๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Akl ve Fehmül Kuran => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 12 Haziran 2011, 12:13:09



Konu Başlığı: Amellerin En Güzeli Tevhiddir
Gönderen: Ekvan üzerinde 12 Haziran 2011, 12:13:09
Amellerin En Güzeli Tevhiddir

 

"ALLAH, tevhid ehlinden olup büyük günahlardan kaçınanları murad etmiştir" diyecek olurlarsa kendilerine, "Bu, zahirî anlamın dışına çıkmak anlamına gelir" denilir. [978] Eğer Cenab-ı Hak, ALLAH, ancak sakınanların kulluğunu kabul eder [979] diyecek olur­larsa kendilerine deriz ki: "Bu sizin aleyhinizedir, çünkü şirkten sakınan herkese sakınan (muttaki) ismi verilir. Aynı şekilde, bir günah işleyen herkese de facir (günahkar) ismi verilir. ALLAH (c), haberlerini nesheder iddiası sizin için kaçınılmazdır. Çünkü, sizin iddianıza göre biz, ALLAH, Zalimler için devamlı bir azab vardır[980] [981] ve ALLAH zalimleri sevmez [982] buyurduğu için ilahî haberlerin birbirini neshettiğini söylü­yoruz. Peygamber, sıddîk, peygamber dostu, kim olursa olsun, is­yan eden herkes nefsine zulmetmiştir.

Musa Rabbim, ben nefsime zulmettim[983]; Yunus Ben zalimlerden oldum[984]; Adem Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik [985] demiştir. ALLAH ise Kim bir kötülük yaparsa onun cezasını görür ve kendisi için ALLAH'tan başka dost da bir yardımcı da bulamaz [986] buyurmuştur. ALLAH'a isyan eden kötülük yapmıştır; çünkü isyan, olabilecek en büyük kötülüktür. Eğer "Peygamberleri, tevbe edenleri ve büyük günahlardan sakı­nanları murad etmemiştir" derlerse; kendilerine "Biri size karşı çı­kar ve 'Başkası değil, sadece Peygamber (s.a) ashabından tevbe edenleri murad etmiştir, çünkü ayet onlara vahyedilmiş olup, onlar için özel (hass) bir haberdir' diyecek olarsa ne cevap vereceksi­niz" denilir. "Bütün tevbe edenleri murad etmiştir" derlerse, kendi­lerine, "Israr etmiş olsun olmasın, şirk hariç her hangi bir günah işleyen herkesi murad etmiş olan ALLAH (c) aynı şeyi söylüyor" de­nilir. Yine onlara, "Biri size, Eğer yasaklanmış olduğunuz büyük günahlardan sakınırsanız... [987] ayeti ile, sadece büyük günahlardan sakınmış ve asla büyük günah işlememiş olanları murad etmiş olan ALLAH, söz konusu bu ayette de küçük günah işleyenleri murad etmektedir" der ve zahirî anlamdan hareketle kendisini reddedenleri reddederse siz ne dersiniz?" diye sorulur.

"Tevbe edenleri istisna etmiştir" derlerse kendilerine, "Aynı şe­kilde şirk dışındaki günahları istisna etmiştir, siz amm ifadeyi bı­raktınız, hass ifadeye yöneldiniz" denilir.

Eğer biri çıkıp size, "Aksine bu ifade ile sadece büyük günah işlememiş olanları murad etmiştir, şayet büyük günah işlemiş, son­ra tevbe etmiş, sonra küçük günahlarda ısrar ederek ölmüşse, Al­lah, tevbe ettiği büyük günahı affeder ve küçük günahlarından do­layı onu cezalandırır, nitekim Muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapanı bağışlarım [988] buyurmuştur. Bu durum­da ALLAH onun, -eğer işlediği büyük günahlardan tevbe etmemiş ya da hiç günah işlememişse- sadece küçük günahlarını affeder. Bu iki ayetin zahirini dikkate alana göre küçük günahlarda ısrar eden­lerin bağışlanmaları vacibtir, zahirî anlam bunu gerektirir" diyecek olursa, ne dersiniz. Şayet "Tevbe ederek büyük günahlardan sakı­nanları ve küçük günah işlememiş olanları murad etmiştir" derlerse kendilerine, "Ayetin zahiri sadece büyük günahlardan sakınanlarla ilgilidir, onların hiç büyük günah işlememiş olmaları gerekir, siz zahiri ve genel (anım) anlamı terkettiniz" denilir. Biri çıkıp Al­lah'ın istisna kaydı getirdiği biri için ALLAH'tan mağfiret diler, ha­berlerin birbirini neshettiğinİ söylerse cevabınız ne olur? Siz de ha­berlerin birbirini neshettiğini söylediniz, tevhid ehlinden büyük gü­nah işleyenlere cehennemi vacib kılan ayetler konusunda zahirî an­lamı terkedenleri ayıpladınız, ama şirk dışındaki günahlardan ta­mamını istisna konusunda zahirî anlamı terkettiniz ve hata edenler­den sadace tevbe edenleri murad ettiğini iddia ettiniz ve kendisi gibi düşünen bir başkasını ayıplayanın durumuna düştünüz, o 'bîr kısmını bağışlar' dedi, siz ise daha önce 'hepsini bağışlar' demişti­niz. Buradaki istisna zahiren; genel değil, özeldir ve dilediğini ba­ğışlar anlamınadır. Şimdi siz, kendi hükmünüzü kendiniz verin; siz haberlerin birbirlerini neshettiğini iddia ediyorsunuz.

Hak Teala, Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir eksikliğe uğratılmasından, ne de kendisine haksızlık edilmesinden korkar[989], ALLAH'tan büyük bir lütfa ereceklerini müminlere müjde­le [990] ve ALLAH'a ve Peygamberine iman edenler, Rableri katında sözü özü doğru olanlar ve şehidler mertebesine erenlerdir [991] buyurmuş ve müminlerin zaten affedilmiş oldukları ge­rekçesi ile ümmetin bir kısmı, bizden de sizden de farklı olarak ilahî tehdidin, büyük günah işlemiş olan müminleri değil, sadece kafirleri kapsadığını söylemişlerdir. [992]




[978] Bu cümlede ifade düşüklüğü var; muhtemelen "ALLAH.... ; buyurmuştur, derlerse" olmalıydı. (H-K.)

[979] Maide: 5/27.

[980] Maide: 5/37.

[981] Bu ayet için Âl-i İmran: 3/140. ve 257. numaraları verilmiş. Âl-i İmran: 3/140. "ALLAH zalimleri sevmez" şeklindedir; bizim verdiğimiz Maide: /537.'de ise 'zalimler' terimi yoktur.

[982] Âl- i İmran: 3/140, Şu­ra: /40.

[983] Kasas: 28/16.

[984] Enbiya: 21/87.

[985] A'raf: 7/23.

[986] Nisa: 4/123.

[987] Nisa: 4/31.

[988] Taha: 20/82.

[989] Cin: 72/13.

[990] Ahzab: 33/47.

[991] Hadid: 57/19.

[992] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 334-336.