๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Bidaye Ven Nihaye => Konuyu başlatan: Esila üzerinde 30 Kasım 2010, 16:09:38



Konu Başlığı: Abdülmelîk B. Mervan´ın Halifeliği
Gönderen: Esila üzerinde 30 Kasım 2010, 16:09:38
Abdülmelîk B. Mervan´ın Halifeliği

Misver B. Mahreme B. Nevfel

Münzir B. Zübeyr B. Avvam..

Mus´ab B. Abdurrahman B. Avf

Abdullah B. Zübeyr Zamanında Ka´be´nin Yıkılması Ve Yeniden İnşası

Hicretin Altmışbeşînci Senesi

Aynülverde Savaşı

Mervan B. Hakem..

Abdülmelîk B. Mervan´ın Halifeliği

Hicretin Altmışaltıncı Senesi

Fasıl

Hz. Hüseyin´i Öldüren Birliğin Komutanı Şîmr B. Zilcevşenin Öldürülmesi

Hz. Hüseyinin Başını Koparan Havla B. Yezid El-Esbahfnin Öldürülmesi

Hüseyin´i Öldürenlerin Emiri Ömer B. Sa´d B. Ebi Vakkas´ın Öldürülmesi

Fasıl

Fasıl



Misver B. Mahreme B. Nevfel


Bu senede yaşı küçük bir sahabe olan Misver b. Mahreme b. Nevfel de İbn Zübeyr´le birlikte Mekke´de iken kendisine isabet eden bir mancı­nık taşı yüzünden vefat etmiştir. Hatim´de namaz kılmakta iken ruhu­nu teslim etmişti. Mekke kuşatması altında öldürülen önde gelen saha­belerdendi. Asıl soy kütüğü şöyledir: Misver b. Mahreme b. Nevfel Ebu Abdurrahman ez-Zührî. Annesi, Atike´dir. Atike, Abdurrahman b. Avfm kızkardeşidir.

Misver, sahabe olup hadis rivayet etmiştir. Muaviye´nin yanına gel­miş, onunla görüşmüştü. Hz. Ömer zamanında da devamlı olarak onun yanında bulunurdu. Rivayete göre o, senenin bütün günlerini oruçlu olarak geçirirmiş. Mekke´ye geldiği zaman Kabe´den uzak kaldığı her-gün için yedi tavaf yapmış ve iki rekat namaz kılmıştır.

Anlatıldığına göre Kadisiye savaşında altından bir ibrik görmüş. Yakutla süslenmiş olan bu ibriğin ne olduğunu anlayamamış. Farslar-dan bir adam onunla karşılaşmış ve ona: "Şu ibriği bana 10.000 dirheme sat." deyince, ibriğin kıymetli olduğunu anlamış ve Sa´d b. Ebi Vakkas´a hediye edip göndermişti. O da bu ibriği 100.000 dirheme satmıştı.

Muaviye vefat ettiği zaman Misver, Mekke´ye gitmiş, îbn Zübeyr´in yanmda iken-kendisine mancınık taşı isabet etmiş ve beş gün sonra ve­fat etmişti. Çünkü Şamlı askerler, Ka´be´ye mancınıkla taş atıyorlardı. Bu taşlardan biri kendisine isabet edince Misver vefat etmiş ve cenaze­sini Abdullah b. Zübeyr yıkamış, sonra onu başkalarının yardımıyla alıp Hacun´a götürmüştü. Çünkü Şamlı askerler, Ka´be´nin yanındaki ölülerin cesetlerine basıp dolaşıyorlardı.

Misver b. Mahreme, Hz. Ömer´in hilafeti zamanında gıda maddesi stok etmiş, gökte bulut görünce bu stokçuluktan hoşlanmamış, sabah olunca pazara giderek: "Her kim gelirse stok ettiğim gıda maddesini kendisine veririm." demiş, böyle dediğini duyan Hz. Ömer: "Ev Ebu Mahreme, sen delirdin mi " diye sormuş. O da şu cevabı vermişti: "Ha­yır, ALLAH´a yemin ederim ki ey mü´minlerin emin, ben delirmedim, ama gökte bir bulut gördüm. Stok ettiğim gıda maddesi sayesinde kazanç sağlamaktan hoşlanmadım." Böyle demesi üzerine Hz. Ömer, ona: "Al­lah sana hayır mükafat versin." demişti.

Misver, hicretin ikinci senesinde Mekke´de doğmuştu. [1]



Münzir B. Zübeyr B. Avvam


Hz. Ömer´in hilafeti zamanında doğdu. Anası Hz Ebu Bekir´in kızı Esma´dır. Münzir, Muaviye´nin oğlu Yezid´le birlikte istanbul a gazaya gitti. Muaviye´nin yanına gelmiş, Muaviye, ona 100.000 dirhem para ve ikta olarak da bir arazi vermişti. Ancak Münzir bu parayı ve araziyi tes­lim almadan Muaviye vefat etti.

Münzir b. Zübeyr ile Osman b. Abdillah b. Hakim b. Hizam, gündüz­leri Şamlılarla savaşıyorlar, geceleyin ise onlara yemek veriyorlardı. Münzir, kardeşi Abdullah b. Zübeyr´le birlikte Mekke´de kuşatma altın­da iken öldürüldü. Muaviye vefat ettiği zaman Münzir´e, kendisini def­netmek için mezarına inmesini vasiyet etmişti. [2]



Mus´ab B. Abdurrahman B. Avf


Dindar ve faziletli bir gençti. Mus´ab, Mekke kuşatması zamanında Abdullah b. Zübeyr´le beraber öldürüldü.

Harre vak´ası esnasında öldürülenlerden bazıları da şunlardır: Mu-hammedb. Übeyy b. Ka´b, Abdurrahmanb. Ebi Katade, EbuHakimMu-az b. Haris el-Ensârî. Hz. Ömer, bu zatı imam olarak görevlendirmişti.

Harre savaşında Ümraü Seleme´nin kızı Zeyneb´in iki oğlu ile Zeyd b. Muhammed b. Seleme el-Ensârî ve Zeyd´le birlikte yedi kardeşi de öl­dürülmüştü. Bunlardan başka öldürülenler de vardı. ALLAH hepsine rahmet etsin ve hepsinden razı olsun.

Hicretin altınışdördüncü senesinde Ahnes b. Şureyk de vefat etti. Bu zat, Mekke fethinde hazır bulunmuş ve Hz. Ali´nin yanında Sıffin sa­vaşma katılmıştı.

Bu senede çok savaşlar ve doğu illerini kapsayan fitneler vuku bul­du. Abdullah b. Hazm adında biri, Horasan´a giderek o mıntıkayı istila etti. O beldelerin valilerini mağlup edip hepsini beldelerinden kovdu. Bu hadise, Yezid ile Yezid´in oğlu Muaviye´nin ölümlerinden sonra ve Abdullah b. Zübeyr´in Horasan taraflarında otoritesinin yerleşmesin­den önce vuku bulmuştu. Abdullah b. Hazm denen bir adamla Amr b. Mersed arasında anlatımı uzun sürecek çok savaşlar meydana geldi. Biz bunu özetle nakletmekle yetindik. Çünkü bunların çoğunu anlat­manın bir yararı yoktur. Bunlar fitne savaşlarıdır. Asilerin birbirleriyle yapmış oldukları savaştır. Yardımına başvurulacak zat, yüce ALLAH´tır,

Vakidî dedi ki: Hicretin altmış dördüncü senesinde Yezid oğlu Mua­viye´nin ölümünden sonra Horasanlılar, Süllem b. Ziyad b. Ebihfye bey´at ettiler. Ondan memnun oldular. Hatta o senede doğan 1000´den fazla çocuğa Süllem adım verdiler. Bir süre sonra ahidlerini bozup ihti­lafa düştüler. Süllem de aralarından çıkıp gitti. Başlarında Mühelleb b. Ebi Süfra´yı vali olarak bıraktı.

Bu senede Şiiler topluluğu, Küfede Süleyman b. Süred´in etrafında toplandılar. Hz. Hüseyin´in öcünü almak için Nahile´de birleşmeye ve toplanmaya karar verip sözleştiler. Bu kararlarında ciddi ve ısrarlıydılar. Hz. Hüseyin´in hicri altmışbirinci senede muharrem ayının onuncu günü olan aşura gününde Kerbela´da şehid edilmesinden ötürü Şamlı­lardan intikam almak niyetindeydiler. Daha önce Hz. Hüseyin´i Kûfe´ye davet ettiklerine pişman olmuşlardı. Hz. Hüseyin, Kûfe´ye geldiğinde etrafından dağılmışlar, onu yardımsız bırakmışlar ve desteklememiş­lerdi. Artık iş işten geçmiş ve fedakarlığın yarar sağlamayacağı bir za­manda fedakarlığa niyet etmişlerdi. Kadri yüce bir sahabe olan Süley­man b. Süred´in evinde toplandılar. Şianm önde gelen beş şahsiyeti bu toplantıda bir araya geldi. Süleyman b. Sured (sahabedir), Müseyyeb b. Neciyye el-Fezarî (Hz. Ali´nin önde gelen arkadaşlarındandı.), Abdul­lah b. Sa´d b. Nüfeyl el-Ezdî, Abdullah b. Vâk et-Teymî ve Rifaa b. Şed-dad el-Becelî. Bunların hepsi de Hz. Ali´nin arkadaşlarıydılar. Çeşitli konuşmalardan ve öğütlerden sonra hepsi de başlarına Süleyman b. Sü­red´in lider olması hususunda anlaştılar. Nahile´de toplanmaya söz ver­diler. Kendi çağrılarına icabet edecek kimselerin hicri altmışbeşinci se­nede Nahile´de toplanması için karar verdiler. Sonra çok miktarda mal ve silah topladılar. Bu mal ve silahları bu amaç için hazırladılar. Müsey­yeb b. Naciye kalkıp ALLAH´a hamdü senada bulunduktan sonra şöyle de­di:

"Biz, uzun ömür yaşamak ve pek çok fitne ile karşılaşmak şeklinde belaya ve imtihana maruz kaldık. ALLAH bizi denedi, yalancı olduğumu­zu gördü. Rasûlullah´m kızının oğluna yardım etmediğimizi gördü. Oy­sa daha önce biz ona mektup yazmış, onu başımıza lider olmaya davet etmiştik. O da kendisine yardım edeceğimize güvenerek bize geldi, fa­kat onu yardımsız bıraktık. Ona destek olmadık, sözümüzü yerine getir­medik. Onu, kendisini ve çocukları ile yakın akrabalarını, seçkin dostla­rını öldürecek kimselerin pençesine bıraktık. Elimizle onlara yardım et­medik, dilimizle onları müdafaa etmedik. Mallarımızla onlara tavsiye olmadık, vay bizim halimize! Sürekli ve kesintisiz bir helak başımıza-dır! Mutlaka onun katillerini, arkadaşlarını öldürenleri ve onlara karşı ittifak kuranları öldürmemiz yada bu uğurda ölmemiz gerekiyor. Bu uğurda canımızı, malımızı vermeye ve evlerimizin harab olmasına rıza göstermeye hazırız. Ey insanlar! Bu uğurda elbirliği edin, hep birlikte hamle yapın. Yaratanınıza tevbe edin, nefislerinizi öldürün. Bu, yaratı­cınız yanında sizin için daha hayırlıdır..."

Bunlar, sonra da bütün fıkirdaşlanna ve gönüldaşlanna hicretin altmışbeşinci senesinde Nahile´de toplanmaları için çağrı mektupları yazdılar.

Süleyman b. Süred, Medain valisi Sa´d b. Hüzeyfe b. yeı ail´a´ bjr mektup yazarak onu da bu görüşe katılmaya davet etti. Sa´d, bu davete icabet etti. Ayrıca kendisine itaat eden Medainlilere de çağrıda bulun­du. Onlar da bu çağrıya icabet edip belirlenen vakitte Nahıle de toplanmayı kabul ettiler. Sa´d b. Hüzeyfe, bu durumu bir mektupla Süleyman b. Süred´e bildirince Kûfeliler, Medainlilerin kendilerine muvafakat et­melerinden dolayı sevindiler ve ittifaktan ötürü çok güçlenip memnun oldular. Az bir süre sonra Yezid ile oğlu Muaviye ölünce bunlar, Şamlıla­rın güçlerini yitirdiklerine ve idarelerini yürütecek bir liderin bulun­madığına inandılar. Onlara karşı hücuma geçmek ve Nahile´ye zama­nından önce gidip toplanmak hususunda Süleyman´a danıştılar. Süley­man, onları bu teşebbüsten men edip: "Hayır, belirlenen süre gelmedik­çe kardeşlerimizle anlaştığımız vade dolmadıkça olmaz." dedi. Sonra onlar halkın haberi olmaksızın gizliden gizliye güç hazırlıyor ve silah bi­riktiriyorlardı. O esnada Kûfeliler, Ubeydullah b. Ziyad´m Küfedeki va­lisi Amr b. Hırrîs´in üzerine gittiler. Onu yakalayıp konaktan dışarı çı­kardılar. Başlarına Dahruce lakabıyla bilinen Amir b. Mesud b. Ümey-ye´yi vali olarak geçirmek hususunda anlaştılar. O da Abdullah b. Zü-beyr´e bey´at etti.

Abdullah´ın tayin edeceği valinin gelişine kadar işleri idare etmeye başladı. Hicrî altmış dördüncü senenin ramazan ayının bitimine sekiz gün kala (cuma günü) Abdullah b. Zübeyr´in tayin ettiği iki emir Kûfe´ye geldi. Bunlardan biri, Abdullah b. Yezid el-Hutamî idi. Bu emir, savaş ve sınır muhafazası işlerine bakacaktı. Diğeri de İbrahim b. Muham-med b. Talha b. Ubeydullah et-Teymî idi. Bu emir de haraç ve maliye iş­lerine bakacaktı. Bunların gelişinden bir cuma öncesinde (ramazan ayı-mn ortasında) Muhtar b. Ebi Ubeyd es-Sakafi denen yalancı adam Kûfe´ye gelmiş, Şiilerin Süleyman b. Süred etrafında toplandıklarını, ona büyük saygı gösterdiklerini ve savaşa hazırlandıklarını görmüştü. Kûfe´de yerleştikten sonra halkı, Hz. Ali´nin oğlu Mehdi Muhammed´in imamlığım kabule davet etti. Mehdi Muhammed, Muhammed b. Hane-fiye idi. Bu, batında böyleydi ama Muhtar ona Mehdi lakabını takmıştı. Şiilerin çoğu, onun bu çağrısına icabet edip Süleyman b. Süred´den ay­rıldılar. Böylece Şiiler, iki guruba ayrılmış oldular. Ama çoğunluğu Sü­leyman b. Süred´le beraber olup Hz. Hüseyin´in öcünü almak amacıyla Şamlılarla savaşma amacmdaydılar. Diğer gurup ise, Muhtarla bera­ber olup Muhammed b. Hanefîye´nin imamlığına insanları davet etme amacındaydılar. Ancak Muhammed b. Hanefiye´nin bu hususta bir em­ri ve rızası yoktu. Muhtar ve taraftarları, insanları Muhammed b. Ha­nefiye´nin etrafında toplamak amacıyla onun adına yalanlar uyduru­yorlardı. Böyle yapmakla da kendi fasid amaçlarına ulaşmayı hedefli­yorlardı. Ayn es-Safiye de, İbn Zübeyr tarafından vali olarak atanan Ab­dullah b. Yezid el-Hutemf ye gitti. Şiilerin her iki grubunun da ona karşı harekete geçtiklerini haber verdi. Onlara karşı tedbirli olmasını, muha­fızlarım gönderip onlarla savaştırmasını ve amaçladıkları şer ve fitne olaylarının bastırılmasım tavsiye etti. Abdullah b. Yezid el-Hutemî de olaylarının bastırılmasını tavsiye etti. Abdullah b. Yezid el-Hutemî de kalkıp insanlara bir nutuk irad etti. Nutkunda Şiilerin giriştikleri te­şebbüsü, Hz. Hüseyin´in öcünü almak istediklerini haber verdi: "Onlar da biliyorlar ki, Hüseyin´i öldürenlerden değilim. ALLAH´a yemin ederim ki, onun öldürülmesi sebebiyle musibete uğramış gibi kendimi hissedi­yorum. Onun öldürülmesinden hoşlanmadım. ALLAH ona rahmet etsin onun katilini lanetlesin. Bana saldırmayana ben saldırmam. Bunlar eğer Hüseyin´in Öcünü almak istiyorlarsa, ibn Ziyad´a hücum etsinler. Çünkü Hüseyin´i ve onun seçkin aile efradını öldüren odur. Gidip ondan Öc alsınlar, hemşehrilerine silah çekmesinler. Aksi takdirde kendileri mahvolur, kökleri kazınır." dedi.

Kûfe´nin haraç ve maliye işlerinden sorumlu emiri İbrahim b. Mu­hammed b. Talha da kalkıp cemaata şöyle hitap etti:

"Ey insanlar! Bu dalkavuğun sözleri sizi aldatmasın. ALLAH´a yemin ederim ki, biz, onların bize karşı harekete geçtiklerini kesinlikle haber aldık. Çocuk, babası yüzünden; baba da çocuğu sebebiyle; dost, dostu se­bebiyle; kişi, tanıdığı sebebiyle hesaba çekilecektir. Tâki hakka boyun eğip itaat altına giresiniz."

Müseyyeb b. Neciye el-Fezarî kalkıp İbrahim b. Muhammed´in üze­rine atıldı ve sözünü kesip şöyle dedi:

"Ey ahdi bozanların çocuğu! Kendi kılıcın ve zulmünle mi bizi kor­kutup tehdit ediyorsun! ALLAH´a yemin ederim ki, sen bundan daha al­çaksın. Biz, öfkemizden ve kinimizden ötürü seni kınamıyoruz ve ayıp­lamıyoruz. Senin babanı ve dedeni öldürdük. Seni de bu köşkten çıkma­dan onların akıbetine uğratacağımızı ümid ediyoruz."

Müseyyeb b. Neciye´ye, İbrahim b. Muhammed b. Talha´mn adam­larından bir işçi topluluğu da destek verdi. Böylece mescidde büyük bir fitne koptu. Abdullah b. Yezid el-Hutemî minberden indi. Cemaat, iki emirin arasını bulmaya çalıştıysa da bunu başarmak mümkün olmadı. Sonra Süleyman b. Süred´in grubundaki Şiiler silahlarını çekerek orta­ya çıktılar. Şamlılara karşı ayaklanacaklarım, onlarla savaşacaklarını açığa vurdular. Süleyman b. Süred´le birlikte bineklerine binip Cezire taraflarına doğru harekete geçtiler.

Yalancı Muhtar b. Ubeyd es-Sakaffye gelince o, Hz. Hüseyin öldü­rüldüğünden beri Şiiler tarafından sevilmeyen bir kimse idi. Çünkü Hz. Hüseyin´in öldürüldüğü gün o, Iraklılarla birlikte Şam´a giderken Me-dain´e sığınmıştı. Medain valisi olan amcasına, Hz. Hüseyin´i yakalayıp Yezid b. Muaviye´ye göndermesini, böylece onun nezdinde itibar kazan­masını, makam ve mevki sahibi olmasını tavsiye etti. Ne var ki amcası onun bu tavsiyesine aldırış etmedi. İşte bu yüzden Şiiler, Muhtar b. Ubeyd´e karşı Öfke duymuşlardı.

Müslim b. Ukayl, İbn Ziyad tarafından öldürülürken Muhtar, o zaman Kûfe´de bulunuyordu. Müslim b. Ukayl´m öldürüldüğünü duyun­ca: "Ben Müslim´in öcünü alacağım." dediğini İbn Ziyad duydu, onu ya­kalatıp huzuruna celbetti. Elindeki bir kırb