๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => El-Akl ve Fehmül Kuran => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 19 Haziran 2011, 15:44:34



Konu Başlığı: Akıl
Gönderen: Ekvan üzerinde 19 Haziran 2011, 15:44:34
Akıl

 

Allah (c), Adem'i ve soyunu özel olarak seçmiş, kendilerine se­ciye olarak verdiği, onların dost ve yardımcıları olan akıl, beyin ve kavrayış yetilerini kullanarak ilahî takdir ve tedbirin hüküm ve yansımalarını düşünmeleri için onlardan kesin söz almıştı.

İnsan, akılların, hikmet ve düşüncelerin özü, en kabule şayan olanı, idrak ve bilginin elde ettiği sonuç ve sığmak, gözlerin nuru ve her ürünün üretim merkezi olduğunu bilmedikçe Allah'ın kendisine lütfettiği aklın değerini tam anlamı ile takdir etmiş olmayacaktır.

Çünkü sadece Allah (c) gaybın sırlarına vakıftır. Allah'tan başka hiç kimse O'nun sıfatlarını, hoşnud olduğu ve olmadığı konuları bi­lemez. Bu nedenle Allah (c) peygamberler gördermiş ve onlarla bir vasıta ve aracı olmaksızın bizatihi kendisi bir şekilde konuşmuştur. Peygamberler, insanlann Allah'a karşı bir bahaneleri olmaması için[590] Allah'ın emri ile insan aklına hitab etmişlerdir. Akıllar, Allah tarafından vaz'edilen hükümleri, peygamberlerden almaya aracı oldukları için üstündürler. Akıl, şeriat koymak, ken­dinden bir şeyler katarak ona bid'at sokmakla değil, onu anlamakla yükümlüdür. İlahî haberler yardım etmedikçe, onun kendi başına Allah'a, O'nun şanına uygun bir kulluk yapması mümkün değildir; çünkü akıl, icad eden değil öğrenen ve kabul edendir.

Kur'ân aklın üzerinde ve bu denli önemli bir otorite olduğuna göre, Kur'ân'ı ve Kur'ân'a yönelik sorumlulukları tanımlamak gerekir. İşte Muhasibi de bunu yapmış ve bu konuya bir kaç parağraflık bir bölüm ayırmıştır: [591]


[590] Nisa: 4/165.

[591] Haris El- Muhasibi, El- Akl Ve Fehmü’l Kur’an, İşaret Yayınları, İstanbul, 2003: 238-239.