Konu Başlığı: Allah ın Tenzihi Gönderen: Ekvan üzerinde 16 Haziran 2011, 19:05:00 Allah'ın Tenzihi [664] Ey Rabbim! Senden yardım niyaz ederim... Hamd; öncesinde hiç bir varlık bulunmayan Allah'a mahsustur; aksi takdirde; sonradan meydana gelmiş ve yaratılmış olur, bir süreye kadar devam etmez; fani ve miras kalmış olurdu. O, ilktir, ezelî ve ebedîdir, sonsuz kerem sahibidir, O her tür ölçünün, zihinlerin kavrayış ufkunun üzerinde ve ötesindedir. Beyin ve akıllar O'nu somut bir biçimde ifade ve idrakten aciz kalır, şaşırır ve çıldırırlar. Gaybın sırları; yalnız O'na aittir ve O; olmuş, olmakta olan ve henüz olmayanı; şayet olacaksa nasıl olacağını bilir. O, insan soyunu; ezelî yalnızlıktan kurtulmak ve ilahî tedbirde dilediği konularda yardımlarına başvurmak için yaratmamıştır. Fakat O; rahmetini yayıp bezemek, karşılıksız ihsanda bulunmak ve arzu eden kullarını kurtarmak istemiştir. Buradan ilahî kudret belirtilerine geçerek; bu varlığı sapasağlam yapmış ve yaratmıştır. Buradan lütuf ve ihsana yönelmiş, adaleti gereği lütuf ve ihsanı bütün kullarına yaymış ve lütfunu artırmıştır. Hamd, sena ve şükür sadece O'na mahsustur. Kullarını boş yere yaratmamış, onları başıboş bırakmamış, aksine; görevlerini tam anlamı ile yaparak O'nun rızasına aykırı tavır ve davranışlardan sakınmalarını, gönderdiği apaçık, somut ayet ve deliller yardımı ile kendi zatını tanımalarını istemiştir. Bütün bunları kullarının yapacağı iyi amellere ihtiyacı olduğu için değil, ilahî davete cevap verip tevbe edenlerin iyilik ve ihsana, inkar eden ve şüpheye düşenlerin de cezaya müstehak olabilmeleri için yapmıştır. 258-259 bi ve maliki olarak bilen, inanan ve ifade eden ilk zümre arasından ikinci bir zümreyi daha özel olarak seçmiştir. Onlar Allah'ın şanını yüceltir, O'nu kutsar; O'nun gazabından yine O'na sığınır, bela ve sıkıntılara hedef olmaktan korkup sakınır, utanır, endişe ederler. Kendilerini her tür kir ve pastan temizler, cismen ve bedenen bütün benlikleri ile Allah (c) için çalışıp çabalar, O'nu kusursuz sıfatlarla niteleyip O'na layık olmayan niteliklerden tenzih ederler. Her anlamda Allah'ın bir olduğuna inanır ve varlıklardan hiç birini O'nun dengi olarak kabul etmezler. Onlar yalnız Allah'tan korkar, sakınır, yalnız O'na ümid bağlar, yönelir ve güvenirler. Tevekkülün en güzeli ile O'na tevekkül ederler. Onlar bedenlerini dünyaya hizmet etmekten azad eder; içten gelerek, samimiyetle ve rızasını umarak, O'nun öfke ve gazabını gerektirecek tavır ve davranışlardan sakınır, vaad ve vaide (cennet-cehennem) tereddütsüz inanır ve sadece Allah'a kulluk ederler. Onlar Allah'ı gözleri ile görüyor gibidirler. Bu nedenle huşu içersinde O'na kulluk eder, boyun eğer, çalışır, çabalar, O'nunla meşgul olur ve insanlardan sarf-ı nazar edip bütün gayretleri ile O'na yönelirler. Allah'tan başkasından herhangi bir lütuf ve ihsan beklemezler. Keskin bir basiretle kitap ve sünnet doğrultusunda hareket eder, Allah'ın emir, nehiy ve mubahlarını bilir ve dosdoğru O'na yönelirler. Ahlâkî üstünlük ve erdemleri sadece Allah'a tahsis ederler. Onlar ahlâkî arınmışlık ve erdemleri ile sıradan insanlardan farklıdırlar, Allah'tan sakınanların, hidayet ehlinin imamları, en seçkinleri, ilmin lambaları ve din uğruna bağrı yananların sığınağıdırlar. Allah (c) onlara, kendi amelleri ve tâbi olanların amelleri sebebi ile hesapsız mükafat ve rızasını vacip kılmıştır. Allah, kendilerine yakîn bilgisi vermediği ve onlar da Allah'ın emirlerine, vaad ve vaid bilgisine görerek tanık olmadıkları halde Allah katından gelenleri okuyup tekrar tekrar düşünmüş, anlamış, kabul etmiş ve kesin olarak inanmış olmaları nedeni ile bu ilahî lütfa mazhar olmuşlardır. Onlar tekrar tekrar düşünüp değerlendirirler, Kur'ân okurlar, sonuçları düşünürler, delillerin özüne nüfuz etmek isterler ve cisimleri ile bu dünyada oldukları halde akılları (kalpleri) ve ruhları ile gayb aleminin sırlarına ve ahirete dönüktürler ve bedenleri ile bu aleme, akılları ile ruhlar alemine ait gibidiler. Bu makamı kendi kendilerine değil Allah'a kullukları ve Allah'ın kendilerine bir lütfü sayesinde elde etmişlerdir. Allah (c), bize onların makamlarına yükselmeyi, onların yolundan gitmeyi, onların mekanları olan cennete girmeyi ve onlarla birlikte kendisine komşu olmayı nasib etsin! Onlar insanların en akıllılarıdırlar; çünkü Allah'ın kelamı ve ilahî emirleri düşünüp anlamı üzerinde kafa yormuşlar, bu nedenle de Allah (c) onlara güvence vermiş, kendilerinden hoşnud olmuş, onları övmüş, makam ve mekanlarını, şereflerini yükseltmiştir. Çünkü onlar Allah'ı ve Kur'ân'da kendilerine vahyedilen ilahî haberleri düşünürler. Allah (c), Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdeki dertlere şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir[665] buyurmaktadır. Rablerinin lütfü ile bunları düşünüp idrak edenler Allah'tan şifa, hidayet ve rahmet umar, onunla katı kalplerini tedavi eder, günahların oluşturduğu kir ve paslardan arınır, gönül dertlerine merhem sürüp içlerindeki kötülüklerden kurtulur ve kalplerindeki kini söküp atarlar. Şüpheli şeylere, şeytanın tuzaklarına, batıl ehlinin yaldızlı sözlerine aldanmazlar. Karanlığa, şehevî arzuların örtüp gizlediği gerçeklere ve gayb alemindeki sırlara basiretli gözlerle bakar Kur'ân'ın kılavuzluğu sayesinde apaçık, dosdoğru yolu görür ve pırıl pırıl gerçeklere tanık olurlar. Allah kelamının hidayet ve aydınlığı sayesinde gafillere, heva ve heveslerine tutsak olanlara gizli olan gerçekleri görürler. Kur'ân'ın nuru ile her tür karanlığın maskesini indirir ve Kur'ân aydınlığında bidat ve dalaleti gizleyen perdeyi yırtarlar. Çünkü Kur'ân apaçık bir delil, dosdoğru bir yoldur. Allah, Kur'ân'ı insanlara imam olarak göndermiş ve insanlar arasında hakem olarak seçmiştir. Onlar, onun yanında her tür şehvet ve ihtirası öldürür, istedikleri her şeye onu düşünerek yönelir ve onun teşvik ve yönlendirmesi sayesinde Yüce Allah'a yakın olmaya özlem duyarlar. Sıkıntılı olsun, rahat olsun her an ve ısrarla Kur'ân hükümlerine sarılır ve söyledikleri her söz ve her harekette Kur'ân'ın gerektirdiği terbiye ve ahlâka riayet ederler. Böylece Allah'a itaat eden ve Allah'tan sakınanlar da onların peşinden gider, onların sahip olduğu üstün ahlâka göre kendilerini terbiye ederler. Onlarda gördükleri ahlâk ile süslenir, hidayet nuru ile aydınlanır ve Kur'ân'ın kesin delilleri ile dinî inançlarını biçimlendirirler. Onların izinden gitmek ve yollarını kendine yol edinmek istiyorsan sen de onlar gibi Allah'a yönelmelisin. [666] [664] Bu başlıklandırmalar, bizim kısım ve bölümlere ayırarak eseri basitleştirme girişimimizdir. [665] Yunus: 10/57. [666] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 257-259 |