı. Onu da diğer asi gibi Bağ­dat´a gönderdi.

Bu senede halife, oğlu Harun´a hil´at giydirdi, vezirler ve askerler de onu uğurladılar. Halife onu Fars, Kirman, Sicistan valiliklerine atadı ve ikramlarda bulundu. Diğer oğlu Ebü´l-Abbas er-Razî´ye de hii´at giydirdi. Mağrib, Mısır ve Şam vilayetlerini de ona verdi. Ha­dim Munis´i de ona yardımcı olarak tayin etti.

Bu senede Abdüssemi b. Eyyüb b. Abdülaziz el-Haşimî insanlara haccettirdi. Hacılar, gidiş ve dönüşte Karmatî saldırılarından zarar görmesinler diye Gıfaretü Bedraka yolundan gittiler. [7]



Hicretin Üçyüzonsekizinci Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Ahmed B. İshak


Ahmed b. İshak b. Behlül b. Hasan b. Ebi Sinan Ebu Cafer et-Te-nuhî. Hanefi mezhebine mensub bir kadı idi. Sika ve adil ravilerden-di. Herkesin beğendiği meşhur bir fıkıhçı idi. Çok hadis dinledi. Ebu Küreyb´den sadece bir hadis rivayet etti. Nahiv âlimiydi. İbaresi fa­sih, şiiri güzel ve ahkâm hususunda da övülen bir kimseydi.

Bir zaman, halife Muktedirin annesi Seyyide bir vakıf tesis et-;. bunun vakfiyesini Ahmed b. İshak´ın yanında tescil ettirmişti, b. İshak da bu vakfiyenin bir nüshasını kendi yanındaki mah-CTnîe kararlarının muhafaza edildiği sepete bırakmıştı. Sonra Seyyi-JL vakfı bozmak istemiş ve Kadı Ahmed b. İshak´tan, elinden alıp yok tmek düşüncesiyle, vakıf senedini kendisine getirmesini istemişti. Kadı Ahmed b. İshak, perdenin arkasına geldiğinde Seyyide´nin mak­amı anladı ve ona: "Bu mümkün değildir. Çünkü ben Müslümanla­rı hazinedarıyım. Ya beni kadılıktan azleder yerime başka birini ta-vin edersiniz, ya da bu yapmak istediğinizi yapmaktan vazgeçersiniz. Ben hakim iken bunu yapmanızın imkanı yoktur." dedi.

Seyyide de Ahmed b. İshak´ı, oğlu Muktedir´e şikayet etti. Mukte­dir annesinin isteğini yerine getirmesi için Kadı Ahmed b. İshak´tan ricada bulundu, ama Kadı Ahmed ona durumu anlatınca Muktedir de annesinin yanma dönüp şöyle dedi: "Anacığım, bu adam kolay kolay gözden çıkarılacak biri değildir. Azledilmesine ve oyuncak haline ge­tirilmesine de imkan yoktur." Seyyide, Kadı Ahmed´den memnun ol­du ve böyle yaptığından ötürü ona teşekkür mesajı gönderdi. Kadı Ahmed de bunun üzerine şöyle dedi: "Bir kimse Allah´ın emrini kulla­rın emrinin üstünde tutarsa, Allah, kulların şerrinden onu korur ve kulların hayırlarını, iyiliklerini ona nasib eder."

Ahmed b. İshak, bu senede seksen yaşını aşmış iken vefat etti. [8]



Yahya B. Muhammed B. Said

Künyesi, Ebu Muhammed´dir. Ebu Cafer el-Mansur´un kölesiydi. Hadis dinlemek ve toplamak için çeşitli yerlere seyahatlerde bulun­du. Hadis dinledi. Hafızasına yerleştirdi ve yazdı. Büyük hadis hafız­larından ve rivayet şeyhlerindendir. Büyük âlimlerden bir topluluk, ondan hadis dinleyip yazdılar. Hafızasının, fıkhının, kavrayışının de­rinliğine ve sağlamlığına delalet eden eserleri vardır. Yetmiş yaşında iken bu senede Kûfe´de vefat etti. [9]



Hasan B. Ali B. Ahmed


Hasan b. Ali b. Ahmed b. Beşşar b. Ziyad.

İbn Allaf ed-Darir en-Nahrevanî diye bilinir. Meşhur şairdir. Mu-tedid´in gece sohbetlerine katılanlardan biridir. Bir kedisi vardı. Bu kedi, komşularının güvercinlerini yuvalarından çıkarıp yemişti. Bu Sebeple komşusu kediyi Öldürünce kedisi için meşhur bir mersiye yaz-ÎUıŞtı. Bu mersiyede incelikler, edebi sanatlar vardı. Anlatıldığına gö-re o, bu kedisini öldüren İbn Mutez´i kasdetmişti, ama halife Muktedir´den korktuğu için mersiyeyi ona nisbet etmeye cesaret gösteren^ misti. Zira kedisini öldüren kişi İbn Mutez´di. Altmışbeş beyitlik mer" siyenin baş kısmı şöyledir:

"Ey kedi, bizden ayrıldın artık geri gelmedin. Sen benim nazarımda evlat gibiydin." [10]



Hicretin Üçyüzondokuzuncu Senesi


Bu senenin muharrem ayında hacılar Bağdat´a döndüler. Hadim Munis de büyük bir askeri birlikle hacca gitmişti. Karmatîlerden korktuğu için bu askerleri korumacı olarak beraberinde götürmüştü Müslümanlar buna çok sevindiler. O gün Bağdat´ı süslediler. Hadim Munis için çadırlar ve otağlar kuruldu. Munis yolda iken, Karmatîle-rin az ileride oldukları haberini alınca beraberindekilerle birlikte ana yoldan ayrıldı. Boğazlara, vadilere daldı. Günlerce sapa yollardan git­ti. Beraberindeki hacılar o sapa yollardan ve ıssız yerlerden geçmekte iken çok acaip şeyler, görülmemiş bazı varlıklar ve son derece iri ke­mikler gördüler. Ayrıca taşlaşmış bazı insanlar da gördüler. Bir kadı­nın, içinde ekmek pişmekte olan bir tandır üzerinde durduğunu ve böylece taşa dönüştüğünü, tandırın da taşlaştığını gördüler. Hadim Munis, anlatacağı şeylere halife de inansın ve onu tasdik etsin diye bu gördüğü şeylerden bazılarını alıp halifeye götürdü.

İbnü´l-Cevzî, "eî-Muntazam" adlı eserinde böyle der.

Anlatıldığına göre, hadim Munis ve beraberindeki hacıların gör­dükleri bu taşlaşmış insanlar Ad kavminden veya Şuayb kavminden yahud Semud kavminden idiler. Doğrusunu Allah bilir.

Bu senede halife Muktedir, veziri Süleyman b. Hasan´ı bir yıl iki ay dokuz gün vezirlik yaptıktan sonra azletti. Yerine Ebu 1-Kasım Ab­dullah b. Muhammed el-Kelvezanî´yi vezir tayin etti. Onu da iki ay üç gün sonra azletti. Yerine Hüseyin b. Kasım´ı tayin etti. Bir süre sonra onu da görevden aldı.

Bu senede halife ile hadim Munis arasında bir dargınlık meydana geldi. Çünkü halife, Muhammed b. Yakut adındaki güvenlik kuvvet­leri komutanını muhtesibliğe tayin etmişti. Hadim Munis ona: "Muh-tesibliğe ancak kadılar ve adil kimseler tayin edilebilir. Bu adam bu göreve uygun değildir." dedi. Bu görüşünde halifeye ısrar etti. Niha­yet halife de Muhammed b. Yakut´u hem muhtesiblikten, hem de gü­venlik küvetleri komutanlığından azletti. Durum böylece düzeldi. İki­si barıştılar. Ama bu senenin zilhicce ayında yine birbirlerine küstü­ler. Bu küskünlük giderek arttı. Nihayet ileride de anlatılacağı i halife Muktedirin öldürülmesiyle sonuçlandı.

Bu senede Tarsus valisi Sümel, Rumlara büyük bir baskın yaptı. Onlardan çok kimseyi öldürdü. 3.000 kadar Rumu esir aldı. Cidden ok miktarda altın, gümüş ve ipek ganimet elde etti. Bundan bir süre qonra ikinci kez onlara baskın yaptı.

Ermeni İbn ed-Deyranî, Rumlara mektup yazarak, onları İslâm -Ikesine girmeye teşvik etti. Müslümanlara karşı onlara yardım vaa­dinde bulundu. Bunun üzerine Rumlar, büyük bir orduyla İslâm ül­kesine hücum edip girdiler. Ermeniler de onlara katıldılar. Bunun -zerine zamanın Azerbaycan valisi ve Yusuf b. Ebi´s-Sac´ın kölesi Münih, bunların üzerine yürüdü. Kendisine katılan gönüllü birçok skerle birlikte îbn ed-Deyranî´mn memleketine hücum etti. 100.000 kadar Ermeniyi öldürdü, çok sayıda esir aldı. Bol miktarda malı gani­met edindi. İbn ed-Deyranî, oralardaki bir kaleye sığınarak kendini koruma altına aldı. Bu durumu bir mektupla Rumlara bildirerek im­dat istedi. Rumlar, Sumaysat´a varıp orayı kuşatma altına aldılar. Sumaysatlüar &a Musul valisi Said b. Hamdan´a haber gönderip yar­dım istediler. Vali, çabucak onların yardımına geldi, Rumların Su-maysat´ı fethetmek üzere olduklarını gördü. Rumlar onun gelişini du­yunca hemen Sumaysat´tan kaçıp Malatya´ya gittiler. Orayı yağmala­dılar. Sonra da ziyan içinde kendi ülkelerine döndüler. Beraberlerin­de Hristiyanhğa geçmiş Bağdatlı İbnü´n-Nefıs de vardı. İbn Hamdan, peşlerine düştü. Bizans sınırlarına girdi. Çok sayıda Rumu öldürdü. Çok esir aldı. Bol miktarda eşyayı ganimet edindi.

İbnü´1-Esir dedi ki: Bu senenin şevval ayında Tikrit şehrinde bü­yük bir sel baskını görüldü. Bu 400 ev sular altında kaldı. Sayılarını ancak Cenâb-ı Allah´ın bildiği kadar çok insan boğuldu. Birbirlerin­den ayırd edilemediklerinden ötürü Müslümanlarla Hristiyanlar bir arada defnedildiler.

Bu senede Musul´da ortalığı kırmızı renge bürüyen şiddetli bir rüzgar esti. Sonra ortalık siyaha büründü. Öyle ki gündüzleyin insan­lar birbirleini göremez oldular ve kıyametin koptuğunu sandılar. Son­ra Cenâb-ı Allah´ın Musul üzerine gönderdiği bir yağmur ile ortalık açıldı. Aydınlık meydana geldi. [11]



Hicretin Üçyüzondokuzuncu Senesinde Vefat Eden Meşhur Şahsiyetler


Hüseyin B. Abdurrahman El-Antakî


Hüseyin b. Abdurrahman Ebu Abdillah el-Antakî. Şam sınır boy­larının kadısı idi. İbnü´s-Sabunî diye tanınır. Meşhur ve güvenilir bir hd ravisi idi. Bağdat´a geldi. Orada hadis topladı. [12]



Ali B. Hüseyin B. Harb B. İsa


Uzun bir süre Mısır kadılığı yaptı. Güvenilir, âlim bir kimseydi Kadıların seçkinlerinden ve âdiUerindendi. Ebu Sevr´in mezhebin göre fıkıh öğrenmiş idi. "Tabakatü´ş-Şafiiye" adlı eserde kendisinden bahsetmişizdir. Kadılıktan affını istedi. Hicretin 311. senesinde bu is­tifası kabul edildi ve Bağdat´a döndü. Bu senenin safer ayında vefat edinceye kadar burada ikamete devam etti. Cenaze namazını Ebu Sa-id el-İstahrî kıldırdı. Kendi evine defnedildi.

Darekutnî dedi ki: «Sahih adlı eserinde Ebu Abdirrahman en-Ne-seî, Ali b. Hüseyin´den hadis rivayet etmiştir. Belki de o kendisinden yirmi sene kadar Önce vefat etmişti. Neseî, onun üstünlük ve fazilet­lerini anlatmıştır. Allah ona rahmet eylesin.» [13]



Muhammed B. Fadl B. Abbas


Muhammed b. Fadl b. Abbas Ebu Abdillah el-Belhî. Zahid bir kimseydi. Anlatıldığına göre o, kırk sene müddetle kendi nefsi arzula­rı uğruna bir tek adım dahi atmamıştır. Aziz ve Celil olan Allah´tan utandığı için, birşeye bakıp da beğenmişlik yapmamıştır. Otuz sene müddetle omuzundaki meleklere, kendi amel defterine

çirkin bir amel yazdırmamış tır. [14]



Muhammed B. Sa´d


Muhammed b. Sa´d b. Ebu Hüseyin el-Verrak. Ebu Osman en-Ni-saburî´nin arkadaşıydı. Fıkıhçıydı. Muamelat üzerinde konuşurdu. Onun güzel sözlerinden biri şudur:

"Gözünü Allah´ın haram kıldığı şeylere karşı yuman kimsenin di­linde Cenâb-ı Alah bir hikmet meydana getirir ve o hikmetli sözü din­leyen kimse hidayete kavuşur. Şüpheli şeylere karşı gözünü yuman kimsenin kalbini Cenâb-ı Allah bir nurla aydınlatır ve o nur sayesin­de kendisi Allah´ın razı olacağı yollara koyulur." [15]



Yahya B. Abdullah


Yahya b. Abdullah b. Musa Ebu Zekeriya el-Farisî. Mısır´da b. Süleyman´dan hadis dinleyip yazdı. Güvenilir, adil bir hadis ravisı idi. Hakimler nezdinde doğru sözlü biriydi. [16]


Hicretin Üçyüzyirminci Senesi


Bu senede halife Muktedir Billah öldürüldü. Bunun sebebi şuydu:

Hadim Munis, bu senenin muharrem ayında, halifeye kızarak kö­leleri ve maiyetiyle beraber Bağdat´tan çıkıp Musul yoluna koyuldu. Yolda iken kölesini, halifenin yanında neler olup bittiğini Öğrenmesi için Bağdat´a gönderdi. Kölesiyle birlikte halifeye, "Ey mü´minlerin emiri..." diye hitap ettiği bir mektup gönderdi.

Köle Bağdat´a ulaşınca, vezir Hüseyin b. Kasım -ki o, Munis´in en büyük düşmanlarından idi- mektubu kendisine vermesini köleye em­retti. Ama köle, mektubu ona vermedi ve sadece halifeye verebileceği­ni söyledi. Vezir köleyi huzuruna aldı ve halifeye söylemesi gereken­leri kendisine söylemesini buyurdu. Köle yine: "Efendim Munis bana böyle emretmedi." deyince vezir ona ve efendisi Munis´e sövdü. Dövül­mesini ve 300.000 dinar para cezasına çarptırılmasını emretti. Bu hu­sustaki yazılı ifadesini aldı. Hadim Munis´in evinin yağmalanmasını da emretti. Ayrıca hadim Munis´in ikta arazilerinin, mal ve mülkü­nün de müsadere edilmesini emretti. Böylece büyük miktarda bir ser­vet meydana geldi.

Bu yüzden vezirin, halife Muktedir nezdinde itibarı arttı. Halife ona Amidü´d-Devle lakabını taktı, adını dirhemlerin ve dinarların üzerine yazdırdı. Böylece vezir cidden büyük imkanlara kavuştu. Ba­zı görevliler tayin etti, bazı görevlileri ise azletti, bağladı kesti, çeşitli işler yaptı. Ama bu durum çok kısa sürdü. Halifenin kendisinden hoş­nutluğu kısa oldu, Harun b. Arib´e ve Muhammed b. Yakut´a haber göndererek, hadim Munis´in yerine onları huzura çağırdı. Hadim Mu­nis, yoluna devam etti. Nihayet Musul´a girdi. Arap emirlerine: "Hali­fe beni, Musul´a ve Diyar-ı Rebia´ya tayin etti." dedi. Etrafında çok sayıda adam toplandı. Onlara bol miktarda para sarfetti. Daha önce de onlara ihsanları çok olmuştu.

Bu durumu haber alan vezir, Musul ve çevresinin yöneticileri olan Hamdan ailesine mektup yazarak onunla savaşmalarını emretti. Onlar da 30.000 süvari ile harekete geçerek Munis´in üzerine yürüdü­ler. Munis ise 800 köle ve hizmetçisi ile karşılarına çıktı ve onları he­zimete uğrattı. Onlardan sadece Davud adında en bahadır bir adamı öldürdü. Hadim Munis, onu küçüklüğünde beslemişti. Sonra Munis

Musul´a girdi. Her taraftan askerler gelip ona itaatlerini arzettüer Çünkü hadim Munis daha önce onlara ihsanda bulunmuştu. Bağdat­lı, Şamlı, Mısırlı ve bedevi askerler gelip ona itaatlerini arzettüer. Ni­hayet maiyetinde büyük bir ordu meydana geldi.

Adı geçen vezire gelince, onun hainlik ve acizliği ortaya çıktı. Bu yüzden bu senenin rebiyülahir ayında Muktedir onu azletti. Yerine Fadl b. Cafer b. Muhammed b. Furat´ı tayin etti. Bu, Muktedir´in son veziri idi.

Hadim Munis, Musul´da dokuz ay kaldı. Sonra bu senenin şevval ayında halife Muktedir´den, askerlerin erzakını istemek ve onlara in­saflı davranmasını taleb etmek için ordusuyla birlikte Bağdat´a yö­neldi. İlerledi, önce keşif kuvvetlerini gönderdi. Sonra gelip Bağdat´ın Şemmasiye kapısında konakladı. İbn Yakut ile Harun b. Arib, zorla­ma neticesinde istemeyerek ona karşı geldiler. Öte yandan halifeden annesinden ödünç para alıp askerlerin erzakım dağıtması için talepte bulunuldu. Fakat halife: "Annemin yanında para kalmadı." dedi ve Vasıt´a kaçmaya niyetlendi. Bağdat´ı Munis´e bırakmayı, durum dü­zeldikten sonra oraya geri dönmeyi planladı. İbn Yakut, kendisini bu planından vazgeçirdi ve Munis ile askerlerinin karşısına çıkmasını tavsiye etti. Onların halifeyi görmeleri halinde tümünün Munis´i bı­rakıp yanına geleceklerini söyledi.

Halife de istemeyerek bineğine bindi. Munis´i karşılamaya geldi. Önünde fıkıhçılar ve ellerinde açılmış Kur´ân sahifeleri vardı. Halife, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in hırkasını giymişti. Etrafında insan­lar vardı. Savaş alanından uzakta yüksek bir tepe üzerinde durdu ve halka şu duyuru yapıldı: "Kim Munis´in askerlerinden birinin başını getirirse ona beş dinar verilecektir. Kim bir esir getirecek olursa ona on dinar verilecektir."

Sonra halifenin komutanları savaş alanına gelmesini istediler; ama o bir türlü savaş alanına gelmeye yanaşmadı. Yapılan ısrarlar neticesinde -her ne kadar şiddetle reddettiyse de- savaş alanına geldi. Gelir gelmez askerler hezimete uğrayıp geri döndüler, ona bakmadı­lar. Onu ilk karşılayan kişi, hadim Munis´in komutanlarından Ali b. Büleyk oldu. Kendisini görür görmez bineğinden indi. Huzurunda ye­ri öptü ve: "Allah seni bu günde buraya gelmeye teşvik edenleri lanet­lesin." dedi. Sonra halifeyi Mağribli Berberilerden bir grubun koru­masına verdi.

Ali b. Büleyk, halifeyi onlara bırakıp gittikten sonra Berberiler si­lahlarını çektiler. Halife : "Yazıklar olsun size, ben halifeyim, beni ta­nımıyor musunuz " dedi. Berberiler: "Ey alçak, seni tanıyoruz, sen ancak iblisin halifesisin. Bizlerden birinin kesik başım getiren askere beş dinar vereceğine ilişkin duyuru yaptırmadın mı " dediler. Onlardan biri kılıcıyla halifenin omuzuna vurdu. Halife bu darbe ile yere düştü. Bir başkası da onu boğazladı. Cesedini ise oracakta bıraktılar. Üzerindeki herşeyi, hatta donunu bile yağmaladılar. Yerde yatmış, avret yeri açık vaziyette kalmıştı. Nihayet adamın biri gelip avretini otla örttükten sonra oraya defnetti. İzini kaybetti.

Mağribliler, Muktedir´in kesik başını bir direğin ucuna takıp yu­karı kaldırdılar. Ona lanet okudular. Onu hadim Munis´e götürdükle­rinde -hadim Munis o vakada hazır bulunmamıştı- kesik başa baktı ve kendi yüzünü, başını tokatlayıp: "Yazıklar olsun size, vallahi böyle yapmanızı emretmemiştim. Allah sizi lanetlesin, vallahi tümümüz öl­dürüleceğiz!" dedi. Sonra bineğine binip gitti. Burası yağmalanmasın diye, hilafet sarayının yanında durdu. Abdülvahid b. Muktedir, Ha­run b. Arib, Raik´in oğulları hep Medain´e kaçtılar.

Munis´in bu hareketi, etraftaki hükümdarların İslâm halifesine saldırı hususunda tamahlanmalarına, hilafet otoritesinin zayıflama­sına yol açtı. Fakat şu da var ki, Muktedir, aşırı para harcıyor, israfta bulunuyor, kadınlara itaat edip vezirleri azlediyordu. Onun bu davra­nışları hilafet otoritesinin zayıflamasına sebep olmuştu. Hatta denilir ki o, 80.000.000 dinara yakın parayı fasit amaçlar için sarfetmiştir. [17]



Muktedir Bîllah´ın Biyografisi


Soy kütüğü şöyledir: Cafer b. Ahmed el-Mutedid Billah Ahmed b. Ebi Ahmed el-Muvaffak b. Cafer el-Mütevekkil Alallah b. Muhammed el-Mutasım b. Harun er-Reşid. Künyesi, Ebu Fadl idi. Abbasi halifele-rindendi. Hicretin 282. senesinin ramazan ayının bitimine sekiz gece kala, cuma gecesinde doğdu. Annesi Şuğeb adında bir cariye idi. Oğ­lunun halifeliği zamanında Seyyide lakabıyla lakaplandı.

Muktedir Billah, kardeşi Müktefi´den sonra hicretin 295. senesi­nin zilkade ayının 14´ünde, pazar günü halifelik bey´atı aldı. O zaman kendisi onüç yaşından bir ay ve birkaç gün almıştı. Bu nedenle asker­ler hicri 296. senenin rebiyülevvel ayında küçüklüğünü ve bulûğa er-ttieyişini ileri sürerek onu hal´ etmek ve yerine Abdullah b. el-Mutez´i halifeliğe geçirmek istediler, ama bunu başaramadılar. Bu iş -önceki kısımlarda da anlattığımız gibi- ikinci günde bozuldu. Sonra onu hicri 317. senenin muharrem ayımda hal´ ettiler. Yerine kardeşi Muham­med el-Kahir´i halife yaptılar. Ama o da ancak iki gün halifelikte ka­labildi. Sonra Muktedir Billah yine halifeliğe döndü.

Muktedir Billah; orta boylu, güzel yüzlü, güzel gözlü, omuzlarının arası geniş, güzel saçlı, yuvarlak yüzlü, pembe tenli, güzel huylu, saçı ^e Şakakları ağarmış, eli açık, cömert bir adamdı. İyi bir aklı, geniş "ir zekası, sağlam bir zihni vardı. Nafakaları bol verirdi. Hilafet ve riyaset işlerindeki rüsumatı fazlalaştırdı. Birşey ne kadar fazlalaşlr sa fazlalaşsın, sonunda mutlaka eksilir.

Muktedir Billah´ın sarayında 11.000 hadım hizmetçi vardı. Ayr, ca Saklebilerden, Farslardan, Rumlardan ve Sudanlılardan da birçok hizmetçiler vardı. Sarayında, ağaç evi denen bir bölüm vardı ki, ora da cidden çok eşya ve emtia vardı. Hicretin 305. senesi olaylarından bahsederken Bizans hükümdarının Bağdat´a gelişindeki hadiseleri anlatırken bu bölümden de bahsetmiştik.

Halife Muktedir Billah, bir gün bir gemiye bindi. Sık sık yemek yerdi. Yemeğin çabucak getirilmesini istedi. Fakat yemek gecikince kaptana: "Baksana! Senin yanında yiyecek birşey var mıdır " diye sordu. Kaptan: "Evet." diye cevap verdi, sonra biraz oğlak eti ile güzel pişirilmiş yufka ekmeği ve başka yiyecekler getirdi. Halife bu yemeği beğendi. Sonra kaptanı çağırdı ve: "Yanında helva var mı Çünkü ben yemekten sonra helva yemeden doyduğumu hissedemiyorum." dedi. Kaptan: "Ey mü´minlerin emiri, bizim helvamız hurma ve yağ usare-sidir." diye cevap verdi. Muktedir: "Ben bunu yiyemem." dedi. Sonra kendisine istemiş olduğu yemek getirildi, bunları da yedi. Helva geti­rildi, helvayı da yedi. Artanı tayfalara verdi. Ardından, şayet günün birinde gemiye binecek olursa o yemekten yesin, binmese de tayfalar yesin diye her gün 200 dirhem sarfedilerek yemek yapılmasını emret­ti. Bundan sonra kaptan, her gün 200 dirhem masraf ederek yemek yaptırıyordu. Bu hal birkaç sene böyle devam etti. Ama Muktedir, o günden sonra gemiye bir daha binmedi.

Muktedir´in has adamlarından biri, oğlunu sünnet ettirmeye ka­rar verdi. Çok muazzam hazırlıklar yaptı. Güzel şeyler hazırladı. Sonra halifenin annesinden, düğünde davetlilere göstermek üzere, gümüşten yapılmış bir köy maketini istedi. Muktedir´in annesi de oğ­lunun yanında lütufta bulunarak bu gümüş köy maketini o adama tümüyle hediye etti. Bu maketteki bütün evler, yollar, sığırlar, deve­ler, binekler, kuşlar, atlar, ekinler, meyveler, ağaçlar, nehirler; bir köyde bulunması gereken her türlü şeyler, hep nakışlı gümüşten ya­pılmıştı. Halife, sofrasının o adamın evine taşınmasını ve taze balık­tan başka bir yemeğin yapılmamasını emretti. Düğün sahibi de 300 dinara taze balık satın aldı ve Muktedirin sofrasına 1.500 dinar para harcadı. Bu masrafların tümünü Muktedir´in kendisi karşıladı.

Halife Muktedir, Mekke ve Medine halkına, memurlara, işçilere bolca sadaka verip ihsanda bulunur, çokça nafile namaz kılıp oruç tu­tar ve ibadette bulunurdu. Ama o, yine de kendi arzu ve şehvetlerim herşeye tercih ediyor, cinsel arzularının emri dışına çıkmıyordu.

Birçok görevliler tayin ediyor, birçoğunu da azlediyordu. Renkten renge bürünüyordu. Nihayet hadim Munis´in kölesi tarafından Öldülünceye kadar bu tutumu devam etti. Hicri 320. senenin şevval ayı­nın bitimine iki gece kala, Bağdat´ın Şemmasiye kapısı yanında öldü-rüldü. Bu sırada otuzsekiz yaşındaydı. Yirmidört sene onbir ay ve on-dört gün müddetle halifelik yaptı. Kendisinden önceki halifelere nis-betle, en fazla hilafet makamında kalan oydu. [18]



Kahirin Halifeliği


Muktedir Billah öldürülünce, hadim Munis, Muktedir´in annesi­nin gönlü hoş olsun diye, Muktedir oğlu Ebü´l-Abbas´ı halifeliğe geçir­meye niyetlendi. Ancak hazırda bulunan ümera topluluğu onu bu ni­yetinden vazgeçirdiler. Ebu Yakub İshak b. İsmail en-Nobahtî dedi ki: "Bu kadar yorulduktan ve çaba sarfettikten sonra, annesi ve dayı­ları olan, her hususta onlara itaat edip onlara danışacak olan bir ço­cuk halifeye mi bey´at edeceğiz " Böyle dedikten sonra Muktedir´in kardeşi Muhammed b. el-Mutedid´i getirdiler. Kadılar, emirler ve ve­zirler onun halifeliğine bey´at ettiler. Ona Kahir Billah lakabım taktı­lar. Bu hadise, bu senenin şevval ayının bitimine iki gece kala, per­şembe günü seher vaktinde vuku buldu.

Kahir Billah, Ebu Ali b. Mukle´yi vezirliğe tayin etti. Sonra Ebu Cafer Muhammed b. Kasım b. Abdullah´ı, ondan sonra Ebu 1-Abbas´ı, ondan sonra da Hasibî´yi vezirliğe tayin etti. Muktedir´in adamlarının