Konu Başlığı: Üstün Haber Gönderen: Ekvan üzerinde 20 Haziran 2011, 16:11:53 Üstün Haber Üstün haber, Allah'ın, Peygamberine vahyettiği Kur'an ayetleridir: Ona önünden ve ardından batıl musallat olamaz.[432] O halde insan, seciye halinde sahip olduğu akıl ile Allah'tan gelen ilahî haberleri anlamayı arzu eder; bilir ki dinde derin kavrayış sahibi olmak, insana Allah (c) sevgisini miras bırakır. Böyle birinin, Allah'a kulluğu kendiliğinden artar. İnsan; Allah'ın kitabını, özellikle de Allah'ın emir ve nehiylerine, vaad ve vaide ilişkin ayetleri anlamayı arzu eder. Bu prensip doğrultusunda hareket eden insan, kendisine seciye halinde verilen akıl sayesinde Allah'ın rızasını kazanır, Allah da ona hem dünya hem de ahiret mutluluğunu garanti eder. Artık ikinci ibareye geçebiliriz; Haris şunları söylemektedir: "Akıl delili, delil de aklı içerir". Bize göre bu ifade, -Aristovari bir söylemle- "Akıl ve akledilen aynı şeydir” anlamına gelir. Burada söz konusu olan delil, görünür varlıklar dünyası ile üstün haberdir. Muhâsibî'ye göre bunların her ikisi de akıl ile uyum halindedirler. O halde her ikisinde de akıl, akılda da her ikisi bulunmaktadır. Gelişmiş tasavvufî vahdet anlayışında bu iki taraftan her biri diğerini içermektedir. "Akıl, delil isteyendir; görünür varlıklar alemi (ayan) ve üstün haber ise akıl yürütmenin illeti ve temel unsuru durumundadırlar. Temel unsurun olmaması durumunda fer'i unsurun ve delilin olmaması durumunda da akıl yürütmenin varlığı imkansızdır" ifadesine gelince: Haris bu ifade ile bir açıdan varlığın, diğer açıdan da Kur'an'ın birlikte akıl yürütmenin temeli ve nedeni olduklarını kasdetmektedir. Akıl yürütme bu ikisinden hareketle sonuca gittiğine göre her ikisi de temel unsur durumundadırlar. Fer'i unsur ise delil isteyen akıldır. Bu ifade ile Haris aklın; -fer'i unsur olan aklın- kainat kitabında ve Kur'an'da var olan akıl yürütmenin illeti olmaktan başka bir anlam ifade etmediğini anlatmak istemektedir. Daha sonra Hâris şöyle devam eder: Varlıklar alemi ('ıyan) bilinmeyen gerçeklere, üstün haber ise doğruya kılavuzluk eder. Asıl unsuru kontrol altına almadan, yan unsuru (fer'i) kullanan sefihtir. Bizim kanaatimize göre bu ifadenin anlamı şudur: Varlıklar alemi ve üstün haberden oluşan bu temel unsur kesin bilgiye kılavuzluk eder. O halde öncelikle bu (ikincil unsur) her tür yakînî bilgi için bir temel hareket noktası ve dayanak olmalıdır; çünkü yan unsurun yakînî bilgi için temel bir dayanak ve hareket noktası olması imkansızdır. "Asıl unsuru kontrol altına almaksızın yan unsuru (fer'i) kullanan sefihtir" ifadesi ise Mutezile'ye karşı kesin bir cevap niteliği taşıyor olmalıdır. Doğrusu akıl gerçektir, varlık alemi ve üstün haberin her ikisi de gerçektir. Ama Muhasibi: "Nice gerçekler, gerçekten daha gerçektir..." diyor. Bizim inancımıza göre Muhasibi bu ifade ile akıl sorununa son noktayı koymaktadır. Bu ifade açık bir şekilde aslın yan (fer'i) unsurdan daha gerçek olduğunu anlatmaktadır. Şunu demek istiyoruz: Varlık alemi ve üstün haberi kabul; aklı kabule göre daha önceliklidir. Haris araştırmasında bu ifadeyi aklın önemini küçümsemek için kullanmıyor tam aksine o, aklın önemini kabul ediyor. Bu onun varlık alemi ve üstün haberin Allah'tan olduğunun bilincinde olduğunu gösterir. O halde her şeyden önce bu son ikisine öncelik vermemiz gerekir: [433] [432] Fussilet: 41/42. [433] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 167-169. |