๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Akl ve Fehmül Kuran => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 09 Temmuz 2011, 14:42:38



Konu Başlığı: Eserleri
Gönderen: Ekvan üzerinde 09 Temmuz 2011, 14:42:38
Eserleri


Es-Subkî, Muhâsibî'nin biyografisini verirken eserleri hakkında: "Bazı rivayetler Muhâsibî'nin zühd, ahlâk, tasavvuf, metodoloji (usûlü’d-din) ve Mutezile, Şia ve diğer muhaliflerin görüşülerine reddiye niteliğinde 200 civarında eserinin bulunduğunu, bu eserlerin bir kısmının fıkıh ve dinî hükümleri konu aldığını" [166]  söylemektedir.

İbnu'n-Nedim: "Eserlerinden biri Kitabu't-Tefekkür ve'l-itidar'dır demiştir.[167]

El-Hatib: "Hâris'in zühd, metodoloji, Mutezile, Şia ve diğer muhaliflere reddiye niteliğinde çok sayıda eseri bulunmaktadır ve bunlar son derece faydalı ve istifade edilecek türden eserlerdir"[168]

demektedir.

Bir gün Ebu Ali b. Şazan, Hâris'in Fi'd-Dima isimli eserini ha­tırlattıktan sonra: "Sahabe arasında dökülen kan konusunda dostla­rımızın itimat ettiği eser budur" demiştir.

Yine el-Hatib ve eş-Şaranî: "Hâris'in marifet konulu bir eseri­nin bulunduğunu" [169] söylemiştir.

İbnu'l-İmad: "Metodoloji ve ahlâk alanında son derece güzel eserleri bulunmaktadır" [170] demiştir.

İbn-i Hacer: "Hafız Ebu'z-Zür'a, Hâris'in eserleri için bid'at ve dalalet kitapları ifadesini kullanmıştır"[171] demektedir.

İbn-i Haldun ise: "İmam Muhâsibî'nin er-Riaye isimli eseri ta­savvufa ilişkin o dönemde bu konuda kaleme alınmış ilk eser­dir" [172] demekledir.

Mir'atu'l-Cinan müellifi ise: "Hâris'in ahlâk, mev'iza ve meto­doloji konulu eserleri bulunduğunu, bunlar arasında en güzel ve tanınmış olanının ise er-Riaye olduğunu" [173] söylemektedir.

Dr. Afifi ise onun: "Hicri üçüncü asrın en büyük sufî müellifi olduğunu" [174] söylemektedir.

Bütün bu müelliflerin söylediklerinden yola çıkarak Hâris'in düşüncesi hakkında oldukça net bir sonuç elde edebiliriz: el-Hatib'in söylediği -200 diyor ki bu konuda güvenilir bir müelliftir çünkü her ikisi de Bağdatlıdır ve Hâris'ten çok sonra yaşamış olup literatüre hakimdir- sayıda eseri telif etmesi bizi hayrete düşürme­mektedir. Çünkü bize kadar ulaşan ez-Zühd, el-Mekasib, el-Akl ve Adabu'n-Nüfus gibi bu eserlerin bir çoğu bir kaç sayfalık risaleler­den ibarettir. Bu risalelerin hacim ve üslubundan yola çıkarak biz­zat Hâris tarafından soru-cevap yöntemi ile, o dönemde insanların zihinlerini meşgul eden ve ısrarla üzerinde durulan konularda Hâris'e yöneltilmiş olan sorulara cevap niteliğinde kaleme alınmış ol­dukları sonucuna varabiliriz. El-Akl dışında Hâris'in bütün eserleri­ne son derece açık bir tasavvuf anlayışının hakim olduğuna tanık oluyoruz. Daha önce de değindiğimiz gibi bu kadar çok eserden bize kadar ulaşabilenleri, ilim adamları arasında tartışma ve anlaş­mazlığa neden olan çeşitli konuları ele almaktadır. Bu eserler her ne kadar genelde tasavvufî konular üzerinde yoğunlaşmakta ise de, kelam, hadis, fıkıh ve tefsir ilimlerinin ilgi alanına giren konulara da yer vermektedir.

El-Hilye ve Tarih-i Bağdat'ta yer alan ifadelere göre el-Cüneyd şunları söylemektedir:

Haris el-Muhâsibî bizim evimize gelir ve bana; "Birlikte sahraya çı­kalım" derdi. Ben de kendisine: "Beni, uzletten ve nefsimden emin olduğum bu halimden sıyırıp, yollara, tehlikelere ve şehevî arzulara mı götürüyorsun?" diye sorardım. O da: "Korkma benimle çık diye" cevap verirdi. Bitlikte çıkardık. Yol hemen hemen tamamen boş olur ve hoşlanmadığımız hiç bir durumla karşılaşmazdık. Onun daha önce oturmuş okluğu yere gelip baş başa oturunca bana: "Sor" derdi. Ben de, "Soracak bir şeyim yok" derdim. Bunun üzerine o: "İçin­den geçenleri sor" diye ısrar ederdi. Artık sorular birbiri ardınca ge­lir, ben sorardım, o cevap verirdi. Sonra evine gider ve bu soru ve cevapları kitap haline getirirdi.[175]

Hâris'in bu telif yöntemi benzersiz bir yöntemdir. O ihtiyaç ol­duğu kanaati oluşmadan hiç bir şey yazmaz ve tartışma esnasında karşısındakinin açıklarından yararlanmaya asla tenezzül etmezdi. Ancak ne istediğini, gerçeğin anlaşılması için ne tür bir bilgiye ih­tiyaç olduğunu ve hangi noktaların zor anlaşıldığını anlamak için bir takım gözlemlere baş vurur, ondan sonra da kaleme sarılırdı. Onun bu yöntemi toplumsal anlamda büyük faydaları olan, laf us­talığı ve gevezelik gibi bir takım afetlerin önüne geçen deneysel bir yöntemdir.[176]

Kendi döneminin düşünce yapısını aktarma konusunda Hâris'e ne oranda güvenilebileceği konusuna gelince: Onun hicri üçüncü yüzyılın ikinci yarısında ilim adamlarının ilgi alanına giren konu­ları ele aldığını hiç tereddütsüz söyleyebiliriz. Onun bu telif yönte­mi, eserlerinde açıkça görülen bir başka duruma; yani çoğu zaman kısa ve veciz bir üslup kullanmasına da cevap niteliğindedir.

Haris el-Muhâsibî, boş ve gereksiz söz söylemekten ve üslup kaygısı ile dolaylı anlatıma baş vurmaktan nefret ederdi. Çünkü cevap soru ile orantılı olmalıdır. İşte bunun için çoğu eseri kısa, 30-40 varak civarında ve arzu edenin istediğini anlamasına ve dolayısı ile de maksadın husulüne yetecek boyutlardaydı.

Bu sözler Muhasibî'nin bütün eserlerini diyalog düzeyinde tut­tuğu anlamına gelmez. Tam aksine kelamı eğilimleri ve fikrî geli­şimine paralel olarak Haris, eserlerini sağlam bir mantık kurgusu çerçevesinde temellendirmiştir. Biz bu noktada Hâris'in eserleri için kronolojik bir tasnif yapmaya çalışacağız: Dr. Abdülkerim Mahmud'un kişisel bir tercih sonucu Hâris'in hayatını üç telif dö­nemine ayırdığını görmekteyiz. Ne var ki onun hayatının ilk evresi hakkında tam anlamı ile güvenebileceğimiz herhangi bir bilgiye sahip olamadığımız için onun zihnî gelişimini iki evreye ayırmayı daha uygun bulduk. Bu evrelerden birincisinin sona erip ikincisi­nin başladığı dönem aynı zamanda Bağdat'taki tasavvuf gruplarına katılması sonucu, içinde bulunduğu psikolojik krizin de sona erdi­ği dönemdir. .Bu ayrımı yaparken şu iki unsuru da göz önünde bu­lundurmaktayız:

1- Öncelikle Hâris'in kendi eserleri ile hakkında yazılanlarda var olan ip uçları;

2- Yazılı metnin ruhu ve bunu yakalamaya yönelik iç-kritiktir. [177]



[166] Risaletu'l-Müsterşid’in önsözü (Ebu Ğudde), s. 11.

[167] el-Fihrist, s. 261.

[168] Tarihu Bağdat, c. 2/211.

[169] et-Tabakatu'l-Kûbra,c, 1/60.

[170] Şezeratu'z-Zeheb, c. 2/103.

[171] Tehzibu't'Tehzib, c. 2/134.

[172] Şifau's-Sail, s. 27.

[173] Mir'atu'l-Cinan.c. 2/142.

[174] et-Tasavvuf; Sevratu'r-Ruhiye fi'l-İslâm, s. 212

[175] el-Hilye, c. 1/218; Tarihi Bağdur, c. 8/211,

[176] el-Mesail isimli eserin önsözü (Abdülkadir Aıa tahkiki), s. 14.

[177] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 66-69.