Konu Başlığı: Haris Öncesi Akıl Gönderen: Ekvan üzerinde 05 Temmuz 2011, 10:21:39 Haris Öncesi İslâm Felsefesinde Akıl Daha önce serdettiğimiz Haris öncesi kuşaklara veya Haris kuşağına ait akılla ilgili görüşlere ek olarak felsefe açısından Haris öncesindeki genel eğilimi tesbit etmemiz gerekmektedir: İslâm'ın ilk asrından itibaren felsefî araştırma girişimleri vardı. Bazıları kader konusunda kokuşmasını istemişler ama Hz. Peygamber (s) bu konuda konuşulmasını kesin bir ifade ile yasaklamıştı. Peygamber'e ruha ilişkin soru sorulduğunda ise Allah (c): Sana ruh hakkında soruyorlar. De ki: "Ruh Rabbimin emrindendir. Size bu konuda az bir bilgi verilmiştir" [346] buyurmuştur. Bildiğimiz gibi Hz. Ömer döneminde Sabiğ akılcı filozofların kullandıkları tartışma ve diyalog yöntemlerinden yararlanarak bazı dinî sorunları kaşımak istedi. Hz. Ömer, başından kan akacak derecede onu dövdürdü. Buna karşılık Vasıl b. Ata (H. 131) ve Amr b. Ubeyd (H. 144) tarafından başlatılan itizal girişimleri akılcılık anlamında ilk girişimlerdir. Bu mezhep yönetici ve hükmdarlar arasında fikrî taraftarlar bulacak oranda tanınmış; taraftarları kelama, konusu da kelam ya da tevhid ilmi olarak şöhret bulmuş, fıkıhçılar ise bu yeni mezhebe karşı çıkmıştır. Bunların başında Şafii, Mâlik, Ahmed b. Hanbel ve Süfyan vardı. Ne var ki aklı kötüye kullanmaları, birbirini küfürle itham eden bir takım fırkalara ayrılmaları sebebi ile Mutezile bir mezhep olarak gelişmemiştir. Bunun bir nedeni de; onların aklın ilgi alanına girmeyen metafizik konuları aklın ilgi alanına çekmek istemeleridir. Onlar teoloji (ilahiyat) ve ahlâk sorunlarına ilgi duymuşlardı ki bu gibi tartışmalar onlara daha fazla çelişki ve iman zaafiyetinden başka bir şey kazandırmamıştır. Mutezile; tek başına aklın iyi ile kötüyü ayırmaya yeterli bir kriter olduğunu, insanın sahip olduğu hürriyet ve sorumluluğun bu iki taraf arasındaki aklî tercihe bağlı bulunduğunu [347] ortaya koymak üzere meydana çıkmıştı. İleriki sayfalarda göreceğimiz gibi Haris; bu iddiaların saçma ve geçersiz olduğunu ortaya koymak üzere Mutezile'nin kendi yöntemlerini kullanmış ve onların savunduğu görüşleri tamamen reddetmiştir. [348] [346] İsra: 17/85 [347] Abdülhalim Mahmud, el-İslâm ve'l-Akl, s. 44-46. [348] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 136-137. |