๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Akl ve Fehmül Kuran => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 09 Temmuz 2011, 15:04:12



Konu Başlığı: Fıkıhcılar İle
Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Temmuz 2011, 15:04:12
Fıkıhcılar  İle


Kelama bir sufî kimliği kazanmadan önce Hâris'in fıkıh alim­lerinden ders aldığı bilinmektedir. Biz onun eş-Şâfii, Ebu Yusuf ve Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam'dan ders aldığı konusunda kesin bil­gilere sahibiz. Fikrî gelişiminin son döneminde kaleme aldığı eserlerlerinde Hâris'in fıkıh alimlerinden yaptığı ayrıntılı nakiller onun fıkıh mezheplerine olan derin vukufiyetini göstermektedir.[63]

Bu nedenle Haris fıkıhcılan iman zaafı ya da tartışmaya olan aşırı düşkünlükleri nedeni ile değil, aksine gönül ilimlerinden gafil olmaları ve ahlâkî ilimleri yeterince tartışıp araştırmamaları nedeni ile eleştiriyor ve şekilci olmakla suçluyor. Bu eleştiri, kaynağını Hâris'in katıksız tasavvufî bakış açısına sahip oluşundan almakta­dır. Muhâsibî'ye göre bu tutumları fıkıhcılan gaflete düşürmekte ve Allah'tan uzaklaştırmaktadır.

Muhâsibî'nin biyografisini veren bütün tabakat kitapları onun davranış ilimlerinde (ahlâk) imam, zahirî ilimlerde de fakih oldu­ğunu söylemektedirler. Örneğin et-Temimî: "O fıkıh, tasavvuf, ha­dis ve kelamda müslümanların imamıdır" demektedir. Bu nedenle daha önce de belirttiğimiz gibi, fıkıhçılara yönelik sözkonusu eleş­tirilerin; tasavvuf ehlinin zevk aldığı bir takım gönül sırlarını bil­memelerinden ziyade kibir ve riyaya karşı uyarı niteliği taşıması daha akla yatkındır. Hâris şu ifadeleri kullanmaktadır:

Helal ve haram, kaza ve fetva konusundaki bilgi ve vukufiyetleri fı­kıhcılan aldatabilir ve son aşamada Yüce Allah'ı kendilerinden daha iyi tanıyan kimse olmadığını düşünebilirler. Çünkü helal ve haramı, kaza ve fetvayı yalnız onlar bilmekte ve ümmetin dînî ihtiyaçlarını yalnız onlar karşılamaktadır. Bu nedenle de herkesin başvuru mercii durumundadırlar. Şayet fıkıh alimleri olmasaydı helal haramdan ayırdedilemezdi. Fıkıh alimleri, ezber ve rivayet ehlini (hadis alim­leri) küçümsemektedirler; çünkü onlar helal ve haram, kaza ve fetva konusunda esaslı bir bilgiye sahip değillerdir. İşte bu nedenle fıkıh alimleri aldanmakta ve Allah'tan korkma ve sakınma hisleri zayıfla­maktadır.

İnsan bu aldatıcı durumdan kendisini nasıl kurtarabilir? Muhâsibî bu soruya açıklık getirmekte ve: "Allah'ın zatının yüceliği, helal­leri, azameti, etkin gücü, vaad ve ihsanı, vaîd ve cezası hususunda bilgi sahibi olmak; fıkhın Allah (c) vergisi olduğunu, Allah'ın zatına ilişkin bilginin en üstün ve en şerefli bilgi olduğunu bilmek ve bu konuyu bilmeksizin helal ve haram konusunda fakih olmanın hiç bir anlam taşımayacağım idrak ederek..."[64] demektedir.

İşte Hâris'in fıkıh alimleri hakkında anlattıkları: Onlar ilimleri sebebi ile gaflete düşerek başka ilim sahiplerini küçümsüyorlar. Bunlar onun yaşadığı çağda bilinen gerçeklerdi.

Bu noktada fıkıh ve hadis alimleri arasındaki tartışmaları ele alan Hâris'in bu öngörülerinde haklı çıktığını söyleyebiliriz. Ne var ki tartışmayı fıkıh alimlerinin başlattığını söylerken insaflı değildir. Çünkü rivayet ehlinin kendi isnadlarına karşı çıkanlar konusunda hiç de müsamahakâr olmadıkları bilinen bir gerçek­tir. Tartışmayı başlatan hadis alimleriydi. Çünkü bu yanlış anla­ma önce Hanbelîlerle hadisçiler, daha sonra da Bağdat'ta Şâfiîlerle hadisçiler arasında bir takım tartışma ve olaylara neden ol­muştur. [65]


[63] el-Kevakib ve'l-Mesail, s. 201-231; er-Riaye, s. 76 ve devamı.

[64] er-Riaye, s. 388.

[65] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 36-37.