> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > El-Akl ve Fehmül Kuran > Üslubu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Üslubu  (Okunma Sayısı 1407 defa)
06 Temmuz 2011, 18:06:42
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 06 Temmuz 2011, 18:06:42 »



Üslubu


Haris eserlerinde; Abdülhamid tarafından başlatılan sonra İb-nu'I-Mukaffa, daha sonra Sehl b. Harun ve Hicri üçüncü asırda be­yan ilminde zirve olarak kabul edilen el-Cahız tarafından sürdürü­len o dönemin hakim üslubunu kullanmıştır.

Haris yaşadığı çağın dışında kalmamış, Ebu Ubeyd ve başka hocalardan belagat okumuştur. el-Akl, eİ-Mesail, er-Riaye ve diğer eserlerinde şairlerden ve Halid b. Safvan ve Şebib b. Şeybe gibi belagat ve hitabet ustalarından alıntılar yapmıştır.

Abdülhamid'den el-Cahız'a kadar Hâris'in yaşadığı asrın bela­gat ustaları karşılaştırıldığında; el-Mukaffa'nın atasözleri ile süslü ve Fars dili etkisinde fikrî bir üslub, [200] Abdülhamid'in ise ses uyu­munu [201] ön planda tutan fonetik bir üslub kullandığı söylenebilir.

Sehl b. Harun taktili (ölçülü), ses tekrarına dayalı, mayotik bir üslub ile tanınmıştır. el-Cahız ise; sık sık intikale, kelime ve ifade oyunlarına, nükteli ve alaylı anlatıma baş vuran irrasyonel eğilimli bir estetik tiryakisi idi.[202]

Muhasibi, fikrî oluşum dönemine ait ilk eserleri ve et-Tevehhüm'de Sehl b. Harun ve Cahız'ın estetik anlatımından önemli öl­çüde ve bir şekilde etkilenmiş görünmektedir. Yine el-Akl ve Fehmu'l-Kur'ân'ı telif ettiği fikrî oluşum döneminin ikinci aşamasında da diğer Mutezilî kelamcıların ve İbn-i Mukaffa'nın fikrî üslubun­dan önemli ölçüde etkilenmiş olduğu görülmektedir. el-Vasaya ve Adabu'n-Nüfus gibi ilk eserlerinde ise; bölüm tertibi ve kelime ter­cihi gibi kriterler dikkate alındığında üslup kaygısı taşımadığı söy­lenebilir. Sanki Muhâsibî bu eserleri kaleme aldığı dönemde her bakımdan ve tam anlamı ile bir içkriz yaşamaktadır.

Öyle görünüyor ki bu süreçte onun zayıf ve nahif kişiliği; arzu ve umut dışında dünyadan, ahiretten ve hemen her şeyden endişelidir. Bu nedenle basit ve sıradan bir üslup kullanmakta ve hiç üs­lub endişesi taşımamaktadır:

Kardeşlerim! Yüce Allah'ın ve O'nun Elçisi'nin size tanıdığı ruhsatı alın. Bize Allah'ın ruhsatlardan yararlananları sevdiği bildirildi. Ay­rıca Allah (c) azimete sarılanları da sever. Basit, kolay ve mubah olanı isteyin. Bize Hz. Peygamber'in basit ve kolay olanları tercih ettiği bildirildi. Her konuda afiyetten ayrılmayın ve belalı işlere yö­nelmeyin. Biz belaya yönelenlerden değiliz.

Şimdi hoşunuza gitmeyen bîr musibet ile imtihan edilirseniz, böyle sıkıntılı anlarda nefsinizi sabra zorlamalısınız. Bela ve musibet, ku­luna Allah'ın bir takdiridir. Böyle anlarda sızlanmaktan kaçının. Bu da Allah'ın kulunu gözetmesidir.[203]

Bu üslup umursamazlığına karşılık Risaletu'l-Müsterşidin'den itibaren; yeniden kişilik kazanması paralelinde son derece açık bir biçimde gerçek üslubu da belirmeye ve kalbî alanlardan daha çok aklî ve hissî alanlara da yoğunlaşmaya başlamıştır.

Haris; cehennemliklerin karşılaşacakları azaptan söz ederken şunları söylemektedir:

Sonra cehenneme itilirler. Cehennem bedeni yakar kavurur. Etler parça parça dökülüp kemikler kalır. Orada insan ateş yer, kaynar su ve ateş arasında, birinden diğerine gider gelir. 'Keşke ikisinden biri serin olsaydı' der ama nafile![204]

Cenneti ve cennet nimetlerini tasvir ederken de şunları söyle­mektedir:

Tertemiz, güzel kokulu cennet rüzgarları eser, keskin miss, safran, sarı kâfur, amber kokulu, pırıl pırıl, ışıl ışıl, tertemiz cennet kokuları her yanı kaplar. Cennette tertemiz kokulu meyveler vardır. Yeşil sütunlu; zümrüd, kırmızı yakut ve beyaz inci ile bezenmiş yollardan geçerken mimarî harikası cennet saraylarına hayran kalır, ışık, kon­for ve güzellikten kendini alamazsın.[205]

Daha sonra iri gözlü cennet hurilerini ve onların cennetteki köşklerinden aheste aheste cennetlik salih kullara süzülüşlerini tas­vir eder. Daha önce cehennem azabının şiddet ve dehşetini tasvir ederken yaptığı gibi yine abartılı bir dil kullanmaktadır ki bütün bunlar özendirme ve sakındırma kablündendir.

Muhâsibî'nin; aklî, mantıkî ve fikrî gelişimine paralel olarak üslubunun da sürekli gelişmekte ve Maiyyetu'l-Akl ve Fehmu'l-Kur'ân'da terim ve cümlelerin mantık kurgusu üzerinde yoğunlaş­makta olduğunu görmekteyiz. Bu üblub onun fıkhı eğilimlerini de yansıtan bir kelamcı üslubudur; Haris benimsediği ya da karşı çık­tığı her iddiayı, isimleri daha önce geçen hocalardan, senetlerini de zikrederek rivayet ettiği hadislerle desteklemektedir.

Muhâsibî'nin kişilik ve özgüveni ilk kez bu iki eserde açıkça or­taya çıkmaktadır. Bu özgüven nerede ise kibir ve aşırı güvenleri ne­deni ile daha önce eleştirdiği zümreleri hatırlatacak boyutlardadır:

Diğerleri ise fttraten akı! sahibidirler. Onlar ne beyanı ne de beyan sahibini düşünüp anlar, müşrik Arablar gibi sadece bildikleri dilden bir takım ifadeler duyar ama ne anlama geldiğini düşünmez ve anla­mazlar. Allah (c) onlar için; Onlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da şaşkındırlar [206] buyurmaktadır. Onlar fıtraten akli sahibi oldukları halde, kendi kanaatlerini beğeniyor, baba ve atalarını taklid ediyor ve Allah'ın emrini düşünmeksizin fıtraten sahip oldukları aklı dünyevî çıkarlar için kullanıyorlardı. Şayet kendi düşüncelerine hayran olmaktan ve büyüklerini taklid etmekten vazgeçip iyice dü­şünecek olsalar Allah'ın ayetlerini de anlayabilirlerdi. Oysa onlar atalarını taklid ve kendi görüşlerini beğenmeyi inatla sürdürmüşler­di. Allah (c) onlar için: Halbuki güzel bir iş yaptıklarını sanıyorlar [207] ve: Yoksa ona kötü ameli süslendi de o güzel mi gördü [208] buyurmaktadır.

Şöyle devam etmektedir sözüne Haris:

Sağar b. Cüveyriye'den [209] naklen bana Affan rivayet etti ve: Rablerini ve Rableri katından gelen emir ve yasakları düşünenlere gelince onlar; Allah'tan şifa, hidayet ve rahmet isterler, katı kalplerini O'nunla tedavi eder, günah artığı pislikleri O'nun lütfü ile temizler­ler, gönül yaralarına O'nun merhemini sürerler. İçlerindeki kötü ni­yeti ve gönüllerindeki yalnızlığı O'nunla giderirler. Kur'ân'ın hida­yet çağrısına uyar ve kendilerine imam kabul ederler. [210] O'nun huzurunda her türiü şehveti yok eder, her isteğe O'nu düşü­nerek yönelir, O'nun teşviki ile Yüce Mevla huzurunda boyun eğer ve sıkıntılı olsun rahat olsun her an Allah'ın hükümleri karşısında sabrederler. Her iddialarında O'nun terbiye ettiği biçimde kendileri­ni terbiye eder, bütün hallerini O'nun öngördüğü ahlâk ile taçlandı­rırlar; O'nun emirlerini yerine getirerek, kendilerini kulluğa verenler sembol durumuna gelirler.[211]

Şayet Hâris'in fikrî gelişimindeki akılcı merhaleyi geçerek el-Mekasib ve el-Mesail isimli eserine dönersek, eseri kısımlara, bö­lüm ve alt bölümlere ayırırken Hâris'in kendine özgü bilinen dik­kati yanında, onun fıkhî eğilimleri ve fıkthçılara özgü üslubu ile karşılaşırız:

Kulların yerine getirmeleri farz olmayan bütün nafile ibadetlerde altı haslet bulunmaktadır:

1- Ebu Hureyre ve Temim ed-Dari'nin rivayeti ile Hz. Peygam­ber'den gelen bir habere göre nafileler farzları tamamlar ve günahlara kefaret olurlar.

2- Nimet vereni hoşnud etme ve nimetlerini esirgememesini temin arzusu ile nimet verene şükür niteliği taşırlar.

3- Sonuçta kendilerine döneceği için nafile ibadet ehli, gönüllerini ve gönül hayatını tecrid ve imar etmiş olurlar. Nitekim Allah (c): Al­lah hidayet ehlinin hidayetini artırır ve onlara takvayı nasip eder [212] buyurmaktadır.

4- Bir anı bile olsa ömrün Allah'a itaatten gafil ve hüsran ile geçme­sinden endişe eder ve: Dünyadan da nasibini unutma [213] ayetinin tefsirini de böyle anlar.

5- Gönülleri Allah ile meşgul olanların gönüllerinden Allah sevgisi taşar ki en üstün haslet budur...

6- Manevî basamaklarda yükseleceklerini ve Allah'a yakın olacakla­rını bildiklerinden, ahiretteki hesab ve cezanın az ve hafif olması için nafile ibadete yönelirler. Çünkü onlar Allah'ın kendilerine acı­ması bir yana ancak takva ile cennete girebilirler. [214]

Gördüğümüz gibi bir önceki fikrî evrede Hâris'in üslubuna yansıyan kelamî eğilimler bu dönemde yerini sufî eğilimlerle karı­şık fıkhı eğilimlere bırakmıştır. Alıntı yaptığımız metinde dört madde fıkhî eğilimlerini, iki madde de sufî eğilimlerini yansıtmak­tadır.

el-Kevakibu'd-Dürriye müellifi Muhâsibî'den şu ifadeleri alıntılamıştır:

Marifet konusunda bir eser kaleme aldım. Ben eseri beğenmiştim. Tam bu güzel eseri gözden geçirirken bir genç içeri girip selam ver­di ve: "Ebu Abdullah! Marifet Allah'ın kul üzerinde bir hakkı mıdır?" diye sordu. Ben de: "Evet kul üzerinde Allah'ın bir hakkıdır" cevabını verdim. O: "Bu bilgi konusunda hak sahibi olabilmesi için onu açığa çıkarması daha doğru olmaz mı?" diye sordu. Ben de ce­vaben: "Tam aksine bu bilgiyi ortaya çıkarmak yaratıcı üzerinde kul için bir haktır" dedim. O: "Allah son derece adildir ve zulmetmek­ten beridir" dedi. Sonra da selam verip çıktı. Abdest aldım (temizlendim) ve "Bundan böyle asla marifetten söz etmeyeceğim" dedim. [215] Bu alıntıda, son aşamada kelamı, hakikate ulaşma amacına hizmet etmeyen boş bir uğraş olarak gören sufî anlayışın kelamî eği­limlerle iç-içe olduğu açıkça görülmektedir. Muhâsibî burada hüsn-kubh (iyi-kötü) sorunu ile bağlantılı önemli bir kelamî soru­na çözüm aramaktadır. Bu sorunu, "İnsan şer'î teklif ve delillerden önce Allah'ı bilebilir mi bilemez mi? Böyle bir bilgi şer'an mı yoksa aklen mi vaciptir?" şeklinde özetlemek mümkündür.

Muhâsibî sünnî olduğu için konuyu tasavvufî bir yaklaşımla ele alma eğilimindedir. Bu alıntıda söz konusu genç tasavvuf dili ile konuşurken; Muhâsibî'nin şeriat dili ile konuştuğunu ve tasav­vufî eğilimleri nedeni ile de gencin ileri sürdüğü sözkonusu delil­leri reddetmediğini söyleyebiliriz. el-Mekasib ve el-Mesa...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Üslubu
« Posted on: 23 Nisan 2024, 13:04:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Üslubu rüya tabiri,Üslubu mekke canlı, Üslubu kabe canlı yayın, Üslubu Üç boyutlu kuran oku Üslubu kuran ı kerim, Üslubu peygamber kıssaları,Üslubu ilitam ders soruları, Üslubuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes