Konu Başlığı: Kur an ın Faziletleri Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Haziran 2011, 17:38:56 1- KUR'ÂN'IN FAZİLETLERİ
Allah'ı düşünen biri Kur'ân'ın gösterdiği delillere nüfuz eder, Kur'ân'ın ipine sarılır ve her tür felaketten korunur. Yalnız kaldığı anlarda Rabbi için Kur'ân okur ve bu şekilde yalnızlıktan kurtulur. Çünkü o; kendi nefsini kurtarmayı önemser. Kalbini diriltmek ve gafillerin pişman olup amelleri geçersiz olanların hüsrana uğrayacağı kıyamet günü Allah'ın kendisine vereceği cezadan emin olmak isteyen Allah'ın kitabını anlamaya yönelmelidir. Ahirette başına gelebilecek olanlar konusunda bir haberci ve kazandırdığı idrak yetisi ile bütün herkesin yoluna ışık tutan bir kılavuz olarak Allah'ın kitabı Kur'ân sana yeter. Çünkü, Allah'ı anlayan, düşünmenin tadına varır ve bu tada kendi yakarışlarını ilave eder; okunuşundan onu tanır ve Allah'ın kendisine ne emrettiğini düşünür. Kur'ân'ı kendine sığmak edinir, Allah'a yönelir, onunla sırdaş olup tüm yalnızlıklarından kurtulur. Onu hiç bir şeyle değişmez. Kendisinden önceki takva ehlinin yaşayan temsilcisi ve kendinden sonrakilerin öncüsü olur. Yaşadığı sürece Kur'ân doğrultusunda hareket eder, Kur'ân sayesinde Allah'ın yardımına müstehak olur. Çünkü o dünyaya konuk olmadan önce de Kur'ân insanların hidayet rehberi ve aşıkların yol göstericisydi. Kur'ân'da hikmet ehli konuşur ve yalnızlık çekenler, Kur'ân'daki anlamlara yoğunlaşarak yalnızlıklarını gidermişlerdir. Kur'ân'ın kılavuzluğunda hareket eden sapmaz, çünkü Kur'ân gerçek bilgi sahiplerinin feyz aldığı bir nur, yarışmacıların erişmek istediği bir finaldir. Kur'ân bir numunedir, onun kılavuzluğuna başvurmayan yolcu menzile erişemez, onun nuru ile aydınlanmayan kurtuluşa giden yolu tanıyamaz. Muhkem ayetlerde aramayan gerçeği bulamaz. Kur'ân'ın gözetiminde Allah'a yaklaşan, koyduğu ölçüleri muhafaza eden ve Kur'ân hükümleri karşısında Allah (c) için sabredenlere, Kur'ân kıyamette şefaatçi olacak; sadece okuyup ezberlemekle yetinip kalbine sindirmeyen ve davranışlarına yansıtmayanlar, bu şefaatden mahrum bırakılacaklardır. Kur'ân, ayetleri fasıl fasıl ayrılmış bir söz, apaçık ayetlerin tanıklığı ile hakikat ile batıllar arasındaki ayrımı ortaya koyan kesin bir kriterdir. Kur'ân; alimler alimi ve hakimler hakimi Allah tarafından indirilmiş, onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram sayanları, sakındırdıklarından sakınanları cennette konuk edip cehennemden koruyan, kalpleri tedavi eden, şifa veren, büyük bir adalet ve hikmet kaynağıdır. Allah'ın Kelamını bilenler, her tür kir ve pislikten arınmıştır. Onlar Kur'ân'ın anlamını gönüllerinde hisseden ve Kur'ân ayetleri okunurken derin düşüncelere dalan seçkinlerdir. Onlar ahirete giden son yolculukları için azık hazırlar, kıyamet gününün dayanılmaz çilesini Kur'ân'dan öğrenip ürperirler. O gün Allah tarafından sorulacak sorulan düşünüp, cevaplarını hazırlar, Allah için, işledikleri bütün günahlardan tevbe edip arınır ve geçmiş günahlardan dolayı hesap verecekleri için amellerinde ihlas ile hareket ederler. Kendi iradeleri ile ve içten gelerek Allah'a ibadete yönelir, hor ve hakir olduklarının bilinci ile O'na itaat eder [667] ve tam bir alçak gönülülükle O'ndan sakınırlar. [668] Kur'ân'ı vahyeden Allah (c), onu yücelttiği için onlar da Kur'ân'a gereken saygıyı gösterirler. Kur'ân'ı gerçek anlamda anlayabilmek için Kur'ân okumaktan yüzçevirmez ve onun haram saydıklarını asla küçümsemezler. Her yenilgiden Kur'ân sayesinde kurtulurlar ve başlarına gelen her felakette Allah onların gönüllerini Kur'ân ile alır. Rablerini düşünenler, sürekli bir çaba içindedirler; çünkü Allah gerçek bilgi sahiplerinin gönüllerindeki bahar, kendisinden bir şey umud edenler için rahmet ve dertli olanlar için teselli kaynağıdır. Onlar Kur'ân okumaya devam ettikleri için o da onlardan nurunu esirgemez. Kur'ân bütün boyutları ve tam anlamı ile asla anlaşılamaz, Kur'ân okuyan nihai amaca asla erişemez. Çünkü Kur'ân Allah kelamıdır, Allah'tan hakkı ile sakınanlar Kur'ân'a tutunur ve kendini kulluğa adayanlar onun gölgesine sığınırlar. Ben şöyle sordum: - Allah'ın kitabındaki emirleri anlayabilir ve Kur'ân ehlinin makamlarına veya onlara yakın makamlara yükselebilir miyim? O şöyle cevap verdi: - Kur'ân'ın anlamlarına nüfuz etmeye çalışmalı ve kurtuluşa erenlere saygı duymalısın... Kur'ân'ı anlamaktan yüz çevirenlerin helak olmaktan kurtulma imkanları yoktur.[669] Çünkü Allah, Kur'm'da; Ruhu'l-Emin ile Muhammed'e kendi emirlerini vahyetmiş, onu elçilik görevi ile kullarını uyarması için seçmiştir. Allah, Kur'ân'da, kendi zatını en güzel sıfatlarla nitelemiş, kullarına yol göstermiş, göklerde ve yerde var olan ilahî sanat ve kudretin belirti ve yansımalarından hareketle O'nun zatını düşünmelerini ve kavramalarını emretmiştir. Allah, onlara bir çok nimet ihsan etmiş, yaratıldıkları gün onlardan söz almış, rızık ihsan etmiş, bela ve felaketlerden korunmaları için üzerlerine perde germiştir; onlar ise sözlerinde durmamış, başlarına bir felaket gelmesi kaçınılmazken affedilmişlerdir. İşte bütün bunlar Kur'ân'da kendilerine hatırlatılmıştır. Kur'ân'da Allah, ahlâkî erdemlere yönelmeyi, kötülük ve haramlardan sakınmayı emretmiş ve iyiliklerin kat kat karşılığı olduğunu haber vermiş, onlara örnekler vermiş, bunlarla kurtuluşa giden yola ışık tutan ilahî sırları açıkça ortaya koymuştur. Kendi başlarına içinden çıkamıyacakları sorunları aydınlatmış; gaybın sırlarını havi ilahî haberler vermiştir. Kur'ân, gönül hayatını düzene sokmuş, gönül ehlini yüceltmiş, şereflendirmiş ve onları başka insanlara muhtaç olmaktan kurtarmıştır. Daha sonra, onların akıl ve beyinlerini kullanmak sureti ile Allah'ın ayetlerini düşünüp, ilahî emirleri anlamaları amacı ile vahyettiğini bildirerek, Biz, sana mübarek bir kitap indirdik [670] buyurmuştur. Kendileri için kurtuluş yolunu göstermek, tâbi oldukları takdirde elde edecekleri şeref ve yükselecekleri makamları haber vermek üzere mübarek bir kitap olarak vahyedilen Kur'ân'da daha sonra, Ayetlerini düşünsünler diye[671] buyurmuştur. Kur'ân'ı düşünmeleri için vahyettiğini, aklı ve beyni olanlara seçkin bir nitelik olmak üzere düşünme ve anlama yetisi lütfettiğini haber vermiştir. Şöyle devam etti: - Süneyt b. Davud,[672] Abdullah b. Mübarek[673] ve Muammer b. Yahya b. el-Muhtar[674] kanalı ile bize gelen bir rivayete göre el-Hasen[675] Sana bu mübarek kitabı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik[676] ayetini okumuş ve "Kur'ân ayetlerini düşünmek ancak akıl ve Kur'ân'a bağlanmakla mümkün olabilir. Allah'a yemin ederim ki bu; Kur'ân'ın koyduğu sınırları yitirdiği halde bu ayetleri ezberleyip sonra da: 'Ben Kur'ân'ı okur ve bir harfini bile zayi etmem' demekle olmaz. Allah'a yemin ederim ki böyle diyen biri Kur'ân'ın tamamını zayi etmiştir ve hiç bir davranış ve ahlâkında Kur'ân'a yer yoktur" demiştir. Ayaca Allah (c) müminlere, Kur'ân'a tâbi olmanın, dosdoğru yola, Allah'ın nuruna yönelmek anlamına geldiğini; Kur'ân'a bağlanan birinin her türlü felaketten korunacağını, Kur'ân'ın gönüllerdeki dertlere deva olduğunu bildirmiştir. Allah, Gerçekten size, Allah'tan bir nur ve apaçık bir kitap geldi. Kur'ân ile Allah, rızasını arayana kurtuluş yolunu gösterir; lütfedip onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir[677] buyurmuş ve Kur'ân'a tâbi olanlara kurtuluş yolunu göstereceğini ve onların dosdoğru yola gireceklerini garanti etmiştir. Allah, onların kalplerini tasvir ederek kendilerini Allah korkusunun varisleri kıldığını belirtmiş ve Allah sözün en güzelini birbiri ile uyumlu ve bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rablerinden korkanların bu kitabın etkisi ile tüyleri ürperir [678] buyurmuştur. Ayrıca güzellikte Kur'ân'a denk bir söz olmadığını, onun birbirine benzer ayetlerden oluşup hiç bir çelişki içermediğini haber vermiştir. Yine Kur'ân'daki tekrarın ilahî emirlerin yüklü olduğu anlamlardan kaynaklandığı ve zihinlerin Kur'ân okurken, anlatılanları idrakten uzak kalabileceğini göz önünde bulundurarak; anlatılanları daha iyi idrak edebilmeleri için bu ayeti, başka bir surede tekrar zikrettiğini de belirtmiştir. Süneyd, Süfeyn[679] ve Muammer'den gelen bir rivayete göre Katade[680] Allah sözün en güzelini birbiri ile uyumlu ayetler halinde vahyetti[681] ayetine ilişkin şunları nakletmiştir: Kur'ân'ın helalleri ve haramları konusunda hiç bir farklılık yoktur, ayet ayet harf harf birbirine benzerler. Birbiri ile uyumlu, bıkılmadan tekrar tekrar okunan bir kitap [682] ayetine ilişkin İsmail;[683] Ebu Reca[684] tarikiyle el-Hasen'den şunları nakletmektedir: "Allah (c) Kur'ân'da hükmünü iki kez tekrarlamış, bir surede bulunan bir ayeti başka bir surede tekrar zikretmiştir". Ebu Reca, bu konu İkrime'ye[685] sorulduğunda "Allah (c) Kur'ân'da hükmünü tekrar etti" diye cevap verdi" demiştir. Haris şöyle devam etmektedir: Birbirine benzer ifadesine ilişkin Haccac,[686] İbn-i Cureyc ve Mücahid'den[687] "Kur'ân'ın bir kısmı diğer kısmını tasdik eder" ifadesini ve Ebu Said'in,[688] "Kur'ân'ın tamamı çifter çifterdir" dediğini nakletmektedir. Kur'ân'da tekrarın bulunması; Allah'ın ilk söylediği söze tekrar rücu etmesidir. Süfeyn; Muammer tarikiyle Katade'den, İkişer ikişer ayeti hakkında "Allah (c) onu iki kez tekrar etmiştir" ifadesini nakletti. Veki,[689] Süfyan[690] ve Mansur[691] senedi ile Ebu Malik'ten[692] şunları nakletmektedir: "Kur'ân'ın tamamı çifter çifterdir". Muammer'den naklen Ebu Süfyan haber verdi ve şunları söyledi: Katade, Rablerinden korkanların bu kitabın etkisi ile tüyleri ürperir[693] ayetini okumuş ve 'Cehennem ve ilahî tehdide ilişkin ayetleri işittiklerinde tüyleri ürperir, cennete ilişkin ayetleri işittiklerinde ise yumuşarlar' demişti. Allah Kur'ân'da, onların bedenlerinin nasıl ürperdiğini, gözlerinden nasıl yaş geldiğini, Allah'ın zikri ile kalplerinin nasıl teskin olduğunu ve nasıl üzülüp nasıl ümid ettiklerini tasvir etmektedir ki bunlar iman edenlerin nitelikleridir. Allah, Kur'ân nazil olmadan önce, kendilerine ilahî kitap hakkında bilgi verilenleri tanımlayarak şöyle buyurmaktadır: De ki: "Siz ister inanın ister inanmayın şu bir gerçek ki bundan önce kendilerine ilim verilenlere Allah'ın Kitabı okununca derhal yüz üstü secdeye kapanırlar ve: 'Rabbimizi teşbih ederiz. Rabbimizin vaadi, mutlaka yerine getirilir' derler ve ağlayarak yere kapanırlar. Kitabı okumak onların saygısını artırır".[694] Yine Allah (c) başka bir ayette şöyle buyuruyor: Allah'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.[695] Allah (c); bizden önce kendilerine ilim verilenlerin, kalplerinin ürperdiğini, bunun; onun ayet ve emirlerini düşünüp anlamalarının bir sonucu olduğunu söylemiştir. Ayrıca Muhammed ümmetinden ilahî kitaptaki hidayete tâbi olanları, dünyada sapkınlıktan kurtaracağını, ahirette de mutluluğa erdireceğini belirterek, onların Allah'a isyandan korunacaklarını garanti etmiş, Bizim hidayetimize tabi olan sapmaz ve bedbaht olmaz[696] buyurmuştur. Muhasibi şöyle devam ediyor: Ebu'n-Nadr,[697] Halid'in kadısı, İsa b. el-Müseyyeb el-Becelî,[698] Halid b. Abdullah[699] ve İbrahim en-Nehaî[700] kanalı ile bize gelen bir rivayete göre, İbn-i Abbas,[701] 'Kur'ân okuyan, dünyada sapkınlıktan, kıyamet günü ise meşakkatten kurtarılmak sureti ile karşılığını görür' demiş ve Bizim hidayetimize tabi olan asla sapmaz ve bedbaht olmaz[702] ayetini okumuştu. Alimler, Allah'a olan saygıları gereği kitabında indirdiklerine saygı göstermişlerdir. Çünkü Allah'ın: Şayet okunan bir kitapla dağlar yürütülse veya ölüler kanuşturulsaydı (o kitap) yine bu Kur'ân olacaktı[703] şeklindeki buyruğunu dinlemişlerdir. Muhasibi şöyle devam ediyor: Hasen b. Muhammed[704] ve Şeyban'dan[705] gelen bir rivayete göre Katade, Şayet okunan bir kitapla dağlar yürütülse veya ölüler kanuşturulsaydı[706] ayetine ilişkin, şunları söylemiştir: "Kureyş'in Hz. Peygambere, 'Şayet sana tâbi olmamız seni mutlu edecekse bizim için Tihame dağını yürüt ve Harem'de bizim mekanımızı genişlet ki kendimize çiftlik ve bahçeler edinelim. Cahiliye döneminde ölmüş olan falan falan kimseleri dirilt, eğer onlar sana tâbi olur ve iman ederlerse biz de sana tabi oluruz' demeleri üzerine Allah bu ayeti vahyetti, ve bu söylediklerinizi başka bir kitap ile yapmış olsaydı; sizin kitabınız olan bu Kur'ân ile de yapardı. Bu kitap ile ölüler konuşur ve Kur'ân'ın bir'burhan, bir nur, bir rahmet, bir öğüt, bir beyan, bir gerçek ve bir şeref olduğunu; ayrıca inançlar bütünü, hidayet rehberi, hakkı batıldan ayıran bir kitap ve gönüllerdeki dertlere şifa olduğunu söylerlerdi" dedi. Allah (c), değerini bilmeleri, anlamaları ve gönüllerine şifa olması için müminler nazarında Kur'ân'I yüceltmiştir. Allah, Eğer biz bu Kur'ân'ı bir dağa indirseydik, kesinlikle sen onu Allah korkusundan baş eğen ve parça parça olmuş bir dağ olarak görürdün. Bİz belki düşünürler diye insanlara böyle örnekler veriyoruz[707] buyurmaktadır. Allah, Kur'ân'ın ne kadar şerefli bir kitap olduğunu haber vermiş; Kur'ân'ı dinleyip düşünen, ayetlerini anlayan, Kur'ân'dakİ sarsıcı ve olağanüstü gerçeklere kafa yoranlar için misal olarak dağı göstermiştir. Bu örnek Allah'ın Kur'ân'da vahyettiklerİni anlamayanların kalplerinin taşlardan daha katı ve daha sağır olduğuna; şayet anlayacak olsalar onu vahyeden Allah'tan korktuğu için dağların paramparça olacağına işaret etmekte ve bu şekilde kendi şanını ve bizi yüceltmektedir. Kur'ân'ı anlayan kalplerin; Allah'ın, bu örnekle anlattığı gerçeği anlayıp Allah'tan sakınacağını ve Allah'a boyun eğeceğini açıkça ortaya koymakta, sapasağlam dağlara vahyedecek olsa; Allah'a olan saygı ve korkuları gereği dağların paramparça olacağını haber vermektedir. Bize Kur'ân'ın, her söz ve kıssadan daha güzel olduğunu bildirmekte ve Biz sana en güzel kıssayı anlatıyoruz[708] buyurmaktadır. Daha sonra Kur'ân'ın hikmetin zirvesi olduğunu haber vererek, Kur'ân üstün bir hikmettir. Fakat yüz çevirene ne faydası olabilir ki![709] buyurmaktadır. Ayrıca Allah'ın sözlerini, kimsenin değiştiremieyeceğini, O'nun sözlerinin tükenip yok olmayacağını bildîrirerek, Rabbinin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa bir o kadar da fazlası olsa, daha Rabbinin sözleri tükenmeden deniz tükenirdi [710] buyurmaktadır. Allah (c) kendi zatı için, O yücedir, hikmet sahibidir [711] buyurmaktadır. Kur'ân-ı Kerim için ise O bizim yanımızdaki ana kitapta (levh-i mahfuz) mevcut, yüce ve hikmet dolu bir kitaptır [712] buyurmaktadır. Süneyd, Süfyan ve Muammer'den gelen bir rivayete göre Katade, "Eğer siz Kur'ân'ı hafife alıyorsanız bilin ki Kur'ân bizim katımızda levf-i mahfuz'da kayıtlı yüce ve hikmet dolu bir kitaptır" demiştir. Allah (c), Kur'ân'ı en güzel isimlerle isimlendirmiş ve Şerefli bir kitap [713] diye nitelemiştir. Daha sonra, Kur'ân'dan önce nazil olan kitapların Kur'ân'ın tasdikcisi ve tanığı olduklarını ve Kur'ân'ın hükmünü değiştiren hiç bir kitabın asla gelmeyeceğini, onun emir ve nehiylerini hiç bir kitabın ortadan kaldırmayacağını bildirmiştir. Çünkü Allah, Ona, önünden de ardından da batıl arız olamaz. O hikmet sahibi ve çok övgü sahibi Allah tarafından indirilmiştir [714] buyurmuştur. Ayrıca mahlukların Kur'ân'ı kısaltıp, eklemeler yapmalarına veya daha önceki kitaplara yaptıkları gibi bozmalarına engel olduğunu da belirtmiştir. Süneyd, Süfyan ve Muammer'den gelen bir rivayete göre; Kendilerine kitap geldiğinde, onu inkar edenler (şüphesiz inkarın sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır. Ona, önünden de ardından da batıl arız olamaz[715] ayetleri hakkında Katade, "Şeytan, Kur'ân'daki bir gerçeği değiştirip yerine batıl ikame edemez" demiştir. Haccac, İbn-i Cureyc ve Mücahid'den naklen "Ayetteki batıl şeytandır" demiştir. İbn-i Cureyc Ona önünden batıl arız olamaz[716] ayetine ilişkin, "Bizim kendisinden önceki ümmetlere ilişkin Muhammed'e anlattıklarımız arasında batıl yoktur. Arkasından batıl arız olamaz[717]; daha sonra dünyada ve ahirette olacaklara ilişkin anlattıklarımız arasında da batıl yoktur" demiştir. Haccac; Hamza ez-Zeyyad,[718] Ebu Muhtar et-Tai,[719] İbn-i Ebi'l-Hâris[720] ve Hâris'ten şunları rivayet etmektedir: Mescide girdim. Bir de baktım ki bir takım insanlar Hz. Peygamber'in hadislerine ta'n ediyorlar. Hemen Hz. Ali'ye [721] gelerek: "Ey müminlerin emiri! İnsanlar; Hz. Peygamber'in sözleri hakkında yerli yersiz konuşuyorlar" dedim. Hz. Ali: "Bunu yaptılar mı?" diye sordu. Ben, "Evet" dedim. Hz. Ali, "Hz. Peygamber'den işittim: 'Fitne ortaya çıkacak' buyurdular. Ben, "Ey Allah'ın Elçisi! Bundan kurtuluş nedir?" diye sordum. "Allah'ın kitabıdır. Onda, sîzden öncekilerin ve sonrakilerin haberleri vardır. Aranızdaki anlaşmazlıklara adil bir çözüm getirir. Kur'ân'ın hükmü kesin hükümdür, hezeyan değildir. Zulüm ve haksızlık sebebi ile Kur'ân hükümlerini terkedenleri Allah helak eder. Kur'ân'dan başka yerde hidayet arayanı büsbütün saptırır. Kur'ân, Allah'ın kopmaz ipi, hikmet dolu bir söz ve dosdoğru bir yoldur. Kur'ân öyle bir kitaptır ki ona bağlanan heva ve hevesler sapmaz, diller dolaşmaz, ilim ehli Kur'ân'a doymaz, Kur'ân kendisine karşı olanların inkarı dolayısı ile değerinden bir şey yitirmez, Kur'ân'ın harukulade gerçekleri tükenmez. Kur'ân öyle bir kitaptır ki cinler Kur'ân'ı işitir işitmez: Biz olağanüstü bir Kur'ân dinledik[722]demişlerdir. Kur'ân'la konuşan doğrulanır, Kur'ân'a uygun hareket eden karşılığını görür, Kur'ân'la hükmeden adaletle hükmetmiş olur, Kur'ân davetine icabet eden dosdoğru yola girmiş olur" buyurdular" dedi; ve "Ey A'ver! Sen Kur'ân ayetlerini al" diye ilave etti. Muhasibî şöyle devam etmektedir: "Ancak, Kur'ân'a tabi olan; şayet Kur'ân'ın metni ve içeriğini elde etme arzusunu yitirmemişse; hikmetli söz söyleyip güzel tavsiyelerde bulunan hikmet ehli alimlerin sözlerini terkemeye ihtiyaç hisseder. Bunu yapmazsa sadece hikmetle konuşup takvayı tavsiye etmekle yetinenlerden biri durumuna düşer. Çünkü Kur'ân'da üstün anlamlar vardır, yakînî bilgi ancak onunla elde edilebilir ve her tür ahlâkî anlam Kur'ân'la temellendirilebilir". Haris şöyle devam ediyor: Halef b. Hişam el-Bezzar,[723] İsmail b. Ayyaş, Haccac ve rivayeti Ebu Said el-Hudrî'ye[724] yükselterek, Mervan el-Kilaî[725] ve Ukayl b. Müdrik'ten [726] gelen bir rivayet şöyledir: Bir kişi Ebu Said el-Hudrî'ye gelerek, "Bana bir tavsiyede bulun" dedi. Ebu Said, "Senden önce Hz. Peygamber'e sordum, 'Sana takvayı tavsiye ediyorum. Çünkü her şeyin başı takvadır. Nefsinle cihad etmelisin çünkü nefisle cihad İslâm'ın ruhbanlığıdır. Allah'ı hatırlamalı ve Kur'ân okumalısın. Çünkü o senin gökyüzündeki ruhun ve yeryüzündeki bedenindir. Susmalı ve sadece gerçeğe ilişkin konuşmalısın çünkü böyle yaptığın takdirde şeytanı yenebilirsin" buyurdular" dedi. Haris şöyle devam ediyor: "Yezid b. Harun, [727] Hammad b. Selerne, [728] Asım b. Behdele [729] ve Muattıb'tan [730] gelen bir rivayette Ka'b, [731] 'Kur'ân okumalı ve Kur'ân'a göre hareket etmelisiniz. Çünkü Kur'ân aklın idraki, hikmetin nuru, ilmin kaynağıdır ve ilahî kitapların sonuncusudur' demiştir". Haris devam ediyor: Bize Yezid b. Harun'dan, Ziyad [732] ve el-Hasen'den gelen bir rivayete göre Cündüb,[733] Talha [734] ve Zübeyr'in geldiklerini hissedince; savaştan endîşe ederek Hicaz'a gitmeyi arzu eder. Peşinden; bir topluluk veya bir lakım insanlar onu izler ve "Bîze bir tavsiyede bulun" demeye başlarlar. Cündüb "Kur'ân okuyun. Kur'ân, karanlık gecenin nuru ve gündüzün ışığıdır. Güç ve takatiniz elverdiği öncüde ona uygun amel etmeye bakın" der. Haris şöyle devam etmektedir: İshak b. İsa, [735] Muin b. Abdurrahman [736] ve Muhammed b. Talha'dan [737] gelen bir rivayete göre Abdullah b. Mes'ud, [738] Hz. Peygamber'in: "Her terbiyecinin terbiye anlayışı doğrultusunde eser vermesi gerekir. Allah'ın eseri Kur'ân'dır" buyurduğunu nakletmiştir. Halef b. Hişam, Said [739] ve Abdurrahman b. el-Haffaf’tan [740] gelen bîr rivayete göre, Kendilerine hikmet verilenler [741]ayetine ilişkin Katade, el-Kelbî'nin,[742] "Hikmet, peygamberliktir" dediğini işittim ve bunu Davud b. Ebu Hind'e [743] hatırlattım, bana "Hikmetin peygamberlik olarak tefsiri güzeldir, ama hikmet Kur'ân'dır" dedi, demektedir. [744] [667] Asıl metinde münkadune iken münkadine şeklinde anlaşılmıştır. [668] Asıl metinde haşiûne iken haşiine şeklinde anlaşılmıştır. [669] Asıl metinde el-i'raz ifadesi, el-a'mâl şeklindedir. [670] Sad: 38/29. [671] Sad: 38/29. [672] Hâris'in üstadlarından söz ederken biyografisini vermiştik. [673] Abdullah b. Mübarek (H. 118-181): İbn-i Vazih el-Hanzalî et-Temimî. Temim kabilesinin azadlı kölesi olan Ebu Abdurrahman el-Mervezi, hadisle imamdır. Sika bir ravidir. el-A'meş, Hişam b. Urve, es-Sevrî, Şu'be, el-Evzaî, İbn-i Cüreyc, Mâlik, el-Leys ve çok sayıda raviden hadis rivayet etmiştir. Kendisinden rivayette bulunan raviler ise es-Sevrî, İbn-i Uyeyne, Fudayl b. İyaz, İbn-i Mehdî, el-Kattan, İbn-i Rahaveyh, İbn-i Muin ve İbn-i Şeybe'nin oğullandır. İmamlar ilmî otoritesi, zühd ve takvası konusunda ittifak halindedirler. el-Esved b. Salim: "İbnu'l-Mübarek'e ta'n eden birini görürsen onu İslâm'a karşı olmakla itham edebilirsin" demiştir. Biyografisi için Bkz. İbn-i Sa'd, c. 7/105, Meşahiru Ulemai'I-Emsar, s. 194; el-İber, c. 1/280; el-Hilye, c. 8/162; Tehzibu't-Tehzib, c. 5/382. [674] Muammer b. Yahya b. Sam ed-Dabbî el-Kufî olması muhtemel. Muhammed el-Ba-kır ve Falıma b. Ali'den hadis rivayet etmiştir. Ebu Usame ve Ebu Nuaym da kendisinden rivayetle bulunmuşlardır, Buharî'de de bir rivayeti bulunmaktadır. Ebu Zür'a sika olduğunu söylemiştir. Tehzibu't-Tehzib, c. 10/249. [675] el-Hasenu'1-Basrî (H. 21-110). Büyük İslâm bilgini. Meşahiru Ulemai'l-Emaar, s. 88. [676] Sad: 38/29. [677] Maide: 5/15-16. [678] Zümer: 39/23. [679] Buradaki Süfeyn, -daha sonra biyografisini vereceğimiz- Süfyan es-Sevrî'dir. Bizi bu kanaate sevkeden iki neden var: 1) Hindistan'da basılmış olan tefsirinde biz, onun rivayet zincirinin başında kendi ismini tasğir siygası ile yani Süneyd şeklinde zikrettiğine tanık olduk; 2) Burada rivayet, Süneyd b. Davud'dan gelmektedir. Süneyd'in hocaları arasında Süfeyn ismine rastlamadık. Halbuki Süfyan, Süneyd'in hocalarındandır. Tehzibu't-Tehzib, c. 4/244. Daha önceki sayfalarda Ebu Süfyan senedi ile Muammer'den gelen rivayete gelince; söz konusu şahıs ulemanın zayıf bir ravi olarak kabul ettikleri Tarif b. Şihab el-Basrî'dir. Tehzibu't-Tehzib, c. 5/11. [680] Katade b. Diame es-Sedusî (H. 61-117); sika, son derece güvenilir ve hadiste otorite bir ravidir ve kader konusunda bazı iddiaları vardı. Biyografisi için bkz. İbn-i Sa'd, c.7/2; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 96; el-İber, c. 1/146; el-Mizan, s. 385; Tehzibu't-Tehzib, c. 8/351. [681] Zümer: 39/23. [682] Zümer: 39/23. [683] Ya Muhâsibî'nin öğrencisi olan Ahmed b. el-Hasen b. Abdülcebbar es-Sufî'nin kendisinden ders aldığı; sünnet ehli, seçkin ve yüksek ahlâk sahibi bir kîşilğe sahip olan İsmail b. İbrahim el-Bağdadî'dir (H. 236); -bkz. Tehzibu't-Tehzib, c. 1/127-ya da Ebu İsmail b. Ayyaş (H. 182) olmalıdır. İleriki sayfalarda Halef b. Hişam el-Bezzar senedi ile bu ikincisinden Haris de hadis rivayet etmiştir. [684] Ebu Reca el-Utaridî İmran b. Teym et-Temimî (H. 182); gençliğinde müslüman olmuş ve sahabeden hadis rivayet etmiştir. Biyografisi için bkz. İbn-i Sa'd, c. 2/100. [685] İkrime, İbn-i Abbas'ın azdlısı ve ilim deryalarından biridir. Hadis rivayetinde kendisine gelen meîni değil, kendi görüşünü söylemiştir. Haricî olmakla itham edilmiştir; alimler; hakkında son derece büyük anlaşmazlıklara düşmüşlerdir. Mizanu'l-İtidal, c. 3/93. [686] Meşhur muhaddis Haccac b. Hammad b. Seleme'dir. [687] Mücahid İbn-i Cebr (H. 20-103); Ebu Haccac el-Atekî, İbn-i Ömer ve İbn-i Abbas'dan hadis öğrenmiştir. Tefsirde, tabiinin en iyisiydi. el-İber, c. 1/125. [688] el-Hasen'ul-Basrî'dir. [689] Veki' b. el-Cerrah (H. 197); sika ve güvenilir bir ravidir, çok sayıda rivayeti vardır, seçkin bir kişiliğe sahip olup hadis otoritesidir, İbn-i Sa'd, c. 6/275. [690] Süfyan b. Said b. Mesruk es-Sevrî el-Kufî (H. 97-161): Hadiste müslümanların imamı ve bütün çağların en büyük alimlerinden biridir. İbn-i Sa'd, s. 169; Tehzibu't-Tehzib, c. 4/111; el-İber, c. 1/235; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 169. el-Hilye, c.2/356; Dr. Abdülhalim Mahmud, Süfyan es-Sevrî. [691] Mansur b. Mu'temir (H. 132); sika ve güvenilir bir ravidir, çok sayıda rivayeti vardır, seçkin bîr kişiliğe sahiptir. İbn-i Sa'd, c. 6/235. [692] Ebu Mâlik el-Eşcaî (H. 140) Sa'd b. Tarik; Enes ve sahabeden başkalarından hadis rivayet etmiştir. Yezid b. Harun, eş-Şu'be, es-Sevri ve Abbad b. el-Avam da kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 107; Mizanu'l-İtidal', e. 2/122; et-Tehzib, c. 3/472. [693] Zümer: 39/23. [694] İsra: 17/107-109. [695] Meryem: 19/58. [696] Taha: 20/123. [697] Ebu'n-Nadr Haşim b. el-Kasım b. Müslim el-Ka'nebî el-Bağdadî (H. 124-207): Şu'be, İbnu'l-Macişun ve başka ravilerden hadis rivayet etmiştir. İshak, İbn-i Han-bel, İbnu'l-Medinî, İbn-i Muin, İbn-i Ebu Şeybe ve Ebu Hayseme de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir; sika bir ravi ve hadis otoriıesidir. Hâris'in üstadlarından söz ederken, Ebu Nusayra olduğunu söylemiştik; doğru olan, Tehzibu't-Tehzib, c. 11/18'e dayanarak, burada verdiğimiz bilgilerdir. [698] İsa b. el-Müseyyeb el-Becelî el-Kufî; Yahya. cn-Nasaî ve Darakutnî zayıf bir ravi olduğunu söylemişlerdir. Hakkında Ebu Halem, Ebu Zür'a ve İbn-i Hıbban da bir takım olumsuz ifadeler kullanmış; Ebu Davud da Kule kadısı ve zayıf bir ravi olduğunu söylemiştir. Mizanu'l-İtidal, c. 3/323. [699] Haris b. Abdullah b. Esedu'l-Kasrî; Hişam b. Abdülmelik'in Irak valisi olup (H. 106- 12ü) kendisinden sonra valiliğe getirilen Yusuf b. Ömer tarafından öldürülmüştür. el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/17. [700] İbrahim b. Yezid b. el-Esved en-Nehaî (H. 46-96): eş-Şa'bî, "Allah ondan sonra ne Küfe, ne Basra, ne Şam, ne de Hicaz'da bir benzerini bırakmadı" demiştir, Hadiste imam, hadis otoritesi ve son derece dindar bir alimdir. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 6/188. [701] Abdullah b. Abbas ( H. Ö. dğ. 3--H. S. öl. 68). el-İsabe, c. 4/90. [702] Taha: 20/123. [703] Ra'd: 13/31. [704] el-Hasen b. Muhammed b. Osman el-Kufi. Rivayetleri kabul edilmemiştir; es-Sev-rî, Şureyk ve Afiyetu'l-Kadî'den hadis rivayet etmiş; İsmail b. Behram ve en-Nemr b. Saidu'i-Hârisî de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. et-Mizan, c. 1/521; et-Tehzib.c. 2/319. [705] Şeyban b. Abdurrahman er-Temimî en-Nuhvî Ebu Muaviye el-Basrî (H. 164); Temim kabilesinin azadlısıdır. Önce Kufe'ye yerleşmiş sonra Bağdat'a göçmüştür. Aralarında Katade'nin de bulunduğu bir grub raviden rivayette bulunmuş olup hadis imamları rivayetlerini muteber kabul etmişlerdir. İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 6/262; Tarihli Bağdat, 9/271; Mizaul'İtidal, c. 2/285; Tehzibu't-Tehzib, c. 4/373. [706] Ra'd. 13/31. [707] Haşr: 59/21. [708] Yusuf: 12/3. [709] Kamer: 54/5. [710] Kehf: 18/109. [711] Şura: 42/51. [712] Zuhruf: /8. [713] Fussilet: 41/41. [714] Fussilet: 41/42. [715] Fussilet: 41/41-42. [716] Fussilet: 41/42. [717] Fussilet: 41/42. [718] Hamza b. Habib Ebu Ammare el-Kufî ez-Zeyyad (H. 80-156). Yedi imamdan biri olup kıraat alimlerinin en büyüğüdür; sıdk, takva ve verada zirve bir şahsiyet, hadiste sadûk bir ravidir. Bununla birlikte rivayetlerinde hataya düşmüştür. Tabakatu İbn-i S'ad, c. 6/268; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 168; Mizanu'l-İtidal, c. 1/605; Tehzibu't-Tehzib, c. 2121. [719] Ebu Muhtar et-Taî: Adının Sa'du'l-Kuf" olduğu söylenmiştir. el-Hârisu'l-A'ver'in amcasının oğlu, Kadı Şureyh, Said b. Cübeyr ve Ebu'I-Buhterî'den hadis rivayet etmiş; Hamzatu'z-Zeyyad ve Kadı Şureyk de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. İbnu'l-Medinî, Ebu Zür'a ve et-Tirmizî kendisini tanımamaktadırlar. Tehzibu't-Tehzib, c. 8/226. [720] el-Hâris b. Abdullahu'l-A'ver (H. 65): Rivayetleri zayıf kabul edilmesine rağmen tabiîn ulemasının büyüklerinden biridir. Rivayetlerine güvenilmeyeceğine ilişkin bir takım iddialar bulunmaktadır. eş-Şabî, "Bana Hârisu'l-A'ver'in bir yalancı olduğu bildirildi" derken; Husayn ise onun Hz. Ali dışında bu ümmetten hiç kimseye yalan isnadda bulunmadığını söylemiş, ez-Zehebi ise sadece Hz, Alî'ye yalan isnadda bulunduğu görüşünü tercih etmiştir. Tabakatu İbn-i Sa’d, c. 6/116; Mizanu'l-İtidal, c. 1/435; İbnu Ehi'İ-Hâris ise el-Hâris kanalı ile Alî'den rivayette bulunur. Ondan da Ebu Muhtar et-Taî rivayet eder; ne kendisi ne de babası hakkında hiç bir bilgi yoktur. Tehzibu't-Tehzib, c. 12/312. [721] Ali b. Ebî Talib, (H.Ö. 23 -H. 40). Müminlerin halifesi. İbn-i Sa'd, c. 6/6. [722] Cin: 72/1. [723] Halef b. Hişam el-Bezzar (H. 229); sika ravilerden hadis almıştır. Kendisinden rivayetle bulunan bir çok ravi bulunmaktadır. Ahmed b. Hanbel onun hakkında: "Bizim nazarımızda Halef sika ve güvenilir bir ravidir" demiştir. Tehzibu't-Tehzib c. 3/156. [724] Seçkin bir sahabi olup adı Said b. Mâlik b. Sinan'dır (H.Ö. 10-H. 65). el-İsabe, c. 3/85. [725] Mervan el-Kilaî ei-Hemedanî, İbn-i Salim el-Mukaffa; İbn-i Ömer ve başka sahabilerden hadis rivayet etmiştir. İbn-i Hıbban sika ravilerden olduğunu söylemiştir. Tehzibu't-Tehzib, c. 10/93. [726] Ukayl b. Müdrik es-Sülemî; Lokman b. Amir el-Visabî ve başka bir grup raviden hadis rivayet etmiştir. Safvan b. Ömer, İsmail b. Ayyaş ve Bukayye b. el-Velid de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Tehzibu't-Tehgib, c, 7/255. [727] Hâris'în üstadları bölümünde biyografisini vermiştik. [728] Hammad b. Seleme (H. 167). ilimde imam ve simge bir şahsiyettir. Fakihti, Arab diline hakimdi, son derece güzel konuşur ve bid'at çıkaranlara müthiş üzülürdü; kendisinin bazı telifleri vardır. Tobakatu İbn-i Sa'd, c. 7/39; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 108; el-Mizan, c. 1/391; el-İber, c.1/284; et-Tehzib, c. 3/11; el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 10/150. [729] Asım b.Behdele (H. 128). Meşhur İbnıı Ebi'n-Necud el-Makarrî'dir. Güvenilir bir ravi olmakla birlikle rivayetlerinde çok sayıda hata bulunmakladır. Tehzibu't-Tehzib, c. 5/38, [730] Muatteb. Adının Muğis olduğu söylenmiştir. Cafer-i Sadık'ın azadlısıdır, kendisi yalancılıkla suçlanmıştır. el-Mizan, c. 4/142. [731] Ka'bu'l-Ahbar (H.Ö. 72-H. 32). Yahudi kökenli olup Hz, Ömer döneminde müslüman olmuş olup Ehl-i Kitab'a ilişkin çok sayıda rivayeti vardır; yalancılıkla suçlanmıştır. İbn-i Sa'd, e. 7/126; et-Tehzib, c.8/440. [732] Ziyad b. Hassan b. Kurratu'l-Bahilî el-Basrî; Ziyadu'l-A'lem'dir. Enes ve el-Ha-senu'l-Basrî'den rivayetleri vardır; alimler sika olduğunu söylemişlerdir ve el-Ha-senu'l-Basrî'nin önde gelen dostlarındandır. Tehzibu't-Tehzib, c.3/362. [733] Cündüb b. Abdullah b. Süfyanu'l-Becelî el-Ulkî (H. 65). Künyesi Ebu Abdullah'tır. Kendisi sahabî olmakla birlikte Huzeyfe'den hadis rivayet etmişlir; el-Hasen, İbn-i Şirin ve başka raviler de kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Tehzibu't-Tehzib, c. 2/218. [734] Talha b. Ubeydullah (H.Ö. 28-H. 36); aşere-i mübeşşereden biridir. el-İsabe, e 3/292. ez-Zübeyr b. el-Avvam (H.Ö- 12-H. 36); aşere-i mübeşşereden biridir. Hz. Ömer kendisi için: "Zübeyr İslâm'ın temel taşlarından biridir" demiştir, el-İsabe, c. 3/5. [735] İshak b. İsa el-Bağdadî (H. 140-215). Mâlik, iki Hammad, Şureyk ve Huşeym'den hadis rivayet etmişlir. Bir grup ravi kendisinden rivayette bulunmuştur; alimler sika olduğunu söylemişlerdir. İbn-i Sa'd, c. 7/83; et-Tehzib, c. 1/245. [736] Muin b. Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud. Babasından, başka bir ravi aracılığı ile dedesinden ve kardeşi el-Kasım'dan hadis rivayet etmiştir; Küfe kadısı olup sika ve dindar bir ravidir. İbn-i Sa'd, 6/212. [737] Muhammed b. Talha b, Masrif (H. 167). Babasından ve bir grup raviden hadis rivayet etmiş, bazı alimler rivayetinin zayıf olduğunu söylemişlerdir. el-Mizan, c. 3/588. [738] Abdullah b. Mes'ud (H. 32). Büyük şahabı, İslâm'ın ilk yıllarında müslüman olmuştur; Hz. Peygamber; onun için: "Sen küçük bir öğretmensin" buyurmuşlardır. el-İsabe, c. 4/29. [739] Said b. Ebi Arube (H.-155). Sika bîr ravidir, çok sayıda hadis rivayet etmiş, son yıllarında hafızasını yitirmiştir; hadîs telifinde öncülerdendir. Tabakatu İbn-i Sa'd, c. 6/33; Meşahiru Ulemai'l-Emsar, s. 158. [740] Abdurrahman b. Ata el-Haffa Ebu Nasri'l-İclî el-Basrîf (H. 204). Bağdat'a yerleşmişti ve Said b. Ebu Arûbe'nin gönüllü katibi idi. Alimlerin çoğunluğu rivayetlerini kabul ederler. et-Tehzib, c. 6/450. [741] Bakara: 2/218. [742] Muhammed b. Said el-Kelbî el-Kufî. Tefsir, neseb ve tarih alimidir; imamlar rivayetlerini zayıf bularak kabul etmemişlerdir. Mizanu'l-İtidal, c. 3/557. [743] Davud b. Ebu Hind (H. 137). Adı Ebu Hind Dinar'dır. Yüksek ahlâk ve takva sahibi bir insandı. Ravi aracılığı ile Enes'ten hadis rivayet etmiştir. Meşahiyu Ulemai'l-Emsar, s. 151. [744] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 263-276. |