Konu Başlığı: Ağaçların Rasûlullah´a İtaat Etmesi Gönderen: Esila üzerinde 08 Aralık 2010, 15:48:09 Ağaçların Rasûlullah´a İtaat Etmesi Rasûlullah (S.A.V.)´In Arzi Mucizeleri Kuba´daki Kuyuda Görülen Bereket Peygamber (S.A.V.)´İn Yemekleri Çoğaltıp Bereket Katması Peygamber (S.A.V.)´În Ümmü Süleymiçîn Yağı Çoğaltması Ebu Talha El-Ensârî´nîn, Rasûlullah´a Ziyafet Vermesi Hz. Fatımatntın Evinde Yemeğin Çoğaltılması Rasûlullah (S.A.V.)´In Evinde Cereyan Eden Başka Bir Olay. Ebu Bekir Eş-Sıddık´ın Evindeki Yemek Tabağında Görülen Bereket Yolculukta Yemeğin Bereketlenip Çoğalması Cabîr´in Babasının Borcu Ve Hz. Peygamber´in Hurmaları Bereketlendirmesi Selman-I Farisî´nin Mükâteblîk Borcunun Karşılanması İçin Altın Parçasının Çoğaltılması Ebu Hüreyre´nîn Dağarcığındakî Hurmalarının Çoğaltılması Yemeğin Bereketlenmesine Dair Diğer Bazı Hadîsler. Paçanın Bereketlenmesi Ağaçların Rasûlullah´a İtaat Etmesi Hurma Ağacının Rasûlullah"A Olan Sevgisi Ve Ayrılığına Dayanamayışı Yüzünden İnlemesi Rasûlullah´ın Avucunda Çakıl Taşlarının Tesbîh Edîşî Hz. Peygamber´în Nübüvvet Delillerinden Olan Hayvanlarla İlgîli Mucizeleri Kaçan Devenin Gelip Rasûlullah´a Şikayette Bulunarak Secde Etmesi Deve Kıssasıyla İlgili Garîb Bir Hadis. Rasûlullah (S.A.V.)´In Arzi Mucizeleri Bu mucizelerin bir kısmı, cansız varlıklarla ilgili olup bir kısmı da canlı varlıklarla ilgilidir. Cansız varlıklarla ilgili mucizesine örnek olarak birçok yerde ve çeşitli şekillerde suyu çoğaltmasını gösterebiliriz. Bu hadiseleri senedleriyle nakledeceğiz. Önce bundan işe başladık, çünkü bu daha münasiptir. Zira daha önce.Rasûlullah´ın yağmur duası yaptığını ve Cenâb-ı Allah´ın da onun bu duasına icabet ettiğini söylediğimiz için şimdi de bunu, o mucizesinin peşi sıra zikretmemiz gerekiyor. Buharı, Abdullah b. Mesleme tariki ile Enes b. Malik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasûlullah (s.a.v.)´ı gördüm. İkindi namazının vakti gelmişti. İnsanlar abdest almak için su aradılar. Ama bulamadılar. Rasûlullah (s.a.v.)´a bir su kabı getirildi, elini o kabın içine koydu. İnsanların o kaptan su almalarını emretti. Parmaklarının altından su fışkırdığını gördüm. İnsanlar abdest almaya başladılar, son nefeslerine kadar hepsi o kaptan abdest aldılar." Bunu Müslim, Tirmizî ve Neseî, çeşitli yollarla Malik´ten rivayet etmişlerdir; Tirmizî, bunun hasen ve sahih olduğunu söylemiştir. İmam Ahmed b. Hanbel, Yunus b. Muhammed kanalı ile Enes b. Malik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah (s.a.v.), bir gün ashabından birkaç kişiyle birlikte bir yere gitti. Yolda gitmekte iken namaz vakti geldi. Abdest alacak su bulamadılar ve: - Ya Rasulallah, abdest alacak su bulamadık, dediler. Rasûlullah da ashabının yüzüne bakarak bu durumdan hoşlanmadıklarım gördü. Topluluktan bir adam gidip bir bardak getirdi. Bardağın içinde azıcık su vardı. Allah´ın peygamberi, o suyu alıp abdest aldı. Sonra dört parmağını bardağın üzerine uzatarak şöyle dedi: - Gelin abdest alın. Yanındaki topluluk gelip o bardaktan akan su ile abdest aldılar. Hasan dedi ki: Enes´e, o topluluğun kaç kişi oldukları soruldu, o da yetmiş veya seksen kişi olduklarını ifade etti.» İmam Ahmed b. Hanbel, îbn Ebi Adiy tarikiyle Enes b. Malik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Namaz için ezan okundu. Evi mescide /akın olanlar kalkıp evlerine giderek abdest aldılar. Evleri mescide uzak olanlar da mescitte kaldılar. Rasûlullah (s.a.v.)´a taştan yapılma küçücük bir su kabı getirildi. Küçük olduğu için ellerini açarak kabın içine sokamadı. Bunun üzerine yumarak ellerini kabın içine koyup su aldı ve abdest aldı. Kendisinden sonra oradaki cemaat da o küçücük kaptaki su ile abdestlerini aldılar. Hümeyd dedi ki: Oradaki cemaatın kaç kişi oldukları Enes´e sorulunca; o, cemaatın seksen veya daha fazla kişi olduklarını ifade etti.» İmam Ahmed b. Hanbel, Muhammed b. Cafer kanalı ile Enes b. Malik´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah (s.a.v.), Zevrâ´da idi. Ona, içinde su bulunan bir kap getirildi. Parmakları o kabın üstünü kapatamıyordu. Ashabına o kaptaki su ile abdest almalarını emretti. Kendisi de avucunu suyun içine koydu. Su, parmak aralarından ve uçlarından fışkırmaya başladı. Nihayet oradaki cemaatın tamamı o su ile abdest aldı. Katade diyor ki: Ben, Enes´e şöyle bir soru sordum: - Orada bulunan sizler kaç kişiydiniz - Biz 300 kişiydik.» Buharı, Malik b. İsmail tariki ile Bera b. Azib´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Hudeybiye gününde 1400 kişiydik. Hudeybiye bir kuyudur ki, ondan su çektik. Öyle ki, içinde bir tek damla bile su bırakmadık. Sonra Rasûlullah (s.a.v.) gelip kuyunun yanı başına oturdu. Biraz su getirilmesini emretti. Getirilen suyu ağzına alıp çalkaladı. Sonra kuyuya boşalttı. Çok beklemeden kuyudan su çekmeye başladık. Kana kana su içtik, bineklerimiz de suya kandılar.» İmam Ahmed b. Hanbel, Affan ve Haşim kanalı ile Bera b. Azib´in şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Bir seferde Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber idik. Yolda suyu az bir kuyuya geldik. Sonuncuları ben olan altı kişi, su çıkarmak için o kuyuya indik. Üst taraftan bize bir kova sarkıtıldı. Kovayı sarkıtan adam: - Rasûlullah, kuyunun yanı başındadır, dedi. O kovaya yarıya, ya da üçte ikisine kadar su koyduk ve Râsûlullah´a gönderdik. Ben de boğazıma biraz su akıtabilmek için kabımı dibe daldırdım, ama birşey bulamadım. Kabı, Râsûlullah´a gönderdik. İçine elini daldırdı. Birşeyler söyledi. Sonra kovayı tekrar bize gönderdi. Kuyudan sular fışkırmaya başladı. Öyle ki içimizden birinin kuyunun içinde elbiselerini çıkardığını gördüm. Sonra o kuyu taşarak nehir gibi akmaya başladı.» Bunun senedi, sağlam ve kuvvetlidir. Öyle anlaşılıyor ki bu, Hudeybiye gününde vuku bulan hadiseden başka bir kıssadır. Doğrusunu Allah bilir. İmam Ahmed b´. Hanbel, Sinan b. Hatim kanalı ile Cabir b. Abdullah el-Ensârf nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah´m sahabeleri, susuzluklarını dile getirip şikayette bulundular. Rasûlullah da büyük bir su tası getirilmesini emretti. Getirilen su tasma biraz su döktü, elini de tasın içine koydu ve: - Haydi gelin de su alın, dedi. İnsanlar gelip su almaya başladılar. Rasûlullah´m parmakları arasından, pınardan fışkırır gibi su fışkırmakta olduğunu gördüm.» Müslim, Cabir b. Abdullah´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Rasûlullah. (s.a.v.)la birlikte bir yolculuğa çıktık. Geniş bir vadiye indik. Orada mola verdik. Rasûlullah (s.a.v.), def-i hacete gitti. Peşi sıra bir ibrik su götürdüm. Etrafına bakındı. Kendini örtecek bir şey göremedi. Vadinin yamacında iki ağaç gördü. Onlardan birine doğru gidip dallarından birini tuttu ve: "Allah´ın izniyle bana itaat et." dedi. Ağacın dalı da güdücüsüne itaat eden, burnu tahtayla bağlanmış yularlı deve gibi itaat etti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), diğer ağaca gidip dallarından birini tuttu ve: "Allah´ın izniyle bana itaat et." dedi. Ağacın dalı da ona itaat etti. Rasûlullah (s.a.v.), iki ağaç arasındaki orta yere gelince, dalları birbirine yaklaştırdı ve: "Allah´ın izniyle birbirinize kaynayın." dedi. Her iki ağacın dallan da birbirine kaynadılar. Rasûlullah´m, yakınında olduğumu hissetmesinden ve bu sebeple oradan uzaklaşmasından korktuğum için bîr kenara çekilip kendi kendime konuşmaya başladım. Aniden yan taranma bakınca Rasûlullah´m orada durduğunu gördüm ve ağaçların birbirlerinden ayrıldıklarım fark ettim. Ağaçlardan her biri diğerinden kopup kendi gövdesi üzerinde doğruldu. Rasûlullah (s.a.v.) da durdu ve ağaçlara başıyla sağa ve sola doğru işaret etti. Sonra yanıma gelip durdu ve şöyle dedi: - Ey Cabir! Sen benim nerede durduğumu gördün mü - Evet, ya Rasulallah. - Öyleyse şu iki ağaca git ve herbirinden birer dal kopar. Buraya gel, durduğum yerde durduktan sonra dallardan birini sağma, birini de soluna koyarak yere dik. Ben de kalkıp bir taşı elime aldım, ucunu kırıp keskinledim. Bunu rahatlıkla yaptım. Bıçak gibi yaptıktan sonra iki ağaca gittim. Her birinden bir dal kopardım. Dalları alıp Rasûlullah´m durduğu yere geldim. Dallardan birini sağımdaki, diğerini de solumdaki yere diktim. Sonra Rasûlullah´m yanma giderek: - Emrini yerine getirdim ya Rasulallah, dedim ve: - Peki ama bunu yapmamı niçin bana emrettin diye sordum. Bana şöyle cevap verdi: - îki mezara uğradım. Mezardaki adamların azab çekmekte olduklarım gördüm. Bu iki taze daim mezarları üzerinde durduğu sürece şefaatim sayesinde üzerlerinden azabın kaldırılmasını istedim. Ordugaha geldik. Rasûlullah (s.a.v.), bana şu buyruğu verdi: - Ey Cabir, abdest almaları için insanlara çağrıda bulun. Ben de şöyle çağrıda bulundum: - Haydi abdest alın, haydi abdest alın, haydi abdest alın. Abdest almayacak mısınız Ben de Rasûlullah´a şöyle dedim: - Kervanda bir damla dahi su göremedim, Ensâr´dan bir adam, Rasûlullah (s.a.v.) için üç ayaklı bir sehpada kab içinde suyu serinletiyordu. Rasûlullah bana dedi ki: - Falan Ensârf nin yanma git. Onun su serinletme kabında su bulunup bulunmadığına bak. Ben de o adamın yanına gittim. Kabına baktım. Kabındaki çatlak yerde sadece bir damla su vardı. Eğer onu da boşaltsaydım kuru yerler onu içerdi. Rasûlullah´a gelip şöyle dedim: - Ya Rasulallah, o adamın kabında sadece bir tek damla su gördüm. Eğer onu da oynatsaydım kuru yere geçen o damla su kaybolurdu. - Git, onu bana getir. Gittim, o kabı getirdim. Rasûlullah, içinde tek damla su bulunan kabı eline aldı. Birşeyler söylemeye başladı, ama neler dediğini anlayamadım. Eliyle beni iteledi. Sonra kabı bana verdi ve şöyle dedi: - Ey Cabir, büyük bir kazan getirmeleri için insanlara çağrıda bulun. Ben de şöyle seslendim: - Ey kervandaki adamlar, büyük kazanı getirin! Cemaat, o büyük kazam alıp getirdi. Rasûlullah´m önüne koyduk. Rasûlullah da elini kazana şöylece koyup yaydı, parmaklarını açtı ve sonra kazanın dibine yerleştirdi ve şöyle dedi: - Ey Cabir, Bismillah diyerek kabı al, elimin üzerine dök. Ben de Bismillah diyerek kabı alıp elinin üzerine döktüm. Parmakları arasından suyun fışkırmakta olduğunu gördüm. Sonra kazan taştı. Rasûlullah bana şöyle dedi: - Ey Cabir, suya ihtiyacı olan varsa gelsin, diye ünle. İnsanlar geldiler, su içtiler. İhtiyaçlarını temin ettiler. Nihayet suya kandılar. Ben de: - Suya ihtiyacı olan kimse kaldı mı diye sordum. Ses çıkaran olmayınca da Rasûlullah (s.a.v.), elini dolu kazandan çıkardı. Yine bir defasında insanlar açlıklarını dile getirip Rasûlullah´a şikayette bulundular. Rasûlullah da onlara: - Umulur ki Allah, size yemek yedirecektir, dedi. Nihayet Sif el-Bahr denen yere vardık. Deniz dalgalandı ve büyük bir balığı kıyıya attı. Ateş yaktık, etini pişirdik. Doyasıya yedik. Ben ve arkadaşlarımdan dört kişi (Cabir bunların adlarını birer birer saymaktadır.) balığın göz çukuruna girip saklandık, hiç kimse bizi göremedi. Sonra çıkıp kaburga kemiklerinden birini aldık. Kavis yaparak yere koyduk. Sonra kervandaki en büyük devenin getirilmesini, yüklü olan bu deveye en uzun boylu adamın bindirilmesini ve böylece kemer şekline soktuğumuz balığın kaburga kemiğinin altından geçmesini söyledik. Adam geçti, başını bile eğmedi.» Buharı, Musa b. İsmail kanalı ile Cabir b. Abdullah´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Hudeybiye gününde insanlar susadılar. Peygamber (s.a.v.)´in önünde de küçük bir su kabı vardı. Oradan abdest alıyordu. İnsanlar o suya saldıracak gibi oldular. Peygamber (s.aw.) onlara: - Sizin neyiniz var diye sorunca, onlar da: - Yanımızda abdest almak ve içmek için su yok. Sadece senin önündeki şu su var, dediler. Onların böyle söylemeleri üzerine Peygamber (s.a.v.), elini o küçük kaba daldırdı. Parmaklan arasından pınar gibi sular fışkırmaya başladı. Biz de o suları içtik ve abdest aldık. Hadisin ravilerinden Salim b. Ebi Ca´d diyor ki: Ben Cabir´e şöyle sordum: - Siz o gün kaç kişiydiniz - Biz 100.000 Mşi de olsaydık o gün o su bize yeterdi, ama biz 1500 kişiydik.» İmam Ahmed b. Hanbel, Cabir b. Abdullah´ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Günün birinde Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte gazaya gittik (veya sefere çıktık). O gün 1200 küsur kişi idik. Namaz vakti geldi. Rasûlullah (s.a.v.): - Yanınızda su var mı diye sordu. Adamın biri koşarak içinde azıcık su bulunan bir ibrik getirdi. Rasûlullah (s.a.v.), ibrikteki suyu bardağa koydu ve o suyla abdest aldı. Abdestini mükemmel bir şekilde tamamladı. Abdestini tamamladıktan sonra bardağı yerinde bıraktı, insanlar gelip bardağın yanında toplanarak, "Mesnedin, mesnedin." dediler. Rasûlullah (s.a.v.), onların böyle dediklerini işitince: - Yavaş olun, kendinize gelin bakalım, dedi. Elini de suya daldırdı, sonra Bismillah diyerek: - Abdestinizi eksiksiz olarak alın, diye emretti. Cabir diyor ki: Gözlerimi elimden alarak beni imtihan eden Allah´a yemin ederim ki, o gün Rasûlullah´m parmakları arasından pınar gibi su fışkırdığını gördüm. Oradaki cemaatın tamamı abdestlerini almadan o, elini su kabından çekmedi.» Ahmed b. Hanbel, Hüseyin el-Aşkar kanalı ile îbn Abbas´m şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Bir gün Rasûlullah (s.a.v.) sabahladığında ordugahta su yoktu. Adamın biri gelip: - Ya Rasulallah, ordugahta askerlerin yanında su yok, dedi. Rasûlullah da ona şöyle sordu: - Senin yanında hiç su var mı - Evet, var. - Öyleyse o suyu bana getir. Adam, içinde azıcık su bulunan bir kabı Rasûlullah (s.a.v.)´a getirdi. O da parmaklarım su kabının içine koydu ve kapta parmaklarım açtı. Sonra parmaklarının arasından pınardan fişkırırcasma sular fışkırmaya başladı. Bundan sonra BilaTe şu emri verdi: - İnsanlara duyur ki, gelsinler de şu mübarek abdesti alsınlar.» Buharî, Muhammed b. Müsenna tariki ile Abdullah b. Mesud´un şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Biz, ayetleri bereket için sayardık. Siz ise korkutmak için sayıyorsunuz. Bir seferde Rasûlullah (s.a.v.) ile beraber idik. Su azaldı. - Fazla su isteyin, dedi. Yanma, içinde azıcık su bulunan bir kap getirdiler. Elini kaba koydu. Sonra şöyle dedi: - Mübarek, temizleyici suya gelin. Yüce Allah´ın bereketine gelin. Rasûlullah´m parmaklan arasından su fışkırmakta olduğunu gördüm. Yenmekte olan yemeğin teşbihini duyardık.» Bunu, Tirmizî, Bündar vasıtasıyla îb |